Türkiye\'nin yerli kaynaklara

June 24, 2017 | Author: Nergis Sevgi | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

1 MMO Ankara Şube'nin düzenlediği enerji etkinliklerinde Türkiye'nin yakın tarihte bir enerji stratejisi oluşt...

Description

Haber MMO Ankara Şube'nin düzenlediği enerji etkinliklerinde Türkiye'nin yakın tarihte bir enerji stratejisi oluşturmaması durumunda geç kalacağı uyarısında bulunuldu...

TÜRKİYE ENERJİ POLİTİKALARINDA BİR

STRATEJİ BELİRLEMELİ ürkiye'nin yerli kaynaklara dayalı ilave enerji üretim kapasitesinin 362 milyar kWh olduğunu, bunun da Türkiye'nin 2007 yılı tüketiminin 1.9 katı olduğunu savunan MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, mevcut tüketimin yerli kaynaklara dayalı politikalarla sağlanması için politik bir iradenin gerektiğini vurgulayarak, “Mevcut tüketimin 1.9 katı kapasiteyi yerli kaynaklara dayalı politikalarla sağlayabilirsiniz. Ama bunun için politik irade lazım” diye konuştu. MMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Haluk

T

Direskeneli de sadece inşaat ve montaj yaparak bir yere varmanın mümkün olmadığına işaret ederek, Türkiye'nin termik santrallerini kendisinin yapması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye'nin bir enerji stratejisinin bulunmadığını kaydeden MMO Enerji Verimliliği Danışmanı Tülin Keskin ise bütün bütçeleri ve planları ile kimin ne yapacağının, hangi yıl, ne zaman yapacağının belirlendiği bir stratejisinin olması gerektiğini belirterek, “Türkiye'nin bir enerji verimliliği hedefi olmalı” diye konuştu.

Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Haziran ayı boyunca farklı başlıklar altında enerji etkinlikleri düzenledi. Türkiye'nin enerji politikalarının değerlendirildiği etkinliklere Makina Mühendisleri Odası (MMO) Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, Çalışma Grubu Üyesi Haluk Direskeneli ve MMO Enerji Verimliliği Danışmanı Tülin Keskin konuşmacı olarak katıldılar. Etkinliklerde, Türkiye'nin enerji politikalarında bir stratejisinin olmaması eleştirilen ortak noktayı oluştururken, yapılması gerekenler de değerlendirildi.

Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şubesi tarafından Haziran ayı boyunca arka arkaya enerji etkinlikleri düzenlendi. Bu etkinliklerin ilki; 6 Haziran 2008 tarihinde MMO Ankara Şube toplantı salonunda, “Türkiye Enerji Politikalarının Değerlendirilmesi” başlığı ile yapıldı. Oda Enerji Çalışma Grubu Başkanı ve Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK TMK) Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Türkyılmaz'ın konuşmacı olduğu söyleşide; Türkiye'deki mevcut enerji kapasitesinden yeterince yararlanılmadığı ve ithalata çok ciddi miktarlarda para ödendiği vurgulandı. Konuşmasında “Türkiye'de biz daha kendi potansiyelimizi yeterince kullanamıyoruz” eleştirisini yönelten Türkyılmaz, Türkiye'de mevcut linyit potansiyelinin yüzde 43'ünün, hidrolik potansiyelin dörtte birinin kullanıldığını, güneş

potansiyelinin ise hemen hemen hiç kullanılmadığını kaydetti. Türkiye'nin linyit, yerli taş kömürüne dayalı termik santraller, hidrolik, jeotermal, rüzgâr, güneş ve biyodizel kapasiteleri toplandığında 442 milyar kWh enerji üretme imkânı bulunduğuna dikkat çeken Türkyılmaz, yerli kaynaklara dayalı mevcut üretimin düşürülmesi halinde bile bu rakamın 362 milyar kWh olduğunu savundu. 362 bin megavatlık kapasitenin Türkiye'nin 2007 yılı tüketiminin 190 milyar kilovat/saat olduğu düşünüldüğünde 1.9 katı olduğunu vurgulayan Türkyılmaz, “Mevcut tüketimin 1.9 katı kapasiteyi yerli kaynaklara dayalı politikalarla sağlayabilirsiniz. Ama bunun için politik irade lazım” diye konuştu. Türkiye'de bu iradenin

bulunmadığını söyleyen Türkyılmaz şöyle konuştu: “Türkiye'de 1980'de getirilen 24 Ocak Kararları ile her şey yeni dünya düzeninin serbest piyasa ekonomisine göre yeniden yapılandırılmak istenildi ve bunun

Mühendis ve Makina • Cilt : 49 Sayı: 581

47

Haber

uygulanmasına başlanıldı. Önce 1990'lı yıllardaki yapişlet'lerle, yap-işlet-devret'lerle enerji üretimindeki kamu varlığı küçültülmeye, yok edilmeye, işlevsizleştirilmeye çalışıldı. Bugün gelinen nokta elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesidir. Üretim tesislerin özelleştirmelerinin ilki yapılmıştır, Elektrik Üretim Anonim Şirketi'ne (EÜAŞ) bağlı, ağırlığı hidrolik olmak üzere, 550 megavatlık bir kapasite satılmıştır. Şimdi, EÜAŞ'a bağlı tesislerin tamamının özelleştirilmesi söz konusu. Bununla yetinilmiyor; dağıtım şirketlerinin de özelleştirilmesi gündemde. Başkent Dağıtım, Meram Dağıtım, İstanbul'daki Dağıtım, Sakarya Dağıtım için ihaleye çıkıldı.”

“Özel Sektör Kendisi İçin Kârlı Gördüğü Vakit Yatırım Yapar” Öte yandan “Kamu yatırım yapmasın” denildiğini anımsatan Oğuz Türkyılmaz, kamunun yatırım yapmasının yasaklandığını, 4608 sayılı Elektrik Piyasası Yasası'nın kurgusunun da bu yönde olduğunu kaydetti. “Özel sektör yatırım yapsın” denildiğini belirten Türkyılmaz, “Peki, özel sektör yatırım yapıyor mu?” diye sordu. “İnsanların şakaklarına tabanca dayayarak yatırım yaptırılamayacağını” ifade eden Türkyılmaz, “Tamam, özel sektör yatırım yapsın. Ama özel sektör ne zaman yatırım yapar; kendisi için kârlı gördüğü vakit yatırım yapar. Yakın zamana kadar kendisi için yeterince kârlı görmedi” dedi. Geçen yıl ağustos ayında Dengeleme Uzlaştırma Yönetmeliği'nin (DUY) getirildiğini hatırlatan Türkyılmaz, DUY'un sadece bir düzenleme mekanizması olduğunu; ama bir satın alma mekanizması haline dönüştürüldüğünü savundu. Türkyılmaz, “Özel sektör bekliyor, günün pik saatlerinde ne zaman elektrik fiyatları fırlıyor, o zaman 'Tamam, ben yük alırım' diyor ve devreye

48

Mühendis ve Makina • Cilt : 49 Sayı: 581

giriyor. Bu yüzden, bugün kamu kilovat/saati 19-20 kuruşa elektrik satın almak zorunda kalıyor” diye konuştu.

“Kamunun Elini Kolunu Bağlamayın” Bu noktada ulusal ve kamusal çıkarları gözeten bir politikanın izlenmesi gerektiğinin altını çizen Oğuz Türkyılmaz, kendisinin “Özel sektör, enerji sektöründe yatırım yapmasın, hepsini kamu yapsın” demediğini, verili koşullarda böyle bir imkânın bulunmadığını ifade ederek, söyle konuştu: “Ama kamunun da elini kolunu bağlamayın. Özel sektörün yaptığı yatırımları denetleme mekanizması son derece yetersiz. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) lisans veriyor; ama lisansları denetleme görevini yerine getirmiyor. EPDK'dan lisans alan birçok firma iki- üç yıl bekliyor, sonra ya lisansı birine satıyor ya da gereğini yerine getirmiyor. EPDK'nın bu özel lisansların gerçekleşmesini denetlemeyi gerçekleştirecek kapasitesi yok, öyle bir kadrosu yok. EPDK'nın bu işleri yapmaya niyeti de yok açıkçası. Bakanlık deseniz, Bakanlık da bu konulara yeterince müdahil değil.”

İthal Kömüre Dayalı Santral Başvurusu 20 Bin Megavat İthal kömürle ilgili rakamların daha da sıkıntılı olduğunu belirten Türkyılmaz, ithal kömür lisansı alanların 4879 megavat, yerli kömürden lisans alanların ise sadece 2859 megavat, ithal kömürde lisans başvuruları inceleme aşamasında olanların 11 bin 353 megavat olduğunu ancak, yerli kömür kaynakları yeterince değerlendirilmezken, 17 189.55 MW ithal kömüre dayalı santral başvurusunun son derece vahim olduğunu ifade etti.

“Nükleer Yangından Mal Kaçırırcasına Yapılacak Bir İş Değil” Nükleer santrallere de değinen Oğuz Türkyılmaz, “Türkiye'nin enerji sorununu nükleer santraller çözecek” denildiğini ifade

Haber ederek, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'nin (TEİAŞ) internet sitesindeki bilgilere göre, yöneticilerin 2013 yılında Türkiye'de nükleer santrallerin devreye gireceğini belirttiklerini söyledi. Kendisinin bir mühendis olarak nükleer santrallere hiçbir kategorik karşıtlığı olmadığını, Türkiye'de enerji planlaması içinde nükleer santrallerin yer alması gerektiğini düşündüğünü dile getirerek şöyle konuştu: “Ama bu, bugün yapılan tarzda, yangından mal kaçırırcasına yapılacak bir iş değil. Düşünebiliyor musunuz, 2,5 sayfalık bir Yasa ve beş sayfalık teknik kriterlerle nükleer santral ihalesine çıkıyorsunuz! Türkiye'nin ödeyeceği bedelin ne olacağına bakalım; santral başına 1000 megavatın maliyeti yaklaşık 6 milyar dolar. En son ICCI'nin İstanbul'da Mayıs ortasında yapılan kongresinde, TEK'in eski Nükleer Santraller Daire Başkanı Nevzat Şahin açıkladı; onun bulduğu rakamları İngiltere'deki yine kamusal bir otoritenin yaptığı analizden çıkarmış. Nevzat Şahin'den aktarıyorum: İngiltere'de 1600 megavatlık santralin yatırım maliyeti 3.1-3.6 milyar pound. Sökme masrafları 950 milyon pound, atık masrafları 350

milyon pound. Bunları topluyorsunuz, 1 megavat santral maliyeti 2.3-3.4 milyon p o u n d o l u y o r. P o u n d ' u d o l a r a çeviriyorsunuz, değişim oranı 1'e 2, 5.46.8 milyon dolar-pound. Türkiye'de 5000 megavat için ihaleye çıkılacağı söyleniyor. 5000 megavat için ödeyeceğiniz paranın asgari 27-30 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Yani 30 milyar dolar bir para ödemesi söz konusu Türkiye'nin. Bunda beklenmedik giderler vesaireler söz konusu değil.” Nükleer santralin hiç de ucuz olmadığına, yatırım maliyetinin son derece yüksek olduğuna dikkati çeken Türkyılmaz, bugün hâlâ çözülmemiş atık maliyeti de bulunduğunu vurguladı. “Atık sorunu bugünün sorunu değil; bekliyoruz, 50 yıl sonra çözüm bulunur” denildiğini anımsatan Türkyılmaz, “Ya bulunmazsa? Bir mühendis tutup da böyle bir analiz yapabilir mi, belirsiz bir geleceğe erteleyebilir mi?!” diye sordu.

“Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete” Hesabıyla Gidiliyor “İşin ilginci kriterlerde atıklarla ilgili

hiçbir şey yok. İhaleye kimi çıkarıyorsunuz; TETAŞ'ı çıkarıyorsunuz., TETAŞ'ın nükleer santrallerle ne ilgisi var?! TETAŞ, elektrik ticaretiyle ilgili kurulmuş bir şirket. Nükleer santral konusuyla ilgili bir bilgi birikimi de yok. EÜAŞ'ı devre dışı bırakıyorsunuz, TETAŞ ihaleye çıkıyor” diyerek eleştirilerini sürdüren Türkyılmaz, bu yatırımın en iyi şartlarda gerçekleşme süresinin sekiz yıl olduğuna dikkati çekti. Türkyılmaz, Türkiye'nin enerji sektörüne ayıracağı 30 milyar doları varsa bu paranın öncelikle şebekelerin rehabilitasyonunda kullanılması gerektiğini savunarak şöyle konuştu: “Bu kadar para varsa Türkiye'de, öncelikle şebekelerin rehabilitasyonunda kullanın, öncelikle mevcut termik santrallerin bakım-onarımı için kullanın, öncelikle kendi yerli, yenilenebilir kaynaklarınızın kullanımı için kullanın. Ama bunlar yapılmıyor ve “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” hesabıyla gidiliyor.

"TERMİK SANTRALLERİ KENDİMİZ YAPMALIYIZ"

"Türkiye'de Termik Santraller" başlığı ile yapılan ikinci etkinlik, MMO Ankara Şubesi toplantı salonunda 19 Haziran 2008 tarihinde düzenlendi. Oda Enerji Çalışma Grubu ve Ankara Şube Enerji

Komisyonu Üyesi Haluk Direskeneli'nin konuşmacı olduğu söyleşide, Türkiye'deki mevcut termik santrallerin durumu ve yapılacak ithal kömür santralleri ele alındı. Konuşmasında Zonguldak'ta yapılacak ithal kömür santraline değinen Direskeneli, "Bu ne biçim iş?" diye sordu. 200 bin tonluk kömür yüklü gemilerinin İstanbul Boğazı'nı geçemeyeceğini vurgulayan Direskeneli, bu gemilerin Çanakkale Boğazı'nı geçse bile İstanbul Boğazı'nı kolaylıkla geçmesinin mümkün olmadığını ifade ederek, "Mutlaka yapacaksan, ithal kömür santralini götür güney sahillerine yap" dedi. Yapılan hesaplama hatalarını eleştiren Direskeneli, Dilovası ve Karabiga'da ithal kömür kullanan termik santraller bulunduğunu anım-

satarak, sadece Ukrayna'dan gelen kömürde gemilerin geçiş için en az 10 gün Karadeniz'de İstanbul Boğazı girişinde beklediğini belirtti. Direskeneli şöyle konuştu: "Ukrayna'dan kömür gelecek; sadece Ukrayna'dan gelen kömür için 10 gün Karadeniz'de kapıda bekliyor gemi, içeri giremiyor, İstanbul Boğazı'nı geçemiyor. Bu ne biçim hesaptır?! Zaten çok yoğun olan Boğaz trafiği neden daha fazla artırılır? Buna nasıl izin verilir? Bu riski finansörler nasıl görmez??"

"Nükleer Aceleye Gelmesin" Haluk Direskeneli nükleer santral konusuna da değinerek, nükleer santralin aslında termik santralden sadece bir çevrim fazla bir termik santral olduğunu

Mühendis ve Makina • Cilt : 49 Sayı: 581

49

Haber

ifade ederek, makine mühendisliği açısından konunun aceleye getirilmemesi gerektiğini vurguladı. "Ben Nükleer kadrolarının yetişmesi gerektiğine inanıyorum; bu kadar aceleye gelmesin" diyen Haluk Direskeneli, "Bir süre sonra bu iş salt para olmaktan çıkacak; konunun stratejik boyutları da var. Nükleer santral ihalesiyle ilgilenen firma ve devletlerin bizim yurt savunmamıza karşı oluşturacakları stratejik beklentileri göz ardı edilmemeli" uyarısında bulundu.

"Termik Santralleri Kendimiz Yapmalıyız" Konuşmasında termik santral yazılımları hakkında da bilgi veren Direskeneli, dünyada bugün özellikle akademisyenler tarafından geliştirilmiş yaklaşık 20-30 tane yazılım bulunduğunu belirterek, Türkiye'de rehabilitasyon yapmak isteyen şirketlerin bu yazılımları kullanmak zorunda olduğunu kaydetti. Sadece inşaat ve montaj yaparak bir yere

varmanın mümkün olmadığını işaret eden Direskeneli, Türkiye'nin termik santrallerini kendisinin yapması gerektiğinin altını çizerek, bunun nasıl yapılacağı konusunda şunları söyledi: "Gaz türbinini bir yerden alırsınız, valfi, buhar türbinini bir yerden alırsınız, atık ısı kazanını kendiniz yaparsınız, biraz da borulama yaparsınız, işin en güzel/ en kârlı parasını kazanırsınız. Bunu Türkiye de bazı büyük firmalarımız yapıyor; siz de yapın. Yapılmayacak bir tarafı yok. Bizim yapmamız lazım, termik santralleri kendimizin yapması lazım. Buhar kazanı dediğiniz, üç tane, beş tane, on tane, yüz tane, bin tane, bir milyon tane borudur. Borudur, başka hiçbir şey değildir. Boruları bir araya getireceksiniz, buhar kazanı olacak. Hepsi bu!" Dünyanın her yerinde okutulan termodinamik dersinin de aynı olduğunu anlatan Haluk Direskeneli, Türkiye'deki hocaların çok daha iyi olduğunu belirtti.

“TÜRKİYE'NİN ENERJİ VERİMLİLİĞİNE BAĞLI BİR STRATEJİSİ YOK” Etkinliklerin üçüncüsü, “Enerji Verimliliği Politikaları ve Uygulamaları” başlığı ile 27 Haziran 2008 tarihinde Ankara Şube toplantı salonunda yapıldı. MMO Enerji Verimliliği Danışmanı Tülin Keskin'in konuşmacı olduğu söyleşide, Türkiye'nin enerji güvenlik tablosu ortaya konularak, enerji verimliliği için uygulanması gereken politikalar değerlendirildi. Konuşmasında enerji ihtiyacının yüzde 72 oranında ithalatla karşıladığına dikkat

50

çeken Keskin, Türkiye'nin enerji güvenlik tablosunun gittikçe azaldığını vurguladı. Bunun Türkiye ekonomisine çok ağır bir yük getirdiğini ifade eden Keskin, 2008 yılı için enerji ithalatına harcanacak miktar için 50 milyar dolardan bahsedildiğini kaydederek, “Türkiye için çok ağır bir yük bu. Türkiye'nin 2007'deki toplam ithalatının 170 milyar dolar olduğunu düşünürsek, 50 milyar dolar çok ciddi bir rakam” diye konuştu. Elektrik

Mühendis ve Makina • Cilt : 49 Sayı: 581

Haber tüketiminde diğer bir zayıf noktayı doğal gaza çok fazla bağımlılığın oluşturduğunu söyleyen Keskin, elektrik zammının arkasındaki en büyük nedenin elektrik tüketiminin yüzde 50'ye varan oranda doğal gaza dayanması ve hızla artan doğal gaz fiyatları olduğunu işaret etti. Keskin, 2010 ve 2020 yıllarında ithal bir kaynak olan doğal gaza bağımlılığın devam etmesinin öngörüldüğünü açıkladı.

“Enerji Tasarruf Potansiyelimiz Yüzde 50'nin Üzerinde” Enerji tasarrufunun en önemli enerji temini alternatiflerinden birisi olduğunu vurgulayan Keskin, tasarruf edilen enerjinin ise küçük ölçekli; ama toplamda oldukça büyük ve anlamlı bir miktar olduğuna dikkat çekti. Enerji verimliliğinin bir uzay teknolojisi gerektirmediğini, piyasadaki herhangi bir mağazadan alınabilecek cihazlarla çok çeşitli yerlerden tasarruf edilebildiğini ifade etti. Türkiye'nin enerji tasarrufunda en az yüzde 25 potansiyeli bulunduğunu açıklayan Keskin, şöyle konuştu: “Ama ben inanıyorum ki, bu yüzde 50'nin üzerinde. Çünkü Avrupa Birliği'nin teknolojisi ve sanayi yapısıyla karşılaştırdığımız zaman; onlar şu anda yüzde 20'den bahsediyorlar. Bizim onun daha üstünde, çok ciddi bir tasarruf imkânımız var. Yani Türkiye, bu hayat çarkını bugünkünün yüzde 75'i enerjiyle de karşılayabilecek durumda. Bir gösterge var, Almanya'da Franhover Enstitüsü'nün bir değerlendirmesi var, tasarruf potansiyeli ile istihdam arasındaki ilişkiyi gösteren bir katsayı üretmiş. Bizim tasarruf potansiyelimizi bu kat sayı ile çarptığımızda; yani gerekli yatırımı yapıp enerji verimliliğimizi arttırdığımız zaman, 40 bin kaliteli iş elde ediyorsunuz. Kaliteli iş; mühendis, teknisyen gibi meslek adamlarının işi. Bunun arkasından işçisi, taşıyıcısı, ulaşımını sağlayanı gibi kalitesiz işlerin de geldiğini düşünürseniz, bunun çok daha üstünde.”

İthalattan 5 Milyar Dolar Tasarruf Edilebilir Keskin, ithalattan tasarruf edilebilecek en az 5 milyar doların olduğunu savunarak, belki şu anki fiyatlarla bundan da fazla olabileceğine işaret etti. Keskin, “Eğer bunun bir milyar dolarını yurt içine yayabilirsek, ekonomik olarak çok ciddi bir canlanma yaratıp, piyasada çok önemli bir ekonomik hareket yaratacaktır” dedi. Enerji Verimliliği Kanunu'nun 2 Mayıs 2007 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Türkiye'nin bir yasal altyapıya kavuştuğunu, Kanun'un bir şemsiye çerçeve olduğunu vurgulayan Keskin, enerji verimliliğinin birçok sektörü kapsadığını ve her yerde bir enerji verimliliği imkânı bulunduğunu belirtti. “Bunların birbiriyle entegre olması gerekiyor ve herkesin, her kesimin bu işin ucundan tutmasını gerektiriyor” diyen Tülin Keskin, bu çerçevenin de tüm taraflarca iyi algılanması gerektiğinin altını çizdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın bu nedenle çok ciddi çalışmalar yapması gerektiğini işaret eden Keskin şöyle konuştu: “Bakanlığın çok ciddi çalışmalar yapması lazım. Strateji çok önemli. Hep söylüyoruz, Türkiye'nin bir enerji stratejisi yok. Ancak çok yüzeysel de olsa enerji verimliliği stratejisi var; ama bu stratejiye bakan da yok. Yani 'Bizim stratejimiz neydi, ne yapacaktık bugün?' diyen de yok. Türkiye'nin detaylı bir enerji verimliliği stratejisi, enerji stratejisine entegre edilmiş bir stratejiye ihtiyacı var. Bütün bütçeleriyle, planlarıyla; kimin ne yapacağının, hangi yıl, ne zaman yapacağının belirlendiği bir strateji olmalı ve Türkiye'nin bir enerji verimliliği hedefi olmalı.”

“Bütün Sektörlerin Sürekli Bir Araya Getirilmesi Lazım” İzleme ve denetlemenin çok önemli olduğunu vurgulayan Keskin, “Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bütün haritayı çıkarması gerekiyor” dedi.

Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalayacağını; ama bir plan yapamadığını söyleyen Keskin, Türkiye'nin durumunu ortaya koyacak, hangi sanayi kuruluşunun ne kadar tasarruf sağlayabileceğini ya da evlere yalıtım yapılırsa ne kadar tasarruf sağlanabileceğini belirten bir haritanın ortada olmadığını kaydetti. “Bunun mutlaka TÜİK tarafından çok detaylı çalışılıp, planların buna dayandırılması lazım” diyen Keskin, çok yüksek tüketimlerin de yasaklanması gerektiğini savundu. Keskin neler yapılması gerektiğine ilişkin şunları söyledi: “Sonuç olarak; enerji verimliliği, enerji sektörünün problemi gibi duruyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bununla ilgileniyor; ama bunu uygulayacak olan ekonominin bütün sektörleri. Dolayısıyla, bunun yapılabilmesi için, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın öncülüğünde, bütün sektörlerin sürekli bir araya getirilmesi lazım. Bakanlar düzeyinde; büyük sanayici, belediye başkanları düzeyinde çalışmaların yapılması lazım.”

“Son Kertedeyiz; Ne Yapacaksak Yapmamız Gerekiyor” “Aslında enerji verimliliğini hemen şöyle elimizin altında, alçakta asılı meyve olarak tanımlıyor yabancı dokümanlar” diyen Tülin Keskin, Türkiye'de bunun yapılamadığını ve yıllardır görmezlikten gelindiğini ifade ederek şu uyarılarda bulundu: “Artık bunun pek dayanacak durumu kalmadı. Petrolün varil fiyatı 150 dolara yükseldi, ki petrole ne kadar bağımlı olduğumuz ortada. Petrolle de kalmıyoruz; doğal gazın fiyatı da petrol fiyatları arttıkça artıyor. Bütün antlaşmalarda, petrol 20 dolardan hesaplanarak doğal gazın fiyatı bulunuyor; petrol fiyatı arttıkça doğal gaz fiyatı artıyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin ve insanların bütçesinden enerji gideri olarak giden çok ciddi bir harcama söz konusu. Bu nedenle, artık son kerteye gelmiş durumdayız. Ne yapacaksak yapmamız gerekiyor”

Mühendis ve Makina • Cilt : 49 Sayı: 581

51

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.