KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ

March 5, 2016 | Author: Fidan Sönmez | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ...

Description

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİMDALI

KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ

ÖKKEŞ GÜNEÇIKAN

YÜKSEK LİSANS PROJESİ

KAHRAMANMARAŞ OCAK-2008

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİMDALI

KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ

DANIŞMAN : Yrd. Doç. Dr. Nusret GÖKSU

Ökkeş GÜNEÇIKAN

YÜKSEK LİSANS PROJESİ

KAHRAMANMARAŞ OCAK-2008

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ ÖKKEŞ GÜNEÇIKAN YÜKSEK LİSANS PROJESİ Kod No :

Bu Tez 24/01/2008 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği/Oy Çokluğu ile Kabul Edilmiştir.

Yrd. Doç Dr. Nusret GÖKSU DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Zeynep HATUNOĞLU ÜYE

Yrd. Doç. Dr. İ. Ethem TAŞ ÜYE

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Enstitü Müdür Vekili

Not: Bu projede kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÖZET YÜKSEK LİSANS PROJESİ

KAPASİTE PLANLAMASI VE OPTİMUM STOK KONTROLÜ YÖNETİMİ

ÖKKEŞ GÜNEÇIKAN

DANIŞMAN : Yrd. Doç. Dr. Nusret GÖKSU Yıl

: 2008 , Sayfa: 60

JÜRİ : Yrd. Doç. Dr. Nusret GÖKSU : Yrd. Doç. Dr. Zeynep HATUNOĞLU : Yrd. Doç. Dr. İ. Ethem TAŞ Bu çalışma ile işletmeler açısından önemli iki kavram olan kapasite ve stok kavramları incelenecektir. Öncelikli olarak kapasite kavramı üzerinde durularak bu kavramlar açıklanmıştır. İşletmelerin doğru bir kapasite ve stok politikası yürütmesi şirket karını artıracaktır. Özellikle insan ve makine kapasiteleri verimli kullanılması gereken kapasitelerdir. Kapasite planlama ve stok yönetimi yaklaşım ve yöntemlerinin açıklanarak, daha etkin ve verimli bir üretimin sağlanması, kaynaklarının optimal düzeyde kullanımının temini ve satış-stok-yönetim-tedarik arasında uygun bir dengenin kurulması gerekir. İşletme büyüklüğü ile doğrudan bağlantılı olan bu kavramlar araştırılarak, iyi bir stok ve kapasite planlaması ile işletmenin nasıl daha başarılı ve karlı olacağı yapacağım bu çalışmada incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Kapasite, Stok, Planlaması, Malzeme İhtiyaç Planlaması.

I

Yönetim,

Üretim

Kaynakları

DEPARTMENT OF BUSINESS ADMINISTRATION INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ABSTRACT MA PROJECT

CAPACITY PLANNING AND OPTIMUM INVENTORY CONTROL MANAGEMENT ÖKKEŞ GÜNEÇIKAN

SUPERVISOR : Assist. Prof. Dr. Nusret GÖKSU Year : 2008 , Pages : 60 JURY : Assist. Prof. Dr. Nusret GÖKSU : Assist. Prof. Dr. Zeynep HATUNOĞLU : Assist. Prof. Dr. İ. Ethem TAŞ According to these two concept capacity and inventory will be examining. Primarily these concepts are explained with the concentration on capacity concepts. Running a right capacity and inventory policy for managements, will increase company’s profit. Especially human and machine capacity are capacities which are should be used eficiently. Capacity planning and inventory management, explaning aproach and technics, providing more active and efficent production, to using optimal sources and supplying them and also between sale and inventory there will be a balance. There is a connection between increase and management so these conceptions should be searching, for a good inventory and capacity planning, the management will be better and profitable with my work that I am doing. Key Words : Capacity, Inventory, Management, Manufacturing Resource Planning, Materials Requirements Planning.

II

ÖNSÖZ Günümüzde işletmelerin yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri, varolan kaynaklarını optimum bir şekilde kullanmaları ile mümkündür. Yöneticiler, hızla değişen çevresel etmenler, globalleşme ve ekonomik koşullar karşısında gerekli önlemleri alabilmek, sistemlerinin başarısını arttırabilmek, başka bir deyişle kaynaklarını daha verimli kullanabilmek için çeşitli bilimsel yöntemler ve modern yaklaşımları kullanmak zorundadır. Kapasite Planlaması ve Optimum Stok Kontrolünde, girişimcinin hem karını maksimize etmek, hem müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutmak, hem de kapasite ve stoklardan kaynaklanacak tüm gider ve zararları minimuma indirebilmek adına araştırmaya yönelik bu çalışma hazırlanmıştır. Lisansüstü eğitimim süresince danışmanlığımı üstlenerek, gerek konu seçimi, gerekse çalışmalarımın yürütülmesi sırasında her türlü desteğini gördüğüm, bilgi ve önerileriyle yol gösteren Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. Nusret GÖKSU ’ ya, ayrıca Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. Zeynep HATUNOĞLU ve Yrd. Doç. Dr. İ. Ethem TAŞ ‘ a desteklerinden ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Eğitim hayatım boyunca her zaman yanımda yer alan ve her türlü yardımını esirgemeyen değerli aileme ve sevgili kuzenime içtenlikle teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

III

İÇİNDEKİLER ÖZET...............................................................................................................................I ABSTRACT....................................................................................................................II ÖNSÖZ................................................................................................... .......................III İÇİNDEKİLER...............................................................................................................IV ŞEKİLLER DİZİNİ.. ....................................................................................................VII ÇİZELGELER DİZİNİ……………………………………………………………….VIII 1. GİRİŞ…………………………………………………………………………….…...1 2. KAPASITE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ………………………….…..2 2.1. Kapasite Kavramı………………………………………………………….….2 2.2. Kapasite Çeşitleri…………………………………………………………..….3 2.3. Teknik ve Ekonomik Kapasite……………………………………………..….4 2.4. Kantitatif (nicel) ve Kalitatif (nitel) Kapasite…………………………….…...4 2.5. Maksimum, Optimum ve Minimum Kapasite……………………………..….4 2.6. Teorik Kapasite, Pratik Kapasite, Fiili Kapasite ve Atıl Kapasite………….…5 2.7. Kısmi Kapasite, Ürün Kapasitesi ve İşletme Kapasitesi………………….…...6 2.8. Kapasite Kullanımı ve Sorunları……………………………………………....6 3. KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ……………………………..…..8 3.1. Kapasite Planlamasında Belirsizlik………………………………………..…..8 3.2. Kapasite Dağıtımı……………………………………………………….….….8 3.3. Endirekt İşgücü İhtiyacının Bulunması………………………………….….…8 3.4. İşçilik Sayısının Belirlenmesinde Dikkat Edilecek Hususlar………………...10 4. KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ ETKENLERİ………..13 4.1. Kapasite Kar Bağlantısı………………………………………………………13 4.2. Satış Tahminlerinin Kapasiteyi Etkilemesi…………………………………..13 4.3. Maliyetlerin Kapasiteyi Etkilemesi…………………………………………..13 4.3.1. Kısa Dönemde Maliyetler……………………………………………..14 4.3.2. Uzun Dönem Maliyetler………………………………………………14 4.4. Kuruluş Yerinin Kapasite Belirlenmesine Etkisi…………………………….14 4.5. Çalışma Süresinin Kapasite Belirlenmesine Etkisi ………………………….14 4.6. Makine ve Donatım Seçiminin Kapasite Belirlenmesine Etkisi …………….15 4.7. Kapasitenin Belirlenmesinde Mali Etkenler…………………………………15 4.8. Kapasitenin Belirlenmesinde Diğer Başlıca Etkenler………………………..15 4.8.1. Yönetimin ve Örgütlenmenin Etkisi…………………………....…….15 4.8.2. İnsan Gücü Kapasitesinin Etkisi……………………………………...16 4.8.3. İş Kolunun Özelliklerinin Etkisi……………………………...….…...16 5. KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ………………………….17 5.1. Kapasite Planlaması……………………………………………………...…..17 5.1.1. Kapasite Planlamasının Tanımı…………………………………....….17 5.1.2. Kapasite Planlamasının Aşamaları……………………………………18 5.1.3. Makine ve İnsangücü Kapasitesi……………………………………...18 5.1.4. Malzeme ve Kapasite Planlarınızın Güncel Olmaması……………….21 5.2. Kapasite Ölçme Kriterleri………………………………………………….…21 5.2.1. Kapasite İhtiyaçlarının Belirlenmesi………………………………….22 5.2.2. Kapasite Kararı…………………………………………………….….23 5.2.3. Talep, Stoklar ve Üretim Hızı İle Kapasite İlişkileri……………….…24 5.2.4. Bir Tesisin Kapasitesi İncelenirken Dikkate Alınacak Faktörler……..25

IV

5.2.5. Kapasite Dengelenmesi………………………………………………25 5.2.6. Gerekli Makine Tespiti……………………………………………….26 5.3. İmalat Sanayinde Kapasite Boşluğu, Ekonomik Maliyeti ve Politika Önerileri……………………………………………………………27 5.3.1. İmalat Sanayinde Kapasite Boşluğu ve Ekonomik Maliyeti…………27 5.3.2. Politika Önerileri………………………………………………….….28 6. STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI…………………………………….…29 6.1. Stok Kavramı…………………………………………………………….…..29 6.1.1. Stokların Tanımı……………………………………………………...29 6.1.2. Stok Bulundurma Nedenleri………………………………………….29 6.1.3. Stokların Faydaları……………………………………………………30 6.1.4. Stok Çeşitleri…………………………………………………….……31 6.2. Stok Politikası………………………………………………………….…….32 6.2.1. Stok Politikasının Önemi……………………………………….…….32 6.2.2. Stok Politikasında Etkinlik Sağlanması………………………………32 6.3. Üretim Sistemlerinde Stok Kavramı ………………………………………...34 6.3.1. Stokların Planlanması, Kontrolü ve Değerlemesi ……………………35 6.3.2. Stokların Sınıflandırılması……………………………………………35 6.3.3. Stok Gereksinimi …………………………………………………….36 6.3.4. Stokların İşletme Ekonomisindeki Önemi …………………………...37 7. İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER VE STOK KONTROLÜ…………………………………………………………….39 7.1. İşletmelerde Stok Tutarını Belirleyen Faktörler……………………………..39 7.1.1. Hammadde Stokunu Etkileyen Faktörler……………………………..39 7.1.2. Yarı Mamul Stokunu Belirleyen Faktörler…………………………...39 7.1.3. Mamul Stokunu Etkileyen Faktörler………………………………….39 7.2. Stok Kontrolü………………………………………………………………...40 7.2.1. Stok Kontrolü Kavramı, Tanımı……………………………………...40 7.2.2. Stok Kontrolünün Amacı ve Önemi………………………………….41 7.2.3. Stok Kontrol Politikası……………………………………………….41 7.2.4. Stok Kontrolünün Organizasyondaki Yeri…………………………...42 7.2.5. Stokların Doğuş Nedenleri ve Stokların Faydaları…………………...43 7.2.6. Elde Stok Bulundurma Nedenleri…………………………………….43 7.2.7 Stok Kontrolünün Önem Kazanmasında Rol Oynayan Faktörler…….45 7.2.8. Optimum Stok Seviyesinin Tespiti İçin Cevap Verilmesi Gerekli Sorular ve Bilinmesi Gerekli Faktörler………………………46 8. STOKLARIN YÖNETİMİ………………………………………………………….47 8.1. Stok Yönetim Problemleri……………………………………………………47 8.2. Stok Yönetim Sistemleri……………………………………………………..47 8.3. Stoklara Yapılacak Yatırımın Optimum Tutarının Tayini …………………..48 8.3.1. Stok Tutmanın Gerektirdiği Giderler…………………………………48 8.3.2. Sipariş Giderleri………………………………………………………49 8.3.3. Stok Yetersizliğinin Doğuracağı Kayıplar……………………………49 8.4. Belirsizlik Halinde Stok Kontrolü Yönetimi………………………………...49 9. STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI İLE İLGİLİ SORUNLAR…………………………………………………………..51 9.1. Stok Kontrol Yöntemleri…………………………………………………….51 9.1.1. Gözle Kontrol Yöntemi………………………………………………52 9.1.2. Çift Kutu Yöntemi……………………………………………………52 V

9.1.3. Sabit Sipariş Periyodu Yöntemi……………………………………...53 9.1.4. Sabit Sipariş Miktarı …………………………………………………53 9.1.5. ABC Yöntemi………………………………………………………...53 9.2. Malzeme Miktarı İle İlgili Sorunlar………………………………………….55 9.2.1. Optimal Sipariş Miktarı………………………………………………56 9.2.2. Çok Stok Bulundurmanın Maliyeti…………………………………...56 9.2.3. Az Stok Bulundurmanın Maliyetleri………………………………….56 10. SONUÇ…………………………………………………………………………….58 KAYNAKLAR...............................................................................................................59 ÖZGEÇMİŞ EKLER

VI

ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 5.1. Kapasiteye Bağlı Çalışma Evreleri………………………………………..23 Şekil 6.1. Bir İmalat İşletmesinde Kümülatif Üretim ve Satışların Değişimi…….….34

VII

ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 5.1. İnsangücü Kapasitesinin Belirlenmesi İle İlgili Örneğe Ait Çizelge……..20 Çizelge 5.2. Gerekli Makine Tespiti Örneği……………………………………….…...26

VIII

GİRİŞ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

1. GİRİŞ Yeni bir fabrika kurulmadan önce belirlenmesi gereken iki önemli husus, nasıl bir stok yönetimi politikası uygulanacağı ve kapasite planlamasıdır. Bu aşamada kapasiteyi tanımlayan ölçüler çok geneldir. Örneğin, bir tekstil fabrikası için kapasite, işlenecek hammadde miktarı veya üretilen tüm mamullerin metre olarak uzunluğu ile belirlenir. Daha sonra tesis ve makinelerin tespiti amacı ile genel kapasite değerleri gözönüne alınarak ayrıntılara inilir. Fakat bu durumda dahi, çalışmakta olan bir fabrikaya oranla, tahminlere dayanan genel rakamlar üzerinde çalışma zorunluluğu vardır. İşletmeler açısından kapasite planlaması üzerinde önemle durulması gereken bir kavramdır. İşletmeler ancak kapasiteleri ölçüsünde üretim yapabilirler. Dolayısıyla ancak kapasiteleri doğrultusunda satış yapıp karlar elde edebilirler. İşletmelerin sahip oldukları kapasitelerini en etkin şekilde kullanmaları gerekmektedir. Bu da doğru planlanmış bir kapasite yönetimiyle olur. Kapasite planlaması işletmelerin belli bir zaman diliminde kullanacakları kapasitelerini tespit etmesinde kullanılır. Bu planın yanlış yapılması işletmelere atıl veya eksik kapasite sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır. Bu durumda da işletmenin verimliliği, dolayısıyla da karlılığı istenilen seviyeye ulaşamayacaktır. Kapasite planlaması yapılırken mevcut kapasitenin yanında, işletmenin tahmini beklenen satış miktarlarının da göz önünde bulundurulması ve planlamanın bu ölçütlere göre yapılması gerekmektedir. İşletmeler açısından optimal kapasite düzeyinin belirlenip stratejik işletme planlarının belirlenen kapasite düzeyine uygun olarak yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada da işletmeler açısından optimal kapasite düzeyinin önemi ve optimal kapasite düzeyinin nasıl belirlenmesi gerektiği irdelenmiştir. Gerek kuruluş ve gerekse işletme döneminde, tesisler için stok kapasite planlaması konusu büyük önem arz etmektedir. Eğer bir yatırım tam kapasite ile işletilemezse; hem yatırımın kendisine, hem de ülke ekonomisine büyük kayıplar verir. Bu çalışmanın birinci ana temasında kapasite kavramı üzerinde durularak kapasite çeşitleri, kapasite ihtiyaçlarının belirlenmesi, kapasite belirlenmesinde satış ve maloluş etkenleri, kapasite planlaması ve ölçme kriterleri gibi çeşitli tanımlamalara yer verilmiştir. Projenin ikinci ana temasında ise stok kavramı incelenip, izlenen stok politikaları ele alınmış, işletmelerde stok tutarını belirleyen faktörler ve stok kontrolü üzerinde durulup, stokların yönetimi ve bazı sorunları üzerine bu proje hazırlanmıştır.

1

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

2. KAPASITE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ Bir işletme için kapasite değerlemesinin önemi büyüktür. Daha başlangıçta kurulacak işletmenin üretim kapasitesinin çok iyi hesaplanması gerekir ve elde edilen verilere uygun kapasitede işletme kurulmalıdır. Bu Bölümde öncelikle kapasite kavramı, kapasite çeşitleri ve kapasite kullanımı üzerinde durulmuştur. 2.1. Kapasite Kavramı Bir işletmenin üretim kapasitesi, işletmenin belirli bir süre içerisinde mevcut üretim faktörlerini rasyonel biçimde kullanarak meydana getirebileceği üretim miktarıdır. Günümüzde teknolojide meydana gelen hızlı değişmeler sonucunda gerçek bir kapasite planlaması ve ölçümü yapabilmek çok zor olmaktadır. Bazı durumlardaki belirsizlikler ve değişkenler hesaba katılarak tama kapasitede çalışmayı engelleyen faktörler göz önüne alınarak kapasite planlaması ve tahmini yapılmaktadır (www.mevzuatdergisi.com, 09.12.2007). Kapasite ve kapasite kullanımı kavramları iktisat literatüründe eskiden beri kullanılmakla birlikte, bu kavramların teorik olarak açıklanmasına yönelik çalışmalar çok azdır. Bu boşluk, söz konusu kavramların son yıllarda tekrar güncellik kazanması ve bu konuda yapılan çalışmaların giderek artması ile kısmen doldurulmuştur. Bu konudaki çalışmaların artmasındaki en önemli neden, dünya ekonomisinin 1970'li yıllarda içine düştüğü bunalımdır. Günümüzde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir yeri olan kapasite kavramı ile ilgili tartışmalar çok eskiye dayanmakla birlikte, tek bir kavram üzerinde anlaşmaya varıldığını söylemek oldukça zordur. Genel olarak işletme büyüklüğünü ifade etmede kullanılan kapasite kavramı, yapılan araştırmaların niteliğine göre farklı şekillerde tanımlanmıştır (Yıldırım, 1989:29). Kapasitenin sözlük anlamı; bir şeyi oluşturma, alma, depolama veya temin etme yeteneğidir. Genel bir iş anlayışında, bir sistemin belirli bir zamanda elde edebileceği en fazla çıktı miktarıdır. Elde edilen çıktıları belirleyecek faktörleri hesaplamak amacıyla bu tanımları değiştirmek mümkündür. İşletme ekonomisinde kapasite kavramı, 1920 yıllarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır. 1924 yılında VERSHOFEN, işletmenin üretim kapasitesini işletmenin fiili olarak kullandığı ve her ne nedenle olursa olsun atıl durumda bulunan üretim güçlerinin toplamı olarak tanımlamıştır. HAMMER kapasiteyi, "işletmenin üretim kabiliyeti" olarak tanımlarken, bu yıllarda işletmenin üretim kapasitesini diğer yazarlara göre nispeten daha geniş bir şekilde inceleyen ISAAC; kapasite kavramının, işletmede birim maliyetin minimum kılındığı üretim seviyesini ifade eden optimum kapasite olarak tanımlamaktadır. AULER, optimum kapasite yanında maksimum ve minimum kapasiteleri de tanımlamakta, fakat optimum kapasiteyi genel kapasite kavramı olarak kabul etmektedir. Alman işletme ekonomisi literatüründe kapasite araştırmalarında önemli bir yeri olan MELLERROW1CZ; işletme kapasitesini, "işletmenin belli bir zaman aralığında mevcut işgücünün tam istihdamı ve iş araçlarının tam kullanımında ulaştığı üretim seviyesi" olarak tanımlamaktadır. İşletmelerde üretim kapasitesi konusunda literatürde önemli bir yeri olan diğer bir yazar da HENZEL 'dir. Yazar, 1928 yılında yayınlanan bir makalesinde kapasiteyi genel olarak "herhangi bir şeye kabiliyet", işletme kapasitesini de "satış amacıyla bir

2

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

işletmenin belli bir ürün veya ürün çeşitlerini üretme kabiliyeti" seklinde tanımlamaktadır (Yıldırım, 1989:29). Sanayi işletmelerinde üretim kapasitesinin ölçülmesi ile ilgili araştırmalarında KERN ve CLAR 'ın vardıkları sonuç, genel bir kapasite tanımına varmanın zorunlu olduğu ve özel durumları kapsamak üzere, bu genel kapasite kavramından özel kapasite kavramlarının türetilebileceğidir. KERN; "genel kapasite" kavramını, ''belli bir cins, büyüklük ve yapıdaki bir ekonomik veya teknik birimin belli bir zaman aralığındaki üretim kabiliyeti" olarak tanımlarken, CLAR 'a göre "genel kapasite" kavramı, "özel kapasite" kavramlarının ortak özelliklerini içermelidir. Yazara göre bu ortak özellikler, "kapasitenin belli bir üretim kabiliyetini ifade etmesi, bu üretim kabiliyetinin miktar cinsinden belirlenmesi ve miktar cinsinden ifade edilen bu üretim kabiliyetinin belli bir zaman aralığını kapsaması" hususlarıdır (Müftüoğlu, 1988:611). Günümüzde, kapasite tanımlarında fiziki kapasite ve ekonomik kapasite arasındaki farklılık önem kazanmaktadır. Fiziki kapasite, diğer etmenler sabit kaldığında, birim zaman basına veri, makine ve ekipman ile üretilen maksimum çıktı olarak algılanmaktadır. Birçok çalışmada, fiziki kapasite yerine teknik kapasite kavramının kullanıldığı görülmektedir. Bu tanım da, sadece makine ve ekipmanı değerlendirmeye aldığı ve üretimi sadece sermaye faktörü ile ilişkilendirdiği için dar anlamda bir yaklaşım olarak kabul edilmekte ve eleştirilmektedir. Ekonomik kapasite tanımı ise, üretimi maliyetlerle ilişkilendirmekte ve mevcut girdilerle birim basına maliyetlerin minimum kılındığı üretim seviyesini tam kapasite veya optimum kapasite olarak tanımlamaktadır (Yıldırım, 1989:44). Yukarıda da belirtildiği gibi, kapasite için çok değişik tanımlamalar yapılabilmektedir. Özetle, üretim kapasitesi, genellikle aşağıdaki üç faktöre göre tanımlanmaktadır: • İşletmenin üretim faaliyetlerinde kullandığı üretim faktörleri, • Bu üretim faktörlerinin kullanılması sonucu elde edilen ürün, • Bütün üretim uğraşı ve çabalarının belirli bir zaman dönemi içinde olması Buradan hareketle, "üretim kapasitesi", "işletmenin belirli bir süre içerisinde üretim faktörlerini rasyonel bir biçimde kullanarak meydana getireceği üretim miktarı"’dır denilebilir (Özgen, 1987:73). Firmaların kendi uzun veya kısa dönem işletme amaçlarını belirlerken dikkate aldıkları en önemli konu, piyasada sattıkları veya satmayı düşündükleri mal ve hizmetleri elde etmek için uygun kapasiteyi belirlemektir (Demirdöğen, 1994:29). 2.2. Kapasite Çeşitleri Gerek işletme iktisadı literatüründe ve gerekse işletme pratiğinde, kapasite ile ilgili yaklaşımların ve güdülen amaçların çokluğuna paralel olarak çok sayıda kapasite çeşitleri ortaya konmuştur. Literatürde karşılaşılan kapasite çeşitleri kümesine yakından bakıldığında, aşağıdaki alt kümeleri ayırt edilebilir: • Teknik kapasite ve ekonomik kapasite, • Nicel ve nitel kapasite kavramları, • Maksimum, minimum, optimum ve normal kapasite kavramları, • Tam kapasite, pratik kapasite, teorik kapasite, zorlanmış kapasite, garanti edilmiş kapasite, gerçekleştirilebilir kapasite, • Temel üretken birim kapasitesi, kısmi kapasite, üretim aşaması kapasitesi, işletme kapasitesi, teşebbüs kapasitesi, 3

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ • •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

İş kapasitesi ve ürün kapasitesi, Atıl kapasite, yedek kapasite, esas kapasite, yan kapasite, ikame kapasitesi, personel kapasitesi, iş araçları ( makine ve tesisler) kapasitesi, organizasyon kapasitesi, birim kapasite, toplam kapasite vb. (Müftüoğlu, 1988:646).

2.3. Teknik ve Ekonomik Kapasite Bir birimin teknik (mühendislik) kapasitesi; öteki etkenler aynı kaldığında, her zaman biriminde verilen bağlı sermaye stoku ile üretilen maksimum ürünü gösterir. Ekonomik kapasite kavramı ise, çıktı birimi basına ortalama toplam maliyetin minimum olduğu üretimdir (Odabaşı, 1981:37). Teknik ve ekonomik kapasite kavramları ilk defa KALVERAM tarafından ortaya atılmıştır. Yazar, teknik kapasite olarak işletmenin maksimum üretim gücünü anlamakta, ekonomik kapasite kavramıyla da birim ürün maliyetinin minimum kılındığı üretim seviyesini ifade etmektedir. MELLEROWICZ ise teknik kapasiteyi, doğrudan doğruya işletmenin maksimum üretim seviyesi olarak tanımlamakta, bu kapasite çeşidini önce "maksimum teknik kapasite" ve "normal teknik kapasite" olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Ekonomik kapasiteyi ise, birim ürün maliyetinin minimum kılındığı üretim seviyesi olarak tanımlamaktadır. KERN ise, bu kapasite çeşitlerini, genel literatüre göre, tamamıyla değişik bir şekilde tanımlamaktadır. Yazar, bu iki kapasite kavramı arasındaki farkı, kapasiteye, organizasyon (iş akımı organizasyonu) faktörünün esas alınıp alınmadığında görmektedir. İş akımı organizasyonu esas alınmadan belirlenen işletmenin maksimum üretim kabiliyeti, teknik kapasiteyi; belirli bir is akımı organizasyonunda ürüne dönük olarak belirlenen maksimum üretim kabiliyeti de işletmenin ekonomik kapasitesini ifade etmektedir (Odabaşı, 1981:37-38). 2.4. Kantitatif (Nicel) ve Kalitatif (Nitel) Kapasite Kantitatif kapasite kavramının ifade ettiği üretim kabiliyeti, işletmenin veya temel üretken birimin, belirli bir zaman aralığında miktar cinsinden ifade edilen üretim seviyesidir. GUTENBERG, kalitatif kapasite kavramı ile iki hususu ifade etmektedir. Birincisi, üretim konusuna yönelik olarak üretilen isin ve ürünün iyiliği, nitelikleri; üretken birime ve işletmeye yönelik olarak da alternatif isler ve ürünler üretme kabiliyetidir. Kalitatif kapasite kavramı ile ifade edilen diğer bir husus da, yine işletmeye yönelik olmak üzere, is ve ürünle ilgili olarak "toleransları minimum kılma kabiliyeti" veya "üretilen islerde ulaşılabilecek hassasiyet derecesi" seklinde ortaya konmaktadır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 2.5. Maksimum, Optimum ve Minimum Kapasite Bu kapasite kavramları, literatürde en çok kullanılan ve anlamlarına iliksin olarak da nispeten en çok görüş birliğine varılmış kapasite çeşitleridir. Bu kapasite çeşitleri, üretim kabiliyetine esas alınan üretim hızı tarafından belirlenmektedir. Maksimum kapasite, uzun dönemde sürekli olarak gerçekleştirilmesi mümkün olan, maksimum üretim hızında ulaşılan üretim seviyesidir. Optimum kapasite; birim başına değişmez ve değişir giderler toplamının en az olduğu kapasitedir. Optimum kapasitenin altında veya üstünde bir üretim, maliyet giderlerinin yükselmesine yol açar (Cemalcılar, 1993:89). 4

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Minimum kapasite kavramı da, maksimum kapasitede olduğu gibi, esas itibariyle teknik tarafından belirlenen bir üretim seviyesini ifade eder. Bu üretim seviyesinin (minimum kapasite) altında üretim yapmak, teknik bakımdan olanaksızdır. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, optimum kapasite; maksimum kapasitenin, minimum kapasite de optimum kapasitenin belirli kapasite kullanım derecelerine tekabül eden üretim seviyelerini ifade etmektedir. 2.6. Teorik Kapasite, Pratik Kapasite, Fiili Kapasite ve Atıl Kapasite Teorik kapasite; makine ve teçhizatın, hiçbir duraklama ve arıza olmadan, usta isçiler elinde üretebileceği en yüksek miktardır. Örneğin, bir fabrikanın teorik kapasitesi 20000 ton/yıl denilince, bu fabrikanın iyi yetişmiş işgörenler elinde bütün yıl hiç durmadan çalışarak üretebileceği ürün miktarı anlaşılır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Teorik kapasitede uzun süre üretimde bulunmak olanaksızdır. Çünkü onarımlar, beklemeler, duraklamalar, ayarlamalar nedeniyle üretimin durması olağandır. Bu gibi gecikmelere "işleyiş kesilmeleri" adı verilir. İşleyiş kesilmeleri nedeniyle teorik kapasitenin altında üretim yapılır. İşletmenin bu gerçek kapasitesine "pratik kapasite" denir. Örneğin, teorik kapasitesi 20000 ton/yıl olan bir fabrikanın pratik kapasitesi 17000 ton/yıl olabilir. Pratik kapasite her zaman ulaşılabilir bir ürün miktarını gösterir, ancak; kapasite, üretilen malın satılabilmesi ile de yakından ilgilidir. Satış hacmi yetersiz ise, pratik kapasitenin yalnızca bir bölümünden yararlanılır. Pratik kapasitenin bu yararlanılan bölümüne 'fiilî kapasite", yararlanılamayan bölümüne de "boş kapasite" adı verilir. Pratik kapasiteden boş kapasite çıkarıldığında fiili kapasite elde edilir. Örneğin, pratik kapasite 17000 ton/yıl olan bir fabrikada yıllık üretim 15000 ton/yıl olabilir. Bu durumda 2000 ton aylak (boş) kapasite var demektir (Cemalcılar, 1993:89). İşletmede atıl kapasitenin ortaya çıkmasının birinci nedeni doğrudan doğruya yöneticilerin davranışları ile ilişkilidir. Yöneticilerin, işletmenin ürettiği mal ve hizmetlerin satısı ile ilgili olarak geleceğe ait yaptıkları tahminler işletmede atıl kapasitenin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. İşletmenin kullanış kapasitesi; yöneticilerin, piyasa araştırmalarının yardımıyla saptadıkları satış tahminlerine göre belirlenmektedir. Örneğin yöneticiler, yakın bir gelecekte satışların artmasıyla kullanış kapasitesinin, normal kapasitenin % 100 'üne ulaşacağım tahmin ettiklerinden, bugün için işletmenin % 30 atıl kapasite ile üretimde bulunmasına rıza göstermiş olabilirler. Bu % 30 tutarındaki atıl kapasitenin ise, bugün için iktisadiliği olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Atıl kapasitenin ikinci nedeni, maliyet giderlerini ortaya çıkaran üretim faktörlerinin, üretim faaliyeti sırasında sağladıkları hizmetlerin bölünmeyişi ile ilgilidir. Özellikle, değişmez üretim faktörleri bakımından sözü edilen bu atıl kapasitenin ortaya çıkısı, literatürde birçok tartışmalara konu olmuştur. Azami teknik kapasiteye göre kapasite kullanımı ve bos kapasite hesabı basit, ancak yanıltıcıdır. Bu hesapta bos kapasite gereğinin üstünde yüksek çıkar; ancak başka ve pratik bir kıstas uygulamak da imkânsızdır. Teknik kapasite esaslarına göre yapılan bos kapasite hesaplarının yanlışlığı, uzun dönemli analizlerde daha açık ortaya çıkmaktadır.

5

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

2.7. Kısmi Kapasite, Ürün Kapasitesi ve İşletme Kapasitesi Aynı isi üreten temel üretken birimlerin oluşturduğu üretim kabiliyeti, kısmi kapasite kavramı ile ifade edilir. İşletmenin "ürün üretim kapasitesi" ise, kısmi kapasitelerin oluşturduğu is kapasitelerinden türetilen ve işletmenin üretim konusunu (maddeci amacını) teşkil eden ürün kapasitesi olarak tanımlanabilir. Aynı şekilde, aynı veya benzer ürün çeşidi üreten işletmelerin bir araya getirilmeleriyle "teşebbüs kapasitesi", ve ulusal ekonomi seviyesinde de "sektör kapasitesi" kavramları tanımlanabilir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 2.8. Kapasite Kullanımı ve Sorunları Oldukça hızlı bir değişimin yaşandığı çağımızda makro seviyede ülke ekonomisinin, mikro seviyede işletmelerin çabaları, yeni bilgi ve teknolojilere uyum sağlayarak etkili ve verimli olmak, dolayısıyla süreklilik ve büyüme gibi amaçlar etrafına yoğunlaşmaktadır. İşletmelerin verimliliği, gelişme ve büyüme ile ilgili olarak yapılacak analiz ve yorumlarda işletme girdileri ve çıktıları ile bunlar arasında ilişkiler önemli bir araç olmaktadır. Gerçekten de girdiler ve maliyetleri ile çıktılar arasındaki ilişkiler, işletmelerin yönetim ve organizasyon sorunlarının kaynağında yer almaktadır. Çünkü bu konuda elde edilecek doğru ve geçerli bilgiler, problemlerin (öncelikle mali, daha sonra beşeri ve yapısal) doğru bir şekilde teşhisine imkan verecek verileri oluşturmaktadır. İşletmelerde üretim girdileri arasında hammadde işgücü, sermaye önemli bir yer tutmaktadır. Dolayısıyla toplam maliyetler içinde hammadde işgücü ve sermayenin kullanılması ile ilgili giderler oldukça büyük bir raya sahip olmaktadır. Ancak ücret ve faizler, diğer giderlere göre çok boyutlu ve daha karmaşık bir yapıya sahip olmaları nedeniyle, toplumun veya işletmelerin ekonomik sorunlarının çözümünde en fazla tartışılan konular arasında yer almaktadır. İşletmeler etkili ve verimli olabilmek için işgücü istihdamı ve yetişmiş personelin işletmede kalıcılığının sağlanması, kapasite kullanımı gibi birçok sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlarla işletme sonuçları arasında sıkı bir etkileşim vardır. Kapasite tanımaları ilk bakışta basit görünmelerine rağmen, uygulamada oldukça fazla ve karmaşık sorunlarla karşılaşılmaktadır. Kapasitenin belirlenmesi ve kullanılmasında insan gücünün karmaşık bir yapıya sahip olması ciddi yönetim sorunlarını ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde insan gücünün kullanılmasında gerek zaman, gerekse davranış standartlarının henüz oluşturulmamış olması üzüntü verici bir durumdur. Dolayısıyla işletmelerde ortaya konulan kapasite ölçülerinin en azından beşeri açıdan yeterli olmadığını söylemek mümkündür. Kapasitenin belirlenmesinde zaman faktörü, oldukça hassas bir konudur. Yalnız bir cins mamul üreten bir işletmede bu tür sorunlar göze batmayabilir; ancak çok çeşitli mamul üreten işletmelerde malzeme işlem süresinin belirlenmesi oldukça zordur. Yine işletmelerin belirli bir zaman aralığı içinde değişik süreçlerde çalıştığı bir gerçektir. Günde üç vardiya üzerinden 24 saat, iki vardiya üzerinden, 16 saat normal mesai (8 saat), fazla mesai veya hafta içinde 5,6,7 gün çalışmak gibi değişik alternatifler vardır. Bunların her biri için kapasite hesabı farklı sonuçlar verir. Bir başka sorun da, kapasite kavramının farklı şekil ve kapsamlarda tanımlanmasıdır. Farklı kapasite kavramlarının olması, konuyla ilgilenenler tarafından farklı şekillerde algılanabilmektedir. Öte yandan makinelerin tek tek kapasitelerini bulup toplayarak işletmenin tüm kapasitesini belirlemek gibi yanlışlıklara sık sık düşülmektedir. 6

KAPASİTE KAVRAMI VE KAPASİTE ÇEŞİTLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Üretim birimleri veya iş istasyonları arasındaki ilişkiler, makinelerin iş yapma süratleri, tamir ve bakımlar, iş gücü- makine bağımlılığı vb. Pek çok hususun kapasiteyi belirlemede dikkatli ve titiz olmayı gerektirmektedir. İşletmelerde kapasite kullanım oranının düşük olmasının özellikle maliyetler üzerinde arttırıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Yapılan bir araştırmada kapasite kullanım oranı düşük olan işletmelerde satışlara göre maliyet oranları daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca yine kapasite kullanım oranları ile iş gücü giderleri arasında, kapasite kullanım oranı düşük olan işletmelerde toplam maliyetler içinde iş gücü giderlerinin oranı da düşük olmaktadır. Kapasite kullanım oranı arttıkça maliyetler azalmakta, ancak bu maliyetler içindeki iş gücü giderlerinin payı yükselmektedir. Buradan kapasitenin maliyetler ve iş gücü istihdamı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu sonucu çıkarılabilir (Büker ve Sevil, 1994:64).

7

KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

3. KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ İşletmeler belirli bir kapasitede faaliyetler yapmak için planlanarak oluşturulurlar. Bir otel belirli bir sayıda kişiye hizmet verecek şekilde, bir fabrika bir süre içinde çıkarması beklenen üretim hacmi ile, bir eğitim kurumu aynı anda belirli sayıda öğrenciye hizmet verecek şekilde tasarlanır. İşletmelerin belirlenen hedeflere ulaşabilmesi için kapasitelerini tam olarak kullanmaları beklenir. Bu bölümde genel olarak kapasite ihtiyaçlarının belirlenmesi üzerinde durulacaktır. Ancak ilk önce kapasite planlamasındaki bazı belirsizlikler ve endirek işgücünün hangi yöntemlerle bulunabileceği üzerinde durulmuştur. Daha sonra işçi sayısının belirlenmesindeki bazı önemli noktalar ve bazı kapasite varlıklarının nasıl hesaplanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. 3.1. Kapasite Planlamasında Belirsizlik Talep, arıza, işçi verimliliği, ıskarta gibi pek çok faktör kapasite planlamasına belirsizlik getirir. Belirsizliği, olasılık hesapları ile incelemek ve söz konusu problemi belli varsayımlar altında çözümlemek mümkündür. Bu kısımda sadece talep faktöründeki belirsizliğin kapasite planlamasında göz önüne alınışı üzerinde duracağız. Diğer faktörler de benzer yöntemlerle incelenebilir. Ayrı ayrı bulunan sonuçlar daha sonra birleştirilebilir (Kobu, 2006:248). 3.2. Kapasite Dağıtımı Başta talep olmak üzere çeşitli verilere dayanarak yapılan kapasite ihtiyaç tahminleri daha sonra detaylandırılır. Üretim programları her iş istasyonunda yapılacak işleri belirtecek şekilde düzenlendiğinden, makine ve insangücü kapasitesi planlamasında da aynı derecede ayrıntıya inilmesi zorunludur. Kapasitelerin, üretim programını gerçekleştirecek biçimde dağıtımına yükleme(=loading) denir. Makine ve işçilik yüklemesi arasında yöntem bakımından önemli bir fark yoktur (Kobu, 2006:250). Her iş istasyonunda yapılacak işlemlerin toplam standart zamanı verim ile çarpılarak gerçek saat bulunur. Endirekt işçilik saati, direkt işçiliğin istasyonlara göre değişen yüzdelerine göre hesaplanmıştır. Mevcut işçi sayısının ihtiyacı karşılamaması halinde, daha önce sözünü ettiğimiz çarelere başvurulur. İşçi alıp çıkarma ve vardiya sayısının artırılması en son düşünülecek çareler olmalıdır. Çünkü bunların hem maliyetleri yüksektir hem de tekrar normal düzene dönüşü çok zordur. Tahminlerin üstünde ıskarta çıkması halinde istenen miktarı üretebilmek için fazla çalışmak gerekir. Bazen normal üretim programı arasına sıkıştırılmak istenen önemli ve acele siparişle alınabilir. Yeni bir mamulün üretiminde, başlangıçta işlemler normalin üstünde zaman alır. Bu gibi hallerde öğrenme eğrisinin özelliklerini gözönüne almak yerinde olur (Kobu, 2006:250). 3.3. Endirekt İşgücü İhtiyacının Bulunması Endirekt işgücü ihtiyacı, direkt işçiliğin yüzdesi olarak hesaplanabilir. Görünüşte kolay olan bu hesabın güç tarafı yüzdelerin bulunmasıdır. Endirekt işçilik, hangi mamul üzerinde ne kadar emek harcandığı bilinmeyen bir faaliyettir. Bir imalat işletmesinde endirekt işçilik kapsamına giren işlerin bazıları şunlardır: Postabaşı ve ustabaşılar, kalite 8

KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

kontrolleri, temizlik ve meydan işçileri, malzeme taşıma, vinç operatörü, yükleme boşaltma, iş takipçiliği, takım odası, sevkiyat, ambar, ambalaj, tamir-bakım vb. Görüleceği gibi endirekt işçiliğin, hem çeşitlilik hem belirsizlik niteliği yüzünden hesaplanması, daha doğrusu hangi mamule ne kadar harcanacağının bulunması çok güçtür. Endirekt işçilik UPK açısından olduğu kadar maliyet muhasebesi için de büyük önem taşır. Maliyetleri etkilediği ve farkına varılmadan kolaylıkla kontrol dışına çıkabildiği için, endirekt işçilik yönetici tarafından üzerinde dikkatlice durulması gereken bir konudur (Kobu, 2006:252). Endirekt işçilik ihtiyacının saptanmasında uygulanan yöntemlerden bazılarını aşağıda kısaca tanımlamak yararlı olacaktır: Kestirme Yüzde Yöntemi: Planlayıcının veya yöneticinin tecrübe ve sezgisine dayanan bu yöntemde iki farklı politika izlenir. Örneğin, üretim miktarı %30 azalmış ise, endirekt işgücü ya toptan veya departmanlara göre %12-15 arasında değişen oranlarda azaltılır. Üretim arttığı zaman endirekt işgücü ihtiyacının derhal karşılanması yoluna gidilmez. İhtiyaçlar zorladıkça yavaş yavaş artırma yapılır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere kestirme yüzde yöntemi son derece pratik ve masrafsızdır. Fakat alınan kararların işçiye ve ona yakın yöneticilere keyfi nitelikte gözükmesi ihtimali vardır. Bu yüzden doğacak sürtüşmeler yöntemin yararından çok fazla zarar getirebilir. Standart Ölçüler Yöntemi: Endirekt işçilik faaliyetlerini oluşturan işlemlerin süreleri; geçmiş kayıtların incelenmesi, kronometraj, sentetik zamanlar veya benzeri endüstri dalı için kabul edilmiş standartlardan yararlanarak tespit edilir. Büro işlerinde ve proses endüstrisinde daha iyi sonuç veren bir yöntemdir. Diğer hallerde ya maliyetinin yüksek olması veya işletmenin özelliklerine uymaması nedeni ile tercih edilmez (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Optimum Saat Yöntemi: Tahminlere dayanan değerlerle daha çok endirekt işçiliği kontrol amacını taşır. Yöntemin uygulanmasında, önce her mamul (veya işlem) için tespit edilen optimum (en uygun) direkt işçilik saatleri ay sonundaki üretim miktarları ile çarpılır. Böylece departmanlara göre harcanan optimum direkt işçilik miktarları elde edilmiş olur. Bu değerler departmanlarda aynı süre içinde harcanan fiili toplam işçilik(direkt +endirekt) sürelerine bölünürse birtakım oranlar bulunur. İlgili yöneticiler kendi departmanlarında; Optimum Direkt İşçilik ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ Fiili(Direkt işçilik + Endirekt işçilik) oranının büyük tutulması konusunda periyodik olarak uyarılırlar. Geçmiş aylara kıyasla, aşırı sayılabilecek artışlar görüldüğü taktirde tedbir almaları istenir (Kobu, 2006:252). Yönetimin aynı zamanda direkt işçiliğin değişimini kontrole de yardımcı olabileceği yukarıdaki formülden açıkça görülmektedir. Uygulama açısından basit ve nispeten az masraflı olan optimum saat yönteminden, teşvikli ücret sisteminde yararlanılması düşünülebilir. Kıyaslama Grafikleri: Fabrikanın geçmişteki faaliyetlerine ait kayıtların sistematik biçimde analizi ve değişimlerin yorumlanmasından ibarettir. Bir önceki yönteme göre daha az duyarlı fakat daha pratiktir. Geçmiş aylara ait endirekt işçilik 9

KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

saatleri ve üretim miktarları departmanlara veya iş cinslerine göre sınıflandırılır. Zaman ekseni üzerinde değişen bu değerler veya bunlara dayanarak bulunan çeşitli oranlar grafikler üzerinde gösterilir. Her ay yeni gelen bilgiler aynı grafiklere işlenir. İstatistik yöntemlerle geçmişteki performansı temsil eden ortalama ve limitler hesaplanabilir. Böylece son ayın endirekt işçiliğinin normal olup olmadığı söylenebilir. Aşırı sayılabilecek yükselmeler varsa tedbirler alınır. Ayrıca, trend hesapları ile geleceğe ait tahminler yapılabilir. Performans standartlarında bir gelişme varsa limitler yeniden ayarlanır ve gelecekte bunlara uyulması sağlanır. Kıyaslama grafikleri ile endirekt işçilik kontrolü ancak, yeterli bir geçmişe uzanan işçilik ve üretim kayıtlarının düzgün biçimde tutulmuş olma şartı ile gerçekleşebilir. Pek çok işletmenin, özellikle yeni kurulanların bu konuya gereken önemi vermedikleri bir gerçektir. Örnekleme Yöntemi: Endirekt işçilik faaliyetlerinin departmanlara veya iş cinslerine göre tanımları yapıldıktan sonra uygun bir zaman aralığında gerekli sayıda gözlemle yoğunluk ve süreler tespit edilir. Ustabaşı vb. yöneticilerin, taşıma ve tamirbakım faaliyetlerinin analizinde başarı ile uygulanabilir. En önemli sakıncası işgücü ihtiyacının ne olması gerektiğini belirleyememesidir. Gerçekte örnekleme ile mevcut düzende işlemlere harcanan süreler tespit edilebilmektedir. Bu eksikliği geçmiş kayıtları istatistik yöntemlerle inceleyerek kısmen gidermek mümkündür (Kobu, 2006:253). 3.4. İşçilik Sayısının Belirlenmesinde Dikkat Edilecek Hususlar Çeşitli yöntemlerle saptanan direkt ve endirekt işgücü ihtiyacının kesin işçi sayılarına dönüştürülmesinde bazı ayarlamalar yapılmasını gerektiren faktörler vardır. Adam-saat cinsinden bulunan rakamları normal mesai süresine bölmek yeterli değildir. Zira gerçek ihtiyacı, bu hesapla bulunan miktarın üstüne çıkaran etkenler vardır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir (www.geocities.com/YilMazaynali, 08.11.2007): Aylık Mesai Sürelerinin Değişkenliği: Bir ay içindeki iş günü sayısı, hafta sonu ve diğer tatil günleri sayısının değişik olması nedeni ile sabit değildir. Yıllık toplu izinlerin de özellikle yaz mevsiminin birkaç ayı içine sıkıştırıldığı düşünülürse, normal iş günü sayısının aydan aya büyük değişmeler göstermesi doğal sayılır. Bayramları bol olan ülkemizde kış mevsimi dahil bazı aylarda normal mesainin 15 günün altına düştüğü bilinmektedir. İstenen üretim miktarı, çalışma günlerindeki bu değişimi gözönüne alarak aylara dağıtmak ve stoklamaya gitmek yerinde olur. Aksi halde işçi sayısının aydan aya ayarlanması zorunluluğu gibi pratik olmayan bir durumla karşılaşılır (Kobu, 2006:253). Fiilen Çalışan İşçi ile Bordroda Gözüken İşçi Sayıları Arasındaki Fark: Fabrikalarda, özellikle ağır endüstri dalında, devam hiçbir zaman %100 değildir. Ülke şartlarına, işlerin ağırlığına ve mevsime bağlı olarak her iş günü iççinin %4-10 kadarı normal hastalık veya mazeret izni alır. Kişisel yıllık izinlerin yoğunlaştığı yaz aylarında gelmeyen işçi oranı %25’in üstüne çıkar. Kış aylarında, grip ve benzeri salgın hastalıkların birden ortaya çıkması devamsızlık oranını çok artırır. Kadın işçilerin çok olduğu fabrikalarda devamsızlığın biraz daha yüksek olduğu bilinmektedir. Gerçek işçi sayısının hesaplanmasında bu tür kayıpları giderecek eklemeler ve ayarlamalar yapılmalıdır (Kobu, 2006:253).

10

KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

İşçi Devri: Ülkedeki işsizlik durumuna, coğrafi konuma, iş kolundaki çalışma şartlarına ve işveren personel politikasına bağlı olarak işçinin bir kısmı işten ayrılır. Hızlı endüstrileşen veya mevsimlik tarım işçisine ihtiyaç duyulan bölgelerde ve ağır işlerde işçi devri (=labor turnover) oranı yüksektir. Emeklilik dolayısı ile ayrılmalarda aynı oran içinde düşünülebilir. Ayrılan işçilerin yerine yenilerinin derhal alınması mümkün olsa bile, çevreye uyum ve işi öğrenme süresi içinde bulunmaları nedeni ile yeni işçilerden normal verim beklenemez. Dolayısı ile, yeni işçi sayısını görünürden biraz daha az varsaymak ve bunu gerçek ihtiyaca yansıtmak yerinde olur (Kobu, 2006:253). Çalışma Verimindeki Dalgalanmalar: Malzeme tedarikinde ki aksamalar, makinelerin beklenmedik arızaları, iş akışındaki tıkanıklıklar ve nihayet işçinin fizik gücü ile çalışma isteği, çalışma veriminde dalgalanmalara neden olur. Bu durum kağıt üzerinde hesaplanan işgücü ihtiyacına bir miktar ekleme yapılmasını gerektirir. Mamul Çeşidindeki Değişiklikler: Üretim programına sık sık yeni, mamullerin alınması, öğrenme dolayısı ile kayıplara neden olur. Sürekli üretimde, öğrenme eğrisinin özellikleri gözönüne alınarak, yeni mamuller için hesaplanan sürelere belli bir süre için bir miktar ekleme yapılmalıdır. Çalışma Temposu: İşlem süreleri normal zamana çeşitli toleranslar eklenerek bulunur. Standart zamanlar normal tempoda çalışıldığı varsayımına göre hesaplanır. Eğer işletmede, üretim miktarı kriterine dayanan bir teşvikli ücret sistemi uygulanıyorsa, çalışma hızı normalin %25 kadar üstüne çıkabilir. Böyle bir durumda belirli miktardaki üretimi hesaplanandan daha az işçi ile gerçekleştirmek mümkündür (www.geocities.com/YilMazaynali, 08.11.2007). Kalite Düzeyi: Kalite dizaynının yapılmış olması ve kontrol faaliyetlerinin etkin biçimde yürütülmesi ıskarta ve bozuk mamul oranlarını azaltır. Aksi halde, imalat tipine de bağlı olan bu tür kayıpların toplam üretimdeki payı %1’den %10’a ve daha yükseğe çıkabilir. Bozuk mamuller düzeltilmek üzere imalata geri gönderilir veya doğrudan ıskartaya ayrılır. Her iki halde de hesaplanandan daha fazla işçiliğe ihtiyaç duyulacağı aşikardır. Vardiya Etkisi: Normal mesai saatleri dışında kalan vardiyalarda, özellikle 23 07 saatleri arasında çalışma veriminin ve temponun normalin altında kaldığı bilinmektedir. İki veya üç vardiya düzeninde çalışan fabrikalarda, normal şartlar için hesaplanan süre ve işgücü ihtiyaçlarının bu yönden gelen kayıplara göre düzeltilmesi gerekir (Kobu, 2006:253). Yedek İşgücü İhtiyacı: Bütün olumsuz faktörlerin etkileri gözönüne alınarak yapılan eklemelere rağmen, üretim esnasında ortaya çıkan beklenmedik arızalar mevcut işgücünün yetersiz kalmasına yol açabilir. Otomobil ve benzeri mamullerin montaj hatlarında bu tür sorunlarla karşılaşma olasılığı yüksektir ve eksikliğin giderilmemesi halinde doğacak zararlar çok büyüktür. Bunu önlemek amacı ile üretim hattının kritik noktalarında, ihtiyaç anında derhal devreye girebilecek yedek ekipler bulundurulur. İşlerin Süreksizliği: Endirekt işçilik kapsamına giren faaliyetlerin büyük bir kısmı süreksizdir. Örneğin, bir vinç operatörünün günlük iş yükü belki 2 saati aşmaz. 11

KAPASİTE İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Fakat bu 2 saatlik yük gün içine tesadüfi dağılmıştır. Operatörü boş saatlerinde başka işte görevlendirmek mümkün değildir. Kapı bekçisi, kontrolör, ambalaj işçisi, itfaiyeci vb. gibi pek çok iş aynı niteliktedir. Bu gibi işler için gerekli insangücü hesaplanırken, yükün yanı sıra görevin görünmezliğini de hesaba katmak yerinde olur (www.odevsitesi, 12.11.2007).

12

KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

4. KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ ETKENLERİ Bu bölümde kapasite belirlenmesinde ihtiyaç duyulan satış ve maloluş etkenleri incelenip, işletmelerin kar ve maliyetlerine etkisi üzerinde durulmuştur. 4.1. Kapasite Kar Bağlantısı Karın artırılabilmesi için, satışların artırılması, maliyetlerin düşürülmesi gerekmektedir. Ancak kapasite kar bağlantısında satış fiyatı ve birim maliyette önemlidir. Satış fiyatında düşme, birim maliyetlerde artma meydana gelirse; elde edilen kar azalır. Buna göre toplam maliyetle toplam satış tutarı arasındaki farkı en üst düzeyde tutacak kapasite, yatırım karlılığını artıran kapasite olmaktadır. Proje düzenlemede kapasite - kar ilişkisi için başabaş satış tahminlerinden yararlanılır. Başabaş satış noktası altındaki bir kapasite üzerinden düzenlenen yatırım projesinde kar sağlanamayacak olup kar sağlanabilmesi için kapasitenin başabaş satış noktasının üzerinde belirlenmesi gerekir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 4.2. Satış Tahminlerinin Kapasiteyi Etkilemesi İşletmelerin başarısı, satabileceği malı üretmekle ve ürettiği malı satabilmesinde yatmaktadır (Kargül, 1996:56). İşletmelerin ne kadar mal üreteceğinin sınırını talep belirler. Bundan dolayı yatırım projesinin düzenlenmesinde, ilk aşama belirlenen ürün ve ürünün çeşitlerine göre satış tahminlerinin yapılmasıdır. Bu durum, pazarın ürün yada ürünlere duyduğu gerekseme seviyesine, gereksemenin nitelik ve nicelik olarak zaman süreci içindeki değişme eğilimine, tüketici isteklerine, pazardaki yarışma olanaklarına, başlıca yarışmacıların pazar paylarına bağlı olarak saptanır. Bu saptama sonucunda aşağıdaki durum ortaya çıkar: • Talep, kapasiteyi kısıtlamayacak ölçüde fazla olabilir. • Talebin ilk yıllarda düşük, sonra giderek artan bir eğilim gösterebileceği tahmin edilmiş olabilir. • Talebin ilk yıllardaki seviyesini sürekli olarak koruyacağı tahmin edilmiş olabilir. • Talebin ilk yıllarda yüksek seviyede olacağı sonra giderek düşeceği tahmin edilmiş olabilir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Bu talep eğilimlerinden ilki kapasitenin saptanmasında talep dışı etkenlerden yararlanılmasını gerekli kılar. Yatırım ve üretim girdilerinin tedarik olanakları, finansman olanakları gibi etkenlere göre kapasite belirlenir. 4.3. Maliyetlerin Kapasiteyi Etkilemesi Mal oluşu oluşturan masraflar, değişmez ve değişken masraflar olmak üzere iki kısma ayrılır. Değişmez masraflar, üretim kapasitesinde meydana gelen değişikliklerden etkilenmeyen ve sabit kalan masraflardır. Değişken masraflar ise kapasiteden yararlanma oranına göre değişme gösteren masraflardır. Maliyetlerin kapasite seçimi üzerindeki etkileri kısa ve uzun dönemde farklıdır.

13

KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

4.3.1. Kısa Dönemde Maliyetler Yatırım yapısında, kadrolarında herhangi bir değişikliğin yapılamadığı dönemdir. Yani, üretim tesisinin genişletilmesi yada yenilenmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla; Toplam sabit maliyetleri, üretim seviyesine bağlı olmayan yatırımlardır. Toplam değişir maliyetler, üretimi gerçekleştirebilmek için kullanılan ve üretim miktarına bağlı olarak değişen maliyetlerdir. Birim maliyetler ise; Ortalama sabit maliyet = toplam sabit maliyet/üretim miktarı Ortalama değişir maliyet = toplam değişir maliyet/ üretim miktarı Ortalama toplam maliyet = toplam maliyet/ üretim miktarı (Kargül, 1996:52). 4.3.2. Uzun Dönem Maliyetler Uzun dönem üretim donanımının ekonomik ömrünü doldurarak yenilenme zamanının geldiği, yani teçhizatın değiştiği dönemdir. Bütün maliyetler değişkendir. Bu dönem içinde üretim teknolojisi yenilendiğinden, kapasite arttığından birim başına ortalama maliyetler azalır. Yatırım projelerinde dönem tayini zamana bağlı olarak artan bir öneme sahiptir. Bundan dolayı ve özellikle üretim yapılacak sektörün teknolojik düzeyi, teknolojik gelişme kapasitesi, teknolojik gelişmelerin uygulama birimi ve kolaylıkların çok iyi analiz edilmesi ve uygulanması gerekir (Kargül, 1996:52-53). 4.4. Kuruluş Yerinin Kapasite Belirlenmesine Etkisi İşletmenin üretim kapasitesinin, büyümesine bağlı olarak hammadde ihtiyacının artması ve yakın bölgenin bu konuda, yetersiz kalması, öte yandan üretilen malların daha uzak bölgelerdeki pazarlara taşınması söz konusu olabilir. Bu duruma bağlı olarak taşıma maliyetleri sürekli artarak, kapasite büyüklüğünün sağladığı avantajlar azalmaya başlayabilir (Tekin, 1996:201). Kuruluş yeri kapasite belirlenmesini üç açıdan etkiler. Bunlar: Kuruluş yeri olarak, arsa büyüklüğü ve arsa üzerine inşa edilecek binanın büyüklüğüdür. • Üretim girdilerindeki kısıtlamalardır. Örneğin bir şeker fabrikasındaki kapasiteyi kuruluş yerine belirli uzaklık çevresi içinde üretilen şeker pancarı miktarı belirler. Aynı zamanda yeterli sayıda nitelikli işgücü temin olanakları, enerji temin sorunları kapasitenin sınırlanmasına etkide bulunabilir. • Son etken olarak da pazarlama olanaklarıdır. Özellikle bölgesel talebi karşılamaya yönelik kuruluşlarda, kuruluş yeri çevresindeki talep kapasitenin belirlenmesine etkide bulunabilecektir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). •

4.5. Çalışma Süresinin Kapasite Belirlenmesine Etkisi Günlük çalışma süresi kapasite büyüklüğünü etkiler. Günde tek, çift veya üç vardiya çalışılması olanağı kapasite belirlenmesinde etkide bulunacaktır. Tek vardiya yerine üç ekiple çalışılması bir yandan değişmez girdilerin ürün başına düşen bölümünü 14

KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

azaltarak maliyetin düşmesine katkıda bulunurken, bir yandan da ilk yatırım tutarını düşürür. Ancak makine ve donanım daha kısa sürede yıpranacağından, günlük çalışma saatinin artması ölçüsünde, zaman içinde yenileme yatırımlarına daha fazla ihtiyaç duyulur. Bununla birlikte makinelerin bakım onarım giderleri artar, günlük çalışma saatinin uzaması fazla çalışma ücretini beraberinde getirir, üretim hatalarının arttığı ve vardiya değişmelerinde işçilerin devamsızlıklarının arttığı gözlenir. 4.6. Makine ve Donatım Seçiminin Kapasite Belirlenmesine Etkisi Kapasite saptaması esas itibariyle makinelerin üretim güçlerine dayalı bir çalışma olduğundan makineler seçilirken her makinenin kapasitesinin belirlenmesi gerekir. Bir makinenin kapasitesi, çalışma hızı, dayanıklılık, güvenilirlik gibi fiziksel niteliklere bağlıdır. Bu fiziksel niteliklere göre kapasite belirlenirken, hammadde, enerji gibi üretim girdileri ile çalışanların makine kullanımı olumsuz olarak etkileme olasılıkları da göz önünde tutulmalıdır. Bir ürünün üretiminde genellikle birden fazla makine kullanımı söz konusudur. Onun için bir makinenin tek başına kapasitesi ile bir makine parkı içindeki kapasitesi aynı değildir. Çünkü iş akışının özelliği gereği her makineye her an yükleme yapma imkanı bulunmayabilir. Bu nedenle kapasite belirleme çalışmalarında, makinelerin birbirleriyle uyumları üzerinde durulmalıdır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 4.7. Kapasitenin Belirlenmesinde Mali Etkenler Yatırımlarda başlangıçta duran varlıkların finansmanı söz konusu iken işletmeye geçilmesiyle birlikte dönen varlıkların finansman ihtiyacı da ortaya çıkmaktadır. Duran varlıkların finansmanı yatırımlar tamamlanıp işletmeye geçmeye hazır duruma gelince sona erer. Çünkü yatırım kapasitesini ortaya çıkartan duran varlıklar oluşturmuştur. Ancak çalışılmaya başlanılmasından sonra, kapasiteden yararlanma oranı yükseldikçe dönen varlık sermayesi de yükselir ve dolayısıyla işletme sermayesi ihtiyacının karşılanabilmesi için finansman sorunu devam eder. 4.8. Kapasitenin Belirlenmesinde Diğer Başlıca Etkenler Kapasitenin belirlenmesinde mali etkenlerin dışında bazı unsurlar daha vardır. Bunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. 4.8.1. Yönetimin ve Örgütlenmenin Etkisi Gerek yatırım gerçekleştirilmesi gerekse çalışmaya başlanılması ve bunun başarı ile sürdürülmesi yönetimin deneyimine, yeteneğine ve örgütlenme gücüne bağlıdır. İşletmenin organizasyon yapısının durumu ve yönetim şekli kapasite büyüklüğünü etkilemektedir. Küçük işletmelerde organizasyon yapısı üretim kapasitesi üzerinde fazla etkili olmamaktadır. Büyük işletmelerde yönetim ve organizasyonun daha karmaşık bir yapıya sahip olması, bilgi ihtiyacının artması, denetimin daha zor yapılabilmesi gibi nedenler kapasite büyüklüğünü etkileyici olmaktadır (Tekin, 1996:203).

15

KAPASİTE BELİRLENMESİNDE SATIŞ VE MALOLUŞ…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

4.8.2. İnsan Gücü Kapasitesinin Etkisi İşletmenin üretim kapasitesi, beceri kazanmış, işletmenin gereksinim duyduğu eğitim görmüş emek potansiyeline büyük ölçüde bağlıdır. Üretim kapasitesinin belirlenmesi bir ölçüde, işletmede çalışacak eleman sayısı ve bu elemanlarda aranacak niteliklere bağlı olduğundan, iş gücü potansiyelinin yüksekliği, becerisi, ücret düzeyleri, sendikalaşma ve çalışanların işe olan bağlılıklarına ilişkin tutumları kapasite belirlenmesinde önem taşır (Kargül, 1996:60). Bu, o işçinin kişisel niteliklerine büyük ölçüde bağlıdır. Böyle olunca makine kapasitesine göre, insan gücü kapasitesinde belirsizlik daha fazlalaşır ve makinelerdeki gibi en yüksek kapasiteleri olan bir grup işçinin belirlenmesi güçleşir. İnsan gücü kapasitesinin belirlemede psikolojik etkenler ve yasal kısıtlama etkileri de vardır. Bu güçlüklere karşın, kapasite belirlemede ölçü, işçi sayısı yada adam-saat verisidir. Birden fazla ürün üretildiğinde kapasite belirlenirken, adam-saat verisinden hareketle eşdeğer ürün miktarı verisinin hesaplanması yapılır. 4.8.3. İş Kolunun Özelliklerinin Etkisi Üretim ve stoklama olanakları ile talebin seyri iş kollarına göre farklılık gösterebilir. Tarımsal hammaddeye dayalı bir iş kolunda, bir yandan mevsimlik üretim, öte yandan uzun bir stoklama ve tüm yıla dağılan taleple karşılaşılır. Burada söz konusu olan, üretim-stok-talep ilişkisidir. Bu ilişkinin iş koluna göre farklılık göstermesi, çeşitli açılardan kapasiteyi sınırlayıcı etkide bulunur.

16

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

5. KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ Kuruluş yeri belirlenen bir üretim biriminin üretim miktarı açısından hangi büyüklükte veya kapasitede olması gerektiği işletme literatüründe “kapasite planlaması konusuna girer (www.ekodialog.com, 07.11.2007). 5.1. Kapasite Planlaması Kapasite planlaması konusu sadece kurulacak yeni bir işletmenin veya yeni bir yatırımın hangi büyüklükte olması gerektiğini önceden belirlemek değil, aynı zamanda kurulu bir işletmenin hangi oranlarda genişletilmesi (tevsi) gerektiğini veya en uygun kapasite genişleme büyüklüğünün belirlenmesini içerir (www.ekodialog.com, 07.11.2007). Bu bölümde kapasite planlaması, ölçme kriterleri, imalat sanayinde kapasite boşluğu, ekonomik maliyeti, politika önerileri ve simulasyon ile kapasite planlaması üzerinde durulmuştur. 5.1.1. Kapasite Planlamasının Tanımı Bir işletmenin üretim kapasitesi, işletmenin belirli bir süre içerisinde mevcut üretim faktörlerini rasyonel biçimde kullanarak meydana getirebileceği üretim miktarıdır (Tekin, 1996:179). Kapasite planlaması ve kontrolü, diğer bir değişle kapasite yönetimi, toplam talebi karşılayabilmek için gerekli üretim faaliyetlerinin seviyesini ayarlama çalışmalarının içerir. Kapasite problemlerinin temel nedeni, talepte karşılaşılan miktar ve zaman belirsizlikleridir. Bütün bu belirsizliklere karşın üretim kaynakları ihtiyacının doğru olarak tespiti zorunluluğu vardır. Yeterli kapasite, ortalama talep seviyesini ve bundan sapmaları karşılayabilen kapasite olarak tanımlanabilir. Bir sonraki dönemin istihdam düzeyleriyle ilgili olarak verilen bir karar doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak nitelendirilemez. Ayrıca, yeni verilen kararlara, satışların gerçekleşen durumlarıyla ilgili yeni bilgilere ve planlama sürecinin geri kalan kısmıyla ilgili tahminlere dayanılarak iki dönem sonrası için de kararlar verilecektir. Sonuç, bütün kararların sadece bir dönem içinde birbirini izleyen kararlar çerçevesinde doğru veya yanlış olacağı şeklindedir. Kapasite planlaması birbirine bağımlı iki planlama aşamasından oluşur. Bunlar, ortalama üretim seviyesinin belirlenmesi ve bu seviyeden sapmaları gerektiren durumların karşılanabilmesi için yapılan ayarlama planlamalarıdır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Kapasite planlama kararları, mevcut kapasitelerin değerlendirilmesi, gelecekteki kapasite düzeylerinin tahmin edilmesi, kapasiteyi etkileyecek faktörlerin belirlenmesi, kapasite alternatiflerinin finansal, ekonomik ve teknolojik açıdan değerlendirilmesi ve işletme amaçlarına uygun kapasitenin seçilmesi kararlarından meydana gelmektedir. Günümüzde teknolojide meydana gelen hızlı değişimler sonucunda gerçek bir kapasite planlanması ve ölçümü yapabilmek çok zor olmaktadır. Bazı durumlardaki belirsizlikler ve değişkenler hesaba katılarak tam kapasitede çalışmayı etkileyen faktörler göz önüne alınarak kapasite planlanması ve tahmini yapılmaktadır (Tekin, 1996:181).

17

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

5.1.2. Kapasite Planlamasının Aşamaları Kapasite planlaması uzun orta ve kısa dönemli olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır. Uzun dönemli kapasite planlamasında binalar, araçlar, kaynakların elde edilmesi veya düzenlenmesi ile ilgili stratejik kararlar alınır. Bu tür kapasite planlaması stratejik nitelikte ve finansman ağırlıklıdır. Uzun dönemli kapasite planlaması bir yıl veya daha uzun sürelidir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Uzun dönemli kapasite planlamasında genel hatları ile kapasite planlaması, kaynak planlaması, kaynak gerekliliklerinin planlaması yapılır. Orta dönemli kapasite planlaması aylık veya üç-altı aylık dönemler için gerçekleştirilir. Orta dönemli kapasite planlamasında kiralama, işten çıkarma, yeni makinelerin satın alınması fason işler gibi alternatifler karşılaştırılarak kapasite belirlenir. Kısa dönemdeki kapasite planlaması, orta ve uzun dönemli planlardan çok farklıdır. Orta ve uzun dönemli kapasite planları, gelecekle ilgili yapılan tahminlere dayanmaktadır. Kısa dönemli planlar ise, müşteri siparişlerinden dolayı, bilinen talebe dayanmaktadır (Doğruer, 2005:171). 5.1.3. Makine ve İnsangücü Kapasitesi İşletmelerde kapasite planlaması yapılırken makine kapasitesi ve insangücü kapasitesi ayrı ayrı hesaplanarak değerlendirilir. Sermaye yoğun sanayi işletmelerinde makine kapasitesi ön plana çıkmakta olup; insangücü kapasitesi, makine kapasitesine göre düzenlenir. Emek yoğun sanayi işletmelerinde insangücü kapasitesi makine kapasitesinden önce gelmekte olup; makineler insangücüne göre düzenlenmektedir. Ancak bununla birlikte sanayi işletmelerinde bilgisayara dayalı tasarım (CAD) ve bilgisayara dayalı üretim (CAM) gelişimi ile birlikte makine kapasitesi ile insangücü kapasitesinin aynı anda birlikte dizayn edilerek karşılıklı etkileşimleri dikkate alınmaktadır. Günümüz sanayi işletmelerinde, gelişen yeni teknolojiler ve özellikle robotları kullanarak, insangücü kapasitesi ve kaynakları yerine yüksek teknolojiye dayalı makine kapasitesinden yararlanmayı tercih etmektedir. Dünya’da, özellikle gelişmiş ülkelerdeki üretim teknolojisindeki gelişme, ülkemizde özellikle işgücü bolluğu ve ucuzluğu nedeniyle, insangücü kapasitesine dayalı üretim sistemlerinin yaygınlığı söz konusu olmaktadır. Bu sebeple makine ve insangücü kapasitesi üzerine ayrı açıklamalar yapılacaktır (Tekin, 1996:190-191). Makine Kapasitesi: İşletme için genel olarak tanımlanan kapasite ölçüleri, fabrika içerisinde ayrıntılı hesaplamalara gidildiğinde bir ölçüde yetersiz kalabilir. Üretim programları hazırlanırken fabrikadaki makinelerin fiili ve maksimum kapasitesinin bilinmesi gerekir. Bir makinenin maksimum kapasitesi; çalışma hızı, dayanıklılık, güvenirlik gibi ölçülere bağlı olarak hesaplanabilir. Fiili makine kapasitesi genellikle maksimum makine kapasitesinin altında gerçekleşir. Makinelerin iş akış sistemine bağlı olması, tamir-bakım, işgücü performanslarının birbirinden farklı olması makine kapasitesinin tam kapasitede gerçekleşmesini etkilemektedir (www.mevzuatdergisi.com, 09.12.2007). Makine kapasitesi işletmenin üretim teknolojisine ve iş akışına göre farklılık gösterebilir. Makine çeşidi ve işlem sayısı az olan işletmelerde bir tek makine kapasitesi maksimum düzeyde gerçekleşmektedir. Ancak işlem sayısı ve makine çeşidi çok olan 18

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

işletmelerde makine kapasitesi daha küçük olacaktır. Günümüz sanayi işletmelerinde karmaşık işlemlere bağlı olarak çok sayıda makine kullanılarak üretim yapılması makine kapasite kullanım oranını azaltarak makine verimliliğini düşürmektedir. Makine kapasitesi planlamasında her bir işlem için harcanması gereken zaman hesaplanır. Zaman hesabında her bir işlem için gerekli çıplak süre dikkate alınır. Üretim sürecinde meydana gelen aksamalar, duraklamalar, tamir-bakım bibi süreler bu çıplak süreye eklenerek normal işlem süresi bulunur. Gerekli makine ve kapasite sayısını bulmak için, üretilmesi istenen miktar normal süreye bölünür (Tekin, 1996:190-191). Örneğin; Bir işletmede günde 3 vardiya halinde 24 saat ve ayda 30 gün çalışılması durumunda; 24 x 30=720 saat/ay elverişli kapasite olduğu görülür. Bu kapasite sadece bir makinenin kapasitesi olmaktadır. İşletmede makineler belirli bir üretim süreci ve iş akışına uygun şekilde değişmeli olarak çalışabilir. Makine bir günde 12 saat ve ayda 30 gün çalıştığı taktirde, makine kapasitesi; 12 x 30 =360 saat/ay olmaktadır. Bu durumda aynı işi görmek üzere 720/360=2 makineye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu sonucunda makine kapasitesinin planlanmasında işletmenin vardiya sayısı günlük üretimde kullanılacak makine sayısını belirlemektedir (Tekin, 1996:190-191). Çalışma Süresi ve Kapasite: Birim zamandaki çalışma süresini azaltmak, kabaca fabrikanın boyutlarını küçültmek demektir. Diğer bir değişle tek vardiya çalışan fabrika üç vardiyaya çıkmakla, üç misli büyük bir fabrikanın üretim gücü elde edilir. Aslında sağlanan yararlar sadece tesis ve makine kapasitesi ile kalmaz. Mamul başına düşen genel masraf payları da azalır. Bütün bu avantajlı yanlarına rağmen uzun süreli çalışmaya mecbur kalmadıkça gidilmez. Zira çalışma süresi uzadıkça sağlanan yaraların yanı sıra birtakım maliyet unsurlarının ortaya çıktığı görülür. Her şeyden önce birim başına düşen amortisman payı aynı kalır. Ömrü normal çalışma düzeninde 12 yıl olan bir makine üç vardiyalı düzende 4 yıl içinde yıpranır. Dolayısı ile bu açıdan bir kazanç söz konusu değildir (Kobu, 2006:244-245). Bina bakım ve amortismanı, vergi, yatırım masrafları gibi maliyetlerin birim mamul başına düşen miktarı yoğun çalışan bir fabrikada daha azdır. Ancak fazla mesai ve vardiya düzeninde bu avantajları giderecek maliyetler vardır. İşçi-işveren arasındaki anlaşmaya göre fazla mesai için ödenen ücretler %50 den %100’e varan oranlarda daha fazladır. Aynı durum vardiya primi adı altında vardiya düzeninde de mevcuttur. Diğer taraftan iş kanununun fazla mesai ve vardiya için çalışma süresini kısıtlayıcı hükümler vardır. Ülkemizde aylık fazla mesai toplamı 90 saati geçemez. Vardiyalarda dinlenme ve izin süreleri daha uzundur. Sürekli çalışan makinelerin tamir-bakımı güçtür. Sürekli çalışma düzeni esnek değildir. Üretimin azaltılması istendiğinde makine ve işçiyi boş bırakmaktan başka çare yoktur. Halbuki normal mesaide, zaman zaman çalışma süresini arttırarak fazla talebi karşılama olanağı vardır (Kobu, 2006:244-245). Sonuç olarak yalnız başına sürelerle oynayıp diğer faktörleri işin içine katmadan yapılan kapasite planlaması doğru ve optimal bir plan olmayacaktır. 19

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

İnsangücü Kapasitesi: Kapasite planlamasında insangücü kapasitesinin hesaplanması özellikle emek yoğun sanayi işletmelerinde oldukça önemlidir. İşletme yöneticileri üretim faktörlerinin mevcut insangücünü göz önünde bulundurarak düzenlemektedir. İşletmenin makine kapasitesi planlaması yapılırken insangücü ihtiyacı ve durumu dikkate alınır. İşletmenin üretim sistemi, insangücü kapasitesinden en yüksek düzeyde yararlanacak şekilde tasarlanır (Tekin, 1996:193). İşletmelerde insangücü kapasite planlaması, sistematik bir yaklaşımla birçok faktör göz önünde bulundurularak yapılır. Bu faktörlerden başlıcaları; talep, finanssal kaynaklar, makine kapasitesi, personel politikası ve zaman standartları olmaktadır. Bu faktörlerden en önemlisi talep olup, işletmenin insangücü planlaması, üretilen mal ve hizmete olan talep dikkate alınarak yapılmaktadır. Öteki faktörler talebe göre düzenlenir. İnsangücü kapasitesi hesaplamasında; işçi sayısı, adam/saat, eşdeğer mamul miktarı ölçü birimi olarak dikkate alınabilir. İnsangücü kapasite hesaplamasında işçi sayısı ve adam/saat ölçü birimi arasında önemli bir fark bulunmamakla birlikte, eşdeğer ölçü biriminin hesaplanmasında değişik bir hesaplama metodu kullanılmaktadır (Tekin, 1996:193). Bu kapasitenin belirlenmesine ait örnek bir çizelge aşağıda gösterilmiştir: Çizelge 5.1. İnsangücü Kapasitesinin Belirlenmesi İle İlgili Örneğe Ait Çizelge Ürün türleri

Bir ürünü üretebilmek için gerekli üretim saati (saat)

Talep Miktarı (Birim)

A Ürünü

15

350

B Ürünü

20

250

C Ürünü

23

275

D Ürünü

27

360

E Ürünü

28

400

Kaynak: (www.gencbilim.com, 05.11.2007) Yukarıdaki çizelgede bir üretim firmasına ait üretilen ürünler ve bu ürünlere ait üretim saati ve talep miktarları yer almaktadır. Bu işletmenin eşdeğer mamul miktarını hesaplayabilmek için birim üretim süreleri en düşük üretim süresine bölünerek 1.00, 1.33, 1.53, 1.80, 1.87 değerleri elde edilir. Elde edilen bu değerler talep miktarı ile çarpılarak; 350(1.00) + 250 (1.33) + 275(1.53) + 360(1.80) + 400(1.87)=2499 adet Birim olarak üretim düzeyi hesaplanır. Bu sonuca göre A mamulü cinsinden 2499 birim üretilebilecek düzeyde insangücüne ihtiyaç bulunmaktadır. Bu durumda kapasite; 2499adet x 15 saat = 37485 saat olarak hesaplanır (Tekin, 1996:192-193) İnsangücü kapasite planlaması yapılırken, işgücü planlaması ile elde edilen bilgilerden yararlanılır. İşgücü planlaması, organizasyonun amacına ulaşabilmesi için her işe yeterli kabiliyete sahip uygun sayıda eleman temin etme çalışmasıdır. İşletmelerde yapılacak etkin bir işgücü planlaması ile şu faydalar sağlanabilir.

20

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ • • • • •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Mevcut işgücü kaynakları etkin ve verimli bir şekilde kullanılabilir. İşgücü planlamasıyla işgücüyle ilgili istihdam ve organizasyon sorunları çözüme kavuşturulabilir. Mevcut personel işleri daha rasyonel ve ekonomik olarak üretilebilecek şekilde organize edilerek işgücü maliyetleri minimum düzeye indirilebilir. Düzenli bir işgücü planlaması işletmenin gereğinden fazla personel çalıştırmasını önler, eğitim maliyetlerini düşürür. İşgücü planlaması ile işletmelerin gelecekteki ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, bu ihtiyacı karşılayacak işgücünün eğitime ve işe yerleştirilmesi mümkün olur.

İşletmelerin kapasitelerinin artması durumunda kapasite artışına bağlı olarak işgücü planlaması da güçleşecektir. Böyle bir durumda istenilen kapasite düzeyinde üretim yapabilmek için, işgücü planlamasının analitik ve sistematik metotlarla yapılması gerekir. İşgücü planlamasının işletmenin kapasitesine uygun esnekliği sağlayabilmesi için, organizasyon yapısında birtakım değişiklikler yapılmalıdır. İşletmelerde insangücü kapasite planlaması, işgücü standartları belirlenerek, işgücü devir oranları tespit edilerek ve işletme amaçları objektif ölçülere göre planlanarak, bilgisayarlar aracılığı ile yapılmalıdır. Kapasite planlaması dinamik bir yapıya sahip olarak planlanmalı ve günün şartlarına göre değişim gösteren bir esnekliğe sahip olmalıdır (Tekin, 1996:192-193). 5.1.4. Malzeme ve Kapasite Planlarınızın Güncel Olmaması Üretim yapanların işi hiç bitmez, herşeyin yolunda gittiği zamanlar bile. İşte bunun için bazı çalışmalar hep ertelenir, sakin bir dönem beklenir. Zamansızlığın asıl sebebi genellikle mevcut sistemdir ve değiştirilmediği sürece de herhangi bir sakin dönem olmayacaktır. Yapılması gereken ise çoğu kez yukarıdaki basit akışı yorumlayıp, bilgisayar programları ile destekleyerek hayata geçirmekten ibarettir (www.diyalog.com, 07.11.2007). Kısacası, Sipariş – Satın alma – Stok – Üretim arasında gereksiz adımlardan arındırılmış, hızlı bilgi akışı yaratmak, işe uygun raporlama ve analizlerle de bu sistemi desteklemek. Diğer bir deyimle MRP-II entegrasyonu (www.diyalog.com, 07.11.2007). Malzeme ve kapasite planlarımızın güncel olmaması onların değişim hızına yetişemediğimiz içindir. Her yeni sipariş, hatalı bir stok bilgisi, hesapta olmayan bir duruş, geciken bir tedarikçi planlarımızı etkiler. Eğer elinizde bütün bunları yorumlayacak programlar yok ise olayları kovalamaktan önlerine geçemez hale gelirsiniz. MRP-II entegrasyonunu sağlamış firmalarda da değişimler planı etkiler. Ancak bu tür firmaların yeni bir plan yapmaları çok daha kolaydır. Satın alma siparişlerini değiştirebilirler, açığa düşen stoklarını hemen görebilirler, darboğaz olacak iş merkezleri için önceden tedbir alabilirler (www.diyalog.com, 07.11.2007). 5.2. Kapasite Ölçme Kriterleri Yeni bir fabrika kurulmadan önce belirlenmesi gereken birkaç önemli husustan biri kapasitedir. İşletmelerin bazılarında kapasite planlaması basit bir ölçme işlemi olarak görülmektedir. Örneğin; demir-çelik fabrikalarında bir yılda üretilen çelik miktarı ton olarak kapasite ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Otomobil fabrikalarında bir 21

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

yılda üretilen otomobil sayısı kapasite ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Ancak bununla birlikte bazı işletmelerde kapasite planlaması karmaşık bir yapıya sahip bulunmaktadır. Söz gelimi çok sayıda üretim hattına sahip olan ve üretim hattında çeşitli yarı mamul ve mamuller üretilen işletmelerde kapasite kavramı bir durum göstermektedir (www.mevzuatdergisi.com, 09.12.2007). Üretim yapan bir fabrikanın kapasitesini sabit bir değer ile tanımlamak güçtür. Makinelerin tek tek kapasitelerini bulup toplamakla fabrikanın tüm kapasitesini bulma imkanı yoktur. Üretim birimlerin veya iş istasyonları arasındaki ilişkiler karmaşık olduğundan kapasiteyi ölçmek güçleşir. İş istasyonlarının üretim hızları arasındaki farklar, tamir-bakım faaliyetleri, program hataları yüzünden beklemeler, ıskarta miktarı, işçi ve daha pek çok faktör fiziksel kapasite üzerinde sapmalara yol açar. Üretim plan ve programlan, bu sapmalar göz önüne almaya hazırlanmalıdır. Kapasite genellikle; bir üretim oranı veya belirli bir zaman içindeki birim miktarı olarak tanımlanır. Bu tanımların kısa ve basit görünmelerine rağmen uygulamada pek çok sorunla karşılaşılır. Kapasitenin üretim oranı olarak ölçülmesi halinde, sistemin (veya makinenin ) fiili üretiminin maksimum üretimine oranı söz konusudur. Maksimum üretim fiziksel yapı ile ilgili olduğundan kolay belirlenebilir. Fakat fiili üretim çeşitli faktörlerin etkisi altında değişir. Bu değişkenliğin özellikleri, etkin kayıt sistemlerinin modern yöntemlerle analizi sonunda ortaya çıkarılabilir (Kobu, 2006:241). İkinci tanıma göre kapasite ölçümünde miktar ve zaman faktörlerinin belirlenme güçlüğü vardır. Yalnız bir cins mamul üreten bir fabrikada böyle bir sorun yoktur. Fakat malzeme, işlem süresi ve işçilik bakımından farklı çok çeşitli mamul üreten bir fabrikada miktar için ortak bir ölçü bulmak çok güçtür. Örneğin, bir konfeksiyon fabrikasında yüzlerce değişik ölçü ve modelde giysi vardır. Ayrı güçlük zaman faktöründe de mevcuttur. Fabrikalar belirli bir zaman aralığı içinde değişik sürelerde üretim yapabilir. Üç vardiya üzerinden günde 24 saat, iki vardiya üzerinden günde 16 saat, normal mesai (günde 9 saat), fazla mesai, haftada 5 gün gibi değişik alternatifler vardır. Bunların her biri için kapasite hesabı farklı sonuçlar verir (Kobu, 2006:241). 5.2.1. Kapasite İhtiyaçlarının Belirlenmesi Bir olasılık çalışması olarak kapasite ihtiyaçlarının belirlenmesi genellikle ne kadar kapasiteye ihtiyaç olacağı ve ne zaman olacağının belirlenmesi çabasıdır. Uzun vadeli kapasiteye bağlı çalışmaların evreleri Şekil 5.2.’de görülmektedir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Yerleştirmede esneklik sağlamak süreçlerin ve kapasitelerin niteliğini etkilemekte ve bu da kısa ve uzun dönemdeki maliyetlerle etkileşim içinde bulunmaktadır. Malzeme taşıma yerleştirme yöntemleri, yalnız taşıma maliyetlerini etkilemekle kalmamakta, fakat makinelerde ve işyerlerinde yüklenen ve boşaltılan miktarları etkilemektedir. İş merkezlerinin fiziksel düzenlenmesi ve göreli yerleştirmesi, taşıma maliyetlerinin ve dolaysız işgücü maliyetlerinin belirlenmesinde önemli bir etmendir. Depolama yerleri ve kapasiteleri ise taşıma maliyetleri ve taşımadaki ve taşımaları etkilemektedir. Kuyruk kuramı takımhaneler ve bakım birimleri gibi hizmet merkezlerinin kapasitelerinin en iyi biçimde tasarlanmasında bir temel olabilir. İnsan mühendisliğinin sağladığı veriler işyeri tasarımının eniyilenmesinde yardımcı olabilir; işlem sıra çözümlemesi, işyeri merkezlerinin göreli olarak en iyi yerleşimlerinin belirlenmesinde

22

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

kullanılabilir. Ve üretim ekonomisinin ilkeleri; en ekonomik süreçlerin, tasarımlarının ve taşıma-yerleştirme sistemlerinin vb. seçiminde yardımcı olabilir.

1. ADIM

2.ADIM

3.ADIM

Talep tahmini ve var olan proses darboğazlarında kapasite ihtiyaçlarının belirlenme projesinin verilmesi

1- Teknoloji tipi, 2 - Merkezileştirmeye karşı merkezileştirmeme planları 3 - Alt anlaşmalar için fırsatlar

Alternatiflerin değerlendirilmesi; 1-Ekonomik faktörler; maliyetler, gelirler , riskler temelinde, 2-Öneme haiz çarpışmalar; rekabet, esneklik , kalite, organizasyon ve yönetimdeki düzenlemeler.

4.ADIM

Optimum alternatiflerin bulunması ve geliştirilmiş kapasite planının yerine getirilmesi.

Şekil 5.1. Kapasiteye Bağlı Çalışma Evreleri (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 5.2.2. Kapasite Kararı Kapasite kararları, kullanılacak teknolojiye ilişkin, stratejik kararla da yakından ilgilidir ve büyük sermaye yatırımları gerektirir. İşletmelerde yatırım üzerinden getirinin önemli bir kriter olması nedeniyle, kapasite planlama kararlarının yok açtığı maliyetler ve sağlayacağı getiriler dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir (www.mevzuatdergisi.com, 09.12.2007). İşletme yöneticileri birçok nedenden dolayı kapasite kavramıyla yakından ilgilenirler. Birinci olarak, mevcut ve gelecekteki talebi karşılamak üzere kapasite planlamasına ihtiyaç duyarlar. İkinci olarak, mevcut makinelerin bakım maliyetleri ve iş akışı da üretim kapasitesiyle yakından ilgili olup, bu durum üretim verimliliğini de etkilemektedir. İşletme yöneticileri rasyonel bir yatırım gerçekleştirebilmek ve yatırım maliyetleriyle yatırım gelirlerini dengeleyebilmek için kapasite seçimini dikkatli bir şekilde yapmalıdırlar (www.mevzuatdergisi.com, 09.12.2007). Gelecekteki Kapasite: Şimdi ortada satış tahminleri sorusu vardır. Şu andaki satış deneyimlerimizi uygun bir kapasitemi kurmalıyız? Yoksa, bir, beş veya on yıl sonrası için yapılan tahminlere uygun bir kapasite mi kurmaya çalışmalıyız? Şu anda gerekli olandan daha fazla bir kapasite kurmaya gücümüz yeter mi? Kapasite “büyük partiler “ halinde alındığı için birbirini izleyen kapasite artışlarının birbirine eşit 23

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

maliyette olmayacağını gözönüne almalıyız. Bundan başka, herhangi bir kapasite düzeyinde bazı donatım sınıflarında, genellikle bir boş kapasite ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı bir sonraki kapasite düzeyine geçmek, boş kapasitenin bulunduğu donatım birimlerinin satın alınmasını gerektirmez. Kapasitenin gelecekteki gereksinimlere uygun olarak kurulduğu durumlarda genellikle o andaki gereksinimler için donatım satın alınmakta ve gerektiğinde kullanılmak üzere ek donatım için binada ve yerleştirmede yer ayrılmaktadır. Böylece planlama gelecekteki kapasite için yapılmakta, fakat bina yeri için yalnızca ek genel maliyetlere katlanılmaktadır. Kapasite gerekli oldukça yeniden yerleştirmeye gidilmeden makineler sistemle bütünleştirilmektedir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Böylece soru, gerçekte gelecekteki kapasite tahminiyle uyumlu ek yerin sağlanmasıyla ilgilidir. Sonradan eklenecek alan, duvarların yerlerinin değiştirilmesini ve yeni kapıların yapılmasını gerektireceği ve böylece her metrekaresi daha pahalıya geleceği için şimdiden ek yer ayırmak daha uygundur. Ek yerin maliyetinden daha da önemlisi, bu yerin üretim sistemiyle bütünleştirilmesi için gerekli olan yeniden yerleştirme maliyetleridir. Şayet ek yer sistemle bütünleştirilmeyip, mevcut yerleşimde bir çıkıntı olarak yer alırsa, ek malzeme taşıma-yerleştirme maliyetlerine katlanmamız gerekecektir. Gelecekte yeni bir yer eklemenin maliyetleri, söz konusu yeri şimdiden hazırlayıp gerekli olana kadar yedek olarak bekletmenin maliyetleriyle dengelenmelidir. Taşeron Kullanma ve Vardiyanın Kapasite Üzerindeki Etkileri: Kapasite sorununun bir diğer yönü, kapasite gereksinimlerimizi nasıl karşılayacağımız sorusudur. Yatırım-kapasite oranı taşeron kullanım düzeyiyle ve tesisleri kullanma, yani bir, iki veya üç vardiya çalışma yoğunluğuyla değiştirilebilir. Yeni bir tesisin tasarımı gibi hiç boş kapasite kalmadığı ve yeni sermaye donatımına gereksinim olduğu durumlarda yapmak-satın almak kararı özellikle önem kazanmaktadır. Daha doğrusu, gelecekteki durumu belirlemekteyiz ve bundan dolayı yapmak-satın almak politikalarının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Belli bir örgüt için uygun olabilecek vardiya sayısını saptamak kolay değildir. İki vardiya yerine bir vardiya kullanırsak, daha öncede belirttiğimiz gibi kapasite artışları aynı maliyette olmayacağı için yatırım maliyetleri yarıya inmeyecektir. Birçok diğer maliyetlerde işin içine girecektir. İkinci vardiya genellikle yüzde 10-15’lik ücret pirimi gerektirmekte ve birçok kişi, birden çok vardiya kullanıldığında verimlilik ve üretim artış oranı düşmektedir. Birden çok vardiya kullanılması doğal olarak nezaret maliyetlerini de artıracaktır. Bina ve donatım yatırımı maliyetleri ile işgücü maliyetlerinin göreli önemi, endüstri dallarına göre değişiklik gösterdiği için vardiya kullanma sorusuna verilecek bir tek yanıt yoktur. Her bir durum için ekonomik analiz gereklidir. Genelde, çelik, kimya ve petrol rafinerisi gibi çalışan işçi başına çok fazla bina ve donatım yatırımı gerektiren endüstri dallarında vardiya kullanımı daha ekonomik olmaktadır. İşçi başına orta ve az miktarda yatırımı gerektiren endüstri dallarında ise ücret primlerinin sağladığı yararlar vardiyanın sağlayacağı yatırım tasarrufunu aşabilmektedir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 5.2.3. Talep, Stoklar ve Üretim Hızı İle Kapasite İlişkileri Üretim planlamasında temel amaç üretim hızının mümkün olduğu kadar sabit (veya istikrarlı) tutulmasıdır. Buna göre ortaya çıkan çeşitli maliyet unsurlarını minimum yapacak formüller ve çözüm alternatifleri üzerinde durulur. Talep tahminlerindeki yanılmalar ve minimum-maksimum stok düzeylerinin seçimindeki 24

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

isabetsizlik üretim hızının sık sık değiştirilmesini zorunlu kılar. Bu durumda hazırlık maliyetleri yükseleceği gibi maksimum makine ve insangücü kapasitesinin altında çalışılır. Düşük kapasite ile çalışma bir çeşit görünmez maliyet unsuru doğurur. Kapasite kaybı verimlilik ve prodüktiviteyi doğrudan olumsuz yönde etkiler. Bir fabrikanın makine ve insangücü kapasitesi maksimum talebe göre tespit edilemez. Böyle yapılırsa, talebin düşük olduğu dönemlerde düşük kapasite ile çalışılır. Dolayısı ile mamulün maliyeti kar getirmeyecek bir düzeye ulaşır. ÜPK açısından üretim hızının sabit veya çok seyrek değişen belirli düzeylerde tutulması esastır. Yatırım verimliliği ve maliyetler açısından mevcut kapasitenin, mümkünse tamamına yakın kısmından yararlanılması istenir. Personel departmanı, çeşitli sorunlar çıkardığı gerekçesi ile sık sık işçi alıp çıkarılmasına karşı çıkar. Bütün bu çelişik görünüşlü isteklerin karşılanabileceği çözümün bulunması yine bir denge sorunudur. Makine ve insangücünün tam kapasite ile çalıştırılması yerine, diğer maliyet unsurlarını da uzlaştıran daha alt düzeydeki kapasitenin saptanması daha doğrudur (Kobu, 2006:242243). Üretim hızının sabit veya az değişir tutulması amacı ile başvurulacak çareler şöyle sıralanabilir: • Stok yapılır. • Düşük talep dönemlerinde satışları artırıcı tedbirler alınır. • Yüksek talep düzeylerini düşürücü tedbirler alınır. • Çalışma saatleri fazla mesai veya ek vardiya ile artırılır veya azaltılır. • Yeni işçi alma veya işten çıkarma ile insangücü ayarlanır. • İmalatın bir kısmı diğer firmalara yaptırılır. Bu çarelerin hiçbirinin sorunu ekonomik olarak tek başına çözümlemesi beklenmemelidir. Fakat bunların birkaçının uygun oranda karışımı ile oluşan bir politika izlenmesi istenilen sonucu gerçekleştirebilir. Böyle bir politikanın tespiti, çeşitli faktörlerin dikkatli bir analizle değerlemesi sonunda mümkün olur (Kobu, 2006:242243). 5.2.4. Bir Tesisin Kapasitesi İncelenirken Dikkate Alınacak Faktörler • • • • • • • • •

Tesisin gelecekteki büyüme olanakları, Tesisin geleceğe yönelik gelişme planları, Tesisin içinde yer aldığı sektörün ekonomik ölçek değeri, Tesisin öngördüğü verimlilik, üretkenlik ve rantabilite hedefleri, Tesisin yararlanabileceği finansman olanakları, Teknolojik düzey ve üretim yöntemleri, Üretim türleri Üretimde kalite güvencesi/ güvenliği, Talep/ satış düzeyi (www.odevsitesi.com, 12.11.2007).

5.2.5. Kapasite Dengelenmesi Çeşitli cins mamul üreten bir fabrikada her mamulün toplam üretim miktarı içindeki payı her an değişebilir. Mamul kompozisyonu adı verilen karışımın değişimi her makineye duyulan ihtiyacın değişmesi demektir. Diğer taraftan, fabrika kurulurken ne kadar dikkatli bir planlama yapılırsa yapılsın, makineler arasındaki hız farklarından 25

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

dolayı kullanma oranları ayrı olmayacaktır. Dolayısı ile birtakım makineler yoğun bir şekilde çalışırken diğerlerinin boş durması gibi bit durum ortaya çıkacaktır. Mamul çeşidi veya dizaynında zamanla oluşan değişmelerin bazı makineleri işe yaramaz duruma getirirken, bazılarına duyulan ihtiyaç artırması sorunu sürekli bir yenileme programı uygulanarak çözümlenebilir (Kobu, 2006:245). Yenilemenin mümkün olmaması halinde, darboğaza neden olan makinelerin çalışma süresini uzatmak sık başvurulan bir çaredir, Fakat fabrika içinde, hele bir üretim hattı üzerinde, bir kısım makineye fazla mesai uygulanması uzun vadeli bir çözüm olarak kabul edilmelidir. Olanak sağlandığında, kapasite dengesinin yeni makinelerle sağlanması en köklü çözümdür. Üretim hattındaki bazı makinelerin kapasitelerinin herhangi bir şekilde yükseltilmesi bir darboğazı giderirken, ortaya başka darboğazların çıkmasına sebep olabilir. Bu nedenle, çalışan bir fabrikada kapasite planlamasının bir dizi dar boğazları giderme işlemi olduğu söylenebilir. Bir imalat prosesinde kapasite dengelenmesini güçleştiren en önemli sınırlayıcı şart taleptir. İstenilen üretim miktarı ile üretim sisteminin maksimum tesirinin aynı olması pek nadirdir. Dolayısı ile bu uyuşmazlığın doğurduğu ek maliyetlere ve boş kapasite kayıplarına katlanmak bir açıdan kaçınılmaz olmaktadır. Talep üzerinde bir sınır bulunmaması halinde maksimum kapasite kullanımını sağlayacak çözümler bulmak mümkündür (Kobu, 2006:245). 5.2.6. Gerekli Makine Tespiti Bu konunun bir örnekle açıklanması uygun olacaktır. Aşağıda bir makinede üretilmesi istenen parçaların adları, günlük parça ihtiyacı gibi bilgiler verilmiştir. Bu bilgilere dayanarak o makinede üretilecek olan parçaların üretimi için gerekli toplam zaman tespit edilir ve bu değerlerden gereken makine sayısı tespit edilir. Bu konuyla ilgili örnek aşağıda verilmiştir (www.gencbilim.com, 05.11.2007); Çizelge 5.2. Gerekli Makine Tespiti Örneği Parça ve Günlük Operasyo Parça n İhtiyacı

Hurda Oranı

Günlük Üretim Miktarı

Operasyon Zamanı

A – 10 A – 12 A – 13 B – 101 B – 151

0.03 0.00 0.01 0.10 0.08

1031 2000 1011 112 317

0.13 0.15 0.08 2.20 1.30

1000 2000 1000 100 300

Kişisel yan zaman oranı 5 5 5 5 5

Yan Zaman

Hazırlık Süresi

Toplam Süre

0.1365 0.1575 0.0840 2.3100 1.3650

15 18 12 10 8 Toplam=

155. 333.00 96.92 268.72 454.35 1308.72

Kaynak: (www.gencbilim.com, 05.11.2007) Bu yükleme bilgileri sonucu bu üretimde kullanılacak makinenin bir vardiya boyunca %85 verimlilikle çalışacağı varsayılırsa, (480*0.85)= 405 dakika olduğu görülür ve toplam sürenin 1308.72/405 =3.25 = 4 olduğu görülür ve bu üretim için gereken makine sayısının 4 olduğu görülür. MRP sisteminde, kapasite ihtiyaç planlamasının önemi çok belirgindir çünkü üretim planlarınızın geçerli bir şekilde yapılabilmesi için uygun bir kapasite belirlenmesi önemli olmaktadır.

26

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

5.3. İmalat Sanayinde Kapasite Boşluğu, Ekonomik Maliyeti, Politika Önerileri İmalat sanayine yapılan yatırımların tam kapasitede çalıştırılmadığı durumlarla herhangi bir zaman kesitinde, gerek çeşitli dünya ekonomilerinde ve gerekse ülkemiz ekonomisinde sık sık karşılaşılmaktadır. Ülkemiz imalat sanayindeki mevcut kapasitenin bazı yapısal nedenlere bağlı olarak bir ölçüde atıl kaldığı bilinmektedir. Türkiye gibi kaynak sıkıntısı nedeni ile kalkınmanın hızlandırılamadığı bir ülkede mevcut, kullanılabilir durumdaki kaynakların atıl bırakılmasının muhakkak önemli bazı gerekçeleri bulunmaktadır (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). 5.3.1. İmalat Sanayinde Kapasite Boşluğu ve Ekonomik Maliyeti Teorik bakımdan sermayenin tam kapasitede kullanılamaması şu nedenlere bağlı olmaktadır: • Üretimin yapıldığı fabrikadaki sermaye işgücü oranına, • Ölçek ekonomilerinden yararlanma imkanlarının bulunup bulunmamasına, • Girdi ve çıktıların arz ve talebindeki dalgalanmalara, • Endüstriyel işlemlerdeki organizasyon biçimine, • Altyapının yeterli olup olmamasına ya da iklim şartları, savaş v.s. gibi ekonomi dışı faktörlere bağlı olabilmektedir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Uluslararası çalışmalara göre sermaye-işgücü oranındaki farklılıklar, kapasite kullanımındaki farklılıklar açıklamak açısından diğer değişkenlere oranla daha önemli bulunmuştur. Sermaye yoğun endüstrilerde sermayenin bir an önce ekonomik anlamda amorti edilmesi endişesi bunun başlıca nedeni olmaktadır. Diğer taraftan işgücü yoğun endüstrilerde ise ihtiyari maliyetlerden kurtulmak, örneğin; hafta sonu çalışmalarından ve diğer fazla mesai harcamalarından tasarruf edebilmek endişesi ile tam kapasiteye gidilememe eğilimi daha fazladır. Bunun yanısıra sürekli olarak faaliyet göstermesi gereken; durma ve başlama maliyeti yüksek olan endüstrilerde kapasite kullanımı zorunlu olarak yükselmektedir. Bilindiği gibi üretim ölçeğinin büyüklüğü de sermaye kullanımını etkilemektedir. Bir kere bazı üretim süreçleri bölünemezlik özelliğine sahiptir ve teknolojik nedenler ile belirli bir üretim ölçeğinin altına inilmesine imkan yoktur. Bu gibi durumlarda eğer talep yeterli değil ise kapasite boşluğu teknik bakımdan kaçınılmaz olmaktadır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Ölçek faktörü ile ilgili olarak doğan bir diğer atıl kapasite nedeni ise talebin önceden dikkate alınması olayıdır. Bu durumda yatırımcı daha başlangıçta bir miktar atıl kapasiteyi kabullenmek durumundadır ama talebin dinamik olması nedeni ile zaman içerisinde optimum ölçeğe göre getiri elde edebileceğini düşünmektedir. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki mevcut yapısal sorunların da sermayenin atıl kapasitede kullanılmasına katkıda bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu açıdan verilebilecek iyi örneklerden biri mali aracılar ile ilgili olanıdır. Özellikle sermaye ve para piyasalarının verimli çalışıyor olması işletmeleri, hammadde ve personel giderleri gibi işletme finansmanı ile ilgili konularda darboğaza girildiği zaman başvurabilecekleri önemli finansman kurumlarından yoksun bırakmaktadır. Mali sistemin etkin işlememesi sonuçta, kredi maliyetlerini yükseltmek de dolayısıyla kapasiteyi doyurma yönünden bir engel oluşturmaktadır. Özellikle küçük imalat sanayi olarak nitelendirilen 10’dan fazla az sayıda işçi çalıştırılan işletmelerde, atıl kapasitenin 27

KAPASİTE PLANLAMASI VE ÖLÇME KRİTERLERİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

nedeni enerji sorunu kadar ve hatta daha da önemli ölçüde etkili olan unsur işletme kredisi bulma güçlüğü olmaktadır. İmalat sanayindeki kapasite boşluğunu kısaca belirtmek gerekirse, diğer nedenlerin yanı sıra esas itibariyle ve zorunlu olarak talep idaresindeki disiplinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Ancak atıl kapasite oranının yüksekliği ekonomiye kayıp katma değer, istihdam ve ihraç edilebilir üretim cinsinden önemli bir maliyet yüklemektedir. Katma değer kayıplarını katma değer üretim oranlarından giderek hesaplamak mümkündür. Bu durumda atıl kapasitenin giderilmesi için, enflasyonu zorlamamak şartıyla, yani talebi fazla kamçılamadan ne tür politikaların yararlı olabileceği sorusu hemen akla gelen bir soru olmaktadır. Bize göre şu tedbirler düşünülebilir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). 5.3.2. Politika Önerileri •





• •

Konu büyük ölçüde sermayenin etkin kullanılması ile ilgili olduğuna göre faiz politikasının, sermaye arz ve talebi faize karşı duyarlı olduğu sürece geçerli ve etkili olması gerekir. Özellikle ucuz işletme kredisi bu açıdan yararlı olabilir. Uzun vadede bu konu daha ziyade bankacılık kesiminin ihtisaslaşması ile ilgilidir. Sanayide ikinci ve üçüncü vardiya kullanımı teşvik edilmelidir. Özellikle ihraç malı üreten sektörlerin bu açıdan düşünülmesi gerekir. Bu noktada kullanılabilecek teşvik araçlarının neler olabileceği konusu ayrıca geliştirilmeye muhtaçtır. İşsizliğin yaygın ve büyük ölçüde yapısal olduğu ekonomilerde bu yönde verilecek teşviklerin başlangıçta işverene yönelik olması kaçınılmazdır. Vardiya ve kapasite kullanımındaki artış üretimin yanısıra istihdam artışı da sağlayacaktır (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Vergi politikasında da tam kapasite çalışmayı teşvik etmek amacı ile hareket edilebilir. Örneğin ikinci ve üçüncü vardiya da yapılan üretimden daha az oranda istihsal vergisi alınabilir. Bu durumda ortalama istihsal vergisi oranı bir miktar düşmekle beraber toplam vergi geliri üretime paralel olarak artacaktır. Yöneticilerin hatasından yani talep, hammadde v.b. konularındaki tahmin gücü yetersizliğinden kaynaklanan kapasite adaletini gidermek için ise eğitime ve yönlendirmeğe ilişkin bazı tedbirler alınır. Kapasite kullanımı açısından en önemli politikaları oluşturan, para-kredi ve teknoloji politikalarını formüle ederken, diğer makro ekonomik amaçların yanı sıra imalat sanayinde kapasite kullanım oranını arttırmayı amaçlamak, üretimi ve milli geliri daha hızlı arttırmak açısından zorunlu olmaktadır. Teknoloji politikası kapasite kullanımı açısından konuya eğilindiğinde, sorun sermaye yoğun teknolojilerden veya sermaye ithalatından kaçınmak dolayısıyla buna uygun politika oluşturmak değildir ama ithal edilen sermaye-yoğun dolayısıyla da döviz yoğun teknolojiyi yatırımların mümkün olabilecek en yüksek üretim düzeyinde çalıştırılabilmesidir. Ancak bu şekilde toplam faktör verimliliği arttırılabilecek ve enflasyonu gidermek için zorunlu olan orta vadeli verimliliği arttırıcı politikaların uygulanmasına geçilmiş olunabilecektir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007).

28

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

6. STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI Bu bölümde ilk önce stok kavramına değineceğiz ve ardından stokların işletme açısından önemine vurgu yapıp, daha sonra izlenilen stok politikalarını değerlendireceğiz. 6.1. Stok Kavramı Bir üretim sisteminde üretilen mamule dolaysız veya dolaylı olarak katılan bütün fiziksel varlıklar ve mamulün kendisi stok kavramı içerisinde düşünülebilir. Bir diğer tanıma göre stok gelecekte duyulabilecek talebi karşılamaya yönelik olarak malların biriktirilmesidir. Belirtilen mal stokları üretici firma için hammadde, yarı mamul, mamul, bakım firması için satın alınan yedek parçalar, perakendeci firmalar için satın alınan mamuller, hizmet firmaları içinse, tedarik malzemeleridir (www.progenteknoloji.com, 29.12.2007). 6.1.1. Stokların Tanımı Bir üretim sisteminde mamul üretimine dolaylı veya dolaysız olarak katılan tüm fiziksel varlıklar ve mamuller stok kavramı içinde düşünülür. Bir tanıma göre; depo edilen her değer stok sayılır (Kobu, 2006:303). Stok kavramını açıklamaya yönelik diğer bir tanımda ise stok; tedarik veya üretim yoluyla elde edilen, kullanılmadan veya müşteriye arz edilmeden önce az ve ya çok belirli bir süre bekletilen mal miktarıdır. Kısaca stok bir işletmenin sahip olduğu mevcut mallar olarak tanımlanabilir. Stok denince genelde fiziki mallar ele alınır; fakat işletmeler sadece fiziksel üretim üzerine kurulmamıştır. Hizmet üreten şirketlerimizde vardır. Bu yüzden firmaların stokları sadece fiziki mallar olmayacaktır. İşletmelerin kuruluş amaçları kâr etmektir. İşletmelerin bu amaçlarını gerçekleştirmek ve dolayısı ile faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için bazı ekonomik değerlere sahip olmalı ve bu ekonomik değerleri her an kullanıma hazır tutmalıdırlar. Bu ekonomik değeri olan kaynak ve mallara stok denir. Bu yüzden üretim elemanları önce tedarik edilir ve daha sonra da talep anında harcanır (www.progenteknoloji.com, 29.12.2007). 6.1.2. Stok Bulundurma Nedenleri Her sanayi dalında işletmeler stok bulundurmak durumunda kalabilmektedir. İşletmelerin stok yapmaya ihtiyaç duymaları bir veya birden fazla nedene bağlı olabilmektedir. Bunlar (Tekin, 2003:2). • Günlük kullanım miktarının belli olmaması • Üretim riski; üretim veya üretimle ilgili diğer faaliyetlerde makinelerin durması • Talepteki ani değişmeleri karşılamak amacıyla belli bir anda üretimi artırmanın maliyetinin depolama maliyetinden yüksek olması • İş akışındaki kesilmeler • Emniyet stoku • Fiyat düşmelerinin önlenmek istemesi (Tekin, 2003:2). • Depoda kayıtları karıştırılan yani unutulan malzemeler • Yanlış stok kontrol yöntemleri sonucu ortaya çıkan stoklar

29

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Üretim planlama ve kontrolü, satın alma, pazarlama gibi bölümler arasında iletişim eksikliği sonucu ortaya çıkan stoklar (www.progenteknoloji.com, 29.12.2007).

Genel olarak; mamul mallar, yarı mamuller ve hammadde diye üç sınıfa ayrılan stoklar, çeşitli görüş açısından farklılıklar gösterirler. Çeşitli faaliyetler için zamana ihtiyaç olması, talebin değişebilirliği, belirsizlik şartları, işletmenin kapasitesi, stokların oluşmasının ana nedenlerindendir. Üretim sürecinde malzemeler, çeşitli üretim kademelerinde değişik işlemler görmektedir. Bu ise, üretim sistemini dengelemek, daha açık bir deyimle, kademeler arasındaki farklı üretim hızlarının oluşturacağı aksaklıklar veya sistemin bir kısmında meydana gelebilecek arızalardan, sistemin tamamının etkilenmesini önlemek için, yarı mamul stoklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Diğer taraftan, son talebin belirlenmesi, yöneticileri tahminler yapmaya yöneltmektedir. Ancak, tahmin edilen talep ile, gerçekleşen talep arasındaki farkların meydana gelmesi, kaçınılmaz bir sonuçtur. Geleceğin belirsizliği nedeniyle, üretimin kesilmesi ve bunun sonucunda, üretim araçlarının atıl bırakılması, fiili ve potansiyel satış olanaklarının kaybedilmesi gibi risklerle karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle, gerçekleşen ve talep edilen arasında farklılık olması normaldir. Bu farklılığı ortadan kaldırmak, stoklarla olur. Bu ifadesi ile stoklar, talep tahminindeki yanılmaların ortaya çıkardığı zararları, minimum kılan unsurlardır. Mevsimlik dalgalanmaların geçerli olduğu piyasalarda, denge unsuru olarak stoklara ihtiyaç vardır. Müşteri talep düzeylerinde değişkenlik, üretimden ziyade, stoklar aracılığıyla karşılanır. Aynı şekilde, malın üretiminin mevsimlik olduğu durumlarda da, devamlı ve düzenli bir seviyede olan talebin karşılanabilmesi için, üretim devresinde bütün dönemin talebini kapsayacak ölçüde üretim yapmak, bunu stok olarak bulundurmak ve talep edildiğinde, piyasaya sunmak gerekir. Hammaddelerin ve satın alınan diğer malzemelerin stoklanması ise, bütün miktarlarda satın almanın avantajlarını elde etmenin, herhangi bir nedenle aksamasından doğacak riskini, azaltmak gibi nedenlerle gerekli olabilir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 6.1.3. Stokların Faydaları Stoklar rasyonel esaslara göre faaliyet gösteren ve iktisadi düzende, fonksiyonunu gerektirdiği gibi yerine getirmek isteyen işletmeler için, kaçınılmaz bir unsurdur. Stok bulundurmadan çalışan işletme, stok bulundurarak çalışan işletmeye göre, daha az kârlı ve daha çok masraflıdır. Stok bulundurmadan faaliyet gösteren bir işletme, tahmininin üzerinde bir taleple karşılaştığı zaman, ilave teçhizat ve ilave işgücü bulmak zorunda kalacak, stok tükenmesinden doğan, fiili ve potansiyel talebin kaybı ile karşılaşacaktır. Doğuş nedenleri ne olursa olsun, stoklar fayda sağlayan unsurlardır. Stokların sağladıkları bu faydalar, stokların üretim ve pazarlama faaliyetlerini, birbirinden ayırma fonksiyonuna bağlanmaktadır. Malzeme stoklarının temel fonksiyonu, üretim – dağıtım – tüketim zincirinde, birbirini izleyen kademelerin uyum halinde çalışmasını sağlamaktır. Stoklar, işletmelerde üretim seviyelerinin düzenli olmasını sağlar. Talep miktarı ile, tedarik süresindeki dalgalanmalar, üretimi aksatarak, makine ve teçhizatın atıl kalmasına neden olur. İşletme, stok bulundurarak, üretimin duraklamasından doğacak bu zarardan, kendisini korumuş olur. Ayrıca, teçhizat ve işgücünden de, daha rasyonel olarak yararlanır. Yine stoklar sayesinde, üretim ve tedarik işlemlerinin en az masrafa 30

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

sebep olacak miktarlar halinde, düzenlenmesi sağlanmış olur (www.gencbilim.com, 05.11.2007). İşletmenin ürettiği mala yönelen talep, önceden tahmin edilen dalgalanmaları gösterdiğinden, ek kapasiteye ihtiyaç duyulmadan, stoklar yardımı ile talepteki artışlar karşılanabilir. Stoklar, talep tahminlerinin hatalı olmasından doğacak sonuçları hafifletir, tüketicilere kısa zamanda ve üstün bir seviyede hizmet temin eder. Stokların sağladığı faydaları, prodüktivite ve rekabet gücünü arttırıcı etkileri bakımından, iki grupta düşünebiliriz. Buna göre stoklar, perakendeciyi, toptancıyı, üretim faaliyetleri içinde çeşitli safhaları ve tedarik kaynaklarını birbirinden ayırır. Dolayısıyla, üretim faaliyetlerinin verimi artar, talebin zamanında karşılanması sağlanır. Talebin zamanında karşılanmasının, işletmeye sağladığı fayda, talebin zamanında karşılanmaması halinde ortaya çıkacak kayıplarla belirlenir. Bu kayıplar, kısa vadede karşılanamayan satışların, dolayısıyla satış kararlarının kaybı, uzun vadede, müşterilerdeki güvenin zayıflaması kaybıdır. Endüstri işletmelerinde, girdi kalemi olarak stoklar, üretim faaliyetlerinin, daha düzenli şekilde devamını sağlar, üretim kapasitesinin, daha verimli kullanılmasını mümkün kılar, üretim faaliyetlerinin minimum maliyete sebep olacak şekilde planlanmasını ve bunun bir sonucu olarak da, toplam maliyetlerin, minimum düzeyde seyrini gerçekleştirir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Stoklar, sağladıkları faydalar nedeniyle, tasarruf unsurlarıdır. Ancak, stokların aynı zamanda maliyet nedeni olmaları, sağlanan bu tasarrufların, stoklardaki artışlarla, doğrusal bir ilişki içinde artmadığını gösterir. Bu durumda, stoklara ilave edilen, her birimin sağladığı marjinal tasarruf, azalarak artar ve belli bir ölçüden sonra, stoklarla ilgili maliyetler, stoklardan sağlanan tasarrufları aşar. Rasyonel davranmak isteyen bir işletme, stokların sağladığı tasarruflarla, sebep oldukları maliyetler arasında, ekonomik bir denge kurmak suretiyle, kendisine minimum maliyete sebep olacak, stok seviyelerini tespit etmek durumundadır. Aslında stok kontrolünün esas gayesi, belirli bir stoku elde bulundurmak veya bulundurmamaktan doğan maliyetleri, minimum kılmak başka bir deyişle, elde stok bulundurmakla doğacak maliyetlerle, bulundurmamaktan doğacak kayıplar arasında, bir dengenin sağlanmasına çalışmaktır. 6.1.4. Stok Çeşitleri Hammadde ve işletme malzemesi stokları, üretim prosesinin minimum maliyetle ve planlanan sürede tamamlanması için talep edilir. Bu stokların ne zaman yenileneceğini ve her siparişin miktarının ne olacağını belirlemek için stok politikaları oluşturulur (Doğruer, 2005:249). Stokları aşağıdaki gibi bir grup yapabiliriz. I. Fonksiyonlarına Göre Stoklar a) İşlem ve hareket stokları ( Process and movement stocks ) b) Organizasyon stokları ( Organization inventoires ) b1) Emniyet stokları ( Safety stocks ) b2) Beklenilen veya mevsimlik dalgalanmalara karşı koruyucu stoklar (Anticipation inventoires ) b3) Devre stokları ( Cyale stocks ) II. Üretim Prosesi İçindeki Durumlara Göre Stoklar a) İşlem öncesi stoklar a1) Hammaddeler 31

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

a2) Yedek parçalar a3) Satın alınan montaj parçaları a4) İşletme malzemeleri a5) Konsinye stoklar b) Yarı mamul mallar ( Process stocks ) c) Mamul mallar c1) Yavaş hareket eden stoklar c2) Modaya tabi stoklar c3) Ölü stoklar (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 6.2. Stok Politikası Stok politikası kavramı genel olarak, bir malın tüketim hızı ( fiili ve tahmini olarak ) ile, eldeki veya siparişe bağlanmış bulunan, stok miktarı arasındaki oran ile ilgilenir. Bu oran, “ fiziki miktarlarla ” veya “ günlük tüketim miktarları ” ile ifade edilebilir. Daha yaygın olarak kullanılan, günlük tüketim miktarları yöntemi, malzeme kullanma hızını, eldeki ve siparişteki mal miktarları ile birlikte gözönünde tutar. Bu yöntem ayrıca, metre, litre, ton, TL gibi çeşitli standartlarla, ölçümü yapılan geniş çaptaki değişik malzeme istekleri arasında, uygun şekilde dengeye getirilmiş bir stok bulundurmak için, ortak temel oluşturur. Bundan başka, verilerle, işletmenin belli devreler arasındaki stok durumunun karşılaştırılmasında yardımcı olur. Ancak, stokların, günlük tüketim miktarları cinsinden belirlenmesinin bu üstünlüklerine karşılık, unutulmaması gereken nokta; bir işletmenin, 30 günlük tüketimi karşılayacak kadar sipariş vermeyeceğidir. Yani, günlük tüketim miktarları, sipariş için bir ölçü olamaz (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). 6.2.1. Stok Politikasının Önemi Stok politikası, tüketim günü veya fiziki miktarlar cinsinden, belirlemenin uygulanabilir olmasına karşılık; işletmenin stoklara bağlayabileceği para miktarına, yani finansman gücüne cevap verebilecek bir stok politikasının, daha uygun bir politika olacağı açıktır. “ Çok fazla ”, “ çok az ” veya “ kötü ” bir şekilde dengelenmiş, stoklardan kaçınmak gerekir. Bu tip stoklar, işletmeye pahalıya mâlolur. Gereğinden fazla, stok bulundurma masrafları yüksektir. Şayet, işletme üretimde kullandığı birçok maddeyi, stokta bulunduruyorsa, her bir stok kalemini ihtiyacına göre ayarlamalıdır. Bir kısım0 stok kalemlerinin, diğer stok kalemlerine uygun oranlarda bulundurulması, yani stok kalemlerindeki dengenin bozukluğu işletmeyi güç duruma düşürür. Asgari stok miktarları tespit edildikten sonra, eldeki stokların fiilen bu miktarların altına düşüp düşmediği, sürekli olarak kontrol edilmelidir. Stokların iyi hesaplanması, dönemsel gelirlerle, ilgili dönem giderlerinin uyumunu belirler ve yönetimin ileride alacağı kararlara dayanak olur. Bu faktörlerin ışığı altında, başta satış olmak üzere, tüm departmanların katkısıyla kurulacak, etkin bir kontrol sistemi yadsınamaz (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). 6.2.2. Stok Politikasında Etkinlik Sağlanması Stok yönetimi, bir işletmedeki bölümler arası uzlaşmaz hedefleri işletmenin eğilimlerini bütün olarak ele alıp, stok düzeylerini rasyonel yönetmeyi amaçlamaktadır (Ayanoğlu, 2006:330). 32

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Stok yönetimi politikasında etkinlik sağlanabilmesi için, gerekli koşulların başında, stok ve stok hareketleri konusunda, yöneticilere bilgi akışının, zamanında temini gerekir. Stoklarla ilgili bilgilerin düzenli ve yararlı olabilmesi için, stokların sınıflandırılması ve gruplara ayrılması gerekir. Hemen hemen bütün endüstri işletmeleri, stokları, idare giderlerinde tasarruf sağlama, stoklara ilişkin karar almayı kolaylaştırma, nedenleriyle sınıflandırmaktadır. Ancak, stoklar sınıflandırılırken, aşırı derecede ayrıma gitmek, yöneticileri ayrıntıya boğduğu gibi, sağlıklı karar almayı da güçleştirebilir. Buna karşılık, stokları az sayıda birkaç başlık altında toplamak, sınıflandırmanın yararlarını ortadan kaldırabilir. Bu nedenle stoklar, yöneticilere gerekli bilgileri sağlayacak şekilde, ayrıma tabi tutulmalıdır. Örneğin (hammadde, yarı mamul, mamul), yönetim açısından yararlı olmakla beraber, yeterli değildir. Bu ana grupların, alt gruplara ayrılması gerekir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Etkin bir stok kontrol düzeninin sağlanması için, yöneticilerin stoklarla ilgili olarak, aşağıdaki bilgilerle donanmaları gerekir: • Tedarik süresi • Elde bulunan miktar • Sipariş edilen miktar • Emniyet stoku İşletmelerde, stok politikalarının amaçlarını, “ optimum stok yatırım düzeyini planlamak ” ve “ kontrol kanalıyla planlanan optimum düzeyleri muhafaza etmek ” şeklinde sıralayabiliriz. Yine etkin bir stok yönetimi politikasında, devamlı kontrol ile, stoklarda istenmeyen gelişmelerin anında saptanması ve gerekli önlemlerin anında alınması gerekir. Kuşkusuz stok bütçeleri, yöneticiler elinde, etkin bir kontrol aracıdır. Stoklara ilişkin bazı oranlar, kontrol konusunda yöneticiler için yol gösterici olduğu gibi, olağanüstü veya beklenmeyen gelişmeler hakkında da yöneticileri uyarır. Yöneticilerin bu amaçla kullanabilecekleri oran, ellerinde kaç günlük stok bulunduğu veya stokta kalış süresidir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Yöneticiler, kaç günlük stokla çalıştıklarını hesaplamak yerine, stok devir hızını da bulabilir ve bu süreyi veya stok devir hızını, planladıkları süre ve devir hızı ile karşılaştırmak suretiyle değerlendirebilirler. Stok yönetimi politikasında etkinlik sağlanabilmesi için, işletme yönetimince alınabilecek önlemlerin başlıcaları aşağıdaki gibidir: • Çeşitli stok kalemleri arasında denge sağlanarak, bazı stok kalemlerinde aşırı şişkinliğin önlenmesi; Stok kontrolünün gereği gibi yapılamaması, üretim için gerekli hammadde veya yarı işlenmiş stoklarda dengesizlik yaratmaktadır. Bazı kalemlerde aşırı birikim, genel olarak stok tutarını yükselterek finansman gereksinimini arttırmaktadır. • Satın alma ( tedarik ) ve üretim bölümleri arasında, yakın bir işbirliği sağlanması; Tedarik ve üretim bölümleri arasında işbirliğinin sağlanamaması, üretimde duraklamalara, aksamalara yol açtığı gibi; bazı stok kalemlerinde de aşırı birikimlere sebep olabilmektedir. • Üretim süresinin kısaltılması; Endüstri işletmelerinde yarı mamul stokunu tayin eden en önemli faktörlerden biri de, üretim sürecinin tamamlanması için, gerekli sürenin uzunluğudur. Üretim sürecinin uzunluğu, teknolojik faktörlere bağlı olmakla beraber, yöneticilerin de alabilecekleri tedbirle bu süre kısaltılabilir. Üretim işlemlerinin hızlandırılması, üretim akışının iyi organize edilmesi, başarılı bir yerleşme planı ile, zaman kayıplarının önlenmesi, üretim

33

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

• •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

faaliyetlerinin kesintisiz devamının sağlanması gibi önlemler, yarı mamul stokunda birikime yol açmadan, hızlı bir üretim artışına olanak verir. Kalite kontrolüne gereken önem verilerek, iadelerin ve firelerin azaltılması sağlanır. Stoklar için en uygun değerlendirme yöntemi uygulanarak, gerçek dışı kârlar üzerinden, vergi ödenmesi önlenir (www.gencbilim.com, 05.11.2007).

6.3. Üretim Sistemlerinde Stok Kavramı Bir üretim sisteminde üretilen mamule dolaysız veya dolaylı olarak katılan bütün fiziksel varlıklar ve mamulün kendisi stok kavramı içinde düşünülebilir. Stoklar söz konusu varlıkların miktarları veya parasal değeri ile ölçülür. Bazı kitaplarda stok yerine, aslı İngilizcede Inventory olan envanter kelimesinin kullanıldığı görülür. Fakat bu kelime muhasebede, genellikle yıl sonlarında yapılan fiziksel sayım yolu ile stok tespiti anlamına gelir. Bir karışıklığı önlemek amacı ile biz açıklamalarımızda stok kelimesini kullanacağız. Sipariş üzerine çalışan atölye büyüklüğünde bir sistemde stok bulundurmaya pek gerek yoktur. Zira hammaddeler sipariş alındıktan sonra tedarik edilir ve mamul bittiğinde müşteriye derhal teslim edilir. Üretim sistemi büyüdükçe, hele mamul çeşidi arttıkça, tedarik, talep ve imalata ilişkin faktörlerdeki belirsizlik ve aralarındaki ilişkilerin karmaşıklığı stok bulundurmayı zorunlu kılar. Bir örnek olarak belirli bir mamule ait satışlar ile üretim programı arasındaki ilişkiyi göz önüne alalım. (Şekil 6.1) de herhangi bir imalat işletmesinde kümülatif satış ve üretim miktarlarının bir yıl içindeki değişimi gösterilmiştir (Kobu, 2006:303).

Şekil 6.1. Bir İmalat İşletmesinde Kümülatif Üretim Ve Satışların Değişimi (Kobu, 2006:303-304). Üretim ile satışların birbirine paralel gitmesi hemen hemen olanaksızdır. Makine kapasitelerinin mümkün en yüksek düzeyde kullanılması, iş yüklemenin düzgün yapılabilmesi ve hazırlık faaliyetlerinin düşürülmesi üretim hızının sabit tutulması ile gerçekleşebilir. Ancak bu takdirde, üretimin satışların üstünde gitmesi halinde artan 34

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

miktarın stoklanması, aksi durumda ise stoktan satış yapılması söz konusudur. İşletmede stok bulundurulması, ilerde ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz çeşitli maliyetlerin ortaya çıkmasına sebep olur. Buna karşılık üretim hızının düzgün yürütülmesi ve müşteri isteklerinin zamanında karşılanması ile sağlanan avantajlar vardır. Stok kontrolünün amacı, bu konudaki olumsuz ve olumlu maliyet unsurları arasında, işletme açısından en uygun denge noktasının bulunmasıdır (Kobu, 2006:303304). 6.3.1. Stokların Planlanması, Kontrolü ve Değerlemesi Varlıklara yapılan yatırım düzeylerinin optimal ya da en uygun kabul edilen bir düzeyi vardır. Bu varlık nakit, fabrika binası ya da çeşitli stoklar olabilir. Örneğin; nakit kalanları bile çok fazla ya da çok az olabilir. Gereksinim duyulandan çok fazla nakte sahip olmanın temel maliyetini, gelirlerin feda edilmesi oluşturur. Çünkü kullanılmayan para, hiçbir gelir sağlamaz. Öte yandan son derece az paraya sahip olmanın temel maliyetini de, alışlardan sağlanan iskontoların kaybedilmesi, ya da bir kimsenin kredi durumunu sarsması oluşturur. Şu halde öteki varlıklara yapılan yatırımların optimal düzeyi göz önünde bulundurulduğunda, her bir varlık türüne yapılacak yatırımın uzun vadede karların en çoklanmasına yardımcı olan optimal bir düzeyi bulunur (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Bu nedenle stok kontrolünün temel amacını, stoklara yapılacak yatırımların optimal ya da en uygun düzeyinin belirlenmesi ve korunması oluşturur. Stok düzeylerinin kontrolünde, iki sınırın zorla kabul ettirilmesi gerekir. Çünkü işletme yönetiminin genellikle önlemek istediği, iki tehlikeli durum bulunmaktadır. İlk tehlikeli durumu, imalatın durmasına ve dolayısıyla satışların yitirilmesine neden olan yetersiz düzeydeki stoklar oluşturur. İkinci tehlikeli durumu da, gereksiz nakliye giderlerine yol açan stoklar oluşturur. Optimal stok düzeyi, bu iki tehlikeli durumun arasında herhangi bir yerde bulunur. İşletme yönetimi stok miktarlarını, stok bulundurmanın marjinal maliyeti ile, stok bulundurmak nedeniyle beklenen marjinal faydanın eşit olduğu noktada saptayacaktır. işte bu nokta, optimal stok bulundurma düzeyini oluşturur. "Stoklar birçok işletmenin mezarıdır" sözü, uzmanlar arasında son derece yaygın bir yargıdır. Uzmanlar bu sözle kötü bir stok yönetiminin, hızlı bir iflasa neden olacağını belirtmek isterler (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). 6.3.2. Stokların Sınıflandırılması Stok tanımına giren bütün varlıkları bir arada incelemek yanılmalara sebep olabilir. Stok edilen varlıklar arasında; cins, değer, kullanılma yeri, stoklama biçimi gibi faktörler açısından farklılıklar vardır. Bunları amaca uygun biçimde sınıflandırarak incelemede fayda vardır. ÜPK, tedarik, satış ve maliyet muhasebesi departmanları açsından da uygun görülen stok sınıflandırılması şöyledir (Kobu, 2006:304). Hammaddeler: İşletmede imalata giren ve üzerinde işlem yaparak değer kazandırılan tüm varlıklar hammaddedir. Bu iktisattaki birincil madde kavramından farklıdır. Hammadde tanımı işletmeye göre değişebilir. Örneğin, bir demir-çelik fabrikasında demir filizi hammadde, pik mamuldür. Halbuki kalorifer radyatörleri üreten fabrikada pik hammadde, radyatör dilimleri mamuldür.

35

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Yan Mamuller: Üzerlerinde yapılması gereken işlemler henüz tamamlanmamış bulunan ve iş istasyonları arasındaki ara depolarda biriktirilen varlıklardır. Bunların yan mamul niteliği bir süre sonra, son işlemlerin tamamlanması ile mamule dönüşür. Mamuller: Fabrika içinde yapılması düşünülen işlemlerin tümü tamamlandıktan sonra müşteriye teslim edilmek üzere ambara konulan varlıklardır. Mamuller, belirli bir aşamayı tamamlayıp belirli bir yerde hareketsiz durdukları için, sayma, değerleme ve kontrol açısından pek güçlük göstermezler. Hammadde ve yarı mamullerde belirsizlik nispeten fazla olduğundan kontrolleri daha güçtür (Kobu, 2006:304). Hazır Parçalar: Mamulün bir kısmını oluşturan ve genellikle dışarıdan tedarik edilen varlıklardır. Bunlar cıvata, somun gibi basit fakat çok kullanılan parçalar olabileceği gibi, elektrik motoru, dişli kutusu, jeneratör gibi büyük mamullere monte edilen karmaşık mamuller de olabilir. Yardımcı Malzemeler: Mamulde doğrudan kullanılmayan veya yer almayan, tamir parçaları, kesme sıvısı, makine yağı vb. malzemelerdir. Bu genel sınıflandırma işletmenin amaçlarına göre farklı biçimde yapılabilir veya yukarıdaki sınıflardan birine alt sınıflar eklenebilir. Örneğin, stokların hizmet ettikleri ana amaç göz önüne alınarak şöyle bir sınıflandırma yapılabilir: • Talep dalgalanmalarını karşılamak amacı ile oluşturulan stoklar. • Beklenmedik aşırı talebi karşılamak amacına hizmet eden stoklar. • Sipariş ve elde bulundurma maliyetleri toplamını minimum yapan ekonomik sipariş miktarı stokları. • Üretim kaynağı ile tüketici arasında taşınan miktarı karşılamak amacı ile oluşturulan dağıtım stokları. Bunun gibi mamulün değerini, tedarik süresini, tüketim hızını vb. kriterleri temel alan başka sınıflandırmalar yapmak mümkündür. Bu bölümdeki açıklamalar bakımından stok sınıfları yerine bir stok kontrol faaliyetindeki temel elemanlar önem taşır. İşletmenin stok durumunu formüle etmek için; talep (tüketim) hızı, tedarik süresi, maliyetler, üretim hızı vb. faktörler önem taşır. Dışardan alınan bir parça ile, işletme içinde hareket eden malzeme arasında formülasyon bakımından bir fark yoktur. Dolayısıyla hammaddeler için geliştirilen bir formül, sadece katsayıları değiştirmek şartı ile mamullere veya yardımcı malzemelere de uygulanabilir (Kobu, 2006:304-305). 6.3.3. Stok Gereksinimi Mamullerin imalatı ve dağıtımı sürekli olmak yerine, bir an sürdüğünde stoklara hiçbir gereksinim duyulmaz. Bu durumda stoklara, ancak fiyat değişimlerine karşı koymak için gereksinim duyulur. Bilimsel yönetime, otomasyona ve bilgisayarlardaki mucizeye karşın, imalat ve ticaret işlemlerinde yine stoklara gereksinim duyulur. Bir imalat eyleminin verimli olabilmesi için belirli bir stok miktarının bulundurulması gerekir. Stoklar, işletmenin dış güçlere karşı uyum yeteneğini belirler. Hammadde tesliminde beklenilmeyen gecikmeler ya da satışlardaki dalgalanmalar eğer işletmenin hammadde ve mamul stoku yoksa, son derede utanç verici durumlar yaratabilir. Yeterli hammadde yoksa imalat durur ve maliyeti, son derece yüksek kapanmalara yol açar.

36

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Stokların müşterilerin taleplerini hemen karşılayabilecek bir düzeyde muhafaza edilmesi ya da mamullerin müşterinin başka bir sunu kaynağına başvurmasını önleyecek bir çabuklukta sunulması gerekir. Aksi halde gelir kaybı yanında, güvenilir olmama gibi bir lekeyle lekelenir. Müşteri taleplerini gereken hızla karşılamak olanaklarından yoksun bulunan bir işletme, hem fiili hem de potansiyel satış olanaklarını kaybeder. Ülkemizde tüm işletmeler, fazla stokla çalışmaktadır. Bu durum için de, şu nedenler ileri sürülmektedir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). • • •

İşletmelerin satış ve imalat bölümleri, stoklarının gereğinden daha fazla olmasını, çıkarları açısından her zaman daha uygun görmektedirler, Fiyatların genellikle artacağını tahmin etmek, gelenek haline gelmiştir. Bu nedenle, fazla stoka sahip olma pahasına, düşük fiyatla ve gereksiz miktarda satın almak da bu durumun sonucu olmaktadır, Stokları optimal düzeyde tutabilmek için, imalat kontrollü, stok yönetimi ile ilgili verilerin ve yöntemlerin değerlendirilmesi ve etkin bir biçimde uygulanması gerekmektedir. İşletmeler bu kontrol yeteneğin göstermediklerinden ya da ek yönetim giderlerini göze alamadıklarında, stoksuz kalma korkusuyla fazla stokla çalışırlar (www.gencbilim.com, 05.11.2007).

İmalat eylemleri; yarı mamul stokları, direkt hammadde stokları, mamul parça stokları ve işletme malzemesi stokları olmaksızın düzenli bir biçimde yerine getirilemez. Stoklar, planlama hataları ile arz ve talepte beklenilmeyen dalgalanmaları emen bir sünger gibidir. Stoklar aynı zamanda, imalat ve pazarlama eylemlerinin düzenli olmasını sağlar. Stoklar ayrıca işletmenin tüm bölümlerinin ya da işlevlerinin, birbirinden ayrılmasına yardımcı olduğu gibi, birbirine bağımlılıklarını da en az düzeye indirir ve böylece her bölüm etkin bir biçimde çalışır. Örneğin; gereksinim duyulduğunda birçok mamul parçası satın alınır, imal edilir, depolanır ve kullanılır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 6.3.4. Stokların İşletme Ekonomisindeki Önemi Modern üretim sistemlerinde stoklar her kademeden yöneticiyi yakından ilgilendiren bir sorun haline gelmiştir. Yanlış stok politikaları seçilmesi veya uygulama hataları yüzünden pek çok işletmenin kritik duruma düştüğü bir gerçektir. Tarımda ve demir-çelik, tekstil gübre, çimento, şeker vb. temel endüstrilerde stok fazlalığı veya azlığı nedeni ile tüm ülke ekonomisinin sarsıldığı durumlara ait sayısız örnek verilebilir. İşletmeci için stoklar, bilanço ve kar-zarar hesaplarında yer alan rakamlarla sadece finans yöneticilerini ilgilendirir görünür. Halbuki etkin bir stok sisteminde her departmanın özellikle UPK ve satışın rolü vardır. Bazen büyük nakit sıkıntısı içinde olduğu belirtilen bir işletmede, imalat departmanları arasına dağılmış halde, nakit ihtiyacını rahat rahat karşılayacak miktarda lüzumsuz yarı mamul stokları bulunduğu görülür. Bazı işletmelerde de, yeterli hammadde stoku olduğu bildirildiği halde, birkaç önemsiz parça yüzünden tüm imalatın aksaması gibi durumlara rastlanır. Bütün bunların önlenmesi, başta UPK ve satış olmak üzere, tüm departmanların katkısı ile kurulacak etkin bir stok kontrol sistemi ile mümkün olabilir. Böyle bir sistemin işletme ekonomisi açısından sağlayacağı yararların başlıcaları şöyle sıralanabilir (Kobu, 2006:305):

37

STOK KAVRAMI VE STOK POLİTİKASI •

• • • • •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Üretim faaliyetlerinin düzgün ve (makine - insan - malzeme) olanaklarından en iyi yararlanacak biçimde yürütülmesine yardımcı olur. Malzeme ve parça yokluğu yüzünden boş beklemeler minimuma iner. İş istasyonları arasındaki yığılmalar azalır. Stoklara bağlanan para tam ihtiyaca göre saptandığından sağlıklı bir finans yönetimine olanak sağlanır. Tedarik ve satış masrafları azalır. Üretim programlarının kolay ve gerçeğe uygun düzenlenmesi mümkün olur. Etkili bir maliyet muhasebesi sisteminin ihtiyacı olan bilgilerin pek çoğu kolay ve duyarlı biçimde toplanabilir. Dikkatsizlik yüzünden ziyan olan malzeme ve mamullerin miktarı azaltılır, düzeltme için vakit geçmeden müdahale edilebilir (Kobu, 2006:305).

38

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

7. İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAKTÖRLER VE STOK KONTROLÜ Bu bölümde işletmelerde stok tutarını belirleyen bazı unsurlar, stok kontrolü, stok kontrol politikaları ve stok kontrolünün etkinliğinin sağlanmasındaki başlıca etkenler üzerinde durulmuştur. 7.1. İşletmelerde Stok Tutarını Belirleyen Faktörler Endüstriyel işletmelerde stoklar, hammadde, yarı mamul ve mamul stoku olarak üç gruba ayrılır. Her stok grubunun tutarını etkileyen başlıca faktörleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz (enm.blogcu.com, 07.11.2007). 7.1.1. Hammadde Stokunu Etkileyen Faktörler • • • • • • • • •

Gelecek dönemde üretimi planlanan mamul miktarı Üretimin mevsimlik oluşu Hammadde yokluğu nedeniyle üretimin kesintiye uğramasını engellemek için bulundurulması gereken emniyet stoku Büyük alımlardan sağlanacak tasarruf Hammadde fiyatlarındaki gelişmelere yönelik beklentiler Tedarik ve stok kontrolünde etkinlik Hammaddenin dayanma süresi Stok tutma maliyeti Firmanın depolama kapasitesi

7.1.2. Yarı Mamul Stokunu Belirleyen Faktörler • • • • •

İmalat sürecinin teknik niteliği ve uzunluğu İmalat sürecinde yaratılan katma değer Üretim faaliyetlerinin sürekliliği Üretim miktarı Yarı mamullerin işletme bünyesinde üretilmesi ya da başka firmalardan temin edilmesi (enm.blogcu.com, 07.11.2007)

7.1.3. Mamul Stokunu Etkileyen Faktörler • • • • • • • • • • •

Satış hacmi Talebin mevsimlik oluşu Hammadde alımının mevsimlik oluşu Piyasadaki rekabet koşulları Satış bölgelerinin çeşitliliği Dağıtım kanallarının işleyişi Üretimim sipariş üzerine ya da piyasa için yapılması Mamulün fiziki özellikleri Üretimin çeşitliliği Dayanma süresi Stok maliyeti 39

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK… •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Firmanın depolama olanakları İşlenmiş stok bulundurmanın taşıdığı risk (enm.blogcu.com, 07.11.2007).

7.2. Stok Kontrolü Stok kontrolü ile ilgili çalışmalar 1920' lerde başlamış, ikinci dünya harbine dek çok az ilerleme kaydetmiş, büyük ölçüde gelişmesini ise 1950'den sonra göstermiştir. Stok kontrolü, işletme için en uygun olan stok miktarlarının, işletmenin imalat, satış ve finansal koşullarının da göz önünde bulundurularak saptanmasını ve saptanan bu stok düzeylerinin devam ettirilmesini içerir. Saptanan bu stok düzeylerinin sürekli olarak gözden geçirilmesi ve değişen ekonomik koşullara uyarlanması gerekir. Aksi durumda, stok kontrolünden beklenen yararlar gerçekleşmemiş olur (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). 7.2.1. Stok Kontrolü Kavramı, Tanımı Stok kontrolü, ekonomik taleplerle karşı karşıya olan bir işte ( piyasada ), elde tutulan stok miktarının çeşitli şekiller de, bilimsel olarak kontrol edilmesi sanatıdır. Bir üretim sisteminde üretilen mamule dolaysız veya dolaylı olarak katılan bütün fiziksel varlıklar ve mamulün kendisi, stok kavramı içinde düşünülebilir. Stoklar söz konusu varlıkların miktarı veya parasal değeri ile ölçülür. Kavramın daha geliştirilmesi halinde, mal veya hizmet üreten sistemde kabul eder. Bu sistemin içinde işlem görmek üzere bekleyen veya görünen ve bu değişim sürecinden çıktıktan sonra sistemin çıktısı halini alan ve başka sistemlere gönderilmek üzere bekletilen her şey stok olarak ele alınabilir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Sipariş üzerine çalışan atölye büyüklüğünde bir sistemde stok bulundurmaya gerek yoktur. Zira, hammaddeler sipariş alındıktan sonra tedarik edilir ve mamul bittiğinde müşteriye derhal teslim edilir. Stoklanan maddelerin elde tutulmalarının arkasındaki gerekçe ne olursa olsun, stokların daha çok gelecekteki bir talebi veya ihtiyacı karşılamak, ileride gelinmesi beklenen bir problemin çözümündeki riski azaltmak, ya da gelecekte bugünküne oranla daha büyük faydalar sağlamak. Bundan çıkarılacak sonuçlar: • Stok kalemlerinin stokta tutuldukları sürece bir kullanım değerine sahip olmadıkları • Daha çok gelecekteki kullanım veya tüketim sonucunda sağladıkları fayda ve sonrası için elde tutuldukları şeklinde özetlenebilir. Bir anlamda gelecekte sağlanacak daha büyük fayda gelir ve uğruna bugünkü tüketim ve kullanımdan vazgeçmek şeklinde yorumlanabilecek olan stokların, gerek faaliyet alanları ve amaçları, gerek stok bulundurma amaçları farklı olan hemen her türlü işletme için yadırganmayacak büyük önemleri vardır. İşletmelerin bu stoklara sahip olmamalarının da yarar ve sakıncaları vardır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Bazı kitaplarda stok yerine, aslı İngilizce’ de “ Inventory ” olan “ envanter ” kelimesinin kullanıldığı görülür. Fakat bu kelime muhasebe de, genellikle yıl sonlarında yapılan fiziksel sayım yolu ile stok tespiti anlamına gelir. Aynı şekilde Türkçe literatür de envanter sözcüğünün her iki anlamıyla da kullanıldığı görülür. Özellikle muhasebe ile ilgili yazılmış eser ve uygulama çalışmalarında “ envanter çıkarmak ”, “ envanter almak ” şeklinde alınırken, sözcük

40

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

dönem sonundaki veya belirli dönemlerde işletmelerde yapılan mal sayımı anlamında kullanılmaktadır. 7.2.2. Stok Kontrolünün Amacı ve Önemi Stok kontrolünün amacı; işletme bünyesinde üretim sürecinde kullanılan hammadde ve malzeme girdi ve çıktılarının kayıtlarını ayrıntılı bir şekilde tutmak, sipariş verilen malzemelerin kayıtlarını tutarak istenen anda malzeme sayımlarını gerçekleştirmek ve sonuçları kontrol ederek aksaklıkları ortaya çıkarmak, uygun bir stok politikası belirleyerek birbiriyle ilişkili olan masrafları minimum düzeyde tutmaktır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Günümüzde üretim sistemlerinde stoklar her kademeden yöneticinin yakından ilgilenmesi gereken bir sorun haline gelmiştir. Yanlış stok politikaları veya uygulama hataları yüzünden azımsanamayacak sayıda işletme kritik duruma düşmüştür. Verimli ve etkin bir stok sisteminde özellikle üretim planlama, kontrol ve satışın rolü vardır. Genel olarak stok kontrol; stok miktar ve çeşitlerinin işletmelerin tedarik, üretim ve mali imkanlarına göre en rasyonel ve ekonomik bir şekilde belirlenmesi yöntemidir (www.progenteknoloji.com, 29.12.2007). Kısaca stok kontrolünde temel amaç malzemenin ne eksik ne fazla fakat yeterli miktarlarda işletmede hazır bulundurularak üretimin aksatılmadan yürütülmesidir. Bir başka deyişle: • İstenilen zamanda • İstenilen miktarda • İstenilen yerde • İstenilen kalitede malzemenin sağlanabilmesi için ne zaman, ne kadar tedarik edilebileceği sorularına cevap bulma işlemidir (www.progenteknoloji.com, 29.12.2007). Üretim sistemi büyüdükçe, mamul çeşidi arttıkça, tedarik, talep ve imalata ilişkin faktörlerdeki belirsizlik ve aralarındaki ilişkilerin karmaşıklığı, stok bulundurmayı zorunlu kılar. Stok kontrolü, malzemelerin ve ürünlerin gerektiği zaman yeterli miktarda sağlanmasını güvence altına almalı ve aşırı stok maliyetlerine engel olmalıdır. Stok kontrolünün başlıca amaçları şunlardır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007): • Stok yatırımını minimize etmek • Depolama giderlerini minimize etmek • Üretimin hammaddesiz ve yarı mamulsüz kalmasını engelleyecek miktarda stok bulundurmak • Etkin bir stok kayıt sistemi kurmak • Muhasebeye, stok konusunda doğru ve yeterli bilgi vermek • Ekonomik sipariş için, satın alma bölümü ile işbirliği yapmak 7.2.3. Stok Kontrol Politikası Stok kontrolü, bir karar verme problemidir. Stoklarla ilgili bazı maliyet unsurları arttığı ( veya azaldığı ) zaman, diğer bazı maliyet unsurları da artmakta(veya azalmaktadır). Bu nedenle, stoklarla ilgili olarak, maliyetleri minimum kılan bir karar problemi ile karşı karşıya kalınır. Bu ifadesiyle “ stok yönetimi politikası ”, doğrudan maliyetlerle ilgilidir. Ancak, alınan kararlar maliyetleri değil, miktar ve zamanı ifade eder. Fakat amaç, toplam maliyetlerin minimum kılınmasıdır. Gerek bilançonun aktif 41

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

tarafında bir varlık olarak yer alması, gerekse, üretim faaliyetlerinin ana unsurunu oluşturması nedeniyle, ayrı bir önem taşıyan stoklar, miktar olarak, işletme gereksinimlerine uygun düzeylerde bulundurulmalıdır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). İşletmenin amacı, gereğinden çok veya az, stokları ortadan kaldırmaktır. Belli bir zamanda, çok az olan stok miktarı, bir süre sonra, çok çabuk fazla stok haline gelebilir. Piyasanın genel gidişi, olumsuz yöne çevrildiğinde, herhangi bir endüstri işletmesinde, yöneticiler, satış hacminde, üretimde ve dolayısıyla önemli derecede malzeme ihtiyacında, bir düşüşle karşı karşıya kalındığını hissedeceklerdir. İhtiyaç olunduğunda, bu miktar malzeme, daha ucuza satın alınabildiği için, düşük fiyatlar, aynı zamanda maliyetin de düşmesine neden olacaktır. Bu faktörler, ileride yapılacak “ siparişler hacminin daralması ”, elde “ daha az stok bulundurulması ” sonuçlarını doğuracaktır. Şu hususu da belirtmek gerekir ki, yüksek fiyata satın alınmış stoklar ve stokta kullanılmadan duran malzemeler, daha sonra kullanılsalar dahi, bir kayıp ifade ederler. Belirli koşullarda küçük olan stoklar, koşullar değiştiği zaman, tamamen şişkin bir stok haline gelebilir. Bir endüstri işletmesi açısından, sağlam olan bir stok politikası, bir başkası için isabetsiz bir politika olabileceği gibi; hatta aynı endüstri işletmesi için dahi, zamana göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenler, stoklarla ilgili olarak, maliyetleri minimum kılan bir karar probleminde, “ ne kadar ” ve “ ne zaman ” sipariş verilmeli sorularına cevap gerektirir. Faaliyetin sürdürülmesi için, gerekli stok miktarının çerçevesini, üretim ve satış planlaması belirler. Özellikle, enflasyonist dönemlerde, hammadde tedarik ve stoklaması, daha da büyük önem kazanmaktadır. İşletmeler, stoklama politikalarını, enflasyon olgusunu değerlendirerek, yeniden biçimlendirmek zorundadır. Etkin bir stok kontrolü için, ne ölçüde, hangi kalemler üzerinde kontrol kurulacak, her kalem için satın alma veya üretim emirleri ne zaman çıkarılacak, satın alma veya üretim siparişlerinin miktarı, ne olacak kararlarının, optimal çözümü gerekir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). 7.2.4. Stok Kontrolünün Organizasyondaki Yeri Stok kontrolü kapsamına giren faaliyetler çeşitli organizasyon ünitelerine dağılmış olabilir. İşletmenin finansal durumuna, yönetim politikalarına, üretim tipine veya başka faktörlere bağlı olarak değişik organizasyon düzenlemeleri yapılabilir. Stok kontrolü muhasebe, ÜPK veya imalat departmanlarından birinin içinde yer alabilir. Bazen ayrı bir departman olarak organize edildiği de görülür. Stok kontrolünde belli başlı üç fonksiyon vardır (Kobu, 2006:306): • Satın alma ve satış • Depolama • Stok kayıtlarının tutulması Bunlardan ağırlık taşıyan hangisi ise, stok kontrolünü onunla ilgili bölüme bağlamak yerinde olur. Aslında stok kontrolünün organizasyonda alabileceği yerden çok, diğer ünitelerle olan ilişkileri büyük önem taşır. Bu ilişkilerin verimli bir haberleşme düzeni içinde sağlıklı yürütülmesi, stok kontrolünün etkinliğini arttırır. İşletme açısından önemli faaliyetlerin, diğer bir ifade ile maliyet, kâr ve işletmenin geleceği üzerinde büyük etkisi bulunan eylemlerin, üst yönetim tarafından ele alınması örgütlenmenin temel ilkelerindendir. Bu nedenle, tedarik faaliyetlerinin, dar anlamıyla ele alınıp ikincil derecede bir fonksiyon olarak görülmesi ve üretim bölümüne bağlı bir alt birim olarak örgütlenmesi doğru değildir. Bunun aksine, en üst yönetim basamağına doğrudan bağlı ve üst yönetim yetki ve sorumlulukları ile 42

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

donatılmış olarak örgütlenmesi, modern işletmecilik anlayışına daha uygundur (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). 7.2.5. Stokların Doğuş Nedenleri ve Stokların Faydaları Bir üretim sisteminde üretilen mamule dolaylı veya dolaysız olarak katılan bütün varlıklar ve mamulün kendisi, stok kavramı içinde düşünülebilir. Stoklar, varlıkların miktarı veya parasal değeri ile ölçülürler. Genel olarak mamul mallar, yarı mamuller ve hammaddeler diye üç sınıfa ayrılan stokların doğuş nedenleri çeşitli açılardan farklılık arzeder. Çeşitli faaliyetler için zamana ihtiyaç olması, talebin değişebilirliği, işletme kapasitesi, belirsizlik şartları vb. işletmelerde stokların varlık nedenleridir. Üretim faaliyetlerinde malzemeler çeşitli işlemler görmekte ve bu işlemler çeşitli üretim kademelerinde yapılmaktadır. Üretim kademeleri içinde birbirini izleyen işlemlerin farklı üretim hızları içinde bulunmaları, bir denge unsuru olarak yarı mamul stoklarını ortaya çıkarır. Aksi halde stoklar tarafından dengelenmeyen üretim hızları, beklemelere ve yığılmalara neden olacak ve sonuçta üretim maliyeti artacaktır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Diğer taraftan, gelecek talebin belirlenmesi, belirsizlik içinde bulunan yöneticileri tahmin yapmaya yöneltmektedir. Ancak tahminlerde yanılmalar olabilir. Bu nedenle fiili ve tahmin edilen talep arasında bir dengesizlik olacağı açıktır. Bu eşitsizliğin eşitlik haline dönüştürülmesi, stoklarla mümkün olacaktır. Bu durumda stoklar, talep tahminlerindeki yanılmaların ortaya çıkardığı zararları minimum kılan unsurlardır. Mevsimlik dalgalanmaların geçerli olduğu mallarda denge unsuru olarak stoklara ihtiyaç vardır. Aynı şekilde malın üretiminin mevsimlik olduğu durumda, devamlı ve istikrarlı bir seviyede olan talebin karşılanabilmesi için, üretim devresinde bütün dönemin talebini kapsayan ölçüde üretimde bulunmak, bunu stok halinde muhafaza etmek ve talep geldikçe arz etmek gerekmektedir. 7.2.6. Elde Stok Bulundurma Nedenleri Taleplerin tam ve iyi olarak bilinebildiği ve mal arzını sağlayanlardan tam zamanında malın teslim edilebildiği bir piyasanın var olduğu ideal bir dünyada, herhangi bir şekilde elde stok bulundurmaya, imalatta kullanılan tali maddelerden biraz karmaşık, buna rağmen bütün parametreleri tamamen bilinen veya bütünü ile tespit edilebilecek bir liste yapmak olacaktır. Halbuki pratikte talep bilinemez ve mal arzını üstlenenler çoğunlukla mal tesliminde geç kalırlar veya teslimi erken yaparlar. Bu hatalı; ama gerçek durumda, stoklar arz ve talep dalgalanmalarına karşı bir tampon görevi yaparlar (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Stok bulundurmanın başlıca sebepleri şunlardır; • Ortalama talepten daha yüksek taleplere karşı bir sigorta gibi kullanmak. Bu durum müşterinin memnuniyetinden dolayı artan talebi karşılamaya yardımcı olur. • Ortalama mal teslim süresinden daha uzun bir süreye karşı bir sigorta gibi kullanmak. Bu durum genellikle stok kontrolünde sevk ( tedarik ) zamanı ( Lead time ) olarak ifade edilir. Müşterinin mal kontenjanları malları geç kaldığında bir mazeret bulunarak tamamlanamaz. Özellikle müşteriler bu malı başka bir kaynaktan temin edebiliyorlarsa, bu gecikme müşteri kaybına neden olur.

43

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN



İskonto mallarından yararlanmak için. Bir maldan çok miktarda alınması sonucunda birim maliyette azalma, diğer maliyetleri dengeleyebiliyorsa gerekenden fazla mal almak ( depolama ve elde tutma maliyetlerine nazaran ) avantajlı olabilir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). • Mevsime ve diğer fiyat dalgalanmalarına karşı avantaj elde etmek. Yaz dönemlerinde kömür satın alan bir aile reisi, daha ağır basan artan depolama ve yatırım maliyetlerinden çok, kömür fiyatlarındaki tasarrufu gözönüne alır. Böyle olmasına rağmen kömür üreticileri için bu mevsime bağlı fiyat düşümleri, piyasanın durgun olduğu bir dönemde talebi teşvik eder. Böylece talep yıl boyunca canlı tutularak üretim maliyetleri azaltılır. • Parçaların eksikliğinden doğan üretimdeki gecikmeleri en aza indirmek için. Ürünlerle ilgili birçok parça ve grupların her birinin aynı zamanda en son montaj noktasına ulaştırılması yönetim açısından hemen hemen imkansızdır. Bu durumda parçaların ve grupların montaj noktasında stokta bulundurulması, üretim sisteminde ortaya çıkan bir talebi karşılamak için bir tampon görevi yapar. Bir stok kontrol sisteminin amacı, stok bulundurma gereği olan bütün işlerde karşılaşılan bütün maliyetleri düşürmek, işin kârlılığını arttırmak, belirli bir müşteri servisi sağlamak vb. gibi bazı işletme ölçütlerini optimize etmek ve bu amaçlarla, elde tutulan stok miktarını korumaktır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). a) Çok Az Stok Bulundurmanın Dezavantajları •

Müşteri talebi çoğunlukla karşılanamaz. Bu durumda müşteri kaybına sebep olabilir. • Müşteri talebinin karşılanamaması nedeniyle, müşteri nezdinde firmanın itibarını korumak için özel imalat usulleri ve program dışına çıkma gibi bazı pahalı yollara başvurulur. • Rasyonel bir servis sağlamak için, daha yüksek stok seviyesinin mevcut olduğu bir durumdan daha sık mal siparişi vermek gerekecektir. Böylece daha yüksek tedarik maliyeti ortaya çıkar (www.gencbilim.com, 05.11.2007) b) Yüksek Stok Seviyesinin Dezavantajları • • • • •

Çok yüksek depolama maliyetleri ile karşılaşılır. Bunlar yalnızca depo, işçilik, ısıtma gibi maliyetleri kapsamaz. Ayrıca hasar ve bozulma masrafları da gözönüne alınmalıdır. Stoklara bağlanmış sermaye nedeni ile para alternatif kaynaklar için kullanılmaz. Depolanan ürünün modası geçtiğinde, bu maldan geniş bir stok bulundurulması istenmeyen bir durumdur. Bu durum, peşin satış değeri ancak hurda fiyatına eşit olan satılamayan bir mala, bir sermayenin bağlanmasıdır. Stoklara yüksek miktarda para bağlamak ister istemez işle ilgili diğer faaliyetler için elde daha az paranın olmasına neden olur. Yüksek seviyede bir hammadde stoku bulunduğunda piyasada ani fiyat düşmelerinde malın daha önceki yüksek fiyat satın alınmış olması dolayısıyla bir nakit kaybı meydana gelir. Buna karşılık piyasadaki malın fiyatı yükseldikçe nakit kâr elde edilir. 44

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Bir işletmenin stok bulundurma politikası, bu stokun nasıl ve ne zaman yapılacağını bildiren kesin kararla ilgili bir seri kurallar yürütülür. Bu kurallar serisi, stok politikası olarak bilinir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). 7.2.7. Stok Kontrolünün Önem Kazanmasında Rol Oynayan Faktörler Bundan önceki asırlarda servetin belirtisi olarak telakki edilen stoklar, bu kontrol edilmesi gerekli hususlar olarak ortaya çıkmakta ve artışları endişe ile karşılanmaktadır. Stok kontrolünün önem kazanmasında ve gelişmesinde rol oynayan faktörler şöyle sıralanabilir: Üretim Tekniğindeki Gelişmeler: Üretim tekniğindeki gelişmeler ( otomasyon, prodüktivite artışları, yığın halinde ( kütle üretimi ) üretim gibi ) mamulün miktar ve çeşit itibari ile artmasına, mamul bünyelerinin komplike bir hal almasına neden olurken, diğer yandan işletmeleri bir stok problemi ile karşı karşıya bırakmıştır (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Döner Sermayenin Daha Rasyonel Olarak Kullanılma Mecburiyeti: Sermaye için artan ihtiyaç ve yatırımların çoğalan verimliliği işletmeleri, kıt bir faktör olan çalışma sermayesini daha ihtiyatlı ve rasyonel bir şekilde kullanmaya, sevkederken, stoklarla ilgili daha bilinçli bir politika takibi, zorunlu hale gelmiştir. İşletmelerin Sayıca Artması ve Büyümesi: İşletmelerin sayıca artması neticesinde kâr marjları azalmış ve rekabet şartları ağırlaşmıştır. Rekabet şartlarına dayanabilmek kâr marjları ile hayatlarını devam ettirebilmek için işletmeler stokları üzerinde daha titiz bir kontrol kurmaya yönelmişlerdir. Ayrıca işletmelerin büyümesi stok kontrolü sayesinde küçümsenmeyecek miktarda tasarrufların sağlanmasını mümkün kılmış ve stok kontrolü işletmeler için cazip bir konu haline gelmiştir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). İşletmelerin Zararları: İşletmelerin fazla stoklarını elden çıkartmak için aldıkları tedbirler ( ucuz satış gibi ) neticesinde uğradıkları zararlar, ilgilileri daha önceden stokları kontrol etmeye zorlamıştır. Bütün bu sayılan faktörler, stok kontrolünü kaçınılmaz bir unsur haline koyarken diğer yandan da işletme iktisadı eğitiminin gelişmesi, yeniliklere açık bir işletmeci kadrosunun yetişmesini sağlamış, ayrıca mühendislerin işletme içinde önem kazanmaları da meselelere ilmi yaklaşım tarzları getirilmesine yardım etmiş ve bu suretle stok kontrolünün gelişmesine sebep olmuştur. Stok kontrolünün bir bütün olarak uzun devredeki gayesi, işletmenin yatırımlarının kârlılığını artırmaktır. Stok kontrolünün bununla birlikte kısa devrede de bazı hedefleri vardır. Bunlar şöyle özetlenebilir: • Stok tükenmelerini belli ve kabul edebilecek bir sayıda tutmak sureti ile tüketiciye üstün seviyede hizmet temin etmek ve işletmenin rekabet imkanlarını arttırmak • Sipariş ve stok bulundurma masraflarını asgariye indirecek şekilde tedarik işlemlerini organize ederek, işletmenin iktisadi miktarlarda stok bulundurmasını sağlamak. Kısaca stok kontrolünün gayesi, işletmenin isteklerine uygun olarak, gerekli miktar ve kalitede stoku gerekli zamanda, asgari bir yatırıma neden olacak şekilde bulundurmaktır, denilebilir. 45

İŞLETMELERDE STOK TUTARINI BELİRLEYEN FAK…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Stok kontrolü, yukarıdaki hedeflere ulaşmak için, tedarikin zaman ve miktarı ile ilgili olarak sistematik usuller ortaya koyar ve bunlara uyulmasını temin eder. Adı geçen sistematik usullerin tespitinde, stoklarla ilgili değişkenler arasındaki fonksiyonel ilişkiler ifade olunurken geniş ölçüde matematikten yararlanılır. Stok kontrolünde matematiğin büyük ölçüde uygulanması, sezgi yoluyla verilen kararların yerlerini ilmi karar verme usulüne terk etmesine neden olmuştur (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). 7.2.8. Optimum Stok Seviyesinin Tespiti İçin Cevap Verilmesi Gerekli Sorular ve Bilinmesi Gerekli Faktörler Her stok kalemi için o kalemle ilgili toplam masrafları minimize edecek bir stok seviyesi mevcuttur. Stok kontrolü ile yapılmak istenen de, bu optimum seviyenin tayininden ibarettir. İşletme için minimum masrafa sebep olacak stok seviyenin tayini ise her şeyden önce bir karar alma meselesidir. Daha açık bir ifade ile, işletmeye minimum masrafa mal olacak stok seviyesinin tespiti, iki karar değişkenine bağlı olmaktadır. Bunlar, bir stok kalemi ile ilgili olarak cevaplanması gereken “ ne kadar sipariş verilecek ” ve “ ne zaman sipariş verilecek ” sorularıdır. Ne kadar sipariş verilecek ve ne zaman sipariş verilecek soruları, stok kontrol sistemini belirleyen ve üzerinde karar alınmasını gerektiren iki değişkendir. Bu iki sorunun cevabını verirken stok probleminin bünyesine uygun modeller kurulacak adı geçen sorulara matematik yolla cevap vermeye çalışılacaktır. İşletme için asgari masrafa neden olan stok seviyesini tayin ederken, yani siparişin miktar ve zamanının ne olması gerektiği konusunda bir karar verirken, aşağıda belirtilen dört faktörün bilinmesi gerekir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007): • Stoklarla ilgili masraflar • Talep durumu • Tedarik müddeti • Ünite değeri

46

STOKLARIN YÖNETİMİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

8. STOKLARIN YÖNETİMİ Bir sanayi işletmesinde üretimden sorumlu olanların amacı, imalat programının aksaksız olarak gerçekleştirilmesidir. Buna göre malzeme eksikliğinden üretimin aksaması gibi bir sorunu ortadan kaldırmak için üreticiler her malzemeden olabildiğince fazla elde bulundurulmasını isterler. İşletmede finansman bölümünün amacı ise işletmenin faaliyetlerini en az sermaye bağlayarak gerçekleştirmektir. Bundandır ki finansman bölümü çalışanları stokların gereksinimi karşılayabilecek en düşük düzeyde tutulmasını isterler. Bu iki zıt görüşü birleştirmek amacı ile işletmecilikte “Stok Kontrolü ve Yönetimi” son yıllarda büyük önem kazanmış ve bu alanda matematiksel yöntemler ve bilgisayardan geniş çapta yararlanılmıştır (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Stok yönetimi, bir işletmedeki bölümler arası uzlaşmaz hedefleri işletmenin eğilimlerini bütün olarak ele alıp, stok düzeylerini rasyonel yönetmeyi amaçlamaktadır (Ayanoğlu, 2006:330). 8.1. Stok Yönetim Problemleri Stok yönetim problemi, bir karar problemidir. Stoklarla ilgili bazı maliyet unsurları arttığı veya azaldığı zaman, diğer bazı maliyet unsurları da artmakta veya azalmaktadır. Bu nedenle, stoklarla ilgili olarak maliyetleri minimum kılan bir karar problemi doğrudan maliyetlerle ilgilidir. Ancak alınan kararlar maliyetleri değil, miktar ve zamanı ifade eder. Amaç, toplam maliyetin minimum kılınmasıdır. Özetle, stok yönetim problemi, toplam maliyetleri minimum yapan “ Ne kadar sipariş verilecek ” ve “ Ne zaman sipariş verilecek ” şeklindeki iki kararın alınması şeklinde ifade edilebilir. Bu soruların cevaplarını vermek üzere pek çok araştırmacı matematik modeller ve teknikler geliştirmişlerdir. Stoklarla ilgili araştırmaların neleri ihtiva etmesi gerektiği hakkında pek çok farklı görüş vardır. Bunlar: • • •

Stok hareketlerini gösteren kayıtların tutulması. Burada problem, hangi bilgilerin, kimin tarafından, nerede ve ne zaman kayıtlara geçirileceğidir. Stoklara yapılan yatırımların kârlılığı ve bu yatırımlara bağlanan fonların finansmanı. Burada problem, muhtemel satışların daha az stoklarla karşılanmamasını sağlamak üzere stokların devir hızını arttırmaktır. Stokların fiziksel yönetimi ve kontrolü. Burada ise problem, neyin, ne zaman ve ne kadar stoklanacağıdır (www.odew.net, 28.10.2007).

8.2. Stok Yönetim Sistemleri Miktar ve zamanla ilgili stok problemleri genellikle iki şekilde cevaplanır: A1. Siparişler, eldeki stoklar önceden tayin olunan bir seviyeye eşit veya bu seviyeden az olduğu zaman verilmelidir. A2. Siparişler önceden belirlenen zaman aralıkları ile verilmelidir. B1. Siparişler önceden saptanan miktarlarda verilmelidir. B2. Siparişler elde mevcut stoklar önceden saptanan maksimum stok seviyelerine tamamlayan miktarlarda verilmelidir (sevim1983.blogcu.com, 2007).

47

STOKLARIN YÖNETİMİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Her iki sorunun dört muhtemel cevabı arasından bir kombinezon kurulursa ortaya dört stok yönetim sistemi çıkar: • Eldeki stoklar önceden tayin olunan bir seviyeye eşit veya bu seviyeden az olduğu zaman, önceden saptanan miktarında siparişler verilmelidir. • Eldeki stoklar önceden tayin olunan bir seviyeye eşit veya bu seviyeden az olduğu zaman, eldeki mevcut stokları önceden belirlenen maksimum stok seviyesine tamamlayan miktarlarda siparişler verilmelidir. • Önceden tayin olunan zaman aralıkları ile, önceden belirlenen miktarında siparişler verilemelidir. • Önceden tayin olunan zaman aralıkları ile, eldeki mevcut stokları, önceden saptanan maksimum stok seviyesine tamamlayan miktarlarda verilmelidir (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). • • • •

Literatürde bu dört sistem: Sabit sipariş miktarı sistemi İhtiyari sipariş sistemi veya ( SS ) sistemi Tadil edilmiş yeniden sipariş noktası sistemi Sabit sipariş devresi sistemi

olarak ifade edilmektedir. Bu sistemlerin, stok kontrol sistemlerinin tamamı olmadığı hatırlanmalıdır. Ancak bütün sistemler, iki temel sistemin özelliklerini taşımaktadır. Uygulamada kullanılabilme niteliklerini de gözönüne alırsak bu sistemler: • Sabit sipariş miktarı sistemi, • Sabit sipariş devresi sistemi’dir. 8.3. Stoklara Yapılacak Yatırımın Optimum Tutarının Tayini Stoklara yapılacak yatırımın optimum tutarının tayinini belirleyecek başlıca faktörler şunlardır: 8.3.1. Stok Tutmanın Gerektirdiği Giderler Stok bulundurma sonucunda işletme çeşitli giderlere katlanmaktadır. Bunlardan önemlileri tedarik primleri, vergiler, kırılma, bozulma, kayıplar, depo kirası, aydınlatma, ısıtma, bekçilik ücretleri ve muhasebe kayıtlarında bulunmayan, fiili bir masraf olmayan stok atıl halde bulundurulan sermaye maliyeti gibi vb. (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Sermayenin stok yatırımlarında hareketsiz bırakılması, sağlanması mümkün olan bir kan kaybına sebep olmaktadır. Yani bu sermaye diğer alanlara plase edilmiş olsaydı bir gelir sağlanmış olacaktı. Ayrıca yatırılan sermaye yabancı kaynaklardan tedarik edilmişse yabancı sermayenin de faizi bir stok bulundurma maliyeti olarak belirecektir. İşletme stoklarının finansmanında kullanılan hareketsiz sermayenin oluşturduğu maliyetler yatırım hacmi ile orantılı olmaktadır. Kaldı ki yabancı kaynaklardan finansmana gidilmesi halinde işletme yine faiz ödeme durumu ile karşı karşıya kalacaktır. Stoğa gidilmesi halinde fiziki bozulma, kırılma ve çalınmalarla ilgili kayıplar da meydana gelmektedir. Hatta iktisadi yönden de kayıplar ortaya çıkabilir. Bu tip stok 48

STOKLARIN YÖNETİMİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

giderleri stok hacmine bağlı olan giderlerdir. Stok bulundurma miktarı arttıkça bu giderler de artacaktır. Ancak bu orantıyı belirli bir zaman periyodu içerisinde düşünmek gerekir. Fiziki bozulma ve yıpranmalar stokta bulundurulan malın fiziki ve kimyasal yapısına bağlıdır (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Örneğin çimento, gıda maddeleri demir vs. Demek oluyor ki stok edilen malların hacmi kadar malın özellikleri de stokta bulundurma giderler üzerinde etkili bir faktördür. • Sermaye maliyeti • Depolama giderleri: Kira, amortisman, bakım, ısıtma, soğutma v.s. • Stok hizmet giderleri: İstif, yükleme, boşaltma v.s. • Sigorta giderleri • Stok tutma riski: Bozulma, moda değişmesi, fiyat düşüşü v.s. • Çalınma ve kaza nedeniyle uğranılan kayıplar 8.3.2. Sipariş Giderleri • • • •

Uygun satıcı bulmak için yapılan giderler Sipariş için yapılan hizmet giderleri: Sekreterlik, yazışma, haberleşme v.s. Ekspertiz giderleri: Alınacak malların niteliklerinin belirlenmesiyle ilgili giderler. Yararlanılmayan miktar iskontosu

8.3.3. Stok Yetersizliğinin Doğuracağı Kayıplar • • • •

Yeterli mamul stoku bulunmaması nedeniyle karlı satış fırsatlarının kaçırılması Hammadde yetersizliği sebebiyle üretimin kesintiye uğramasının neden olduğu zararlar Müşteri siparişlerinin zamanında yerine getirilememesi nedeniyle, tazminat, zarar ve ziyan ödemeleri Müşterilerin güvenin yitirilmesi (www.gencbilim.com, 05.11.2007).

Stoklara yapılacak yatırımın optimum tutarının belirlenmesinde bu faktörlerden bazısını dikkate alan bir model geliştirilmiştir. Bu model ekonomik sipariş miktarı modeli olarak belirtilebilir. 8.4. Belirsizlik Halinde Stok Kontrolü Yönetimi Basit bir stok kontrolünde; sipariş miktarı, tüketim hızı, tedarik süresi, sipariş noktası gibi değişkenler bulunur. Uygulanan çeşitli kontrol yöntemlerinde bu değişkenlerin bir kısmı sabit ve biliniyor varsayılarak basitleştirme yapılır. Halbuki gerçekte, özellikle işletme faaliyetlerinde kesin pek az değer vardır. Her şeyden önce tüketim değişimi, ambardan partiler halinde mal çekildiğinden, sürekli bir doğru veya eğri biçiminde olmayıp basamaklıdır. Belirsizlik durumunda, tüketim hızında veya tedarik süresindeki olası değişimlerin neden olacağı olumsuzlukları emniyet stoku bulundurarak azaltma yoluna gidilmektedir. Bu durumda emniyet stoku, tedarik süresince stoksuz kalma ihtimalini azaltmak amacıyla stokta tutulan ESM’na ek bir miktar olmaktadır (Top, 2001:202).

49

STOKLARIN YÖNETİMİ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Emniyet stokunun fazla tutulması, stoksuz kalma ihtimalini azaltmasına karşın, ortalama stok miktarı yükseleceğinden, ESM’nin artmasına yok açacaktır. Her işletme kendi risk alma isteğini, ve talebini karşılayamamanın maliyetini değerlendirerek bir talep karşılanma oranı belirler. Bu oran ile stoksuz kalma ihtimalinin toplamı %100’dür (Top, 2001:202). İdeal durumda, tüketim süresi (Td) ile tedarik süresi (Tr) eşittir. Fakat gerçekte toleranslı davranmak zorunludur. Td ve Tr nin ortalama değerleri etrafında normal dağıldığı varsayılabilirse tolerans konusunda bazı hesaplar yapılabilir. Td ve Tr nin değişme aralıkları yani minimum ve maksimum değerleri bulunur. Stok mal bulunmaması istenmeyen bir durum olarak öngörüldüğünde tüketim ve tedarikte muhtemel en kötü durumlara ait süreler eşit alınır. Yani sipariş noktası, Td min = Tr max sağlanacak biçimde tespit edilirse, belli bir güvenle stok tükenme olasılığı ortadan kalkmış olur. Stok kontrolünde elemanların belirsiz olmasına yol açan faktörleri bunların etki derecelerini bilmekte fayda vardır. Bazen bu faktörler üzerinde çaba harcayarak belirsizliği azaltmak mümkün olabilir. Tüketim ve tedarik sürelerini belirsiz yapan faktörler şöyle sıralanabilir: • Ülke ekonomisi ve ilgili endüstri dalındaki trendler. • Talepte beklenmeyen değişmeler. • Hükümetin ithalat - ihracat, fiyat kontrolü ve diğer konulardaki politika ve kararları • Üretim programlarının uygulanmasında sapmalar. • Bazı stok kalemlerinin çok sayıda mamulde kullanılır olması. • İsteklerin geç bildirilmesi. • Tedarik kaynaklarının belirsiz davranışları • Kabul muayenesi sonunda malın bir kısmının veya tamamının reddedilmesi • Stok kontrolünde çalışan elemanların hataları • Üretim programlarının ve iş emirlerinin düzenlenmesinde yapılan hatalar. Görüleceği üzere stok kontrolünde belirsizlik, ülke ekonomisinden ambar memuruna kadar çok sayıda kuruluş veya kişiyi ilgilendirmektedir. Bu da stok kontrolünün ileri düzeyde matematiğin kullanıldığı bilimsel yöntemlerle yapılmasını zorunlu kılan önemli neden olmaktadır (www.gencbilim.com, 05.11.2007).

50

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

9. STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI İLE İLGİLİ SORUNLAR Bu bölümde günümüzde halen kullanmakta olduğumuz bazı stok kontrol yöntemleri ve stok miktarlarıyla ilgili bazı sorunlar ele alınmıştır. 9.1. Stok Kontrol Yöntemleri Endüstri işletmelerinde, çok değişik sayıda ve değişik tutarlarda stok kalemleri, üretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır. Bunların tümünün izlenmesi, uygulamada oldukça zor ve karmaşıktır. Bir başka deyişle, üretim faaliyetlerinde çok miktarda stok kaleminin bulunması nedeniyle, istenilen zamanda kullanıma hazır bulunması nedeniyle, istenilen zamanda kullanıma hazır bulundurulması ve bunun ekonomik bir şekilde, gerçekleştirilmesi gerekir (www.odevsitesi.com, 12.11.2007). Stok kontrol sistemlerinde kullanılan yöntemler, basit sayma ve gözle kontrol yöntemlerinden, elektronik bilgi işlem sistemlerine doğru aşama gösterir. Bozulabilen ürünlerin, stok kontrol metotları, uzun süre dayanabilen ürünlerin stok kontrol metotlarına uygulanmaz. Ayrıca, aynı tip endüstri kolunda, aynı temel hammaddeleri kullanan işletmeler arasında da farlılıklar bulunabilir. Şunu da belirtmekte yarar vardır ki, aynı hammadde veya malzeme kullanıldığı zaman endüstrinin niteliği ne olursa olsun, aynı tip stok kontrol metotlarının kullanılması, doğru bir uygulama olarak kabul edilmez. Özetle, en iyi bir stok kontrol sistemi diye bir şey, kabul edilemez. Çünkü metot, daima belli bir duruma göre ortaya çıkar. Herhangi bir endüstri işletmesine adapte edilen bir stok kontrol sisteminin, bir başka endüstri işletmesi için geçerli olmamasının başlıca nedeni, bunlar tarafından kullanılmakta olan hammadde, yardımcı madde vb. maddelerin, nitelik ve nispi önemlerinin her birinde farklı olmasıdır. Endüstri işletmelerinin çoğunun önemli derecede çeşitli hammadde, yardımcı madde kullanmaları ve stok kontrol sisteminde, buna bağlı olarak kontrol edilecek kalemlerin cinslerine göre tayin edilmesi nedeniyle, herhangi bir endüstri işletmesinin, bir değil, birkaç stok kontrolü metodu bulundurması zorunludur (Barutçugil,1988:187). Stok kontrolünün amacı, istenilen malı, istenilen zamanda hazır bulundurmak ve bunu en ekonomik biçimde gerçekleştirmektir. Stokların ekonomik düzeyde bulunması, çeşitli maliyet unsurları arasında denge unsurlarının araştırılması ve bulunması ile sağlanabilir. Her işletme büyüklüğüne, üst yönetim politikalarına, üretim tipine, mali imkanlarına ve daha birçok faktöre göre oluşturduğu bir stok kontrol sistemi uygulanır. Bu sistemlerde kullanılan yöntemler, basit sayma ve gözle kontrolden, bilgisayarların desteğinde karmaşık olasılık modellere kadar değişen niteliklerde olabilir. Bir işletme uygulayacağı stok kontrol sistemini seçerken, yukarıdaki faktörlerin yanında haberleşme, kayıt ve personele ait imkanlarını da değerlendirmelidir (Kobu, 2006:310311). Stok kontrolün kapsamına giren değerleme yöntemlerinin belli başlıları şöyle sıralanabilir: • Gözle kontrol yöntemi • Çift kutu yöntemi • Yeniden sipariş seviyesi politikası • Periyodik denetlemeli yeniden sipariş seviyesi politikası • Sabit sipariş periyodu yöntemi • ( SS ) politikası • Birleştirilmiş yeniden sipariş düzeyi ve devresi politikası 51

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI… • • • • • • • • • • •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Sabit sipariş miktarı politikası ABC yöntemi Ayrıca stoklar, en çok rastlanan kriterlere göre, şu şekilde sınıflandırılabilir: Üretim projesi içindeki durumlarına göre ( hammaddeler, yardımcı malzemeler, yarı mamul ve mamul maddeler gibi ), Stok kalemlerinin değerlerine göre, Kalemlerin hacmine göre, Sebep oldukları depo ve sigorta masraflarına göre, İktisadi yıpranma derecelerine göre, Tedarik edilme ve üretim sürelerine göre, Harcama temposuna göre, Fonksiyonlarına göre, ABC esasına göre

Stok kontrolü kapsamına giren değerleme yöntemlerinden belli başlılarını aşağıda tanımlamaya çalışacağız (Kobu, 2006:311). 9.1.1. Gözle Kontrol Yöntemi Stoklar periyodik olarak tecrübeli bir ambar memuru tarafından gözden geçirilir. Belirli bir düzeyin altına düşen stok kalemleri için derhal sipariş verilir. Sipariş verme düzeyi ve miktarı tamamen memurun tecrübesine kalmıştır. Küçük işletmelerde, işini bilen yetişmiş bir ambar memurunun sorumluluğuna bırakılmak kaydı ile gerçekten pratik ve ucuz bir stok kontrol yöntemidir (Kobu, 2006:311-312). Küçük imalat firmalarında, perakende satış mağazalarında özellikle gıda süper marketlerinde geniş ölçüde uygulanan gözle kontrol yönteminin başlıca üç sakıncası vardır : • Gözden geçirme periyodu, sipariş düzeyi ve miktarı kişisel yargıya dayandığından hata olasılığı fazladır. • Ambar yerleştirmesi sistematik bir düzenle yapılmamışsa kontrolü yapan memurun sık sık yanılgıya düşmesi mümkündür. • Tüketim hızı, tedarik süresi veya başka bir faktörün değişmesi halinde bunun derhal farkına varılması güçtür. Dolayısıyla gerekli tedbirlerin alınmasında geç kalınabilir. 9.1.2. Çift Kutu Yöntemi Ssm sisteminin basit bir uygulamasıdır. Çift kutu sisteminde, depodaki her malzeme iki kutuda tutulur. Büyük kutu boşalıncaya kadar malzeme kullanılır. Büyük kutunun dibinde, tekrar malzeme siparişi için bir talep formu vardır. Bu yenileme talebi gönderilir ve bu sırada küçük kutudaki malzemeler kullanılır. Küçük kutuda, yeni malzeme siparişi teslim alınıncaya kadar yetecek ve siparişin teslimi geciktiğinde veya umulandan fazla malzeme kullanıldığı taktirde yeterli olacak miktarda emniyet stoku vardır. Stok yenilendiğinde, talep formu tekrar büyük kutunun altına konur, her iki kutu doldurulur ve döngü tekrar başlar (Doğruer, 2005:262).

52

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

9.1.3. Sabit Sipariş Periyodu Yöntemi Her stok kaleminin miktarı, önceden saptanmış bir süre sonunda tespit edilir. Bu miktarı belirli bir stok düzeyine tamamlayacak sipariş verilir. Tüketim hızı her periyotta farklı olabilir. Dolayısıyla verilecek sipariş miktarları q1 , q2, q3… gibi değişik değerler alabilir. Çok sayıda değişik özellikli stok kaleminin bulunduğu bir sistemde sipariş periyotlarının ayrı ayrı inceleme sonucu hesaplanması ve bulunacak sürelere göre kontrol yapılması çok güç bir iştir. Büyük işletmelerdeki kontrol işlemlerinde bilgisayar kullanılması dahi uzun zaman alır. Bu nedenle sipariş periyodunun hesaplanmasında dikkatli davranılması ve duyarlığa özen gösterilmesi şarttır. Aksi halde, yani sipariş periyodunun gereğinden kısa veya uzun tutulması halinde toplam stok maliyeti artar. Elde bulundurma miktar ve zaman ile doğru orantılıdır. Halbuki kontrol maliyeti zamanla ters orantılı değişir. Sipariş periyodu uzadıkça yapılacak kontrol sayısı azalır (Kobu, 2006:312). Sabit sipariş periyodu yönteminde çok sayıda kontrolün değişik zamanlarda yapılma güçlüğü yanında bir başka sakınca daha vardır. Her kontrol sonunda tespit edilen sipariş miktarı değişik olduğundan satın almada güçlüklerle karşılaşılır. Satıcı firmaların sabit ve büyük miktarlı siparişlere tanıdıkları iskontolardan yararlanma olanağı yoktur. 9.1.4. Sabit Sipariş Miktarı Stok belirli bir düzeye indiğinde toplam stok maliyetini minimum yapacak şekilde önceden saptanmış sabit bir miktar sipariş edilir. Bu modelde de her stok kalemi için, toplam stok kontrol maliyetini minimum yapan bir sipariş miktarı, sipariş düzeyi ve emniyet stokunun hesaplanması gerekir. Sipariş süresi, her periyot için değişiktir. Sipariş düzeyi sabit olduğundan her periyottaki tedarik süresi de değişiktir. Halbuki belirli bir stok kaleminin tedarik süresinin uzunca bir dönem içinde aynı kalması normaldir. Sipariş miktarı sabit olmakla beraber, sipariş periyotlarının değişken olması tedarikte bazı sorunlar yaratabilir. Tüketim hızının sabit olması halinde bu sorun ortadan kalkar (Kobu, 2006:312). 9.1.5. ABC Yöntemi Stokların ABC esasına göre sınıflandırılması General Electric’ in üretim yöneticisi H. Ford Dickie tarafından ortaya konulan ABC sınıflandırmasında stoklar, belirli bir kritere göre tasnif edilmeyip, çeşitli kriterlere göre sınıflandırılır. Buradaki çeşitli kriterlerin ortak özellikleri, stok kalemlerinin birbirlerine göre nispi önemlerini belirtmeleridir (enm.blogcu.com, 07.11.2007). Stok kontrolü açısından, stokların önem derecelerine göre sınıflandırılması ve kontrolün stokların önem dereceleri ile orantılı olarak uygulanması gereklidir. Önem dereceleri farklı olan stok kalemlerini aynı titizlilikle kontrol etmek, hem lüzumsuzdur hem de gerektiğinden fazla masrafa sebep olacağından iktisadi değildir. Bu nedenle stok kalemleri, nispi önemlerini belirten kriterlere göre gruplara ayrılmakta ve kontrol işlemi farklılaştırılmaktadır (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Özellikle çok sayıda stok bulunduran işletmelerde, bir analiz aracı olarak kullanılan bu yöntem, stok kalemlerinin, toplam içindeki kümülatif yüzdelerine göre sınıflandırmasından ibarettir. Stok yönetiminde en etkili yöntemlerden biri olan ABC

53

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

analizinde amaç, stokta bulunan malların, yıllık tüketim sınıflandırarak, yönetimlerinin kolaylaştırılmasıdır. Sınıflandırmada stoklar, genellikle üç gruba ayrılır: • En önemli • Orta önemli • En az önemli gruplardır

değerlerine

göre

A Grubu Stok Kalemleri: Toplam miktarın % 15 – 20’ sini, toplam değerin % 75 – 80’ ini oluşturur. B Grubu Stok Kalemleri: Toplam miktarın % 30 – 40’ ını, toplam değerin % 10 – 15’ ini oluşturur. C Grubu Stok Kalemleri: Toplam miktarın % 40 – 50’ sini, toplam değerin sadece % 5 – 10’ unu oluşturur. Böylece belirlenen A, B, C grubu parçalar, toplam değer içinde, nispi önemlerine göre, yüksek değerli, orta değerli, düşük değerli stok kalemlerini temsil eder. Bu ayırım, stokların kontrol faaliyetlerinin farklılaştırılmasını sağlar. Buna göre, A grubu stok kalemleri, çok sıkı bir kontrole tabi tutulmalıdır. Stok yönetim sisteminin, miktar ve zaman kararıyla ilgili olarak, sipariş miktarı, emniyet stoku, tedarik süresi, fiili stoklar gibi sistemin temel faktörlerinin hepsi dikkatle kontrol edilmelidir. Bütün faktörlerin sık sık kontrol edilmesi, daha az kabul yapılmasını mümkün kılacağından, kontrol fonksiyonunun hassasiyeti artar. Siparişlerin sık sık verilmesinden amaç, fiili stokların, talebe mümkün olduğu kadar yakın bulunmasını temin etmektir. Böylece emniyet stoklarının, minimum seviyede tutulması sağlanmış olur. Sık sık siparişlerle, stokların işletmede bekleme sürelerinin azalması dolayısıyla, elde stok bulundurma masraflarının azalmasına, talebin karşılanmama ihtimallerinin azalması nedeniyle, stok tükenme hadisesinin sebep olacağı, maliyetlerin azalmasına ve emniyet stok seviyesinin, minimum tutulabilmesi nedeniyle, yine bu stoklarla ilgili, elde bulundurma masraflarının, azalmasını mümkün kılar. C grubu stok kalemlerinin kontrolünde, A grubu stok kalemlerinin kontrolünde, uyulması gereken yöntem ve politikaların tamamen aksinde bir davranış gösterilebilir. Büyük miktarda ve uzun aralıklarla sipariş verilir, yüksek seviyeli emniyet stokları tesis edilir, kayıt, raporlama ve kontrol faaliyetleri azaltılır (Barutçugil, 1988:189-190). C grubu stok kalemlerinin, birim başına elde bulundurma masrafı düşük olduğundan, yüksek emniyet stokları ekonomiktir. Bu grup kalemlerin, genellikle standart mallar olması nedeniyle, eskime ve yıpranma riski azdır. Belirlenen bir politika ile, bütün C grubu kalemleri için emniyet stokları tayin edileceğinden, her kalem için, ayrı ayrı emniyet stoku seviyesi tayin etmeye lüzum yoktur. C grubu stok kalemleri için, siparişlerin az fakat büyük miktarlarda olması neticesinde, ortalama stoklar yükselir, dolayısıyla elde stok bulundurma masrafları artar. Ancak, elde bulundurma masrafı, aynı zamanda birim maliyete de bağlı olduğundan, C grubu stok kalemlerinin birim maliyeti, düşük unsurlar olması nedeniyle, bu artış çok büyük değildir. B grubu stok kalemleri için, yukarıda açıklanan iki aşırı durum arasında, bir kontrol sistemi kurulmalıdır. Yani, bu kontrol sürecinde, stok kayıtları tutulmalı, raporlama sistemleri çalışmalı, her kalem için, sipariş miktarları ve emniyet stokları tayin edilmeli, tedarik süreleri izlenmeli ve bu faktörler, muhtemel talep değişmelerine göre revize edilmelidir.

54

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

ABC analizi, stok kontrolünün yanı sıra, satış ve dağıtım, kalite kontrolü, mamul çeşidi, malzeme tedariki ve üretim planlama sorunlarında da başarı ile uygulama imkanı bulmuştur (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). Bazı firmaların stokları üçten daha fazla sayıda grupta topladığı veya ABC’ nin her biri içinde alt gruplar tanımladığı görülür. Her işletme, stoklarının özelliklerine uyan bir sınıflandırma yapmak, miktar ve değer yüzdelerini de yine bu kritere göre saptamak zorundadır. Stok kalemlerinin toplam stoklar içindeki nispi önemini belirten kriterler şunlardır: • Toplam satış hasılatı içindeki nispi payları, • Siparişleri arasında geçen zaman (sarfiyat tempoları), • Her stok kaleminin, bir yılda stoklara bağlanan döner sermaye içindeki payı. En çok uygulama alanı bulan sınıflandırma şekli, stok kalemlerinin, yıllık talebin değer olarak toplamında işgal ettikleri nispi öneme göre ABC grupları altında sınıflandırılmasıdır. Stok kalemleri incelenirse, bu kalemlerin küçük bir yüzdesinin, toplam stok değerinin büyük bir kısmını meydana getirdiği görülür (sevim1983.blogcu.com, 14.12.2007). ABC analizinin uygulanmasında öncelikle şu iki kural gözönüne alınmalıdır: • Düşük kalemlerden (değerce) bol miktarda bulundurmak • Yüksek değerli kalemlerin miktarlarını düşük tutup, kontrolü sıklaştırmak ABC analizi ile stok kontrolünde A grubundaki kalemlerin kontrolünün daha sık yapılabilmesi için şu yollara başvurulabilir: • Ayrıntılı kayıt sistemleri uygulanır. • Kontrol sorumluluğu daha üst düzeydeki personele verilir. • Gözden geçirme periyotları sıklaştırılır. • Tedarik süresi, sipariş noktası, emniyet stoku, sipariş miktarı değerleri titizlilikle araştırılır ve hesaplanır. • Tedarik işlemleri yakından takip edilir (Kobu, 2006:314-315). 9.2. Malzeme Miktarı İle İlgili Sorunlar Sanayi işletmelerinin kullandıkları malzemenin çeşitleri kimi kez binlerce kaleme ve eldeki malzeme stoklarının değeri de milyarlarca liraya varabilir. Bu nedendir ki sadece imalat esnasında kullanılan malzemenin cinsi değil, malzemenin elde bulunması gereken miktarı da önem gösterir. Ortaya çıkan sorunlar; • Sürekli ve alakasız bir üretime olanak verebilmek için gerekli tür ve nitelikte malzemeden elde yeterli miktarda bulundurmak • Eldeki stoklara olabildiği kadar az sermaye bağlamak • Eldeki malzemeyi zaman ve emek bakımından en kolay kullanılabilecek biçimde güvenlik içinde bulundurmak (www.gencbilim.com, 05.11.2007). Sıralanan sorunlar kısmen üretim bölümünü, kısmen de yönetim ve finansman servislerini ilgilendirir. Bir sanayi işletmesinde üretimden sorumlu olanların amacı, imalat programının aksaksız olarak gerçekleştirilmesidir. Buna göre malzeme eksikliğinden üretimin aksaması gibi bir sorunu ortadan kaldırmak için üreticiler her malzemeden olabildiğince fazla elde bulundurulmasını isterler. İşletmede finansman 55

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI…

Ökkeş GÜNEÇIKAN

bölümünün amacı ise işletmenin faaliyetlerini en az sermaye bağlayarak gerçekleştirmektir. Bundandır ki finansman bölümü çalışanları stokların gereksinimi karşılayabilecek en düşük düzeyde tutulmasını isterler. Bu iki zıt görüşü birleştirmek amacı ile işletmecilikte stok kontrolü son yıllarda büyük önem kazanmış ve bu alanda matematiksel yöntemler ve bilgisayardan geniş çapta yararlanılmıştır. Ve bu amaçları gerçekleştirebilmek için, başvurulabilecek başlıca önlemler; • Her şeyden önce satış ve üretim kısımları arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. İşletmenin “üretim planı” yapılan satış tahminleri doğrultusunda hazırlanmalı. • Hangi mamullerden ne miktarda üretileceği kararlaştırıldıktan sonra, programı gerçekleştirmek için gerekli malzemenin cins, miktar ve tedarik zamanı ile ilgili “malzeme tedarik planı” yapılmalıdır. • Satın alma işleri bir merkezden ve düzenli yürütülmeli, fiyat bakımından en uygun koşullar sağlanmaya çalışılmalı. • Malzemenin güvenli ve imalata kolay varabilecek bir şekilde bulundurulması sağlanmalıdır. Kullanım ve stok miktarı hızlı ve sağlıklı kontrol edilmeli 9.2.1. Optimal Sipariş Miktarı Bu model talebin kesin olarak bilindiğini varsayan en basit stok kontrol modelidir. Söz konusu stok kontrol modelinde birim satın alma maliyeti, stok bulundurma maliyeti ve sipariş düzenleme maliyeti olmak üzere üç maliyet elemanından oluşup, talep ve stok kullanım oranının kesin olarak bilindiği kabul edilir. Ayrıca tedarik süresi sabit olup tüm sipariş dönemlerindeki sipariş miktarı da aynıdır (Ayanoğlu, 2006: 341). Bir malzemeden bir seferde ne miktarda satın alınması halinde işletme için en az maliyet olacağı konusu literatürde “optimal sipariş miktarı” olarak geçer. Bu sorun yalnızca dışarıdan malzeme satın alınması değil, işletmede imal edilecek bir mamulün parti ve seri büyüklüğünün saptanması için de söz konusu olur. Konu şu sorularla daha iyi açıklanabilir. Bir malzemeden ufak partiler halinde, fakat bir zaman zarfında birçok kez sipariş vermek mi daha uygundur. Yoksa bir seferde örneğin bütün bir yılın gereksinimini karşılayacak miktarda malzeme sipariş etmek mi daha hesaplıdır (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 9.2.2. Çok Stok Bulundurmanın Maliyeti • Çok stok için daha büyük bir depo yerine ihtiyaç olduğundan, depo kirası ve depo binası amortismanları çok olur. • Çok stok çok sermaye bağlamasını gerektirdiğinden, faiz maliyetleri yükselir. • Büyük stoklar fiziki bakımdan bozulabileceği gibi faiz bakımından da değer kaybına uğrayabilir. Karşılaşılabilecek rizikolar için ödenen sigorta primleri de maliyeti artırır. • Büyük stoklar, stok bulundurma ve kayıt işlemleri için daha çok eleman, malzeme ve enerji maliyetleri gerektirebilir (www.gencbilim.com, 05.11.2007). 9.2.3. Az Stok Bulundurmanın Maliyetleri •

Az stok bulundurmak ufak partiler halinde fakat çok sayıda sipariş vermek demek olacağına göre, sipariş, nakliye ve depolama işlemleri maliyetleri çok olur. 56

STOK KONTROL YÖNTEMLERİ VE STOK MİKTARI… • • •

Ökkeş GÜNEÇIKAN

Yetersiz stok yüzünden üretim aksayabilir ve bu aksamalar maliyete katma değer sağlar. Üretim aksaması dolayısıyla satışlar da azalacağından, satışlardan beklenen katkı da düşer Üretim ve satış aksaklıkları yüzünden kaybedilen müşteriler, işletme için bir goodwill(iyi niyet) veya firma değeri kaybı olur.

57

SONUÇ

Ökkeş GÜNEÇIKAN

10. SONUÇ Bu çalışma ile işletmeler açısından önemli iki kavram olan kapasite planlaması ve optimum stok kontrolü yönetimi incelenmiştir. Öncelikli olarak kapasite planlaması kavramı üzerinde durularak bu kavramlar açıklanmıştır. Özellikle günümüz ekonomik şartlarında optimal işletme kapasitesinin ve stok kontrolünün işletmenin kuruluş aşamasında belirlenmesinin önemli olduğu vurgulanmıştır. Hızla değişen çevresel etmenler ve ekonomik koşullar, yöneticileri, planlama konusunda daha özen göstermeye zorlamaktadır. Günümüzde, erken planlama sürecinin bilgisayar destekli olması kaçınılmazdır. Bu durumda, yöneticiler, klasik yöntemlerden daha etkin yeni yöntemlere doğru aşamalar yapmak ve işletme düzeyinde STOK PLANLAMA ve STOK KONTROL faaliyetlerini yayınlaştırmak mecburiyetindedirler. Kapasite kavramıyla, işletme maliyetleri, kar ve risk arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. İşletmenin uygun kapasite düzeyinde çalışmaması nedeniyle maliyetler yükselir, karlılık düşer ve risk artar. Bu nedenle işletme yöneticileri sürekli olarak daha yüksek kapasite düzeyinde çalışabilmek için çaba gösterirler. Uzun dönemde ekonomik ve politik koşullarda, tüketici tercihlerinde, devlet politikalarında, teknolojide, rekabet koşullarında önemli değişiklikler ve belki de şu anda hiç akla gelmeyen bir takım gelişmeler olabilecek; bu değişiklik ve gelişmeler de tüketicilerin ihtiyaç duyacakları ürün ve hizmetleri, bunlara olan talebi ve ürünlerin üretiliş biçimini önemli ölçüde etkileyecektir. Gelecekteki talebe ve üretim maliyetlerine ilişkin belirsizlik yaratan bu koşullar, kapasite planlama faaliyetini güçleştirecektir. Üretim hacmi, seçilmesi gereken tesis büyüklüğünü belirleyici faktör olduğuna göre, hangi büyüklükte bir tesis kurulması gerektiği sorununun çözülmesinde üretim hacmini belirleyen talep tahminleri ve pazar analizleri temel veri olarak kullanılmalıdır. Uzun vadeli kapasite ihtiyaçlarının öngörülmesinde rakip işletmelerin ileriye dönük kapasite genişleme projeleri de göz önüne alınmalıdır. Stok politikasında güdülen amaç, karı maksimize veya maliyetleri minimize etmektir. Diğer bir deyişle kâr ve maliyetleri optimize edecek bir stok politikası geliştirmektir. Sipariş veya imal edilen mal stoklarının optimal seviyede saptanması için bazı matematiksel modellere başvurulması gerekir. Şirketin malzeme ihtiyaçlarını karşılarken tercih edeceği modelleri kendi koşulları yanında çevre koşulları da belirler. Sonuç olarak belli bir kapasite ile kurulan bir işletmenin, stok ve kapasite planlarını en verimli şekilde uygulayarak ve dış çevredeki değişimlerde gözönünde bulundurularak, işletmelerinin faaliyetlerinin arttırılarak büyümeleri sağlanmalıdır. Bu şekilde şirket daha karlı ve verimli hale gelecektir.

58

KAYNAKLAR AYANOĞLU, M., 2006. Üretim Yönetimi Ders Notları, Sakarya Yayıncılık, 3.Baskı, Adapazarı, 390s. BARUTÇUGİL, İ., 1988. Üretim Sistemi ve Yönetim Teknikleri, Uludağ Üniversitesi Yayını, 2.Baskı, Bursa, 327s. BÜKER, S. ve SEVİL, G,. 1994. İşletmecilik Bilgisi, Anadolu Üniversitesi, Yayın No:1994/734, Eskişehir, 184s. ÇELİKÇAPA, O. F., 1993. Endüstri İşletmelerinde Üretim Yönetimi ve Teknikleri, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa, 273s. ÇELİKÇAPA, O. F., 1999. Üretim Planlaması, Alfa Yayınevi, İstanbul, 216s. CEMALCILAR, İ. B., DOĞAN, A., ve İNAL, C. A., 1993. İşletmecilik Bilgisi, İşitme Özürlü Çocuklar Eğitim ve Araştırma Yayını Vakfı, Yayın No:1993/3, 3.Baskı, Eskişehir, 344s. DEMİRDÖĞEN, O., 1994. Üretim Yönetimi, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Z. F. Fındıkoğlu Araştırma Merkezi Yayınları, Yayın No:1994/184, Erzurum, 232s. DOĞRUER, İ,M., 2005. Üretim Organizasyonu ve Yönetimi, Alfa Yayınları, 1.Basım, İstanbul, 530s. KARGÜL, İ. D., 1996. Yatırımlarda Proje Analizi, İMKB Yayını, İstanbul, 318s. KOBU, B., 2006. Üretim Yönetimi, Beta Yayınları, 13.Baskı, İstanbul, 602s. MÜFTÜOĞLU, T., 1988. Sanayi İşletmelerinde Kapasitenin Ekonomik Yönden İncelenmesi, Mülki ve Mahalli İdareler Düzeyinde Planlama, TC. İçişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Ankara. ODABAŞI, M. ve EKE, H., 1981. Kapasite Kullanımı Açısından Vardiya Düzeni, Sorunlar, Uygulamalar, Öneriler, MPM Yayınları, Yayın No:1981/246, Ankara. ÖZGEN, H., 1987. Üretim Yönetimi, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 321s. TEKİN, M., 1996. Üretim Yönetimi, Arı Ofset Matbaacılık, Konya, 295s. TEKİN, M., 2003. Üretim Yönetimi, Günay Ofset, Cilt:2, Konya, 245s. TOP, A., 2001. Üretim Sistemleri Analiz-Planlama ve Kontrolü, Alfa Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, 267s.

59

YILDIRIM, E., 1989. Kapasite Kullanım Oranlarının Hesaplanması ve Türkiye İmalat Sanayinde Kapasite Kullanım Oranları, Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1989/3, Adana. YILDIRIM, V., 2000. Genel İşletmecilik Ders Notları, Değişim Yayınları, 1.Basım, Adapazarı, 473s. http://www.bilgiyonetimi.org, Erişim Tarihi: 03.11.2007. http://www.diyalog.com/html/yedi_problem_malzeme.htm, Erişim Tarihi: 07.11.2007. http://www.ekodialog.com/isletme_ekonomisi/isletme_kapasite_planlamasi_1.html, Erişim Tarihi: 07.11.2007. http://www.gencbilim.com/”Kapasite, Kapasite Seçimi, Kapasite Tanımı ve Kapasite Planlama, Kuruluş Yeri Seçimi ve Kapasite, Malzeme İhtiyaç Planlaması, Malzeme ve Kapasite Planlarınızın Güncel Olmaması, Stok, Stok Kontrol Yöntemleri, Stok Kontrolü, İşletme Büyüklüğü ve Kapasite” Konu Başlıkları ile Aranan Dosyalar, Erişim Tarihi: 05.11.2007. http://www.geocities.com/YilMazaynali/HAKKIMDA/Bitirme/giris.htm, Erişim Tarihi: 08.11.2007. http://www.mevzuatdergisi.com/2004/08a/06.htm, Erişim Tarihi: 09.12.2007. http://www.odevsitesi.com/”Kapasite, Kapasite Seçimi, Kapasite Tanımı ve Kapasite Planlama, Kuruluş Yeri Seçimi ve Kapasite, Malzeme İhtiyaç Planlaması, Stok, Stok Yönetimi, Stok Kontrol Yöntemleri, Stok Kontrolü, İşletme Büyüklüğü ve Kapasite” Konu Başlıkları ile Aranan Dosyalar, Erişim Tarihi: 12.11.2007. http://www.odew.net/”Kapasite, Kapasite Çeşitleri, Kapasite Tanımı ve Kapasite Planlama, Kapasite Yönetimi, Stok, Stok Yönetimi, Stok Kontrol Yöntemleri, MRP” Konu Başlıkları ile Aranan Dosyalar, Erişim Tarihi: 28.10.2007. http://www.progenteknoloji.com/documents/Stok%20ve%20Stok%20Kontrol.pdf, Erişim Tarihi: 29.12.2007. http://enm.blogcu.com/4538744/, Erişim Tarihi: 07.11.2007. http://sevim1983.blogcu.com/4525335/, Erişim Tarihi: 14.12.2007.

60

ÖZGEÇMİŞ Ökkeş GÜNEÇIKAN, 25 Ocak 1982’de K.Maraş’ta doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini K.Maraş’ta yaptı. İlk öğrenimini Osman Gazi İlkokulunda tamamladı. Orta ve lise öğrenimini ise Kadriye Çalık Anadolu Lisesinde tamamlayıp 2000 yılında mezun oldu. 2001 yılında K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü( i.ö. ) kazandı. Lisans eğitimini 2005 yılında tamamlayıp, 2006 yılında K.S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalında yüksek lisans öğrenimine başladı ve halen devam etmektedir.

EK-1 >ÖN YÜZ< (*) KAPASİTE İSTEK FORMU Kapasite Raporu Düzenlenmesi için bu formla birlikte Odamıza verilmesi gereken evraklar : 1- Çalışan işçilere ait Son iki (2) aylık SSK Sigorta Bildirgesi ve ödeme makbuz fotokopisi, 2- İşyeri Kiralıksa noter tasdikli kira mukavelesi fotokopisi ( kapasite yaptırma tarihinden itibaren en az bir yıl süreli), 3- İşyerinin mülkiyeti firmaya ait ise tapu fotokopisi, 4- Makineler firmaya ait ise fatura fotokopileri değil ise kira sözleşmeleri (noter tasdikli), 5- TOBB'nin Türkiye İş Bankası Ankara Akay Şubesi nezdindeki 4201-785529 nolu hesabına veya TOBB'nin Halkbank Kızılay Şubesi nezdindeki 16000038 nolu hesabına veya Akbank Bakanlıklar şubesi nezdindeki 0069072-7 nolu hesabına veya Vakıfbank Merkez şube nezdindeki 2068017 nolu hesabına 80 YTL 'nin havale dekontu. (Elden takipli kapasitelerde +40 YTL daha yatacak) (*) Kapasite Raporunun düzenlendiği yıla ait ihracat miktarı yazılacaktır. ÖNEMLİ NOT : Doldurulması istenen sütunlar boş bırakıldığı, eksik veya gerçeklere uymayan tarzda doldurulduğu, okunaksız yazıldığı takdirde ya da ekte istenen evraklar tam olmadığı durumlarda talep kesinlikle kabul edilmez.

Firma Ünvanı

:

İşyeri Tel (Kodlu) : TEL :(0344) ........................

Tescilli Markası : İşyeri Adresi

FAKS :(0344) ........................

:

e-posta : Büro ve İdare Merkezi Adresi Bağlı olduğu Holding

Büro Tel (Kodlu) : ............................... .................

: :

web sayfası :www. İmalat Gr. No: Meslek Gr.No:

Üretim Konusu : Sermaye - Kıymetler Durumu (TL) (Defter Kayıtlarına İşyeri Durumu uygun) : ................ Arazi ...... Arazi ve Bina : ....................................................... (m2) Makine ve Toplam Kapalı Tesisat : ....................................................... : ................ Diğer Saha (m2) ...... Sabit Bina İnşaat Tipi :

Kıymetler : ................ ...... Döner Sermaye

Personel Durumu Mühendi s : Teknisye n :

............ .......... ............ ..........

: .......................................................

Usta : İşçi :

............ .......... ............ ..........

: .......................................................

Çırak :

............ ..........

Mal Sahibi: Kiracı

:

Toplam

: .......................................................

Tescilli Sermaye

:.....................

İdari Personel: Toplam :

............ .......... ............ ...........

Yabancı Sermaye Gayri Maddi Hak İhracat Durumu (***) Kalite Kontrol Ülkesi ................ Patent ............................... : ........ : Bedeli : ($) ........ Cihaz-Laboratuar Firmas ı: Oranı (%):

................ ........ ................ ........

KnowHow : Lisans : Ülkesi :

............ ....... Yılı :

ISO 14000 Belgeniz var mı ? Var

Var Arıtma Tesisi

............................... Var .............

Deşarj İzniniz var mı? Var

Yok

.............. ..........

(Firma beyanına göre) :

Yok

Yok

Yok

Emisyon izniniz var mı ? Yok Var

KAHRAMANMARAŞ TİCARET VE SANAYİ ODASI BAŞKANLIĞI'NA Firmamız mülkiyetinde bulunan makine ve tesislere göre işyerimizin kapasite ile ana ve yardımcı maddeler tüketim kapasitesi raporunun yürürlükteki esaslar dahilinde düzenlenmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ekspertiz Heyetinin işyerinize gidiş-geliş vasıta ücreti firmanıza aittir. Müracaatın Sebebi : Sanayi Sicil No : Oda Sicil No Ticaret Sicil No :

İlk (İlk defa Kapasite Raporu Düzenleniyorsa) :

Tevsi (Kapasite artırımı varsa)

Adı Soyadı ve Firma Kaşesi TARİH :......../......../........... ......

Yenileme (Eski Raporun aynısı ise)

SSK İşyeri No: Elektrik Abone No : Vergi Dairesi ve No : Oda Tel No: 0344-2353220 Faks No : 0344-2353230 FORM NO :TSO-KSF.24 REV. TARİHİ : 08/03/2005

REV NO : 08

EK-2 >ARKA YÜZ< Aşağıdaki sütunların firma tarafından eksiksiz olarak doldurulması gerekmektedir. MAKİNE VE TESİSAT

Firmaya Ait

Kiralık

(Resmi defter kayıtlarına göre)

Adet

Cins ve Teknik Özellikleri

KW

Motor Gücü BG(HP)

Yerli

İthal

Amortismana tabi olduğu yıl

ÜRETİM MADDELERİ I- Cins, Özellikler, Ticari ve Teknik Adı

I- Cins, Özellikler, Ticari ve Teknik Adı

TÜKETİM MADDELERİ (Ana, Yardımcı ve Ambalaj Maddeleri)

I- Cins, Özellikler, Ticari ve Teknik Adı

FORM NO :TSO-KSF.24

I- Cins, Özellikler, Ticari ve Teknik Adı

REV. TARİHİ : 21/07/2004

REV NO : 07

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.