ÇÖZÜM PLANLI ÜRETİMDE

July 29, 2016 | Author: Kelebek Arıca | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

1 AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ MAYIS DE AÇLIK KAPIDA ÇÖZÜM PLANLI ÜRETİMD...

Description

AYLIK HAYVAN SAĞLIĞI SEKTÖRÜ DERGİSİ MAYIS 2016

149

2050’DE AÇLIK KAPIDA

ÇÖZÜM PLANLI ÜRETİMDE TÜYEM ev sahipliğinde 5.’si gerçekleştirilen Dünya Yem & Gıda Kongresi’nde, 2050 yılı itibariyle 9 milyarı aşacak olan dünya nüfusunun güvenilir gıdaya ulaşması önündeki zorluklar tartışıldı.

Ruud TIjssens Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu Başkanı

EDİTÖR

İNFOVET MAYIS SAYI 149 YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected]

HEPBİR AĞIZDAN, “HERKES İÇİN EŞİTLİK VE REFAH” DEME VAKTİ Yem ve gıda güvenliği, teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik gibi kritik konuların küresel bir platformda tartışılması üzere üç yılda bir düzenlenen Dünya Yem & Gıda Kongresi’nin beşincisi bu sene Antalya’daydı. Türkiye Hayvancılık Sektörü’ne mensup olan küçüklü büyüklü firmalar, Bakanlık ve en önemlisi organizasyona ev sahipliği yapan TÜYEM (Türkiye Yem Sanayicileri Birliği) için böyle bir organizasyonda bir araya gelmek mutluluktan öte, kıvançtı… Kongrede, uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek anlara şahit olduk. Böyle bir fırsatın ülkemizi global anlamda ifade etmek açısından kolay kolay yakalanamayacağını biliyorduk ve İnfovet olarak Mayıs sayımızda bu anlara en geniş yeri ayırmamız gerektiğini düşündük. Bir diğer heyecanı da, Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği tarafından yaşadık. Özellikle Türkiye’de hayvan sağlığı sektörünün problemlerinin çözümü konusunda gösterdikleri çaba ve çalışmalar karşılığında 2016 yılı TVHB Hizmet Ödülü’ne VİSAD layık görüldü. Etkinlikler son bulmadı; Güneşli A.Ş. sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz “Kanatlı Damızlık Ziyaretleri Projesi” ile rotamızı İzmir, Uşak ve Manisa’daki büyük işletmelere çevirdik… Alanlarında yetkin ve profesyonel işletmelerin üretimde başarıyı yakalamalarının sırlarını kendilerinden dinledik. Bunun yanı sıra; Hipra ile İspanya’ya, Merial ile Barcelona’ya, Ceva ile Kırklareli, Bursa, İzmir ve Kayseri’ye, Hastavuk ile Antalya’ya gittik; sizler için tüm toplantıları yerinde takip ettik. Hazırlık süreci tüm ekip arkadaşlarım için heyecan verici olan, etkinliklerle dolu bir sayı ile karşınızdayız. Umarım ki; sizler için de keyifli bir sayı olmuştur. Sevgiyle kalın…

Veteriner Hekim Gizem Kutun

ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi Yayıncılar Sokak No: 10/4 34418 Seyrantepe / İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59 Faks: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com [email protected] GENEL YAYIN YÖNETMENİ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Adem Şenünver Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Veteriner Hekim Gökçem Türkan Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] SOSYAL MEDYA SORUMLUSU Banu Sayınç [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer Prof. Dr. U. Tansel Şireli Prof. Dr. Ahmet Ergün Prof. Dr. Sezgin Şentürk Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin Dr. Sait Koca Süleyman Öztürk RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır.

İNFOVET 4-5

İÇİNDEKİLER

44 8 134

128 8

44

VİSAD FARKLINDALIĞI VE BİLİNCİYLE GELEN ANLAMLI ÖDÜL

DAMIZLIK YATIRIMININ DEVLERİ; İZMİR, MANİSA, UŞAK

30

YUMURTACI TAVUKLARIN BESLENMESİNDE YENİ TRENDLER

52

PHIBRO HAYVAN SAĞLIĞI İLE İMMUNOLOJİYE GÜNCEL BİR BAKIŞ

36

60

CEVA’DAN TÜRKİYE’NİN 4 FARKLI BÖLGESİNDE ULTRASON EĞİTİMLERİ

HIPRA SUBKLİNİK MASTİTİS MÜCADELESine damgasını vuruyor

40

SALMONELLA enfeksiyonlarınıN EPİDEMİYOLOJİSİ VE İMMUN MEKANİZMAsı

İNFOVET 6-7

68

MERIAL’İN SEKTÖRE SUNDUKLARI, ÜRÜNLERİNDEN ÇOK DAHA FAZLASI

78 VEON ile SALMONELLA MÜCADELESİ

82

EVONIK’ten sektöre TEKNİK ÇÖZÜMLER

84

HASTAVUK AİLESİ ANTALYA’DA bir aradaydı

94

TÜYEM’DE “HERKES İÇİN EŞİTLİK VE REFAH” DENİLDİ

124

ticari tavuklarda SALMONELLA VARLIĞI

128 PROF. DR. YAVUZ ÖZTÜRK; “VETERİNER HEKİM KİMDİR?“

130

FİTAZ İLAVELİ RASYONLARdA CreAMINO®

134

YUMBİR’den açıklama; “YUMURTACILAR KRİZİN EŞİĞİNDE”

138

KAPSÜLASYON, YEM KATKILARININ ETKİNLİĞİNİ KORUYOR

140 MERIAL GLOBAL KANATLI FORUMU İLE işletmelere DESTEK

144

SEVBAT İLE EĞİTİM SEÇENEKLERİ

148

DSM’DEN, ENZİMLER ÜZERİNE İNOVATİF TEKNİKLER

152

ALLTECH GLOBAL YEM ANALİZİ-2016

156

SEKSÜEL SİKLUSUN HORMONAL MEKANİZMASI

GÜNCEL

TVHB Başkanı Talat Gözet ve TVHB Disiplin Kurulu Üyesi Mehmet Alkan, ödül alan isimlerle bir arada.

VİSAD farklındalığı ve bilinciyle gelen anlamlı ödül Türkiye’de hayvan sağlığı sektörünün problemlerinin çözümü konusunda gösterdikleri çaba ve çalışmalar neticesinde, 2016 yılı TVHB Hizmet Ödülü’ne VİSAD layık görüldü.

İNFOVET 8-9

Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin, 30 Nisan tarihinde düzenlenen Dünya Veteriner Hekimleri Günü’nde; Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından yapılan değerlendirme sonucunda veteriner hekimlik mesleğine yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) “2016 yılı Türk Veteriner Hekimleri Birliği Hizmet Ödülü”ne layık görüldü. Türk Veteriner Hekimleri Birliğince VİSAD’a ödül ve plaket takdim edildi.

Ödülü, VİSAD Yönetim Kurulu adına Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir Türk Veteriner Hekimleri Birliği Disiplin Kurulu Üyesi Mehmet Alkan’dan aldı. İsmail Özdemir konuşmasında; yönetim kurulu ve üyeler adına ödülü almaktan onur duyduğunu, veteriner hekimlere ve hayvancılık sektörüne kaliteli, etkin, güvenilir ve erişilebilir ürün sunmak için çalıştıklarını, bu kapsamda İyi Üretim Uygulamaları (GMP) sürecini sektörün başarıyla atlattığını, bu

TVHB Disiplin Kurulu Üyesi Mehmet Alkan, VİSAD Yönetim Kurulu adına Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir’e ödülü takdim etti.

süreçte Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve ilgili paydaşlardan çok büyük destek gördüklerini belirterek VİSAD olarak Dünya Veteriner Hekimler gününü içtenlikle kutladıklarını ifade etti.

Avrupa Birliği standartlarına ulaşma arzusu Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hayvan sağlığı sektörünün problemleri gittikçe büyümektedir. Sektörle ilgili yeni düzenlemelerin yapılması zorunluluk arz etmektedir. Bu nedenle Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin öncülüğüne geçmişte olduğundan çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de içinde bulunduğumuz süreçte, veteriner sağlık ürünlerinin ruhsatlandırılması, üretimi, dağıtımı ve kontrolüyle ilgili ciddi değişikler olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. VİSAD bu

sürece aktif destek vermek, ilaç ve aşı firmaları, sanayicileri bilim adamları ve yetkili otoritelerin yoğun işbirliği ile Avrupa Birliği standartlarına ulaşma konusunda hızlı ve sağlıklı ilerleme sağlama arzusundadır. Çünkü VİSAD, aksi bir durumda, Avrupa Birliği’nde özellikle son dönemde üye olan bazı ülkelerde veteriner sağlık ürünleri konusunda yaşanan sıkıntıların ülkemizde de yaşanacağının bilincindedir. Bu bağlamda yoğun çalışmalar yürüten, geleneksel hale getirdiği Bakanlık-VİSADSektör buluşmaları ile sektörün her dönem yaşadığı ortak sorunları çözüme ulaştırmaya çalışan VİSAD üyeleri ve yönetim kurulu, böylesine önemli bir ödüle layık görülmüştür. Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin atılımlarının tamamı motivasyon ve inanç temelinde yürütülen, sektör ile uyum içerisinde çalışmalardır. 

dünden bugüne; VİSAD 1991 yılında kurulan Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği, Türkiye’nin önde gelen hayvan sağlığı firmalarının üye verdiği sektörel bir dernektir. Üyeleri arasında çok uluslu firmalar, ithalatçı firmalar ve yerli üretici firmalar yer almaktadır. Veteriner ilaçları, hijyen ürünleri, yem katkıları ve premiksler, aşılar ve diğer biyolojik maddeler gibi veteriner sağlık ürünleri sanayi ve ticareti ile ilgili gerçek ve tüzel kişilerden kuruludur. VİSAD üyeleri hayvan sağlığı ürünleri pazarının değer olarak % 75’inden fazlasını temsil etmektedir.

NOTLAR

Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği “Hatıra Ormanı” Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği, Kırıkkale Üniversite Kampüsü’nde; “Her Üyemize Bir Ağaç” sloganı kapsamında üyeleri adına 150 adet çam ağacı dikerek “Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği Hatıra Ormanı” oluşturdu. Türk Veteriner Hekimleri Birliği, bu süreçte emeği geçenlere, katkı sağlayanlara ve destek verenlere teşekkürlerini iletti.

Hayvan nakilleri ile ilgili düzenlemelere erteleme getirildi Hayvanların Nakilleri Sırasında Refahı ve Korunması Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 29 Aralık 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik ile hayvanların sekiz saati aşan uzun yolculukları için gerekli altyapının oluşturulması ve yeterli sayıda uzun yol nakil aracı bulundurulması zorunluluğu getiren düzenlemenin uygulama tarihi, 31 Aralık 2015’ten 31 Aralık 2016’ya ertelendi. Yönetmelik ile, sığır cinsi, koyun ve keçi türü, evcil tek tırnaklıları yurt içindeki nakilleri sırasında kontrol eden yetkili veteriner hekimler ile resmi yardımcılarının yeterlilik hükümlerinin uygulanması ise 1 Temmuz 2016 tarihine ertelendi.

Dünya Tarım Gazetecileri Ata Fen tesislerini ziyaret ettiler Uluslararası Tarım Gazetecileri’nden 21 kişilik bir grup 7 Nisan tarihinde AtaFen tesislerini ziyaret etti. Dünyanın çeşitli ülkelerine mensup, İFAJ üyesi gazeteciler TAGYAD Başkanı İsmail Uğural ve Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Efe ile birlikte, İzmir’deki tarım ve gıda kuruluşlarını ziyaretleri çerçevesinde AtaFen’de de incelemelerde bulundular. Gazetecilere Dr. Nuran Yavuz tarafından ülke hayvancılığı ve AtaFen hakkında bilgi verildi. Ata Fen’in hayvancılık alanındaki yeniliklerinden söz eden Yavuz, aşı üretim laboratuvarı ile Boğa İstasyonu hakkında açıklamalar yaptı.

İNFOVET 10-11

NOTLAR

ZoetIs’in öncü kimliğine yakışır bir toplantının ardından Zoetis Hayvan Sağlığı, 28 Mart-1 Nisan tarihleri arasında 70 kişilik ekibiyle Güral Sapanca’da geleneksel kış dönem toplantısını gerçekleştirdi. İlk gün yapılan açılışın ardından, ortak seanslar halinde tüm ekiplerin katılımı ile başlayan toplantı, daha sonraki günlerde her bir iş biriminin kendi ekipleri ile devam edecek şekilde ilerledi. Zoetis Hayvan Sağlığı, sektörün koşulları ne olursa olsun, sektördeki öncü kimliğine yakışır bir şekilde, mesleki gelişim adına; sektörümüze destek olmak amacıyla düzenlediği faaliyetlerine devam edecek.

Yeni Zelanda’dan işbirliği teklifi Özellikle kırmızı et ve sütte yaşanan sorunlara çözüm aranırken dünyanın öbür ucundan Yeni Zelanda’dan işbirliği teklifi geldi. Dünyanın en büyük süt ürünleri ihracatçısı olan Yeni Zelanda Türkiye’de veya üçüncü ülkelerde işbirliği yapmak için girişimlere başladı. Yeni Zelanda Tarımsal Ticaret Özel Temsilcisi Mike Petersen ve heyeti İstanbul ve Denizli’deki işletmeleri ziyaretlerinin ardından, Bakanlık ile görüşerek işbirliği tekliflerini iletti. Bakanlık yetkilileri, Avustralya’dan damızlık ithal ettiklerini belirterek Yeni Zelanda’dan da ithalat yapabileceklerini söyledi.

İNFOVET 12-13

Geleneksel Zoetis Bağırsak Sağlığı Sempozyumu’na ülkemizden 12 veteriner hekim ve teknik personel katıldı.

müşterilerine kaliteli hizmetler sunan Zoetis, Belçika’da gerçekleştirdiği” Bağırsak Sağlığı Sempozyumu“ ile katılımcılardan bir kez daha tam not aldı.

Zoetis’ten sektöre değer katan organizasyonlara tam destek Zoetis Hayvan Sağlığı; Türkiye’den 12 veteriner hekim ve teknik personelin katılımı ile Geleneksel Zoetis Bağırsak Sağlığı Sempozyumu’nu (ZIHS) Ghent Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliği ile Belçika’da gerçekleştirdi. Dr. Erik Uyttebroek ve Dr. Dieter Vancraeynest tarafından gerçekleştirilen seminerlerde; kanatlılarda koksidiyoz kontrolü & monitoring yöntemleri ve enterit kontrolü & monitoring yöntemleri üzerinde duruldu. Gerçekleştirilen eğitim seminerinin devamında; Ghent Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde koksidiyoz lezyon skorlama, oosit sayımı ve diferansiyasyonu; ayrıca hindilerde histomonas skorlaması uygulamaları yapıldı.

İNFOVET 14-15

Misafirlerin “Morfoloji Müzesi” ziyareti görülmeye değerdi Eğitim seminerinin bilimsel içeriğinin yanında; Ghent Üniversitesi Morfoloji kürsüsüne ait olan “Morfoloji Müzesi”ne düzenlenen gezi tüm katılımcılar tarafından beğeni ile karşılandı. Her yıl dünyada gerek kendi düzenlediği zengin içerikli eğitim faaliyetleri gerekse de hayvan sağlığı sektörüne değer katacak faaliyetlere verdiği desteklerle yoluna devam eden Zoetis Hayvan Sağlığı, emeği geçen ve katılım gösteren tüm veteriner hekim meslektaşlarına teşekkür ediyor, daha nice başarılı organizasyonda birlikte olmayı temenni ediyor.

60 Yıllık deneyim Zoetis, müşterilerine destek olmak ve işlerine daha fazla katkı sağlayabilmek için çalışan, global ve yenilikçi bir hayvan sağlığı şirketidir. Müşterilerinin karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamak, iş desteği ve uygulanabilir çözümler sunmak için her gün çaba gösteriyor ve ihtiyaç duydukları kaliteli ürünleri, teknik eğitimi ve iş desteğini sunmak için çalışıyor.

Addcon Firması Teknik Müdürü Dr. ChrIstIan LUckstädt

Anc a.Ş “Kültür Balıkçılığında Performans Yönetimi” Toplantısı ile İzmir ve Bodrum’daydı ANC A.Ş Nisan ayı sonunda İzmir ve Bodrum’da gerçekleştirdiği iki farklı toplantı ile kültür balıkçılığında kullanılan performans artırıcı ürünleri Aquaform® ve SangrovIt®’e ilişkin detaylı bilgiler verdi.

ekim sürecinden ürün haline gelene kadarki tüm sürecinde, Phytobiotics Firması’nın kalite güvencesi altında olduğunu ifade etti.

Toplantı ile Türkiye kültür balıkçılığının önemli firma temsilcileri bir araya geldi.

Barsak yangısına çözüm: Sangrovit® Toplantıların teknik bilgi aktarımı bölümünde, Sangrovit Global Ürün Müdürü Dr. Tobias Steiner “Fitojenik Yem Katkıları ve Sangrovit®” başlığı altında, Sangrovit®’in bir fitojenik yem katkısı olarak diğer alkaloitlerden ne gibi farkları olduğunu anlattı. Ürünün balık yetiştiriciliğinde barsak bütünlüğünün ve direncinin sürdürülmesi, performans artışı, streste azalma ve karaciğer sağlığını artırma yönünde gösterdiği etkileri çalışmalarla açıkladı.

Global kültür balıkçılığında

uzun yıllardır çözüm ortağı olarak varlığını sürdüren Addcon ve Phytobiotics firmalarının Türkiye distribütörü olan ANC A.Ş.; 27 Nisan’da İzmir Swissotel ve 29 Nisan’da Bodrum The Marmara Otel’de organize ettiği toplantılarla Türkiye kültür balıkçılığına yön veren çok önemli firmaların temsilcilerini bir araya getirdi. Toplantılar ANC Genel Müdürü İsmail Özdemir tarafından yapılan açılış konuşması ile başladı. ANC’nin mevcut kaynaklarını; müşterilerinin rekabetçi avantajlar yakalaması için servis ve çözümler geliştirmeye har-

İNFOVET 16-17

cadığını vurgulayan Özdemir, bilgilendirici toplantılar ve teknik servis aktivitelerine son derece önem verdiklerinin altını çizdi. İsmail Özdemir konuşmasında ANC’nin kültür balıkçılığındaki geçmişi, firmanın global insan ve hayvan sağlığı firması olan Huvepharma® tarafından satın alınma süreci ve bu sürecin ardından yaşanan gelişmelerden bahsetti. ANC Genel Müdürü’nün ardından Phytobiotics Firması Danışmanı Peter Gaubinger, Sangrovit®’in etken maddesi olan Sanguinarine’nin standardizasyon süreci ile ilgili bilgiler verdi. Gaubinger, Sangrovit®’in, elde edildiği bitki Macleaya Cordata’nın

Aquaform®: Sadece formik asit değil! Toplantıların son sunumunu Addcon Firması Teknik Müdürü Dr. Christian Lückstädt gerçekleştirdi. Asitlendiricilerin balık ve karides yetiştiriciliğinde kullanım oranlarının arttığını ve 2018’de 165 milyon $ pazar payına ulaşmasının beklendiğini söyleyen Dr. Lückstädt, küçük moleküllü olması ve bakterilerin hücre içine kolaylıkla girmesi nedeniyle, formik asitin patojen bakterilerde büyümeyi durdurmak için en iyi seçenek olduğunu sözlerine ekledi ve diformat yapısındaki Aquaform®’un salt formik asite oranla avantajlı yönlerini gözler önüne serdi. Sunumların ardından misafirler tarafından yöneltilen sorular cevaplandı ve hep birlikte yenen akşam yemeği ile program tamamlandı.

NOTLAR

Zoetis, global uzmanları Türkiye’ye getirmeye devam ediyor Mesleki gelişim adına düzenlediği faaliyetlerine son hız devam eden Zoetis Hayvan Sağlığı, 18-19 Nisan’da Denizli’de, 20-21 Nisan’da Kayseri’de toplantılar ve çiftlik ziyaretleri gerçekleştirdi.

Global bilgi ağını etkili bir şekilde kullanarak dünyaca kabul görmüş, konusunda uzman danışmanları Türkiye hayvan sağlığına bir hizmet olarak sunan Zoetis, 18-19 Nisan’da Denizli’de, 20-21 Nisan’da Kayseri’de Dr. Robert Corbett uzmanlığında toplantı ve çiftlik ziyaretleri gerçekleştirdi.

Dr. Corbett, çiftlik hekimleri ile tecrübelerini paylaştı Dr. Robert Corbett 37 yılını veteriner danışmanlık hizmetlerine adamış, konularında global olarak uzmanlığı kabul görmüş, Amerika merkezli kurmuş olduğu Dairy-Health Consultancy şirketi adına danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Çin, Meksika, İspanya ve Amerika başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde büyük ölçekli süt işletmelerinde, reprodüksiyon, mastitis ve geçiş dönemi beslenmesi alanlarında danışmanlık hizmetleri

İNFOVET 18-19

veren Dr. Corbett, 40 veteriner hekimin katılımıyla Kayseri’de gerçekleştirilen toplantıda mastitis tiplerini, ayırıcı özelliklerini ve geçiş dönemi periyodunda beslenme ile ilgili konuları veteriner hekimlerimizle paylaştı. Özellikle gıda kaynaklı olarak değerlendirilen ishal vakalarının genelde eksik protein ile beslenen buzağılarda görüldüğüne özellikle değinen Dr. Corbett, bu dönemdeki beslenmenin hayvanın geleceğinde birçok performans parametrelerini direkt etkilediğini vurguladı. Bu dönemde eser element ve vitamin desteğinin önemine de değindi. Özellikle doğum sonrası mastitis vakalarının subklinik ilerlediğinin üzerinde duran uzman, kuru dönem mastitis protokollerine dikkat edilmesini önerdi. Toplantı sonrası iki farklı Dr. Robert Corbett, toplantıda hekimlere çiftliği ziyaret eden Dr. Corsahada yardımcı bett, çiftlik hekimlerimizle olacak önemli önerilerini paylaştı. bilgiler aktardı.

ZoetIs, veteriner hekimlerin her daim yanında Zoetis, hayvan sağlığı alanında mesleki gelişime ve ihtiyaca özel hizmetlere önem vermektedir. Ülkemizde hayvancılığın gelişimine katkı sağlamak adına sorumluluklarının bilincinde ve global gücünü bu hizmetler için kullanmaya devam etmektedir. Amacı sadece ileri teknoloji, yenilikçi ilaçları Türkiye’ye sunmak değil, bilgi ve tecrübe birikimini de ülkemize getirmektir.

NOTLAR

Bir gün değil, her gün el ele Gelişmiş dünya ülkelerinde veteriner hekimlere verilen değerin, ülkemizde de verileceği günlerin gelmesi umuduyla; “Dünya Veteriner Hekimleri Günü” kutlu olsun.

Dünya Veteriner Hekimler Birliği’nin,

her yıl nisan ayının son cumartesi gününü “Dünya Veteriner Hekimler Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırması ile birlikte 2001 yılından itibaren Dünya Veteriner Hekimler Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya Veteriner Hekimler Günü her yıl farklı bir tema ile kutlanmaktadır. 2016 yılı teması “Tek sağlık yaklaşımı ve sürekli eğitim’’dir.Tek Sağlık konsepti özellikle son yıllarda ortaya çıkan yeni zoonotik hastalıkların İnsan,hayvan ve çevre sağlığı ile uluslarası ticaret ve ekonomi üzerine oluşturduğu küresel etkilere bağlı olarak ABD ve AB deki girişimler sonucu gündeme gelmiştir. Hayvan ve insan sağlığı ayrı düşünülemez Gelişmiş dünyada, insan ve hayvan sağlığı alanında ortak çalışmalar artarak devam ederken, ülkemizde, ayrıştırma çabaları sergilenmektedir. Sağlıkla ilgili yapılan çalışmalarda, sağlık çalışanlarının özlük hakları ile ilgili iyileştirmelerde,

İNFOVET 20-21

hayvan sağlığı alanı ve veteriner hekimler hariç tutulmaktadır. Oysa, insanlarda görülen hastalıkların %61 hayvan kökenlidir. Yeni ortaya çıkan hastalıklarda bu oran %75 dir. Bu nedenle, insan sağlığı ve hayvan sağlığı alanlarındaki çalışmaların ayrı ele alınması mümkün değildir. Gelişmiş dünya bunun farkındadır. Ve bizler de bunun farkına varmalıyız. Tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi yapılırken veteriner hekimlikte uzmanlık eğitimi başlatılamamıştır. YÖK yasasında yapılan değişikliğe rağmen Veteriner Hekimlikte Uzmanlık Yönetmeliği 2 yıldır tüm hazırlıkların tamamlanmasına rağmen hala yayınlanamamıştır. 30 yıldır yapılamayan “Veteriner Hekimlikte Uzmanlık Eğitimi” ile ilgili hazırlanmış olan Yönetmeliğin vakit geçirmeden yayınlanması gerekmektedir. AB uyum çerçevesi kapsamında yürütülen “Mesleklerin Tanınması” Dünya Veteriner ve “Mesleklerin Serbest Hekimler Günü her Dolaşımı” konulu çalışmayıl farklı bir tema ile lar yürütülmektedir. kutlanmaktadır.

Yaşam boyu eğitim kuralını benimsemeliyiz Gelişmiş ülkelerin eğitim politikası ve planlamalarında; kalite, verimlilik ve fayda-zarar analizleri temel alınmaktadır. Aynı zamanda; ülke öncelikleri doğrultusunda hayat boyu eğitim felsefesini kabul eden bir eğitim sistemi oluşturulmaktadır. Ne yazık ki; eğitim sistemimizde bu kriterlerin dikkate alındığını söylemek pek mümkün değildir. Gerekli araştırma ve altyapı çalışmaları yapılmadan kurulan fakülteler, hesaplanmadan artırılan öğrenci kontenjanları, veteriner hekimlik mesleği görev alanlarına müdahale eden meslek gruplarının karmaşası gibi sorunlar artarak devam etmektedir. Veteriner hekimlik saygın ve stratejik bir meslektir. Her geçen gün sorumluluklarımız artmakta ve değişmektedir. Bu nedenle veteriner hekimliği mesleğine hizmet eden başta üniversitelerimiz olmak üzere tüm kurumların dünyadaki değişen şartlara ve yeniliklere uyum sağlamaları, biz veteriner hekimlerin de birey olarak yaşam boyu eğitim kuralını kabullenmemiz de kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

tek sağlık yaklaşımı; insan, hayvan ve çevrenin optimal sağlığı ile yerel,ülkesel ve küresel olarak çalışan değişik disiplinlerin işbirliği faaliyetleri olarak önem kazanmıştır.

NOTLAR

İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon’daydı

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi ev sahipliğinde, 16-17 Nisan tarihleri arasında Türkiye’nin ilk Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı düzenlendi.

İnterhas Hayvan Sağlığı her zaman olduğu gibi, bilimin ve bilginin yanındaki yerini aldı ve çalıştayın platin sponsoru oldu. İnterhas Hayvan Sağlığı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner yaptığı sunumda hepsi GMP’li İnterhas ürünlerini katılımcılara tanıttı. Afyon İkbal Termal Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Çiçek ve Veteriner Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan Civelek, Türkiye Veteriner Hekimler Birliği İkinci Başkanı Prof. Dr. Ender Yarsan ve çok sayıda konuşmacı öğretim üyesi ile alanında uzman veteriner hekimler katıldı. Çalıştayda iki gün süresince gastroenteroloji alanında uzman öğretim elemanları ile veteriner hekimlerin yer aldığı oturumlar düzenlendi.

İNFOVET 22-23

Geleceğin hekimlerini desteklemeye devam eden İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde öğrencilerle buluştu.

Oldukça yoğun katılım ile gerçekleşen toplantıda; İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner’in ürünler ve hastalıklara yönelik çözüm önerilerinde bulunduğu sunum, veteriner fakültesi öğrencileri ve akademisyenler tarafından ilgiyle karşılandı. Bilimsel etkinlik, soru-cevap bölümünden sonra sona erdi. Toplantı sonunda fakülte yönetimi adına Doç. Dr. Musa Korkmaz tarafından, İnterhas Hayvan Sağlığı yetkililerine, veteriner fakültesi öğrencilerine yönelik katkılarından dolayı teşekkür edildi. 

Yeni görevlerine atanan isimler, tüm İnterhas ekibinde mutluluk ve heyecan yarattı.

İnterhas, Dönem Değerlendirme Toplantısı ile çalışanlarını bir araya getirdi İnterhas Hayvan Sağlığı 2016 - 1. Dönem Değerlendirme Toplantısı 27-30 Mayıs tarihleri arasında Ankara Gürkent Otel’de gerçekleştirildi.

Toplantının birinci bölümünde İnterhas Hayvan Sağlığı ürünlerinin Türkiye pazarındaki değerlendirmesi yapıldı; yıllık hedefler ile ilgili olarak satış ekibiyle bilgi alışverişinde bulunuldu. İkinci bölümde ise ürünler ile ilgili workshop sunumları yapıldı; Caniverm’in piyasaya verilen yeni formu “Caniverm Oral Pat” hakkında bilgilendirme yapıldı. Geniş spektrumlu antihelmintik Caniverm Oral Pat’ın uygulama kolaylığı ile yavru kedi ve yavru köpekler şimdi çok rahat. Tek uygulama ile şeritlere, yuvarlak, kancalı ve kamçılı kurtlara karşı kesin çözüm sağlayan “Caniverm Oral Pat”ın

İNFOVET 24-25

içeriğinde ascaridlere etkili fenbendazole, kıl kurtlarına etkili pirantel embonat ve cestodlara etkili praziquantel olmak üzere sinerjik etkili üç molekül var.

Toplantı sonrasında eğlenceli anlar yaşandı Sektörün saygın kuruluşu İnterhas A.Ş.‘nin yakın zamanda piyasaya vereceği diğer pet ve ruminant ürünlerinin tanıtım ve rekabet analizleri ile devam eden toplantının sosyal etkinlik bölümünde de, ekibe yeni katılan satış temsilcileri ile tecrübeli ekip üyeleri birbirlerini tanıyıp

kaynaşma imkanı buldular. Pet Ürünleri Saha Koordinatörü görevine atanan İstanbul Avrupa Yakası Bölge Satış Sorumlusu Tamer Dimrilli ve Ruminant Ürünleri Saha Koordinatörü görevine atanan Eskişehir Bölge Satış Sorumlusu Hüseyin Arıkan’ın yeni görevleri ise tüm ekipte mutluluk ve heyecan yarattı. Düzenlenen bowling turnuvasında eğlenip stres atan İnterhas Hayvan Sağlığı merkez ve saha Toplantıda, yıllık hedefler ile ilgili çalışanlarının topluca satış ekibiyle katıldığı gala yemeği ile bilgi alışverişinde toplantı sona erdi.  bulunuldu.

KONU NOTLAR KANATLI

Karacabey

Karacabey

Karacabey

Biomin ve TÜSEDAD işbirliğinde iyi silaj uygulamalarına yönelik en güncel bilgileri paylaşmak üzere bir araya gelen meslektaşlara Biokey Genel Müdürü Dr. İrfan Çoban katılımlarından dolayı teşekkürlerini sundu.

LÜLEBURGAZ

LÜLEBURGAZ

Biokey ve TÜSEDAD işbirliği ile iyi silaj uygulamaları Karacabey ve Lüleburgaz olmak üzere iki farklı bölgede gerçekleştirilen toplantılar ile iyi silaj uygulamalarına yönelik temel bilgilerin yanı sıra güncel gelişme ve bilgi paylaşımları yapıldı.

İNFOVET 26-27

BIokey ve TÜSEDAD işbirliği ile düzenlenen bilgilendirme ve tanıtım amaçlı seminerlerin Karacabey ayağı 5 Nisan 2016’da Karacabey Ticaret Odası toplantı salonunda, Lüleburgaz ayağı ise 6 Nisan 2016 tarihinde St. Senator Steak House’ta yapıldı. Seminerde TÜSEDAD’ı temsilen Adnan Yıldız, Atilla Celep, Nejat Deveci, çok sayıda çiftlik sahibi, yöneticisi, veteriner hekim, ziraat mühendisi ve yem firmalarından çeşitli düzeyde katılım gerçekleşti. Seminere Biokey Genel Müdürü Dr. İrfan Çoban ve Biomin EMA bölgesi Ruminant Teknik Müdürü Zanetta Chodorowska konuşmacı olarak katıldılar.

iyi silaj uygulamalarına yönelik bilgi ve pratikler Dr. İrfan Çoban yapığı açılış konuşmasının ardından Zanetta Chodorowska tarafından gerçekleştirilen sunumlarda, iyi silaj uygulamalarına yönelik temel bilgilerin yanı sıra güncel gelişme ve bilgi paylaşımları da interaktif bir şekilde gerçekleştirildi. Mısır, ot ve baklagil silajlarının yapımı ile ilgili sahada uygulamalara yönelik pratik bilgilerin de verildiği toplantıda, Biomin tarafından geliştirilen heterofermentatif bakteri suşlarından oluşan silaj inokulant ürünü Biomin® BioStabil’in tanıtımı ve silaj yapımında ve korunmasında sağladığı “İyi silaj uygulamaları ve Biomin® BioStabil” avantajları hakkında konulu seminerleri detaylı bir sunum da Karacabey ve gerçekleştirildi.  Lüleburgaz’da yapıldı.

TOPLANTI anc a.ş. “Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Yeni Trendler”

anc a.ş., “Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Yeni Trendler”i masaya yatırdı ANC A.Ş., SCHOTHORST YEM ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NDEN DAVET ETTİĞİ KANATLI BESLENMESİ UZMANI WALTER VAN HOFSTRAETEN İLE 3 GÜN BOYUNCA, YUMURTA SEKTÖRÜNÜN GÜNÜMÜZDE EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞU ETKİN BESLEME KRİTERLERİNE ODAKLANDI. HABER: VETERİNER HEKİM GİZEM KUTUN FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN

Hayvan beslenmesi ve sağlığı sektöründe düzenlediği eğitim toplantıları ve bilgilendirme seminerleri ile ön plana çıkan ANC A.Ş., 5-7 Mayıs 2016 tarihleri arasında organize ettiği “Yumurtacı Tavukların Beslenmesinde Yeni Trendler” eğitim toplantısıyla, kanatlı sektörü için başlı başına bir uzmanlık gerektiren beslenme konusundaki global trendleri paylaştı. İstanbul Cevahir Asia’daki toplantıya sektöre büyük oranda yön veren başta yumurtacı ve damızlık firmaların yetkili isimleri, danışmanlar ve tedarikçiler katıldı. Huvepharma’dan uzmanların da hazır bulunduğu 3 gün süresince aralıksız devam eden program, Schothorst Yem Araştırma Enstitüsü’nden Kanatlı Beslenmesi Uzmanı Walter Van Hofstraeten tarafından 6 bölüm halinde tamamlandı. Konu başlıkları şöyleydi I. Bölüm: Yumurtacılarda temel beslenme: Enerji, protein/amino asitler ve mineraller II. Bölüm: Yumurtacılarda temel beslenme: Yumurtacı tavukların beslenmesinde kullanılan hammaddeler ve yem üretimi III.Bölüm: Yumurtacı tavuk yetiştirme döneminde yemleme programları ve rasyon spesifikasyonları IV.Bölüm: Yumurtacı tavuk beslenmesinde yeni trendler: Yumurtlama süresinin uzatılması, split besleme…(ve bunların yumurta kabuğu kalitesi ile ilişkisi) V.Bölüm: Yem maliyetlerini azaltma teknikleri ve çözümleri: “Optimum ekonomik verimlilik” ve “Optimum teknik verimlilik” kavramlarından anlamamız gereken nedir? VI. Bölüm: Barsak sağlığı ve beslenme ile ilişkisi

İNFOVET 30-31

ANC Genel Müdürü İsmail Özdemir, düzenledikleri eğitim toplantılarıyla sektöre fayda sağlamayı umduklarını belirtti.

Walter Van Hofstraeten 3 gün süren yoğun eğitim programında, yumurtacı tavukların beslenmesine ilişkin detayları A’dan Z’ye anlattı.

Sektöre yön veren firmaların yetkilileri, danışmanlar ve tedarikçiler toplantıya büyük ilgi gösterdi.

Sunumlar katılımcılar tarafından dikkatle takip edildi ve yöneltilen sorular dikkat çekici konular üzerineydi.

ANC A.Ş. Kanatlı Birimi Ekibi

entegrasyonlarına hayvan besleme ve formülasyonlar konusunda danışmanlık ve eğitimler veren Schothorst Yem Araştırma Enstitüsü, bu alanda çok önemli bir otorite olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle işletme büyüklüklerinin sürekli arttığı yumurtacı sektörde gerçekleştirilen en küçük iyileştirmelere dahi ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacın yakın takipçisi olan ANC A.Ş. müşterilerinin rekabetçi avantajlar yakalamasına yardımcı olmak amacıyla Hollanda Schothorst Enstitü’de gerçekleştirilen eğitimlerin bir benzerini İstanbul’da düzenleme kararı alarak, başarılı bir toplantıya imza attı.

ANC, EĞİTİM TOPLANTILARI VE KALİTELİ ÜRÜNLERİ İLE İZ BIRAKMAK İSTİYOR

ANC, Sektörün ihtiyaçları çerçevesinde eğitim toplantıları DÜZENLEYEREK, müşterilerinin içerisinde bulundukları zorlu rekabet ortamında avantajlı konuma gelmeLERİNİ HEDEFLİYOR. Toplantının son bölümünde, kuş gribinin ülkemizde görüldüğü ilk dönemlerden itibaren, hastalığın kontrolüne yönelik tedbirler ve bu konuda teknik desteklerin verildiği FAO ve çeşitli AB projelerinde veteriner epidemiyoloji uzmanı olarak yıllarca görev yapan Uzman Veteriner Hekim Ragıp Bayraktar; “Yumurtacı kümeslerde biyogüvenlik önlemleri” konulu önemli bir sunum gerçekleştirdi.

SEKTÖRÜN EN BÜYÜK GEREKSİNİMLERİNDEN BİRİ: ETKİN BESLEME STRATEJİLERİ Özellikle son beş yıldır yem fiyatlarındaki dalgalanmalar, ihracattaki gelgitler

İNFOVET 32-33

ve iç pazardaki diğer zorlu rekabet koşulları nedeniyle önünü görmekte ve kar elde etmekte zorlanan yumurtacı sektörünün, bilimsel anlamda en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birini de yem hammaddelerinden maksimum düzeyde yararlanım oluşturmaktadır. İşletmenin rekabet avantajı yakalaması için ilk ele alınacak ve en önemli faktörlerden biri budur. Kanatlı sektöründe sürdürülebilir, verimli ve kazançlı yetiştiricilik yapmanın anahtarı beslenme konusunda güncel bilgileri takip ederek bu bilgileri en doğru şekilde işletmeye entegre etmektir. Uzman eğitmenlerle her yıl dünyanın en büyük

Toplantının ilk günü ANC A.Ş Genel Müdürü İsmail Özdemir’in açılış konuşması ile başladı. ANC Genel Müdürü, misafirlere geçtiğimiz yıl Nisan ayında Huvepharma tarafından gerçekleştirilen satın alınma süreci ile ilgili bilgi verirken, Huvepharma’nın kuruluşundan bu yana global gelişimini, gerçekleştirdiği satın almalarla ve spesifik ürünleriyle gelecekte kanatlı beslenmesi ve sağlığında ulaşmayı hedeflediği konumu sayısal verilerle açıkladı. ANC’nin Huvepharma’ya devri sürecinden önce olduğu gibi şimdi de farklı global firmalarla işbirliklerinin devam ettiğini sözlerine ekledi. Sektörün ihtiyaçları çerçevesinde eğitim toplantıları düzenleyerek, müşterilerinin içerisinde bulundukları zorlu rekabet ortamında avantajlı konuma gelmesini arzu ettiklerini sözlerine ekleyen İsmail Özdemir, şirket kaynaklarını servis ve çözüm geliştirmeye harcamanın ANC’nin mottosu olduğunu söyledi.

DOLU DOLU 3 GÜN Ardından söz alan kanatlı beslenmesi uzmanı Van Hofstraeten öncelikle Schothorst Yem Araştırma Enstitüsü’nün organizasyonel yapısı ile ticari ölçeklerdeki broiler ve yumurtacı araştırma tesisleri hakkında bilgiler verdi. Besleme Uzmanı Van Hofstraeten enstitünün başlıca araştırma konularını şöyle sıraladı: Hedef hayvanlarda yem etkinliğinin değerlendirilmesi, yüksek verimli hayvanlarda karlılığı maksimize edecek

besinsel ihtiyaçların ve yem katkıların test edilmesi, barsak sağlığını geliştirecek yem katkılarının etkileri, hayvan refahı, işleme teknolojilerinin yemin besinsel değerleri üzerine etkisi, et ve yumurta kalitesinin değerlendirilmesi… “Yumurtacılarda temel beslenme” ana başlığı altında enerji, protein/amino asitler ve minerallerin kanatlılarda nasıl kullanıldığını; yumurtacı yemlerdeki hammaddelerinin orijinlerini, besinsel karakterlerini, tahılların kimyasal kompozisyonunu, hammaddelerden kalite ve güvenlikle ilgili beklentileri açıkladı. Enerji değerlendirme sisteminin hedef hayvana ve üretimin hangi amaçla yapıldığına bağlı olduğunu belirtti. Görünür metabolik enerji (AME) değerlendirmesi yapan kanatlı besleme uzmanı, yem katkı maddelerinin AME değerlendirmesinin yapılması gerektiğini söyledi. Diyetteki ideal aminoasit ve kalsiyum fosfat profilinin nasıl olması gerektiği üzerinde duran Van Hofstraeten, yemde fitaz kullanımının yararlarına değindi. Yanı sıra aynı bölümde hammaddeleri öğütme, peletleme ve toz yem haline getirme işlemlerine değinerek, fiziksel açıdan yumurtacılara verilebilecek optimal yem formunu misafirlerle paylaştı. Yoğun bir programa sahne olan Cuma gününün konu başlıkları şöyleydi: Yumurtacı tavuk yetiştirme döneminde yemleme programları ve rasyon spesifikasyonları; yumurtlama süresinin uzatılması, uzatılmış besleme ve tüm bunların yumurta kabuğu kalitesi ile ilişkisi; yem maliyetlerini azaltma teknikleri ve çözümleri. Yem maliyetlerini düşürme teknikleri katılımcıların oldukça ilgisini çeken konu başlıklarından biri oldu.

YUMURTACILARDA PERFORMANSA YÖNELİK ANC ÇÖZÜMLERİ Cuma günü teknik programın son bölümünde ANC - Huvepharma tarafından kanatlı sağlığı sektörüne sunulan özel ürünlerle ilgili sunumlar gerçekleştirildi. İlk sunumu gerçekleştiren Huvepharma Global Enzim Müdürü Karel Bierman, Huvepharma’nın enzim teknolojisinde geldiği güncel gelişmeler hakkında bilgi verdi. Bierman, Huvepharma’nın kanatlı yetiştiriciliğinin en fazla yapıldığı ülkelerde başarıyla kullanılan enzimleri Hostazym X (NSP enzimi) ve Optiphos

(fitaz)’ın sahip olduğu güçlü yanları ve kazandırdığı avantajları gözler önüne serdi. Ardından ANC Teknik Müdürü İbrahim Arpacı tarafından, ANC’nin kanatlı sektörü tarafından yıllardır başarıyla kullanılan ve pozitif etkileri çok iyi bilinen performans artırıcı ürünü Sangrovit ile ilgili bilgiler verildi. ANC Avicenter Pazarlama Müdürü Aslıhan Cebecioğlu, ANC’nin sektöre yaklaşık 6 ay önce 3 farklı lansman toplantısıyla duyurduğu Lianol’ün benzersiz etki mekanizmasının kanatlıların zooteknik parametreleri üzerindeki şaşırtıcı etkisini açıkladı.

VERİMLİ ÜRETİMİN İLK ŞARTI: BARSAK SAĞLIĞI Walter Van Hofstraeten toplantının son gününde ANC’nin de kanatlılarda uzmanlık alanı olan barsak sağlığı ve beslenme ile ilişkisine değindi. Kanatlılarda intestinal enzimler, sindirim ve emilim, barsak sağlığı problemleri ve bağışıklık ile besin maddelerinin rolü üzerine konuştu. Van Hofstraeten ayrıca yetiştiricilikte antibiyotik kullanımı, bağışıklık ve yangı cevabı, immunomodülatörler, anti inflamatuar ajanlar ve antioksidatif yem katkılarının etkilerini anlattı. Kanatlı yetiştiriciliğinde sindirim sistemi sağlığının majör bir konu olduğunu dile getiren uzman, barsak sağlığının önemine dikkat çekti. Walter Van Hofstraeten’in ardından kürsüye gelen Uzman Veteriner Hekim Ragıp Bayraktar “Yumurtacı Tavuk Yetiştiriciliğinde ve Yem Üretiminde Biyogüvenlik Önlemleri” konusundaki önemli noktaları katılımcılarla paylaştı. Yetiştiricilikte uygulanan biyogüvenlik önlemlerinin, sağlıklı üretim ve gıda güvenliğinin yanı sıra işletmeye mali açıdan da pek çok yararlarının olduğunun altını çizdi. Biyogüvenlikte 3 temel konu ve 2 metot üzerinde durulması gerektiğini söyleyen Bayraktar; hastalığın girişini engellemek, hastalığı kolayca tespit etmek ve çabuk bir şekilde söndürmenin gerekliliğinden bahsetti. Yumurta üretim çiftliklerinde, biyogüvenlik planlarının geliştirilmesi ve uygulaması için takip edilecek adımların üzerinden tek tek geçen Bayraktar, sunumunun devamında Avian Influenza için alınması gerekli temel biyogüvenlik önlemlerini açıkladı. Katılımcılar tarafından oldukça ilgi gören 3 günlük yoğun eğitim programı, Uzman Veteriner Hekim Ragıp Bayraktar tarafından yumurtacı kümeslerde biyogüvenlik önlemleri hakkında verilen bilgilerle tamamlandı. 

İNFOVET 34-35

Huvepharma Global Enzim Direktörü Karel BIerman ve ANC Genel Müdürü İsmail ÖZdemir

EĞİTİM CEVA HAYVAN SAĞLIĞI

Ceva’dan ultrason eğitimleri Ceva Hayvan Sağlığı, çiftlik hekimlerinin ultrason bilgisini yükseltmek ve daha etkili kullanımını sağlamak adına Türkiye’nin 4 farklı bölgesinde ultrason eğitimleri düzenledi.

Ceva, yatırımlarının büyük bir bölümünü veteriner hekimlerin teknik bilgilerini yükseltmek adına yapıyor.

Ultrasonun etkili bir şekilde kullanımı, reprodüksiyonun yönetiminin oldukça zor olduğu günümüzde çok kritik bir önem arz etmektedir. Özellikle süt işletmelerinde karlılığın devamı için konsepsiyon ve gebelik oranlarının artırılmasında ultrason ile ovaryumların muayeneleri oldukça önemli bir uygulama haline gelmiştir. Bu çerçevede Ceva Hayvan Sağlığı, 5-8 Nisan tarihlerinde Türkiye’nin 4 farklı bölgesinde ultrason eğitimleri düzenledi. Kırklareli, Bursa, İzmir ve Kayseri’de gerçekleştirilen eğitimlere veteriner hekimlerin ilgisi büyüktü. Ultrason konusunda uzman olan Dr. Giovanni Gnemmi, katılımcılar ile hem teorik hem de uygulamalı olarak foliküler dinamiğin ultrason ile görüntülenmesi konusunda önemli bilgiler paylaştı. Ayrıca

İNFOVET 36-37

Prof. Dr. Ahmet Gümen, Ceva Teknik Müdürü Gamze Alpun, Ceva Ürün Müdürü Serkan Yeniay ve Ceva saha ekibi eğitimler sırasında Gnemmi’ye eşlik etti.

KONUNUN UZMANINDAN DEĞERLİ BİLGİLER Dr. Giovanni Gnemmi sunumunun teorik kısmında, doğum ve doğum sonrasında gelişen hastalıklar arasındaki ilişki ve her bir hastalığın maliyeti, süt sığır yetiştiriciliğindeki hedefler, ineklerde foliküler dinamik ve hormonal mekanizma, kızgınlık belirlemesi, anöstrus tipleri ve tanı yöntemleri hakkında detaylı ve güncel bilgiler aktardı. Güç doğum ve ölü doğumların retensiyo sekundinarum, metritis ve mastitis riskini artırdığına ve gelişen bu hastalıkların da

ketozis, anöstrus, kistik ovaryum ve kesime sevk oranlarında da artışa neden olduğuna dikkat çeken Gnemmi, bu hastalıkların görülme insidensi ile birlikte maliyetleri ile ilgili bilgiler aktararak maliyet analizinin, direkt ve indirekt maliyetlerin yanı sıra kazanç kayıpları ve bilinmeyen maliyetlerin de dahil edilerek yapıldığını belirterek, bu hastalıklardan korumanın oldukça önemli olduğunu vurguladı. Yıl boyunca östrus gösteren poliöstrik ineklerin %80’i 21 günlük sikluslarında 2 foliküler dalgaya sahip iken, %20’sinin 3 foliküler dalgaya sahip olduğunu; düvelerin ise büyük çoğunluğunun sikluslarında 3 foliküler dalgaya sahip olduğunu belirten Gnemmi, foliküler dinamiğin çok iyi anlaşılmasının senkronizasyon uygulamalarında alınacak

Katılımcılar, teorik eğitimlerden sonra, Dr. Giovanni Gnemmi eşliğinde uygulamalı eğitime geçtiler.

Gruplar, korpus luteumları ve folikülleri tanımlama, siklusun hangi evresinde olduklarını tahmin etme ve gebeliklerde dişi ve erkek ayrımı yapma fırsatı yakaladılar.

cevapları değerlendirmede bizlere yardımcı olduğunu vurguladı. Bunu bir örnekle açıklayan Gnemmi “siklusun ilk 4 günlük periyodunda östrojen salgılayan bir dominant folikül olmadığından ve progesteron düzeyi de genç korpus luteumdan dolayı düşük olacağından yapılacak ekzojen prostaglandin uygulamasından yanıt alamayız” dedi. Ultrason muayenesi ve siklus aşaması tayininin önemi Süt sığırcılığında bir işletmenin maliyet etkinliği yönünden etkili olarak çalışıyor olabilmesi için, söz konusu işletmenin sürüsünde en az %25 gebelik oranına sahip olması gerektiğini ve bunu başarabilmek içinde kızgınlık belirleme oranının %65’in, konsepsiyon oranın ise %35’in üzerinde

olması gerektiğini belirten Gnemmi, bu hedefe ulaşmak için ineklerin sütte geçen gün sayısının 100’ü geçmeden tohumlamalarının yapılmış olması ve ilk tohumlamadaki fertilitenin yani konsepsiyon oranının %40’ın üzerinde olmasının önemini vurguladı. Bu rakamlara ulaşmanın etkili bir yolunun ineklerin ultrason muayenesi ile korpus luteumlarının varlığının ortaya konularak yapılabileceğini aktaran Gnemmi, tanıda rektal palpasyona göre ultrasonografi spesifitesinin daha yüksek olduğunu, rektal palpasyonda korpus luteumun yaklaşık olarak %50 oranında karıştırıldığını çünkü korpus luteumların %80’inde taç ya da çıkıntı bulunmadığını aktardı. Ayrıca korpus luteumun boşluklu ya da boşluksuz olabildiğini ve boşluklu korpus luteumun kesinlikle patolojik bir durum

olmadığını ve korpus luteumun büyüklüğünün ise progesteron salınımı ile aynı orantıda olmadığını aktardı. Ultrasondan faydalanarak siklusun hangi aşamasında olunduğunun nasıl ayırt edilebileceğine detaylı bir şekilde yer veren Gnemmi, uterusa bakarak hayvanın progestatif ya da östrojenik fazda olduğunun anlaşılmasının önemli ancak yetersiz olduğunu, bu yüzden foliküllere de bakılarak folikülün hangi gelişim aşamasında olduğunun tespit edilmesi ile hayvanın siklusun hangi aşamasında olduğunu anlayabileceğimizi aktardı.

İnteraktif sunumlar dikkate değerdi Dr. Giovanni Gnemmi’nin üzerinde durduğu diğer bir önemli konu ovayum

EĞİTİM CEVA HAYVAN SAĞLIĞI

Ceva Hayvan Sağlığı, bu tarz eğitimlere devam edeceğinin müjdesini verdi.

anÖSTRUS TİPLERİ VE ULTRASON GÖRÜNTÜLERİ

Tip I: Foliküler gelişim var; ancak deviasyon aşamasına gelinemiyor, FSH düzeyi oldukça düşük, foliküller 5 mm çapında. Tedavi = *Progesteron /GPG

Tip II: Foliküler gelişim ve deviasyon var ancak ardından atrezi gelişmiş, LH pulsu yok ve foliküller 15 mm’den küçük (10-15 mm). Tedavi = *Progesteron/GPG

Tip III: Foliküler gelişim ve deviasyon var; ancak ovulasyon yok, LH piki yok ve foliküller 15 mm’den büyük çapta (20-25 mm). Tedavi = *Progesteron/GPG

Tip IV: Foliküler gelişim ve deviasyon ardında ovulasyon var; ancak koprus luteum persiste halde. Uterusta kronik bir enflamasyon söz konusu (Prulent, mukoprulent, subklinik endometritis). Tedavi = Presynch-Ovsynch

İNFOVET 38-39

patolojileri yani foliküler kistler, luteal kistler, ovaryum abseleri ve tümörleri idi. Özellikle foliküler kist ve luteal kistin farklılarını ortaya koyan Gnemmi, yine rektal muayene ile ortaya konacak teşhis oranın ultrasonografiye oranla çok düşük seyrettiğini vurguladı. Sunumunda ovaryum patolojilerinin tedavilerine de yer veren Gnemmi, luteal dokunun olduğu kist durumlarında kesinlikle GnRH yerine prostaglandinler ile tedavi edilmesi gerektiğini aktardı. Özellikle postpartum anöstrusun işletmeler için çok önemli bir problem olduğunun üzerinde duran Gnemmi, insidensinin %18-44 arasında değiştiğine, primiparuslar için 60 günden önce ve multiparuslar için 50 günden önce olan vakaya anöstrus denmemesi ve tedavi yapılmaması gerektiğini belirterek sunumu sırasında farklı anöstrus tiplerine ve ultrason görüntülerine yer verdi. Anöstrusun bir hastalıktan ziyade bir semptom olduğunu söyleyen Gnemmi, semptomları tedavi etmek yerine inekleri gebe bırakma yolunu seçtiğini belirtti. Klinik anöstrus vakalarını 4 farklı tip olarak sınıflandıran Gnemmi, her bir tipin tanımlanmasını ve tedavisine değinerek anöstrus tip I-II-III’de Ovsynch protokolü ile tedavide %27.5 gebelik elde edilirken, Progesteron/GPG kullanıldığında %6.2 daha fazla gebelik elde edildiğini bu konuda dünyaca ünlü uzmanların çalışma sonuçlarıyla aktardı. Ceva Web TV ile gelişmeleri yakından takip edin! Gnemmi sunumunu, eğer bir işletmede kızgınlık belirleme oranları düşük buna bağlı olarak da konsepsiyon oranları düşük ise ovaryan

siklusun hormonal olarak kontrol edilmesi gerektiğini, senkronizasyon yöntemlerinin işletmeye göre değişeceğini bu nedenle de “senkronizasyon yöntemlerinden en iyisi budur” demenin yanlış olduğunu, hormon uygulamalarından önce ineklerin mutlaka kontrol edilmesi ve ovaryan yapılar hakkında bilgi edilmesi gerektiğini vurgulayarak bitirdi. Teorik eğitim sonrasında uygulamalı eğitime geçen gruplar Gnemmi eşliğinde karşılaştıkları korpus luteumları ve folikülleri tanımlama, siklusun hangi evresinde olduklarını tahmin etme ve karşılaşılan gebeliklerde dişi ve erkek ayrımı yapma fırsatı yakaladılar. Veteriner hekimler Ceva’nın yakın bir zamanda hayata geçirmiş olduğu Ceva Web TV projesi ile ultrason eğitiminin videolarını www.reprodaction.com/tr adresinden izleyebilecekler. Yatırımlarının büyük bir bölümünü veteriner hekimlerin teknik bilgisini yükseltmek adına yapan Ceva, bu tarz eğitimlerin sürekli olarak organize edileceği müjdesini verdi. 

Tip I-II-III için Dr. GIovannI GnemmI’nin önerdiği tedavi protokolü; *Progesteron/GPG

VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA

Salmonella enfeksiyonlarının epidemiyolojisi ve immun mekanizma Salmonella’ya karşı meydana gelen immün yanıt konağa ve söz konusu serotipe bağlıdır. En önemli serotip S. enteritidis’e karşı koruma, bu bakterilerin bağırsakta, iç organlarda ve üreme organlarında mücadele edilmesini sağlar.

İNFOVET 40-41

Salmonellaya karşı meydana gelen immun yanıt konağa ve serotipe bağlı olarak değişkenlik gösterir.

Salmonella enfeksiyonu biyolojisi Kanatlı hayvanların ve farelerin S. typhimurium ve S. infantis gibi gıda zehirlenmelerine sebep olan serotipler ile deneysel enfeksiyonları, her iki konak türde de benzer enfeksiyon seyirlerinin ortaya çıktığını göstermektedir. S. typhimurium, feçes ile birlikte yüksek oranda atılır; ancak 2-3 hafta sonra elimine olur ve bu süreç etkenin hemen hemen tamamıyla yok olduğu 6-8 hafta boyunca devam eder. S. infantis’in atılımı çok daha uzun sürede gerçekleşir ve 15-20 hafta boyunca elimine edilmez. S. infantis, tavuklar için oral enfeksiyondan sonra daha az invaziflik gösterir ve dolaşımdaki spesifik IgG titresinin daha düşük miktarda oluşumuna sebep olur. Bu durum, iki serotip arasındaki farkın, S. typhimurium tarafından indüklenen ve daha hızlı biçimde elimine etmesini sağlayan daha güçlü bir immün yanıt ile ilgili olduğunu düşündürmektedir. Salmonella’nın hızlı şekilde bağırsaklardan atılma yeteneği yaş ile birlikte artar ve yaklaşık 6 haftalık olduğunda maksimum seviyeye ulaşır. Kolonizasyonun tavukların meydana geldiği ana alimentasyon bölgeleri sekum ve ileumdur. Salmonella lümende kolonize olur ancak aynı zamanda mukoza ile yakın etkileşime girer. Esasında, bakteri üreme ve çoğalmasının büyük bir kısmı besin maddelerinin ve oksijen konsantrasyonlarının en üst seviyede olduğu mukozaya yakın bölgede gerçekleşir, ancak bunun sonucunda Salmonella bakterileri, IgA ve defensin peptitleri gibi, mukozanın antibakteriyel ürünlerine karşı direnç göstermek durumunda kalır. Sekuma girebilmek için, bakterilerin, ileum ile sekumun birleşme yerinde bulunan lenf dokusu olan sekal tonsilden geçmeleri gerekmektedir. Bu organın, bazı içeriklerin ve bakterilerin giriş çıkışını kontrol ettiği ve lenfoid foliküllerinde indüklenen immün yanıtı tetikleyen mikrobiyal içerikleri örnekleyebilme yeteneğine sahip olduğu düşünülmektedir. Bu bölgede görülen çok sıkı kontrol, bakterilerin mukoza ile çok yakın temasta olduğu ve hücre aracılı immünite katkısıyla, immün kontrolün bu noktada en güçlü durumda olduğu anlamına gelmektedir. Salmonella immünitesinin biyolojisi Enfeksiyondan kısa bir süre sonra, Salmonella (ve diğer bakteriler), konağa enfeksiyon meydana geldiğini bildiren Toll benzeri ve diğer reseptörler ile etkileşime girerler. Bu

VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA

İnsan ve hayvan enfeksiyonlarının epidemiyolojisi Salmonella kaynaklı gıda zehirlenmelerinin epidemiyolojisi, son 25 yıl boyunca broyler ve yumurtacı sürüler ile ilişkilendirilmiş ve S. enteritidis etkenleri tarafından domine edilmiştir. Kontrol çalışmaları 1990’ların ikinci yarısından itibaren resmiyet kazanmıştır. Bütünsel bir koruma tedbiri ışığında alınan önlemler, Avrupa Kıtası’nda, üye ülkeler arasında bazı farklılıklar gösteriyor olsa da, enfeksiyonun kanatlılarda ve insanlarda büyük oranda azalmasını sağlamıştır. Mevcut durum, her ne kadar bazı Doğu Avrupa ülkelerinde S. infantis gibi diğer serotiplerin izolasyonundan daha düşük oranda S. enteritidis ve S. typhimurium izolasyon oranlarda bulunsa da, ön baskınlığı içermektedir. Monofazik bir S. typhimurium ayrıca, flagella antijeninin sadece bir fazda görüldüğü bir durumda görülmüştür ve bu durum süregelen mikrobiyal değişimin bir işaretçisi olarak düşünülebilir.

olay, hücresel inflamatuvar yanıtı indükleyen (IL-1, IL-6 veIL-8 homologları gibi) bir dizi pro-enflamatuar sitokinin presipitasyonuna sebep olur. O ve H antijenleri bu bağlamda önem taşımaktadır ve Salmonella’nın nonflajel bir mutantının bu inflamasyonu önleme yeteneği vardır ve daha invazivdir. Gerek antijenin, gerekse de hücre aracılı immünitenin kanatlılarda enfeksiyonu kontrol altına almada önemli olduğu bulunmuştur. Enfeksiyonu takiben, serumda ilk olarak IgM ortaya çıkar; bunu IgG ve IgA takip eder. IgA bağırsakta yüksek konsantrasyonlarda ortaya çıkar ve IgG ve IgM’nin mevcut olmasına karşın, bu durum büyük oranda kandan sızma sonucu meydana gelir. Bağırsağa boşalan safrada, önemli konsantrasyonlarda salgısal IgA bulunur. Aynı suş ile yeniden meydana gelen enfeksiyondan sonra yüksek antikor titreleri ile ilişkilendirilen yüksek oranda bir koruma meydana gelir. Koruma, aynı zamanda dalak ve sekal tonsilde bulunan yüksek IFN ve TGF düzeyleri ile de ilişkilendirilmektedir. Enfeksiyona karşı yeniden eprüvasyon sırasında küçük miktarlarda görülmeleri, hücre aracılı immüniteye ek olarak antikorların önemine işaret etmektedir. Bunun aksine, makrofajları çeken ve bağırsakta salgılanan MIP, koruma altında

İNFOVET 42-43

olan kanatlılarda daha yüksek miktardadır ve bu durumda hücresel öldürmenin önemini ortaya koymaktadır. Gerek hücre aracılı, gerekse de salgılanan antikorların bağırsakta korumada hayati bir öneme sahip olduğu ve her ikisinin de doğal suşlar ve canlı atenüe suşlar tarafından stimüle edildikleri açıktır. İmmünite ve taşıyıcılık hâli S. pullorum ve bir ölçüde S. enteritidis gibi bazı serotipler, dolaşımda yüksek düzeyde bulunan spesifik IgG’ye rağmen, genç kanatlıların enfeksiyonundan sonra persistan enfeksiyona sebep olabilmektedir. Bir kaç günlük olduktan sonra oluşturulan deneysel enfeksiyonu takiben, S. pullorum, az sayıda kanatlıda dişilerde (erkeklerde görülmez) splenik makrofajlarda cinsel erişkinlikte bu organda çoğalmaya başlayana kadar persiste olurlar ve üreme organlarına yayılarak enfekte yumurtaların oluşmasına sebep olurlar. Bu olay, dolaşıma giren yüksek düzeyde üreme hormonunun sonucu olarak T hücre (T lenfositleri hücre aracılı immünitede esansiyeldir ve Pullorum hastalığı gibi sistemik enfeksiyonların kontrolünde önem taşımaktadır) yanıtlarında meydana gelen azalma ile ilişkilendirilmektedir. İmmün mekanizması bilinme-

mekle birlikte, immün klerensin normalde yüksek IFN düzeyleri ile ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Bu çalışmada çok daha düşük düzeyde S. pullorum enfeksiyonu ve orta düzeyde S. enteritidis enfeksiyonu tespit edilmiştir. Buna karşın, yüksek antikor düzeyleri ile ilişkilendirilen yüksek düzeyde IL-4 tespit edilmiş ancak düşük düzeyde hücre aracılı immünite tespit edilmiştir. Sonuç Salmonella’ya karşı meydana gelen immün yanıt konağa ve söz konusu serotipe bağlıdır. En önemli serotip S. enteritidis’e karşı koruma, bu bakterilerin bağırsaktan, iç organlardan ve üreme organlarında mücadele edilmesini sağlar. Canlı aşılar intestinal ve sistemik Salmonella enfeksiyonuna karşı, inaktif aşılara oranla güçlü koruma sağlar. Tam koruma elde edilebilmesi için majör sorun teşkil eden her bir serotipe karşı homolog aşılama yapılması gerekmektedir. Canlı aşılar, doğal immüniteyi ve intestinal eksklüzyonu stimüle ederek spesifik olmayan koruyucu etkiler oluştururlar. Tüm bunların yanı sıra aşılar, ortamdaki Salmonella yükünü azaltmak amacıyla uygulanan bütünsel ve yaygın bir dizi kontrol önleminin önemli bir parçası olarak düşünülmelidir. 

SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.

Damızlık yatırımının devleri

İzmir, Uşak & Manisa

Güneşli A.Ş. sponsorluğunda yürütmüş olduğumuz “Kanatlı Damızlık Ziyaretleri” projemizde bu ay yönümüzü Ege Bölgesi’ne çevirdik ve sektörün dört büyük firmasını ziyaret ettik; İzmir’de EgeTav ve Abalıoğlu, Manisa’da Keskinoğlu ve Uşak’ta Gedik Piliç… Röportajlarımızda, kurumsal şirket profilleri ve kısa-uzun vadede planların yanı sıra, yetiştirme ve performans bakımından üretimde tercih

İNFOVET 44-45

Artemis TAPINAĞI, MANİSA

EFES ANTİK KENTİ, İZMİR

Clandras KÖPRÜSÜ, UŞak

“Kanatlı Damızlık Ziyaretleri” köşemizde bu ay, ilkeli ve istikrarlı bir şekilde yolunu çizmiş büyük firmalara ev sahipliği yapan üç şehri ziyaret ettik; İzmir, Manisa ve Uşak…

edilen ırklara, biyogüvenlik çalışmalarına, bu çalışmalar içerisinde aşılamanın yerine, bölgede risk oluşturan hastalıklara ve bu hastalıklarla mücadele yöntemlerine değindik. Aynı zamanda rutinde tedarik zincirlerinin işleyişi, tedarikçilerin sunmuş oldukları eğitimlerle bilgiye ulaşmanın önemi ve genel beklentiler de üzerinde durduğumuz konular arasındaydı. Gelecek planlarını sorduğumuz firmalar, sektörün

içerisinde bulunduğu çıkmaza rağmen, umutsuzluğa düşmüyor ve kapasitelerini artırma planları yapıyor. Alanlarında yetkin ve profesyonel bu dört işletmenin üretimde başarıyı yakalamaları aslında anlaşılması güç bir sır değil… Müşterilerle, tedarikçilerle ve çalışanlarla kurulan uzun vadeli ilişkilerin yardımıyla, son tüketicinin sofrasına üstün kaliteli ürünü sunmayı amaçlamak yeterli gözüküyor.

www.gunesliasi.com.tr

Temelleri 1977 yılında atılmış olan EgeTav’ın en önemli prensibi, ürettikleri etlik damızlık civciv ve yumurtalarının kalitesini garanti etmek ve uzman veteriner hekim kadrosuyla üretimde biyogüvenlikten taviz vermemek.

Ege-Tav Damızlık Sorumlusu Veteriner Hekim Kudret Akalın

Kudret Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden 1983 yılında mezun olmamın ardından, aralıksız 33 yıl damızlık kanatlı sektöründe çalıştım. Bu serüvenin 23 yılı Ege-Tav’da geçti. Ege-Tav; damızlık yumurta üretimine 1980’li yılların başlarında başlamıştır. Şu anda haftada; 2 milyon civciv çıkarıp, bunları yurtiçi ve yurtdışına satmaktayız. Firmamızın, bir yıl önce çoğunluk hisseleri Japon şirket Nippon Ham’a satılmıştır. Civciv üretiminin yaklaşık çeyreğini kendisi piliç etine dönüştürmektedir. Verimliliğimizi artırmak için yatırımlara devam etmekteyiz.

Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Günümüzde etlikler, genetik ayıklama ile kısa sürede canlı ağırlık kazandığından, onların anne ve babalarının, bakım ve beslenmeleri yıldan yıla daha zor olmaktadır.

İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? İşletmemizde, son yıllarda çoğunlukla, Ross ve Hubbard ırkları ile çalışıyoruz. Dönemsel ve yöresel sağlık problemlerinin baskıları olmaz ise ırkların standart verimlerini alabiliyoruz.

“Doğru aşı kullanımı sektöre en büyük destektir” İşletmelerin yakınına kurulan yeni komşu çiftliklerin altlık ve gübre açısından Bakanlık tarafından denetlenmesi, biyogüvenlik için olmazsa olmaz uygulamalardan biri olmalıdır.

Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz?

gerekirse teknik destek almakta, tecrübelerimizle sorunlarımızı azaltmaktayız.

Yurdumuz, bir kavşak gibi ticari yolların ve göçmen kuşların kullandığı kesişme noktasıdır. Dolayısı ile çevremizdeki ülkelerin sağlık problemleri kanatlı sektörümüzü de etkilemektedir. Kanımca, son yıllarda ND, ILT, IB, H9N2 gibi sorunlar kanatlı sektörünü etkilemektedir. Sorunlarımızın teşhisinde kendi laboratuvarımız ile yurtiçi ve yurtdışından da

Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Doğru aşı kullanımı hastalıkların kontrolünde büyük destek olmaktadır. Otuz yıl önce aşı ithalatı yasaktı. Günümüzde de bazı hastalıklara karşı aşı ithalat ve kullanım kısıtlamaları devam etmektedir. Bence, bu durum da sektöre zarar vermektedir. Bununla birlikte bir başka biyogüvenlik açığı

ile karşı karşıyayız. Önceleri, yeni bir damızlık çiftlik kurulurken Bakanlık civardaki kanatlı işletmelerin kontrolünü yapıyordu; ancak daha sonraları damızlık çiftliklerimizin yakınına yapılan yumurtacı, etlik, organik kanatlı işletmeleri kurulumunda Bakanlık izni gerekliliği kaldırıldı. Bu tür işletmeler damızlıklara komşu olabilmekte veya onların taze altlık ve gübreleri yanımızdaki tarlalarda gübre olarak kullanılmakta. Bu şekilde onların sorunlarının, damızlıklarımızı etkileme olasılığı artmaktadır.

SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.

“Aşı programları biyogüvenlik kurallarının içerisinde bir araçtır” Başarılı bir üretim için, civcivler yüksek düzeyde bir biyogüvenlik ortamında yetiştirilmeli; üniform ve iyi kondüsyonlu olmaları için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.

Keskinoğlu Şirketler Grubu, 1963 yılından beri tavukçuluk sektöründe hizmet veren Türkiye’nin önemli tam entegre tavukçuluk kuruluşudur. Günümüzün gıda ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak ürün grubunu sürekli değiştiren ve yenileyen Keskinoğlu, uluslararası standartlarda üretim yapmaktadır. Bunun bir gereği olarak da tam entegre Keskinoğlu tesisleri, Uluslararası Gıda Güvenliği ve Risk Yönetim Sistemi belgelerine sahiptir ve düzenli olarak denetlenmektedir.

Tarık Bey, röportajımiza öncelikli olarak sizi tanıyarak başlayalım. Elazığ, Fırat Üniversitesi’nden 1989 yılında mezun olduktan sonra, 1994 yılında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. İzmir’de yaşamaya başlamamın akabinde, 1997 yılı başında Keskinoğlu Şirketler Grubu’nda veteriner hekim olarak çalışmaya başladım. Aynı şirkette, saha veteriner hekimi, sağlık müdürü ve damızlık üretim müdürü olarak her kademede ayrı ayrı görev aldım. Bu arada çeşitli eğitim kuruluşlarının yurtdışı ve yurtiçi eğitimlerine katıldım. Halen “Canlı Faaliyetler Planlama ve Etlik Damızlık Müdürü” olarak işletmedeki görevime devam etmekteyim.

İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız nedir? İşletmemizde yumurtacı yönlü ve broyler yönlü olmak üzere ayrı damızlık kümesler bulunmaktadır. 153 adet broyler damızlık kümesi, 1 milyon broyler damızlık kapasitemiz vardır. Yumurtacı yönlü olarak ise 134.640 kapasiteli yumurtacı damızlığımız, aynı zamanda 4 milyon 500 bin ticari yumurtacı yumurtalayan tavuk ve 1 milyon 600 bin adet yarka kapasitemiz

İNFOVET 46-47

Keskinoğlu Canlı Faaliyetler Planlama ve Etlik Damızlık Müdürü Tarık Odabaşı

www.gunesliasi.com.tr

mevcuttur. Yıllık toplamda 100 milyona yakın broyler kesimi yapılmaktadır.

İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? Broyler damızlıkta Hubbard, Ross ve Cobb damızlık hayvanları tercih etmekte ve yetiştirmekteyiz. Tüm bahsi geçen bu ırkların her birinin kendine göre artı ve eksileri oluyor. Biz de kümes şartlarına ve müşteri taleplerine göre bu çeşitlenmeyi tercih ediyoruz.

Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Kendi istatistikleriniz ile ana damızlık firmasının verdiği değerler birbirine ne kadar yakın? Üç farklı hibrit ırkla çalışmaktayız. Tabi ki, bu üç ırkın da kendine göre performansları farklı olmaktadır. Her ne kadar civciv sayısı önemli olsa da, bizler için önemli bir başka kriter de bir civcivi elde ederken kaç gram yem tükettiği. Civciv sayısı bakımından, Türkiye ortalamalarında olduğumuza inanıyoruz; ancak bununla birlikte daha az yem ile civciv elde ettiğimizi düşünüyoruz.

Tedarikçilerden (ana damızlık, yem katkı, aşı ve ilaç firmaları) ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Tabi ki tedarikçi firmalarımızla zaman zaman bilgi alışverişi, uygulamalı eğitimler ve saha taramaları yönünden destek alıyoruz. Keskinoğlu olarak inovasyona açık bir firmayız. Tedarikçi firmaların ürün tedariğinin yanı sıra; bilgi tedariği, yenilikler ve teknoloji konularındaki yenilikleri de takip etmeleri ve bizlere aktarmaları faydalı olacaktır.

Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Son yıllarda viral hastalıkların yoğunluğunda artışlar olduğu bir aşikardır. Tabi ki; tavukçuluğun yapıldığı bölgelerde tüm bu hastalıklar ortak bir seyretmektedir. Bu konularda da biyogüvenlik tedbirleri ile önlemler alınmaktadır.

İşletmede, yumurtacı ve broyler yönlü olmak üzere ayrı damızlık kümesler bulunmakta.

aşı “Giydiğiniz takım elbisenin üzerine takılan bir kravattır”; yani tamamlayıcıdır. Kravatsız takım elbise bir nebze olsun giyilebilir ama takım elbisesiz kravat düşünülemez. Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Ülkemizde aşı programları ile tüm hastalıklardan korunmanın mümkün olacağı gibi bir algı olduğu için ne yazık ki; biyogüvenliğin ilk ayağı olarak görülmektedir. Fakat durum bu şekilde değildir. Aşı programları uygulanacak biyogüvenlik kurallarının içinde bir araçtır. Ben hep şöyle derim; aşı “Giydiğiniz takım elbisenin üzerine takılan bir kravattır”, tamamlayıcıdır. Kravatsız takım

elbise bir nebze giyilir ama takım elbisesiz kravat düşünülemez. Daima birbirlerini tamamlarlar.

Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Tüketicilerimiz, müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve çalışanlarımızla uzun vadeli ilişkiler kurmak ve sürdürmektir. Bu suretle en sağlıklı, güvenilir, lezzetli ve kaliteli ürünleri, üstün hizmet anlayışıyla sunarak, yaşamlarınızı kolaylaştırmayı ve mutluluğunuzu artırmayı amaçlıyoruz.

SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.

“İyi üretimin, ilke olarak sağlıklı sürülerle yapılacağı inancındayız” Abalıoğlu’nun tedarikçilerden en büyük beklentisi, yaptıkları işte onların da üretim zincirinin bir halkası olduklarını bilmeleri ve güvenebilecekleri tedarikçiler olmalarını sürdürebilmeleri.

Abalıoğlu Damızlık ve Kuluçkalar Departmanı Müdürü Tarık Sürüm

Yenilikçi ve dinamik olmayı önemli değerleri arasına koyan Abalıoğlu; 1994 yılında başladığı damızlık civciv üretimine, son teknoloji ve modernizasyon uygulamaları ile devam etmeyi görev edinmiş bir entegrasyon.

Tarık Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım. Selçuk Üniversitesi’ndeki öğrenimi tamamlayıp vatani görevimi yaptıktan sonra, bir süre Emek Tavukçuluk ve İzmir Taç Tavukçuluk damızlık birimlerinde çalıştım. 1995 yılında İzmir Taç Tavukçuluk’ta devam etmiş olduğum damızlık süreci, Abalıoğlu A.Ş.’nin bu işletmeyi satın almasıyla birlikte günümüze kadar gelmiştir. Halen Abalıoğlu A.Ş.’de Damızlık ve Kuluçkalar Departmanı Müdürü olarak çalışmaktayım. Abalıoğlu Yem Soya Tekstil A.Ş. şu anda tavukçuluk sektöründe piliç eti, yemeklik yumurta, balık ve yem üretimi faaliyetleriyle ülkemizin önde gelen kuruluşları arasında yer almaktadır. Yemeklik yumurta üretimi faaliyetlerini Denizli ve Mersin’de sürdüren Abalıoğlu, damızlık ve piliç eti üretimi faaliyetlerine İzmir ve çevresindeki illerde devam etmektedir.

Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreç dikkat isteyen bir süreç. Siz bu dönem için işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Öncelikle damızlık işletmelerimizde son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşanan sağlık problemleri nedeniyle en çok önem verdiğimiz konuların başında biyogüvenlik gelmektedir. Sonrasında hayvan sağlığını korumaya yönelik, zamanında ve doğru yöntemlerle aşı uygulamalarının yapılması ve damızlık yetiştirme yer alır. Yapmış oldu-

İNFOVET 48-49

www.gunesliasi.com.tr

ğumuz sağlık uygulamalarını olabildiğince laboratuvar kontrolleriyle takip etmekteyiz. İyi üretimin ilke olarak sağlıklı sürülerle yapılacağı inancındayız. Damızlık kanatlı yetiştirmesinde ana damızlık firmalarının tavsiye etmiş olduğu besleyici değerlere sahip olan yemleri kullanmaktayız. Irka uygun olan büyüme çizgisini takip ederek yetiştirme dönemi sonunda yumurtlamaya hazır damızlıklar elde etmekteyiz. Bu damızlıkların zamanında yumurtlamaya başlaması, yüksek yumurta performansı elde edilmesi, elde edilen yumurtaların döl ve kuluçkalık özelliğinin yüksek oranda olması ve iyi bir kuluçka performansı sonrasında sağlıklı civcivler elde edilmesi civciv üretimimizin bizim için önemli basamaklarını oluşturmaktadır.

İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından bu ırklad arasında ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? İşletmemizde şu anda Cobb 500 ve Ross 308 ırklarıyla çalışmaktayız. Yetiştirme bakımından birbirine benzeyen iki ırkın üretim performans değerleri arasında bir takım farklılıklar olsa da bu farklılıkların zaman içinde kapanmakta olduğunu görüyoruz.

Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinden aldığınız civciv sayısı ve bu hayvanların performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Kendi istatistikleriniz ile ana damızlık firmasının verdiği değerler birbirine ne kadar yakın? Yetiştirmiş olduğumuz damızlıklardan çoğunlukla ana damızlık firmasının istatistiki performans değerlerini yakalayabilmekteyiz. Çalışmış olduğumuz damızlık ırkının broyler hedefine bağlı olarak zaman zaman damızlık performanslarımızda değişiklikler olsa da ana damızlık firması tarafından bu değişimler bizden alınan verilerle takip edilmektedir. Ana damızlık firmaları sorunlara yönelik çözüm bulma konusunda bizlere yardımcı olmaktadırlar. Bu çözümler, hayvanların bakımı ve yönetimi konusunda bir takım yeniliklerin yapılması olabildiği gibi kanatlı hayvan sağlığına yönelik firmalara özel ya da genel tavsiyelerle beraber ırk karakterlerinin daha iyi tanınmasına çalışılması ya da talebe bağlı değişikliklerin yapılması şeklinde de olabilmektedir.

“Yaşanan sağlık problemleri nedeniyle en çok önem verdiğimiz konuların başında biyogüvenlik gelmektedir.”

“Ekonominin göz ardı edildiği bir üretim söz konusu olmayacağı için düzenlenen aşı programları, yaptığımız işte bir nevi sigorta niteliği taşımaktadır” Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Tedarikçi firmalardan, hayvan sağlığı ve beslemesine yönelik eğitim desteği ile başka ülkelerdeki gelişimlerin aktarıldığı destekler almaktayız. Yem katkı firmaları ya da aşı-ilaç firmaları ürünün performansını en iyi şekilde ortaya koymak ve maksimum faydanın elde edilmesi adına malzeme ve ekipman desteği vermekteler. Bu tedarikçilerle kritik kontrol noktalarının takibi, numunelerin alınarak farklı laboratuvarlara gönderilmesi, gerekli analizlerin yapılması konusunda iş birliği içerisinde çalışmaktayız. Bizim tedarikçi firmalardan en büyük beklentimiz yaptığımız işte onların da bu zincirin bir halkası olduklarını anlayarak her zaman güvenebileceğimiz tedarikçiler olmalarını sürdürmeleridir.

Risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Bölgemizde 2015 yılı ile birlikte ülkemizin ve diğer ülkelerin yaşadığı Avian Influenza, ILT ile birlikte Newcastle hastalığının yaşanması riski ortaya çıkmıştır. Bu hastalıklar son yıllarda yüksek ekonomik kayıplara yol

açması bakımından öne çıkan hastalıklardır. Bu hastalıklarla biyogüvenlik uygulamaları başta olmak üzere, aşılama yapmak suretiyle mücadele etmekteyiz.

Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Bizim için biyogüvenlik her zaman öncelikli olmakla beraber aşı uygulamaları güvenli üretim yapmanın anahtarı olmuştur. Nihayetinde yapmış olduğumuz işin ekonomik yanı vardır ve bizler buna hizmet etmekteyiz. Ekonominin göz ardı edildiği bir üretim söz konusu olmayacağı için aşı programları yaptığımız işte bir nevi sigorta görevi yapmaktadır.

Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Yaşamımda işime bilgi ve deneyimlerimle yön veren ve bunları paylaşan biri olmayı kendime hedef edinmişimdir. Kanatlı işinin ekip işi olup bütün kademelerinde çalışanlarının paylaşımı ile ancak ileriye taşınabilecek bir iş olduğunu düşünmekteyim. Ayrıca önemli protein kaynağı olan kanatlı ürünleri tüketimi ülkemizde artarak beslenmedeki öneminin anlaşılacağı ve kanatlı sektörünün daha iyi yerlere geleceği kanısındayım.

SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş.

Gedik Piliç Broyler Sorumlusu Veteriner Hekim Kadir Mercan

“Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır” ilkesiyle 1968’den beri hareket eden Gedik Piliç, geçmişin bilgi ve deneyimleriyle geleceğe yön verip, özverili ve disiplinli bir şekilde çalışmakta ve kalitede asla taviz vermemektedir.

Kadir Bey, öncelikle sizi ve işletmenizi tanıyarak başlayalım. Gedik Piliç’teki görevimden önce, bir başka işletmede 12 yıl boyunca broyler uzmanı, broyler şefi ve üretim müdürlüğü görevlerinde bulundum. 2003 yılında Gedik Piliç’te çalışmaya başladım ve daha önce mevcut olmayan damızlık birimini kurdum. 3 kümes ve 24 bin adet ile başlayan üretim, şimdi 26 kümes ve 250 bin adet üretim rakamına ulaşmıştır. Halen 6 adet yetiştirme kümesimiz ve 20 adet üretim kümesinde toplam 250 bin adet hayvanımız mevcuttur.

Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreçte işletmenizde nelere önem veriyorsunuz? Öncelikle bina kalitesi, altyapı donanımı ve hijyene; sonra ise kalifiye kadro ile çalışmaya önem veriyoruz. Zira damızlık uzun ömürlü bir iş ve herhangi bir hata veya eksiklik, hizmet verdiğiniz yüzlerce broyler üreticisini olumsuz etkileyebilir. Ben bunu uçak ve pilot ilişkisine benzetiyorum. Uçağı, kalkışından uçuşuna ve piste inene kadarki sürede hatasız uçurmanız gerekir. Aksi takdirde yere çakılma riskiniz vardır. Sürekli işin içinde olmalı ve her kademesini yerinde bizzat takip etmelisiniz. Çalışan bütün kadronun işine iyi konsantre olması çok önemli.

“Damızlık uzun ömürlü bir iştir ve hata kaldırmaz” Damızlık kanatlı üretiminde, sürekli işin içinde olunmalı ve her aşaması yerinde bizzat takip edilmelidir. Ancak bu şekilde başarıyı yakalamak mümkün olur.

İNFOVET 50-51

İşletmenizde hangi farklı ırkları yetiştiriyorsunuz? Yetiştirme ve performans bakımından farklılıklar görüyor musunuz? Damızlık birimi kurulduğundan bu yana sadece Ross-308 ırkı ile çalıştık. Ancak 2016 planlamasına Cobb ırkı da alındı. Cobb ırkı ile ilk defa çalışılacağımız için elimizde henüz kendimize ait bir kayıt yok. İlerleyen aylarda bu şansı yakalayacağız.

Yetiştirdiğiniz damızlık sürülerinin performansları bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? Damızlık performansı olarak, anaç başına civciv sayısında ve yıllık ortalamada Türkiye ortalamasının üzerinde üretim yapıyoruz. Kendi ürettiğimiz civciv, broyler üretimini

www.gunesliasi.com.tr

Gedik Piliç Damızlık Sorumlusu Ziraat Mühendisi Mehmet İlhan

karşılamadığı için dışarıdan da civciv alıyoruz. Ancak kendi civcivlerimizin broyler performansı her zaman daha iyi. Ana damızlık firmasının değerlerine yakın, hatta bazı sürülerde daha iyi sonuç alabiliyoruz.

Tedarikçilerden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Örneğin çalıştığınız bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Tedarikçilerden önceki yıllarda daha çok teknik destek alınıyordu. Ancak son yıllarda şirketler teknik anlamda kendi altyapılarını kurdu ve elemanlarının sayısını artırdı. Örneğin şirket laboratuvarlarında artık tüm bakteriyolojik, virolojik ve kimyasal analizler yapılabilir durumda. Sektörün kanayan yaralarından bir tanesi maalesef özellikle aşılardaki dışa bağımlılık ve fiyatların çok yüksek olmasıdır.

Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Bu hastalıklarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Bütün bölgelerde kanatlı popülasyonu çok hızlı artış göstermiştir. Ticari yumurtacı, damızlık ve broyler üretimi özellikle batı bölgelerinde neredeyse iç içe olduğu için salgın hastalıklar yönünden bölge farklılığı kalmamıştır. Örneğin; İzmir bölgesinde çıkan bir salgın sıkı tedbirler alınmadığında Elazığ bölgesine de çok rahat sirayet edebilmektedir. Bu anlamda ND, IB, SHS, ILT gibi viral hastalıklar ile MG, MS, E. coli ve Salmonella gibi bakteriyel hastalıklar her zaman risk oluşturabilmektedir.

Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarımızın tabi ki olmazsa olmazı. Ancak doğru zamanda, doğru ekipman ile, doğru dozda ve doğru yol ile yapılması ve işin ehli personel tarafından aşı uygulama işleminin gerçekleştirilmesi en az aşı kadar önemli. Aşıdan sonra dışardan bulaşmayı engelleyecek tedbirlerin alınması da mutlaka gereklidir.

Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Tavukçuluk sektöründe sanıyorum, uzun vadeli plan yapmak çok zor. Ancak sektör ve şirket olarak, umarım önümüzdeki süreç kazançlı olur. Kendi ihtiyacımız olan civcivi üretmek için mevcut kuluçkahane kapasitesini artırmak ve yeni damızlık işletmeleri yapmak istiyoruz. 

KONU KANATLI

160’ın üzerinde katılımla gerçekleştirilen toplantıda sektörün önde gelen temsilcileri bir araya gelme şansı yakaladı.

Phibro Hayvan Sağlığı ile kanatlı immunolojisine güncel bir bakış PhIbro Hayvan Sağlığı’nın “Kanatlı İmmunolojisinde Gerçekler; IB ve IBD Hastalıklarının Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” Sempozyumu, kanatlı sektörü profesyonellerinin yoğun katılımıyla gerçekleşti. haber: veteriner hekim gizem kutun fotoğrafçı: bora akın yılmaz

Türkiye’de yaygın olan Enfeksiyöz Bronşitis Hastalığı hakkında verdiği önemli bilgilerle sektöre destek olan Phibro Hayvan Sağlığı, bu yıl da güncel problemlere bilimsel yaklaşımlarla 29 Nisan tarihinde Hilton Kozyatağı İstanbul Hotel’de gerçekleştirdiği “Kanatlı İmmunolojisinde Gerçekler; IB ve IBD Hastalıklarının Tanı ve Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar” Sempozyumu ile kanatlı sektörünün önde gelen temsilcileri ile tekrar bir araya geldi. Davetlilerini; sektöre hizmet eden

İNFOVET 52-53

firmaların temsilcileri, veteriner hekimler, bakanlık ve enstitülerde görevli temsilciler, üniversite öğretim üyeleri ve yurt dışından kanatlı sektörü çalışanlarının oluşturduğu, 160 kişinin üzerinde katılımla gerçekleşen sempozyuma ilgi yine büyüktü. Bilgiyi en çok paylaşmamız gereken zamanları yaşıyoruz Sempozyum Phibro Hayvan Sağlığı Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Güneydoğu Asya Bölgesi Başkan Yardımcısı Ömer Diker’in

açılış konuşması ile başladı. Endüstriyel açıdan zorlu bir sürecin içinde olduklarını belirten Diker, böyle zamanların bilginin ve tecrübenin en çok paylaşılması gereken zamanlar olduğunu vurguladı. İki oturum şeklinde düzenlenen sempozyumda ilk sunumu gerçekleştirmek üzere Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi, Veteriner Bilimleri Departmanı Hayvan Fizyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Bernd Kaspers, oturum başkanı Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim

İÜ Vet. Fak. Viroloji AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz

Phibro Hayvan Sağlığı Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Güneydoğu Asya Bölgesi Başkan Yardımcısı Ömer Diker

Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Çarlı tarafından kürsüye davet edildi. Prof. Kaspers ile kanatlı immun sistemine genel bakış Uzmanlıkları arasında hayvan fizyolojisi ve veteriner immünolojisi konuları yer alan Prof. Dr. Bernd Kaspers, uzun yıllardır kanatlı immunolojisi, kanatlı patojen etkileşimleri, interferonlar, sitokinler, mukozal immunoloji üzerine araştırmalar yapmaktadır. Sunumunun ilk bölümünde “Kanatlı İmmun Sistemine Genel Bakış” başlığı altında, kanatlılarda bağışıklık sistemi organlarına, doğal ve kazanılmış bağışıklık hücrelerine ve tavuklarda bağışıklık sisteminin gelişimine değinen Kaspers, patojenlerin kontrol mekanizmasını ve patojenlere karşı kanatlı vücudunda gelişen antikor yanıtını da ayrıntılı olarak dinleyicilere aktardı. Detaylarıyla Enfeksiyöz Bronşitis ve Bursal Hastalıklar Prof. Kaspers ikinci sununumu da, bu bilgiler ışığında “Enfeksiyöz Bronşitis ve Enfeksiyöz Bursal Hastalıklarına İlişkin Bağışıklık Sistemi” konusunda verdi. Prof. Kaspers, sunumunun bu bölümünde, doğal ve kazanılmış bağışıklıkta hücresel ve humoral yanıt gelişiminden bahsederken; patojenin vücuda girişinden itibaren karşılaştığı savunma mekanizması safhalarına ayrıntılarıyla değindi. Prof. Kaspers daha sonra, Enfeksiyöz Bursal Hastalık ve Enfeksiyöz Bronşitis hastalığının hedeflediği organlarda meydana getirdiği değişiklikler ve maternal antikorların önemi, hastalıklara karşı gelişen bağışıklık hakkında bilgi vererek, yerini bir sonraki sunum için Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’a bıraktı. IB virüsünün S1-Gen varyantları ve sonuçlarının paylaşılması İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Yılmaz,

Münih Ludwig Maximilian Üni., Hayvan Fizyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Bernd Kaspers

Phibro Aşıları Global Teknik Servis Direktörü Dr. UdI Ashash

Katılımcılar, baştan sona tüm oturumları ilgi ile takip ettiler.

Bilime katkı sağlamaya devam edeceğiz Ömer Diker PhIbro Hayvan Sağlığı Türkiye, Afrika, Güneydoğu Asya Bölgesi Başkan Yardımcısı

“Bugün Kanatlı Endüstrimizin önemli temsilcilerinin toplantımıza göstermiş olduğu ilgiden çok memnunuz. Umarım onlar da bu toplantıya katılmaktan memnun kalmışlardır. Phibro Hayvan Sağlığı olarak özellikle Türkiye’de kanatlı hastalıklarına ilişkin bilimsel verilerin düzenli olarak oluşturulması ve paylaşımasına katkıda bulunmaya devam edeceğiz.”

İNFOVET 54-55

Panel bölümünde uzmanlara yöneltilen sorular dikkat çekiciydi.

“Türkiye’deki Broyler ve Yumurtacı Tavuklarda Sirküle Olan Enfeksiyöz Bronşitis Virüsü S1-Geni Varyantları ve Sonuçlarının Paylaşılması” başlıklı sunumuna, solunum yollarını etkileyen hastalıklar ve Enfeksiyöz Bronşitis hastalığının genel tanımı ve oluşumunu anlatarak başladı. Prof. Kaspers’ın sunumuna ek olarak Enfeksiyöz Bronşitis’e karşı oluşan doğal ve aşılamalar veya enfeksiyon sonucu oluşan immun yanıtlar hakkında bilgi verdi. Dünya genelinde virüs sekanslaması ile ilgili son gelişmeleri aktararak sunumuna devam eden Prof. Yılmaz, sahada sirküle olan suşun bilinmesinin Enfeksiyöz Bronşitis aşılamasında çok önemli olduğunu, aşı ve saha virüsü ayrımı için filogenetik çalışmaların gerekli olduğunu vurduladı. Türkiye’de Enfeksiyöz Bronşitis virüsünün S1-Geni varyantlarının tespiti için Tübitak tarafından desteklenen çalışmasında, sahadan yumurtacı ve broyler sürülerinden toplanan örneklerde yapılan sekanslama sonucunda sahaya hakim olan

suşun Varyant 2 (IS/1494/06) suşu olduğunun tespit edildiğini aktardı. Çalışmanın detaylı aktarımından sonra, hastalıkların önlenmesinde etkili faktörlere de değinen Prof. Yılmaz, yetersiz immun yanıtın multifaktöryel bir durum olduğunu ve; > Yönetimi > Biyogüvenliği > Bakım ve besleme koşulları > İmmunosupresyonu > Heterojen maternal immunite Anaçların iyi aşılanmaması > Aşılamalarda strateji ve uygulama hataları sonucu heterojen bir bağışıklık oluşumunu, yetersiz immun yanıtın nedenleri olarak sıraladı. Aşı uygulama stratejilerinin bu anlamda çok önemli olduğunu, mümkünse serotip ve genotip olarak saha suşuna yakın suşla aşılanma yapılmasını, seçilen aşı virüsünün saha suşuna karşı savaşabilecek düzeyde yeterli immun yanıt oluşturma potansiyelinde olması gerektiğinin üzerinde durdu.

Phibro Hayvan Sağlığı ekibi kürsüde

TAbic® IB VAR206 ile çapraz koruma Toplantının son sunumu ise, Phibro Aşıları Global Teknik Servis Direktörü Dr. Udi Ashash tarafından verildi. Dr. Ashash, Phibro Hayvan Sağlığı’nın Türkiye’de de hastalık oluşturan Varyant 2 saha suşuna karşı geliştirilen TAbic® IB VAR206 ticari isimli aşısının, QX ve 793B suşlarına karşı çapraz koruma bilgileri ve çalışma sonuçlarını anlattı. Enfeksiyöz Bronşitis virüsünün epidemiyolojisini ve filogenetik sınıflandırmasını tablolarla aktaran Dr. Ashash, TAbic® IB VAR206 aşısının özelliklerine, saha ve aşı virüsü genetik benzerliğine değindi.

Ömer Diker, panel oturumunun ardından konuşmacılara hediyelerini takdim etti.

TAbic® IB VAR206 aşısının Rusya QX ve 793B izolatlarıyla challenge’a karşı koruma çalışmasında iki doz TAbic® IB VAR206 aşısı ile aşılanan grupların 793B challenge’ına karşı en az %89 oranında ve QX benzeri suş ile challenge’a karşı ise %100 oranında korunduğunu gösterdi. Sadece TAbic® IB VAR206 aşısı ile iki kere aşılanan tavukların, IB VAR (Varyant 1) ve IB VAR206 (Varyant 2) kombinasyonu ile aşılı gruba göre daha iyi koruma gösterdiğini bildirdi. Dr. Ashash, epidemiyolojik verilerin ve laboratuvar çalışmaların, Rusya suşları QX & 793B’ye karşı iyi çapraz koruma gösterdiğini ve TAbic® IB VAR206 aşısının diğer bölgelerdeki ticari ta-

vuklarda da Enfeksiyöz Bronşitis hastalığına karşı koruma sağlayabileceğini bildirerek sunumunu tamamladı. Panel bölümüne ilgi büyüktü Bu sunumu takiben Prof. Dr. Tayfun Çarlı’nın başkanlığında gerçekleşen sorular ve panel bölümünde, konuşmacılara yöneltilen sorular önemli noktaların aydınlatılması için yararlı oldu. Toplantı sonunda Murat Engin, MEYA Pop Xtra müzik grubunun programıyla renklenen gala yemeğinde, katılımcılar ve Phibro Hayvan Sağlığı yetkilileri keyifli bir şekilde geceyi sonlandırdılar.

toplantı PHIBRO HAYVAN SAĞLIĞI

BU TÜR ORGANİZASYONLARLA BİR ADIM İLERİYE GİDEBİLİRİZ

BU KADAR KAPSAMLI BİR ORGANİZASYON BAŞARI örneği

BU TOPLANTIDAN SEKTÖR ÇIKARIMLAR YAPMALI

PROF. DR. HÜSEYİN YILMAZ İÜ Vet. Fak. Viroloji AbD Başkanı

HASAN KONYA YUM-BİR Başkanı

PROF. DR. EROL ŞENGÖR

Bugün çok önemli bir organizasyona şahit olduk. Sektörün ileri gelenleri ile önemli bilimsel çalışmalar yapmış insanlar bir araya gelmiş durumda. Kanatlı immunolojisi, ülkemizde üzerinde çok fazla çalışılmış bir konu değil ve memeli immunolojisinden her anlamda farklı. Dolayısıyla, hem bu konu üzerine yoğunlaşmak, hem de Türkiye’deki hastalıkların gelişebileceğini tartışmak gerekiyor. Çözüm bulmak kolay olmasa da, bu tür organizasyonlarla bir adım ileri gidilebileceğini düşünüyorum.

Phibro, Türkiye’de bir yılını doldurmuş ve ikinci yılına doğru yol alan taze bir firma ve sektöre katkıları çok büyük. Özellikle yönetimdeki insanların kıymeti bizler için çok farklı. Sektör adına atılan her adımda yerleri var ve Türkiye Hayvan Sağlığı için katkıları önümüzdeki günlerde de artarak devam edecek. Bugünkü toplantı ise; yumurtacı ve etçi ayrımı olmaksızın arkadaşlarımız tarafından ilgi ile karşılandı. Sektörün kriz içerisinde olduğu bu dönemde, bu kadar kapsamlı bir organizasyon gerçekleştirmek büyük başarı.

Sektörün sorunlarını aydınlatan bir toplantı ile karşı karşıyayız. Her anlamıyla bilimsel noktalara temas edildi. Ampirik tedavilerin dışına çıkmamız lazım; varsayımlarla hareket etmemek gerekiyor. Bilimsel gerçekliklerle hareket edildiği zaman hastalıkların bir şekilde önlenebileceğini; aşılamanın ve ilaçların ancak biyogüvenlik konusuna gereken önem verilirse mümkün olacağını biliyoruz. Phibro Hayvan Sağlığı’nın gerçekleştirmiş olduğu toplantı da bize bu gerçekleri bir kez daha göstermiş oldu. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum.

KATILIMCI İLGİSİ, ETKİNLİĞİN BAŞARISININ GÖSTERGESİydi

İMMUNOLOJİ İLE İLGİLİ BİLGİLERİMİZİ TAZELEDİK

toplantı, PRATİKTE YARARLI OLACAK BİLGİLERle doluydu

DR. UDI ASHASH PhIbro Aşıları Global Tek. Serv. Direktörü

CAN ŞAŞTIMDUR VTD Yönetim Kurulu Üyesi

MÜCTEBA BİNİCİ PHIBRO ???? ????

Phibro’nun bugün, çok başarılı bir bilimsel buluşma gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Katılımcıların ilgisi bizi çok memnun etti. Benim de sorulara yanıt verdiğim panel bölümünde, insanların yönelttiği sorular harikaydı. Bence, panele olan ilgi de bu etkinliğin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor.

Teknik açıdan güzel ve verimli bir toplantı geçirdik. Üniversite yıllarımızdan sonra immun sistem ile ilgili bilgilerimizi tazeleme fırsatı yakaladık. Bu başarılı organizasyonda emeği geçen tüm Phibro ekibine teşekkür ediyorum.

Toplantıda immunolojinin gündeme gelmiş olmasının, hastalıklarla mücadelede aşı programlarının yapılmasının öneminin vurgulanması açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Katılımda bulunan misafirlerimizin bugünü değerlendireceğine ve aşılama programlarında bu bilgileri kullanacağına inanıyorum.

İNFOVET 56-57

toplantı PHIBRO HAYVAN SAĞLIĞI

Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi, Veteriner Bilimleri Departmanı, Hayvan Fizyolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bernd Kaspers ile immun sistem bilgisinin pratikteki yararlarını konuştuk.

İlk adım, immun sistem mekanizmasını anlamak Bilimsel dergilerde, 80’nin üzerinde yayını ve bilimsel makalesi bulunan Prof. Dr. Bernd Kaspers, kanatlı hayvan fizyolojisi ve veteriner immünolojisi üzerine uzman bir isim.

Toplantıdaki ilk sunumun ardından kahve molasında kısa bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Prof. Dr. Bernd Kaspers ile kanatlı hayvanların verim özelliklerinin iyileştirilmesinde immun sistem mekanizmasının işleyişi ile ilgili bilgi sahibi olmanın önemini ve Türk Kanatlı Sektörü hakkındaki görüşlerini konuştuk.

Kanatlı sektöründe başarıyı yakalayabilmek için immun sistem ile ilgili detaylı bilgi sahibi olmanın sizce ne gibi yararları vardır? Sunumumda da belirttiğim gibi patojenlerin çok çeşitli ve karmaşık bir dünyası var. Dolayısıyla bu patojenlere karşı immun sistemin şekillendirdiği savunma sistemleri de bir o kadar kendine has ve karmaşık.

İNFOVET 58-59

İnsan ve hayvan sağlığı birbirinden bağımsız düşünülemez; insanlardaki farklı enfeksiyöz etkenlere karşı yapılan aşılamaların dönemsel olarak farklılık göstermesi de bu karmaşık yapıya bir örnektir. Örneğin, insanlarda antijen ve adjuvan seçimlerinde hassas davranılırken, kanatlı hayvanlarda bu tür ayrıntılara çok fazla sıra gelmiyor. Modern tesislerde, artık hayvanlar maternal antikorlarla karşılaşmıyor ve bu durum dramatik sonuçlar doğuruyor. Böyle bir hayvanın hayatta kalmasını sağlamak hekimler için zorlu ve riskli bir yol; ancak unutulmamalıdır ki, bir veteriner hekim hastalıklara dar bir pencereden bakar; yaptığı koruyucu uygulamaların nasıl çalıştığı konusunda bilgi sahibi olmazsa başarılı

olması da neredeyse imkansızdır. Teknik organizasyonlar, tam da bu noktada önemli diye düşünüyorum.

Türk kanatlı sektörü ve gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz? Sektörel anlamda, derin bir bilgiye sahip değilim. Fakat tavukçuluğun hızla geliştiğinin duyumlarını alıyorum. Elbette gelişmekte olan her alan, aşılması gereken problemleri de beraberinde getirir. Akademik kimliğimle bir öneride bulunacak olursam, veteriner fakültelerinde verilen eğitimin kalitesi de, sektörel anlamdaki gelişmeye paralel olarak iyileştirilmeli. Türkiye’nin önünün kesinlikle açık olduğunu düşünüyorum. 

KONU KANATLI

Hipra, koyun-keçi subklinik mastitis mücadelesine damgasını vuruyor Hıpra’nın geliştirip EMA’da (European Medıcınes Agency) ruhsatlandırdığı yeni ürünü VIMCO’nun Türkiye lansmanı, 30 kişilik bir veteriner hekim grubu ile İspanya’da gerçekleştirildi.

Hıpra, yeni ürünleri VIMCO’nun Türkiye lansmanını, 15 Nisan tarihinde, 30 kişilik bir veteriner hekim grubu ile Global Merkezi’nin bulunduğu İspanya’nın Girona kentinde gerçekleştirdi. Koyun ve keçi mastitisleri alanında dünyaca ünlü uzman Prof. Dr. Dominique Bergonier ve uluslararası arenada bilgi ve tecrübesine güvenilen Doç. Dr. Yaşar Ergün de lansman toplantısına katıldı. “Subklinik mastitis mücadelesine damgamızı vuruyoruz” sloganı ile lanse ettikleri VIMCO; koyun ve keçiler için Hipra tarafından üretilmiş yenilikçi ve benzersiz bir üründür. Sütçü koyun ve keçilerde subklinik mastitis prevalansı ve etiyolojisinde, koagulaz

İNFOVET 60-61

negatif stafilokokların (KNS) en yaygın olarak izole edilen bakteriler olduğunu (koyunlarda yaklaşık %78, keçilerde %71), ardından S. aureus’un geldiğini (koyunlarda yaklaşık %4 ve keçilerde yaklaşık %8) yapılan bilimsel çalışmalardan biliyoruz. VIMCO yenilikçi etki şekli nedeniyle benzersiz bir aşıdır; S. aureus’un yüksek biyofilm üreten suşundan geliştirilmiştir. Koyun ve keçilere aşı uygulandığında sadece S. aureus’a karşı değil, aynı zamanda biyofilme karşı antikor üretmeye başlar. Hipra Türkiye, VIMCO tanıtım Antibiyofilm niteliğindetoplantılarına ve teknik ki bu antikorlar stafilohizmetlerine son hız koklar tarafından üretilen devam edecek.

tüm biyofilmlere karşı çapraz korumaya sahiptir. Bu sayede VIMCO sadece S. aureus’a karşı değil, aynı zamanda biyofilm üreten KNS’ye karşı da koruma sağlar. Hipra tüm dünyada hayvan sağlığını korumada bir referanstır. VIMCO bu çerçevede geliştirilmiş olup koyun ve keçilerde stafilokok kaynaklı mastitislerin önlenmesinde oldukça güçlü bir araçtır.

PROF. BERGONIER ile mastitise ekonomik yaklaşım Toplantıda, mastitis nedeniyle yaşanan ekonomik kayıplara ve böyle bir durumda izlenmesi gereken durumlara değinen

Koyun ve keçi mastitisleri alanında dünyaca ünlü akademisyen Prof. Dr. DomInIque BergonIer, tecrübelerini aktardı.

Uluslararası arenada bilgisine güvenilen Doç. Dr. Yaşar Ergün, mastitislerin etiyolojisi hakkında detaylı bilgiler paylaştı.

Hipra Ruminant Ürünleri İş Birimi Müdürü Teresa Calvo

Prof. Dr. Dominique Bergonier, “Mastitisin kontrolünde koruyucu hekimlik ile aşılama, etkenlerin belirlenmesi ve elimine edilmesi öncelikle ele alınması gereken konulardır. Koyun çiftliklerinde mastitis nedeniyle gerçekleşen kayıplar sütün biyokimyasal içeriği ile yüksek somatik hücre sayısından kaynaklanan kayıplar, peynir üretimindeki verim kaybı, sütün organoleptik değişimiyle elde edilen sütten kaynaklı peynir ürünleri kayıpları ve kuzularda hem canlı ağırlık hem de ölümden kaynaklanan kayıplar şeklinde sıralanabilir. Bu kayıpların esas nedeni mastitis nedeniyle koyunun sürüden erken çıkartılması, hekime yapılan ödeme ve teşhis/tedavi için harcanan para ve işçilik

giderleridir. Memeler arasında ya da koyunlar arasında yayılan bulaşıcı etkenlere bağlı mastitisler ile genetik materyalin kaybı ve bu esnadaki masraflar bu kaybın esas nedenidir. Klinik mastitiste süt kaybı ve tedavi masraflarından kaynaklanan ekonomik kayıp daha görünür iken subklinik mastitiste cebimizden bir para çıkışı olmasa da kaybın cebimize girmeyen verimden kaynaklanan para şeklinde olması kaybın hissedilirliğini azaltır. KNS’lerden kaynaklanan, doğumun hemen ardından enfekte olmayan ve ilk haftada enfekte olan bir memenin süt kaybı %52 olurken, aynı oran doğumdan sonra enfekte olan memede %35’tir. Enfeksiyonun varlığı aynı zamanda sütün biyokimyasal

VIMCO, AVRUPA’DAN HEMEN SONRA TÜRKİYE’DE Hipra’nın geliştirip ruhsatlandırdığı yeni ürünü VIMCO, koyun ve keçi mastitislerine karşı AB’den ruhsat alan dünyadaki ilk ve tek ürün. VIMCO markası “Koyun ve Keçilerde Mastitise Karşı İnaktif Aşı” anlamına gelen İngilizce “Vaccine Inactivated for Mastitis in Caprine and Ovine”a karşılık gelmektedir. Hipra Türkiye, VIMCO’yu, Avrupa’dan hemen sonra Türkiye’de ruhsatladı.

Tedavi her zaman korumadan pahalıdır Vet. Hekim HİDAYET ARABACI BALIKESİR

kompozisyonunu da etkilemektedir. Etçi koyunlarda subklinik mastitis varlığı kuzularda canlı ağırlık artışında %24 azalmaya neden olmaktadır” şeklinde konuştu. Problemli sürülerde izlenmesi gereken yollar ve tanı yöntemleri Sunumunun devamında, problemli sürülerde ön tanı, etkenin belirlenmesi ve risk faktörleri analizini içeren analitik diagnozun, uygun maliyetli kontrol programlarının uygulanması için izlenmesi gereken yol olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Dominique Bergonier sözlerine, “Tank sütünde somatik hücre sayısının günlük olarak belirlenip kaydedilmesi ve gereğinde bireysel somatik hücre sayısının belirlenmesi risk belirlediğimiz durumda bizi enfeksiyonun kontrolüne giden yolda aydınlatacak ve yolumuzu bu verilere göre belirlememize sebep olacaktır. Tanktaki somatik hücre sayısı ile subklinik mastitis görülme sıklığı arasında korelasyondan faydalanarak günlük izlemelerimizin bize vereceği uyarılarla hareket edilerek subklinik mastitis vakalarının kontrol altına alınması mümkün olabilecektir. Meme sağlığının kontrolünde klinik mastitislerin belirlenmesi ve kaydının tutulması da bize buzdağının görünen kısmının belirlenerek kalan kısmının tahmininde fırsatlar verir. Fransa için bu rakam

HIPRA, tüm dünyada hayvan sağlığını korumada bir referanstır. VIMCO ise, bu çerçevede geliştirilmiş olup koyun ve keçilerde oldukça güçlü bir araçtır. İNFOVET 62-63

her bir klinik mastitis vakaAlanında uzman hekimler, VIMCO sına karşılık 5-6 subklinik lansmanında teknik ve mastitis vakasıdır. Kronik akademik anlamda bir enfekte hayvanların bireyaraya geldi. sel muayene ve kayıtlarının ardından, sürüden ayrılmasına ya da kuru dönem tedavisi ile enfeksiyonun elimine edilmesine karar verilir” diyerek devam etti ve mastitislerin kontrolü için koruyucu yönetim uygulamalarının, enfekte hayvanların belirlenip sürüden uzaklaştırılmasının, kuru dönem tedavisinin ve aşılamanın sayılabileceğini sözlerine ekledi.

Çağ teknoloji çağı ve tüm hekimlerin eski bilgilerini bir köşeye koyup çağı yakalama gibi bir zorunlulukları var. Koyun-keçi mastitisi tahminimizden çok daha fazla ekonomik kayba sebep oluyor ve Hipra, bu konuda üzerine düşenin en iyisini yapıp, koruyucu hekimliğe öncülük etmeye devam ediyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

KOYUN VE KEÇİLER KADAR ESKİ BİR HASTALIĞIN BİLDİĞİMİZ HİKAYESİ Prof. Dr. Dominique Bergonier’in sunumunun ardından Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Ergün, koyun ve keçi mastitisleri hakkında detaylı bilgiler sundu. Mastitisin genel tanımından sonra, klinik formlarına değinen Ergün, katılımcılara özetle şunları aktardı: “Koyun ve keçilerde mastitis klinik ve subklinik formlarda karşımıza çıkar. Klinik form toksin üretme kabiliyetinde neredeyse tamamı S. aureus kaynaklı olup ani gelişen bir formdur. Memede morarma ve genel durum bozukluğuna şiddetli yangının eşlik ettiği perakut form; ağrı, sıcaklık, kızarıklık, ödem ve sütün kompozisyonundaki değişimle karakterize akut form; uzayan yangı süreci nedeniyle klinik belirtilerin daha az şiddette görünüp sütteki bozuklukla görünür olan subakut form ve tedavi edilmeyen ya da gözden kaçan mastitis vakalarının süreğen hale gelmesiyle karakterize kronik formlar da mevcuttur. Subklinik form ise memede yangı belirtilerinin hiç birisinin tespit edilemediği, bunun yanında sütün

mastitis Mücadesinde silahımız aşılama Veteriner Hekim UĞUR KESKİN ADANA

Hastalıklarla mücadelede veteriner hekimlerin elindeki silahlar ne kadar güçlüyse, başarısı da aynı oranda artar. Hipra’nın düzenlediği toplantı mesleki gelişimimiz açısından çok önemliydi. Doç. Dr. Yaşar Ergün hocamızın gerçekleştirdiği sunumda koyun-keçi mastitisinin ülkemizdeki durumunu öğrenme şansı yakaladık. Hipra firmasına verimli geçen toplantı için teşekkür ederim.

Toplantı oldukça verimli geçti Vet. Hekim Nurettin Işık Diyarbakır

Yıllardır koyun ve keçilerde eksikliğini hissettiğimiz mastitis aşısının ciddi bir firmanın ürünü olarak hekimlerin kullanımına sunulması hayvan sağlığı açısından büyük yararlar sağlayacaktır. Gün geçtikçe koyun ve keçi sütünün daha da rağbet görmesi bu hayvanların sağlıklarının daha da önemsenmesi gerektiğini hatırlattı. Bahar aylarında sıklıkla karşılaştığımız bu hastalık için koruma adına aşılama seçeneğimiz yoktu. Seminer bu anlamda oldukça faydalıydı.

kompozisyonunda da gözle muayenede bir değişikliğin belirlenemediği ancak sürüdeki her bir klinik mastitis vakasına karşılık 10-40 kat daha fazla sıklıkla bulunan form olup; meme sağlığı, süt kalitesi ve sürdürülebilir süt üretimi açısından çok önemli bir meme sağlığı sorunudur. Hastalığın perakut formu olan gangrenli mastitisler sürüde ani kayıplara neden olması nedeniyle sağım döneminde koyun ve keçilerde görülmesini arzu etmediğimiz bir problemdir.” Enfeksiyonlardan yüksek oranda koagulaz negatif stafilokoklar sorumlu Etken Türkiye’de yapılan çalışmalarla da teyit edildiği üzere toksin üreten ve enfeksiyon yapma gücü yüksek olan S. aureus ’tur. Bulaşıcı etkenlerin en önemlisi olarak adlandırılmasında sakınca olmayan etken, tedavi edilmekten ziyade oluşturduğu perakut, akut ya da subklinik yangıdan korunulması yönünde meme sağlığı kontrol programlarının oluşturulmasının ana sebebidir. Subklinik mastiti-

İNFOVET 64-65

lerde ise karşımıza etken olarak –Türkiye’de yapılan çalışmalarla da teyit edildiği üzere- % 70-80’ler düzeyinde koagulaz negatif stafilokoklar (KNS) çıkar. KNS’lerle birlikte S. aureus yine subklinik mastitislerden izole edilen en önemli etkendir ve yüksek oranda bulaşıcıdır. Stafilokokların toplam subklinik mastitis etkenleri arasındaki payı %80’ler düzeyindedir. Çevresel kaynaklarda yaygın olarak bulunabilen stafilokoklar, hayvan ve insan derisinde, üst solunum yolu ile alt ürogenital sistem müköz membranlarında bulunurlar. Çevresel koşullara dayanıklı olup özellikle eksudatlardaki kurumaya haftalarca dayanabilir. Süt ve irin gibi organik materyaller içerisinde değişik çevresel koşullarda 2-3 aydan fazla canlılığını muhafaza edebilir. Geçmiş yıllarda koagulaz pozitif stafilakoklar primer mastitis etkeni iken koagulaz negatif Toplantı ile hayati önem taşıyan stafilokok (KNS) türleri son korumanın önemi yıllarda en sık izole edilen bir kez daha etken haline gelmiştir.” vurgulanmış oldu.

mevcut durumu görme şansı yakaladık Vet. Hekim Tuncay Erdoğan İzmir

Çoğunlukla, büyükbaş hayvanlarla çalışan bir hekim olarak küçükbaş hayvanlara yönelik ilk defa bu kadar başarılı bir toplantıya katıldım. Avrupa’da koyun-keçi yetiştirme ve Türkiye’deki mevcut durum arasındaki farkları gördük. Hipra’nın düzenlediği toplantı koyunculuğun geleceği açısından yapılması gerekenleri gün yüzüne çıkardı.

Carla Maria Lopes de Azevedo ve Gökhan İlhan

mastitiste koruma hayati önem taşıyor Vet. Hekim ALİ RIZA DEMİREL GAZİANTEP

Günümüzde KNS’lerin virulens özelliklerinde ve direnç geliştirmelerinde önemli değişimler olması neticesinde üzerlerine daha sıklıkla eğilmeyi gerektirir. Stafilokoklardan kaynaklanan mastitislerde tablo, sürüler arasında farklılık gösterir. Bunun sebebi suşun virulens faktörleri ve işletmede kullanılan antibiyotik ya da antiseptiklere geliştirmiş olduğu dirençtir. S. aureus ile enfekte hayvanların, sürüde tutulmaları yüksek risk oluşturur. Etken meme içerisindeki mikro apselerde yerleşerek antibiyotik tedavisi yapılarak baskılansa da, immun sistem baskılandığı anda tekrar parlama yapabilir. Subklinik mastitisler, sütün miktarı ve kalitesinde düşüşlere sebep oluyor Sütçü ırklarda zarar daha görünürdür. Etçi koyun ırklarında da toplam üretilen sütün azalması nedeniyle, kuzuların yetersiz beslenmesi et kaybına sebep olur. Ancak etçi ırklar sağılmadığı için süt verim kaybı genellikle farkedilmez; doğan kuzulardan subklinik meme enfeksiyonu gelişir ve yaşıtlarından daha az geliştikleri için zarar ortaya çıktıktan sonra farkına varılır. İyi idare edilen sürülerde S. aureus kaynaklı subklinik mastitislerin oranı uygulanan meme sağlığı kontrol programlarının etkisi ile azalırken, KNS kaynaklı subklinik mastitisler ön plandadır. Yükselen mastitis etkenleri; KNS’ler KNS’ler geçmiş yıllarda “diğer mastitis etkenleri” arasında sayılıp enfeksiyon yapma güçleri çok önemsenmezken, özellikle ineklerden izole edilen KNS’ler üzerinde yapılan çalışmalarla S. aureus virulensine sahip olabilecekleri ve antibiyotik direnci geliştirmedeki yeteneklerinin arttığı belirtilmiştir. KNS’lerin Türkiye’de yapılan çalışmalarda (2012) izole edilen suşlarından biyofilm oluşturma ile ilgili genin varlığı

İNFOVET 66-67

izolatların %60’ında belirlenmiştir. Biyofilm kabaca meme bezinde süt yapan alveolar doku ya da taşıyıcı kanallarda tutunan stafilokokların çoğalıp koloni oluşturmaları esnasında gerek antibiyotiklerin etkisinden, gerekse de fagositozdan korunmak amacıyla koloninin dış ortamla arasında korunma oluşturan ve kendileri tarafından üretilen film tabakası olarak tanımlanabilir. Yeterli sayıya erişen ve biyofilm tabakası altında korunan koloni bu esnada farklı antibiyotik ya da antiseptiklere karşı geliştirdikleri genetik materyali diğer koloni üyeleriyle paylaşır ve diğer koloni üyelerinin de enfeksiyon yapma gücünün ve antibiyotiklere direnme gücünün artmasına sebep olur. Yine sıklıkla ve kontrolsüz olarak kullanılan sahada geçmiş yıllarda genellikle reçetesiz olarak üretici tarafından temin edilip eksik doz ve sürede kullanılan antibiyotiklere karşı oluşan direnç genlerinin varlığı önemli oranda bulunmuştur. EFSA, mastitisi en önemli üç problemden biri olarak kabul ediyor Koyunlarda süt veriminde düşüklüğe %85’in üzerinde oranda sebep, subklinik meme enfeksiyonlarıdır. Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi-EFSA (2009) tarafından koyunlardaki meme enfeksiyonlarının hayvan refahı açısından da önem arzettiği kabul edilmektedir. Klinik mastitis, hayvanlarda kaygı-endişe, rahatsızlık, beslenme davranışlarında değişim ve ağrıya sebep olmakta subklinik mastitis ise koyunlarda normal davranışlarda değişime sebep olarak hayvan refahı açısından potansiyel sorun oluşturmaktadır. Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi (2014) kararı ile koyun mastitisleri Toplantı ile hayati önem taşıyan koyunlarda en önemli üç korumanın önemine problemden birisi olarak bir kez daha vurgu kabul edilmiştir.”  yapılmış oldu.

Yetiştiriciler sürü halinde yapılan koyun-keçi yetiştiriciliğinde sürünün tamamını gözlemleyemiyor ve özellikle kalabalık sürülerde yılda 2-3 hayvan agalaksiden kaybediliyor. Subklinik mastitis süt ve verim kaybı yetiştiricinin korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Bu yüzden aşılama hayati önem taşıyor. Bu toplantıda da, hayati önem taşıyan korumanın önemini bir kez daha dinleme şansımız oldu.

mastitisin önemini net olarak kavradık Veteriner Hekim ERKAN KAYA VAN

Özellikle benim için farklı olan konu koyun ve keçilerde mastitisin yol açtığı verim kaybıydı. Yetiştirici ve biz veteriner hekimler, küçükbaş hayvanlardaki mastitis konusunda yeteri kadar bilgiye sahip olsak da, önemini kavrayamadığımızı düşünüyorum. Bölgemizde mastitisli hayvanların yavrularındaki değişikliğin sebeplerini bu toplantıyla birlikte çok daha net anlamış oldum.

KONU KANATLI

Merial Türkiye ekibi, gelişmeye açık ve farkındalık yaratmaya kararlı

Merial Türkiye Genel Müdürü Kubilay Destegüloğlu, hem beşeri hem de hayvan sağlığı sektöründe önemli tecrübeleri olan bir isim

İNFOVET 00-00

Dünü, bugünü ve yarını ile Merial 60 yıllık tecrübesi ile bilimsel bilgi birikimini ve üretim kapasitesini kullanarak, en iyi ürün ve hizmetleri sunan MerIal Türkiye’nin Genel Müdürü Kubilay Destegüloğlu ile bu başarının sırrını konuştuk.

Çok çeşitli hayvan türlerinin sağlık, refah ve performansını geliştirmek için kapsamlı bir ürün skalası sunan, inovasyon odaklı, dünya lideri bir hayvan sağlığı şirketi olan Merial; yaklaşık 6000 çalışanıyla dünya çapında 150’den fazla ülkede, 17 üretim tesisi ve 13 Ar-Ge merkeziyle faaliyet göstermekte.

Merial Türkiye, kuruluşu çok eski olmamasına karşı sahada başarılarıyla konuşulmaya devam ediyor. Bu başarı grafiğindeki yükselmeyi neye bağlıyorsunuz? Merial, distribütör ortaklığı yoluyla 1997 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Bu ortaklıklar, Merial’in FRONTLINE®, IVOMEC® ve EPRINEX® gibi ana ürün markalarının yanı sıra, VAXXITEK® ve HATCHPAK® gibi inovatif kanatlı aşılarının başarılı bir şekilde pazarda yerleşmesine olanak sağladı. 2013 yılında Merial, büyüyen pazarın fırsatlarından yararlanmak, yüksek beklentileri karşılamak üzere Türkiye’deki faaliyetlerini genişletme yönünde stratejik bir karar aldı. Merial faaliyetleriyle, üreticilerin verimliliğini ve Türkiye’de evcil hayvanların refahını yükseltmeyi ve öncelikli olarak mevcut aşılama oranını artırmayı hedefliyor. Kuruluşumuz sırasında, birinci önceliğimiz, Merial’in global vizyonunu Türkiye’ye getirerek, hayvanların sağlık, refah ve performansını artırmak ve hayvan sahiplerinin talebini karşılamak üzere sınıfında

en iyi ürünleri, hizmetleri ve çözümleri sunmak oldu. Bunun yanı sıra, veteriner hekimler ve yetiştiricilerle bilgi alışverişi ve diyalog sağlamak, sektörün farkındalık düzeyini yükseltmek ve paydaşlarımızla yakın iletişim kurmak bir diğer önceliğimizdi. Bu amaçla, müşterilerimizi tüm faaliyetlerimizin merkezine koyduk; yol haritamızı müşterilerimizin ihtiyaçlarının etrafında inşa ettik. Paydaşlarımıza Merial değerleri ile hizmet vermek üzere yetenekli kişileri ekibimize dahil ettik. Mevcut portföyümüzü güçlendirdik, pazara yeni ürünler ve çözümler sunduk. Faaliyetlerimizi geliştirmek için üniversiteler, fikir liderleri ve bilim insanları ile yakın işbirlikleri yaptık. Merial olarak hayvan sağlığı pazarına ve sektör paydaşlarımıza sunduklarımız ürünlerimizden çok daha fazlasıdır. Biz sektördeki işletmelerin karlılığına da olumlu etki sağlamak amacıyla, hayvanların tam korunmasını sağlayacak etkin önlem ve tedavi araçlarını, özel tasarlanmış benzersiz hizmetleri ve eğitimleri devreye aldık. Şimdi geriye baktığımızda, Türkiye’de faaliyetlerimize başladığımız zamandan bu yana satışlarımızı iki katından fazla artırdığımızı, çalışan sayımızı önemli ölçüde yükselttiğimizi ve farklı alanlarda yeni ürün lansmanları yapmış olduğumuzu görebiliriz. Net bir yol haritası, verimli bir kaynak planlaması ve paydaşlarımızın Merial’e

güveni, başarımızın temel unsurları olmuştur. Şirketimizin hayvan sağlığı sektörüne kattığı değerin konuşuluyor olması bizim için gurur ve mutluluk vericidir. Rolümüz, sorumluluğumuz ve sektörümüzün bizden beklentilerinin bilincinde olarak faaliyetlerimize devam edeceğiz.

Sanofi çatısı altında olmanın muhakkak avantajları vardır; bu avantajlardan bahseder misiniz? Merial olarak, Sanofi’den nasıl bir destek alıyorsunuz? Türkiye’nin 2. en büyük ilaç şirketi olan Sanofi, yaklaşık 1650 çalışanıyla, yenilikçi tedavi çözümleri, aşılar, tüketici sağlığı ürünleri, eşdeğer ilaçlar ve hayvan sağlığı ile geniş bir ürün yelpazesi sunmaktadır. Bu yapı içerisinde Merial de Sanofi Grubu içerisinde faaliyet gösteren hayvan sağlığı bölümüdür. Merial destek hizmetler sistemi uygulamasıyla Sanofi uzmanlığı, deneyim ve hizmetlerinden yararlanmaktadır. İdari görevler ve yönetim fonksiyonlarının çoğu Sanofi tarafından yürütülmektedir. Destek hizmetler Merial’ın ana şirketimizin sinerjisinden yararlanmasına olanak sağlarken, bizim Merial olarak tamamen iş mükemmelliğimize ve müşteri merkezli organizasyonumuzu kurmaya odaklanmamıza da olanak vermektedir. Merial olarak biz, işimize sağlanan bu katkının, faaliyetlerimiz için bir ayrıcalık olduğunun farkındayız ve bu sinerjiden çok memnununuz.

Merial Yönetimi, Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu’ya uzun yol haritalarını anlattı.

Merial Türkiye’nin kısa ve uzun vadede hedefleri nelerdir? Hayvan sağlığı sektörü için sürpriz sayılabilecek ürün ya da çalışmalarınız olacak mı?

Yeni yapılanma ile birlikte sahada güçlü bir konuma geldiniz; gerek profesyonel saha temsilcileri gerek ürün gamınız hakkında neler söyleyeceksiniz? Sanofi’nin hayvan sağlığı bölümü olarak Merial, çalışmak için çok iyi bir şirket olmasının yanısıra nitelikli profesyonellere pek çok kariyer fırsatı sunmaktadır. Amacımız, hayvan sağlığı pazarındaki en iyi profesyoneller ve yetenekler ile çalışarak daha iyi hizmet vermektir ve şu ana kadar bu çalışma modeli ile son derece başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. 2016 için açık pozisyonlarımız mevcuttu ve bu pozisyonların tümünü doldurduk. Yetenekli ve profesyonel ekiplerle çalışmak büyük bir ayrıcalık ve hiç kuşku yok ki Merial’in başarısı, ekiplerimizin büyük çabası, özverisi ve profesyonelliğine dayanmaktadır. Bu gerçek, ilişkide olduğumuz tüm paydaşlarımız tarafından da takdir edilmektedir. Gelecek dönemler için, iş potansiyelimiz büyüdükçe insan

İNFOVET 70-71

kaynağımıza yatırım yapmaya ve organizasyonumuzu büyütmeye devam edeceğiz. Ürün portföyü ile ilgili olarak; Merial’in aşılardan ilaçlara kapsamlı bir ürün yelpazesi sunan dünya lideri, yenilik odaklı bir hayvan sağlığı şirketi olduğunun altını çizmek isterim. Pet ürünleri, kuduz aşıları, antiparaziterler ve şap aşılarında dünya lideri ve dünyanın 2 numaralı kanatlı ürünleri üreticisiyiz. Merial Türkiye’nin kuruluşundan bu yana, amacımız, zaten yerleşmiş olan markalara ek olarak en uygun ürün portföyünü Türkiye’ye getirmek oldu. 2015 yılında 5 yeni ürünü pazara sunmuş bulunuyoruz. Halen ruminantlarda enjektabl endektosidler, pour on endektosidler; atlarda oral antiparaziterler ve pet antiparaziterlerinde pazar lideriyiz. Merial Türkiye olarak, ürün yelpazemizi sürekli olarak artırmayı planlıyoruz; öyle ki 2016 yılında 6 yeni ürün ve 5 yıl içinde yaklaşık 25 yeni ürün pazara vermeyi planlıyoruz.

Merial Türkiye, kuruluş aşamasındaki hedeflerini başarılı bir şekilde gerçekleştirerek, pazara güçlü bir giriş yapmıştır. Pazarda elde ettiğimiz konum ve paydaşlarımız tarafından kabul görmek, çalışmalarımızı artırarak devam ettirmemiz konusunda başlıca motivasyonumuzdur. İlerleyen yıllarda da, global portföyümüz ve güçlü Ar-Ge olanaklarımızdan yararlanarak, ürün yelpazemizi zenginleştirmeye ve faaliyetlerimize yatırım yapmaya devam edeceğiz. Coğrafi olarak büyümek için ekiplerimizi büyüterek, Türkiye’deki varlığımızı genişleteceğiz. Önümüzdeki 5 yıl boyunca önemli yatırımlar yapacak ve sonraki dönemlerde de piyasadaki gelişmelere bağlı olarak, yatırımlarımıza devam edeceğiz. Uzun vadeli vizyonumuzda, hayvan sağlığı pazarı için en çok tercih edilen, güvenilir bir tedarikçi, yenilikçi ve katma değerli bir sağlık çözümleri sağlayıcısı olmak istiyoruz. Global liderlik konumumuzdan gelen gücümüzü hayvan sağlığı pazarına yansıtmak ana hedeflerimiz arasında. Merial’in Sanofi Grubu bünyesinde Türkiye pazarına adım atma kararının, şirketin gelişen pazarlarda varlığını artırmaya yönelik genel stratejik hedefleri doğrultusunda alındığını belirtmiştim. Son bir gelişme olarak, yalnızca Türkiye’de değil, aynı zamanda EMEA bölgesindeki müşterilerimize de hizmet etmek üzere İstanbul’da bir “Aşılama Teknoloji Merkezi” açmış bulunuyoruz. Türkiye’ye bu kapsamda bir yatırım çektiğimiz için de ayrıca çok mutluyuz. Bu yatırım aynı zamanda global operasyonumuzun Türk pazarına güvenini de göstermektedir.

Net bir yol haritası, verimli bir kaynak planlaması ve paydaşlarının duyduğu güven, MerIal Türkiye’nin başarılarının temel unsurları olmuştur.

Merial Türkiye Kanatlı İş Birimi Müdürü Turgay Yılmaz

KONU KANATLI

Dünya pazarında ilk 10 arasında yer alan ve üretim teknolojileri ile dünya standartlarını yakalayan Türkiye kanatlı pazarı için Merial, sektör paydaşlarının üretim değerlerinin korunması ve ekonomik kazançlarının arttırılması için yenilikçi ürünlerini ve çözüm yollarını sunarak onları desteklemeye ve en yakın partnerleri olmaya devam ediyor.

Türk kanatlı sektörü hızla büyümeye devam ediyor. Merial’in bu büyümedeki katkısını anlatır mısınız? Hangi çalışmalarla ve ürünlerle sektörün ihtiyaçlarını karşılıyorsunuz?

Birlikte büyümeye ve sektörün önünü açmaya kararlı bir ekip Dünya kanatlı pazarında yeniliklerin öncüsü MerIal’in Tükiye Kanatlı iş birimi müdürü Turgay Yılmaz ile geniş ürün portföylerini ve servislerini konuştuk.

İNFOVET 72-73

Ülkemiz kanatlı sektörü, üretim bakımından 10., ihracat bakımından da 4 büyük ülke konumundadır. Oldukça hızlı büyüyen sektörümüzde kapasitelerin ve üretim yoğunluklarının hızla artması nedeniyle hastalıklarla daha çok karşılaşıyor ve performansta immun sistem üzerindeki baskı dolayısı ile kayıplar yaşıyoruz. Günümüzde üretimde tedavinin değil korumanın önemi ve sağladığı ekonomik ve psikolojik avantajları tüm firmalarımızca anlaşılmış durumda ve bunun için gerekli tüm adımların alınmasına özen gösteriliyor. Biz Merial olarak üretim yapan sektör paydaşlarımızın hızlı büyümesinde üretim değerlerinin korunması ve ekonomik kazançlarının artırılması için yenilikçi ürünlerimiz, çözüm yollarımız, alternatif uygulamalar ve servislerimiz ile desteklemeye ve partner olmaya devam ediyoruz. Ürünlerimizi kullanan müşterilerimize sadece etkili ve kaliteli ürün değil, bu ürünlerin arkasındaki ve sahada uzun süre kullanımı sonucunda elde edilen global tecrübeleri lokale uyarlama yollarının tespit edilmesinde, gerekli uygulama yolları ve programlarının belirlenip başlatılmasında aşılama ekipman ve teknolojileri servisimiz ile veteriner profesyonel servislerimiz aracılığıyla hizmet veriyoruz.

Merial’in kanatlı aşı pazarındaki konumundan bahseder misiniz? Ürünleriniz neden tercih ediliyor? Merial dünya kanatlı pazarında yenilikçi bir firma olarak geniş ürün portföyü ve servisleri ile öncü firmalardandır. Merial’in ürün portföyündeki en büyük maliyet kalemi, kullanıma sunulmadan önce tüm

Kanatlı sağlığının dünya liderlerinden Merial Türkiye’nin kanatlı ekibi

üretim aşamalarında gerçekleştirilen in-proses kalite kontrol çalışmaları ve serbest bırakma esnasındaki son testlerdir. Örneğin Lyon Fransa’daki tesislerimizde bulunan “Kalite Kontrol Laboratuvarı”nda içerisinde gerçekleştirilen serbest bırakma test sayısı 2015 yılında 73 bin adettir. Tüm bu testler ve kontroller ile ürünlerimizden raf ömrünün sonuna kadar beklenen verim ve etkinin tam olarak korunması ve kanatlılarda immun sistemde olası açıklara ihtimal bırakılmaması ile doğru uygulama ile her zaman aynı sonuçların alınması sağlanmaktadır. Bu sebep ile Merial müşterilerimizdeki kalite algısı ile anılmakta ve tüm kritik uygulamalarda ilk partner olarak görülmektedir. Ayrıca Merial kendi teknik ekipleri ile birlikte müşteri teknik ekiplerinin de eğitim seviyelerinin artırılarak güncel tutulmasında gösterdiği çabalar nedeniyle de öncü bir firmadır. Ürün portföyümüzün en genç ürünlerinden birisi olan VaxxItek® HVT+IBD geniş çapta kullanım ile dünyada yaklaşık 73 ülkede kullanılmaktadır. Şu an Brezilya’da üretilmekte olan her 100 broilerden 93 adeti VaxxItek® HVT+IBD ile aşılanmaktadır. Ve 2015 itibarı ile yıllık 13,5 milyar doz kullanıma ulaşmıştır. Ürün özelliği gereği sadece IBD koruması nedeniyle değil üretimde sağladığı faydaları, performansa olan olumlu etkisi, immun sistem komponentlerinin tam çalışmasında yardımcı olması ve diğer tüm aşılamaların etkinliğinin artırılmasında rol alması sebebiyle tercih ediliyor. Keza AvInew® isimli canlı ND aşımız solunum sistemi ile birlikte sindirim sisteminde de lokalize olarak tam koruma sağlaması, reaksiyon yaratmaması nedeniyle ikincil sorunların önlenmesi sebebiyle tüm dünyada en çok kullanılan üründür. ND endemik olan bölgelerde ve hatta MG

Kanatlı ekibi, sektör paydaşlarına sunduğu yenilikçi ürünleri VE alternatif uygulamaları ile desteklerini sürdürüyor.

pozitif sürülerde sorunsuz, reaksiyon göstermeden yeterli ve etkili koruma sağladığı için tercih edilmektedir. Ürünlerimizin kullanılmasında ve etkinliklerinin gösterilmesinde “Merial Aşılama Teknolojileri ve Servisleri (Merial VTS)” dünyadaki ilk aşılama servisi olarak globalde toplamda 78 kişi ile hizmet vermektedir. Bu servis dünya çapında veteriner, ziraat mühendisi ve makine mühendisleri ile verilmekte olup böylece ürün, saha, üretim ve ekipman bilgileri ile müşterilerimizin ihtiyaçlarına onları anlayarak üretim şartlarına tam uyumlu çözümler üretmektedir. Merial, Türkiye’nin bölgemiz için olan öneminin farkında olup, İstanbul merkezli bir aşılama teknolojileri servisi, yetkinlik, eğitim ve araştırma merkezi kurmak üzere işlemlere başlamıştır. Bu merkez ile Türkiye, Rusya, Güney Afrika, Afrika, Orta Doğu ve bazı Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan EEMs

bölgesinde lokal ve firmalara özel bireysel çözümler için gerekli modifikasyon, Ar-Ge, ekipman destekleri ile birlikte ekipman ve aşılama eğitim hizmetleri verilecektir. Bunlara ek olarak liderliğini üstlenmiş olduğum, “EEMs Bölgesi In-ovo Yumurta Enjeksiyonu Projesi” de hayata geçirilmiş olup, tüm bahsi geçen bölgede müşterilerimizin bir sonraki adım olan yumurta içi enjeksiyona imkân veren en son teknolojik ekipmanlar ile donatılması planlamıştır. Bu proje kapsamında aday işletmelerin kuluçkaları uzman ekiplerimizce ziyaret edilerek kullanılmakta olan otomasyon ve ekipmanları ile uyumlu cihazların temini ve/veya gerekli olan modifikasyonların yapılması ile performanslarında herhangi bir sorun yaşanmadan etkin ve efektif aşılama yapmak için gerekli eğitim ve ayarlamaların yapılmasını sağlayan geniş kapsamlı bir çalışma olacaktır.

Ruminant ekibi, yenilikçi sağlık çözümleri ve hizmetleri ile paydaşları için tercih edilen ortak haline gelme hedefinde

Ruminant pazarında uzun dönemli büyüme planları adım adım hayata geçiriliyor MerIal Türkiye Ruminant İŞ BİRİMİ MÜDÜRÜ Orkun Bürün ile gerçekleştirdiğimiz röportajda 2016 yılı itibari ile yeni ürünlerin pazara sunulacağının müjdesini aldık.

YER ALDIĞI PAZARLARDA LİDER konumundaki Merial Türkiye’nin ruminant yapılanması, ruminant sağlığını korumak ve performanslarını geliştirmek için müşterilerine geniş bir ürün yelpazesi sunmak için çalışıyor. Bununla birlikte ülkemizdeki verim kayıplarını önleyebilmek için sahip oldukları yenilikçi aşıları, ilaçları ve 60 yıllık tecrübelerini kullanarak müşterilerinin çözüm ortağı olmaya devam ediyor.

İNFOVET 74-75

Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sağlığı alanında hangi ürünlerle veteriner hekimlerimizin yanındasınız? Merial Türkiye olarak ruminant pazarı bizim stratejik olarak odaklandığımız alanlardan birisi. Bu nedenle kuruluş aşamasından beri ruminant pazarında yetkinliği yüksek saha ekibimiz ile müşterilerimize hizmet ve yeni ürünler sunuyoruz. Uzun yıllardır pazarda olan antipara-

zitelerimizde pazar lideri konumundayız (enjektabl ve dökme endektosidler ve at antiparaziterleri). Bunlara ek olarak, 2015 yılında sığırlarda BRD’nin kontrol ve tedavisi için yeni bir molekül içeren ZACTRAN®’ı pazara verdik. ZACTRAN®, büyük bir ilgi uyandırdı. Uzun yıllardır kullanılan moleküllere alternatif olarak ve Merial ekibinin doğru konumlandırmasıyla veteriner hekimlerin BRD ile mücadelesinde gerçek bir silah oldu. 2015 yılında pazarda en çok satan 2. makrolid konumuna geldik. 2016 yılı başından itibaren ise işletmelerde BRD’nin daha iyi yönetilebilmesi için “Merial BRD Skorlama Programı”nı başlattık. Bu program sayesinde meslektaşlarımız sürü bazında BRD skorlaması yaparak, işletmedeki metafilaksi ve tedavi stratejisini daha kolay belirleyebilecek. Aynı zamanda buna yardımcı olacak bir “BRD Skorlama Defteri” geliştirerek kullanıma sunduk. İnanıyorum ki; ZACTRAN® ve bu programı kullanan hekimler, BRD’nin kontrolünde daha etkili sonuçlar alabilecekler. Merial Türkiye saha ekibimiz de bu konuda yeterli eğitimleri aldı ve yardımcı olmak için hazırlar. Bunun dışında 2016 yılı içinde ruminant ve at tarafında 6 yeni ürünü pazara sunmayı plan-

Merial Türkiye Ruminant İş Birimi Müdürü Orkun Bürün

lıyoruz. Ruminantta uzun dönemli büyüme planlarımızı adım adım hayata geçiriyoruz.

Merial’in buzağı sağlığı konusunda hassas davrandığını ve global pazarda bu alanda yaptığı çalışmaları yakından takip ediyoruz; Türkiye’de bu çalışmaların yansıması ne olacak? Yeni bir ürün gelmesi söz konusu mu? Buzağı sağlığının korunması sadece Merial’in değil bu sektördeki tüm paydaşların en önemli görevlerinden olmalı diye düşünüyorum. Bugün Türkiye’de hala yılda 1 milyondan fazla buzağı kaybediliyor. Ülkemizde neonatal dönemde kaybedilen buzağı sayısı, yurtdışından ithal edilen hayvan sayısından fazla. Bu kayıpları önleyerek milyarlarca liralık ekonomik kaybın da önüne geçebiliriz. Çünkü buzağı, milli ekonomik bir değerdir. Merial Türkiye olarak, bu konuda önemli bir adım attığımızı memnuniyetle bildirmek istiyorum. Nisan ayı itibarıyla yenidoğan buzağı ishallerini önlemek amacıyla TRIVACTON6® adlı yeni aşımızı pazara verdik. Her zaman yenilikçi ve farklılık yaratan projeleri müşterilerimize ulaştırmayı hedefledik ve bu aşımız da pazardaki diğer ürünlerden oldukça farklı. Özellikle buzağı kayıplarının en önemli sebeplerinden olan kolibasilloz enfeksiyonlarının önlenmesi için içerdiği 4 farklı E. coli suşuyla pazardaki en geniş korumayı sağlıyor. TRIVACTON6®, özellikle E. coli’nin ölümcül septisemik formuna karşı erken dönem koruma sağlayan tek aşı.

Merial, dünyada şap aşıları konusunda referans bir firma ve şap konusu Türkiye’nin gündeminden hala düşmüyor. Bu konuda çalışmalarınız olacak mı? Evet; Merial şap hastalığıyla mücadelede dünya lideri. Farklı bölgelerdeki şap hastalığı problemlerine göre farklı çözümler üretiyor. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de de, gerek şaptan aşılı ari bölgelerde ve gerekse doğu sınır bölgelerinde Merial’in şap aşıları başarıyla kullanıldı. Ancak bildiğiniz gibi şap virüsü, sürekli mutasyon sonucu değişiyor ve ülkemizde de farklı serotipleri görülmeye başlandı. Merial olarak bu yeni serotiplere karşı çalışmalarımız devam ediyor ve bunların sonuçlarına göre Tarım Bakanlığı’yla görüşmeleri sürdürüyoruz.

Merial’in başarısı, ekiplerinin büyük çabası, özverisi ve profesyonelliğine dayanmakta

Sanofi Türkiye Ülke Başkanı Dr. FABRIZIO GUIDI Büyüme hedefleri doğrultusunda gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’deki varlığını Sanofi çatısı altında kendi ekibini kurarak geliştirme kararı alan Merial Türkiye, hayvan sağlığı alanında günden güne büyüyen Türkiye’deki fırsatları takip etmek ve aynı zamanda diğer çevre ülkeler için Türkiye’yi bir merkez haline getirmek amacıyla yoluna devam ediyor.

Merial Türkiye açısından Sanofi’nin gücü büyük önem taşıyor. Sanofi için hayvan sağlığı ne anlama geliyor? Hayvan sağlığı sadece hayvanlarla ilgili değil. Gıda güvenliği, salgınların önlenmesi, biyoçeşitlilik, kentleşme gibi birçok konu üzerine etkisi var. Bununla birlikte nüfus artışı, küreselleşme ve evcil hayvan sahipliği eğilimlerinin de hayvan sağlığı üzerine etkisi oldukça fazla. Sanofi’nin hayvan sağlığı alanında çalışan şirketi Merial, hayvanlar için yenilikçi ilaç ürünlerini ve aşıları araştırır, geliştirir ve pazara sunar. Veteriner hekimler, besiciler, kanatlı hayvan yetiştiricileri ve evcil hayvan sahipleri, hayvanlarının sağlığını korumak için Merial ürünlerine güvenir. Hayvan sağlığı aynı zamanda halk sağlığı demektir. Gerçekten de Dünya Sağlık Örgütü’ne göre son on yılda insanları etkileyen hastalıkların yaklaşık %75’i ya bizzat hayvanlardan ya da hayvan kökenli ürünlerden kaynaklanmaktadır. Bu açıdan, dünya çapında yaşam bilimleri şirketi olan Sanofi, Merial’i de stratejik bir iş birimi olarak değerlendirmektedir.

Sanof i ve Merial’in stratejik işbirliğinden doğan güç Dr. FABRIZIO GUIDI; müşterilerinin  hayvan sağlığı alanında karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmaları için akıllı ve çözüm odaklı yaklaşımlar sergilemenin önemine inandıklarını belİRtti.

İNFOVET 76-77

Hayvan sağlığı yatırımlarınızdan ve bunların halk sağlığı açısından öneminden bahsedebilir misiniz? Merial, birçok hayvan türünün sağlığı, refahı ve performansını artıracak geniş bir yelpazede ürünler sunmaktadır. Evcil hayvanlar ve çiftlik hayvanları için yenilikçi sağlık çözümleri geliştiriyoruz. Ayrıca kuduz, şap hastalığı gibi bulaşıcı hastalık salgınlarını önlemeyi hedefleyen çözümler üzerinde devletlerle yakın işbirliği içinde çalışıyoruz. Sunduğumuz hastalıktan koruma ve yönetim ürünleri kadar eğitim kaynakları ve araçlarıyla da veteriner hekimlerin ve hayvan sahiplerinin hayvanların sağlığını korumasına yardımcı oluyoruz.

Sanofi’nin stratejik önceliği ve yatırım alanları Ar-Ge ve klinik araştırmalar üzerinedir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre, 2050 yılına kadar dünya nüfusunu beslemek için %70 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulacak. Bu demektir ki; et, süt, süt ürünleri ve kanatlı sanayisinin bu büyüyen küresel talebi karşılayabilmek için hayvan sağlığını koruyacak, üretimde verimi artıracak etkin ve sürdürebilir yollara ihtiyacı olacak. Merial bu hedeflere ulaşmamızı sağlayan akıllı stratejilere odaklanıyor. Bu açıdan bakıldığında araştırma geliştirme, sadece yeni buluşlar yapmaktan ibaret olmamalıdır. Bu buluşların dünyada hayvan sağlığını tehdit eden unsurlara karşı güvenli, etkili çözümler haline gelmesini sağlayacak uzun, karmaşık ve deneyim gerektiren bir süreç olduğu bilinci ile hareket etmek gerekir. Nihai hedefimiz olan müşterilerimiz için değer yaratma hedefine, paylaştığımız değerlerle sinerji yaratarak ulaşabileceğimizi biliyoruz. Diyabet, aşı, nadir hastalıklar başta olmak üzere birçok tedavi alanında lider bir kuruluş olan ve hizmet sunan Sanofi, 2009’da tüm hisselerini satın aldığı Merial’i hayvan

sağlığı kolu olarak bünyesine kattı ve Türkiye pazarına da Ocak 2014’te giriş yaptı. Merial, Marcel Mérieux tarafından, Louis Pasteur’un Paris’teki laboratuvarlarında 1897 yılında kurulmuş olup halk sağlığıyla doğrudan alakalı olan hayvan sağlığı alanında ürün geliştiren ve hizmet sunan bir şirket. Bizim Merial’le Türkiye’deki öncelikli hedefimiz, hayvan hastalıklarının önlenmesini sağlamak ve sektörde aşılamaya yönelik bilinci artırmak. Sanofi olarak Ar-Ge ve klinik araştırma bizim stratejik önceliğimiz ve yatırım alanımız. Her yıl satış gelirimizin %14’ünü

SanofI’nin hayvan sağlığı alanında çalışan şirketi MerIal, yenilikçi ilaçLARI ve aşıları araştırMAKTA, geliştirMEKTE ve pazara sunMAKTADIR.

Ar-Ge faaliyetlerine yatırıyoruz. Merial de tüm dünyada 13 araştırma ve geliştirme merkeziyle Ar-Ge’ye büyük yatırım yapmaktadır. On beş üretim tesisini kapsayan geniş üretim ağı ile Merial, en yüksek düzeyde kalite, güvenlik ve etkinliğe sahip ilaç ürünleri ve aşıları geliştirmeye kendini adamış bir şirkettir. Türkiye’de Merial olarak hayvan sağlığıyla ilişkili önemli araştırmalar ve keşifler yapmak isteyen veteriner hekimlerin ve bilim insanlarının eğitimine destek oluyoruz. Hayvan sağlığı alanında hem akademik ortamda hem de sahada her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Günümüzde  hayvan sağlığı alanında karşılaştığımız zorluklarla başa çıkmak için akıllı, çözüm odaklı yaklaşımın önemine inanıyoruz. Nüfus artışından küreselleşmeye, evcil  hayvan sahipliği eğilimlerinden daha bir çok konuya kadar küresel  değişimlere ayak uyduran Merial, yenilikçi yaklaşımı ile hayvan bakımı  alanında koruyucu ve ileriye dönük bir odağa sahip olup bu alandaki öncülüğünün altını önemle çizmektedir. 

KONU KANATLI

Ekibinin yıllara dayanan deneyimi ile üretimin her aşamasını analiz eden, sorunlar çıkmadan çözümler üreten, gıda güvenliği ile Salmonella mücadelesi konusunda her türlü bilgi ve deneyimi hızla ve doğrudan ulaştıran Veon Animal Health’in Genel Müdürü Hakan Suyun ile firmanın kuruluş süreci ile “Salmonella Mücadelesi” ve “Gıda Güvenliği” üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

Veon Animal Health hangi amaçla kuruldu? Sizlerin de iyi bildiği gibi, 15 yılı aşkın bir sürede gerek uluslararası anlamda gerekse ülkemizde, Salmonella ile mücadele konusunda çok değerli deneyimlere sahip olduk. Sektörümüzün değerli üreticilerinin, bizlere duymuş olduğu eşsiz güven ve karşılıklı işbirliği süreçleri, bu deneyimin katlanarak artmasına ön ayak oldu. Bu deneyimlere bağlı olarak, pazarın eğilimlerini ve beklentilerini çok daha iyi anlayabilir hale geldik. Günümüzde, kanatlı eti üreticilerimizin masalarında günbegün daha karmaşık hale gelen ve hızla çözülmesi gereken birçok problem var; artan rekabet, üretim maliyetleri, yeni yönetmelikler, tüketici beklentileri, korunması gereken marka değerleri… Bu listeyi uzatmak mümkün. Bu zorlu üretim süreci; parçaları küçülüp, sayıları artan ve daha karmaşık hale gelen bir yapboza benziyor. Fakat her geçen gün çözdüğünüz yapboz biraz daha büyüyor, zorlaşıyor ve siz bunu zamana karşı çözmek zorundasınız. Oldukça güç bir iş. Yukarıda da değindiğim gibi; müşterilerimizin, yoğun rekabet, artan tüketici beklentileri, artan maliyetler, düşen fiyatlar, kısıtlı zaman, korunması gerek marka değerleri ve yoğun iş temposu içerisinde, tedarikçilerden ve yetersiz bilgi birikimlerinden kaynaklanan sorunlarla kaybedecek zamanları olmadığı ortada. Konsantre ve ihtiyacı olan en doğru hizmete ve bilgiye hızla ulaşabilmeleri en önemli unsurdur. Tüm dünyada kanatlı endüstrisi; riskleri analiz eden, sınıflandıran, sorunlar oluşmadan çözümler üretebilen, gider kalemlerini optimize eden, proaktif, üretime ve karlılığa pozitif etki edecek ve rakipleri karşısında değer katabilecek iş birliklerine ihtiyaç duymaktadır. Veon Animal Health tüm bu amaçlar doğrultusunda kuruldu. Yıllara dayanan deneyimiz ile üretimin her aşamasını analiz etmek, sorunlar çıkmadan çözümler üretmek, gıda güvenliği ve Salmonella mücadelesi konusunda her türlü bilgi ve deneyimi hızla ve doğrudan ulaştırmak, riskleri sınıflandırıp risk

İNFOVET 78-79

Veon Animal Health Genel Müdürü Veteriner Hekim Hakan Şuyun

‘Zorlu Salmonella Mücadelesi’nde yanınızdayız Veon AnImal Health zorlu üretim mücadelesinde, gıda güvenliğinin üretimde sağlanması ve tüm kaynakların en etkili şekilde kullanılması konusunda tüm değerli müşterilerinin yanında olmak için yola çıktı. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN

analizlerini yapmak, kaynakları ve zamanı en etkin şekilde yönetmek temel çıkış noktamız. Veon Animal Health; iç içe geçmiş iki yarım aydan oluşan sembol ile temsil ediliyor. Yarım ayın bir tarafı Veon Animal Health’i, diğer yarımı ise hizmet verdiğimiz müşterilerimizi yansıtmaktadır. İç içe olmasının sebebi; karşılıklı güven ve üretimin her aşamasındaki işbirliğimizi temsil etmektedir.

etkin ve bütünsel bakış açısı

Dünyanın önemli firmalarından birinin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan’ı olarak görev yaptınız. Veon Animal Health ile pazara yeni yaklaşımınız konusunda neler söylemek istersiniz? Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; uzun yıllar yöneticisi olarak görev yaptığım Lohmann Animal Health gerçekten çok değerli ve kanatlı endüstrisi için mihenk taşı bir firma idi. Tüm çalışma arkadaşlarım gibi ben de, bu anlamda çok büyük deneyimler kazandık. Bu deneyimlerin en önemlisi ise elbette “gıda güvenliği” ve özellikle “Salmonella ile mücadele” konusunda olmuştur. Hızla artan nüfusumsumuz, artan bir beslenme sorununu da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde kanatlı endüstrisinin, hayvansal protein ihtiyacının karşılanması konusunda doldurulamaz bir yeri ve rolü olduğu hepimizin malumu. Bununla beraber, ne yazık ki üretimimiz ve ürettiğimiz ürünler her zaman bir tartışmanın da ortasında. İhracat yapılan ülkelerin yasaları, zoonoz hastalıklar konusundaki AB uyum yasaları, kısıtlanan antibiyotik kullanımları, artan tüketici beklentilerinin birer yansımasıdır. Ülkemiz üretimi için, gıda güvenliği ve Salmonella önümüzdeki 10 yılın belki de en önemli konusu halini alacaktır. Geride bıraktığımız 15 yıldan fazla sürede edindiğimiz en önemli deneyim; Salmonella ile mücadelede üreticilerimizin oldukça ciddi mücadele ettiği, fakat zaman zaman bu konuda sıkıntılar yaşadığıdır. Yeni mücadele programımız “Salmonella Control Center” ile Veon Animal Health tüm eforunu, bilgi birikimini ve pazara yaklaşımını gıda güvenliği ve Salmonella ile mücadele konusunda harcayacaktır.

Uzun yıllar Salmonella mücadelesi programı üzerinde çalıştığınızı ve canlı aşılar ile pazar lideri konumuna geldiğiniz biliyoruz. Peki bu yeni mücadele programı yeni bir yaklaşımı mı? Kesinlikle. Tüm bağımsız çalışmalar ve kurumlar Salmonella ile mücadelede aşılamanın çok önemli bir rol oynadığı konusunda hem fikirler. Bunun önemini, sahadaki deneyimlerimiz ile bizler de iyi biliyoruz. Fakat “aşılama

Veon Animal Health Genel Müdürü Hakan Şuyun, Editörümüz Enikö Kiraly Avcı’ya projelerinden bahsetti.

tek başına yeterli mi ve aşılamanın mümkün olmadığı soylarda ne yapacağız” sorusu hep karşımızda duruyor. Bunun tam bir koruma programı halinde ele alınması zorunlu. Şu an iyi biliyoruz ki, Salmonella enfeksiyonu gıda güvenliğini tehdit eden ve büyük bir ekonomik kayba sebep olan en önemli etkenlerden birisidir ve ekolojimizin bir parçasıdır. İşletmelerden elimine etmek oldukça güç ve maliyetli bir uğraştır. Ülkemizin uyum yasaları çerçevesinde AB’nin Salmonella yönetmeliklerinin uygulanmaya başlanması ile birlikte oldukça sert tedbirler ile karşı karşıya kalacağız ve sürülerin eradikasyona kadar gidecek önlemler almak durumunda kalacağız.

Peki güncel olarak biz üretim aşamasında, Salmonella ile mücadelede neler yapıyoruz? Rodent kontrolü, yem hijyeni, su hijyeni, aşılama, biyogüvenlik tedbirleri, dezenfeksiyon… Neredeyse hemen her şeyi kontrol altında tutmaya çalışıyoruz. Fakat yine de etken sürülerimize girmeyi başarabiliyor. Biz de bu yeni mücadele programı yaklaşımına başlarken birkaç temel soruyu kendimize sorarak işe başladık: > Salmonella konusunda uzman ve bağımsız bir üçüncü göz, işletmeler ile ilgili gerçekleri açıkça ortaya koyuyor mu? > İşletmenin Salmonella’ya karşı hazırlanmış gerçek bir risk haritası var mı? Gerçek bulaşma

Hali hazırda zaten her noktada mücadele ediyoruz fakat neyi ne kadar doğru yapıyoruz, neresi yeterli, neresi daha riskli, tüm tedbirlere rağmen etkenin giriş noktası neresi gibi, birçok büyük soru işaretimiz var. Ancak çaresiz değiliz. Salmonella mücadelesinde ihtiyacımız olan şeyin, mücadeleye daha fazla para harcamak, yeni ürünler denemek ve onlardan sonuç beklemek değil, işletmeye etkin ve bütünsel bir mücadele programı yerleştirmek olduğunu iyi biliyoruz. Nasıl mı? AudItIng: İşletmenin tamamen tarafsız mevcut durumunu tespit etme RIsk Assessment: İşletmenin risklerini sınıflandırma ve iyileştirme OptImIzatIon: Tedbirleri riskli alanlara yöneltme ve tüm harcama kalemlerini optimize etme ControllIng: Tedbir alınan noktaları ve kritik giriş noktalarını düzenli kontrole tabi tutma FIndIng: Etken işletmeye girdi ise giriş noktasını bulmak ve tedbir alarak girişine engel olma. Ancak bu şekilde Salmonella ile etkin bir mücadele gerçekleştirebilir ve etkeninin sürülerimizi enfekte etmesini engelleyerek ekonomik kayıpların önüne geçebiliriz. Sorun oluştuktan sonra, onunla mücadele etmeye çalışmak en pahalı yöntemdir ve aslında bir yöntem değildir.

kaynağa ulaşıp ortadan riski kaldırma fırsatı yakalıyorsunuz. Bir nevi parmak izi takibi diyebiliriz. Gerçekten Salmonella ile mücadelede müthiş bir yöntem.

Veon Animal Health’in ürün portföyü olarak neler planlıyorsunuz?

Veon Animal Health’in ana amacı; gıda güvenliği ve buna bağlı Salmonella mücadelesi.

riskleri tespit edilmiş mi? > Kaynaklarımızı riskin yoğun olduğu alana mı aktarıyoruz, yoksa el yordamı mı planlıyoruz? > Madem Salmonella mücadelesine bu kadar para harcıyoruz; aldığınız tüm bu tedbirlerin düzenli olarak Salmonella’ya karşı etkinliğini kontrol ediyor muyuz? > Eğer sürüde Salmonella etkenini izole edersek, bu etkenin hangi kaynaktan girdiğini tespit edebiliyor muyuz? Yoksa her kritik noktada yeni ürün arayışına mı giriyoruz? Aslında tüm bu kontrol noktalarına harcadığımız bedeller; gözden kaçan, önemsenmeyen ya da ihmal edilen zayıf bir kritik nokta yüzünden havaya saçılan bir para olarak karşımızda duruyor. Ve tüm emekler ve paramız boşa gidiyor. Bu sebeple “Etkin ve Bütünsel Bir Mücadele Programı” na ihtiyacımız oluyor.

Salmonella etkeninin giriş noktasını belirlemekten bahsettiniz. Bu nasıl tespit ediliyor ve mümkün bir uygulama mı?

Bahsettiğiniz kontrol programının detaylarına nasıl ulaşabiliriz?

Üzerinde durduğumuz ve çok önemsediğimiz bir konu. Salmonella etkenleri sürülerimize birçok giriş noktasından ulaşabiliyor. Fakat hangi giriş noktası olduğunu bulmak hayati bir önem taşıyor. Ancak o zaman doğru mücadeleyi yapabilmeniz mümkün. Düzenli kontroller sırasında alınan örnekler sürülerde herhangi bir etkene rastlanması durumunda genetik bir taramaya tabi tutuluyor ve iki ya da daha fazla etkenin yüzlerce gen haritası üzerinden bir karşılaştırması yapılıyor. Genetik olarak eşleşen etkenler sayesinde, biz hangi kaynaktan hangi etkenin bulaştığını tespit etmiş oluyoruz. Bu sayede örneğin; etken fare kaynaklı ise siz boşuna bunu yemde ya da suda aramamış oluyorsunuz. Bu şekilde hem ek tedbirler alıp, daha fazla para harcamanızın önüne geçmiş oluyorsunuz hem de hızla asıl

Bu kontrol programının ismini “Salmonella Control Center (SCC)” olarak belirledik. Bu program, işletmenin ihtiyacı olan tam bir “Salmonella Kontrol Programı” olarak hizmet verecek. Tamamen bağımsız ve Salmonella mücadelesinde uzman, yabancı bir teknik danışman ile çalışacağız. Ayrıca www.salmonellacontrolcenter.com adı altında bir platform oluşturuyoruz. Tüm müşterilerimiz Salmonella hakkında bilmek istedikleri, merak ettikleri yüzlerce bilgi ve dokümana buradan ulaşabilecekler.

Veon AnImal Health, “Salmonella Control Center” ile tüm eforunu, bilgi birikimini ve pazara yaklaşımını Salmonella ile mücadeleYE ve gıda güvenliğiNE harcayacak.

İNFOVET 80-81

Belirtmiş olduğum gibi, bizim işimiz gıda güvenliği ve buna bağlı Salmonella mücadelesi. Değerli müşterilerimizin güvenleri sayesinde uzun yıllar bu konuda hizmet verme şansımız oldu. Bu güven ve işbirliği çerçevesinde yolumuza devam edeceğiz. SCC Programı çatısı altında bir ürün portföyü oluşturuyoruz. Bunun amacı, müşterimizin gerçek ihtiyaçlarını, bilimsel olarak tespit etmek ve ürünümüzün sonuçlarını yine bilimsel olarak kanıtlamaktır. Bunun karşılıklı bir “güven ve kazanç işbirliği” olduğunu asla unutmamak gerekir. Portföyümüzü şekillendirirken sadece Salmonella mücadelesinde etkinliği hem bilimsel olarak ispat edilmiş hem de bağımsız otoriteler tarafından onaylanmış yenilikçi ürünlere odaklandık. Tam bir Salmonella koruması sağlayacak ürünleri, büyük bir titizlikle seçiyoruz. Bununla beraber, SCC programını müşterimizin menfaatleri doğrultusunda her daim ürünlerin önünde tutacağız. Bu sebeple rakiplerimizin ürünlerinin sonuçlarına inanıyor ve saha sonuçlarını müşterimizin yararına görüyorsak bu ürünleri de tavsiye etmekten asla çekinmeyeceğiz.

Son olarak neler söylemek istersiniz? Hızla artan bir nüfusumuz var ve hayvansal proteine duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Fakat artan üretim maliyetleri, rekabet, tüketici beklentileri, otoritenin gıda güvenliği konusundaki artan hassasiyetleri ve üretim koşullarını gün geçtikçe zorlaştırıyor. Bizim üzerimize düşen, tüm bu koşullar altında, kaliteli, rekabet edebilir ve sağlıklı gıda üretmek. Bunun için kaynaklarımızı en etkin yöntem ile kullanmak zorundayız. En yüksek faydayı elde etmek için etkin bir şekilde çok çalışmalıyız. Veon Animal Health bu zorlu üretim mücadelesinde, gıda güvenliğinin üretimde sağlanması ve tüm kaynakların en etkili şekilde kullanılması konusunda değerli müşterilerinin yanında olmak için yola çıktı. Yıllara dayanan bu işbirliğimiz; Veon Animal Health ile çok daha büyük bir özveri ve sorumlulukla devam edecektir. 

KONU KANATLI

Aviagen firmasından ADAM SACRANIE, Evonik’in davetlisi olarak toplantıya katılımda bulundu.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PROF. DR. NECMETTİN CEYLAN da davetli konuşmacılar arasındaydı.

Evonik Nutrition & Care GmbH Dr. MeIke Rademacher, günümüz broylerlerin, optimum performans yönünden kreatin ihtiyaçları ile ilgili bilgiler verdi.

Evonik, teknik çözümleri ile sektörün yanında Evonik Hayvan Besleme Bölümü‘nün Türk ve Azerbaycan kanatlı sektör paydaşları için düzenlediği teknik seminer, hayvan besleme uzmanları, üretim, laboratuvar ve teknik danışmanların katılımı ile gerçekleştirildi.

Evonik Hayvan Besleme Bölümü’nün, Türk ve Azerbaycan kanatlı sektör paydaşları için düzenlediği teknik seminer 09-11 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Wyndham Grand Kalamış Hotel’de gerçekleştirilde. Teknik seminere Ankara Üniversitesi ile Aviagen ve Amandus Kahl firmasından gelen üç davetli konuşmacı ile hem Türkiye hem de Almanya’dan katılan Evonik personeli katkıda bulundular.

İNFOVET 82-83

Seminer 10 Mayıs günü Evonik Türkiye Satış Müdürü Öğüt Köse’nin açılış konuşması ile başladı. Doğu Avrupa Satış Direktörü Michael Winkler interaktif olarak gerçekleştirdiği konuşmasında global amino asit pazarının bugünkü durumu ve gelecek öngörüleri hakkında bilgi paylaştı. Günün ikinci sunumu Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Oğuz Kıyak tarafından gerçekleştirildi. Kıyak sunumunda Evonik

İstanbul Uydu Laboratuvarı’nın yapısı, işleyişi, geçmiş yıllardaki hizmetleri ve gelecek projeleri ile Evonik’in AMINONIR® ve AMINOProx® servisleri hakkında bilgi aktardı. 2015 yılında gerçekleştirilen hizmet ve analiz rakamları katılımcılar tarafından etkileyici bulundu. Sabah oturumu Aviagen firmasından davetli konuşmacı olarak gelen Adam Sacranie tarafından sunulan “Günümüz Broyler Damızlıklarının Optimal

Evonik Türkiye Satış Müdürü Öğüt Köse

Seminere davetli konuşmacıların yanı sıra, Türkiye ve Almanya’dan Evonik personelleri de katkıda bulundular.

Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Oğuz Kıyak

Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Barış Yavuz

Devamlılık Yönünden Beslenmesi” konulu sunumu ile sona erdi. Sacranie’nin sunumu tüylenme ve yumurtlama dönemleri beslemesi ve önemi üzerinde yoğunlaşıyordu. Teknik oturumlar tüm gün devam etti Öğleden sonraki bölümde Dr. Meike Rademacher (Direktör, Evonik Global Teknik Satış Destek) “CreAMINO®, Günümüz broylerlerinin optimum performans yönünden kreatin ihtiyaçları” konulu sunumunda broylerlerin kreatin metabolizması ve ihtiyaçları ile rasyonlarda CreAMINO® kullanımının avantajları ve kazançları üzerine bilgi aktardı. Oturumun ikinci sunumunda Evonik Türkiye Teknik Satış Müdürü Barış Yavuz kalibrasyon parametrelerinin tanımları ve kalite kriterlerini anlattığı sunumunda satın alınacak olan kalibrasyon paketlerinin NIR kalite kriterlerini karşılayıp karşılamadığının nasıl

hesaplanması gerektiğini aktardı. Davetli konuşmacılardan Prof. Dr. Necmettin Ceylan Ankara Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri “Mısır-soya Bazlı Broyler Rasyonlarında DL-Metiyonin ve L-Metiyonin Karşılaştırması” konulu sunumunda sonuç olarak DL-Metiyonin ile L-Metiyonin’in biyoyararlılık değerlerinin sırası ile %100 ve %101 olduğunu bildirdi. Seminerin ilk günü Doğu Avrupa Teknik Satış Direktörü Dr. Mario Müller’in Türkiye’de lansmanı yapılan AMINODat 5.0 uygulamasını tanıtması ve AMINODat 5.0’ın yenilikleri ve kullanımı hakkında bilgiler vermesi ile son buldu. Önemli misafir konuşmacılar ağırlandı Seminerin ikinci günü, Amandus Kahl firmasından davetli konuşmacı olarak gelen Wolf Carsten Wohlers tarafından gerçekleştirilen Expander teknolojisinin yem kalitesi üzerine etkisi konulu sunu-

mu ile başladı. Wohlers sunumunda yem fabrikaları üretim sistemleri ve Expander teknolojisi hakkında detaylı bilgiler verdi. Gün, Evonik Dozajlama Çözümleri Bölüm Müdürü Engelbert Schneider tarafından gerçekleştirilen mikser homojenitesi ve karışım kalitesi konulu sunum ile devam etti. Schneider sunumunda yem üretiminde kullanılan toz ve sıvı maddelerin mikser karışım kalitesi üzerine etkilerini detaylı olarak anlatırken, toz yem katkı kullanımının avantajları hakkında bilgi verdi. Seminer Evonik Dozajlama Çözümleri Mühendisi Timo Müller’in AMINOSys Dozajlama Sistemi kurulum, kullanım avantajları ile yem fabrikası karlılığına etkileri üzerine gerçekleştirdiği sunum ile son buldu. Bütün katılımcılar 10 Mayıs akşamı gerçekleşen Türk & Grek temalı sosyal etkinlikle birlikte hem yorgunluklarını atma hem de keyifli vakit geçirme imkanı buldular. 

Hastavuk & Lohmann işbirliğinde gerçekleştirilen toplantıda uzman isimlerle bilgi ve tecrübeler enine boyuna tartışıldı.

Hep daha iyisini hayal eden Hastavuk Ailesi Antalya’daydı Türkiye Tavukçuluk Endüstrisi’nin Bilgi Paylaşım Seminerleri’nin beşincisi, Hastavuk & Lohmann firmalarının ev sahipliğinde geçtiğimiz günlerde sektörün yoğun katılımıyla gerçekleştirildi.

Geçtiğimiz günlerde Antalya Baia Lara Otel’de gerçekleştirilen 5. Bilgi Paylaşım Semineri’nin ilk günü, HasTavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir’in konuşması ve kokteyl programıyla başladı. İkinci gün ise şehitlerimiz için Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programının açılış konuşmalarını Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer ve Lohmann Tierzucht Firması Genel Müdürü Javier Ramirez yaptı. Türkiye Kanatlı Ürünleri Tanıtım Grubu Yönetim Kurulu Başkanı da olan Müjdat Sezer, ülkemizin gerek yumurta da gerek tavuk etinde sektör olarak çok kısa zamanda büyük ilerleme kaydettiğini, dünya devleri ülkelerle yarıştığını belirtti. “Sektörün yaşadığı kuş gribi vakasında gerek özel sektörün, gerekse devletin hızlı ve koordineli hareketi birçok ülkeye örnek teşkil etmiştir. Artık tüm üretici dostlarımız aynı bir pencereden bakmak zorundadır.

İNFOVET 84-85

Biyogüvenlik Kanunu 3 sene önce yaşamımıza girdi ve üretim artık çok farklı yerlerde. Üretimde her şeye, her aşamaya çok dikkat etmek zorundayız. Burada gündeme aldığımız her konuyu, her konuşmacıyı tek tek, özenle inceleyerek seçtik. Bu teknik konuları mutlaka işletmelerinizde uygulamaya koyunuz” diye konuştu.

SAĞLIKLI ÜRETİM İÇİN FARKLI YAKLAŞIMLAR Programın ilk sunumu, Hastavuk Bölge Müdürü Ekrem Temel Yücesan tarafından gerçekleştirildi. Sağlıklı üretim için farklı yaklaşımlar adlı sunumunda yetiştiricilerin iyi üretim uygulamalarında hangi önemli koşullara dikkat edilmesi gerektiğini anlatırken, hızla büyüyen tavukçuluk sektöründeki yanlış uygulamalara değindi ve “Çok sık karşılaştığımız sorulardan birisi tavuklar; eskisi gibi değiller. Değişip geliştiler. 1990

yılı sonrası sektörümüzde hızlı bir büyüme yaşandı. Bu büyüme yaşanırken hastalıklarla mücadelede ise daha fazla bilgiye sahip olmamız gerekliliği ortaya çıktı. Örneğin, ILT ilk olarak 1925 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde keşfedildi; gelişmiş ülkeler o tarihlerden bu yana hastalıkların mücadelesi için çeşitli çalışmalar yaptı. Bizler ise günümüzde, bu çalışmalar sayesinde sağlıklı tavuk ve yumurta üretmek için çalışıyoruz” dedi. Biyogüvenliği yanlış mı anlıyoruz? Geniş bir kavram olmasına rağmen biyogüvenliği çiftliğimize hastalığı sokmamak olarak algıladığımızı ve çözümü çoğunlukla aşılarda aradığımızı belirten Yücesan, “elbette bazı aşılar dertlerimize derman oldu ancak biyogüvenlik bir bütündür ve aşılama onun sadece bir parçasıdır. Dezenfeksiyon için hangi ürünü kullandığımızdan çok, nasıl kullandığımız ve etkin-

Hastavuk A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, çok kısa sürede dünya devleri ülkelerle yarışır pozisyona yükseldiklerini söyledi.

BİLGİ VE SEVGİNİN BİLEŞMESİNDEN GELEN GÜÇ JavIer RamIrez Lohmann Tierzucht Firması Genel Müdürü

liğinin kontrolü önemlidir. “Pahalı ürünler daha etkilidir” düşüncesinden uzaklaşıp yapılacak bazı basit ve pratik uygulamalar ile hastalıkların yayılmasını önleyebiliriz” diyerek sözlerine son verdi.

sektör olarak HAMMADDE ARAYIŞLARINA GİRMELİyiz Hastavuk Bölge Müdürü Ekrem Temel Yücesan’dan sonra Lohmann Teknik Servisi’nden Dr. Robert Pottgüeter, “Yemde Karlılık Nasıl Sağlanır?” başlıklı sunumu ile artan yem hammaddesi fiyatları ve bulunabilirlik dezavantajları karşısında alternatif hammaddelerin değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi: ‘’Hammaddelerin besin içeriğinden biri yanlış biliniyorsa beslenme düzeni tüm dönemler için yanlış olacaktır. Hammaddelerin NIR yöntemi ile analizi standart prosedürlerde olmalı, optimizasyon programındaki hammadde matriksi düzenli olarak güncellenmelidir” dedi. Kaliteli yem ile karlılığınızı artırın Hammadde sıkıntısının, özellikle ithalatçı olan ülkelerde ciddi sorunlar yaşanmasına sebep olacağını öngören Pottgüeter, yeni hammadde keşifleri yapılabileceğini, örneğin mısır yerine tüm tahılları, soya ve balık unu yerine ise protein içeren tüm ürünleri denenebileceğini belirtti. Kanatlı sağlının en önemli maliyet ayağının yem olduğunu söyleyen Pottgüeter, “kaliteli bir yeminiz varsa ve siz de iyi bir üreticiyseniz karlılığınız artacaktır” dedi.

BİR KANATLI, 5 MİLYAR YUMURTA DEMEK Lohmann Teknik Servisi’nden Dr. Robert Pottgüeter’den sonra Evonik Nutrition & Care GmbH Almanya’dan Dr. Matthias Scmutz, “Lohmann Irkında Son Genetik Gelişmeler ve En İyi Verimi Almak İçin Yapılması Gerekenler” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda gelecek ile ilgili planlamaların geç kalınmadan hayat geçirilmesi gerekliliğini savunan Scmutz, ayrıca “Genel Performans İndeksi”nin öneminden bahsetti: “Lohmann Islah Programları, genetik değişikliklerin yumurta üreticisi tarafından nasıl kullanılabileceğini içermektedir. 5 yıl sonra piyasaya süreceğimiz kanatlıyı bugünden planlamamız gerekir. Irkı değiştirilmiş bir tavuk bile 5 milyar yumurta demektir. Yumurtlama performansı, yemleme değişimi, yumurta ağırlığı, yumurta kalitesi, alternatif yerleşim ve yaşanabilirlik tek bir tabloda toplandığı zaman bu “Genel Performans İndeksi”ni oluşturuyor” şeklinde konuştu.

KİŞİ BAŞI YUMURTA TÜKETİMİNİ 15 ADET ARTIRABİLİRSİNİZ Şüphesiz toplantının en önemli sunumlarından biri IEC Yönetim Kurulu Üyesi Franz Hofer’ın yumurta tüketimini artırmanın yollarıydı. Hofer sunumunda tüketici algılarının önemli olduğunu ve üretmenin yanı sıra pazarlamanın da bir sanat olduğunu söyledi. Artan talep nedenlerini; nüfus artışına, sağlıklı gıdalara ve hayvan

Bugün Lohmann neredeyse, gelecekte de aynı yerde olacağını biliyoruz ve görüyoruz. Bütün dünyada bizi temsil eden çok güzel organizasyonlarımız var ve geçtiğimiz 50 yıl içerisinde çok önemli yollar kat ettik. Önümüzdeki 50 yıl içerisinde de geçtiğimiz yıllarda inşa ettiğimiz bütün organizasyonları sağlamlaştıracağız. Türkiye, bizim ülkemizden çok daha farklı ırklara sahip. Bu nedenle genetik olarak da farklı değerlendirilmelidir. Bu bağlamda ürünlerimizi ve hizmetlerimizi bu yerel sisteme uyarlamamız lazım. Var olan ırkların bulundukları coğrafya ve gelişimlerindeki geçmişleri çok farklıdır; beraber yol almamız bizim için bu yüzden önemlidir. Aynı yolu izleyip, gelişim gösteren ülkeleri örnek alarak çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Sunumda da anlattığım gibi, paylaşımda iki önemli nokta var; bilgi ve sevgi… Biz burada bu iki unsuru birleştirebileceğiz.

İki gün boyunca süren seminer ve panellerde sektörün mevcut durumu tartışıldı.

Tavukların genetiği toplumların beslenmesi için önemli Dr. Matthias Scmutz Evonik Nutrition & Care GmbH Almanya

refahına artan ilgiye, gelişmiş ülkelerde artan obeziteye ve insanların daha uzun yaşıyor olmasına bağlayan Franz Hofer, Türk yumurta endüstrisinin 2006-2013 yılları içindeki etkileyici gelişimine değindi. Gerçek; Büyük Asya 1962’den bu yana yumurta üretiminde büyüyen pazarları incelersek Avrupa’nın lider pozisyonda olduğunu, Asya’nın ise Avrupa’nın yarı büyüklüğünde olduğunu söyleyen Hofer, 2030 yılı projeksyonuna baktığımızda Amerika ve Avrupa’nın güçlü olamayacağı sadece kendi pazarlarında büyüyeceğini, gerçek büyüğün Asya olduğunu vurguladı. Türkiye’nin ise, yumurta üretimindeki hızlı büyümesi ile dünyanın ilgisini çekmeyi başardığını söyleyen Hofer, Hollanda’dan sonra ikinci büyük ihracatçı konumunda olduğunu, ancak ihracatta Irak kapısına bağlı olmanın risk olduğunu belirtti. Kuş gribine rağmen sektör ayakta durmaya çalışıyor Amerika kıtasını kırıp geçiren kuş gribinden de bahseden Hofer, en fazla zarar gören ülkelerden birisinin Meksika olduğunu, kanatlı varlığının %80’inin telef olduğunu;

İNFOVET 86-87

ancak devletin zamanında müdahalesi ve destekleri ile sektörün yaralarını sarmaya başladığını söyledi. ABD’de de tam bir yıkım etkisi yaratan grip salgınları nedeniyle, ihracat lideri olan ABD’nin toparlanmasının hayli zaman alacağını da vurguladı.

YUMURTA SEKTÖRÜ 2030 HEDEFLERİNDE ZORLANACAK; NEDEN Mİ?

10 yıl önce Almanya’da yumurta tüketimine bağlı olarak insanların kolesterol değerlerinin de yükseldiğine dair haberler çıktı. Ama bu kesinlikle söz konusu değil, yumurta tüketimimiz vitamin tüketimi için önemli, kolesterol ile hiçbir alakası yok. Bu nedenle yumurta tüketmemiz her açıdan sağlıklıdır. Gerçekleştirdiğimiz toplantıyla da bu konuya değinmeye çalıştım. Katılımcıların ilgisi dikkate değerdi. Emeği geçen herkesi tebrik ederim.

Hofer, sunumuna sektördeki zorluklardan bahsederek devam etti: “Hayvan refahı ve sürdürülebilirlik konusu, üretim şartlarını ağırlaştıracak gibi gözüküyor. Kafes sistemi, hayvan refahı, gaga kesimi gibi konularda devletler daha katı politikalar izleyecek. Artan nüfusa ve talebe karşılık salgın hastalıklar ve mevzuat değişiklikleri, beraberinde getirecek. ABD 2025’de kafes sistemini sonlandıracak, şirketlerin lobi faaliyetleri Amerikalı yumurta üreticilerini zorlayacak gibi gözüküyor”.

yumurta satmayacağız dedi. Ancak 2016 yılında yapmış olduğu bir kampanya ile 24 saat kahvaltı vermeye başladı. Bu kampanya ile restoranları yumurta tüketimini iki katına çıkarmayı düşünüyordu ancak hiç ummadığı bir gelişme oldu ve tüketim 7 katına çıktı. Mc Donald’s şuan yumurta bulmak konusunda zorlanıyor; bakalım nereye kadar kararında ısrarlı olacak. ABD de üretilen 350 milyon tavuğun sadece 25 milyonu kafessiz sistemde üretiliyor. Bunun yanı sıra, ABD pazarının kafessiz sisteme geçiş maliyetleri milyar dolarları bulacağı söyleniyor”

Mc Donald’s dayanabilecek mi? Amerikalı ünlü restoranlar zinciri Mc Donald’s’ın, 2015 yılında yaptığı açıklamadan bahseden Hofer konu hakkında önemli açıklamalar yaptı: “Mc Donald’s kafeste yetişen

Türkiye’de kaç insan omega-3 ve selenyumu biliyor? Türkiye’nin yumurta üretiminde ve ihracatında neredeyse dünya lideri olduğunu, ancak kendi tüketicisine bunu anlatamadığını

TOPLANTI HASTAVUK

Hastavuk Bölge Müdürü Ekrem Temel Yücesan

IEC Yönetim Kurulu Üyesi Franz Hofer

Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Tarım Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Cengiz Karabayır

Lohmann Teknik Servisi’nden Dr. Robert PottgUeter

söyleyen Hofer; “İletişim alıcıyla olur. Gelişmiş pazarlarda yumurta tüketimi nasıl arttı dersiniz? Gelişmiş ülkeler karşılarına çıkabilecek engelleri iyi analiz ettiler ve yenilikleri düşünmeden uyguladılar. Bu ülkeler beslenme uzmanlarını, doktorları ve çeşitli dallardaki insanları bir araya getirdiler. Doktorlar insanlara proteinin ne demek olduğunu anlattı. Türkiye’de kaç kişi proteinin ne demek olduğunu biliyor; peki selenyumun, omega-3’ün? Önce tüketicinize sağlık konusunu anlatmalısınız”.

tekin Gümüştepe idi. Gümüştepe “Yumurta Tavukçuluğunda Hayvan Sağlığı” konusuna değindi. Sunumunda, katılımcılarla kafes sistemlerini inceleyen Gümüştepe, zenginleştirilmiş kafes sistemlerinin 2023 yılı itibari ile yasaklanacağının haberini verdi. IPARD II programına da değinen Gümüştepe, tesislerinde ve ekipmanlarında yenileme ihtiyacı veya işletmesini başka bir yere taşımak isteyen mevcut tarımsal işletmelerin, kapasitelerini artırmadan, mevcut binalarını genişletmek için bu programa başvuruda bulunabileceklerini söyledi. Cihangir Gültekin Gümüştepe’nin sunumundan sonra “Dünya Yumurta Pazarı” başlıklı konuşması ile World Egg Commision Genel Müdürü Julian Madeley kürsüdeki yerini aldı; “Ortak sorunlar, seçenekler ve tehditler”e değindi. Panel sonunda panelistler, sektör üreticilerinin sorularını yanıtladı.

YUMURTA TAVUKÇULUĞUNDA HAYVAN SAĞLIĞI Panelde konuşan bir diğer konuşmacı olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvan Sağlığı ve Karantina Dairesi Hayvan Hastalıkları ile Mücadele Çalışma Grup Koordinatörü Veteriner Hekim Cihangir Gül-

İNFOVET 88-89

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hayvan Sağlığı ve Karantina Dairesi Hayvan Hastalıkları ile Mücadele Çalışma Grup Koordinatörü Veteriner Hekim Cihangir Gültekin GÜMÜŞTEPE

World Egg Commision Genel Müdürü JulIan Madeley

BİLGİ VE TECRÜBELER ENİNE BOYUNA TARTIŞILDI Panel sonrası kişisel gelişimle ilgili birçok platformda konuşan, sayısız kitap yazan, danışmanlık yapan Prof. Dr. Acar Baltaş, ”Duygular, Kararlar ve Türk Kültüründe Yönetmek” konulu konferansı ile HasTavuk & Lohmann ev sahipliğinde gerçekleşen bilgi-paylaşım seminerlerinin son programını birlik-beraberlik mesajıyla sonlandırdı. HasTavuk yönetim kurulu ile idari kadrosu ve Lohmann üst düzey yetkililerinin hazır bulunduğu organizasyonun iki gün süren seminer ve panellerinde; kanatlı sektörünün mevcut durumu, geleceği, sorunları, çözüm yolları, ülkemizden ve dünyadan uzman kişilerin, tarım ve ekonomi bakanlıklarının, üniversite akademisyenlerinin katılımları, bilgi ve tecrübelerinin aktarımlarıyla enine boyuna tartışıldı.

TOPLANTI HASTAVUK

Bilgi paylaşımı ve inovasyon çağımızın en önemli unsurları Faaliyette bulunduğu kanatlı sektöründe dünya başarılarını yaşamak, yaşadıkları başarıları ise daha ileriye taşımak Hastavuk’un en büyük hedefleri arasında.

hastavuk’un gıda üretiminde iki yıllık süreçte alDIĞI ödülLER ve başarılar > Her yıl insan kaynakları uzmanları tarafından merakla beklenen “İnsana Saygı Ödülü”, Türkiye genelinde en çok çalışılmak istenen, tercih edilen, iş başvurusu yapılan,  en çok istihdam yaratan firma olarak Hastavuk’a verildi. > Yine Hastavuk, Tüm Tüketicileri Koruma Derneği (TTKD) tarafından, hiç şikayet almayan ve tavsiye edilen marka seçildi. > Bir ödül de yurtdışından geldi. Avrupa’nın en prestijli ödüllerinden biri olan Londra merkezli Avrupa İş Ödülleri (European Business Awards)’nin global yarışmasında “Sektöründe Türkiye’nin Milli Şampiyonu” ilan edildi.  > ISO listesine göre Türkiye’nin en hızlı büyüyen ve çıkış yapan şirketleri arasında Hastavuk ilk sıralarda yer aldı.

Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir, hedeflerinin her yıl %20 büyümek olduğunu belirtti.

Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, geçtiğimiz 2 yıllık süreçte Hastavuk’un aldığı ödül ve başarıların sırrını öğrendik. Doğru zamanda, doğru kararların almak ve aidiyet duygusu yüksek, sağlam ve doğru bir ekiple çalışmak başarıya giden yolun ilk adımları...

Hastavuk olarak Türk Tavukçuluk Sektörü’nde kendinizi nerede görüyorsunuz?   Tavukçuluk sektöründe 43 yılı geride bırakıp 44. yılımıza geldik. Damızlık-yumurta-civciv ve yarka üretiminde sektörde geldiğimiz nokta belli. Türkiye yumurtacı civciv üretiminin %60-65’ini Hastavuk üretiyor. Bu kadar yıllık

İNFOVET 90-91

tecrübemizi, kalitemizi aldığımız yönetimsel bir kararla beyaz et sektörüne de taşıdık. Son 2 yıldır bu noktada da üretim yapıyoruz ve çok kısa bir zamanda büyük yol kat ettik. Kalitemizle, üretim şeklimizle, prensiplerimizle hem çalışılmak istenen bir firma, hem de tanındıkça tercih edilen marka olma yolunda ilerliyoruz. Bu ilerleme sırasında da birçok ödülü de alarak başarılarımızı taçlandırmaya devam ediyoruz.

Başarı grafiğinizdeki yükselmeyi hangi etkenlere bağlıyorsunuz? Hastavuk’un başarısının altında yatanların doğru zamanda, doğru kararların alınması ve aidiyet duygusu yüksek, sağlam ve doğru bir

> Ayrıca Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın gerçekleştirdiği “250 Büyük Firma” anket çalışmasının sonucunda Bursa’nın en büyük ilk 25 sanayisinden biri olarak üst sıralara  yerleşti. > 2015 yılında “Cirosunu en çok artıran Türkiye’nin 2. şirketi” ve “İstihdamını en çok yükselten Türkiye’nin 5. şirketi” olarak iki dalda ödüle layık görüldü. > Bütün bunlar gösteriyor ki; azim etmek, çalışmak, hep daha iyisini hayal etmek, başarıya götürüyor.

TOPLANTI HASTAVUK

ekiple çalışılması diyebilirim.  Elbette bunun yanında kullandığımız teknoloji,  hiçbir şekilde taviz vermediğimiz kalite, hijyen gibi olmazsa olmaz kanunlarımız da var. Ama en önemlileri yumurtacı tarafımızda uzun yıllara dayanan tecrübemiz, kalitemiz, performansı yüksek ırklarımız, üreticilerimizle kurduğumuz bağdır. Et noktasında ise halkımızın kısa zamanda markamızı benimsemesi, şeffaf üretim şeklimiz, kullandığımız teknoloji, farklı lezzetimiz ve güven meselesi diyebiliriz.

Hastavuk olarak  kısa ve uzun vadede hedefler, ülke ekonomisine ve toplumun sağlıklı beslenmesine yönelik ne gibi çalışmalarınız olacak? Faaliyette bulunduğumuz sektörde dünya başarılarını yaşamak, yaşadığımız başarıları daha da ileriye taşımak en büyük hedefimiz. Projelerimiz için konuşacak olursak, bizim için olmazsa olmaz kavram inovasyondur. Bu çerçevede yeni ürünlerimizi piyasaya vermeye devam edeceğiz. Son tüketici lezzet, sağlık, hijyen ve yeni tat arıyor. Kalite ve yenilenme alanında ilerici bir marka olan Hastavuk; güven, lezzet, izlenebilirlik ve inovasyon üzerine kurulmuş bir vizyona sahiptir. Bu doğrultuda çalışmaları devam edecektir. Bunların yanında yıllardır aralıksız sürdürülen sosyal sorumluluk, toplumun bilinçlendirilmesi, eğitimle ilgili projeleri gerçekleştirmeye ve/ veya destek vermeye de Hastavuk olarak devam edilecektir.

Gerçekleştirilen seminerde bir kez daha görüldü ki; bilgi ve bilgiyi paylaşma çağımızın en önemli inovasyonu. Bu doğrultuda 5. Bilgi Paylaşım Semineri seminer ile ilgili değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? Bu seminer Hastavuk için ne denli önem taşıyordu? Sektördeki üreticilerin  fikir alışverişinde bulunmalarını; devlet bürokratlarıyla, teknik uzmanlarla, üniversite akademisyenleriyle sorunlarını, konularını konuşabilmelerini, tüm bunların yanında, dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalarını amaçladık. Gerek teknik ve ticari seminerlerle, gerek kişisel gelişim panelleriyle, gerekse birebir amaçlı özel toplantılarla bilgi-paylaşım ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık. Yoğun iş koşuşturmasının içerisinde biraz durup nefes almala-

İNFOVET 92-93

“Gerçekleştirilen seminerde bir kez daha görüldü ki, bilgi ve bilgiyi paylaşma çağımızın en önemli inovasyonu”

Hastavuk, imza attıkları ilklerle, kazandıkları başarı ve aldıkları ödüllerle hem işletmesini, hem sektörü hem de ülkemizi temsil etmenin, tarifi olmayan mutluluğunu yaşıyor. YILLAR BAZINDA HASTAVUK’UN BAŞARISININ RAKAMSAL İFADESİ YILLAR

CİRO

İHRACAT

İSTİHDAM

2013

178 milyon

17.500.000 $

600

2014

401 milyon

33.527.000 $

1300

2015

480 milyon

40.000.000 $

1500

2016 yılı hedeflenen

576 milyon

48.000.000 $

1800

rını, bilgilenirken, eğlenmelerini, motive olmalarını arzuladık. Bilgi ve sevgi paylaştıkça artar. Her zaman bizim için önemli olan hem kendimiz, hem üreticilerimiz için bilgi açısından yeterli donanımla, yenilenme, gelişme, dünya standartlarını yakalama ve rekabet etme açısından yeterli hale gelmektir. Devlet-Sektör-Akademisyen tüm taraflarını aynı platformda buluşturup, birbirlerini anlama, sorunları değerlendirme ve çözüm yolları bulma noktasında bir araya getirmektir.

Hastavuk tarafından üstlenilen bu organizasyonu iki yılda bir düzenlenmekte olup bu yıl beşincisini gerçekleştirdik. Üreticilerimiz her organizasyon sonrasında, bir sonraki organizasyonu sorar hale geldi. Bu da bizi her seferinde daha iyiyi yapmaya yönlendiriyor. Sektörde bu tür bir organizasyonu gerçekleştiren  öncü bir firma olmak gerçekten bizi gururlandırıyor. Üreticilerimize sadece organizasyona katılmak, bilgilenmek ve keyif almak kalıyor. Tüm katılımcılarımıza gösterdikleri yoğun ilgi için teşekkür ederiz. 

Konusunda uzman dünyanın çok farklı yerlerinden 60 kadar konuşmacının katılımda bulunduğu kongre, gerçek bir profesyonellik örneğiydi.

KONU KANATLI

Herkes için eşitlik ve refah Yem ve gıda güvenliği, teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik gibi kritik konuların küresel bir platformda tartışılması üzere üç yılda bir düzenlenen Dünya Yem & Gıda Kongresi bu sene Antalya’da büyük bir ilgi ile karşılandı.

İNFOVET 94-95

A

vrupa Yem Sanayicileri Federasyonu (FEFAC) işbirliği ile Uluslararası Yem Sanayi Federasyonu (IFIF) tarafından, Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEM-BİR) ev sahipliği ve FAO’nun teknik desteği ile 18-20 Nisan 2016 tarihleri arasında, 5. Dünya Yem & Gıda Kongresi (GFFC) Antalya’da gerçekleştirildi. 5. GFFC’nin ana teması olan “Herkes için eşitlik ve refah” ile 2050 yılı itibariyle dünyada 9 milyar insanın sürdürülebilir, uygun fiyatlarda ve güvenli bir şekilde beslenmesini öngören küresel çaptaki zorluklara dikkat çekildi. Bu tema, arzulanan geleceği yansıtmakta olup, IFIF’ın sürdürülebilirlik konusunda benimsediği “Daha az kullanarak daha fazla üret; daha düşük fiyatlarla tüketiciye arz et” ilkesi ile örtüşmekteydi. Kongre, yem ve gıda sektörü ile ilgili, özel sektör ve üniversite temsilcilerinden oluşan 50 farklı ülkeden yaklaşık 1000 kişilik katılımcı tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı. 60’a yakın konuşmacının dünyanın farklı yerlerinden gelerek sunum yaptığı kongre,

iki paralel oturumda ilerledi. Oturumların ana odak noktaları yem üretimi ve gıda tedarik zincirini kapsayacak şekilde; “sürdürülebilirlik, piyasalar & ticaret, yem & gıda güvenliği, mevzuat & standartlar, inovasyon & Ar&Ge” idi. Kongre, TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü Karakuş, IFIF Başkanı Joel Newman, FEFAC Başkanı Ruud Tijssens, FAO Temsilcisi Yuriko Shoji ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş’in konuşmaları ile açıldı.

FAO’NUN DESTEKLERİ İLE BÜYÜK BİR ORGANİZASYON TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü Karakuş, açılış konuşmasına kongrenin bu günlere gelmesinde büyük katkıları bulunan isimlere teker teker teşekkürlerini ileterek başladı ve Dünya Yem Sanayicileri Federasyonu’nun üç yılda bir FAO’nun teknik desteği ile organize ettiği kongrenin beşincisinin TÜYEM ile birleştirerek düzenlemiş olmasının ve böylesine müstesna bir etkinliğin ev sahipliğini üstlenmenin heyecanını ve kıvancını yaşadıklarını vurguladı. Karakuş, “Dünyada bir taraftan açlık azalırken, diğer taraftan da protein talebinin

daha çok arttığını görüyoruz. Artan bu talebi karşılamada her zamankinden daha çok zorlukla karşı karşıyayız. Bu zorluklar; nüfus ile kişi başı gelir düzeyindeki artış, iklim değişikliği, şehirleşme ve temel gıda kaynaklarının dünyada enerji amaçlı olarak kullanımı şeklinde karşımıza çıkmaktadır” diyerek artan gıda talebinin karşılanabilmesi, endüstrileşmenin ve yeni teknolojilerin devreye girmesiyle olası gözükse bile, hayvansal üretimde sürdürülebilirliğin, gıdanın uygun fiyatlarla toplumun her kesimine ulaştırılmasının, üreticiye adil bir gelir sağlanmasının yem ve gıda sektörlerinin üzerinde en çok durması gereken hususlar olduğunu belirtti. Endüstrileşmeye karşı aile tipi işletmelerin desteklenmesi Hayvansal üretimde adil büyümeye dikkat çekmek üzere bu yılki kongre temasını “Herkese Eşitlik ve Refah” olarak benimsediklerini vurgulayan Karakuş sözlerine; gelişmekte olan ülkelerde kırsal kesimdeki aile tipi işletmeciliği endüstrileşme ve şehirleşme olgusu nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek devam etti: “Bu geçiş

FEFAC Başkanı Ruud TIjssens, böylesine önemli bir bölgede bir araya gelmenin ortak bir dönüm noktası olduğunu belirtti.

gen kaynaklarından yararlanmaktadır. Türkiye 14 milyon adet sığır, 31 milyon adet koyun, 10 milyon adet keçi varlığı ile yılda 1,4 milyon ton kırmızı et, 19 milyon ton süt, 2 milyon tonu aşkın kanatlı eti, 1 milyon ton yumurta ve 600 bin ton balık üretimiyle önemli bir hayvancılık faaliyetine sahiptir. Yem üretimi uzun zamandan beri yılda ortalama %10 oranında büyümektedir. 20 milyon ton olan karma yem üretiminin 5-6 yıl içerisinde 30 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Bu ülkede çok daha fazlasını üretme potansiyeli vardır” diyerek devam etti ve katılımcıları bu dinamizme ve gelişmeye ortak olmaya davet etti.

Türkiyem-Bir Başkanı M. Ülkü Karakuş, etkinliğin ev sahipliğini üstlenmenin heyecanını yaşadıklarını vurguladı.

sürecinin rahat atlatılabilmesi için yem ve gıda üretiminde aile tipi işletmelerin desteklenmesi gerekmektedir. Hindistan’ın son 15 yıldan beri ilk kez gıda ithalatı yapmaya başlamış olması bu konudaki gelişmelere verilebilecek en tipik örnektir. Yani geleneksel üretim, nüfusu hızla artan bu ülkeye yetmemektedir. Küresel çapta üretilen gıdanın %30’nun israf edilmesi dengeli beslenme sorununun ele alınması açısından çok önemli bir veridir. Bu konu dünya barışını tehdit eden son gelişmelere karşı bir çözüm olarak da düşünülmelidir”. Bereketli topraklara sahip bir medeniyet köprüsü; Türkiye Ülkemizin, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında ticaret, ulaşım ve enerji kaynakları-

İNFOVET 96-97

nın batıya aktarılması açısından köprü işlevi gören coğrafi bir konuma sahip olduğunu; ayrıca tarihi ve kültürel bağlar açısından da bölgede merkezi bir konumda yer aldığını belirten Karakuş, sözlerine Türkiye’nin tarımsal öneminin ise, çok eski tarihlerden beri “Bereketli Hilal” olarak bilinen toprakların bir kısmını bünyesinde barındırmasıyla alakalı olduğunu söyleyerek devam etti: “Buğday, arpa, mercimek, bezelye ve nohut gibi temel gıdalar evcilleştirmeyle bundan 10-12 bin yıl önce yabani formdan kültür forma geçirilmiş ve daha sonra göç yolları üzerinden bütün dünyaya buralardan yayılmıştır. Bugün tohum ıslahı üzerinde çalışan bilim insanları hastalıklara ve kurağa dayanıklı çeşitleri geliştirmek için bölgedeki

Örneğine az rastlanır bir fedakarlık Türkiye’nin sadece coğrafi, ekonomik veya tarımsal açıdan değil aynı zamanda jeopolitik açıdan da önemli bir rol üstlendiğini belirten Ülkü Karakuş konu ile ilgili,”2011 yılından beri süregelen Suriye savaşında yaklaşık 3 milyon mülteciye kucak açmış, onları barındırıp beslemiş ve hatta iş gücüne dâhil etmekte tereddüt etmemiştir. Bu dünyada örneği pek az rastlanabilecek bir insani yardım ve fedakârlık timsalidir; ayrıca bu durum dünya yöneticileri tarafından takdirle karşılanmıştır. Türkiye ve Avrupa’da yayılan terör olaylarına rağmen davetimize icabet etmekle bizleri hem onurlandırdınız hem de bu küresel tehdide en güzel cevabı vermiş oldunuz” açıklamalarında bulundu ve yem sektörü alanında teknolojik, ekonomik ve ticari gelişmeler konusunda yeni ufuklar açmış olan, tüm katılımcılara ilham kaynağı veren seçkin konuşmacılara, uluslararası grupların CEO’larına, küresel çapta resmi ve özel kuruluşların lider ve temsilcilerine, sponsorlara, stant sahiplerine ve medya ortaklarına destekleri ve katılımlarından dolayı teşekkürlerini iletti. Uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek bir kongre TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü Karakuş, kongrenin büyük bir başarıyla sonuçlanmasını dilemeden önce, GFFC’nin Antalya’da düzenlenmesine karar veren IFIF Başkanı Joel Newman’a önceki Başkan Mario Sergio Cutait’e, IFIF’in Direktörler Kuruluna, etkinliği titizlikle organize eden ve bu noktaya kadar taşıyan IFIF Genel Direktörü Alexandra de Athayde, yardımcısı Dr. Sebastian Csaki, FEFAC Başkanı Ruud

Joel G. Newman Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu Başkanı

MatthjIs MondrIa - Rabobank Çiftlik İşletme Sermayesi Küresel Finans Genel Müdürü

Durmuş Yılmaz Türkiye Merkez Bankası Başkanı

Alexandra de Athayde IFIF Genel Direktörü

Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü TÜRKİYEM-BİR Genel Sekreteri

Dr. Hennig Steinfeld FAO Hayv. Sektör Analiz ve Yön. Blm. Koordinatörü

Mehmet Danış Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı

Mehmet Emin Turgut Yem Daire Başkanı

Prof. Dr. Frank MItloehner California Davis Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Prof. Dr. Leo den Hartog Nutreco Ar-Ge Müdürü

Dr. Glen A. Broderick Prod. Wisconsin Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Prof. Dr. Charles Stark Kansas Üniversitesi Öğretim Görevlisi

JAckI DavIs Meade Davis Communications Genel Müdürü

Prof. Dr. Kendall Swanson North Dakota State Üni. Hayvan Bilimleri Üyesi

Prof. Dr. NIcholas KalaIrzandonakes Missouri Üniversitesi Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Hakan Yardımcı AÜ Veteriner Fak., Mikrobiyoloji  AbD Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Türker Savaş Çanakkale Onsekiz Mart Üni. Öğretim Görevlisi

Prof. Dr. Ahmet Ergün BESD-BİR Genel Sekreteri

Dr. Marcos Jank Küresel Kamu ve Devlet İlişkileri Yetkili Müdürü

Muharrem Yılmaz SÜTAŞ A.Ş. Genel Müdürü

Kongre kapsamında aktif katılımcılar ile mükemmel tartışmalar yaşandı.

TÜRKİYE’Yİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUM PatrIck Vanden Avenne FEFAC Önceki Dönem Başkanı

Tijssens, Genel Sekreteri Alexander Döring ile TÜRKİYEM-BİR Genel Sekreteri Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü’ye katılımcılar huzurunda teşekkürlerini iletti.

RUUD TIJSEENS; “ORTAK BİR DÖNÜM NOKTASI YAŞIYORUZ” TÜRKİYEM-BİR Başkanı M. Ülkü Karakuş’un açılış konuşmasının ardından FEFAC (Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu - European Feed Manifacturers’ Federation) Başkanı Ruud Tijssens kürsüdeki yerini aldı. Dünya Gıda ve Yem Kongresi’nin bu yıl, IFIF, FAO, FEFAC ve TURKİYEM-BİR’i, yem ve gıda üretimi için böylesine önemli bir bölgede bir araya getirmesinin ortak bir dönüm noktası olduğunu belirterek konuşmasına başladı ve sözlerine, FEFAC olarak “Herkes için eşitlik ve refah” sloganı ile bu yılki kongrede, 2015 yılının Eylül ayında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında da yayınlanmış olan mevcut anahtar sorulara yanıt arayacak olmalarının sektör için global anlamda yararlı olacağını düşündüğünü belirterek devam etti. Aynı zamanda 27. FEFAC Kongresi’nin ana konusu olan “AB’de Yem Üretimi ve Hayvancılığın Toplumsal Kabulü” ile bağlantılı konuların

İNFOVET 98-99

tartışılacak olması neticesiyle kongrenin kilit önem taşıdığını da sözlerine ekledi. Paris’te 2015 yılının Aralık ayında yapılan COP21 anlaşması ve yine ay içerisinde Avrupa Komisyonu’nu Ekonomi Paketi’nin yayınlanması ile birlikte, zorlukların aksine Avrupa ve dünya yem endüstrisinin büyük fırsatlarla karşılaşma olanağını yakaladığını düşünen Ruud Tijssens, iş olanaklarının yaratılması, ilkim değişikliği stratejileri ve mikrobiyal direnç gibi konularda sektörümüzün açık bir şekilde çözüm ortağı pozisyonunda olduğunu ve ancak bu tür yüksek kalitede kongre ve etkinliklerle sektörümüzün güncel problemlerin çözümü konusundaki yetkinliğini ortaya koyabileceğine inandığını sözlerine ekledi. Son olarak, IFIF ve FAO’nun yanı sıra, harika bir atmosferde kendilerine ev sahipliği yapmış olan TÜRKİYEM-BİR’e işbirlikleri için teşekkür eden Ruud Tijssens, tüm katılımcıları ve delegeleri 27. FEFAC kongresine davet etmekten büyük bir zevk duyacağını belirtti.

JOEL NEWMAN; “KONGRE, IFIF’IN TEMEL GÖRÜŞLERİNİ DESTEKLER NİTELİKTE” FEFAC (Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu - European Feed Manifacturers’

Bence yem endüstrisinin geleceğinde Türkiye, çok önemli bir rol oynamakta. Ülkenin tüm kıtaları bir araya bağlayan harika bir coğrafi konuma sahip olmasının yanı sıra, son 5 sene içinde gösterdiği gelişmeler de takdir edilir. Burayı 3 sene önce ziyaret ettiğim zaman da hayvancılığın ve yem endüstrisinin gelişmesini yakından takip etme fırsatı bulmuştum. Şimdiki ziyaretimde ise gelişmenin tam hızla devam etmesini ve önemli başarıların elde edilmesini görmek güzel. Başarılarınız için emeği geçen herkesi kutlarım.

50 kongreye katılımda bulunan ÜLKE sayısı

“Liderler Paneli”, kongrenin en dikkate değer bölümlerinden biriydi.

KONGRENİN TÜRKİYE’DE OLMASI HEYECAN VERİCİYDİ Dr. Marcos Jank BRF Genel Müdürü

Federation) Başkanı Ruud Tijssens’ın açılış konuşmasından sonra, IFIF (International Feed Industry Federation – Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu) Başkanı Joel G. Newman kürsüdeki yerini aldı ve sözlerine, kongrenin yem ve gıda sektörünün son hızla büyüdüğü Türkiye’de yapılıyor olmasından büyük memnuniyet duyduğunu belirterek başladı. Bu yılki kongrenin “Herkes için eşitlik ve refah” teması ile 2050 yılında 9 milyar insanı beslemek için güvenilir, ekonomik, besleyici ve sürdürülebilir hayvansal protein kaynaklarını sağlamanın ve artan dünya nüfusu için bunu başarmanın, bugün ve gelecek için ortak vizyonumuzu yansıtması gerektiğinin altını çizmenin önemini vurgulayacaklarını söyleyen Newman; bu temanın IFIF’in de “daha güvenilir ve kaliteli gıdayı, daha az küresel kaynak kullanarak, daha uygun maliyetlerle tüketiciye sunmak” temel görüşünü destekliyor olduğunu belirtti.

İNFOVET 100-101

Kongrenin bu yıl Antalya’da gerçekleştiriliyor oluşunun, hiç kuşkusuz geçmiş kongrelerin yüksek kalitesini karşılamaktan öteye geçeceğini ve çok daha başarılı olacağını vurgulayan Newman, misafirperver ev sahiplikleri için başta TÜRKİYEM-BİR Başkanı Ülkü Karakuş’a ve yönetim kuruluna; son iki yıldır ekibi ile verdiği emeklerden ötürü TÜRKİYEMBİR Genel Sekreteri ve 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi Organizasyon Komitesi Başkanı Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü’ye teşekkürlerini iletti. Kongre kapsamında aktif katılımcılar ile mükemmel tartışmalar yaşanacağına, kongrenin değerini artırıp, bakış açılarını değiştireceğine inandığını söyleyen Joel Newman’ın ardından Bileşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü Genel Müdürü Prof. Dr. Jose Graziano da Siva ve T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik açılış konuşmaları yaptı.

Kongrede karşılaştığım profesyonellikten ve Türk misafirperverliğinden gerçekten çok etkilendim. Türk hayvancılığının ve yem endüstrisinin büyümesinin hepimiz farkındayız. Büyük yatırımcılar bu bölgeye umutla bakıyorlar ve küresel pazarlarda daha çok yer almasını istiyorlar. Sunumların içeriğinin sadece yem endüstrisini ilgilendirmiyor oluşu çok hoşuma gitti; yem, yem üretimi ve gıda zinciri de ayrıntılı olarak ele alındı. Tüm konular, teker teker ve bir bütün olarak tartışıldı; bu şekilde Türkiye’deki ve dünyadaki sürdürülebilirlik profesyonel bir şekilde anlatmış oldu. Böyle önemli bir kongrenin Türkiye’de gerçekleşmesi beni çok heyecanlandırıyor.

32 kongreye katılımda bulunan sponsor firma sayısı

Prof. Dr. Erol Şengör ve Prof. Dr. Rüveyda Akbay, kongreye teşrif eden isimler arasındaydılar.

DİĞER SEKTÖRLERİ DE YAKINDAN İLGİLENDİREN KONULAR ELE ALINDI Durmuş Yılmaz Eski Merkez Bankası Genel Müdürü

SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİMİN DESTEKLENMESİ Kongrenin ikinci günü birbirinden değerli oturumlarla başladı. FEFAC Başkanı, IFIF Yönetim Kurulu Başkanı Ruud Tijssens’in moderatörlüğünde, “Sürdürülebilirlik” ana başlığı altında yapılan ilk sunumun konuşmacıları, Nutreco Ar-Ge Müdürü Prof. Dr. Leo den Hartog, Çanakkale Üniversitesi Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Türker Savaş, FAO Hayvancılık Sektör Analiz ve Yönetim Bölümü Koordinatörü Dr. Hennig Steinfeld, California Davis Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Frank Mitloehner ve Gıda Analisti Avrupa Gözlemcisi Pınar Hoşafçı’ydı. IFIF misyonlarının ana unsurlarından biri, hayvancılığın sürdürülebilir üretiminin kalkınmasını desteklemeye devam etmek ve bu konuda üreticileri teşvik etmektir.

İNFOVET 102-103

Açılış oturumu olan “Sürdürülebilirlik Oturumu” ile kongre kapsamında birçok konu ele alındı. Kongrenin “Herkes için eşitlik ve refah” ana teması ile 2050 yılı itibariyle 9 milyarı aşacak olan dünya nüfusunun güvenilir, ekonomik ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmesini öngören küresel çaptaki zorluklara dikkat çekildi. Bu oturumun temel amacı da, yem ve gıda zinciri konularına yoğunlaşarak; uluslararası örgütler ve özel sektör tarafından tasarlanmış bazı anahtar girişimleri inceleyerek sürdürülebilirlik ile ilgili zorlukları daha iyi anlamaktı. Oturumda ayrıca, gıda ve sürdürülebilirlik açısından küresel tüketici beklentileri incelendi.

MEVCUT KÜRESEL PİYASALAR ve TİCARET Kongrenin ikinci oturumu, Nutreco Kalite Müdürü ve IFIF Yönetim Kurulu

Kongreye gelmeden önce tartışılacak konuların ne olacağı hakkında aşağı yukarı bir fikir sahibiydim; ancak beklentilerimin çok daha üzerinde bir organizasyonla karşılaştım. Sadece yem sektörünü değil, diğer sektörleri de yakından ilgilendiren çok önemli konular ele alındı. Nihayetinde, gıda ve yem sanayisindeki verimlilik ve kalite, diğer sektörler için de başarıyı beraberinde getiriyor. Aynı zamanda gıda kalitesi konusu, doğrudan halk sağlığı ve beslenme kalitesi ile ilintili olduğu için kongre herkes adına ayrı bir önem teşkil ediyordu. Hepimizin söylemesi gereken şey, kongreyi düzenleyenlere ve katılan tüm şirketlere başarılarının devamını dilemek…

250 kongreye katılımda bulunan yabancı ziyaretçi sayısı

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlileri de, kongreye renk katan gruplar arasındaydı.

“Liderler Paneli” sonrasında sektöre emekleri büyük olan isimlere ödülleri takdim edildi.

ORTAK BİR MASADA ÇÖZÜM ARAMAK BİR ŞANSTI Joel G. Newman Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu (IFIF) Başkanı

Üyesi Dr. Reinder Sijtsma moderatörlüğünde “Piyasa & Ticaret” ana başlığı altında, Türkiye Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Rabobank Çiftlik İşletme Sermayesi Küresel Finans Baş Yöneticisi, Genel Müdür Matthjis Mondria, Cargill Kıdemli Portföy Yöneticisi Michael Ricks, Küresel Kamu ve Devlet İlişkileri Yetkili Müdürü Dr. Marcos Jank ve SÜTAŞ A.Ş. Genel Müdürü Muharrem Yılmaz sunumlar gerçekleştirdi. IFIF’in misyonlarının arasındaki ana unsurlardan bir diğeri ise dengeleyici bir çerçevede adil bir küresel rekabet ortamı oluşmasına destek olmak; pazar erişimini kolaylaştırmak ve yem & hayvancılık sektörünün rekabet gücünü desteklemektir. Piyasa & Ticaret oturumu ile “Herkes için eşitlik ve refah” ana teması kapsamında, mevcut küresel piyasa ve ekonomik koşulların durumunun tespitinin yanı sıra dinleyiciler ile kısa ve orta

İNFOVET 104-105

vadede yem, gıda, gıda ürünleri ve perakende satış konusunda değerlendirmeler yapıldı. Oturumda ayrıca, 2050 yılına kadar 9 milyar insanı beslemek için gerekli sürdürülebilir, güvenli ve ekonomik hayvansal protein kaynaklarını sağlamak için, küresel anlamda nasıl adil bir yem ve gıda ticareti yapılabilir, koşullar nasıl kolaylaştırılabilir ve piyasa önündeki engeller nasıl kaldırılabilir soruları incelendi ve cevaplar arandı.

KÜRESEL DÜZENLEMELER & YEM TİCARETİNİN KOLAYLAŞTIRILMASI Kongrenin üçüncü oturumu, Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu (IFIF) Başkanı Joel G. Newman moderatörlüğünde gerçekleştirildi ve FAO Çiftlik Hayvanları Üretim Yetkilisi Daniela Battaglia, Gıda Standartları Komisyonu Kıdemli Yetkilisi Dr. Annamaria

Bu etkinliğin Türkiye için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan ülke, kendisini küresel pazara tanıtma ve buradaki uluslararası temsilciler sayesinde küresel pazarın bütün önemli gelişmelerini değerlendirme fırsatı buldu. Diğer taraftan ise Türkiye ile işbirliği yaparak dünyadaki bütün pazarlara ulaşmamız ve sürdürülebilir bir küresel ticari ağ oluşturmamız için ortak bir masa etrafında oturmamız bizim için de çok büyük bir şans ve şerefti.

47 kongrede AÇILAN toplam firma STANdı sayısı

KONU KANATLI

M. Ülkü Karakuş ve Mehmet Danış, IFIF Başkanı Joel G. Newman’a katkılarından dolayı ödülünü sundu.

Hep bir ağızdan “Herkes için eşitlik ve refah” denildi ve bir sonraki kongrede görüşmek üzere katılımcılar selamlandı.

Bruno, Costa Rica Hayvan Yemi Kontol Dairesi Müdürü Mauricio Najera ve Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Bitki ve Bitkisel Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanı Muharrem Selçuk sunumlar gerçekleştirdi. IFIF’in misyonlarının arasındaki ana unsurlardan bir tanesi de dengeleyici bir çerçevede adil bir küresel rekabet ortamında pazar erişimini kolaylaştırmanın; yem ve hayvancılık sektörlerinde rekabet gücünü desteklemenin yanı sıra uluslararası standartların ve küresel denkliğin benimsenmesini teşvik etmektir. Küresel Düzenlemeler & Yem Ticaretinin Kolaylaştırılması oturumunun temel amacı da, bu amaç doğrultusunda küresel yem düzenlemelerinin nasıl adil bir platformda yürütülebileceği ile ilgili güncel çalışmaları ve yaşanan sorunları ele almaktı. Yem ve gıda güvenliği, küresel gıda zincirinin temelidir ve bu oturumda hayvan yemleri ile ilgili tehlikelere ilişkin çalışmaları sunulmasının yanı sıra Uluslararası Gıda

İNFOVET 106-107

Standartları (Codex Alimentarius) çerçevesinde güncel değerlendirmeler de ele alındı. IFIF’in organizasyon olarak üzerinde durduğu bir başka konu olan, “yem ve gıda üretiminin artışı ile birlikte, küresel anlamda adil bir ticaret alanı oluşturmak” ile ilgili de dinleyicilerle önemli bilgiler paylaşıldı. Son olarak, Gıda ve Kontrol Müdürlüğü Bitki ve Bitkisel Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanı Muharrem Selçuk, bölgenin hem yem hem de hayvansal proteinler konusunda önemli bir ithalat ve ihracatçısı pozisyonunda olan Türkiye’nin, yem ve gıda güvenliği ile ilgili karşı karşıya olduğu bazı zorlukları anlattı.

YEM VE GIDA ZİNCİRİ BOYUNCA BİYOGÜVENLİK Kongrenin dördüncü oturumu, FEFAC Genel Sekreteri Alexander Döring tarafından gerçekleştirildi ve OIE Uluslararası Ticaret Departmanı’ndan Dr. Gillian

Myirea, İsviçre Tarım Federal Ofisi (FOAG) Genel Müdür Yardımcısı Dr. Eva Reinhard, AFIA Kalite ve Ruhsatlandırma Müdürü Dr. Henry Turlington, IFIF Küresel Hayvan Besleme Programı Kurulu Başkanı Dr. Daniel Bercovici ve Tecaliman Araştırma Merkezi Genel Müdürü Fabrice Putier sunumlar yaptılar. Kongrenin bu oturumu ile potansiyel beslenmeyle ilgili tüm bu güncel küresel risk değerlendirmelerine farklı bir bakış açısı sağlanması amaçlandı. FAO, OIE ve WHO’nun raporlarında ve bölgesel risk değerlendirmelerinde vurgulandığı üzere, iklim değişikliği, küresel hareketler ve ticaret akışların neden olduğu hayvan hastalıklarının yayılımı, biyoterörizm tehditleri ve hızla değişen hayvansal protein kaynakları, yem ve gıda zinciri boyunca biyogüvenlik konusunda yeni zorluklara neden olmaktadır. Bu oturumda, biyogüvenlik konusunda uzman bilim ve endüstri uzmanları, hem

sektörel hem de bireysel üretim düzeyinde, etkili biyogüvenlik önlemlerinin ve gıda zinciri boyunca en iyi pratiklerin nasıl geliştirilebileceği konusunda görüşlerini ve deneyimlerini aktardılar.

TECRÜBELER IŞIĞINDA YENİ HAYVAN BESLEME YAKLAŞIMLARI Kongrenin son gününde sunumlar ve workshoplar son hızla devam etti. Üçüncü günün son oturumu, IFIF Küresel Hayvan Besleme Programı Kurulu Başkanı Dr. Daniel Bercovici tarafından yapıldı ve Fransa Ulusal Tarım Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Jean Noblet, Schothorst Feed Research Ruminant İş Geliştirme Müdürü Dr. Rolf Speelman, Prod. Wisconsin Üniversitesi’nden Dr. Glen A. Broderick, Ghent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Richard Ducatelle ve Hindistan Ulusal Süt İneği Geliştirme Kurulu Başkanı Dr. M. R. Garg başarılı sunumlar gerçekleştirdiler. Hayvan besleme konulu bu oturumun amacı, çiftlik/yem fabrikası gelirlerini artırmak için yem fabrikası yetkililerine, hayvan besleme alanında yeni metot ve teknikleri tanıtarak yardımcı olmaktı. Bu nedenle, konuşmacılar sunumlarında sadece akademik sunular yapmadılar, çalıştıkları konular ile ilgili tecrübe ve yeteneklerini, veri ve bulgular ışığında dinleyicilere sundular.

SEKTÖREL İNOVASYONLAR VE AR-GE ÇALIŞMALARI İnovasyon ve Ar-Ge ana başlığı ile moderatörlüğünü Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü’nün yaptığı kongrenin son sunumunun konuşmacıları, Kansas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Charles Stark, North Dakota State Üniversitesi Hayvan Bilimleri Departmanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kendall Swanson, Wageningen Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Marinus van Krimpen, Orffa İş Geliştirme Müdürü Arno van der Aa ve Missouri Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nicholas Kalairzandonakes idi.

İNFOVET 108-109

SEKTÖRE DOKUNMA FIRSATI YAKALADIK Kongrenin “Herkes için eşitlik ve refah” mottosu ve IFIF’in daha çok üreten ve daha az tüketen sürdürülebilir, satın alınabilir ve ekonomik bir şekilde dünyayı besleme vizyonu dikkate alınarak, çiftlik girdilerini ve yem & gıda sanayinin karlılığını artırmanın yanı sıra tüm dünya için önem arz eden artan küresel protein talebini karşılamak için kullanılması gereken bilim araçlarının ve yeni teknolojilerin tartışıldığı bir oturum gerçekleştirildi. Bu hedeflere ulaşabilmek için, yem ve hayvancılık sektörüne inovasyon ve yeni teknolojiler sunarak, özellikle gelişmekte olan ülkelerin yaşam standartlarının ve buradaki çiftçilerin durumlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda son oturumda, yem ve gıda zinciri konusunda uzman, düzenleyici ve karar verici otoritelerden sığır beslemedeki son gelişmeler, alternatif protein kaynakları, yem katkı maddelerindeki inovasyonlar ve GDO’lu bitkisel üretimler üzerine gelişmeler ele alındı.

Sektörde adımızı yeni yeni duyurmanın heyecanı içinde olduğumuz bir dönemden geçiyoruz ve bu nedenle 5. si düzenlenen Uluslararası Gıda ve Yem Kongresi’ne katılmak ve sektör temsilcileriyle bir araya gelmek bizler için önemliydi. Sektöre yeni giriş yapmış olmamıza rağmen ürün kalitemiz ve çözüm odaklı çalışmalarımız sayesinde kendinden emin hızlı adımlarla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kongrede birçok sektör paydaşımızla bir arada olup konuşma fırsatı yakaladık. Firmamız ve ürünlerimiz hakkında detayları bilgiler verdik. Türkiye yem sanayisi hızla büyüyen bir sektör; bu büyümede RDM olarak katkı sahibi olmayı hedefliyoruz. Ürünlerimiz ve firma tecrübemizin farklılık yaratacağına inancımız tam. Bu organizasyonun başarısında emeği geçen Türkiye Yem Sanayicileri Birliği yönetimini tebrik ederim.

KONU KANATLI

FEFAC (Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu - European Feed Manifacturers’ Federation) Başkanı Ruud Tijssens

Türkiye, büyük gelişmelere imza atıyor Türkiye’deki yem endüstrisinin büyük fırsatlarla karşılaşma olanağı yakaladığını düşünen Ruud Tijssens, harika bir atmosferde kendilerine ev sahipliği yapmış olan TÜRKİYEM-BİR’e teşekkürlerini iletti.

FEFAC Başkanı Ruud Tijssens, Türkiye’nin coğrafi olarak bulunduğu konum neticesiyle, sektörel gelişim açısından çok büyük bir avantaj içerisinde olduğunu belirtti. Türkiye’deki gelişmeleri yakında takip ettiğinizi öğrendik. FEFAC standartları göz önüne alındığında, Türk yem endüstrisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Geçtiğimiz iki yıllık süreçten sonra gördüğümüz kadarıyla Türkiye yem sanayisi, yaşanan krizlere rağmen çok büyük gelişmeler yaşıyor ve iyi bir dönemden geçiyor. Sıkı ve sağlam bir yapıda olduğunu da, böylesine önemli bir organizasyona

İNFOVET 110-111

kendi ülkesinde imza atarak açıkça bizlere göstermiş oldu; yem ve gıda sektörünün ne kadar canlı olduğunu 5. Dünya Yem & Gıda Kongresi (GFFC) ile tüm katılımcılara kanıtladı. Kongrede yer alan firmaların çoğu Türk firması ve bunların bir kısmının makine imalat sektöründe bir kısmının ise yem katkı maddeleri sektöründe üretim yapan firmalar olduğunu görmekteyiz. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye’nin coğrafi olarak konumunu da, sektörel gelişim açısından çok büyük bir avantaj olarak değerlendirebilirim. Afrika, Asya ve Avrupa arasında bir köprü ve bunu çeşitli ülkeleri temsil eden katılımcıların geniş yelpazesinden de açıkça görebiliriz.

FEFAC’ı gelecekte tedbir almaya zorlayacak öngörüler nelerdir? Burada en büyük endişem, konuşmamda da belirttiğim gibi bu son terörist saldırılardan sonra Avrupa’nın duygusal olarak içe kapanması. Bu tabi sadece Avrupa için değil, dünya için de önemli bir sorun. Çünkü Avrupa’nın böyle bir davranış sergilemesi tüm dünyadaki yem ve gıda ticaretini de olumsuz etkilemektedir. Ticarette sadece fiyatlar önemli değildir, üretilen malların akışı da çok önemlidir. Sürdürülebilirlik ana başlığı altında gerçekleştirdiğimiz, benim de moderatörlüğünü üstlendiğim oturumundan da anlaşılacağı üzere, bu sorununun çözüme ulaşması için birbirimize ihtiyacımız var.

KONU KANATLI

KONU KANATLI

Prof. Glen BroderIck, kavramların çiftliklerde pratik çözümlere dönüşmesine yardımcı bilgiler sundu.

DSM’den uygulamada pratik çözümler Ajinomoto Eurolysine ve DSM Türkiye, 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi sırasında, ABD, Japonya ve Türkiye’nin önde gelen süt ineği araştırmacıları ve beslenme uzmanlarıyla ortak bir “Süt İneği Teknik Toplantısı” düzenledi.

AjInomoto EurolysIne ve DSM Türkiye, Antalya’da gerçekleştirilen 5. Dünya Yem ve Gıda Kongresi sırasında, başlıca konuları “Yemden Yararlanım”, “Doğru Yetiştiricilik” ve “Sürdürülebilirlik” olan bir toplantı düzenledi. Prof. Glen Broderick (Wisconsin Üniversitesi), dinleyicilere bazı temel konuları hatırlatarak başlangıç yapmış ve etkili süt ineği beslenmesi için, mikrobiyal protein sentezini maksimum düzeye çıkaran optimal bir rumen dengesi sağlanması ve bağırsakta sindirilen yem hammaddelerinin doğru olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Broderick, rasyonların gereksinimlere göre dengelenmesi için dünyada mevcut olan modelleri değerlendirmiş ve enerji rumendeki mikrobiyal protein üretimini maksimum düzeye çıkarmak için en önemli konu iken, amino asit profilinin de bağırsakta sindirilen by-pass yem hammaddeleri için anahtar niteliğinde olduğunu belirtmiş-

İNFOVET 116-117

tir. Prof. Broderick sözü diğer konuşmacılara bırakmadan önce nişasta katkılı yemlerin mikrobiyal protein oluşumunu stimüle ettiğini ve 2 temel amino asit açısından dengelenen bir rasyonla daha düşük ham protein düzeyleriyle ve azot kayıplarının azalmasıyla performansı koruyabildiğini gösteren çalışmaları yorumlamıştır. Yem maliyetlerinin azaltılmasına yönelik bir çözüm; AjiPro®-L Dr. Izuru Shinzato (Ajinomoto), ABD’de şu an çiftliklerde geçerli uygulamalara ilişkin örnekleri içeren konuşmasında, süt sığırları için amino asit beslenmesi konusuna yer vermiştir. Rasyonun metiyonin ve lizin açısından dengelenmesi, süt sığırı uzmanlarının çoğu için yaygın bir uygulamadır: Bu uzmanlar, yem hammaddelerini aminoasit profiline dayanarak seçmekte ve rasyonu, ham protein düzeyini incelemek yerine aminoasit gereksinimini karşılayacak

şekilde dengelemektedirler. Dr. Shinzato, Dr. Broderick’in sunumuna dayanarak rasyonda bir miktar boşluk bırakmak ve genç ineklerde rumen fermentasyonunu maksimum düzeye çıkaracak şekilde daha fazla esneklik sağlamak için konsantre ve korunan amino asit kaynaklarının kullanılmasını önermektedir. Son olarak rumende bir amino asitin korunmasını değerlendirmeye yönelik başlıca kriterleri (% Biyoyararlanım = rumen koruması + intestinal sindirilebilirlik, in vivo ve in vitro değerlendirme, rasyonda ve premiksteki stabilite...) ve rumende korunan lizin olan AjiPro®-L ile biyoyararlanım ve stabilite açısından ABD’deki diğer korunan lizinlere kıyasla daha üstün sonuçlar elde edildiğini gösteren Miner Enstitüsü ve Minnesota Üniversitesi’nin yürüttüğü bazı bağımsız çalışmaları sunmuştur. AjiPro®-L, azot verimliliğinin arttırılması ve yem maliyetlerinin azaltılmasına yönelik bir çözüm olarak artık Türkiye pazarına da sunulmaktadır. Son olarak, Prof. Gençoğlu, süt ineklerinde yemden yararlanma ve nişasta sindirimi ile ilgili Amerika’da yaptığı çalışma hakkında bilgi verdi. Düşük nişasta içeren rasyonlara olan ilgi artıyor Süt sığırı işletmelerinde yemden yararlanma kavramı her geçen gün giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Temel olarak yemden yararlanma kavramı her kg kuru madde tüketimi için üretilen süt miktarıdır. Süt sığırı işletmeleri için ideal olan değer 1.5 ve üstüdür ancak bu değerin 1.4’ün altında olması yemden yararlanmayı azaltmaktadır. Bu nedenle çiftlikler rasyonlarındaki bütün besin maddelerinin sindirimini artırmak ve dolayısıyla yemden yararlanma oranlarını artırmak hedefindedirler. Süt ineği rasyonlarındaki optimum nişasta seviyesi tam olarak tanımlanmamakla birlikte, toplam karma rasyonlar için kuru madde esasına göre yaklaşık % 24-27 arasında olması tavsiye edilmektedir. Ancak dünyada tahıl fiyatlarının sürekli yükselmesi, süt ineği rasyonlarında düşük nişasta içeren rasyonlara olan ilgiyi de artırmıştır. Bazı araştırmacılar süt ineği rasyonlarında mısır yerine düşük nişastalı yan ürünlerin veya yüksek lifli yemlerin kullanılmasının mümkün olabileceğini belirtmektedirler. Süt ineklerinde nişastanın toplam sindirilebilirliği çok değişken olup; % 70 ile % 100 arasında değişmekte-

Amilaz, ekonomik performans için potansiyel bir fırsat Araştırmanın başlangıcında, ortalama 51 ± 22 laktasyon gününe sahip, 643±49 kg canlı ağırlığında toplam 36 baş Siyah Alaca ırkı süt ineği rastgele 3 gruba ayrılmıştır. Bütün inekler araştırmanın ilk üç haftasında normal nişastalı rasyonla beslenmiş, ardından 12 hafta boyunca kendi gruplarına ait rasyonları tüketmişlerdir. Buna göre, normal nişastalı toplam karma rasyon (NN-) amilaz enzimi ilave edilmemiştir. Düşük nişastalı rasyonlar ise mısır yerine soya kabuğu kullanılarak formüle edilmiş; enzimsiz (DN-) ve enzimli (DN+) olarak ineklere yedirilmiştir. Sıvı formda bulunan amilaz enzimi (RumiStar, DSM Switzerland) DN+ TKR için 300 KNU/kg dozunda olacak şekilde ayarlandı. Yaptığımız bu araştırmanın sonucuna göre; nişasta düzeyi düşük süt ineği rasyonlarına amilaz enzimi ilavesinin, tüketilen yemden yararlanma oranının daha yüksek olmasından dolayı ekonomik performansın iyileşmesi için potansiyel bir fırsat sağlayabileceği kanısına varılmıştır. İneklerin laktasyon performansına ait veriler Tablo 1’de, yemden yararlanma grafiği ise Şekil 1’de sunulmuştur.

Şekil 1. Haftalık olarak her kg KMT için üretilen süt verim ortalaması (Hafta için önemlilik derecesi P < 0.001, uygulama x hafta interaksiyonu için ise P < 0.05 bulunmuştur) 2,1 NNNN-: Enzim içermeyen normal nişastalı rasyon

2 kg süt / kg KMT

dir. Bu kapsamda dışkıdaki nişasta miktarı toplam nişasta sindirilebilirliği için bir indikatör olarak kullanılabilir. Çünkü dışkıdaki nişasta miktarı ile süt verimi arasında negatif bir korelasyon bulunmaktadır. Yani dışkıdaki nişasta miktarı arttıkça süt verimi azalmaktadır. Ancak nişastanın toplam sindirilebilirliği; yemin partikül büyüklüğü, işleme metodu, biçim ve depolama şekli, nem içeriği ve endosperm tipinden etkilenmektedir. Dolayısıyla süt sığırı beslenmesinde bütün besin maddeleriyle birlikte nişasta sindirimini iyileştirerek yemden yararlanma oranını artırmak inek beslemede temel hedefler arasında yer almaktadır. Nitekim son yıllarda ineklerde nişasta sindirimini artırmak için rasyonlarda ekzojen amilaz enzimleri kullanılmaktadır. Biz de bu konu ile ilgili bir araştırma yürüttük, araştırmamızın amacı; amilaz enzimi içermeyen yüksek nişastalı rasyonlar ile amilaz enzimi içeren düşük nişastalı rasyonların süt ineklerinde besin maddesi sindirilebilirliği, laktasyon performansı ve yemden yararlanma üzerine olan etkilerini incelemekti.

1,9 DN-

1,8

DN-: Enzim içermeyen düşük nişastalı rasyon

1,7 1,6 1

2

3

4

5

6 7 Hafta

8

9

10

11

12

DN+ DN+: Rumistar içeren düşük nişastalı rasyon

Tablo 1. Uygulamanın ineklerde laktasyon performansı ve kuru madde tüketimi üzerine etkisi Özellik

NN-1

DN-2

DN+3

SHO4

NN- x DN-

NN- x DN+

DN- x DN+

- - - - - - - (P Birçok mitolojik figürde izlerine rastlanan, > Sağlık Bilimlerinin üç önemli alanından (tıp, diş ve veteriner) birinde bulunan, > Başlıca görevi, resmen ve bilimsel anlamda “duygulanabilen canlılar” olarak kabul edilmiş hayvanlarımızı hastalıklardan korumak ve tedavi etmek olan, > Tarihimizde önemli işler üstlenmiş, sayısız meslek şehidi vermiş ve içinden şairler, önemli şahsiyetler, kahramanlar ve bilim insanları çıkaran, > 200’den fazla insana bulaşabilen hastalıklarla ve mesleki risklerle her gün burun buruna yaşayan, > İnsan sağlığının en fazla tehlikede olduğu zamanlarda, kuş gribi ve domuz gribi gibi bulaşıcı hastalıklarla sahada birebir mücadele eden, > “Yemden çatala kadar” hayvansal gıdaların sağlık ve hijyen zincirinden sorumlu ama yetkileri kısıtlı, > “Tam zamanlı değil tüm zamanlı “, bayram ve tatil demeden çalışmak zorunda olan, > Yaşamın zorluklarının en fazla olduğu kırsalda fedakarca görev yapan, > Haftasonlarında çocuklarına çok az vakit ayırma fırsatı yakalayabilen, > Uykunun en tatlı anında uyandırılan, > Güvenliğinin en fazla riskli olduğu saatlerde kar, kış ve tipide ahırda hayvan kurtaran, > Yaşamsal giderleri, birçok mesleğe göre en fazla olan,

İNFOVET 128-129

> Uzun, zor ve yıpratıcı bir öğrencilik dönemi (5 yıl) geçiren, > Yaşamını insanlık yoluna adayacağına dair “And” içen, > 6343 sayılı kendine özgü kanunu olan, > Ama mesleki hakları değişik biçimlerde ve zamanlarda alınan ve/veya alınmaya çalışılan, > Mesleki unvanını bile uzun yıllar mücadeleden sonra zar zor bir statüye kavuşturmuş olan, > Mesleki kazanımlarını kaybetmemek için en fazla enerji harcamak zorunda kalan, > Özlük hakları ve diğer mesleki haklarının verilmesinde kendisine en fazla cimri davranılan mesleğe mensup olan, > Mesleki olarak mecliste en az temsil edilme şansı yakalamış olan (24. dönemde dört, 25. dönemde sadece bir defa), > Bürokratik alanda hak ettiği kadar meslektaşı olmayan, > Şimdilik işsizlik sorunu yok gibi görünse de, yakın gelecekte yüz yüze gelme ihtimali yüksek olan, > Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde en fazla önemsenen meslek mensupları arasında iken ülkemizde hak ettiği prestije henüz kavuşamayan, > Tüm bunlarla birlikte, “Sosyal ve mesleki dayanışma etkinliği yılda bir güne sığdırılarak geçiştirilen“ kişidir “Veteriner Hekim”...  Bu duygu ve düşünce ile tüm veteriner hekimlerin “Dünya Veteriner Hekimleri Günü”nü kutlar saygılarımı sunarım.

2006- 2012 yılları arasında üç dönem KarsArdahan-Iğdır Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası Başkanlığını yürütmüş olan Prof. Dr. Yavuz Öztürkler’in, alanı ile ilgili çok sayıda bilimsel araştırma makalesi, iki adet kitapta bölüm yazarlığı ve farklı konularda yayınlanmış iki adet kitabı bulunmaktadır. Çeşitli dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı yapmakta olan Öztürkler’in mesleğimize olan katkısı çok büyüktür.

KONU KANATLI

Oğuz KIYAK Evonik Teknik Satış Müdürü

Kreatin, enerji metabolizmasında merkezi öneme sahip bir bileşendir. CreAMINO® ise bu farklındalık ile ortaya çıkmıştır.

Fitaz ilaveli broyler rasyonlarında ® CreAMINO ’nun enerji etkisi Enzimler broyler yemlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı fitaz ilavesi yapılmış bir broyler rasyonu ile beslenen broylerlerde CreAMINO®’nun enerji tasarrufu etkisinin belirlenmedir. Çeviri: Oğuz KIYAK - EvonIk Teknik Satış Müdürü

> Fitaz ilaveli standart broyler rasyonlarının enerjileri 50 kcal/kg azaltılıp CreAMINO® ilave edildiğinde (600 g/ton) kontrol grubuna nispetle 100 gram, negatif kontrol grubuna nispetle ise 204 gram daha iyi canlı ağırlık oraya koymuştur. > Enerjisi azaltılıp CreAMINO® ilavesi yapılmış deneme grubu kontrol grubuna nispetle 2 puan, negatif kontrol grubuna nispetle ise 10 puan daha iyi FCR değeri göstermiştir. > CreAMINO® ilaveli grubun elde ettiği kazanç kontrol grubuna göre 4.73 €/100 broyler daha fazla olmuştur.

İNFOVET 130-131

Giriş ve Amaç Kreatin, tüm insan ve hayvanlarda doğal olarak oluşan bir madde olup, kas hücreleri başta olmak üzere enerji metabolizmasında merkezi öneme sahip bir bileşendir. CreAMINO®, bir kreatin ön maddesi olan guanidinoasetik asidi % 96 oranında içerir ve enerji metabolizmasını pozitif şekilde etkiler. CreAMINO® ilavesinin başlıca etkileri: FCR’ı iyileştirmesi ve ağırlık artışını olumlu yönde etkilemesidir. Bunun yanı sıra CreAMINO®’nun broyler rasyonlarında belirli bir enerji eksikliğinin üstesinden

gelmek için kullanılabileceği defalarca kanıtlanmıştır. Standart yem ile karşılaştırıldığında enerjinin 50 kcal/kg azaltılmıası CreAMINO® ilavesi ile telafi edilebilir. Enzimler broyler yemlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle fitaz enziminin kullanımı standart bir uygulama olarak kabul edilmektedir. Enzim üreticileri de ürünleri için besin maddesi matriksi vermektedirler. Çoğunlukla enzimin CreAMINO® gibi hatta daha yüksek miktarda enerji tasarrufu sağladığını iddia etmektedirler. Bu yüzden fitaz içeren enerjisi azaltılmış bir rasyona CreAMINO® ilavesinin hala yukarıda tarif edildiği kadar etkin olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır. Bu çalışmanın amacı fitaz ilavesi yapılmış broyler rasyonu ile beslenen broylerlerde CreAMINO®’nun enerji tasarrufu etkisinin belirlenmesiydi. Bu çalışma; Romanya Timisora’da bulunan Banat Tarımsal Araştırmalar ve Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirilmiştir. Deneme Dizaynı Toplamda 240 adet günlük yaşta Ross 308 erkek civciv tesadüfi olarak; on tekerrür ve her tekerrür 8 civciv olacak şekilde üç ayrı muamele grubuna dağıtılmıştır (Tablo-1). Broylerler başlatma, büyütme ve bitirme olacak şekilde sırasıyla 1 -10 gün, 11-24 gün ve 25-36 gün üç fazda beslenmiştir. Rasyonlar Evonik tavsiyelerine göre formüle edilmiştir (Evonik 2012). Enerji ve SID bazında amino asitler de dahil olmak üzere diğer tüm besin maddeleri bu öneriler ile uyumludur. CreAMINO® ilaveli deneme grubunda (II.grup) ve negatif kontrol grubunda (III. grup) enerji 50 kcal/kg azaltılmıştır. Yemlerde hesaplanan ve analiz edilen değerlere ait parametreler Tablo 2a, 2b ve 2c’de gösterilmiştir. Muameleler arasında amino asit seviyeleri yem formülasyonu hesaplamaları ile eşleşmiş ve kesinlikle benzer düzeyde çıkmıştır. Yem tüketimi ve canlı ağırlık (CA) her besleme dönemi sonunda kaydedilmiştir. Yem dönüşüm oranının (FCR) yanı sıra ortalama

günlük canlı ağırlık artışı (CAA) ilgili fazlara göre hesaplanmıştır. Ölümler tüm çalışma boyu kaydedilmiş ve ölüm oranı hesaplanmıştır. İstatistik hesaplamalarda ANOVA testi kullanılmıştır. Tartışma ve Sonuç Araştırmada elde edilen kesim performansı ve canlı performans parametreleri Tablo 3’te görülmektedir. Ölüm oranı %0.75 gibi oldukça düşük bir seviyede olmuştur ve muamele grupları arasında bir fark gözlenmemiştir. Besleme muameleleri yem tüketimi üzerinde etkilidir. Kontrol grubunda yem tüketimi yaklaşık 3,200 gram olmasına karşın, CreAMINO® grubunun yem tüketimi yaklaşık 130 gram daha fazla olmuştur (p Hastalıkların tanısı ve izleme araçları > Mevcut ve geliştirilmekte olan yeni vektör aşılar > Aşı uygulama yöntemleri ve Merial’in aşılama ekipman çözümleri > Kuluçkahanelerin otomasyon ve yönetim teknikleri > Sürü yönetimi, temizlik & dezenfeksiyon Barcelona’da keyifli anlar yaşandı Merial Global Kanatlı Forumunda aynı zamanda, sürülerin halen iki yaygın tehdit edici immünosüpresif hastalık olan Marek hastalığı ve Gumboro hastalığına karşı korunmasında kullanılan Merial’in öncü ürünü VAXXITEK® HVT+IBD vektör aşısının 10. yıldönümü de kutlandı. VAXXITEK® HVT+IBD Merial’in öncü VTS (Aşılama Teknolojisi ve Hizmetleri) ekipleri tarafından desteklenen ürünlerinden biridir. Dünya çapında yayılmış bu saha uzmanları kuluçkahane ve çiftliklerde müşterilerle yakın çalışmakta ve sürü sağlığı ve üretkenliğini yönetmeye yardımcı olacak ekipman, destek, denetim ve eğitim sağlamaktadır. Türkiye’den entegrasyonların üretim departmanlarındaki teknik kadrolardan oluşan delegasyon forumdan arta kalan sürelerde Barcelona’nın tarihi ve turistik yerlerini ziyaret ederek keyifli vakit geçirdiler. 

KONU KANATLI

Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu’ya, katkılarından dolayı plaket takdim edildi.

Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner, açılış konuşmasında kongrede emeği geçen herkese teşekkürlerini iletti.

Kongre programı SEVBAT Başkanı Ramazan Emre Atalay’ın kendilerinden desteklerini esirgemeyen isimlere teşekkürü ile başladı.

SEVBAT ile öğrencilere zengin uygulamalı eğitim seçenekleri Selçuk Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Topluluğu tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı bu sene de büyük ilgi gördü.

Bu yıl SEVBAT tarafından ikincisi düzenlenen Uluslararası Veteriner Hekimliği Çalıştayı’nda 13 farklı alanda, alanında uzman eğitimciler tarafından uygulamalı eğitimler verildi. Eğitime Kosova’dan 20 kişi, Pakistan’dan 1 kişi ve yurt içinden 180 kişi olmak üzere toplamda 210 kişi organizasyonda yer aldı. Etkinlik, 5 Mayıs günü Konya’nın sembolü olan Mevlana’ya yapılan gezi ile başladı. Ardından İstiklal Harbi Şehitliği ve Konya Tropikal Kelebek Bahçesi ziyaret edildi. Bu gezilere özellikle Kosova’dan katılan öğrencilerin ilgisi

İNFOVET 144-145

büyük oldu. Gezinin ardından Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi çiftliğine götürülen öğrenciler burada Prof. Dr. Behiç Coşkun tarafından verilen “Koyunlarda Rezidüel Yem Tüketimi ile Damızlık Seçimi” ve Doç. Dr. Esat Sami Polat tarafından “Türkiye Coğrafyasında Alpaka Yetiştiriciliği” eğitiminden sonra ilk gün son bulmuş oldu. Dolu dolu geçen bir organizasyon Organizasyonun üçüncü gününde Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi ve çiftliğinde alanında uzman eğitimciler tarafından

Öğrencilerin tartışmalara katılımını sağlayarak, bilimsel çalışma yapmaları yönünde teşvik edici olmayı hedefleyen SEVBAT, Bu yıl da başarılı bir etkinliğe imza attı.

KONU KANATLI

Uzmanlardan merak edilen ilginç bilgiler

eğitimler verildi. Bu kapsamda; Prof. Dr. İsmail Şen tarafından “Buzağı Bakımı ve Hastalıklarına Güncel Yaklaşımlar” çalıştayı, Prof. Dr. Celal İzci tarafından, “Süt Sığırlarında Ayak Hastalıklarına Güncel Yaklaşımlar, Tırnak Bakımı ve Kesimi“ çalıştayı, Prof. Dr. Mustafa Arıcan tarafından yurtdışından gelen öğrencilere verilen “Radiology: Principles of Radiological Interpretation” çalıştayı ve yine yurtiçindeki farklı veteriner fakültelerinden gelen öğrencilere verilen “Röntgen Çekimi ve Yorumlama Prensipleri” çalıştayı, Prof. Dr. Hüseyin Erdem tarafından “Rektal Muayene” çalıştayı, Prof. Dr. Kürşat Turgut tarafından “Ekokardiyografi” Çalıştayı, Prof. Dr. Nurettin Gülşen tarafından ”Süt İneklerinde Geçiş Dönemi Beslenme Hastalıkları ve Beslenme Üreme İlişkileri“ çalıştayı, Prof. Dr. Uğur Uslu tarafından “Pet Hayvanlarında Paraziter Hastalıklar ve Maggot Terapi” çalıştayı, Prof. Dr. Fatih Hatipoğlu ta-

İNFOVET 146-147

rafından “Pet Hayvanlarında Tümörler Ve Tanı Yöntemleri” çalıştayı, Prof. Dr. Behiç Coşkun tarafından “Rasyon Proglamlama ve Program Kullanım” çalıştayı, Doç. Dr. Alper Yılmaz tarafından “Av Köpekleri Yetiştiriciliği ve Eğitimi” çalıştayı, Doç. Dr. Numan Bucak tarafından “Floresans Mikroskobu ve Basit Yöntemlerle Motilite Tayini ve Sperm Dondurma” çalıştayı, Doç. Dr. Kaan Tekinşen tarafından “Dondurma Üretim Teknolojisi” çalıştayı verildi. Eğitimlerin ardından Hilton Garden Inn’de verilen gala yemeğinde eğitim veren hocalara plaketleri takdim edildi. Daha sonra Grup Kaşıks danslarıyla, Grup Nevermind şarkılarıyla misafirlere eğlenceli anlar yaşattı. 8 Mayıs Pazar günü yapılan Beyşehir gezisi, yat turu ve Uzman hocalar tarafından verilen Yaka Manastırı’nda yapılan uygulamalı eğitimler barbekünün ardıdan orgaöğrenciler tarafından nizasyon sona erdi.  ilgi ile karşılandı.

Organizasyonun ikinci gününde uzman veteriner hekimler tarafından konferanslar verildi. Program SEVBAT Başkanı Ramazan Emre Atalay ve Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güner’in açılış konuşmalarıyla başladı. Ardından sırasıyla Hasvet Genel Koordinatörü Veteriner Hekim Hidayet Şimşek, Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, Petical Hayvan Hastanesi Başhekimi Veteriner Hekim Orhan Özbaba, Egzotik Hayvan Veteriner Hekimi Gözde Çetin Kasap, Yenicağ Ecza Deposu Yönetim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci, Veteriner Hekim Mehmet Ziya Bağcık, Anadolu Damızlık Yönetim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Hakan Konya ve Türkiye Jokey Kulubü Eğitim Sorumlusu Veteriner Hekim Dr. Cihan Kumaş alanlarıyla ilgili bilgiler verdiler ve merak edilen soruları cevapladılar.

Çalıştaylarda 13 farklı alanda, kendi alanlarında uzman eğitimciler tarafından uygulamalı eğitimler verildi. Eğitimlere Kosova’dan ve Pakistan’dan da katılım gerçekleşti.

ADVERTORIAL

Yemler, hayvanlar tarafından etkin şekilde sindirilemediğinde, hem üretici hem de çevre için bir maliyet oluşturmaktadır.

Enzimlerin, yağlı tohumların NYOP yapısını nasıl parçaladığını ortaya koyan inovatif teknikler Başarıyla gerçekleştirilecek bir parçalama işlemi vücut ağırlığı artışında, yemden yararlanma oranında ve besin maddelerinin sindirilebilirliğinde iyileşmeler sağlayabilir. Yazı: Inge Knap, Global Category Manager Enzymes, DSM Beslenme Ürünleri, İsviçre

Performans artışının düşük maliyetler ile birlikte hayvan refahının geliştirilerek sağlanması, hayvancılık ile uğraşan çiftçiler üzerinde baskı oluşturmaktadır. Dolayısıyla yemlerin içerisinde bulunan besin maddelerinin biyo-yararlanımını arttırabilen bileşikler, hayvancılık ile uğraşan çiftçilerin çalışma şartlarını kolaylaştırmaktadır. DSM-Novozymes Global Feed Alliance’den Dr. Ninfa Rangel Pedersen, şu an yemlerin besin maddesi içeriğinin tüketimini kolaylaştıracak şekilde enzimlerin; yağlı tohum küspelerin nişasta yapısında olmayan polisakkarid (NYOP) yapılarını nasıl parçaladığını görselleştirmeye yönelik inovatif bir yöntem geliştiren ekibe liderlik yapmaktadır. Yemlerde kullanılan enzimlerin global

İNFOVET 148-149

yem pazarı için yılda 3-5 milyar ABD doları tasarruf sağladığı yönündeki yakın zamandaki tahminler ile birlikte Dr. Pedersen’in bulguları da global yem endüstrisi için önemli çıkarımlar olarak değerlendirilmektedir. Bitkisel protein kaynağı Hayvansal üretimde, 2001 yılından beri protein kaynağı olarak et ve kemik ununun kullanımını sınırlayan AB yasası nedeniyle, soya küspesinin (SFK) ve diğer bitkisel protein bazlı bileşenlerin üretimi için daha büyük bir pazar oluşmuştur. Yağın soyadan endüstriyel olarak ekstraksiyonu ile üretilen SFK, iyi kaliteli protein açısından zengindir; bu da SFK’nin bitkisel protein yemleri içerisinde global pazara ege-

men olacağı anlamına gelmektedir. Ancak ya yem bileşenleri sindirim sürecini engelleyen sindirilemeyen bileşenler içerdiğinden ya da bu hayvanlarda yemlerin temel bileşenlerini parçalayan spesifik enzimler bulunmadığından monogastrik hayvanlar, tükettikleri SFK’nin %50’si kadarını sindiremez. Yemler, hayvanlar tarafından etkin şekilde sindirilemediğinde bu hem üretici hem de çevre için bir maliyet oluşturmaktadır. Soya gibi bitkisel protein kaynakları, monogastrik türlerde toksik özellikleri olan serin proteaz inhibitörleri ve lektin gibi çeşitli antibesinsel faktörleri de içermektedir. Kanola (kolza tohumu olarak da bilinir), ayçiçeği ve palm çekirdeği gibi, soya da NYOP içerir. Monogastrik hayvanlarda bitki hücrele-

rinin duvarının kompleks yapısını parçalayabilecek endojen enzimler bulunmaması, yemlerin sindirimini ve besin maddelerinin emilimini etkileyebilir. Bu sebeple; yağlı tohum küspelerinin besleyici değerini etkileyen en önemli faktör muhtemelen bitkisel hücre duvarlarının yapısında bulunan sindirilemeyen, asidik ve nötral NYOP’lerdir. Anti-Besinsel Etkiler Sindirimi iyileştirmek ve NYOP’lerin anti-besinsel etkilerini gidermek amacıyla SFK’ye enzimler eklenebilir. Örnek olarak NYOP’yi parçalayan ve hem sıvı formda hem de kaplı termostabil (CT) formda bulunan bir doğal tip organizmanın (Aspergillus aculeatus) fermentasyonu yoluyla elde edilmiş hemiselülaz ve pektinazların benzersiz bir harmanını içeren yem katkı maddesi olan DSM’nin Ronozyme VP isimli ürünü ele alınabilir. Ronozyme VP’nin soyada bulunan NYOP’ler üzerindeki etkisi, DSM-Novozymes Global Feed Alliance ve Copenhagen Üniversitesi, Danimarka tarafından yürütülmekte olan bir araştırma projesinin konusudur. Dr. Pedersen liderliğinde yürütülen bu projede, Global Feed Alliance tarafından geliştirilen enzimlerin çeşitli tahıl ve protein kaynakları üzerindeki etkisi viskozite ölçümleri, NYOP analizleri, floresan mikroskobisi ve işaretleme teknikleri (hem antikor hem de histokimyasal boyama) kullanılarak araştırılmaktadır. Daha fazla besin değeri Dr. Pedersen ve ekibi, yem enzimlerinin yemden nasıl daha fazla besin değeri elde edilmesini sağladığını görselleştirmek için yeni bir in vitro teknik geliştirmiş ve bunun in vivo çalışmalarda hayvancılık performansını arttırdığı gösterilmiştir. Yemlere katılan enzimlerin nasıl etki gösterdiğine ilişkin bir dizi çarpıcı görsel yoluyla yem endüstrisinin daha iyi anlaşılmasını sağlaması bakımından bu inovatif yeni teknik oldukça ilgi görmektedir. Dr. Pedersen’in açıklamaları şu şekildedir: “Buğday, mısır ve arpa gibi en yaygın kullanılan tahılların hücre duvarlarının yapısı ve bileşimi kısmen iyi anlaşılmıştır. Soya, kolza tohumu ve ayçiçeği gibi protein kaynaklarının hücre duvarı yapısı çok daha komplekstir; bu yüzden bunlar henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu daha kompleks yapıların anlaşılmasıyla, bunlardan nasıl daha fazla besleyici değer elde edilebileceği

Şekil 1. Floresan mikroskobu kullanılarak çekilen resimler. A ve B’de enzim uygulamasından 0 saat ve 3 saat sonra sağlam bir soya tohumu dokusunun parafinden arındırılmış kalın kesitleri gösterilmektedir. C ve D’de ise enzim uygulamasından 0 saat ve 3 saat sonra soya küspesinin parafinden arındırılmış kalın kesitleri gösterilmektedir ( = 100 mm)

de öğrenilebilecektir.” Özünde, bu bitkilerin hücre duvarları pektin, selüloz ve hemiselülozdan (ksiloglukanlar ve mannanlar) oluşmaktadır. Bunların yapıları pektin içeriği bakımından farklılaşmakta olup SFK’de %6, kolza tohumu küspesinde %9 ve ayçiçeği küspesinde %5 oranında pektin bulunmaktadır. Dr. Pedersen’in açıklamaları şu şekilde devam etmektedir: “Yağlı tohum küspelerinin NYOP içeriğinin su bağlayıcı etkisinin fazla olduğu bilinmektedir. Bu özellik; bağırsaktaki viskoziteyi arttırır ve besin maddelerinin emilimini azaltır. Bu durum sonucunda ıslak altlık problemleri ile karşılaşılmaktadır.” “Tahıllarda bulunan arabinoksilanlara ve beta-glukanların broyler üretiminde ortaya çıkarabileceği viskozite sorunlarına son derece dikkat edilirken; şu ana kadar

bitkisel protein kaynaklarının pektin ve hemiselüloz içeriği ile bu yapıların kanatlı performansı ve altlık kalitesi üzerindeki etkilerine çok fazla değinilmemiştir.” En yüksek etkiyi elde etmek için NYOP’yi parçalayan enzimler kullanılacak ise; primer NYOP’lerin daha iyi anlaşılması gerekir. Bu da çeşitli bitki hücrelerinin duvarlarını oluşturan kimyasal yapının daha iyi kavranmasını gerektirir. Geleneksel bakış açısı, orijinal yağ ekstraksiyon sürecinin; hücre duvarının protein yapısını bütünüyle parçalayan çok zahmetli bir süreç olduğu yönündedir. Sonuç olarak, protein kaynaklarından daha fazla besin maddesi elde etmek için enzimatik yıkımın daha fazla olmasının bir ön gereklilik olmadığı öne sürülmüştür. Ancak Dr. Pedersen’in çalışması farklı bulgular ortaya koymuştur.

ADVERTORIAL

Renkli boyalarının kullanımı Dr. Pedersen’in inovatif yaklaşımı, enzim uygulamasından sonra pektinin çözünebilirliğini renkli olarak görselleştirmeye yardımcı olmak için boya kullanılmasını öngörmektedir. SFK’ye kıyasla soya kesitlerine daha yakından bakıldığında boyalar, soya küspesinde halen hücre duvarlarının bulunduğunu ve bitki hücrelerinin hücre duvarı yapısı içerisinde protein içerdiğini göstermeye yardımcı olacaktır. Önceden de belirtildiği gibi, monogastrik hayvanların bağırsaklarında NYOP’yi parçalayan enzimler bulunmaz. Bu yüzden SFK’nin sağlam bitki hücresi duvarlarında bulunan proteinin hayvanların bağırsaklarındaki proteazlara kolayca erişemeyeceği ve temel besin maddelerinin emiliminin azalacağı düşünülmektedir. Dr. Pedersen’in çektiği fotoğraflar floresan mikroskobu kullanılarak elde edilmiştir. Şekil 1’deki yoğun sarı-turuncu renk, histokimyasal boya olan Korifosfin O’nun asidik yapıdaki polisakkaritlere yönelik afinitesinden ileri gelmekte olup bu durum, soyanın hücre duvarı yapısında pektin bulunduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Korifosfin O ile gösterilen verileri desteklemek amacıyla pektik maddeler için yüksek afiniteli bir boya olan alsiyan mavisi kullanılmıştır. Eğer aynı numune tamamen çok bileşenli bir enzim ile inkübe edilirse, Ronozyme VP kullanıldığında 39°C’de üç saat içerisinde sarı-turuncu renk görülecek ve Korifosfin O ile yapılacak yeniden boyama işlemi sonrasında tekrar sarı-turuncu renk ortaya çıkmayacaktır; bu da pektinin parçalandığını işaret etmektedir. Hücre duvarı yapısının birden fazla pektinden oluştuğu bilinmektedir bu yüzden, özellikle ksiloglukanlar ve mannanlar olmak üzere hemiselülazları görselleştirmek için başka bir teknik gereklidir. Bu amaçla bir antikor bağlayıcı teknik kullanılmakta olup bu teknikte, numunede kırmızı sinyal olarak görülen antikorları vurgulamak için lif yapısı detaylı olarak incelenmektedir. Şekil 2’de mannan ve ksiloglukanlara karşı oluşan antikorlar ile renklenmiş SFK ile 39°C’de Ronozyme VP kullanılarak yapılan üç saatlik enzim inkübasyonundan sonraki SFK gösterilmektedir. Resim E’de, mannana karşı gelişen antikorlar ile işaretlenmiş SFK ve Resim

İNFOVET 150-151

Şekil 2. Mannan ve ksiloglukanlara karşı oluşan antikorlar ile renklendirilmiş soya küspesi ve 39°C’de Ronozyme VP kullanılarak üç saat enzim inkübasyonundan sonraki soya küspesi. Resim E’de, mannana karşı gelişen antikorlar ile işaretlenmiş SFK ve Resim F’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir. Resim G’de ksiloglukana karşı gelişen antikor ile işaretlenmiş SFK gösterilirken Resim H’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir ( =50 mm)

F’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir. Resim G’de ksiloglukana karşı gelişen antikor ile işaretlenmiş SFK gösterilirken Resim H’de enzim uygulamasından sonraki SFK gösterilmektedir. Böylece bu hemiselüloz liflerinin SFK’nin hücre duvarının bir parçası olduğu ve bunların ticari yem enzimleri kullanılarak parçalanmasının mümkün olduğu açıkça görülmektedir. Ayrıca protein kaynaklarının hücre duvarı yapılarının parçalanması için birden fazla enzimin gerekli olduğu da kanıtlanmaktadır. Performans İyileştirme Dr. Pedersen ve doktora öğrencisi Jonas Ravn’ın da dahil olduğu ekip; ticari olarak mevcut bir multi- enzim ürünü ile soya hücresi duvarındaki pektin ve hemiselülazların çözünürlüğünü ve yıkımını açıklamak için rasyonun lifi analizi, viskozite ölçümleri ve immünokimyasal mikroskobi tekniği kullanan ilk araştırmacılardır. Dr. Pedersen vardıkları sonucu şu şekilde ifade etmektedir: “Tekli ticari enzimler, SFK’nin kompleks hücre duvarı matrisini yıkıma uğratamamaktadır. Hücre duvarı bileşenlerinin çeşitliliğinden ve karmaşıklığından dolayı SFK içeren bir rasyonda bulunan NYOP’leri depolimerize etmek

için birden fazla karbohidrazdan oluşan kompleks bir bileşim gereklidir. “Başarıyla gerçekleştirilecek bir parçalama işlemi vücut ağırlığı artışında, yemden yararlanma oranında ve besin maddelerinin sindirilebilirliğinde iyileşmeler sağlayabilir. DSM-Novozymes/Copenhagen Üniversitesi ekibi olarak, global yem endüstrisi için umut vadeden bulgular elde etmek amacıyla bu alanda çalışmalara devam edeceğimizi umuyoruz.” Son birkaç sene boyunca Dr. Pedersen, dünya çapındaki pek çok konferansa katılmış ve ekibinin bitki hücresi duvarlarının NSP enzimleri ile nasıl parçalandığını gösteren görselleştirme teknikleri üzerine olan çalışmasını sunmuştur. Dr. Pedersen, araştırması için birkaç beyanda bulunmuş olup bunlardan sonuncusu yazarları arasında Jonas Laukkonen Ravn, Helle Juel Martens ve Dan Pettersson’un yer aldığı ve 15 Ağustos 2015 tarihinde Journal of Agricultural Science’de (Vol. 7, No. 9; 2015 ISSN 1916-9752 E-ISSN 1916-9760) online olarak yayınlanan “Viskozite Ölçümü, Lif Analizi ve Mikroskobi Yoluyla Soya Lifinin Enzimatik Çözünürlüğünün ve Parçalanmasının Gösterilmesi” isimli makale olmuştur.  Referanslar, yazardan talep edilebilir.

Global yem endüstrisi hızla büyüyor

İNFOVET 152-153

2016 araştırması ile kanatlı yeminin, toplam yem üretiminin % 46’ını oluşturduğu ortaya koyuldu.

Dünyadaki yem fabrikası sayısI

Net gelir arttıkça, tüketiciler hayvansal gıdalardaki proteine yönelik damak tadını geliştirdi ve son beş yılda yem endüstrisi bu isteği karşıladı. Alltech tarafından açıklanan 2016 Global Yem Araştırması sonuçlarına göre uluslararası yem tonajı geçen yıla kıyasla %1,5 artarak 995.5 milyon tona ulaştı. Bu artış 2011’de yayınlanan ilk Global Yem Araştırması sonuçlarının %14 arttığı anlamına geliyor. Son beş yılın eğilim analizleri çoğunlukla kanatlı, su ürünleri ve domuz yemi sektörlerindeki artışın baskın olduğunu ve üretimin Afrika, Orta Doğu, Latin Amerika ve Avrupa’da yoğunlaştığını gösterdi. Araştırmayı yürütmek için girişimde bulunan Alltech İnovasyon Departmanı yöneticisi Aidan Connolly konu hakkında şöyle demiştir: “Yem endüstrisi sağlıklı ekonominin barometresidir ve beş yıllık verilere göre ekonomik büyümenin diğer endekslerden daha isabetli olacağı tahmin edilmektedir.”

32.341

Alltech’in 130’dan fazla yem kuruluşunu ve yılda 32 binden fazla yem üreticisini ziyareti sonucunda ortaya koyduğu yem araştırması sonucunda küresel yem tonajının son 5 yılda % 14 arttığı saptandı.

2016 Yem Araştırmasından diğer kayda değer bölgesel ve tür istatistikleri ise aşağıdaki gibidir: > Avrupa’daki 5.545 yem fabrikası, Rusya’nın da katkılarıyla üretimi 2015’te geçen yıla kıyasla %22 arttırdı. Orta Doğu ise bölgedeki 719 fabrika ile üretimini %17 arttırarak 21.438 milyon tona çıkardı. Afrika, Asya Pasifik ve Latin Amerika sırasıyla üretimlerini % 5, 4 ve 3 arttırırken Kuzey Amerika sabit kaldı. > Su ürünleri bu yıl 35.47 milyon metrik tonla %5 azalmış olmasına rağmen Çin bunun

İNFOVET 154-155

Diğer %1

Aqua %4

Domuz %26

Pet %2

Büyükbaş %20

At %1

Kanatlı %27

% 6 artış gösteren kanatlı yem üretimi de dahil olmak üzere, global anlamdaki dalgalanmalar devam ediyor ve örneğin; ruminant yem ürerimi % 3 artış yaşarken, domuz yem üretimi % 2 düşüş gösteriyor.

Şekil 2. Yıllara göre küresel yem tonajı % 14 yükseliŞ

%14 artış

2011

2012

2013

2014

995.57

%2

871.00

980.12

% 2.1

954.20 960.42

% 0.7

Çin hala lider konumda 2016 araştırması, kanatlı yeminin önemli bir pazar payı olduğunu ve bu payın, toplam yem üretiminin yüzde 46’sını oluşturduğunu gösterdi. Broyler, yumurta, hindi, ördek ve diğer kümes hayvanları yeminden oluşan sektör, diğer tüm türlerden daha hızlı büyüdü. Bu yılın araştırması ayrıca global anlamda standart yem katkı maddesinin mısır ve soya fasülyesi olduğunu ortaya koydu. Dünyanın en büyük 10 yem üreticisi ise aynı kaldı. Bunlar sırasıyla, Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Meksika, Hindistan, İspanya, Rusya, Almanya, Japonya ve Fransa’dır. Yemde Rusya, Türkiye, Belarus ve Polonya’nın ortalama 13 milyon tonluk katkısıyla, bölgesel olarak Avrupa en büyük artışı gösterdi. Geçen yıldan %2 az olmasına rağmen, Çin hala, ülke genelinde 8.550 yem fabrikasında üretilen 179.930 milyon ton yemle lider yem üreticisi ünvanını elinde tuttu. Üç yılın dünya lideri, yem tonajının daha az sayıda yem fabrikasıyla ancak üretim artışıyla güçlendirileceğini bildirdi. Yem fabrikaları sayısı ile ikinci ve üçüncü en büyük pazar olan ABD ve Brezilya’da da azalış görüldü. Amerika Birleşik Devletleri 6.012 yem fabrikası ile (2014’te 6.718 idi) 172.730 milyon metrik ton ve Brezilya ise 1.556 yem fabrikası ile (2014’te 1.698 idi) 68.7 milyon metrik ton üretim yaptı. Connolly’e göre, yem üretimini daha az fabrikayla arttırmak birçok faktör tarafından yönlendirilmektedir. Çin’de daha az fabrika sahibi olmanın daha düşük maliyet, daha etkili izlenebilirlik ve daha kontrollü gıda güvenliği gibi yararlar sağladığı görülmüştür.

Şekil 1. Hayvan türlerine göre yem üretimleri

% 9.6

Global Yem Araştırması, 130’dan fazla yerel yem kuruluşu ve yılda 32.000’den fazla yem üreticisini ziyaret eden Alltech satış ekibinden gelen veriler birleştirilerek gerçekleştirildi.

2015

dışında kaldı. Bu durumun, özellikle son beş yıl içinde %19 büyüme gösterdiği belirtilen su ürünlerinin daha kesin veri toplanması ve spesifik olmayan azalışlar ile ilgili olduğu görülmektedir. At yemleri ise 2014’le kıyaslandığında %2 (8.22 milyon ton) azaldı. > Kanatlı yemi üretimi %5’lik artışla yükselişine devam etti. Şu andaki üretim miktarı 463.69 milyon metrik tondur. Ruminant yemi de %3’lük artış (201.36 milyon metrik ton) gösterirGlobal Yem Araştırması ken, evcil hayvan yemi ürekapsamında 130’dan timi de %4’lük artış (22.59 fazla yerel yem milyon ton) gösterdi.  kuruluşu ziyaret edildi.

alltech inovasyon departmanı yöneticisi aıdan connolly; “Alltech bu verilerin toplanması ve harmanlanmasının ne kadar zor olduğunu Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Yem Endüstrisi Federasyonu (IFIF) gibi gruplarla Roma’da yaptığı görüşmelerde kabul etmiştir. Ancak 2050 yılında 9 milyar nüfusa ulaşması beklenen gezegenimizde insanların beslenebilmesi için bu verilerin ne kadar değerli olduğunun da farkındadır. Beş yıllık bu yoğun çalışma şu anda sektörde elde edilebilecek en sağlıklı ve güvenilir verilerden oluşmaktadır.” Global Yem Araştırması, Alltech’in küresel çapta üretilen yem tonajı ve eğilimlerinin ölçümlemesine olanak sağlamıştır. Bu araştırma politikacılar, karar mercileri ve endüstri üyelerinin yaralanabileceği açık bilgi kaynağıdır.

Seksüel siklusların denetlenmesi östrus ve ovulasyon ile izleyen reprodüktif sürecin takibinde önem taşır.

Seksüel siklusun hormonal mekanizması İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da seksüel siklus sırasında ovaryumlardaki folliküler dinamik ile birlikte birçok folikül senkronize bir şekilde dalgalar halinde gelişir. Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver

İNFOVET 156-157

Hormonlar, vücuttaki iç salgı bezleri tarafından üretilip kan yoluyla vücudun diğer bölgelerine taşınan ve ilgili hedef organlarda biyolojik etkiler oluşturan organik tesirli maddelerdir. Etkiledikleri organlar üzerinde bir katalizör gibi çalışarak bazı fonksiyonların devamlılığını sağlarlar. Bu bakımdan eksiklikleri nedeniyle bazı hastalıklarda tedavi amacıyla kullanılabildiği gibi fizyolojik ve

farmakolojik etkilerinden dolayı hormonlarla ilgisi olmayan bazı hastalıkların tedavisinde de yararlanılır. Son yıllarda yapılan araştırmalar evcil hayvanlardaki hormon tedavisinin önemini ortaya koymuştur. Fakat bu tip tedaviler sırasında belli ve dikkate alınması gereken hususlar vardır: > Hayvanların hormonal tesirli maddelere karşı göstereceği reaksiyon ırk ve bireysel durumlara göre değişiklik gösterir.

Son yıllarda yapılan araştırmalar evcil hayvanlardaki hormon tedavisinin önemini ortaya koymuştur.

Etki alanları çok geniş olan pek çok hormon vardır. Döl verimini düzenleyen hormonlar genellikle hipotalamustan, hipofizden, gonadlardan ve plasentadan salgılanır.

> Genellikle lokal olarak etkilemezler. > Vücut sıvılarına karışırlar; özellikle kanla bütün organizmayı dolaşırlar. > Salgıladıkları bölgenin çok uzağındaki doku ve hücrelere özel etki yaparlar. > Belirli organ ve belirli endokrin bezler üzerine etkilidirler. > Belirli hücre veya organların işlevlerini ya stimüle etme ya değiştirme ya da inhibe etme yeteneği vardır. > Pek çok olguda bu bezler arsındaki etkileşim çok duyarlı geri tepki mekanizması ile hormon salgılanmasına veya azalmasına neden olacak şekilde gerçekleştirilir. Etki alanları çok geniş olan pek çok hormon vardır. Döl verimini düzenleyen hormonlar genellikle hipotalamustan, hipofizden, gonadlardan ve plasentadan salgılanır.

Seksüel siklusun hormonal düzeni Östrus belirtilerinin başlamasından hemen önce plazma östrojenlerinin (özellikle östradiol) düzeyinde ani bir yükselme görülür. Zirve, östrusun başlangıcında şekillenir ve daha sonra azalarak, ovulasyon anında bazal düzeye iner. Siklusun kalan kalan bölümünde anılan hormonun konsantrasyonu düşük ve dalgalı olup, altıncı çerçevesinde ikinci bir küçük zirve izlenir (folliküler dinamiğe bağlı olarak). Proöstrus evresinde östrojenlerin yükselmesi adenohipofizden LH

İNFOVET 158-159

salınımını artırır ve bu hormonun konsantrasyonu östrus belirtileri başladıktan kısa bir süre sonra zirvededir. Anılan yükselme dominant folikülün olgunlaşması, ovulasyon ve korpus luteumunun formasyonu için gereklidir. Siklus sırasında progesteron konsantrasyonundaki değişimler ise korpus luteumun fiziki değişiklikleri ile paralel seyreder. Progesteronun zirve düzeylerine ovulasyondan 7-8 gün sona erişilir ve 18. günden sonra hızlı bir düşüş görülür. Sirkülasyondaki progesteronun bazal değerlere (12mm) mevcuttur. Bununla beraber, preovulator folikül tanısı ancak siklusun sonunda bulunduğunda konulabilir. Üç dalgalı siklusta; birinci, ikinci ve üçüncü dalgalar, 0.9 ve 16. günlerde başlar. İlk iki dalganın dominant folikülü ovulasyon göstermez, üçüncü dalganın dominant folikülü ise graf folikülü aşamasına ulaşır. Siklustaki dalga adedi siklusun uzunluğu ile ilgilidir. Toplamda üç dalga görüldüğü ileri sürülmektedir. Hem iki hem de üç dalgalı siklusta dominant folikül, ancak korpus luteum regrese olduğunda graf folikülü halini alır. Graf folikülde son olgunlaşma ve ovulasyon, luteal regresyonu takiben ve preovulator LH yükselmesinden sonra şekillenir. Ovulasyon gösterecek folikülün büyümesi, siklusun ilk dalgasını geciktirir ve izleyen dalga ovulasyon günü başlar. Gebe düvelerde ya da progesteron verilen gebe olmayan düvelerde, folliküler dalgalar düzenli aralıklarla devam eder (dalgalar arasındaki süre ortalama 8-10 gün). Gebe ineklerin hemen hepsinde en az bir adet (>12mm) büyük folikül bulunabilir. Gebe inekler arasında östrus gösterme oranı %1-10 (ortalama %7) olarak belirlenmiştir. Bu durum periyodik ve yeterli gebelik muayenesi yapılmayan sürülerde böyle hayvanların döl tutmayan hayvanlar olarak ayrılıp, kesime sevk edilmesine neden olabilir. Keza bu tip gebe ineklerin tohum-

İNFOVET 160-161

lanması sonucunda embriyo veya fötus ölebilir ve dolayısıyla buzağılama aralıkları uzayabilir. Yukarıda açıklandığı gibi gebelik sırasında ovaryumlarda folikül dinamiğinin devam ettiği biliniyor olsa da, östrus belirtilerinin şekillenmesinin mekanizması henüz kesin olarak açıklanamamaktadır. Bu konuda yapılan bir araştırmada östrusların en az bir kere olmak üzere gebelik süresince devam edebildiğ ve gebeliğin 121-240. günleri arasında daha sık şekillendiği ortaya konulmuştur. Aynı araştırmanın sonuçlarına göre, östruslar gebeler arasında % 5.7 olarak gözlenmiş; östrus süresinin ortalama 5.6 saat olduğu, bazı ineklerin gebe olmayıp östrus gösterenlerle gruplaşmaya katıldıkları, ancak ovulasyon ve metaöstrus kanaması göstermedikleri saptanmıştır. Keza gebe olmayıp östrus gösteren ineklerde izlenen hormonal değişimler gebelerde belirlenememiştir. Gebe iken östrus gösteren ineklerin %70‘inin, boğalar tarafından aşıma izin verdikleri gözlenmiştir. Postpartum sorunu bulunmayan sütçü ineklerde doğumu izleyen ilk ovulasyon 13-26. günler (ortalama 21. gün) arasında şekillenir. İneklerde postpartum ilk

Seksüel senkronizasyon uygulanacak sürülerde hayvanların genel anlamda kondisyonu iyi olmalı, reprodüktif sorunları bulunmamalı ve gerilim yaratacak faktörler elimine edilmiş olmalıdır.

Grup halindeki uygulamalarda doğal aşım yaptırılacaksa 20 baş inek için bir boş boğa ayrılmalıdır.

ovulasyon sırasında çoğu kere östrus belirtileri belirgin değildir ve ilk ovulasyonu izleyen luteal dönem ve dolayısıyla da siklus kısa sürer (15-18 gün). Doğumu izleyen ilk belirgin östrus belirtileri ise 2842. günler arasında fark edilebilir. Ancak bireysel veya çevresel koşullara bağlı olarak ilk ovulasyon ya da östrus belirtileri için geçen sürenin fizyolojik olarak daha uzun olabileceği de bildirilmiştir. Seksüel siklusun denetlenmesi İnekte seksüel siklusların denetlenmesi östrus ve ovulasyon ile izleyen reprodüktif sürecin istenilen zamana göre planlanması şeklinde açıklanabilir. Seksüel senkronizasyon; östrusların belirlenmesi için gerekli girişimleri kolaylaştırıp, zaman kaybını azaltmak; ekstansif koşulların da suni tohumlamayı etkinleştirmek; embriyo nakli sürecinde verici ve taşıyıcı hayvanlar arasındaki seksüel paralelliği sağlamak; gerektiğinde östrusları kısa toplulaştırma düvelerde bir program çerçevesinde tohumlama yapmak ve doğumlar arasındaki süreyi ekonomik sınırlar arasında tutabilmek üzere postpartum 4556. günler arasında uygulanabilmektedir. Seksüel senkronizasyon uygulanacak sürülerde hayvanların genel kondisyonu iyi

İNFOVET 162-163

Siklusu uzun süren ineklerde, ilk enjeksiyondan sonra korpus lutemun formasyonun geciktiği veya folikül dinamiğinin aksadığı durumlarda, senkronizasyon oranı düşebilir.

olmalı, reprodüktif sorunları bulunmamalı ve hayvanların üzerinde gerilim yaratacak faktörler (özellikle beslenme ve bakım ile ilgili faktörler) elimine edilmiş olmalıdır. Ovaryumları aktif olan inek ve düvelerde seksüel sikluslar iki türlü denetim altına alınabilir. İlkinde luteolik etkili bir hormon (Prostaglandin F2α veya analogları) ile korpus luteumun erken regresyonu sağlanırken, ikincisinde yapay bir korpus luteum gibi etki etmek üzere progestagenler uygulanabilir.

Prostaglandin f2α ve analogları (pg) ile denetim Seksüel siklusun luteal evresinde (6-16. günler) bulunan büyük ruminantlarda tek veya siklik dönemi bilinmeyen hayvanlarda 11 gün ara ile iki defa uygulanan PG enjeksiyonlarını takiben 2-5. gün içinde östrus belirtileri şekillenir ve bunu ovulasyon izler. Östrusların 2-5. gün arasında dağılması siklik folliküler dalganın bulunduğu aşamaya bağlıdır. PG’ler siklusun 1-5. günleri arasındaki genç korpus luteuma hiç etki etmediği gibi,17-21 günler arasındaki regrese olan korpus luteum üzerinde de az etkilidir. Siklik fonksiyon göstermeyen ve ovaryumlarında korpus luteum yer almayan hayvanlarda ise PG enjeksiyonları etkisizdir.

Büyük ruminantlarda prostoglandin uygulamaları için dört farklı yöntem vardır.

Bazı korpus luteumlar PG ‘lere karşı duyarsız olabilirler ya da enjeksiyon luteal dönemin erken evresine denk gelebilir ve senkronizasyon oranı olumsuz etkilenebilir.

Büyük ruminantlarda PG uygulamaları için dört farklı yöntem vardır: Birinci yöntem, 11 gün ara ile iki PG enjeksiyonudur. Önceden veya enjeksiyonlar arasında gözlem gerekmez. İlkinde hangi siklik dönemde olursa olsun yumurtlar diöstrus evresindedir ve PG enjeksiyonuna cevap verirler. Bu yöntem, tüm yöntemlere göre daha avantajlıdır ve daha fazla sayıda hayvan östrusa getirilebilir. Dezavantajı ise, diğerlerine kıyasla daha fazla sayıda PG enjeksiyonu gerektirmesidir. İkinci yöntem, hayvan bakıcısı beş gün süreyle, günde üç defa östrus belirtilerini gözlemeli ve östrus gösterenleri tohumlanmalıdır. Bu süre içinde östrus göstermeyenlere ise 6. günde PG enjekte edilir ve üç güç içinde östruslar görülür. Bu yöntemde hayvanların ortalama %70’ine PG enjeksiyonu gerekir. Buna rağmen PG uygulanması tek doz doz yeterli olur ve %30‘unda enjeksiyon gerekmez. Aynı zamanda 5 günlük gözlemler sırasında hayvan sahibi ineklerin siklik durumu hakkında da bilgi sahibi olur. Beş günlük östrus gözlemi süresinde, gebe olmayan ve erken pospartum dönemde bulunmayan ineklerin ortalama %25’i östrus göstermelidir. Eğer günde %3-5 oranında östrus izlenemezse ineklerde siklik sorun olduğu

düşünülüp senkronizasyondan vazgeçilebilir. Bu yöntemin dezavantajı ise beş gün süreyle östrus gözlemi için vakit ayırma zorunluluğu olmasıdır. Üçüncü yöntem, ilk iki yöntemin kombinasyonu şeklinde düşünülebilir. Önce tüm ineklere bir kere PG enjekte edilir. 7 gün süreyle östrus gözlemleri yapılarak, östrus gösterenler tohumlanır. Östrus göstermeyenlere sekizinci günde ikinci PG enjeksiyonu yapılarak, izleyen üç gün içinde östruslar belirlenebilir. İkinci enjeksiyon genellikle senkronize edilecek hayvanların küçük bir bölümü için gerekir. Bu yöntemde de ilk yöntemden daha az PG enjeksiyonu gerekir, ancak östrusların sadece 7 gün süreyle gözlenmesi gibi bir dezavantajı vardır. Dördüncü yöntemde ise, PG enjeksiyonundan önce hayvana rektal palpasyon/ ultrasonografi yapılarak veya “Hızlı Progesteron Testi” ile süt-kan progesteron düzeyi araştırılarak ovaryumlarında aktif korpus luteum bulunanlara enjeksiyon yapıldığı için hemen bütün hayvanlar PG’e cevap verirler. Dezavantajı ise korpus luteumun belirlenmesinden %20 ‘ye kadar hata yapılabilmektedir. Yukarıda açıklanan dört yöntemle senkronizasyondan sonra tohumlama yapmak üzere; östruslar gözlenerek tohumlama, son PG enjeksiyonundan 72 ve 96 saat sonra (düvelerde 48 ve 72 saatler tercih edilebilir) iki defa tohumlama veya son PG enjeksiyonundan 72-80 saat sonra tek tohumlamadan bir tanesi uygulanabilir. Östruslar gözlenerek, bu dönemin ikinci yarısında yapılan tohumlamalar ile en başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Grup halinde senkronizasyon uygulamalarında doğal aşım yaptırılacaksa 20 baş inek için bir boş boğa ayrılmalıdır. Siklusu uzun süren hayvanlarda, ilk PG enjeksiyonundan sonra korpus lutemun formasyonun geciktiği olgularda (%10-20 oranına ulaşabilir), folikül dinamiğinin aksadığı durumlarda, PG’lerin saklanması, dozlanması ve uygulanmasındaki çeşitli aksaklıklarda senkronizasyon işleminin oranı düşebilir. Keza bazı aktif korpus luteumlar PG ‘lere karşı duyarsız olabilirler (%10 oranında rastlabilir) ya da enjeksiyon luteal dönemin çok erken evresine denk gelebilir ve bu durumlarda da senkronizasyon oranı olumsuz etkilenir. 

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.