Çocuklardan babalara mektup var Babasýzlýk, çocuðu suç iþlemeye yöneltiyor Aziz Üstel: Babam beni kovduðunda akþam üstüydü HAZÝRAN 2010

March 28, 2017 | Author: Turgay Sancaklı | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

1 HAZÝRAN 2010 Çocuklardan babalara mektup var Babasýzlýk, çocuðu suç i&th...

Description

Çocuklardan babalara mektup var Babasýzlýk, çocuðu suç iþlemeye yöneltiyor Aziz Üstel: Babam beni kovduðunda akþam üstüydü

AKSÝYON DERGÝSÝ’NÝN OKURLARINA HEDÝYESÝDÝR

HAZÝRAN 2010

EDÝTÖR / NECATÝ KOLA

Babasýz büyümek… Büyüdüm, okudum, evlendim ve þimdi ben de baba oldum. Çocuklarýma aldýðým oyuncaklarý aslýnda ben ke endime alýyorum. Oðluma aldýðým oyuncak araba ile ilk ben oynuyorum. Kýzýma aldýðým aðlayan bebeði illk ben sallýyorum.

B

IÇINDEKILER Babasýzlýk çocuðu suça yöneltiyor.................................4 Babalara mektup var ...........10 Dede futbolcu, baba futbolcu, oðul futbolcu.........................16 Erkek giyiminde klasiðin gücü.......................................22 “Babam beni kovduðunda akþam üstüydü” ...................28 Hiçbir baba O’nun kadar sevilmedi...............................34 Babalar günü, annelerinki kadar önemsenmiyor...........39 Vitrin ......................................40

en doðmadan birkaç ay önce, 16-17 yaþlarýndaki dayýmý vurmuþlar. Köyden bir adam ile satmak istedikleri kuzularý otlata otlata yakýndaki kasabalardan birine kurulan hayvan pazarýna gidiyorlarmýþ. Yanýndaki adamýn hasýmlarý da onlarý takip ediyormuþ. Göl kenarýndaki bir aðaç gölgesinde karýnlarýný doyururken hasýmlar etrafý sarmýþ. Önce yanýndaki adamý öldürmüþler. Sonra da þahitlik yapmasýn diye hiçbir günahý olmayan dayýmý… Sonra ben doðmuþum ve bana dayýmýn ismini vermiþler. Beþ-altý aylýk olunca, dedem ve nenem, evlat acýsýný dindirmek için beni yanlarýna almýþ. Ekmek paralarýný þehirde kazanmaya karar veren babam ve annem, ilk çocuklarýndan ayrý

FEZA GAZETECÝLÝK A.Þ. ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ: ALÝ AKBULUT GENEL YAYIN YÖNETMENÝ: BÜLENT KORUCU GENEL YAYIN YÖN. YARDIMCISI: SELAHATTÝN KARAKIÞ YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ: NECATÝ KOLA GÖRSEL YÖNETMEN: SÜLEYMAN KARAOÐLU ANKARA TEMSÝLCÝSÝ: ÝDRÝS GÜRSOY TASARIM UYGULAMA: ESRA MOLLA ÇETÝN

kalmak istememelerine raðmen ‘hayýr' diyememiþler. Yanlarýnda büyüdüðüm dedeme baba, neneme anne demiþim altý-yedi yaþlarýma kadar. Kardeþlerim ise babam ve annemin yanýnda büyüdü. Yýlda birkaç kez yanlarýna gittiðimde onlarýn bisikletine biniyor, oyuncaklarýyla oynuyordum. Köye dönünce, ineklerini otlattýðým, koyunlarýný, keçilerini güttüðüm dedemden oyuncak, bisiklet istiyordum; fakat alacak durumu olduðu hâlde almýyordu. Bunlar benim içimde hep ukde olarak kaldý. Aslýnda istesem babam bana da oyuncak ve bisiklet alabilirdi; ama bana göre baba, dedemdi ve o almalýydý. Aradan yýllar geçti. Büyüdüm, iþ sahibi oldum, evlendim, baba oldum. Çocuklarýma aldýðým oyuncaklarý aslýnda ben kendime alýyorum. Oðlumun oyuncak arabasýyla ilk ben oynuyorum. Kýzýmýn aðlayan bebeðini, susmasý için, ilk ben sallýyorum. Oðluma ve kýzýma bisiklet alýrken; bir tane de kendime beðeniyorum. Dedim ya içimde ukde kaldý diye... Babasýz büyümek zormuþ gerçekten. Babasý hayatta olanlar, onun kýymetini bilsin. Babalar Günü'nüz kutlu olsun…

SORUMLU MÜDÜR: ALÝ ODABAÞI KATKIDA BULUNANLAR: EMÝN AKDAÐ, BEHRAM KILIÇ, CEMAL A. KALYONCU, ZAFER ÖZCAN, SEDAT GÜLMEZ, ESÝN KAYA, HASAN CÜCÜK REKLAM SATIÞ YÖNETÝCÝSÝ: SÜLEYMAN BAÞARAN REKLAM SATIÞ UZMANLARI: VOLKAN CAN, ÖZGÜR GÜRALP

RENK AYRIMI: FEZA GAZETECÝLÝK BASKI: ÇAÐLAYAN BASIM YAYIN. A.Þ. SARNIÇ YOLU NO: 7 GAZÝEMÝR-ÝZMÝR TEL: 0 232 252 22 85 DAÐITIM: Yay–Sat INTERNET ADRESÝ: http://www.aksiyon.com.tr e—mail: [email protected]

CANIM BABAM

3

EMÝN AKDAÐ

Babasýzlýk, çocuðu suça yöneltiyor Çocuklarýn yetiþmesinde babalarýn çok büyük rolü var. Bir araþtýrmaya göre, boþanma durumlarýnda çocuklar sanki babalarý ölmüþ hissine kapýlýyor. Babalar, kýz ve erkek çocuklarýna ayrý ayrý tesir ediyor. Ebeveynler evlatlarýyla iletiþimi ihmal ettiklerinin farkýnda deðil.

G 4

CANIM BABAM

ünümüz çocuklarý daha mutsuz. Güven problemi yaþýyor. Normalin fevkinde gelecek kaygýsý içindeler. Çoðu ebeveyne göre bu iþte bir terslik var. Kendi küçüklükleriyle kýyasladýklarýnda, el bebek gül bebek büyüyorlar. Teknoloji harikasý pahalý oyuncaklar, bilgisayarlar, özellikli televizyonlar, donanýmlý cep telefonlarý ve internetle hayat böylesine kolaylaþmýþken bu mutsuzluk da neyin nesi? Doðru; imkânlar

noktasýnda yeni nesil, birkaç kuþak öncesiyle karþýlaþtýrýldýðýnda müthiþ þanslý. Ancak kiþiliklerini oturtan ve ayakta tutan sevgi, saygý, baðlýlýk ve insani iletiþimde büyük sýkýntý, eksiklik ve týkanmýþlýklarla boðuþuyorlar. Ruhsal dünyalarý yara-bere dolu. Ne yazýk ki anne ve babalar bunun farkýnda deðil. Modern hayatta baba neredeyse ortalarda yok gibi. Yani çocuk besleneceði en hayati damardan mahrum. Psikiyatri uzmaný Prof. Dr. Kemal Sayar'ýn sýraladýðý hatalý davranýþlarla ezilen çocuklarda kiþilik silikleþiyor. Birinci hata, çocuklara yansýtýlan kaygý duygusu. Eksiklikler onlarda giderilmek isteniyor. Kimileri, “her yönden baþarýlý, on parmaðýnda on marifet çocuk” hedefliyor. Çok sayýda spor dalý ve müzik enstrümanýna yönlendiriliyorlar; heves ve yeteneklerini bilmeden. Anne karnýndayken, klasik müzik dinletmeler... Hepsi de, yavrusu “hayatta, saðlýklý, akýllý, baþarýlý ve kariyer sahibi olsun” diye! Prof. Sayar, mükemmellik arayýþýna iþaret ediyor: “Ne çocuklar ne de aileler hiçbir zaman mükemmel olamazlar. Çünkü hayatta her þeyle karþýlaþmak mümkündür. ” Teknoloji hayatý derinden etkiliyor. Ama teslim bayraðýný çekmek zorunda mýyýz? Ço-

DST450

www.generalmobile.com.tr

0212

444 4362 GENÇ

Çocuk, pahalý oyuncaklardan ziyade, bizzat kendisiyle ilgilenilmesini ve oynanmasýný istiyor.

6

CANIM BABAM

cuk evlerde bilgisayar, televizyon ve oyuncaklara terk ediliyor. Geçmiþte de sokaðýn acýmasýz þartlarýna býrakýlýyordu. Hangisi daha isabetli? Karar aþamasýnda güven tesisi birincil faktör. Aslýnda bazý hakikatler dönemden döneme farklýlaþmýyor. Sorun uyarlama ve dengede. Teknolojiden uzaklaþmadan da, tabiatla kucaklaþabilir çocuklar pekâlâ. Ana sual þu: Biz çocuðun ne kadar hayatýndayýz? Sayar, bu ayrýntýya þöyle açýklýk getiriyor: “Genelde saðlanan bu kadar imkân ileride çocuðu þýmarýk ve memnuniyetsiz yapabiliyor. Son teknolojiyle üretilmiþ oyuncaklar satýn almak yerine, ailelerin çocuklarýyla vakit geçirmeleri duygusal, zihinsel, sosyal, fiziksel geliþimi açýsýndan daha yararlý. Ýletiþimin kalitesi önemli.” Aile ortamý ve iletiþimi niçin bu kadar önemli diye soranlara psikiyatrist Sayar'dan cevap: “Çocuklarýn ailelerinden öðrenmesi gerekenler daha çok ahlaki ve insani deðerlerdir. Çoðu somut kavramlarý, bilimsel içerikli yazýlarý kitaplardan, gazete ya da dergilerden öðrenebilir, öðretebilirsiniz fakat çocuklarýn merak ettiði ya da öðrenmeleri gereken soyut kavramlar ancak model alýnarak içselleþtirilebilir, özümsenebilir. Çünkü soyut kavramlar ucu açýk, her topluma, her kültüre göre deðiþiklik gösterir. Siz aile deðerlerinize göre çocuðunuza en uygun cevabý vermelisiniz. Bunlarý çocuklarýnýza kazandýrýrken onlara en iyi ve kendisi ve toplum için en verimli sonuçlar doðuracak yollarý göstermeniz gerekecektir.” 2006 Eylül'ünde bir grup konuyla alakalý

uzman, “Modern hayat çocuklar arasýnda daha fazla depresyona yol açýyor” baþlýklý bir bildiri yayýmlýyor. Bir yandan global kültür âdeta bir çöplüðü andýrýyor. Öte yandan geliþimlerine katký saðlanamýyor. Mutsuzluðun yaný sýra stresliler ayný zamanda. Zihinsel saðlýklarý da tehdit altýnda. UNISEF alarmda! “Ebeveynleriyle gerektiði kadar zaman geçirmeyen çocuklar, nasýl davranmalarý gerektiðini de, doðal olarak öðrenemiyorlar. Beraberken de kaliteli iletiþim ve tutarlý bir yaklaþým ile ancak bazý temel deðerler içselleþtirilebilir.” diyor, Sayar. UNISEF, çocuk mutluluðunu ilk defa altý ayrý boyutta inceliyor: Materyal, saðlýk, güvenlik, eðitim, arkadaþlar ve aile. Ýngiltere gençliðinin diðer Avrupa ülkelerine nazaran içler acýsý hâlde bulunduðu belirleniyor. 15 yaþ altý gençlerde alkol tüketimi, kavgaya karýþma ve uygunsuz cinsellik uzmanlarý ürkütüyor. Sebep mi? Gençlerin aileleriyle iletiþimsizliði. Ýrtibatsýzlýk hem içe, hem de dýþa dönük alanlarda güvensizlik oluþturuyor. Güven sendromunda, aþýrý korumacý yaklaþýmlar da etken. Çocuðumu güvende tutayým anlayýþý, özgürlükle çatýþtýðýnda kötü sonuçlar doðurabiliyor da. Kaçýþa itebiliyor çocuðu. Kaçtýklarý yerlerde tuzaklar bekliyor onlarý. Prof. Sayar, bu hususta þunlarý söylüyor: “Çocuklarýn büyümesi kelebeðin kozadan kurtulma çabasýna benzer. Kozadan bizim yardýmýmýzla çýkarsa, kanat kaslarý idmansýz kalacaðýndan, uçacaðý sýrada kanatlarý gereken gücü bulamaz. Fazla korunan, sürekli üstüne düþülen çocuk da kendine ait bir dünya kurarken güçlük çeker. Ebeveynler onlarý hayata dopdolu ve donanýmlý hazýrlamalý. Aþýrý kuþkucu tavýrlar maalesef güven unsurunun ortadan kalkmasýna neden olmakta. Çocuklara biraz izin vermeli, dünyaya güvenmelerini saðlamalý, baþkalarýyla oynamalarý için fýrsat tanýmalýyýz. Kendi kararlarýný alabilmelerine imkân sunmalýyýz. Baþýboþ da býrakmamalýyýz bu arada.” ABD'deki araþtýrmalar gösteriyor ki; babasýz büyüme, kiþiyi suça iten sebeplerin belli baþlýcalarýndan biri. Babadan mahrumiyetle; þiddete dayalý suçlar, çocuk suçluluðu ve madde kötüye kullanýmý arasýnda iliþki söz konusu. Sorumluluk sahibi bir babanýn varlýðý ise caydýrýcý iþlev görüyor. Bu ülkedeki aile yapýlanmasý 40 yýldýr erozyona uðruyor. Evlenmeden ziyade, birlikte yaþama fikri hâkim. Sadece annenin yer aldýðý aileler hýzla artýyor. Bu ailelerdeki çocuklar bunun dezavantajýný ömür boyu hissediyor. Michignan Üniversitesi'nden Michael

Çocuklarýn kiþilikleri, anne ve babalarýnýn aktardýklarý bilgi, davranýþ kalýbý ve deðerlere göre oluþuyor. Tabii ki onlarla iletiþim kurabilirlerse...

8

CANIM BABAM

Lamb'ýn araþtýrmasýnda þu sonuca varýlýyor: “Sýcak ve sevecen babalar sadece çocuklarýnýn pozitif bir kendilik deðeri geliþtirmesine yardýmcý olmaz, bununla birlikte çocuklarda cinsiyet rollerinin geliþmesini de etkilerler. Örneðin, erkek çocuklarý bir erkek olarak büyürken babalarýndan erkeklerin ilgileri, faaliyetleri ve sosyal davranýþlarýný öðrenirler. Kýz çocuklarý ise babalarýndan erkeklerle güvenli ve rahat bir iliþki kurmayý öðrenirler.” Yine babalardaki sevgi doluluk, erkeklerin baþarýsýna ve kýzlarýn kiþisel uyumuna müspet yönde tesir ediyor. Ahlaki mantýk yürütmeyi öðretmesi ve limitleri belirmedeki katkýsýyla da çocuðun yeterliliðinde rol oynuyor bu tip babalarýn mevcudiyeti. Çocuklarýn çoðunluðu babalarýný fazlaca özlüyor. Boþanmalar, küçük çocuklarý, sanki babalarý ölmüþ gibi üzüyor. Babanýn hiç ortalýklarda görünmemesi ya da uzaklýk hâliyle, bu duygu kadimleþiyor. Araþtýrmadan elde edilen baþka bir sonuç da þu: “Baba yokluðu yaþayan çocuklarýn davranýþ problemi sergilemesi daha imkân dâhilinde. Okuldaki; özellikle de matematik ve fen derslerindeki baþarýsý düþüyor.”

Prof. Dr. Kemal Sayar:

Babalar, kýz ve erkeklerde farklý iz býrakýyor Üretken babalýk yapanlar, çocuklarýnýn bakýmýna, sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel geliþimine önem verirler. Böyle bir babalýk için ise iyi bir ahlaki geliþim ve tecrübe olmasý gerekir. Bu nedenle, babalýk yapacak kiþinin üretken babalýk yapmasýnda kiþinin nasýl bir aile yapýsýndan geldiði, babasýnýn aile içerisindeki rolü, annesinin iþ ve eðitim hayatý, kendi hayatýný ve benliðini nasýl anlamlandýrdýðý önemli etkenler olarak görülür. Erkeklerin çocuk yetiþtirirken etkilendikleri faktörlerden biri de kendi babalarýdýr. Ya kendi babalarýnýn yaptýklarýný model alarak onlar da babalarý gibi davranacak ya da babalarýna benzemek istemedikleri için babalarýndan farklý bir babalýk sergileyeceklerdir. Araþtýrmalar da babalýðýn yapýsýnýn esnek olduðunu ve nesilden nesile deðiþiklik yaþandýðýný gösteriyor. Babalýðýn cinsiyete özgü uygulamasý ise iki þekilde gerçekleþiyor. Birincisi, babanýn çocuðuyla kurduðu iliþki anneninkinden farklý bir yol izliyor. Yani baba geleneksel olarak da eve ekmek getiren kiþi olarak bilindiðinden öncelikle evin geçimini saðlýyor, ama ayný zamanda annenin çocuk yetiþtirmesine katkýda bulunuyor. Ýkinci olarak, bazý araþtýrmalar babanýn ilgisinin erkek ve kýz çocuklar üzerinde farklý etki býraktýðýný gösteriyor. Eðer baba, kýz çocuðuna daha ilgili ise çocuk geleneksel cinsiyet rol modelinden daha fazlasýný tecrübe etme imkâný buluyor; eðer baba erkek çocuðuna karþý daha ilgili ise babanýn varlýðý büyük faydalar saðlarken, bu durum erkek çocuðunun geleneksel erkeklik görüþünü pekiþtirmesine neden oluyor. Aile ile birlikte zaman geçirmek çocuklarýn ruhsal geliþimi için son derece mühimdir. Sevgi, merhamet, saygý gibi soyut kavramlar ilk anne-babadan öðrenilir. Bu sebeple ebeveynler çocuklarýnýn merak ettikleri ya da ihtiyaç duyduklarý bu kavramlarý kendi aile deðerlerine göre çocuða vermelidir.

NACÝ YEDÝGÜN

FOTOÐRAFLAR: ÝSA ÞÝMÞEK

Çocuklardan babalara mektup var Avcýlar Fatih Koleji'nin 5. sýnýf öðrencileri, çok sevdikleri babalarýna mektup yazdý. Saf, duygu dolu ve güzel cümleler, çocuklarýn gözünden babalarýn nasýl göründüðünü anlatýyor.

B

10

CANIM BABAM

u ekin hazýrlýk aþamasýnda iþleyeceðimiz konularý tartýþýrken, ‘çocuklarýn gözünden babalar' diye bir dosyanýn iyi olacaðýný düþündük. Ýstanbul Avcýlar Fatih Koleji ile irtibata geçip isteðimizi ilettik. Kolej Müdürü Feyzullah Çarkcý, talebimizi oldukça sýcak karþýladý. Öðretmenlerden Ramazan Emir de yardýmlarýný esirgemedi. Önceden haberleri olmayan 5. sýnýf öðrencileri, 15-20 dakika içinde babalarýna mektup yazdý. Ýþte, o saf, duygu dolu, güzel mektuplar: Mualla Güngör: Caným babacýðým, sen bir aslansýn, kalbi kocaman olan; sen bir zürafasýn, boyu þefkate uzanan; sen bir çiçeksin, nezaket kokularý yayan; sen her þeyimsin. Babacýðým, kalbimin bir yarýsý annemin, diðer yarýsý da emin ol senin. Sen benim için çok deðerli ve özelsin. Sana olan duygularýmý belirtmek için þu þiiri yazdým: Benim çok deðer verdiðim / Annem kadar sevdiðim / ‘Ýþte beni büyüten' dediðim / Allah'a hep dua ettiðim / Caným babacýðým benim. Beyzânur Günaydýn: Babacýðým, her zaman benim geleceðimi aydýnlatan bir ýþýk oldun. Bana doðru yolu gösterdin. Hani hep derler ya ‘Annelerin hakký ödenmez'; bence babalarýn hakký da ödenmez. Bazen üzülüyorsundur her babalar günü biraz daha yaþlanýyorum diye. Belki unutuyorsundur bu kaçýncý babalar günü diye. Ama ben seni hiç unutmuyorum babacýðým. Bana her zaman doðru yolu gösterdin. Beni her zaman baðýþladýn. Benim daima mutlu olmamý istedin. Seni Yedi Cüceler uzayana, Casper en kötü hayalet olana ve ben sertifikamý alýp doktor olana kadar seveceðim. Bunu unutma, güneþim, caným babam. Gizem Çetin: Caným babam, bu mektubun

“Seni Yedi Cüceler uzayana, Casper en kötü hayalet olana ve ben sertifikamý alýp doktor olana kadar seveceðim. Bunu unutma; güneþim, caným babam.” sonunda aðlar mýsýn, aðlamaz mýsýn bilmiyorum. Ama ben senin aðlamaný istemiyorum. Çünkü seni çok seviyorum. Sen benim evde tek oyun arkadaþýmsýn. Seninle birçok anýmýz oldu. Mesela, çilek suyu yapmýþtýk seninle. Her tarafý batýrmýþtýk. Annem görünce nasýl kýzmýþtý hatýrladýn mý? Babacýðým, doðum günümde bana en güzel hediyeleri alýyorsun. Ama babalar gününde senin için benim elimden sadece mektup yazmak geliyor. Lütfen bu yazý karþýlýðýnda bana bir hediye alma. Bu yazý karþýlýðýnda senden sadece bir þey istiyorum: Beni her zaman sevmeni… Burak Yýldýrýr: Sevgili babacýðým; bir baba çocuðunu severse, çocuk da onu sever. Bazen yaramazlýk yapsam da bana yine þefkatle yaklaþýyorsun. Çok çalýþtýðýn için fazla ilgilenemesen de seni hep yanýmda hissediyorum. Eve geç gelsen de seni çok seviyorum. Zeynep Yâde Kola: Benim babam bir gazeteci.

Onunla gurur duyuyorum. Yoðun bir iþ temposu var. Bazen eve sabaha yakýn geliyor. Ama yine de kardeþlerime ve bana zaman ayýrmaya, bizi hep mutlu etmeye çalýþýyor. Onun bizi çok ama çok sevdiðini biliyorum. Ben de onu çok seviyorum. Babamýn en büyük hayraný benim. Bana ‘Tatlý kýzým, güzel kýzým' dediði zaman dünyalar benim olur. Caným babam, iyi ki benim babamsýn. Seni çok seviyorum. Allah seni baþýmýzdan eksik etmesin. Babalar günün kutlu olsun. Ayþegül Zambur: Babacýðým seni çok seviyorum. Babalar günün kutlu olsun. Ben hasta olunca hemen doktora götürürsün. Senin hakkýn ödenmez. Uçaða bindiðinde de uçak düþecek diye çok korkarým, sana bir þey olmasýn diye hep dua ederim. Umut Keneþ: Sevgili babacýðým, seni çok seviyorum. Çünkü çok çalýþýp ailemizi geçindiriyorsun, istediðim þeyleri alýyorsun, kardeþimle

beni sevdiðimiz yerlere götürüyorsun. Bazen sen iþe gidince sýkýlýyorum, seni çok özlüyorum. Babalar günün kutlu olsun. Biricik oðlun… Nagihan Dede: Babacýðým, sen benim canýmsýn. Seni çoook seviyorum. Hastalandýðýmda caný benden daha çok yanan, aðýrlaþmadan hastaneye götüren, baþýmýza bir þey gelir diye üzerimize titreyen, bizim için alýn teriyle çalýþan, iyi bir insan olmam için beni okutmaya çalýþan… Benim caným babam; ilaçtýr, koruyucudur, þefkatlidir, merhametlidir, her derdin devasýdýr. Babam benim gözümde altýn, elmas, mücevherdir. Giymez giydirir, yemez yedirir, içmez içirir… Babacýðým, þunu hiç unutma: Sen benim elimsin, kolumsun, tutunacak dalýmsýn… Derya Akbaba: Sevgili babacýðým, seni çok seviyorum. Sen gidersen ailemizin düzeni bozulur, huzuru kaçar. Herkes periþan olur. Hepi11

miz seni çok seviyoruz. Ersin aðabeyim, Ýbrahim aðabeyim, Fatma ablam, Abbas, ben ve Mehdi… Özellikle de babaannem… Babalar günün kutlu olsun caným babam. Asým Büber: Ben babamý çok seviyorum. Çünkü babam bize hep iyi bakar. Bir kardeþim var, iki yaþýna yeni girecek. Babam, onunla da çok iyi vakit geçirir. Annemin en iyi dostudur babam. Size babamla ilgili bir maceramý anlatayým. Bir gün ben topumu alýp bahçeye inmiþtim. Oynarken top tellerin arkasýna düþtü. Bulamadým. Babama söyledim. ‘Hemen gidip bulalým' dedi. Bu sýrada kardeþim de gelmek istedi. Çok inatçý bir kardeþim var. Bu yüzden o da geldi. Hemen parka gidip sallanmak istedi. Ben onu sallarken babam da topumu buldu. Ýþte ben bu yüzden babamý çok severim. Safa Gül: Sevgili babacýðým, seni çok seviyorum. Çünkü bizi buralara kadar getirdin. Evimizin direðisin. Ailemizi sen geçindiriyorsun. Sen olmasan biz aile olamazdýk. Ýyi ki varsýn babacýðým. Bize bu kadar imkânlar sunduðun için sana çok teþekkür ederim. Biliyorum, bazen seni üzüyoruz; ama sen yine de bizi sevindiriyorsun. Biliyorum, bazen çok yorgun oluyorsun. Ama ben seni yorgunken bile seviyorum. Babalar günün kutlu olsun. Mustafa Geyik: Baba, seni ve annemi çok sevi12

CANIM BABAM

yorum. Ýstediklerimi alýyorsun, her þeyi benim istediðim gibi yapýyorsun. Seni görünce ruhumda çiçekler açýyor. Güneþ olup ýsýtýyorsun geçtiðin yerleri. Sadece dünyayý deðil, güneþi de ýsýtýyorsun. Sen gelince herkes mutluluktan uçuyor. Her zaman kalbim seninle… Zeynep Ayantuna: Babacýðým, Peygamber Efendimiz buyurmuþ ki: “Baba cennetin orta kapýsýdýr. Dilersen zayi et, dilersen muhafaza et.” Seni çok seviyorum. Emeklerinin karþýlýðýný nasýl vereceðim, her akþam düþünüyorum. Babacýðým, yuvamýz sensiz olmaz. Sen olmasan ben okuyamazdým. Ben uyurken saçýmý okþarsýn, yanaðýmdan öpersin. Her akþam saat kaçlara kadar senin gelmeni beklerim. Babacýðým, lütfen beni býrakma. Kötü bir rüya görünce gece gelir yanaðýndan öperim. O zaman içim rahatlar. Babalarýn en merhametlisi, babalar günün kutlu olsun… Elif Saðlam: Caným babam, sana kendi ellerimle þiir yazdým. Ýnþallah çok beðenirsin: Küçüklüðümden beri / Bizimlesin babacýðým / Sen benim en deðerlimsin / Benim güzel babacýðým / Bu zamana kadar / Her þeyini örnek aldým / Bu þiiri sana yazdým / Benim caným babacýðým. Þeyma Yýlmaz: Biz bilemeyiz ama babamýz biz dünyaya merhaba dediðimizden beri yanýmýz-

dadýr. Biz doðmadan önce odamýzý hazýrlamýþ, kýyafetlerimizi almýþtýr. Bizim için bir sürü oyuncak almýþ, ismimizi düþünmüþtür. Kýz-erkek ayýrt etmemiþ, saðlýklý olmamýz için dua etmiþtir. Hep geleceðimizi düþünmüþ, bizimle geçireceði mutlu günlerin hayalini kurmuþtur. Babamýz, biz ne istersek daha fazlasýný yapmaya çalýþýr. Bazen ona kötü davranýþlar sergileyebiliriz ama o yine bize sevgisini esirgemez ve onun sevgisi hiçbir zaman tükenmez. Rana Tekin: Baba denince sizlerin aklýna ne gelir bilmem; ama benim babam, sýrtýmý dayadýðým dev bir çýnardýr. Koruyup kollayan, sevgisiyle kuþatan, gölgesinde huzur bulduðum yegâne sýðýnak… Babam bazen sessiz bir gemi gibi düþünceli ve sakindir. Bazen de hayatýmýzý renklendiren bir sihirbaz gibidir. Benimle oyunlar oynar, þakalar yapar. Babam, pamuk gibi kalbi, sýmsýcak elleriyle hayatýmdaki en önemli kiþidir, vazgeçilmezimdir. Onu çok seviyorum ve her zaman yanýmda olmasýný istiyorum. Yaðmur Çelik: Babacýðým, doðduktan sonra beni kucaðýna aldýn. O kadar heyecanlýydýn ki… Sakýn benden saklama; küçüklük fotoðraflarýmda ve videolarýmda hepsini gördüm. Babacýðým, þimdi ben büyüdüm. Annemle birlikte zor günlerimde yanýmda oldun. Diþ çýkarma günlerimde, ateþlendiðimde, kýsacasý her günümde yanýmda oldun. Sen ailene bakmak için elinden gelen her þeyi yapýyorsun. “Ben sizler için varým” diyorsun. Beni özel okula gönderiyorsun. Ben de senin için, annem için, çalýþkan, görgülü ve ahlaklý bir insan olmaya çalýþacaðým. Evet babacýðým, seni çok

seviyorum. Babalar günün kutlu olsun. Didem Apak: Babacýðým seni çok seviyorum. Bizlere her þeyin en iyisini alýyorsun. Ýyi ki sen benim babamsýn. Geceni gündüzüne katýyorsun bizler için. Her akþam iþten dönmeni bekliyoruz sabýrsýzlýkla. Üzülüyorum bazen bizim için çok yorulmana. Doðukan Þeker: Baba, seni çok seviyorum. Ama sen beni, benim seni sevdiðim kadar seviyor musun bilmiyorum. Tahminim, seviyorsundur. Benim istediðimi istediðim zaman yapýyorsun. Seni çok seviyorum. Eminim bu yaz yine istediðim yere götüreceksin. Seni çoook ama çok seven oðlun… Zeynep Akýn: Babacýðým, sen annemden sonra gelen en deðerli varlýksýn. Eðer sana bir þey olursa çok üzülürüm. Seninle oynadýðýmýz oyunlarý, seninle birlikte geçirdiðimiz zamanlarý asla unutamam. Seni çok seviyorum. Eve geç geldiðin günlerde “Acaba babama bir þey mi oldu?” diye düþünür, dua ederim. “Allah'ým, lütfen babamý koru. Ona kötü bir þey olmasýn.” diye… Ertuðrul Karayel: Sevgili babacýðým, seni çok seviyorum. Sen de beni seviyorsun. Hastalanýnca ne istersem alýyorsun. Sabahlarý okula beni sen kaldýrýyorsun. Beni hep mutlu ediyorsun. Gizem Erdal: Sevgili babacýðým, seni çok seviyorum. Bu mutlu günün tümünü seninle geçirmek isterdim. Bu dünyadaki en deðerli iki varlýðým annem ve sensin. Seni kelimelerle anlatamayacaðým kadar çok seviyorum. Sevgili kýzýn...

“Babamla gurur duyuyorum. Yoðun bir iþ temposu var. Bazen eve sabaha yakýn geliyor. Ama yine de kardeþlerime ve bana zaman ayýrmaya çalýþýyor. Onu çok seviyorum. Babamýn en büyük hayraný benim.”

13

BEHRAM KILIÇ-HASAN CÜCÜK

Dede futbolcu, baba futbolcu, torun futbolcu

m di

W ir

s eis

un C Tor

hristian Maldini

ss Wei

Oðu lV la

CANIM BABAM

r imi

16

ald in i

lad

A

dý Vladimir Weiss… Babasýnýn adý Vladimir Weiss… Dedesinin adý Vladimir Weiss… Kendisi futbolcu, babasý futbolcu, dedesi de futbolcu. Hayýr, yanlýþ okumadýnýz. Slovakya Millî Takýmý'nýn genç oyuncusu Vladimir Weiss'ten bahsediyoruz. Þöyle bir cümle de kursak yanlýþ olmazdý: Slovakya Millî Takýmý'nýn teknik direktörlüðünü yapan Vladimir Weiss'in 2010 Dünya Kupasý'ndaki en büyük kozu, oðlu Vladimir Weiss... Manchester City'de oynayan oðul Weiss'in babasý, Slovakya Millî Takýmý'ný çalýþtýrýyor. Oðul Weiss'in dedesinin adý da Vladimir Weiss. Weiss'ler, Babalar Günü'nü Dünya Kupasý'nda kutlayacak. Dede Vladimir Weiss, 1939 doðumlu. 19581969 yýllarý arasýnda Ýnter Bratislava'nýn defansýnýn bel kemiðiydi. Banik Prievidza ve Trnavka'nýn da formasýný giydi. Dede Weiss, 3 kez de Çekoslovakya Millî Takýmý'nýn formasýný sýrtýna geçirdi. Sonrasýnda menajerlik yaptý. Trnavka, Rapid Bratislava, Slovensky Grob, Pezinok, Limbach gibi takýmlarý çalýþtýrdý. 1964 Tokyo Olimpiyatlarý'nda Çekoslovakya gümüþ madalya kazandý. Ayný tarihte ise oðlu Vladimir Weiss dünyaya geldi. Futbola 1976’da Rapid Bratislava genç takýmýnda baþlayan oðul Vladimir Weiis, babasýndan farklý olarak orta sahada top koþturdu. 1984 yýlýnda Agro Hurbanovo takýmýnda profesyonel oldu. 1986-93 yýllarý arasýnda babasýnýn da oynadýðý Ýnter Bratislava'nýn formasýný giydi. Daha sonra kýsa süreli takýmlar deðiþtirdi ve 2000 yýlýnda futbolu býraktý. Onu farklý kýlan bir özellik ise iki ayrý millî takým formasý giymesi. Çekos-

ini

V ba Ba

Slovakya ve Ýtalya'dan iki ilginç örnek, Weiss ve Maldini aileleri… Dedeler futbolcu, babalar futbolcu, torunlar da futbolcu… Size ilginç bir not daha: Weiss’lerin üçünün de adý Vladimir.

ba Ba

ld Ma lo o Pa

Dede Cesa ra M

lovakya formasýný 19 kez giydi. Çekoslovakya bölünüp Çek Cumhuriyeti ve Slovakya diye iki devlet hâline gelince, Slovakya Millî Takýmý'nda oynadý. Bu formayý da 12 kez giydi. Futbolu býraktýðý Artmedia Petrzalka takýmýnda teknik direktörlüðe baþladý. 2006’ya kadar bu takýmda kaldý. 2006-2007’de Rus takýmý Saturn Moscow Oblast'ý çalýþtýrdý. 2008’den beri Slovak Millî Takýmý'nýn baþýnda. Ýtalya'da düzenlenen 1990 Dünya Kupasý'nda Çekoslovakya formasý ile ter döken Vladimir Weiss, aradan 20 yýl geçtikten sonra yine Dünya Kupasý'nda; ama bu sefer teknik direktör sýfatýyla... Weiss, 2010 Dünya Kupasý elemelerinde takýmýný Slovenya ve Çek Cumhuriyeti'nin önünde lider yaparak Güney Afrika vizesi aldý. 45 yaþýndaki Slovak teknik

adam, takýmýný genellikle 4-4-2 ile sahaya sürüyor. Slovakya'yý tarihinde ilk kez Dünya Kupasý'na taþýyan genç hoca, kariyerinin ilk uluslararasý sýnavýný Güney Afrika'da verecek. Ve oðul Vladimir Weiss… 1989 doðumlu. Dedesi defans, babasý orta saha oynamýþtý. O ise iyi bir kanat oyuncusu. Tüm aile gibi o da Ýnter Bratislava'nýn rahle-i tedrisinden geçti. Futbola burada baþladý. Þu an ise Ýngiltere'nin Manchester City takýmýnýn oyuncusu. 2008 yýlýnda Manchester City ile Federasyon Genç Takým Kupasý'ný kazandý. Finalde Chelsea'yi yendiler. Bir gol, bir asistle oynadý. Geçtiðimiz yýlý Bolton Wanderes'ta kiralýk geçirdi. Slovakya Millî Takým formasýný ise 9 kez giydi. Henüz golü yok. Weiss'ler Babalar Günü'nü Güney Afrika'da kutlayacak.

Üç kuþaktan futbolcu aileye bir baþka örnek ise Maldini'ler. Hepimiz futbolu 40'ýndan sonra býrakan Paolo Maldini'yi tanýyoruz. 5 kez Þampiyon Kulüpler Kupasý ve Þampiyonlar Ligi þampiyonluðu yaþayan bir oyuncu Maldini. Milan'ýn Avrupa'da kazandýðý ilk kupayý kaldýran isim de Paolo Maldini'nin babasý Cesare Maldini'ydi. Milan'daki ‘Maldini' geleneði, 9 yaþýnda kulüple sözleþme imzalayan torun Christian ile devam edecek. ‘Maldini' soyadý, âdeta Milan'la bütünleþmiþ durumda. Bu bütünleþme de Paolo Maldini'nin babasý Cesare Maldini ile baþladý. Cesare Maldini, 5 Þubat 1932'de doðdu. Futbola 1952'de profesyonel olarak Triestina'da baþladý. 1954'te Milan formasýný giydi ve aralýksýz 12 sene sýrtýndan çýkarmadý. Cesare Maldini, Milan'ýn Avrupa'da kazandýðý ilk kupayý kaptan olarak kaldýrdýðýnda tarih 22 Mayýs 1963'tü. Benfica'yý 2-1 yendikleri bu final de Wembley'de oynanmýþtý. 1966-67'de futbolu býrakan Cesare Maldini, teknik adam olarak kariyerine 1974'te Foggia ile baþladý. 197677'de Ternana'yý, 1978-1980 arasýnda Parma'yý çalýþtýrdý. Bu tarihten sonra 6 yýl dinlenen Cesare Maldini, 1986'da Ýtalya 21 Yaþaltý Millî Takýmý'ný iki yýl süreyle çalýþtýrdý. 1996'da Ýtalya Millî Takýmý'nýn baþýna geçen baba Maldini'ye en büyük muhalefet, oðlu Paolo'dan geldi. Çünkü, baba Cesare, kalbinden rahatsýzdý. Cesare Maldini'nin teknik adam, oðul Paolo Maldini'nin de kaptan olduðu Ýtalya Millî Takýmý, 1998 Dünya Kupasý'nýn çeyrek finalinde ev sahibi Fransa'ya penaltýlarda elendi. Kupa sonrasý Cesare Maldini de görevi býraktý. 2001'de kýsa bir dönem Milan'ý çalýþtýran Cesare Maldini, 2001-02'de Paraguay'ýn teknik direktörlüðünü yaptý. Bu tarihten sonra teknik adamlýk kariyerine nokta koydu; ama Milan için oyuncu izlemeye devam ediyor. Tarih, 20 Ocak 1985... Milan'ýn rakibi Udinese... Ýlk yarý, 1-0 Udinese'nin üstünlüðüyle bitiyor. 2. yarýda sahaya bir genç çýkýyor. 16 yaþýndaki Maldini, herkesi þaþýrtýyor. Paolo Maldini, Milan seyircisi için oyunundan deðil, soyadýndan dolayý yakýndan bilinen bir isimdi. Babasýnýn Milan geçmiþi, oðul Maldini'ye iyi bir referans olmuþtu. Ama Paolo Maldini, soyisim kontenjanýndan oynamadýðýný kýsa sürede ispatlayacak, “Cesare Maldini'nin oðlu” imajý, bir süre sonra “Paolo Maldini'nin babasý Cesare Maldini”ye dönüþecekti. 26 Haziran 1968'de Milano'da doðan Maldini, kariyeri boyunca sadece Milan'da top koþ17

Hollandalý ünlü futbol adamý Johan Cruyff’un oðlu Jordi, babasý kadar baþarýlý olamadý.

turdu. Adý birçok kulübün transfer listesinde olmasýna karþýlýk, Milan'dan ayrýlmayý hiç düþünmedi. 24 yýlda âdeta istikrarýn sembolü oldu. Gullit, Van Basten, Weah, Papen, Rijkaard ve Shevchenko ile beraber top koþturdu. Dünyanýn en iyi liberosu olarak gösterilen Baressi ile rakip forvetlere gol þansý vermedi. 1980'lerin sonunda kurulan efsane kadronun temel taþlarýndan biri oldu. 1989'da kazanýlan Þampiyon Kulüpler Kupasý, Maldini'nin kazandýðý ilk Avrupa kupasýydý. Finalde Milan, Steaua Bükreþ'i 4-0 yenerek kupaya uzanmýþtý. Paolo Maldini, 1988'de giymeye baþladýðý millî formayý da aralýksýz 14 sene sýrtýndan çýkarmadý. 2002 Dünya Kupasý sonrasý millî takýma veda ederken, geriye 126 maçlýk bir rekor býraktý. 64 maçta sahaya kaptan çýkan Maldini, 7 gole imza attý. Yapýlan bütün ýsrarlara raðmen bu tarihten sonra tekrar millî takýma dönmeyi kabul etmedi. Kulüp düzeyinde tatmadýðý baþarý kalmayan Maldini, sadece millî takým düzeyinde kupa sevinci yaþayamadý. Fransa ile oynadýklarý Euro 2002 finalinde kupaya uzanmalarýna saniyeler kala Wiltord maçý uzatmaya götürdü. Uzatma devresinde de Trezeguet'nin attýðý altýn gol, Maldini'nin millî takýmlar düzeyinde kupa sevincini kursaðýnda býraktý. Maldini'nin Christian ve Daniel adlý iki oðlu bulunuyor. Büyük oðlu Christian, 9 yaþýnda 18

CANIM BABAM

Milan ile resmî sözleþme imzalayarak dedesi ve babasýnýn yolunu takip ediyor. Üç kuþaktan futbolculara örnek az ama baba-oðul futbolculara örnekler çok. Diego Armando Maradona'nýn oðlu Diego Maradona JR. Babasý Maradona'nýn ikinci evim dediði Napoli'de futbola baþladý ama þu ana kadar gösterdiði performansla býrakýn Maradona'ya benzemeyi sýradan bir oyuncu bile olamadý. Juan Sebastian Veron, Arjantin'in yýldýzlarýndan. Babasý ise 1960'larýn ünlü futbolcusu Juan Ramon Veron. Bir defans oyuncusu olmasýna raðmen teknik kapasitesi çok yüksek bir oyuncu olan baba Veron'a Arjantinliler ‘cadý' lakabýný takmýþtý. Oðlu da futbolcu olunca Juan Sebastian Veron'a da ‘küçük cadý' dendi. Johan Cruyff; kariyeri baþarýlarla dolu, Barcelona'nýn efsane ismi. Hatta Katalanlara o kadar baðlý kaldý ki, oðluna Barcelona'da kentin koruyucusu olduðuna inanýlan ‘Aziz Jordi'den etkilenerek Katalan ismi Jordi'yi koymuþ. Johan Cruyff'un oðlu Jordi Cruyff da futbol oynadý. Babasý kadar meþhur olamadý ama yine de hatýrý sayýlýr takýmlarda ter döktü. Manchester United'in efsane ismi Sir Alex Ferguson'un oðlu Darren Ferguson da meþin yuvarlaðýn peþinden koþanlardan. Ferguson'un Glasgow Rangers'ta oynadýðý dönemde dünyaya gelen Darren, futbola M. United altyapýsýnda baþladý. Daha sonra Manchester'dan ayrýlýp yeni maceralar peþinde koþmayý denedi. Wolverhampton'da 4 yýl oynadý. Futbolu býraktýktan sonra o da babasý gibi teknik direktörlüðe baþladý. Hâlen Ýngiliz takýmlarýndan Preston North End'i çalýþtýrýyor. Türkiye'de baba-oðul futbolcu sayýsý çok az. Bizde daha çok baba-oðul hakemler moda. Sadýk Deda-Cem Deda, Serdar Çakýr-Cüneyt Çakýr, Muzaffer Sarvan-Oðuz Sarvan, Talat Tokat-Metin Tokat, Yýlmaz Önen-Yýlnur Önen akla ilk gelenler. Ülkemizde baba-oðul sporcular deyince Kemal Erdenay-Harun Erdenay ikilisini unutmak olmaz. Eski millî basketbolcu Harun Erdenay'ýn babasý Kemal Erdenay, Ýstanbul Teknik Üniversitesi (ÝTÜ)’nin en önemli oyuncularýndandý. Harun Erdenay'ýn ayný zamanda ilk hocasý da babasý oldu. Bu konuyla ilgili Harun Erdenay bakýn ne diyor: “Bunun hem avantajlarýný hem de dezavantajlarýný yaþadým. Dezavantajý; herkes eve gittiðinde maçý unutuyordu. Ancak biz evde maçý tartýþmaya devam ediyorduk. Avantajý ise benim neler yapabileceðimi çok iyi biliyordu. Bana tecrübelerini en ayrýntýsýna kadar aktarýyordu.”

EBRAR BEYZA ÖZCAN

Erkek giyiminde klasiðin gücü Erkek giyimde beklentiler ve ihtiyaçlar her geçen gün farklýlaþsa da, klasik tarzýn önemi azalmýyor. Günümüzün yükselen trendi takýmlarýn artýk, küçük yakalý gömleklerle kravatsýz kullanýlmasý. Yeni dönemde þýklýk kadar rahatlýk talebi de artýyor.

S 22

CANIM BABAM

on yýllarda erkek giyimine yatýrým yapan firma sayýsýnda ciddi bir artýþ var. Hatta yýllarca, hem kadýn hem erkek giyiminde söz sahibi bazý markalar, yola artýk sadece erkek giyimiyle devam ediyor. Erkek giyiminde artan rekabet, elbette farklýlýk arayýþlarýný da beraberinde getiriyor. Erkeklerdeki moda algýsýnýn her geçen gün yükselse de kadýnlardaki kadar yüksek olmamasý, markalarý innovatif çalýþmalara yönlendiriyor. Erkek giyiminde artýk þýklýk kadar rahatlýk da çok önemli. Bütün yenilikler erkeklerden ilgi görse de, eskiden olduðu gibi günümüzün de deðiþmeyen trendi; klasik ve

modasý geçmeyen kýyafetler. Erkek kýyafetleri moda açýsýndan, kadýn giyimine göre çok daha basit. Takým elbise, gömlek, kravat üçlüsü hiç eskimeyen bir moda. Buna karþýlýk erkek giyiminin üretim bandý, kadýn giyimine göre son derece meþakkatli. Takým elbise aslýnda tam bir mühendislik ürünü. Bir tür bina inþa etmek kadar zor bir süreç, takým elbise üretimi. Yýllarca hem kadýn hem de erkek giyiminde uzmanlaþtýktan sonra ani bir kararla sadece erkek giyimine yönelen Hatemoðlu'nun kadýn yöneticilerinden, yönetim kurulu üyesi Efsane Turan, takým elbise üretiminin büyük bir uzmanlýk gerektirdiði tespitini yapýyor. Turan, süreci þöyle özetliyor: “Takým elbise çok büyük bir uzmanlýk gerektiriyor. Bir takým son þeklini alana kadar üretim bandýnda 93 ayrý noktada duruyor. Çok özel bir ütü bandý var. Kadýn ürünleri böyle deðil. Bir penyeyi her yerde ürettirirsiniz ama erkek takýmý yapmak know how (teknik bilgi birikimi) gerektiriyor.” Efsane Turan'ýn tespitlerine göre erkekler, eskisiyle kýyaslandýðýnda giyimlerine çok daha fazla özen gösteriyor. Þýk bir takým elbise hâlâ en favori kýyafet olsa da takýmlarýn rengindeki koyu renklerin hâkimiyeti azalýyor. Orta yaþ ve üstünün tercihi hâlâ siyah ve lacivert takýmlar ancak gençlerin takým tercihleri daha

Hazýr giyimde uzmanlaþma, maliyetleri düþürdüðü için tercih ediliyor. Sadece erkek veya sadece kadýn kýyafetine yönelen firmalarýn sayýsýnda artýþ yaþanýyor. renkli hâle geliyor. Erkek modasýnda bir dönem çok ön planda olan ancak zamanla ortadan kaybolan yelekli takýmlar ise tekrar gündeme gelmeye baþlýyor. HEM ÞIK OLSUN HEM DE RAHAT Erkek giyiminin öne çýkan markalarýndan Süvari, son yýllardaki innovatif çalýþmalarýyla dikkati çekiyor. Klasik giyime, erkeklerin ihtiyaç ve beklentileri doðrultusunda müdahale eden bir tasarým ve ARGE ekibi oluþturan þirketin vaadi, þýklýk ve rahatlýðýn bir arada olmasý. Günümüzde marka olmak da tek baþýna yeterli deðil. Müþterinin kral olduðu bir süreçten geçiyoruz ve markalarýn gücü, müþteri beklentilerine ne derece cevap verilebildiði ile doðru orantýlý. Gelinen noktada bir markanýn en önemli avantajý, müþterisinin beklentisine göre yeni ürünler ve modeller sunabilmek. Bu sebeple son yýllarda ciddi bir çalýþma içine giren Süvari, kendi modelist ve tasarým ekibine, tescilli modeller ürettiriyor. Gömleðin kravatsýz kullanýmýnda, yakanýn daðýlmadan düzgün durmasý için yapýlan tasarým buna bir örnek. Bunun dýþýnda Türkiye'de erkeklerin fiziki yapýlarýndan kaynaklanan giyim zorluklarýný aþmak için yapýlan tasarýmlardan da bahsedebiliriz. Türkiye'de insanlarýn farklý droplarda vücut 24

CANIM BABAM

ölçüleri olduðunu belirten Süvari Yönetim Kurulu üyesi Fatih Coþkun, özgün tasarýmlardan örnekler veriyor: “Eskiden droplu ürün sadece takým elbisede vardý, bunu ileri götürerek gömlek ve pantolonlarda da baþlattýk. Türk insanýnýn yüzde 20'sinin boyun ölçüsü ile beden ölçüsü farklý. Buna göre tasarýmlar yaptýk. Kendisi üç, yakasý 4 numara gömlekler ürettik. Son ürünümüz ise 4 santimetreye kadar büyüyebilen kemer ve pantolon. Özellikle yemekli toplantýlar sonrasý erkeklerin gün içinde bile göbek çevresi geniþleyebiliyor. Bu pantolon ile kemeri gevþetme ihtiyacý ortadan kalkýyor.” Süvari'nin bu çalýþmalarý erkeklerden büyük ilgi görüyor. Çünkü gelir seviyesi arttýkça erkekler hem modayý daha fazla takip etmeye baþlýyor hem de yenilikçi ürünler istiyor. Fatih Coþkun, bu iþe baþladýklarý dönemde erkeklerin sadece ihtiyaçlarý için kýyafet satýn aldýklarý, son yýllarda ise modaya önem vermeye baþladýklarý tespitini yapýyor. Bu da doðal olarak firmalarý etkiliyor. Klasik erkek ürünlerinde tasarýmýn önemi artýyor. Yeni modeller ve desenler devreye giriyor. Hem þýk giyinmek hem de o elbisenin içinde rahat olmak isteyen, bunun yanýnda modadan da uzak kalmak istemeyen erkekler artýk erkek markalarýný, tasarým ve ARGE ekiplerini güçlendirmeye zorluyor. UZMANLAÞMA, MALÝYETLERÝ DÜÞÜRÜYOR Son yýllarda giyim markalarýna bakýldýðýnda, uzmanlaþmanýn arttýðýný gözlemlemek mümkün. Hem kadýn hem de erkek giyimi üreten firma sayýsý azalýrken, tek bir alana yoðunlaþma daha fazla tercih ediliyor. Ölçek ekonomisinin gittikçe aðýrlýk kazandýðý, küçük üreticilerin rekabet etmekte zorlandýklarý bir ortamda hazýr giyimciler de bütün güçlerini tek bir alanda yoðunlaþtýrýyor. Bunun en önemli faydasý maliyetleri düþürmesi ve o sektörde pazar payý þansýný artýrmasý. Sadece erkek veya sadece kadýn giyimde uzmanlaþma, marka algýsýný da güçlendiren etkenlerden. Bazý firmalar bu uzmanlaþma sayesinde ‘fanatik' diye tabir ettikleri ve her durumda kendilerini tercih eden müþteri kitlesi de kazanabiliyor. Hazýr giyim sektörünün iddialý firmalarýndan Aydýnlý Grup, bünyesindeki farklý markalarý ile hem erkek hem kadýn; hem klasik hem de spor giyimdeki iddiasýný sürdürüyor. Aydýnlý'nýn farký, bahsettiðimiz uzmanlaþmayý markalar düzeyinde gerçekleþtirmesi. Pierre Cardin ve Cacharel gibi erkek giyimindeki

Erkek giyimde hazýr kadar sipariþ ürünlere yönelik talep de artýyor. Özellikle iþ adamlarý kendilerine özgü tasarýmlar istiyor.

26

CANIM BABAM

dünya markalarýnýn lisansörlüðü ile klasik erkek giyiminde söz sahibi olan Aydýnlý, US Polo Assn ile spor giyimdeki iddiasýný ortaya koyuyor. Bu arada Alman erkek giyim markasý Becon Berlin'i de satýn alarak bir Türk markasý hâline getiren Aydýnlý Grup, erkek giyimindeki yatýrýmlarýný sürdürüyor. Erkek giyiminin bir özelliði de ýsmarlama kýyafetlerin sektörde önemli yer tutmasý. Eskinin terzileri hâlâ sokak aralarýnda devam etse de özellikle iþ dünyasý, gittikçe artan oranda bir tür terzilik çalýþmasý yapan ve ýsmarlama kýyafet üzerine uzmanlaþan firmalarý tercih ediyor. Kiþiye özel giyim de denilen ýsmarlama þirketleri, müþterilerin vücut ölçülerini arþivlerinde bulunduruyor ve sipariþ edilen takýmlarý veya gömlekleri tamamen bu ölçülere göre hazýrlýyor. Bu firmalarýn bünyesinde Ýstanbul'un meþhur terzileri görev yapýyor. Ismarlama kýyafet sektörünün genç ve iddialý markalarýndan Milimetric'in yönetim kurulu üyesi Kaðan Gökalp, erkeklerin kriz sonrasý, modasý hiçbir zaman geçmeyen, ‘zamansýz' diye tabir edilen kýyafetlere ilgisinin arttýðý tespitini yapýyor. Erkekler için modasý hiç geçmeyen, zamansýz kýyafetlerin baþýnda klasik takým elbiseler geliyor. Ýþin ilginç yaný erkek giyiminde klasik ürünlere talep her geçen gün artýyor. En vazgeçilmez unsurlarýn baþýnda ceketler geliyor. Artýk ünlü aktörleri bile ceketsiz görmek mümkün olmuyor. Ceketler beraberinde, 1960'larýn modasý yelekleri de tekrar gündeme getiriyor.

Gömleklerde de manþetli tabir edilen, kol düðmeli gömlekler öne çýkýyor. En dikkat çekici trendlerden biri de takýmlarý kravatsýz kullanmak. Kravat uzun süre erkek þýklýðýnýn vazgeçilmezi olsa da son yýllarda takýmlarýn kravatsýz kullanýmý artýyor. Bu da beraberinde kravatsýz kullanýma uygun, küçük ve dar yakalý gömlekleri öne çýkarýyor. Erkek giyiminde klasik takýmlarýn saltanatýný zorlayan ise gelir seviyesindeki artýþla birlikte gündeme daha fazla gelmeye baþlayan günlük ve rahat kýyafetler. Sektörde casual diye tabir edilen bu tip giyimi, daha çok takým elbise giymeyen gençler ve hafta içi iþi gereði takým giyen ancak hafta sonu rahat kýyafet arayýþýndaki çalýþanlar tercih ediyor. Hatta casual kýyafetler son yýllarda gelir seviyesi yüksek kesimlerde bile özellikle hafta sonlarý için büyük talep görüyor. Denim ve casual kýyafet sektörünün öne çýkan markalarýndan Colin's'in yönetim kurulu üyesi Þahin Eroðlu, bu tip kýyafetlerin hedef kitlesinin genellikle 15-25 yaþ arasý gençler olmakla birlikte son yýllarda ailenin bütün bireylerinden talep gördüðünü vurguluyor. Eroðlu'na göre erkekler artýk rahat giyime çok daha fazla özen gösteriyor. Bunun da denim ve keten tüketimini arttýrdýðýný söylüyor. Sonuç olarak erkek giyiminde klasik takýmlar hiç eskimeyecek bir moda. Gelir seviyesinin artmasýyla birlikte klasik takýmlarýn yanýna gardýroplarýn bir bölümüne de artýk rahat kýyafetler yerleþiyor.

CEMAL A. KALYONCU

FOTOÐRAF: MEHMET YAMAN

sulama araçlarýnýn altýna yatmýþsýn. Hayatýný o özetliyor sana.

Babam beni kovduðunda akþam üstüydü

-Evden dýþarýda ilk geceniz miydi bu?

Evet. Görüyor musun yani hoþgeldin hüzün. Koskoca parkta yatacak bir yýðýn yer varken sen gidiyorsun sularýn altýna yatýyorsun. -Ama su, can da veriyor hayata!

Sen de þimdi Polyannacýlýk oynama benimle yani! -Sonraki günler nasýl geçti peki?

Baþka bir yerde yattým ondan sonra, bir-bir buçuk aya yakýn. -Türkiye'de iken nasýldý babanýzla iliþkileriniz?

Ünlü televizyoncu ve Star Gazetesi yazarý Aziz Üstel'in babasýyla ilgili hatýralarý pek iyi deðil. Babasý bir akþam üstü onu aniden kapý önüne koymuþ. Bir süre sonra kardeþi Enis'i de... Enis intihar etmiþ. Aziz Üstel ise "Çektiðim sýkýntýlar beni piþirdi." diyor.



28

CANIM BABAM

Babam beni kapýnýn önüne koyduðunda akþam üstüydü. Gün batmýþ, gölgeler uzamýþ, bense yürüyordum sýrtýmda melbusat torbasý, koltuðumun altýnda da uyku tulumumla. Ülkemden on bin kilometre uzakta, San Fransisco'da, ne bir akrabam, ne kapýsýný çalabileceðim bir büyüðüm... Hoþ arkadaþlarýma gidebilirdim gitmesine de, onlar da analarýnýn babalarýnýn evinde oturuyordu. Dahasý babasýnýn kapýya koyduðu birine hoþgörüyle bakabilir miydi o analar, babalar? ‘Kim bilir niye attý evden? Ne namussuzluk, ne ahlaksýzlýk yaptý da kovuldu. Yoksa bi baba, çocuðunu ‘yasal sorumluluðum bitti' diyerek kapý dýþarý eder mi?' Sokakta yürürken arada bir saðda solda, bahçe içinde yükselen evlere bakýyordum. Pencereler ýþýl ýþýl, perdeler yarý açýk. Aileler bir arada. Yemek yiyenler, koltuklara kurulmuþ sohbet edenler, televizyonlarýn önüne yayýlanlar.” Bu satýrlar, bir masal ya da hikâyeden alýntý deðil; Aziz Üstel'in, Star Gazetesi'ndeki köþe yazýsýndan. Okuduðumda inanamadým, aný ile karýþýk masalýmsý duygularýný mý yazmýþtý diye. Hepsi gerçekti. Sonuna kadar yaþanmýþ hem de... Dahasý bile vardý... Hani televizyonlarda evimize konuk olan, o görüntüsünün altýnda hiç de böyle bir hayat yaþadýðýný açýkçasý tahmin etmediðim, “Bendeniz haftaya da buradayým, beklerim efenim”ine alýþtýðýmýz Aziz Üstel, çok parasýzlýk çektiðini de anlattý bize. Onun için peþin söyleyelim. Bu yazý Babalar Günü'nde madalyonun arka yüzüne bakan bir yazý. Hayatýný,

Françoise Sagan'ýn Bonjour Tristesse, yani Hoþgeldin Hüzün'ü ile tanýmlayan Üstel, 18 yaþýna girdiðinde babasý tarafýndan kapý önüne konmuþ. O yüzden yokluðun, ciddi fiilî açlýðýn ne olduðunu da biliyor. Çok sürünmüþ. Her türlü iþte de çalýþmýþ: “Laðým da temizledim. Manav çýraklýðý da, çöpçülük de yaptým. Yani yapmadýðým þey yok.” O yüzden “Zeytin ekmek de yerim, en mükellef sofralarda da otururum. Þu köþede limon da satarým, hiç gocunmam.” diyebiliyor. Üstel, Osmanlý hariciyecisi Aziz Bey'in Barcelona doðumlu, Galatasaray mezunu mühendis oðlu Sabih ile Arnavut kökenli, doktor Sezai Çomo Bey'in kýzý, Ýþkodra doðumlu Yeta Haným'ýn oðlu olarak 1948'de dünyaya gelmiþ. Nazlý Ilýcak ve Ömer Çavuþoðlu'nun babasý Muammer Çavuþoðlu da Aziz Üstel'in annesi Yeta Haným'ýn dayýsý. Sabih Bey ve Yeta Haným, Aziz'den sonra Enis adýnda bir çocuk sahibi daha olur. Ama çift kýsa süre sonra boþanýr. Yeta Haným, sonrasýnda, CHP Genel Sekreterliði ile ikiden sekizinci döneme kadar CHP'den milletvekilliði ve TBMM Baþkanlýðý yapmýþ Tevfik Fikret Sýlay'ýn oðlu Ali Namýk Sýlay'la evlenmiþ. Aziz ve Enis ise babalarýnýn yanýnda 1957 sonu veya 1958 baþýnda Amerika'ya gitmiþ. Sabih Bey'in burada yaptýðý evlilikten bir de kýzý ol-

muþ. Bundan sonra yaþananlar þöyle: Dediðim dedik, baþkalarýnýn fikrine saygý duymayan, katý mizaçlý bir baba tarafýndan tam da filmlerdeki gibi bir üvey annenin etkisiyle önce Aziz, ardýndan da kardeþi Enis babasý tarafýndan kapý dýþarý edilir. Aziz Üstel, dayanýklýdýr, galip çýkar bu mücadeleden. Ama Enis öyle deðildir. Amerikan ordusuna yazýlýr, Vietnam'a gider, Vietnam sendromunu yaþar. Acýlarýný bastýrmak için uyuþturucuya bulaþýr. Sonunda Florida ormanlarýnda üç þiþe uyku hapý ile 28 yaþýnda, 1978 yýlýnda intihar eder. Kolay deðildir Aziz Üstel'in babasý ve etrafýndakilerle yaþadýklarý: -Babanýz evden ayrýl dediðinde size, neler hissettiniz? Nasýl bir duyguydu o?

Françoise Sagan'ýn güzel bir romaný vardýr, Bonjour Tristesse diye. Yani Hoþgeldin Hüzün. O kitabýn adý benim yaþamýmý çok güzel tanýmlýyor. Mutlu olduðum kýsa aralýklarýn dýþýnda hayatým hep Bonjour Tristesse. O gün de onu hissettim. Baþka ne hissedebilirsin ki. Cebinde 10 dolar ile sýrtýnda bir tane melbusat torbasý ve parka gidip melbusat torbasýnýn içindeki uyku tulumuna girip yatýyorsun. Ondan sonra birden korkunç bir yaðmur baþlýyor. Kafaný çýkarýyorsun, bakýyorsun, güneþ doðmuþ, gökyüzü masmavi. Nasýl oluyor da yaðmur yaðýyor diyorsun? Meðerse parký sulayan

Babam çok sert bir adamdý. Hani bir kuþaðýn böyle ödün vermeyen, çocuklarý ile arkadaþ olamayan, gerçi o kadar küçük çocuk ile arkadaþ da olunmaz ama dediðim dedik, tek doðru onun doðrusu olan bir temsilcisi idi. Baþka herhangi bir fikir serdedemezsiniz mesela. Tarihe çok meraklý idim. Osmanlý'yý Halil Ýnalcýk'lardan tutun da Enver Ziya Karal'lara kadar, tabii Kemal Tahir'in de büyük etkisi ile öðrendim, tabii dünya görüþüm deðiþmeye baþladý doðal olarak. Büyüdükten sonra bunlarý da bir dönem babamla konuþmaya kalktým ve o bana tamamen küstü. Çünkü babam bu topraklarda bizlerin varlýðýnýn 29 Ekim 1923'te baþladýðý kanýsýnda idi. Vardýr ya o kafa yapýsý, hani 23 öncesi burasý tam bir rezillik, bir facia, bir baðnazlýktýr. O konuda çok ciddi tartýþmalarýmýz oldu ama tabii tartýþma da deðil. Babamýnki monologdu. Babam diyaloða girmezdi hiç. -Peki sorguladýnýz mý bunu, neden böyle diye? Kendi babasýndan böyle bir þey mi görmüþtü?

Hayýr, babasý ile ilgisi yok. O dönemin birçok insanýnda ben gözlemledim bunu sonra. Çünkü o dönemin bir yapýsý bu. Yani mesela Ýsmet Paþa'yý sorgulayabiliyordu gayet rahat ama Atatürk'le ilgili herhangi bir sorgulama söz konusu olamýyordu. Ben kendisine Kemal Tahir'in Esir Þehrin Mahpusu ve Yol Ayrýmý kitaplarýný hediye etmiþtim, bunlarý oku diye. Özellikle Yol Ayrýmý'ný. Yani bunlar roman sonuçta ama birtakým tarihsel gerçeklerin de altýný çiziyor. Amerika'ya ona gönderdim. Okumuþ kitaplarý, fevkalade sinirlenmiþ. -18 yaþýna bastýðýnýzda babanýz elinize bir mektup mu verdi?

Adam melbusat torbasýna týkýyor eþyalarýmý, beni kapýnýn önüne koyuyor. Bir akþam üstü... Bitti. Onu sözlü olarak söylüyor, mektup falan deðil o. 29

ce. Ondan sonra tabii anladým ki iþte erkekler böyle çok dirençli ve güçlü görünse de kadýnlar tabii çok daha akýllý, dirençli ve güçlü yani. Kadýn bir erkeði çok rahat parmaðýnda oynatabiliyor. -Babanýza buna raðmen Babalar Günü'yle ilgili bir program yapmýþ mýydýnýz?

Ben öyle bir þey hatýrlamýyorum. Zaten param yoktu. Hediye alacak hâlim de yoktu. Babalar Günü beni hiçbir zaman ilgilendirmedi yani. Ben aslýnda Allah'a hep hamdederim, þükrederim. Ben þartlara çok kolay uyum saðlayan bir adamým. Yani ne olursa olsun. 45 gün hapis yattýðýmda da üçüncü gün alýþtým, askere gittiðimde de dördüncü gün alýþtým. Yani bir sürü þeylere alýþýyor insan. Ben çok parasýz kaldým. -Amerika'da mý?

“Annem ile babamýn boþanmasý benim de kardeþimin de bütün yaþantýsýný altüst etti. Eðer Türkiye'de kalsa idi babam, bizim hayatýmýz çok farklý olurdu. Enis vefat etmezdi belki.”

-Peki o ana kadar öyle bir þey tahmin ediyor muydunuz?

Tahmin etmek deðil de yani önünde sonunda iþin oraya geleceðini anlýyordun. Çünkü evde bir üvey anne kavramý var ki üvey annelerle ilgili bugüne deðin söylenegelen ne kadar olumsuz þey varsa bünyesinde barýndýran bir kadýn. Ve o kadýndan da babamýn bir çocuðu olmuþ, kýz. Kadýn da bütün imkânlarýn sadece o kýza odaklanmasýný istiyor. Benim ve kardeþimin bir an evvel bir biçimde ailenin dýþýna itilmemizi istiyor. Ve kadýn da bunun için akýllýca bir olaylar zinciri yaratýyor ki sonuçta biz sokakta kalalým diye. -Babanýz da istiyor ki böyle oluyor.

E tabii... -Ama zaten bir gerginlik vardý aranýzda...

Yok, o kadýnýn çýkardýðý bir gerginlik vardý. Doðalda bir gerginlik yoktu. Küçük çocuksun zaten. Birbirimizi görmezdik ki zaten. Evimiz üç katlý idi, biz en alt katta idik, kardeþim Enis'le beraber. Dolayýsýyla bir irtibatýmýz yoktu, haftada bir görüþürdük, o kadar. -Film nerede koptu?

Kadýnda. O anda ben anlamadým tabii çok uzun yýllar sonra bu kadýnla ahbaplýk etmiþ bir haným geldi bana. Olayý tüm çýplaklýðý ile anlattý. O zamana kadar ben anlamamýþtým. O zamana kadar ben üvey annemle olan iliþkimi sürdürüyordum. Olayýn bütün ayrýntýlarýný o haným bana anlatýnca birden kafama balyoz yemiþ gibi oldum. -O zamana kadar belki kendinize kabul ettiremediniz babanýzýn tutumunu?

Hayýr, babamýn bencilliðine veriyordum sade30

CANIM BABAM

Tabii. Çok süründüm. Her türlü iþte çalýþtým. Laðým da temizledim, manav çýraklýðý da, çöpçülük de yaptým. Ne bileyim benzin istasyonunda pompacýlýk da yaptým. Yapmadýðým þey yok. Her iþi yaptým. Ýki iþte çalýþýrdým. Bunlarýn hepsini yaptým ve bundan hiçbir zaman da gocunmadým. Ýnsanýn namusu ile yaptýðý her iþ geçerlidir bence. -Tek baþýnaydýnýz, kardeþiniz Enis sizinle deðildi.

Enis küçüktü o zaman. 18 yaþýna gelince ayný muameleye o da tabi tutuldu. -Nasýl öðrendiniz intihar ettiðini?

Üvey annemin kýz kardeþi yanýlmýyorsam aradý. Öyle kaldýk tabii. Çaresizlik, gerçek anlamda çaresizlik o. -Kurulu bir düzeniniz vardý, birden bozuldu. Arkadaþlarýnýz vardý…

Arkadaþlýðýmýz devam etti, onlarla bir problem yok. -Sormuyorlar mýydý size?

Sormanýn ötesinde ‘gel bizimle kal, manyak mýsýn ne diye böyle yaþýyorsun' diyenler vardý. Gidip de birisinin evine girip kolay yaþayabilirdim orada. Ama ben bunu yaþamak zorundayým dedim kendi kendime. Arkadaþlarýmýn anne ve babalarý babamla selamý sabahý kestiler. -Babanýza karþý nefret oluþtu mu sizde?

Hayýr, hayýr ben kimseden nefret etmedim hayatýmda. Hiçbir þey hissetmedim. Kafamda ben o insanlarýn cenaze namazýný kýlarým, o kadar. -Anneniz bu olaylarýn neresinde idi?

Oraya hiç girmek istemiyorum ama annemin de kendine göre büyük kabahatleri vardý, burada herkesin kendine düþen paylarý var yani.

-Bu sizde travmaya yol açmadý mý?

yatta.

Hiç. Beni piþirdi.

-Aile kavramý üzerine düþündünüz mü hiç?

-Nietzsche'nin söylediði gibi, ‘Beni yýkamayan her þey beni güçlendirir.'

Aynen. -Baba ne ifade ediyor sizin için?

Babamla biz sonra ahbap olduk, 1980'lerden sonra. -Ne zaman vefat etti?

1988'de. -Ölünce de aðladýnýz…

Çok aðladým, ama yani bir dostumu kaybettiðim için aðladým. Çok iyi dost olmaya baþlamýþtýk. Ben Kemal Tahir vefat ettiðinde de çok aðladým. -Babanýzýn yerini ne ile doldurdunuz?

Öyle bir ihtiyaç hissetmedim ki. Bilmediðin bir þeye ihtiyaç hissetmezsin ki. -Siz ne zaman evlendiniz?

Ben çok evlendim, boþ ver! Ama aslýnda ben kendimi bir kere evlenmiþ hissediyorum. O da rahmetli Neslihan ile evlendim. O da çok çabuk hastalandý, çocuk olmadý hiç. -Çocuk özleminiz var mý?

Olmaz olur mu? Arkadaþlarýmýn çocuklarý ile konuþ, en çok sevdikleri insan benimdir ha-

“Bir ailesinin olmasýný kim istemez? Ondan daha büyük bir keyif olur mu? Çocuklarýn, mutlu bir aile yuvasýnýn özlemini ben hep çektim.”

Valla aile benim çok büyük özlemini duyduðum ama bir türlü sahip olamadýðým bir þey. Ernest Hemingway'in lafýdýr, ‘Ýnsanlar yalnýz doðar, yalnýz ölür.' Ýþte ben. Yalnýz doðuyorsun, yalnýz ölüyorsun. Benim hayatým bu yani. Bu kadar ünlü olup ne bileyim, herkesin tanýdýðý bir adam olup da herkesin arasýnda tek baþýna olmanýn getirdiði bir þeylik de var yani. -Bu kadar ün, para olmasaydý da çoluk çocuðum, bir aile hayatým olsun ister miydiniz?

Ýstemez miyim? Ne diyorsun? Tabii ki. Ondan daha büyük bir keyif olur mu? Çocuklarýn, mutlu bir aile yuvasýnýn özlemini ben hep çektim. -En büyük arzunuz neydi?

Anne ile babamýn boþanmasý benim de kardeþimin de bütün yaþantýsýný altüst etti ve deðiþtirdi tabii. Eðer Türkiye'de kalsa idi babam bizim hayatýmýz çok farklý olurdu. Enis her þeyden önce vefat etmezdi. Ama tabii insanlarýn yaþamlarýný kontrol edemiyorsun. Ben bunu söylüyorum ama ben de birkaç defa boþandým. Çünkü aradýðýmý bulamadým hiçbir zaman. Ha, ne arýyordun dersen, onun da cevabýný bilmiyorum doðrusunu istersen. Bütün mesele nasibin önüne geçemiyorsun iþte. Tevekkeltü alellah. Ben inanýrým tevekküle. -1967 yýlýnda evden ayrýldýnýz, 1971 yýlýnda da Türkiye'ye geldiniz…

O sürecin bana çok faydasý oldu. Þimdi baktýðým zaman iyi ki olmuþ diyorum. Çünkü çok þey öðrendim o süreçten. Buna insanlar inanmayabilir ama ben malikanelerde de yaþayabilirim, gecekonduda da. Hiç fark etmez benim için. Zeytin ekmek de yerim, en mükellef sofralarda da yerim. Hiç fark etmez benim için. Her þey insanlar için. Yani ben þu köþede limon da satarým. Hiç gocunmam, beni rahatsýz etmiyor hiçbir þey. Ben yokluðun, ciddi fiilî açlýðýn ne olduðunu biliyorum çünkü. Tek kuruþ yok cebimde. Çünkü iþe baþladýktan on beþ gün sonra para alacaktým. Onu da kendi kafama göre çok güzel çözmüþtüm. -Türkiye'ye döndüðünüzde ne yaptýnýz?

Bilgi Yayýnevi'nde baþladým, çevirmenlik yaptým. Orada çok insan tanýdým. Oradan TRT'ye davet ettiler. 1974-75'ler falan. TRT'de ara sýra skeçler, küçük oyunlar yazdým. Amerika'da yayýncýlýk okumuþtum. Tercüman'da çalýþtým. O bendeki cevherden kaynaklanmýyor, akrabalýk iliþkisi! Ama Tercüman bir basamaktý. 32

CANIM BABAM

SEDAT GÜLMEZ

Hiçbir baba O'nun kadar sevilmedi! “Ýnsanlýk tarihinde aile reisliði ve babalýk sýfatlarý kimde kemale erdi?” sualine hiç düþünmeden verilebilecek tek cevap vardýr: Hz. Muhammed…

K

34

CANIM BABAM

ýzý Zeynep'ten torunu Ümame omuzlarýnda, Rabbi'nin huzuruna duruyor. Rükû ve secde aný gelince yavrucaðý yere býrakýyor; kýyama kalkarken tekrar omuzlarýna alýyor. Bu hâli görüp de garipseyen çok. Çünkü býrakýn kýzlara deðer vermeyi, çocuklarý sevmenin dahi fuzulî görüldüðü bir toplumda O, zihin ve gönüllerdeki mezkûr kalýplarý bir bir yýkýyor. Baþka bir gün bedevilerin “Çocuklarýnýzý öper misiniz?” sualine “Evet” deyince muhataplarý þaþýrýyor ve “Fakat biz, Allah'a and olsun öpmeyiz.” cevabýyla mukabele ediyor. O'nun yaklaþýmýysa sadece yanýndakilere deðil, asýrlar ötesine ders veriyor: “Allah kalplerinizden merhameti çýkardý ise ben ne yapabilirim.” O'nun babalýk yönünü yansýtan bu kýssalar, 14 yüzyýl önce vuku bulsa da Hz. Muhammed'in hayat-ý seniyyesinden günümüze akseden nice ibretamiz vakalar gibi etkisini hâlâ muhafaza ediyor. Zaten geçen zaman gösterdi ve gösteriyor ki beþeriyet arz üstünde gezindikçe O'nun 63 senelik yaþamýndaki her aný, hâl ve atideki yüz binlerce problemin çözümleriyle dolu. Tam da bu sebeple nasýl iyi baba olacaðýný merak edenler Server-i Kâinat'ýn söz konusu vasfýný iyice öðrenmeli…

MÜREBBÎ SIFATININ ZÝRVESÝ Aslýnda Nebiler Serveri'nin babalýk vasfý, O'nun aile reisliðinden ve mürebbiliðinden ayrý düþünülemez. Çünkü hepsi birbiriyle baðlantýlý. Ötesinde bulunduðu çevrenin algý dünyasýna da deðinmek gerekir ki attýðý adýmlarýn ehemmiyeti ve gücü anlaþýlabilsin… Cahiliye devri Mekke ve Medine'sinde erkek, cemiyetin temel direði kabul edilir. Öyle ki haným ve çocuklarý ona hizmetle ve arzularýný karþýlamakla mükelleftir. Kadýnýn deðersizliði ise daha küçük yaþlardan baþlar. Kýz evlat bir aile için yüz karasýdýr. “Kýz babasý” sýfatý taþýmaktansa evlatlar “canlý canlý topraða” gömülür. Utanýlasý bu hareket, alýndaki lekeyi temizleme diye algýlanýr ve icracý toplumda itibar görür. Soyu devam ettirdiði gerekçesiyle erkek çocuða haddinden fazla raðbet vardýr. Ondan hiçbir þey esirgenmez. Muhabbetteki bu ayrým ve aþýrýlýk ikili iliþkilere de açýkça yansýr. Ana hatlarýyla O'nun dünyaya geldiði ortam böyleydi. 40 yaþýna kadar alýþýlagelmiþ kalýplarýn hiçbirini kabul etmeyen, üstelik þahsî hayatýnda hepsini tek tek yýkan biriydi, Hz. Muhammed. 25'inde, kendinden 15 yaþ bü-

yük ve dul Hz. Hatice ile evlenmiþ ve o andan itibaren ailesiyle iliþkisi “Ýnsaniyet bunu iktiza eder.” dedirten seviyede geliþmiþti. Hanýmýna iþlerinde yardým eden müþfik bir eþti. Evlatlarýna sevgisini göstermekten çekinmeyen merhametli bir babaydý. Sorumluluðu altýndakilerin akýbeti için tir tir titreyen bir aile reisiydi. Ýlahî lütuflarla bezeli bu hâli, 40'ýnda omuzlarýna yüklenen “Peygamberlik” vazifesinin getirdiði temsil keyfiyetiyle daha da hassaslaþtý. Artýk her sözü, her adýmý, her hareketi hikmetlerle yüklüdür. Üstelik sadece çaðýna deðil, binlerce yýl ötesine mesajlar içerir. Tüm ashabýnýn nasiplendiði bu hususiyetlerden ilk anda feyizlenenlerse hane ehlidir. Mekke'de de durum böyledir, Medine'de de… Bir defa onun ikamet ettiði yer þeklî özellikleri itibarýyla ev isminin çok gerisindedir. Oraya ya odacýk veya daracýk kulübecik denilmesi daha uygundur. Dünyevî yokluk ve fakirlik ise mukimleri için adiyattandýr. Ancak ne Ezvac-ý Tahirat namlý hanýmlarý ne de Ehl-i Beyt þemsiyesi altýndaki Hz. Fatýma, Hz. Ali ve torunlarý Hz. Hasan ile Hüseyin söz konusu atmosferden þikâyetçidir. Çünkü önlerindeki Kamet hepsine “asýl dünya”dan bahsetmektedir ki ona göre yaþadýklarý âlem ancak durak konumundadýr ve buraya meyil hatadýr. O'nun zihninde hepsini Rabbin huzuruna Rýza-i Ýlahî'ye ve lütf-u Rahman'a layýk çýkarma gayreti bulunduðundan ve yanýndakiler de bunu idrak ettiðinden zorluklar kolaylýða evrilmektedir. Zaten varlýðý, çevresindekiler için baþlý baþýna bir hediyedir. Bir an O'nsuz yaþamak fikri dahi zihinlerini ve gönüllerini kararttýðýndan gayrýsýna lüzum dahi görmezler. Mesela bir sebeple nikâhýndan çýkma durumlarý gündeme gelen Hz. Sevde ve Hafsa, kendilerine ayrýlan günleri bile diðer eþler adýna fedayý ve birçok yükümlülüðü göze alýp 36

CANIM BABAM

“Yeter ki ahirete hanenizden biri sýfatýyla gitmeyi bize çok görmeyin.” demiþlerdir. Resul-i Ekrem de hanýmlarýna ayrý ayrý deðer vermekte, hiçbirinin hakkýný diðerine geçirmeme hususunda azamî gayret göstermektedir. Hanýmlarýyla istiþare eder, onlarýn sýkýntýlar karþýsýndaki düþüncelerini öðrenir. Týpký Hudeybiye günü gibi… Medine'den Kâbe-i Muazzam'ý ziyaret niyetiyle yola çýkan ashap, o gün Mekke müþrikleriyle imza edilen anlaþma þartlarý sebebiyle sukût-ý hayale uðramýþtýr. Buna göre Müslümanlarýn Mekke'ye uðramadan geri dönmesi istenmektedir. Akýllarda belki durum deðiþir düþüncesi bulunduðundan O'nun “Yanlarýnýzdaki kurbanlýklarý kesin ve ihramdan çýkýn.” emrinin uygulamasý aðýrdan alýnmaktadýr. Tekrarlar da neticeyi deðiþtirmez. Üzülen Hz. Muhammed çadýrýna çekilip eþi Hz. Ümmü Seleme ile istiþare eder ve ondan “Ya Resulallah! Emrini bir daha tekrar etme. Belki muhalefet eder ve mahvolurlar. Fakat Sen, kendi kurbanýný kes ve onlara bir þey demeden de ihramdan çýk. Onlar verdiðin emrin kesinliðini anlayýnca, ister istemez sana itaat edeceklerdir.” karþýlýðýný alýr. Kendisi de böyle düþünmektedir zaten ama hanýmýna verdiði deðer gereði onun da fikrini almýþtýr. Ve süreç aynen bu minval üzerine tamamlanýr. Kurbanlar teker teker kesilir. 10 yýl hizmetinde bulunan sahabenin büyüklerinden Enes bin Malik'in sözleriyle, aile fertlerine karþý, O'ndan daha þefkatlisi yoktur. Erkek evlatlarý küçük yaþlarda vefat etmiþtir. En son Hz. Mâriye'den doðan Ýbrahim isimli oðlu vardýr ama o da yaþamaz. Hayattayken evladýný bir dadýya emanet etmiþ ve zaman zaman ziyaretine gitmiþtir. Bu misafirliklerde de evladýný kucaðýna alýr, baðrýna basar, öper, okþar. Akabinde de evine döner. Vefatýnda da çocuðunu baðrýna basmýþ ve hüzünlü yaþlarla “Gönül mahzun olur, gözler aðlar fakat inþallah Allah'ýn dediðinden, Allah'ýn hoþnut olduðundan baþkasýný söyleyemeyiz.” demiþtir.

ESÝN KAYA

38

CANIM BABAM

asýna mazhar olur. Torunlarýna muhabbeti de annelerinden aþaðý deðildir. “Reyhanlarým” deyip sevdiði Hz. Hasan ile Hüseyin'i ashap çoðunlukla O'nun sýrtýnda, omzunda görür. Onlarla oynar, þakalaþýr. Üstelik torunlarýndan esirgemediði þefkati diðer çocuklara da gösterir. Zeyd bin Harise'nin oðlu Üsame de O'nun dizine oturabilen nasiplilerdendir. Zaten büyüklerin izinle girebildiði hücresi çocuklar için daima açýktýr. Þefkati sadece Müslüman çocuklara dönük de deðildir. Bir defasýnda hizmetindeki bir Yahudi çocuk hastalanmýþ ve onu da ziyaret etmiþtir. Ona “Müslüman ol!” tembihinde bulunmuþ, çocuk babasýna bakýnca pederi de “Ebu'l Kasým'a itaat et.” demiþtir. Sonrasýnda da kelime-i þahadet getiren evladýna muhabbetle bakmýþtýr. Tüm bunlarýn yanýnda O'nun ne denli sevilen bir baba olduðunun en bariz vesikasý ahirete irtihali esnasýnda kýzý Hz. Fatýma'nýn döktüðü gözyaþlarýdýr. O'nsuz yaþamanýn ýstýrabý gönlünü öyle sýkmýþtýr ki hýçkýrýklarýna dur diyemez. Ancak kutlu babasýndan “Benden sonra bana ilk sen kavuþacaksýn.” cümlesini duyunca yüzünde tebessüm ibareleri belirir. Ýþte onun babalýðý, yanýnda bulunma pahasýna ölümü hayata tercih ettiren cinsten bir muhabbetle örülmüþtür.

Annelerin günü var ya babalarýn! 500 kiþi üzerinde yapýlan araþtýrma, anne ve babaya ithaf edilmiþ günlere ilginin ne derece farklýlaþtýðýný gözler önüne seriyor. Tüketim dünyasýnda Babalar Günü annelerinki kadar önemsenmiyor.

Ç

39

CANIM BABAM

ocukken en sevmediðimiz sorulardan biri, ‘Anneni mi daha çok seviyorsun, babaný mý?' idi. Âdeta zoraki bir seçime itilirdik. Bu masum sorularla baþlayan süreç, her yýl kutlanan Anneler Günü ve Babalar Günü'nün ehemmiyet algýsýna sýçramýþ ki pazarlama ve iletiþim þirketleri Synovate'nin yaptýðý bir araþtýrma, babalarýnkini annelerinki kadar ilgiyle kutlamadýðýmýzý gösteriyor. Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir’de yaþayan, 18-54 yaþlarý arasýnda kadýn, erkek toplam 500 tüketici ile örneklem yöntemiyle yapýlan araþtýrmada, Türk halkýnýn yüzde 49'u Babalar Günü'nü çok önemli görüyor ve mutlaka kutlanmasý gerektiðini düþünüyor. Bu oran, Anneler Günü için ise yüzde 71 düzeyine kadar çýkýyor. Bu yüzde 49'luk kitlenin profiline gelince; grupta genç, yetiþkin diye tanýmlanan kadýn tüketiciler öne çýkýyor. Haziranýn 3. pazar günü kutlanan Babalar Günü'nün tarihi, Anneler Günü'nki kadar eski ve dramatik deðil. Hâl böyleyken, dünya tüketim patronlarýnýn icatlarýndan Babalar Günü'nün ekonomik hareketlenmelere etkisi de annelerinki kadar kuvvetli olmuyor. Türkiye'de gerçekleþtirilen araþtýrma, babalarý hayatta olan çocuklarýn bu özel günü kutlamada yeterince cömert davranmadýðýný gösteriyor. Örneklerin yüzde 42'si her yýl babasýna hediye aldýðýný ifade ederken; yüzde 34'ü ise alamýyor. Çünkü babalarý ya baþka þehirlerde yaþýyor ya da hayatta deðil. Beþte biri ise gereksiz bulduðu bu tarihte para harcamýyor. Oysa annelere hediye vermeyi önemsemeyenlerin oraný yüzde 9. Peki, babalar için en çok ne tür hediyeler tercih ediliyor? Kýyafet, saat/aksesuar gibi ürünler yine baþta geliyor. Ýlginç verilerden biri ise ebeveyn sevgisinin tüketim alýþkanlýklarýna etkisini gözler önüne seriyor. Nasýl mý? ‘Anneme hediye alýrken fiyatýna bakmam' diyenler, yüzde 82. Ama babalarý hatýrlarken ucuza kaçýyoruz. Ancak yüzde 35'lik bir

FOTOÐRAF: AA

Peygamberimiz, torunlarýný çok severdi. “Reyhanlarým” deyip okþadýðý Hz. Hasan ile Hüseyin'i ashab çoðunlukla O'nun sýrtýnda, omzunda görürdü. Onlardan esirgemediði þefkati diðer çocuklara da gösterirdi.

PEYGAMBER OMZUNDAKÝ ÇOCUKLAR Evlatlarý arasýnda eþitlik gözetir ancak Hz. Fatýma'nýn yeri ayrýdýr. Hz. Hasan ile Hüseyin'in annesi, nezdinde o derece sevgilidir ki bir ara Hz. Ali'nin, Ebu Cehil'in, aðabeyi Ýkrime gibi Ýslam ile þereflenen kýz kardeþini nikâhlayacaðý duyulunca hemen minbere çýkýp “Duydum ki Ali, Fatýma'nýn üzerine evlenmek istiyormuþ. Eðer Ali bu düþüncesinde kararlý ise onu boþamalýdýr. Zira bu durum Fatýma'yý üzmektedir. O ise benden bir parçadýr, onu üzen beni üzmüþ olur. Onu sevindiren de beni sevindirmiþ demektir.” uyarýsýnda bulunmuþtur. Dinleyenler arasýndaki Hz. Ali, bu ikazlar karþýsýnda fikrinden döner. Azla iktifa, Peygamber hanesine girenlerin en önemli düsturudur. Haramýn onlardan fersah fersah uzak kalmasý gerekmektedir. Bu sebeple torunlarý Hz. Hasan ile Hüseyin çocukken hane-i saadetteki sadaka hurmalarýna ellerini uzatýnca onlarý uyarýr ve haklarý olmayana el uzatmamalarýný sýký sýkýya tembihler. Kýzý Fatýma'nýn boynundaki kolyeyi görünce de endiþelerini dillendirir. Babasýnýn hissiyatýna iþtirak eden evladý ziyneti satar, elde ettiði parayla köle alýp azat eder. Durumu arz edince de Nebiler Serveri'nin “Fatýma'yý cehennemden koruyan Allah'a hamdolsun.” du-

kýsým, babasý için elini cebine cömertçe atýyor. Ya ebeveynler ne diyor bu iþe? Babalarýn yüzde 49'u, annelerin ise yüzde 85'i her yýl çocuklarýndan hediye aldýklarýný anlatýyor. Aslýnda onlarýn arzusu, özel günlerde öyle kocaman hediyeler almak deðil. Sadece hatýrlanmak istiyorlar. Bu tarihlerde sabah erkenden telefonla aranmak, sevgi sözcükleri iþitmek ya da ziyaret edilmek, onlarýn zihinlerindeki en güzel kutlama. Araþtýrmadaki bir sonuç, bu duruma örnek gösterilebilir. Babalara ne tür hediye istedikleri sorulduðunda, yarýsý, bunun önemli olmadýðýndan, hatýrlanmanýn kâfi geleceðinden bahsediyor. Yüzde 36'sý ise ‘bilmiyorum' cevabýný veriyor. Cevap verenlerin istediði hediyeler arasýnda en çok öne çýkanlar, Türk tüketicilerin almayý planladýklarý hediyeler ile benzerlik gösteriyor; kýyafet, aksesuar… Herkes bilir ki Anneler Günü'nü hatýrlamak yalnýzca çocuðun deðil, kocalarýn, yani babalarýn da üzerine düþen bir incelik. Ortaya çýkan veriler, ayný durumda babalarýn annelere göre daha hassas davrandýklarýný gösteriyor. Araþtýrmada görüþülen evli ve çocuk sahibi kadýnlarýn yüzde 47'si eþlerine Babalar Günü hediyesi alýrken; evli ve çocuk sahibi erkeklerin yüzde 50'si, kendi annelerinin yaný sýra eþlerini de unutmuyor.

:LQGRZVŠ6ÕQÕUVÕ]
View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.