İçindekiler SAHİBİ İMKB ZONGULDAK ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ ADINA EROL KOÇ GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞENOL KAYA

June 17, 2017 | Author: Şebnem Altıntop | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download İçindekiler SAHİBİ İMKB ZONGULDAK ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ ADINA EROL KOÇ GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞENOL KAYA...

Description

İçindekiler SAHİBİ İMKB ZONGULDAK ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ ADINA EROL KOÇ

2

Sunuş

3 6

Kadromuz Sınıflarımız

8 Genel Müdürümüz Ercan Türk 9 BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’i ziyaret ettik 10 Coşkun Bir Nehir : Cumhuriyet Ekin Topatan-11/B

GENEL YAYIN YÖNETMENİ ŞENOL KAYA YAZI SEÇME VE İNCELEME

11 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Yürüyüşü 12 Macera Dolu Amerika Özgür Oruç-İngilizce Öğretmeni

14 10 Kasım Atatürk’ü Anma 15 24 Kasım Öğretmenler Günü

KURULU

16 Hayatıma Anlam Katan O Kutsal İnsan

SÜLEYMAN ALTUNAY

16 İnsanlığın Kurtarıcıları

ÜSTÜNER SEZER AYLA DİLEK PERVİN DEMİREZEN ŞENOL KAYA İLETİŞİM BİLGİLERİ IMKB ZONGULDAK ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ BİRLİK MAHALLESİ 67020 ZONGULDAK TEL: 03722512503 FAX: 03722512901 İNTERNET ADRESİ www.zonguldakaol.meb.k12.tr E -POSTA [email protected] TASARIM VE BASKI Bizim Grup Basımevi Tel: (0312) 418 18 03 - 418 10 69 [email protected] e-mail: [email protected] KAPAK RESMİ HÜLYA ŞENTÜRK 2140 SAYILI TEBLİĞLER DERGİSİNE UYGUN ŞEKİLDE HAZIRLANMIŞTIR.

Samet Umutyakasız - 11/TM Aleyna Ersöz - 9/A

17 Hayat

Şeref Coşkun - Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni

18 Siyah

İsmail Akcaoğlu - 12/C

19 Duman Gözlü Çocuklar Ekin Topatan - 11/B

20 Ankara Gezimiz 22 Rayların Arasında Cansın Baş

23 Fizikçinin Güncesi 24 Diyarbakır’daydık 25 Resim Öğretmenliği Hülya Şentürk

26 Sanat Köşesi 27 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif’i Anma 28 Bir Devrin Unutulmazlarından Samat Umut Yakasız - 11/TM

29 İstiklal Kalemi

İsmail Akçaoğlu - 12/C

30 Sensizliğin Gözyaşları

Nur Ceren Kabakcı - 10/B

31 Hüzün Yağmurları

Nur Ceren Kabakcı - 10/B

32 Canım Annem

Rümeysa Çiloğlu -9/B

32 Çanakkale Geçilmez Rümeysa Çiloğlu -9/B

33 34 35 36

18 Mart Çanakkale Programı Toplum Hizmetindeyiz Uygulamaları İzleme Etkinlikleri AB Projesi Kapsamında Okulumuzda Kulüp Çalışmaları

37 Meslek Tanıtım Günlerimiz 38 16 Mart Programı 39 41 42 43 44

Spor Köşesi 2012 Mezuniyet 2012 ÖSYS Yerleştirme Sonuçları Gurur Tablomuz Bir Zamanlar Zonguldak

Sunuş

Merhabalar, Okul dergimiz “Karaelmas”ın 16. sayısında sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

kültürünü de öğrenmesinin ne kadar ehemmiyet arz ettiğini vurgulamaktadır.

Kültür bir milletin kendine ait değerler bütünüdür, mantığından hareketle Lisemize has kurum kültürümüzü yansıtmayı ve bunu hem ilimizde hem de ülkemizdeki diğer eğitim kurumlarıyla paylaşmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Öğretmenin kişiler üzerindeki etkisi; anne, baba ve toplumun etkisinden fazladır. Bütün toplumu yoğuran öğretmendir. Anadolu iyi öğretmenleri sayesinde medeniyete beşiklik etmiştir. Çağlarla oynayan Fatih, büyük disiplin ve düzen insanı Yavuz ve daha pek çoğu böyle az bulunur birer öğretmen elinden çıkmışlardır.

Dergimiz yıl içinde yapılan çalışmaları anlatan önemli bir eserdir. Cumhuriyet’imizin kurucusu büyük önder M. Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin “kültür” olduğunu ilan etmiştir. Bir milletin kendi kültürüne sahip çıkması gerektiğini vurgulamıştır. Onun “Eğitimdir ki bir ulusu şanlı, hür ve bağımsız kılar. Eğitim ve eğitimciden yoksun bir ulus henüz ulus olma kimliğini kazanamamıştır.” sözleri bir ulusun eğitim yoluyla kendi milli

2

Sevgili Gençler, “İdealler yıldızlara benzer.” Onlara ulaşmak için güçlü ve kararlı olmalısınız. Yılmadan mücadele etmelisiniz. Hayatta birçok engelle karşılaşabilirsiniz. Donanımlıysanız her engeli rahatlıkla aşabilirsiniz. İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi bu amaçla size en iyi hizmeti vermenin gayreti içerisinde olacaktır. Okul müdürünüz olarak aranızda olmaktan son derece mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli Velilerimiz, İMKB Zonguldak Anadolu Öğretmen Lisesi olarak öğrencilerimizi Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı; vatanını, milletini seven birer öğretmen adayı olarak yetiştirme gayretindeyiz. Çocuklarınızın ehil ve emin ellerde olduğunu biliniz. Okulumuzun geçmişinde büyük emekleri olan değerli idareci ve öğretmenlere minnet borcumuz olduğunu ifade etmek istiyorum. “Karaelmas” isimli dergimizin hazırlanmasında emeği geçen başta Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Şenol Kaya’ya, Müdür Yardımcımız Süleyman Altunay’a, katkı sunan öğretmen ve öğrencilerime sonsuz “teşekkürler” diyorum. Erol KOÇ

İMKB ZAÖL Okul Müdürü

İdari Kadromuz

Erol KOÇ Müdür

Işık Cemil ARSLAN

Müdür Başyardımcısı

Ayla DİLEK

Müdür Yardımcısı

Süleyman ALTUNAY Müdür Yardımcısı

3

Kadromuz

Pervin DEMİREZEN

Şenol KAYA

Ümmügülsüm ŞAHİN Melek ELVAN KIZILCIK

Türk Dili ve Edebiyatı

Ebru ÖZEL

Metin GEDİK

İbrahim ÖNCE

Metin AYDIN

Azize YILMAZ KOCA

Pelin ÖZGÜMÜŞ

Hakan UZUN

Barış GENÇ

Nilgün ARIK

Kamuran UMUT

Kamile BULUT

Ercan ŞAHİN

Erhan KART

Ayla MEMİŞDAYIOĞLU

Duygu KÖKTÜRK

Özgür ORUÇ

Yüksel ERÇİN

Zübeyde OĞUZ

Gönül AKÇAY

Tülay TÜFEKÇİ

Matematik

Kimya

İngilizce

Coğrafya

Matematik

Biyoloji

İngilizce

Matematik

Fizik

Biyoloji

İngilizce

Türk Dili ve Edebiyatı

Türk Dili ve Edebiyatı

Türk Dili ve Edebiyatı

Coğrafya

4

Şengül İPŞİR

Türk Dili ve Edebiyatı

Matematik

Felsefe

İngilizce

Almanca

Matematik

Kimya

İngilizce

Almanca

Kadromuz

Ebru BİÇER

Üstüner SEZER

Muharrem ÇİVİCİOĞLU

Zuhal YALÇIN Müzik

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi

Vedat AKSOY

Erdal KARAKAVUZ

Tarih

Öğretmenlik Meslek Bilgisi

Memur

Hülya ŞENTÜRK

Erhan ŞEREF

Şeref COŞKUN

Gonca PELENKOĞLU

İsmail AKKAYA

Emine KURTAL

Nilgün KARADAĞ

Saldıray AYGÜN

Tarih

Resim

Şoför

Elif ÇÖNKE

Yemekhane Personeli

Beden Eğitimi

Aşçı

Personel

Yemekhane Personeli

Celal KANIŞ Bekçi

Rehberlik

Gürler DUMAN

Öğretmenlik Meslek Bilgisi

İsmail GÜNERİ VHKİ

Sabire MUSLU

Yemekhane Personeli

Bekçi

Cihangir KAYA Personel

5

karaelmasy›l16say›16

9.sınıflarımız

6

2013

10.sınıflarımız

karaelmasy›l16say›16

11.sınıflarımız

2013

12.sınıflarımız

7

karaelmasy›l16say›16

mesajmesaj Genel Müdürümüz Ercan TÜRK´ün Öğretmen Okullarının 165 inci Kuruluş Yıl Dönümü Kutlama Mesajı

Değerli Öğretmenler, Yarının Öğretmenleri Sevgili Öğrenciler, Öğretmen Okullarının 165 inci Kuruluş Yıl Dönümünü bir kez daha idrak etmenin mutluluğunu ve heyecanını hep birlikte yaşıyoruz. Ülkemizde öğretmen yetiştirmenin ilk uygulamaları Fatih Sultan Mehmet döneminde Sıbyan Mektebine öğretmen olacaklar için ayrı bir program uygulamasına kadar giden bir süreç olup II. Mahmut döneminde açılan rüştiyelerin öğretmen ihtiyacının karşılanması çalışmaları 16 Mart 1848 tarihinde İstanbul’da Daru’l-muallimîn adılı öğretmen okulunun açılmasına kadar devam etmiştir. İlk olarak erkek öğrenci alan bu okul, sonraları liselere öğretmen yetiştiren üç bölümlü bir okula dönüşmüş, 1870 yılında kız mekteplerine kadın öğretmen yetiştirmek üzere Daru’l-muallimat adıyla kız öğretmen okulu açılmıştır. Bu okul İstanbul dışında da yaygınlaşarak 1924 yılından itibaren Maarif Vekâletine bağlanıp kız ve erkek öğretmen okulu olarak eğitim tarihimizin en önemli kurumlarından biri olmuştur. Cumhuriyet döneminde Öğretmen yetiştirmede “Köy Eğitmenliği” ve “Köy Enstitüleri” sistemi eğitim alanındaki önemli uygulamalar arasında yerini almıştır. Anadolu Öğretmen Liseleri, öğretmen okulları geleneğinin devamı niteliğinde olan bugünkü eğitim fakültelerinin alt yapısı durumundadır. Öğretmenlik mesleğinin kutsallığı ve nesillerin yetiştirilmesindeki önemi düşünüldüğünde, yönetmelikle belirlenmiş amaçlarından biri de “öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına öğrenci hazırlamak” olan Anadolu öğretmen Liselerinin eğitim sistemimiz açısından ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Eğitimcilerin eğitiminden sorumlu olan bu okullarımız bulundukları illerde adeta “Amiral Gemisi” gibidir. Öğretmenlik özel bir meslek olduğundan teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, hiçbir araç insanı yetişti-

8

ren öğretmenlerin yerini alamaz. Bu itibarla öğretmenlik mesleği ve öğretmen yetiştiren kurumlar her dönemde önemlerini muhafaza etmiştir. Öğretmen yetiştirme sistemimiz, çağın gerektirdiği öğretmen modelini yetiştirmek üzere Bakanlığımızın yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında yeniden ele alınmış ve diğer kurumlarla işbirliği halinde yeni politika ve stratejiler geliştirilmektedir. Ülkemizin, gelişen dünyanın değişen şartlarına ayak uydurabilmesi için nitelikli, iyi yetişmiş, kendini değişen şartlara göre yenileyebilen ve toplumunu geleceğe hazırlayacak öğretmenlere ihtiyacımız vardır. Ülkelerin geleceği, çocuklarına verecekleri eğitimin niteliğine bağlı olduğundan bunu sağlamak da nitelikli öğretmenlerle mümkün olacaktır. Anadolu Öğretmen liselerimiz, ortaöğretim sistemi içerisinde bir ihtisas kurumu olarak günün değişen şartlarına göre sürekli gelişerek varlıklarını sürdürmektedir. Öğretmenlerin başarısı milletimizin başarısı olacaktır. Aydınlık bir geleceğe doğru başlatılan bu kararlı yürüyüşün daima öncüsü olmuş öğretmenlerimize ve genç öğretmen adaylarına güvenimiz tamdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana eğitim reformlarının gerçekleştirilmesi ve başarıya ulaştırılmasında asalet unvanlı mimarlar yani öğretmenlerimizin katkıları büyük olup 2023 Vizyonuna erişmede de öğretmenlerimizin ve onların eserleri bugünün öğretmen adayları öğrencilerimiz çok önemli bir misyonu yerine getireceklerdir. Başöğretmen Atatürk başta olmak üzere ebediyete göç etmiş bütün öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, eğitim neferi olan bütün eğitimcilerimizin ve öğretmen adayı öğrencilerimizin bu anlamlı gününü yürekten kutluyor, başarılar diliyorum. Ercan TÜRK Ortaöğretim Genel Müdürü

karaelmasy›l16say›16

ziyaret ziyaret BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut ÖZER’i makamında ziyaret ettik Rektörlük Makamında gerçekleştirilen ziyarete, Anadolu Öğretmen Lisesi Müdürü Erol KOÇ, Müdür Yardımcısı Ayla DİLEK, İngilizce Öğretmeni Özgür ORUÇ, Matematik Öğretmeni Metin AYDIN, Beden Eğitimi Öğretmeni Erhan ŞEREF katıldı. Okul Müdürümüz Erol KOÇ, Üniversitenin çalışmalarını yakından takip ettiklerini, Bülent Ecevit Üniversitesi ile Anadolu Öğretmen Lisesinin ortak projeler gerçekleştirmesini arzu ettiklerini belirtti. KOÇ ayrıca, Bülent Ecevit Üniversitesinin akademik, bilimsel, sosyal ve kültürel olarak şehrin gelişiminde önderlik ettiğini söyledi. Rektör Prof. Dr. Mahmut ÖZER, ziyaretten duyduğu memnuiyeti dile getirerek, ülkemizin geleceği açısından öğretmen liselerinin öneminin altını çizdi. Rektör Prof. Dr. ÖZER, “Zonguldak Anadolu Öğretmen Lisesinin başarılı çalışmalarını gururla izliyoruz. Öğretmen liselerinde görev yapan eğitimcilerimizin

görevi geleceğin eğitimcilerini yetiştirmektir. Onların meslek yaşamlarının temelleri sizler tarafından atılmakta. Bu da önemli ve onurlu bir görevdir. Sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Üniversitemizin kapıları, topluma yararlı olacak her türlü ortak proje çalışmasında, özellikle eğitim kurumlarına sonuna kadar açıktır” dedi. Rektör Prof. Dr. Mahmut ÖZER ve İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi Müdürü Erol KOÇ’un karşılıklı olarak çeşitli hediyeleri armağan etmesiyle ziyaret sona erdi.

BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer okulumuza iadeiziyarette bulundu Bülent Ecevit Üni. Rektörü Prof. Dr. Mahmut ÖZER okulumuzu ziyaret etti. Ziyarete aynı gün okulumuzda meslek tanıtım semineri için bulunan BEÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ertan ÖZTÜRK de eşlik etti. Okul müdürümüz Erol KOÇ ziyaretten duyduğu

memnuniyeti dile getirerek Bülent Ecevit Üniversitesinin akademik, bilimsel, sosyal ve kültürel olarak şehrin gelişiminde önderlik ettiğini söyledi. Üniversite hastanesinin sağladığı imkânlarla Batı Karadeniz’in Bölge Hastanesi konumuna geldiğini belirtti

9

karaelmasy›l16say›16

Coşkun bir nehir

Cumhuriyet

Anadolu istila altındaydı. O görkemli saray odalarında kalan padişahlar korkudan kaçacak yer arıyorlardı. Gerçeklerden saklanan o sultanlar, halkın elinden tutup onları içine düştükleri ceha-

letten çekip kurtaramıyordu, aydınlığa yürütemiyordu. 13 Nisan 1909’da güneşin ilk ışıkları uyuyan evlerin perdelerini araladı…

M

*Cumhuriyet konulu kompozisyon yarışmasında birinci olan eser.

evsimler boyukurumakta olan bir toprak. Bahara aldanıp açan çiçekler misali verilen vaatler, son çareler, son dualar. Bir iki devlet adamının yaptığı planlar, girilen çıkmazlar, çıkmak için çabalayıp dibe batan sözde aydınlar. Harekete geçmesi gereken fakat asırlardır uyuyan, uyutulan bir halk. Kurak arazilerine hayat vermek isteyip tohumlarını yanlış yerlerde arayan bir kesim. Nehirleri kurumuş ağlamaktan. Bir damla suyuna kadar Anadolu’yu sömürmüş bir canavar, evleri yerle bir etmiş bir fırtına, bir lanet. Lakin yine de aç! Son nefesini de kendine saklayan bir millet. O millet ki bir can suyuna muhtaç! Kültürlerin her tonuyla boyalı bir cennetti Anadolu. İnsanı, bu nimetin farkında, farklılıklarıyla el ele, kardeşçe. Fakat nasıl oldu da bu cennetten bir parça çorak, terkedilmiş ve hüzünle dolu bir harabeye döndü? Belli ki mevsim artık dönüyordu. Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar Anadolu insanının güneşini yerinden kovmuştu. Sonraki yıllarda o insanların ihtiyaç duyacağı en önemli şey kendilerini o karanlıktan çekip kurtaracak, ışığıyla yol gösterecek bir güneşti. Avrupa... Hasta adamı ölüme götüren mi yoksa ölümün ta kendisi mi? İstila ettiği yerlere hiç dönüp bakmış mıydı? Hiç durup düşünmüş müydü yakıp yıktığı, ezip geçtiği binlerce candı… Osmanlı haritalardan silinirken satır aralarında, padişahlar bu apaçık tehdidi görememiş miydi? Peki, sözde aydınlar ne yapıyordu? Ayaklanmalarla, başkaldırmalarla zaten yurdu kaplamış yangına körükle gitmiyorlar mıydı? Anadolu istila altındaydı. O görkemli saray odalarında kalan padişahlar korkudan kaçacak yer arıyorlardı. Gerçeklerden saklanan o sultanlar, halkın elinden tutup onları içine düştükleri cehaletten çekip kurtaramıyordu, aydınlığa yürütemiyordu. 13 Nisan 1909’da güneşin ilk ışıkları uyuyan evlerin perdelerini araladı… Bir rüzgâr düşünün Selanik’ten başlayan, Anadolu’da son bulan. O rüzgâr ki, geçtiği her yere nefes veren, hayat taşıyan. Halkın gözlerini açan, onlara gücünün yettiği kadar “özgürlük”, koskoca bir ordu yaratacak kadar “umut” üfleyen. Kadın, erkek, genç, yaşlı, asker, sivil herkesi cephe ardına taşıyan... Bu Mustafa Kemal’in attığı ilk adımın ardından koşan bir ordunun yazısıdır. Bir elinde bayrak ötekinde süngü, Avrupa’yı geldiği gibi gönderen bir mücadeledir! Bir savaştır! Bu savaş, uğruna verilen onca şehidin kanıyla yazılmış bir destandır! Tarih; Nene Hatun’u, Dursun Kaptan’ı, Hasan Tahsin’i, Kara Fatma’yı unutmadı. Onların adı vatandır! Millettir! Özgürlüktür! Cumhuriyettir! Hiçbir güç yazının üzerini cahilce karalayamaz, yok sayamaz, emellerine alet edemez! Türk Milleti o topraklara hayat vermek için binlerce can verdi! Mustafa Kemal ATATÜRK... O bir güneşti. Anadolu’nun dört bir yanına yollamıştı aydınlığa uzanan oklarını… Halka el uzattı bazılar, bazıları devlete. Bazıları birbiri ardına gelen ve halkı yüz yıllar ötesine on yılda taşıyacak olan inkılaplar için yol aldı. Çorak topraklarda ekinler boy gösterdi. Kuruyan topraklar, mevsimler sonra yeniden yeşerdi… “Ve bir nehirdir Cumhuriyet. Selanik’ten doğan, Anadolu’da çağlayan! “ Ekin TOPATAN-11/B

10

29 Ekim

karaelmasy›l16say›16

Cumhuriyet Bayramı Yürüyüşü

11

karaelmasy›l16say›16

Macera dolu

n lyn k o r b a i h p l philade atlantic citybroklyn new jersey city atlantic new jersey philadelphia

Amerika Ç

ocukluğumda ablamın kahve falında uçak görürdü teyzeler hep. Benimkinde ise yollar. Ağlardım neden ablam uçakla giderken ben hep yürüyorum diye. Şimdi ablamın liseye giden oğlu var, hâlâ uçağa binebilmiş değil. Ben ise on birinci yurt dışı seyahatimi on üç saat süren bir uçak seyahatinin ardından Amerika’ya yaptım. Hiç üzülüp sevinmeyin o kahve fincanlarının söylediklerine.



öprüsü

Gözümü açmamla beyaz bir ışık huzmesinin karşı konulmaz parlaklığıyla gözümü kapatmam bir oluyor. Neredeyim? Cennette miyim? Bir nur mu düştü gökten? Ah hayır, gene bir gece yolculuğunda önümdeki TV ekranı en yüksek parlaklık seviyesiyle açık kalmış ve ben uyumuşum. Yan koltuktaki yolcu kim bilir nasıl kızmıştır otobüs yolculuğunu nurlu bir seyahate dönüştürdüğüm için. Bunları karşımdaki aydınlık gözümü alırken, sağımı solumu göremez haldeyken sadece birkaç saniye içinde düşünüyorum. O sırada sağ tarafımdaki minik bölmeden gelen ayrı bir ışık kümesi kafamı karıştırıyor. Aman Allah’ım, ben otobüste değilim, uçaktayım. Amerika’ya gidiyorum. Malum yolculuk uzun, ışıklar söndürülmüş, pencereler karartılmış, bir tek ben parlıyorum yüksek voltajlı ampul gibi koca uçakta. Rezil oldum! Meğer okyanus uçuşlarında hostesin anonsuyla başlayan bu karartma uygulanırmış. Dönüşte anonsu duyduğumda hafif pembeleşip utandığımı hatırlıyorum çevremdekilerin olaydan bihaber olmasına rağmen. Ve işte oradayım. Big Apple’ın tam ortasında; New York’un Manhattan ilçesinde. Havaalanı servisi bir kez bile istifade etmeye fırsat bulamadığım yüzme havuzu ve spor salonu olan ama odasında lavabosu bile bulunmayan otelime getirdi beni. İlk işim vardığımı bizimkilere haber vermek. O da ne? İki telefon hattım da çalışmıyor. Kimse söylememişti telefonlarımı burada kullanamayacağımı. Haksızlık bu! Otelin ankesörlü telefonlarına başvuruyorum. Beş dolara kart almalıyım. Elimdeki yüz doları bozamayacağını söylüyor pek de anlayışlı olmayan resepsiyon görevlisi. Başka ülkelerden gelen yabancılarla sürekli uğraşmaktan bezmiş gibiydi. Talimatıyla çıktım dışarıya ilk turumu atıyorum, elimde bozmam gereken bir yüz dolarla. Üç mağazadan, iki marketten reddedilerek çıktım. Neyse ki döviz bürosu on dakika sonra karşımdaydı. Odaya yerleşmem saat 19.00’u buldu. Türkiye saati ile ise gece 02.00. Haydi Özgür yatağa. Yolculuk yorgunluğu tam on saat uyumuşum ama uyandığımda saat henüz sabahın 05.00’iydi. Bedenimin bu gündüz-gece kalıbına uyum sağlaması iki - üç günümü aldı. Demek “jet lag” dedikleri eş zamanlama bozukluğu böyle bir şeymiş. Otelden ayrıldım ve buraya geliş sebebime doğru yola çıktım. Ah evet, yakışıklı bir Amerikalının uğruna gelmiş olabilirdim ancak hakikat öyle değildi. İçinde eğitimcilerimin ve yeni sınıf arkadaşlarımın olduğu bir binaya giriş yaptım ve bir aylık eğitimim başlamış oldu. Eğitim hakkında kısa bir bilgi verip New York turuna başlayacağım. TESOL (Teachers of English to Speakers of Other Languages) adı verilen bir sertifika alınıyor kursun sonunda. Bu sertifika dünyanın herhangi bir yerinde anadili İngilizce olmayan yetişkinlere İngilizce öğretebilme imkânı sunuyor. Kursa kabul edilebilmek için İngilizce yazma seviyenizi ölçen bir makalenin ardından bir telefon randevusu alıyorsunuz ki konuşmanız da ölçülebilsin. Hiç unutamayacağım yarım saat süren bir telefon görüşmesi yaptım hoş sohbet, kahkahaları eksik olmayan zeki eğitimcim Autumn sayesinde.

12

Times Meyda

Brooklyn K

Konumuz kahve falları değil elbette. Yediğim içtiğim bende kalsın, gezip gördüklerimi paylaşayım sizlerle.

Yarım saatin on beş dakikası kahkahalarla geçti. Bana kursun çok yoğun olacağından, ödevlerden ve kursun sonunda teslim etmem gereken kalın bir portfolyonun olduğundan, gezmeye fırsat bulamayacağımdan, amacım New York şehrini gezmekse bunu unutmam gerektiğinden bahsetti. Kahkahaların bölündüğü andı o an. Amacım sadece New York şehrini gezmek değildi. New York, Boston, Washington ve Philadelphia’yı da gezmekti. Bir ay zamanım vardı, ne kadar yoğun olabilirdi ki? Kursun ilk günü Autumn’un sıcak tavırları ve kahkahaları ile oldukça eğlenceli geçmişti. Akşam meşhur Times Meydanı’na gitmeye karar verdim. Otelime yürüyerek sadece on beş dakika mesafedeydi. Daha önce bu kadar canlı, kalabalık, ışıl ışıl bir yer görmemiştim. Times Meydanı 42. Cadde üzerinde. İsim yerine numara taşıyan sokaklar ve sadece bir kaçının ismi olan caddelerle bir adrese ulaşmak inanılmaz kolay Manhattan’da. Amerika’nın en önemli yapıtları zaten Manhattan’da toplanmış. Manhattan, New York şehrinin kalbi adeta, merkezi de diyebiliriz. Diğer dört ilçesi; Brooklyn, Queens, The Bronx ve Staten Islands genelde yerleşim yeri olarak kullanılırken burası gerek yerliler gerekse turistler için New York anlamına gelmektedir. Ben Manhattan’da olduğum için çok şanslıydım. Times Meydanı’nda özellikle hava karardığında dev ilan panoları, görkemli ışıklandırma sistemiyle hiç durmadan yanıp sönerken hayran olmamanız mümkün değil. Kısa bir yürüyüşten sonra otele dönmek zorunda kaldım yarınki ödevimi yapabilmek için. İkinci günün kurs çıkışında Central Park’a uğradım. Hem zaman kısıtlığından hem parkın büyüklüğünden sadece beşte birini gezebildim. Devasa gökdelenlerin arasındaki, dört kilometre uzunluğunda, bir kilometre genişliğindeki yemyeşil bir alan Central Park. İçinde spor, oyun, dinlenme alanları, tiyatro, restoran, hayvanat bahçesi, fayton, tekne turu, bisiklet kiralama imkânı, neredeyse tamamını Türklerin kullandığı önde bisiklet arkada çek çek arabası tarzındaki araçla gezi keyfi gibi sayısız faaliyet var. Bizim ülkemizdeki başıboş kediköpeklerin yerini orada sincaplar almış. Sadece Central Park’ta değil, her yerde. Times Meydanı’na ilk gittiğimde de aynı şeyi düşünmüştüm. Buraya tekrar, tekrar ve tekrar gelmeliyim. Kursun yoğunluğu ilk bir iki günden sonra daha da arttı. Kimi zaman hiç ara vermeden üç saat yapıyorduk. Yavaş yavaş ders anlatımlarımız da başlıyordu. İlk haftanın son günü öğretmenliğini yapacağımız uluslararası bir sınıfımız olacaktı. Bir nevi staj. Sınıf arkadaşlarımız ve eğitimcilerimiz de gözlemleyecek sonradan değerlendirmek üzere notlar tutacaklardı. Bu demekti ki anlatılan dersler sonunda geribildirim için iki saat daha kalacak, çıkışımız 19.00’ u bulacaktı. Otele dönünce de ertesi günün ders anlatımı için hazırlık artı plan yapacaktık. Ders kitabı yazmak gibiydi bu. Uzun ve yorucu. İlk ders çoğunluk için telaşlı ve stresli geçmişti. Ben bir öğretmen olmanın avantajını kullanabilen tek kursiyerdim, çünkü öğretmen olan tek kişi bendim. Öğrencilerimiz yirmi - altmış yaş aralığında, Fransa, Ekvator, Bulgaristan, Kore, İspanya gibi çok farklı yerlerden gelmiş kişilerdi.

Sertifikalarımızı alırken

Ders anlatırken

eli

k Heyk

Özgürlü

Sınıf arkadaşlarımla

karaelmasy›l16say›16

İlk haftanın sonunda geriye dönüp baktığımda kurs dışında yapabildiğim kayda değer tek şey bir müzikale gitmekti: Mamma Mia. Meşhur 42. Caddede Times Meydanı’nın batısındaki sokaklarda tiyatrolar sıralanır. Broadway’deki bu tiyatroları tek tek ziyaret etmek istersiniz ama Mamma Mia Müzikalinde de dediği gibi “Money! Money! Money!”

iki buçuk saat süren bir yolculuk sonrasında Atlantik City’ye ulaştım. Şehir Atlas Okyanusu tarafından çevrilmiş, New Jersey eyaletine bağlı bir sayfiye kentidir. Kumar ve eğlence yerleriyle bilinen Las Vegas’ın New Jersey versiyonudur. Çok katlı kumarhaneler, alışveriş mekânları, geniş sahil boyunca dizilmiştir.

İlk hafta sonunda bana eşlik edecek birini bulamadım sınıftan. Herkes ders anlatımına hazırlanma derdine düşmüştü. Ne de olsa kursun sonunda sertifikayı almamız performansımıza bağlıydı. Tabi ki ben de çalışacaktım ama iki günümü de feda edemezdim. Sonunda cumartesi için Brezilyalı arkadaşımı ikna ettim. Brooklyn Köprüsü’ne yapılan ziyaretten sonra bizi Özgürlük Heykeli’ne götürecek vapura doğru yola çıktık. Yolun solundaki helikopter pisti ve bir inip bir kalkan helikopterler dikkatimizi çekmişti. Biraz ileride siyah bir Amerikalının bu helikopter gezisinin reklamını yaptığını fark ettik. Gencin bizi ikna etmesine gerek kalmadan bir baktık ki genç önde biz arkada piste doğru ilerliyoruz. Helikopterle yükselmeye başladığımızda ayaklarım yerden kesilmişti her iki anlamda da. Özgürlük Adası’na varmadan önce heykeli yukarıdan görmek keyif vericiydi. Helikopter turunun ardından Özgürlük Heykeli’ne bizi götürecek vapura giriş sırasında tam bir saat bekledik. Uğruna beklemeye değecek bu heykelin ilginç tarihinden söz etmeden geçemeyeceğim. 1860 yılında Osmanlı yönetimi, Süveyş Kanalı anlaşmasına atfen, Fransızlara Süveyş Kanalı liman girişine dikilmek üzere bir heykel yapılması siparişini verir ve heykelin parası dönemin Osmanlı sultanı tarafından ödenir. Bu arada kadın şeklindeki heykelin elindeki meşale “Asya’nın ışığının Mısır’dan geldiğini” sembolize eder. Evet, heykel biter ama Mısır Hidivi İsmail Paşa, böyle bir heykelin dikilmesinin yerel halkın huzurunu bozacağını iddia eder ve heykelin dikilişini iptal ettirir. Yaklaşık yirmi yıl Paris şehrinde depoda kalır heykel. Fransa – Amerika arasındaki iyi ilişkilerin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yapılması istenildiğinde, hazır durumda bulunan bu heykel, bazı değişiklikler yapılarak yenilenir ve 350 parça halinde New York şehrine taşınır. Amerika bağımsızlığının 100. yılı anısına zamanın Amerika başkanı tarafından açılır. Heykel dünyanın dört bir yanında yaşayan ve Amerika’ya akın eden göçmenler için bir umut ışığı olmuştur. Kadın figürünün sol elindeki tablette 4 Temmuz 1776 tarihi yazılıdır. Bu tarih “Bağımsızlık Bildirgesi” tarihidir. Heykelin başındaki taç yedi sivri uçludur. Yedi kıtayı ve yedi denizi simgeler. İsterseniz asansörle, isterseniz merdivenle heykelin tepesindeki “meşale”ye kadar çıkabilirsiniz.

New Jersey’den New York şehrine dönelim. Benim jenerasyonum ve öncesi King Kong filmini iyi bilir. O filmdeki gorilin tırmanarak çıktığı Empire State Binasını da bilirsiniz. Gerçi bina çok sayıdaki filmlerde görülür. 1931’de inşaatının tamamlanmasıyla dünyanın en yüksek binası unvanını almıştır. 1972 yılında Dünya Ticaret Merkezi nam –ı diğer ikiz kuleler tamamlanınca unvanını kaptırmıştır. İkiz kuleler yıkılınca ancak şehrin en yüksek binası unvanını alabilmiştir. İşte bu görkemli yapının önce 86. katındaki terastan sonra da en yüksek katı olan 102. katından New Helikopterde York’u izleyebilmek muhteşem bir duyguydu. Empire State’den önce dünyanın en yüksek binası unvanı gene 42. Caddede bulunan Chrysler Binasına aitti. Paslanmaz çelikten kulesi ile New York’un simgelerinden biri olarak dikkat çeken Chrysler’ı görmek için 42. Caddeye gitmeye gerek yok. En iyi silueti uzaktan görülebilir.

Pazar tüm gün ders planı yazdığım gibi, ikinci hafta kurs – otel ikilisi dışında hiç bir yere gidemedim ta ki gezme National Mail Botanik bahçesi konusunda kafa dengi olan tek arkadaşım Brezilyalı Raquel’le Madame Tussaud’a gitmeye karar verene kadar. Merkezi Londra’da bulunan yüzlerce ünlünün balmumu heykellerinin sergilendiği müze. Londra’daki gibi Atatürk’ün heykelinin burada olmaması ne kötü! Heykellerin gerçeklerinden pek bir farkı olmadığını açıklayan bir - iki anımı paylaşmak istiyorum ziyaretim sırasındaki. Malum Georgetown-Washington herkes heykellere sarılır gibi yapıp resim çektirme telaşında. Bir ziyaretçi de bir heykelin karşısına geçmiş, heykelin tek resmini çekiyor. Bizim de tam oradan geçmemiz gerekiyor. Tabi saygı gereği bekliyoruz fotoğrafın çekilmesini. Hanımefendi profesyonel fotoğrafçı gibi özen gösteriyor, ölçüyor, biçiyor olsa gerek ki biraz zaman alıyor işini bitirmesi. Aslında bitiremiyor da! Biz iki, üç, beş kişi derken birikiyoruz bekleyenler sırasında. Arkadaşım dayanamayarak fotoğrafı çekenin arkasından dolaşıyor. O sırada arkadaşıma bakarken gözüm tekrar fotoğrafı çekene takılıyor. İşte balmumu heykelleri böyle bir şey. Balmumu heykeli olduğunu bile çaktırmazlar size. Kim bilir hangi ünlü profesyonel fotoğrafçının heykeliydi o. Heykeller farklı duruş pozisyonlarında, farklı katlara dağıtılmış müzede. En ilginci bankta oturur pozisyondaki siyahiydi. Birden ayağa kalkıp bizi çığlık çığlığa bıraktığında kendisi kahkahalara boğulmuştu. Ne gerçeği heykelinden, ne heykeli gerçeğinden ayırt edebildik o müzede.

Üçüncü hafta tüm yoğunluğuyla ilerliyordu. Kurstan 19.00’da çıkıyorduk. En geç saat 22.00’ de eğitmenimize bitirdiğimiz ders planını internetten gönderiyor, hemen ardından değiştirilmesi ya da eklenmesi gerekenlerle geri alıyorduk. Bu arada son hafta sonumu nasıl değerlendirmem gerektiğini düşünüyordum. Şehir dışına çıkmak en iyi fikirdi. Arkadaşlara heyecanla “Washington” a gidelim mi?” diye sordum. Bana ödevleri nasıl yetiştirmeyi düşünüyorsun bakışı attılar. Gene yalnız kalmıştım. Washington’a gitmeden önce yaptığım araştırmada “National Mall” ı görmem gerektiğini anladım. 1.6 kilometre uzunluğunda ulusal bir park. İçinde görülmesi gereken tüm önemli yapıtlar, anıtlar, abideler, müzeler ve bir botanik bahçe var. Tüm günüm neredeyse orada geçti. Orada ki görevliye kalan vaktimde nereye gidebileceğimi sorduğumda “Georgetown” u önerdi ama öncesinde National Mall’a çok yakın olan Amerika devlet başkanı Barack Obama’nın resmi ikametgâhı Beyaz Saray’ı görmeden gitmek olmazdı. Beyaz Saray’ın önünde uzayıp giden çim bahçesinin sonundaki demir parmaklıklardan evi görmeye çalışan onlarca turistten biriydim. Washington gezimi Georgetown denilen nehir boyunca uzanan, parkları, mağazaları olan bu çok şirin bölgeyle tamamladım. Ertesi gün de Philadelphia şehrine gittim. Amerika’ya gelmişken ilk başkenti görmek gerek. Bağımsızlık genelgesi bu şehirde imzalandığı için Philadelphia geçici başkentlik yapmıştır. Buradaki sanat müzesi görülmeye değer yerlerden biridir. Oradaki merdivenler de Rocky’nin filmde koşarak çıktığı merdivenlerdir. Hemen hemen her şehirde olan Çin Mahallesi burada da var. Sokaklarında heykellerin olduğu, tarihi önemi olan, şirin bir şehir Philadelphia.

Times Meydanı

delphia

Philadelphia

Beyaz Saray

ia h lp e d a il y h e p s r e new j klyn o r b y e

Atlantic City-New Jersey

n

terde Helikop

Bütün gezip görme çabalarıma rağmen gidilecek çok yer bıraktım arkamda. Bu nedenle bir gidenin bir daha dönmediği bu güzel ülkeye tekrar gitmeliyim, gitmelisiniz. Amerika Türklerin bol olduğu bir yer ama gene de demedi demeyin. İngilizceniz varsa çok daha kolay ve keyifli bu tür geziler. Herkesin yolunun bir gün macera ülkesine düşmesi dileklerimle… Özgür ORUÇ-İngilizce Öğretmeni

Bir sonraki hafta sonu, ödevlerin yoğunlaşması nedeniyle Atlantik City gezimde bana eşlik edecek birini bulamadım. Times Meydanı’nın bir blok batısındaki meşhur Port Authority otobüs terminalinden yaptığım yaklaşık

National Mail Botanik bahçesinden bir görünüm

Einstein’in balmumu heykeliyle

Madame Tussaud Müzesinin girişi

13

karaelmasy›l16say›16

14

karaelmasy›l16say›16

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

15

karaelmasy›l16say›16

Hayatıma Anlam

Katan O Kutsal İnsan

İnsanlığın

Kurtarıcıları

“Öğretmen” konulu şiir yarışmasında il üçüncüsü olan eser.

Bir adım attık küçücük ayaklarımızla. Biraz ürkek, biraz meraklı, Hayatı öğrenmeye başladık okulda. Öğretmenlerin elindeydi bilginin anahtarı.

Öğrencimiz Samet Umut Yakasız ödülünü Zonguldak Valisi Sayın Erol Ayyıldız’dan alırken.

“Öğretmen” konulu şiir yarışmasında il birincisi olan eser.

Hayat Sunulmuş bir armağansa bize, Gençlik de en güzel armağan zamandan. Dolu dolu geçen gençlik yıllarım Çoktan kayboldu gökyüzündeki mavi balonumla birlikte. İlk kalem kavrayışım, ilk okuduğum fişler, Tanıdığım öğretmenler ve hatta ilk göz ağrım… Yaprak yaprak sararan ilkokul yıllarım da Artık kaldı geride. Yeni bir pencereden bakıyorum şimdi yaşama. Tadılmayı bekleyen yeni duygular, Tanınmayı bekleyen yeni arkadaşlar, Yeni dersler, öğretmenlerle dolu Koskocaman bir yuvam daha oldu. Ee, topu topu bir defa geliyoruz hayata. Hangimizin hakkı değil yaşamak doyasıya? Bu yüzden bu liseyi seçtim ben de. Ve burada aldığım her nefesin Yeri apayrıdır hafızamda. Ve burada tanıştığım hiçbir öğretmenin Silinmesi mümkün değildir kalbimden. Hepsi bir abla, ağabey şimdi bana. Ayrılmaz bir parça ailemden. Sevincimi çarpan, üzüntümü bölen, Dünümü çıkaran, yarınlarımı toplamama yardım eden, Kalbimi şefkat ve sevgiyle dolduran, Hayatıma ahenk ve kafiye katan Değerli abla ve ağabeylerim; Yerinde saymayı başaramayan şu sabırsız zaman Devam edecek beni kamçılamaya günden güne. Ve saçlarınızı ağartacak sizin de. Fakat ben bu sımsıcak yuvadan uçtuktan sonra dahi İçimde bir ömür barındıracağım sizleri. Sesiniz kulağımda, eliniz omzumda: “Haydi, aslanım” diyeceksiniz. Ve çıkmayacak aklımdan şu sözleriniz: “Hayat dört işlemden ibaret, Ama unutma virgül ve nokta koyacağın yerleri. İçinin sesini dinle hep, oluşsun kişiliğin, kendini yönet. Aman çıkarayım deme aklından geçmişini. Bu millet ve cumhuriyet Madem omuzların üzerinde yükselecek, Benim sorumluluğumdasın sen, bana emanet.”

16

Samet Umut Yakasız - 11 / TM

Cahillik zifiri bir karanlıktır hayatta, Durmalıyız karanlığa karşı ayakta. Destekçilerimiz her zaman yanımızda. Ulaşmak için parlak yarınlara. Asla çıkar gözetmezler, Karşılık beklemeden öğretirler. Tek istekleri vardır: Hayata kazandırılmış başarılı nesiller. Ödenmez onların hakkı, Bir kelimenin vardır kırk yıl hatırı. Her şeyi onlar sayesinde başardık. Daha sağlam atıyoruz artık adımlarımızı. Çok şey değişti hayatımda. Çok fark var ilk adımımla, şimdiki adımım arasında. Öğretmenler tutmasaydı ellerimden, Düşer, kalkamazdım bilgisizlikten. Korkarım cahilliğin karanlığından, Kaybolup yolumu bulamamaktan, Ayrılmam öğretmenlerin ışığından. Daha, çok şey öğreneceğim hayattan. Aydınlık yarınlar için, Geleceğe verirler biçim. Onların ellerinde işlenir, En büyük eserleri onlar şekillendirir. Bazen onlar da bizimle ağlayıp bizimle güler, Çocuklaşıp eğlenirler. Bizi annemiz, babamız gibi severler. Atatürk’ün emanetini en iyi şekilde sahiplenirler. Onlar öğretmenlerdir. Bugünün koruyucuları, yarının kurucuları, En büyük destekçilerdir. Onlar insanlığın kurtarıcıları. Aleyna ERSÖZ - 9/A 214

karaelmasy›l16say›16

Yeryüzünde en kıymetli şey hayattır. Hayat, Cenab-ı Hakkın kudretinin en güzel mucizesi ve en temiz sanatıdır. İnsana verilen en büyük nimetlerden biridir hayat. Dinimize göre bu hayatın pek çok gayeleri vardır. Onlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Yüce Allah’ın kendisini tanıtması ve sevdirmesi 2. Yüce Allah’ın insanları imtihan etmesi 3. İnsanların Allah’ı tanıması ( isim ve sıfatlarıyla ) 4. İnsanların Allah’a iman ve ibadet etmesi 5. İnsanların ahiretteki ebedi cenneti kazanması Bu konuda yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” ( Mülk Suresi-2 ) “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi – 56 ) Eğer ahiret hayatı olmasaydı bu dünyanın önemi kalmazdı. Dünyada bir süre yaşadıktan sonra yok olup gitmek anlamsız olurdu. Dinin de bir önemi kalmazdı. Zira iyilik ve ibadet yapanlar mükâfatını göremez, kötülük ve haksızlık yapanlar da cezasını çekemezdi. Çünkü bu dünya buna uygun değildir. Demek ki bu hayatın neticesi ve gayesi ebedi ahiret hayatıdır. Madem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını kötü kullanmayanlar baki cennette ebedi hayata mazhar olacaklardır. Öyle bir cennet ki, istediğimiz her şey orada vardır. Hayallerimizin gerçekleşeceği yerdir orası. İşte insan, Yüce Allah’ın hoşuna giden işleri (ibadetleri) yapar, kötülüklerden kaçınırsa cennette ebedi bir gençlik kazanacaktır. Konu ile ilgili Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Amel işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir! (Ankebut suresi-58) “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır... O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu, büyük başarıdır.” (Tevbe suresi-111) Yüce Rabbimizin bizden yapmamızı istediği şeyler iyi, güzel ve faydalı şeylerdir. Yasakladığı şeyler ise kötü, çirkin ve zararlı şeylerdir. Bunun için dinimizin kurallarına uyan insanlar hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlu olurlar. Daha cennete girmeden cennet lezzetlerini bu dünyada tadabilirler. Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız, farzlarla süsleyiniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz. Dinimize göre insan hem dünya için çalışmalı hem de ahiret için çalışmalıdır. Dünya – ahiret dengesini kurmalıdır. Bu konuda en güzel örnek Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’dir. Dünya işlerimizi yaparken ibadetlerimizi ihmal etmemeliyiz. Çünkü hayatı veren kim ise rızıkla o hayatı besleyen ve devam ettiren de O’dur. O’ndan başka olamaz. Yüce Rabbimizin bizden istediği şeyler öyle zor şeyler değildir. Zira helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Allah’ın farzları ise hafiftir, azdır. Allah’a kul olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki tarif edilmez. Vazife ise yalnız bir asker gibi Allah namına işlemeli, başlamalı. Allah hesabıyla vermeli ve almalı. İzni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükunet bulmalı. Kusur etse istiğfar etmeli : “Ya Rab! Kusurumuzu affet… Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar, bizi emanette emin kıl. Amin!” demeli ve O’na yalvarmalı.. Şeref COŞKUN Din Kült. Ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni [email protected]

17

karaelmasy›l16say›16

“Maden” konulu şiir yarışmasında il birincisi olan eser.

Bir garip sevda bu, Siyaha âşık bir şehir, Siyahın beyazlığına âşık insanlar El kara, ayak kara, yüz kara… Alın terinden ırmaklar. Kimisinin ağzında ıslanıyor gurbet türküleri Kimisininkinde sevda şiirleri; Kimisinin gözünde sönmüş acıları Kimisininkinde sabah özlemi Karaelmasımın soğuk kokusu ısıtıyor içlerini Kızıl, siyah ve beyaz… Gök gürültüsü gibi gelir, Ölümün perçinlenmiş ateşi. Ekmek kavgası bu, alın teri. Dualarla giderler; dualarla gelirler. Gökyüzüne kanatlanan bedenler Siyahtan beyaza bir şiir gibi. Ruhları şâd olsun. Kelime kelime ayrılık, Tutam tutam hüzün. Kızıl, siyah ve beyaz…

18

Sabaha doğdu hasretleri. Geceyi gördü gözleri. Aydınlıktı sözleri. Bir garip sevda bu: Kızıl, siyah ve beyaz… Karaelmasım Bir garip sevdam, Hüznüm, Sevincim, Şiirim… Hüzünler aşklar kadar kızıl Karaelmasım, geceler kadar siyah Alın terimiz, sütten ırmaklar kadar beyaz Kızıl, siyah ve beyaz Buğulanıyor gözler bir bir Sönmekte sokak lambaları Dinlenmekte şehir Bir garip sevda bu. Madencimin ellerinde yeşeren Kızıl, siyah ve beyaz. İsmail Akçaoğlu - 12 / C

karaelmasy›l16say›16

Gökyüzü bir annedir Zonguldak’ta Mavi ninniler söyler. Liman, onun hiç büyümeyen çocuğu Oyuncakları gemileridir, “Rastgele” oyunlar oynar. Ormanlar huzurlu bir sabahtır Yeşil günaydınlara uyanır. Madenler ise bir izdir Zonguldak’ta. Avuç içindeki. Sızlar, kanar bazı bazı. Siyah bir türkü tutturur, “Yüz karası değil, Kömür karası…”

R

enk renktir burada hayat. Günler, aylar, mevsimler her biri farklı bir kalp atışıdır, nefestir. Sokak sokaktır evlerden yükselen acı tatlı sohbetler. Cadde caddedir özlem duyulan aşklar, buram buramdır o tanıdık koku. Her kentin bir hikâyesi varsa, bir yaşam mücadelesidir bu Zonguldak’ta. Yorgun gözler, kazma tutmaktan hissizleşen eller, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi beklenen, bitmeyen, hiç bitmeyen geceler, sisli bir kent, tozlu bir hayat. Bazen bir parça ekmeği paylaşabilmektir kardeşçe, bazen bir yudum suyu. Bazen alınan bir habere kahkahalar atabilmektir, ağlayabilmektir gün doğumunu göremeyenlere. Ve bu yolda ellerinden tutup yürümeyi öğretmektir tüm geride kalanlara. Korkmadan taşımaktır o feneri elinde. Korkmadan takmaktır o bareti ve meydan okumaktır sonsuz karanlığa. Kapılar kapandıktan sonra sessizce dua etmektir, inerken derinlerine bu kentin. Böyledir büyümek tüm o duman gözlü çocuklar için. Ekmek parası, umut kapısı için hayata kazma sallamak. Böyledir yaşama kavgasında kendine yer bulmak, bir madenci olarak. Bazen bir defterin sayfalarında anlatır kendini. “Sirenleri duydum ve tüm o soğuk duvarlar arasında yankılanan çığlıkları. Koşarken o çıkış kapısına çaresizliği hissettim. Adımlarım savrulurken ıslak zeminde, kollarım sanki bir daha hiç sarılamayacakmışçasına sevdiklerime, sızladı, hissettim ıstırabı. Kulaklarımda uğultular, oradan oraya savrulurken bedenim o zaman anladım, yerin üstünde kurduğumuz hâkimiyet yerin altında sadece aciz bir beden. Göz gözü görmezken etrafta hâlâ sönmemiş bir ışık aradım ben delicesine. Hayır, hayır... Bir ışık arıyordum ben bulduğumsa sadece derin bir karanlık. Nasıl unutu-

lur? Fırtına öncesi sessizlik, sonra müthiş bir patlama, lanet bir feryat, bir duman, bir figân…” Bazen bir fısıltıdır, uzaklardan gelen belli belirsiz… “Beni duyuyorsun değil mi? Duyuyorsun biliyorum. Uyan, hadi n’ olur uyan… Hayır, hayır, sırası değil hayır! Haydi, yapma böyle kalk. Kalk ayağa, kandırdım sizi de! Evdekilere geç kalacağını söyleyeyim istersen? Ne derim onlara ben! Uyanmalısın anlıyor musun? Aç gözlerini, erken anlıyor musun çok erken! ” Bazen, sözcüklerin hürriyetini kaybettiği zamanlarda, gözyaşlarının esiri olmaktır… “Anne, babam neden gelmiyor?” Gerçekten biliyor muyuz, maden girişinde kaybolan insanların, geride bırakılanların hayata nasıl tutunduklarını? Nasıl düşe kalka yol aldıklarını? Bilmiyoruz, yaşamıyoruz çünkü. Aynı gökyüzünü paylaşmak bu şehirde, aynı acıları tatmak, aynı kayıpları vermek, aynı izleri taşımak, aynı yollara çıkmak bazen varmak bazense varamamak anlamına gelmiyor çünkü. Bilmiyoruz, hissetmiyoruz ne yazık ki. Kim duyabilir annenin o soruya verdiği cevabı? Gerçekten duyabilir miyiz? Duyamayız, yaşayamayız, anlayamayız hatta. Bunu ancak yüreklerinde o izleri taşıyanlar anlar. Bizler onlar gibi hissedemeyiz belki ama onlarla birlikte hissedebiliriz. Ellerinden tutup bir aile gibi tamamlayabiliriz onları. O küçük kıza cevap veremeyiz belki ama onun hayata vereceği yeni cevaplar olabiliriz. Maden, canlar alıyorsa eğer aramızdan hep birlikte yeni canlar olabiliriz. Hepimiz birer madenci çocuğuyuz, madenci torunuyuz. Hep beraber bir ışık, bir ocak olabiliriz! Ekin TOPATAN-11/B “maden” konulu öykü yarışmasında il ikincisi olan eser.

19

karaelmasy›l16say›16

ANKARA Gezimiz

20

karaelmasy›l16say›16

21

karaelmasy›l16say›16

mezunların kaleminden

Rayların arasında

Herhangi bir üniversite hatta hayat macerasını anlatmaya başlamadan önce, bu maceranın tohumlarını atan ve açıkçası en keyifli anları içinde barındıran lise defterinin kapağını açmadan olmaz. Benim maceram da tren yolunun ilerisinde bir yerde başladı işte: Zonguldak Anadolu Öğretmen Lisesinde… Doğma büyüme bir Zonguldaklı olarak çok az geçmiştim aslında tren garının karşısına. İlk adımım düştüğünde raylardan öteye, Anadolu Öğretmen Lisesine, farkında olmadan başlamıştı maceram aslında ve gözlerimi açmıştım üniversiteye, hayata… Her köşesinde bir anım, birkaç duvarında adım olacağından habersiz; mükemmel dostlar ve aynı dostane tavırlarla samimiyetlerini bize hissettiren öğretmenleriyle ilk sürprizini yapmıştı bana okulum. Biz herkesle yaşadık bu sıcaklığı; ettiğimiz kavgalarda, sonrasında barışmalarda, maçlarda, turnuvalarda ve hatta derslerde, sınavlarda, okul çıkışlarında; her bir dakikasında unutulmazlık barındıran ve hangi üniversitede ya da hangi şirkette olduğunu umursamadan hayatının her aşamasında varlığını hissettiren, kişiliğimizin iskeleti anıları ceplerimize doldurmuş şanslı nesillerdik biz. İşte böyle dolu dolu geçen dört senenin ve o meşhur üç saatin ardından, kurşunlarımız isabet etti hedefimize ve artık İstanbul Teknik Üniversitesi-Harita Mühendisliği bölümü öğrencisi ama hâlâ eski bir Öğretmen Liseli olarak başladım yeni hayatıma. Her geçişinde üstünden, içini kıpır kıpır ettiren Boğaz Köprüsü’yle, Boğaz’ın yalnız güzeli Kız Kulesi ve ardında yükselen gökdelenleri ile yeryüzüne, tarihe, ebediyete meydan okuyan İstanbul’un tadına baktım tabii ki önce. İçinde bin bir fırsatı barındıran ve her gün yeniden âşık olmak gibi insanın içini ılıtan bu şehrin caddelerinde dolaşmak, hiç sönmeyen ışıklarında aydınlanmak ve bu şehirde yaşama fırsatı ile beni buluşturan üniversitem; bu üniversiteyi kazanma sürecinde beni inşa eden lisemi hatırladıkça, bir tek benim bildiğim ve kimsenin fark etmediği küçük bir gülümseme düşer hâlâ yüzüme. Üniversite kimliğini sindirme, ilk heyecan ve her şeyde olduğu gibi bir parça alışmışlıktan sonra gerçek maceranın kapıları aralanır. Eskisi kadar çocuk, eskisi kadar sorumsuz ve vurdumduymaz olamadığınızı fark ettiğiniz anda; üniversite vermesi gereken eğitimi vermiştir aslında. Takvimler mezuniyeti gösterdiğinde ve artık en çok iş konuştuğunuzda arkadaşlar arası oturmalarda, unutmamanız gereken ve o zamana kadar öğrenebileceğiniz en önemli şey anılarınızın kıymetidir. Dolu dolu bir üniversite hayatı yaşadım. Gerçek dostlukların temellerini attım. Birçoğunu değerlendirdiğim fırsatlar yakaladım. İşte bütün bunlara baktığımda ve şu an olduğum yerde, üniversite son sınıfta, gördüğüm şey, hepsinin bir sebebi ve ilişkisi olduğuydu. Uzun lafın kısası, rayların ötesindeki okulda başlayan maceramın adı “hayat”tı ve lise hayatım bu maceranın heyecan dolu giriş sahnesiydi. Bizi biz yapan her şey anılarda gizlidir. Bu yazı sayesinde edindiğim fırsatla söylemek istediğim son sözlerim; değerli öğretmenlerime sonsuz teşekkür ederim ve Öğretmen Liseli kardeşlerime başarılar dilerim ama sınavlardan çok hayatta… Cansın BAŞ

22

fizikçiningüncesi

karaelmasy›l16say›16

5soruda

Ve tekrar birlikteyiz… Bu sayımızda merak edilen, sıkça sorularla karşılaştığım bir fenomeni konu edeceğim. 5 Soruda Güncel Stephan Kawking 1- Kimdir? Ne yapar? Yüzyılın en önemli karadelik teorisyenidir. Tarihin gördüğü en önemli fizikçilerden biridir. Aldığı bazı ödüller Newton ve Dirac gibi isimlere verilmişti. En önemli yanı popülerliğinin benzersiz olmasıdır. Çocuklar ve geniş halk kitlelerine teorik fiziği sevdirmiş ve milyonlarca insana evreni ve varlığı sorgulatmıştır. 2- Doğduğundan beri hasta mı? Kısaca söylemek gerekirse, 1942 yılı İngiltere doğumludur. 1963 e kadar normal bir insan gibiydi, hatta Cambridge Üniversitesinin kürek takımında yer alıyordu. Ama sinir sisteminin bir kısmını yiyip bitiren ALS hastalığının pençesine düşene kadar. En fazla 3 yıl yaşarsın denildikten sonra 50 yıl oldu. 1985 yılında zatürre geçirene kadar ayakta durabiliyordu ama sonrasında sesini de kaybederek sadece parmağının ucunu kımıldatabilir hale geldi. Artık günümüzde parmağı da hareketini kaybetmeye başladı. Buna rağmen 71 yaşında evrene meydan okuyor. “Büyük Tasarım” 2010 yılında çıkarttığı son kitabıdır. 3- O haliyle nasıl kitap yazıyor? Kendi durumunda olan bir genç için tasarlanmış özel bir sandalyeden. Hawking e hediye edilmiştir. Gözlerinin ve parmak ucunun hareketine duyarlı sandalye, bir bilgisayara bağlıdır ve seslendirme yapabilmektedir. Böylece Hawking dünya ile iletişim

soruda 5

1-Nedir? 1-Karadelikler yıldızların gelişiminin son aşamasıdır. Aslında ölümü sonrası kalandır. Güneşten daha büyük yıldızlar bir patlama geçirip çekirdeklerini koruyabilirler. Tıpkı bir kirazın çekirdeği gibi. Fakat çekirdek yeteri kadar sert olmadığı için en sert hale geçene kadar kendi üzerine çöker. Bu sırada nükleer tepkimeler bittiği için çökme bir türlü dengelenemez. Öyle bir çökme ki yıldızın atomları elektronlarına kadar ezilir! Bütün Zonguldak bir küp şekerin içine sığacak hale gelir! Sonucunda öyle garip bir şey çıkar ki çevresindeki her şeyi, ışığı bile yutan (bu yüzden karadır), fizik yasalarının bildiğimiz anlamda bittiği bir tekillik. Evet, belli bir sınırın ötesinden haber alınamayan simsiyah bir delik açılır uzaya. İçine ne düşse kaybolur. 2-Teleskopla görülebilir mi? 2- Karadelikler 1930’lardan beri teorik olarak bilinmesine rağmen ancak 1990’ların başında uzaya gönderilen Hubble uzay teleskobu sayesinde gözlenmiştir. Gözlenmesi siyah olduğu için imkânsız olmasına rağmen yanında bir yıldız arkadaşı varsa onun üzerindeki maddeyi emdiği için görülebilir. Ya da bir galaksinin önünden geçerken ışığı bir mercek gibi büker ve kendini ele verir. 3-Nerede bulunur? 3- Nerede olduğu belli olmaz tabii! Bulunanlar dışında, özelikle

kurabiliyor, kitap yazıp okulda ders anlatabiliyor ve internetten pizza sipariş edebiliyor. Hatta “Tek sıkıntım, sandalyem Amerikan aksanıyla seslendirme yapıyor.” demiştir. 4-Sosyal ve aile yaşamı var mı? Önce üniversite yıllarında tanıştığı Jane ile 1965-1995 te sonra hemşiresi Elaine ile 1995-2006 olmak üzere iki izdivaç yapmış olup üç çocuk babasıdır. Şu anda Stephen Hawking ‘e 10 hemşire bakıyor. Sabah 7.45’te yataktan kaldırılıyor, fizyoterapi görüyor. Saat 11.30’da Cambridge Üniversitesindeki işine gidiyor. Saat 19.00’da eve getiriliyor, yıkanıyor, gece yarısına doğru yatırılıyor. Sürekli hayatın içinde birisidir. Dans partilerine katılmayı çok seviyor ve sürekli gülümsüyor. 5- Neden bu kadar popüler?Çalışmalarından, sağlık durumundan ve fiziğin temel problemlerine geniş halk kitlelerinin katılımını sağladığından dolayı bu kadar popülerdir. Seveni de eleştireni de çoktur doğal olarak, hatta “Dabbet’ül Arz” olarak bile suçlanmıştır. Masraflarını karşılamak için yazdığı ve “birkaç bin satsa yeter” denilen kitabı, “zamanın kısa tarihi” 15 milyon satmıştır. Evrenin en derin gizemlerini araştıran bu zihin yolcusu milyonlarca insanı da serüvenine dâhil ederek 20.yy.a damgasını vurmuştur. (*Karadelik: Yıldızların bazılarının tükendikten sonraki halleridir. Fizik kanunları bildiğimizin dışına çıkar. Karadeliklerden ışık bile kaçamaz.)

galaksimizin merkezinde dev bir tane olduğu bulunmuştur. Dünyanın yakınlarında izine rastlanmamıştır. Meşhur Cern (İsviçre’deki parçacık hızlandırıcı) deneyinde oluşup bütün dünyayı yutacağı da doğru değildir. Çünkü bu tip karadelikler çok hızlı buharlaşırlar. 4-Önemi nedir? Ne işe yarar? 4- Hawking gibi bazı fizikçiler karadeliklerin bir boyut kapısı olabileceğini uzayın uzak köşelerinde bir beyaz delikte son bulduğunu iddia ediyorlar. Bu bize evrende kestirme yollar yaratıyor. Çok hızlı bir şekilde bu evrenin diğer köşelerine bir uzay yolculuğu yapabiliriz anlamına geliyor. Ayrıca fizik yasalarının değişerek işlemesi bize evrenin başlangıcı, zaman ve uzayın doğası hakkında bilgi sağlıyor. 5- Güneşimiz de bir karadelik olacak mı? 5-Kıyamete (!) 4 milyar yıl kaldığını düşünürsek, (çünkü arada başka bir olay olmazsa güneşimizin yaklaşık ömrüdür) güneşimiz de emsalleri gibi dünyayı yutacak şekilde büyümeye başlayıp patlayacak. Fazla kütlesini uzaya dağıtacak. O gün kaçıp başka bir gezegende olanları izleyebilirsek eğer sonunda sönükleşen bir çekirdek ve biten bir güneş göreceğiz. Ama güneşimiz orta büyüklükte bir yıldız olduğu için karadelik olamaz.

23

karaelmasy›l16say›16

Diyarbakır’daydık

24

karaelmasy›l16say›16

Resim Öğretmenliği Çalıştığı eğitim kurum ya da kuruluşunda; öğrencilere ya da yetişkinlere, resim\resim-iş ile ilgili konularda eğitim veren kişidir. GÖREVLER Resim\Resim-İş ile ilgili hangi bilgi, beceri, tutum ve davranışların, hangi yaş düzeylerindeki öğrenci gruplarına, hangi yöntemlerle kazandırılacağı, MEB tarafından onaylayan öğretim programları ve ilgili mevzuatta belirtilmiştir. Resim\Resim-iş öğretmeni, bu program çerçevesinde: -Eğitim vereceği grubun düzeyine uygun çalışma planı yapar, -Sorumlu olduğu atölye, laboratuvar, işlik vb. yerleri sürekli olarak eğitime hazır durumda bulundurur.(Gerektiğinde kullanılan alet ve makinelerin bakımlarını ve basit onarımlarını yapar.) -Kendisine ayrılan ders saatlerinde çalışma planını uygulayarak öğrencilere alanı ile ilgili bilgi ve beceri kazandırır, -Öğrencilerin başarılarını değerlendirir, -Eğitici kol çalışmalarında görev alarak öğrencilerin yeteneklerini geliştirici etkinlikler düzenler, -Öğrencilerin gelişimlerini izler, sorunlarının çözümüne yardımcı olur -Alanı ile ilgili gelişmeleri izler, bunların öğretim programlarına yansıtılması için ilgililere önerilerde bulunur, -Nöbetçi olduğu günlerde, okulun düzen ve disiplinini sağlamak üzere görev yapar, -Sınıf öğretmeni olarak, öğrencilerin alan ve ders seçmelerine yardımcı olur, yönetimle ilişkilerini sağlamaya çalışır. KULLANILAN EĞİTİM MATERYALLERİ -Yıllık müfredat programı, günlük çalışma planları, not defteri, yoklama defteri, -Ders kitapları, yardımcı kitaplar -Çalışma masası, resim sehpası, çeşitli boyalar, mürekkep, fırça, tuval, palet, tutkal, renkli kâğıtlar, cetvel, maket bıçağı, oyma bıçakları, çeşitli el aletleri vb. MESLEĞİN GETİRDİĞİ ÖZELLİKLER Resim\Resim-iş öğretmeni olmak isteyenlerin: • Üst düzeyde genel yeteneğe, • Renkleri ayırt edebilme gücüne, • El ve parmak becerisine, göz-el koordinasyonuna, • Şekilleri ve renkleri ayırt edebilme ve uzay ilişkilerini görebilme yeteneğine sahip, • Düşüncelerini başkalarına açık bir biçimde aktarabilen, • İyi bir öğrenme ortamı sağlayabilen, dikkatli, işine özen gösteren, • İnsanlarla iyi iletişim kurabilen, sevecen, hoşgörülü, sabırlı, • Öğrencilerin duygu ve düşüncelerini anlayabilen, • Kendini geliştirmeye istekli, coşkulu, girişimci, yaratıcı kimseler olmaları gerekir. ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI Resim\Resim-iş öğretmeni, sınıfta veya resim atölyesinde görevini genellikle ayakta yürütür. Çalışma ortamı biraz gürültülü ve tozludur. ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda ve özel okullarda Grafik, Resim, İş Eğitimi (İş ve teknik) branşlarında görev yapa-

bilirler. Sanatçı adayı yetiştiren Güzel Sanatlar Fakültesi Resim, Heykel, Seramik, İç Mimari ve Endüstriyel Tasarım bölümü öğrencileri de öğretmenlik formasyonu alarak bu alanda öğretmenlik yapabilirler. Ayrıca öğretmenlik dışında grafikerlik ve sanat danışmanlığı da yapabilirler. MESLEK EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ YERLER Mesleğin Eğitimi; Üniversitelere bağlı Resim-İş Öğretmenliği Bölümleri ve Eğitim fakültelerinin daha önceki yıllarda mezun veren Resim Öğretmenliği Bölümlerinde verilmektedir. MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI Bu bölüme girebilmek için YGS’ye girmek ve özel yetenek sınavını kazanmak gerekmektedir. Ayrıca resim bölümü mezunları orta öğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans programını veya milli eğitim bakanlığı yüksek öğretim kurulu (YÖK) işbirliği ile açılan / açılacak pedagojik formasyon programını başarıyla tamamlayanlarda resim- resim iş öğretmeni olabilirler. EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ Mesleğin eğitim süresi dört yıldır. Eğitim süresince Antik Çağ’dan günümüze, sanatın, tüm estetik kurumlarının genel çizgileriyle tanıtılması ve kurumlar arası ilişki ve çelişkilerin tartışılması, temel sanat eğitimi uygulamalarında plastik elemanlarının (renk, çizgi, leke, doku, kompozisyon, denge, hareket, ritim, form, hacim, ışık vb.) ve sanat kuramlarının tanıtılması, özgün baskı yöntemleriyle yeni anlatım ve tasarım olanaklarını geliştirerek, bu konularda bilgi ve beceri kazanırlar. Öğrenciler eğitimleri sırasında okullarda uygulama yapmaktadırlar. BURS, ÜCRET VE KAZANÇ DURUMU Öğrenciler Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun imkânlarından veya çeşitli kuruluşların burslarından yararlanabilirler. Eğitim sonrasında, meslek dersi öğretmeni olarak görev alanlar 9. derecenin 1. kademesinden göreve başlarlar. Ayrıca her yıl tüm öğretmenlere öğretim yılı başında eğitim öğretim tazminatı adı altında bir ödeme yapılmaktadır. MESLEKTE İLERLEME Üniversitelerde lisansüstü eğitimden sonra araştırma görevlisi, doçent ve profesör unvanını alabilirler. Meslek elemanları MEB’ce yapılan müfettişlik sınavlarında başarılı oldukları takdirde alanlarında müfettişlik yapabilirler. BENZER MESLEKLER Ressamlık, grafikerlik, heykeltıraşlık, karikatürist Hazırlayan Hülya Şentürk Resim Öğretmeni

25

karaelmasy›l16say›16

Derya Köroğl

u

a Şentürk

Hüly

Bilge Necla Sarıoğlu

Deniz Aktunç

Sümeyye Uludağ

Utku Yıld

ırım

26

karaelmasy›l16say›16

12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif’i Anma

27

karaelmasy›l16say›16

Bir Devrin Unutulmazlarından 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü Ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü kapsamında il genelinde hazırlanan “Mehmet Akif Ersoy” konulu şiir yarışmasında birincilik

Nice savaşlar gördü o, Nice canlar kayıp gitti gözünün önünden apansız… Binlerce rekât kıldı belki cenaze namazlarında Ve hep direnişe çağırdı halkı vaazlarında. Çünkü yılmak yoktu; Yorulmak, dinlenmek, pes etmek yoktu kitabında! Paraya verdiği değer azdı. Paraya değer verdiği mi vardı?! Kazırken bağımsızlık sembolünü duvara kör bıçakla, Gözü görüyor muydu sanırsın istiklalden başka? Donardı ayazında Ankara’nın, tüyleri dikilirdi ammâ Ne “üşüdüm” dedi bir kez ne de palto için yalvardı. Ondan medet umarken beş küçük çocuğu, Yırtık ceplerinde yoktu bile beş kuruşu. Olamazdı; Çünkü o hak etmediğini alamazdı. Kazandığını da dağıtırdı fakire, evsize. Lokmasını feda ederdi evindekilere. Sorarım, bunca şeye rağmen kapıldı mı hiç ye’se? Kaybedip imanını Tıkadı mı kulağını Hakk’ın seslerine? Bilakis, ulusu çağırmaya devam etti. Kâh Fatih kâh Süleymaniye kürsüsündeydi. Cephenin gerisinde savaştı o, ıssız gölgeler içinde. Hatıralarına sarıldı en kötü günlerinde. Dur durak bilmeden yazdı. Gülden bülbüle, Mezardan meyhaneye, Dünyadan ahrete…

28

Düşündükçe, hissettikçe, işittikçe yazdı. En çok da vatan uğruna, hürriyet uğruna… Kanla sulanan toprağından güç aldı. Yitip giden hayatlardan, Matemli analardan, Göğe açılan avuçlardan, Zehir saçan barut kokusundan kurtulmak için yazdı. Bastığı her zeminde, Verdiği her nefeste Hakkı ve hakikati haykırarak Umudu taşıdı yüreklere pare pare. Mühürlü dudakların korosu oldu tek başına. Sahip çıktı yurdunun tek bir taşına. Aşka getirdi Mehmetçiği tekbir başına. Ve asla rastlanmadı bir damla gözyaşına. Peki ya kimdi bu Mehmet Akif Ki nice mesleği olmuş muhtelif? Müspet ilim okuyup tedavi ederken hayvanları Akaitle donandı ve hatmetti Kur’an’ı Yeri gelince temsil etti milleti, Yeri geldi tebeşir tuttu elleri. Mehmet o: Halkımın mürekkebi kanlı kalemi! Akif o:Allah yoluna ibadetten alıkoymayan kendini! Mehmet Akif Ersoy o: Askerimin sesi. Bağımsızlığımın simgesi. Vatanımın ölümsüz şairi! Samet Umut YAKASIZ-11/TM

karaelmasy›l16say›16

İstiklal Kalemi 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü kapsamında yapılan şiir yarışmasında il üçüncüsü olan eser.

Şiirler, şiirler, şiirler… Gök kubbenin altında Vatan denizinde ıslanan şiirler. Fikrin mücevheratından gelen, Hüznün kalemiyle yazılan şiirler ki Semana dağılan kuşlar gibi hür. Gönül çeşmesinde filizlenir Mısra Mısra Cenneti buldurur insana Dize Dize Mehtap soğuktan kırılırken Islanır neferin dudaklarında köpük köpük İkbal ve şerafet ışığı Buluşur cennetinde Can u Canan aşkı Sahrada bir derviş misali Suyu hapsetti ruhuna, inancına Vatan kelimesini dilinden düşürmeden Sormadan geride neyini kaldığını Hapsetti ruhuna vatan diye diye

Giderken secdeye başı Ağlamazdı gönlündeki naaşı Güldü şiiri, bülbüldü şairliği Vatandır nefsin solmayan aşkı Erse de küre-i arzda en yüce tahta Köleliği yaşar en kıymetli taşta Hakikat bir şairlik var başta Şiirler var gönlündeki her yaşta Dökülür sakalları mısra mısra Marifet var fikrindeki aşkta Açacaksa açar güller mısralarında Kader de bin dikene su vermek olsa da Titretir yürekleri sağanak sağanak Gök kubbenin altında şiirleriyle Bir menkıbeye bak ki dünyayı yaşamak Cemiyet-i beşeri de yüzen şiirleriyle…

İsmail AKÇAOĞLU-12 / C

29

karaelmasy›l16say›16

Sensizliğin Gözyaşları Yine sana hasretle kanıyor kalemim Tercüman oluyor bana, anlatamıyor dilim Varmıyor seni ve özlemi aynı cümlede tutmaya Kalemim anlatamıyor beni, hamuş kalemim Andı seni yine amansız aklım Yankılandı her köşede sözlerin Lal oldum, tutuldu dilim Kalemim anlatamıyor beni, hamuş kalemim Isıtan olmadığından üşüdü ellerim Tepemdeki güneş ısıtmadı zira sensizim Seni özledim, diyemedim Kalemim anlatamıyor beni, hamuş kalemim Pişmanlığı anlatmaya yetmedi sözlerim Aynada gördüğüme pişmanın, özledim diyemedim Yine sana hasretle kanıyor kalemim Kalemim kahrediyor beni, hamuş kalemim Nur Ceren KABAKCI-10/B

30

karaelmasy›l16say›16

Hüzün Yağmurları Duyar mı ki seni gecenin karanlığı Anlar mı acizliğini yağan kar dışarıdaki Dinler mi özlemini gökteki yıldızlar Ortak olur mu derdine masandaki soğuk çay Geceyi bölen saatin tik takları Alır mı zamanı geri Çatlar duvardan sızan su gibi aşk Sızar mı kalbinden içeri Nereye kadar anlatır seni bu Kimsenin duymadığı çığlıkların Çare var mıdır karasızlığına Tutarken bir elinde gökleri Nedir bu yeryüzü hasreti Bilmediğin sularda yelken açmaktasın ey gönlüm! Ya bu rüzgâr kabul etmezse seni Fazla kalabalıklaştı etrafın Anlamayacaklar seni, kaybolmadan Dönebilecek misin geri? Yine bölünür hayallerin gecenin ortasında Açma artık kapını hayallere Olmayacak mı zannediyorsun Hepsi birer şehr-i virane Nur Ceren KABAKCI-10/B

31

karaelmasy›l16say›16

Çanakkale Geçilmez Kapkaranlıktı gökyüzü… Zırhlarla, gemilerle sarmıştı boğazı düşman, Savaşıyordu asker; son mermisine, son gücüne kadar. Yoktu pes etmek, yoktu geri dönüş Can verilecekti gerekirse fakat geçmeyecekti düşman boğazdan!

Canım Annem Miniciktim anneciğim. O sıcacık ellerini hissettiğimde yeni doğmuştum daha. Korkuyordum, ağlıyordum. Çünkü dünya kocaman gelmişti bana. Hep yalnız kalacağımı düşünmüştüm. Oysaki senin kokun, sesin ve sıcaklığın güven verdi bana. Hep seninle uyumak, seninle uyanmak istiyordum. Senden ayrıldığımda kaybolacağım gibi geliyordu. Başımı okşadığında, benimle konuştuğunda o kadar çok mutlu oluyordum ki bir an önce seninle konuşmak, sana koşmak istiyordum. Zaman çabucak geçti anne. O küçük kızın yürümeye, konuşmaya başladı. İlk “anne” heceleri çıktı ağzımdan, ilk sana doğru yürüdüm. Senin mutlu olman beni de çok mutlu etti ve yapamayacağımı düşündüm şeyler için güç buldum kendimde. Kendi yemeğimi kendim yemeye başladım mesela. Sen de gülerek, gözünde yaşlarla ve sabırlı sabırlı benim büyüyüşümü izledin. Beni tüm kötülüklerden korumaya çalışıyordun. O kadar hızlı geçiyordu ki zaman okula başlama zamanım gelmişti. İlk haftalar hep benimle okula gelmiş, derslere girmiştin. Okuma yazma öğrenmem için gece gündüz demeden benimle çalışmıştın. Aynı zamanda öğüt veriyor, beni hayata hazırlıyordun. O küçük kızın herkesten önce okuma yazmayı öğrenmişti hatta öğretmeniyle arkadaşlarına ders anlatıyordu.

Sadece silah sesleri duyuluyordu her yanda, Bir sonun başlangıcı oluyordu atılan her mermi. Saniyeler geçtikçe, ilerliyordu düşman… Devam ediyordu asker savaşmaya, kalbindeki imanla. Azalıyordu umut… Bir bir şehit oluyordu Mehmetçikler. Seyit Onbaşı yüklenmiş besmeleyle 276 kiloluk mermiyi Koşuyordu bataryasına kan ter içinde, Koyuyor mermiyi topa ve yanıyor Anafartalar… Kırmızıya dönüyor deniz… Zırhlar, gemiler gömülüyor Boğaz’a tek tek. Düşmanlar haykırıyor bu sefer şaşkınlık içinde, Ama ne yaparlarsa yapsınlar nafile Her birinin mezarı oluyor Çanakkale.

İkinci sınıfta ilk şiirimi yazıp dereceye girdiğimde ve sana şiirler yazdığımda ağlamıştın, ah sulu göz annem benim! Böyle geçti günler. Lise için sınavlara girmeden hep bana destek olup beni teselli etmiştin. En kötü günlerimde yanımda hep sen oldun, bana öğüt verdin. Huzuru, sevgiyi en çok o sıcacık kollarında hissediyordum. Benim için elinden gelen her şeyi yapıyordun. Ben de güvenini boşa çıkarmaktan, seni üzmekten çok korkuyordum.

Türk’üz biz…

Artık lisedeyim ve koca kızınım ben senin. Tabii çocuklar annelerinin gözünde hep küçükmüş ama olsun. Zaman hızlıca akıp gidecek her zaman olduğu gibi… Yine de en kötü günlerimde senin sıcaklığını hissedeceğim o minicik yüreğimde. İlk günkü sıcaklığın hep koruyacak yerini. Anneler zaman ilerledikçe çocuklarını kaybetmekten, yerlerini başkalarının almasından korkarlar ya hiçbir zaman öyle olmayacak. Başkaları da olacak tabii ki hayatımda ama senin yerin her zaman apayrı olacak.

Çanakkale geçilmez!

Hep korurdun beni, kıskanırdın sana kızdığımdaysa anne olunca anlayacaksın derdin ya annem, ben seni şimdi de çok iyi anlıyorum. Seni üzdüğümde kendimi senin yerine koyup üzülüyorum. Sen beni hiç merak etme. Ben ayakları yere sağlam basan, ne yaptığını bilen ve o hep gurur duyduğun kızın olarak kalacağım. Sen hiç üzülme. Beni hayata hazırladığın, hep yanımda olduğun için çok teşekkür ederim biriciğim. Seni çok seviyorum. Rumeysa ÇİLOĞLU - 9 / B

32

Çaresizdi millet…

İmanla ve vatan sevgisiyle dolu kalbimiz. Şehit de olsak gazi de olsak vatan uğruna, fark etmez. Bu ülke bu topraklar bizim, siz de anlayın artık,

Rumeysa ÇİLOĞLU-9/B

18

Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Programı

karaelmasy›l16say›16

33

karaelmasy›l16say›16

Toplumhizmetindeyiz

Kardeş okul ziyareti

Çaycuma Hacılar İlkokul Kardeş Okul Ziyareti

Huzurevi Ziyaretimiz

34

karaelmasy›l16say›16

Rehabilitasyon merkezindeydik

Uygulamaları İzleme Etkinlikleri Okulumuzda 11.sınıflarda öğrenim gören öğrencilerimizin, öğretmenlik mesleğine yönlendirilmelerine yönelik çalışmalara katkıda bulunmak, öğretmenlik mesleğine ilişkin kazandıkları bilgi, beceri, tutum ve davranışları pekiştirmek üzere uygulamaları izleme etkinlikleri Karaelmas Ortaokulu ve Mimar Sinan Ortaokulunda iki haftayı kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.Etkinlikler öğrencilerimizin öğretmenlik mesleğine yönlendirilmelerine önemli ölçüde katkı sağlamıştır.

35

AB

karaelmasy›l16say›16

36

Projesi Kapsamında Okulumuzda Kulüp Çalışmaları

karaelmasy›l16say›16

MESLEK

Tanıtım Günlerimiz

Tıp Fakültesi Diş z ı m ı r a l m ı t ı n a T Hekimliği Ziyaretlerimiz Üniversite

37

karaelmasy›l16say›16

ın ın r a ll u k O n e tm e r ğ Ö 16 Mart 2013 ı m a r g o r P a m a tl u K ı ıl Y . 5 Kuruluşunun 16 38

karaelmasy›l16say›16

sporkösesi

Kız Masa Tenisi Takımımız Zonguldak Şampiyonu oldu

Erkek Masa Tenisi Takımımız Zonguldak Şampiyonu oldu

Kız Futsal Takımımız Zonguldak İkincisi oldu.

Futbol Takımımız

Basketbol Takımımız

Kız Badminton Takımımız

Kız-Erkek Masa Tenisi Takımımız Çorum’da

Voleybol Takımımız

39

karaelmasy›l16say›16

sporkösesi

Kız Masa Tenisi Takımımız Ödül Töreninde

Erkek Masa Tenisi Takımımız Ödül Töreninde

Kız Futsal Takımımız Ödül Töreninde

Öğretmen Okullarının 165. Kuruluş Yıldönümü Okullar Arası Streetball Turnuvası

Öğretmen Okullarının 165. Kuruluş Yıldönümü Okullar Arası Streetball Turnuvası Ödül Töreni

Satranç Müsabakaları

40

Öğretmen Okullarının 165. Kuruluş Yıldönümü Okullar Arası Voleybol Turnuvası Ödül Töreni

165. Yıl Streetball Şenliği

165. Yıl Voleybol Şenliği

karaelmasy›l16say›16

2012 Yılı Mezuniyet Törenimiz

41

karaelmasy›l16say›16

ESRA CANDAGÜL ALAN YASEMİN ESER BURAK YARBAŞI MERT KURTCAN KÜBRA EMANET ZEYNEP SAV BÜŞRA ZENGİN BARIŞ ARMUT ECE SELİN BACIOĞLU GÖKBERK KARAOĞLU FATMA SEZGİN AYCEM KIRBIYIK ASLI KÜÇÜK ELİF AYDIN EMRE AYDIN UYGAR KASAPOĞLU EMRE GÜLTEN BURAK SEYHAN BÜŞRA GEDİKLİ MERVE KIRNAPÇI BÜŞRA AYGÜN İLVE BERİL BALTA MUHAMMET TALHA DEMİRCİ CEREN BAHADIR ECEM ÖZDOĞAN NECATİ USLU ADEM LÜTFULLAH ÇETİN AYTEKİN MUTLU KARA MEHMET YİĞİT SUNAR KAAN ODABAŞ CANER KIRMIZI ESRA KELOĞLU BERKER ÖZTEKİN GÜLÇİN KARAOĞLU ZEYNEP KURTTEKİN GÜLNUR KURNALI ZÜLFİKAR SÜNGER DENİZ PELİN SANDAL SEDA ŞİMŞEK TUGAY ÖREN 2010-2011 DÖNEMİ (8 KİŞİ) MÜGE YAVUZ GÖZDE ÇETİN ABDULLAH ÖZSARAÇ ÖZGE ŞAMLI OĞUZHAN YILMAZ ARZUM ONAN BÜŞRA AYDIN BENSU ABALI

42

ERCİYES ÜNİ TIP FAKÜLTESİ BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİ TIP KAKÜLTESİ BÜLENT ECEVİT ÜNİ TIP FAKÜLTESİ İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ KARADENİZ TEKNİK ÜNİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 19 MAYIS ÜNİ HUKUK FAKÜLTESİ BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ ODTÜ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ ODTÜ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ TOBB ÜNİ MALZEME BİLİMİ VE NANOTEKNOLOJİ MÜH. KARABÜK ÜNİVERSİTESİ FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ MATEMATİK ÖĞRETMENLİĞİ ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ DOKUZ EYLÜL ÜNİ FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON MARMARA ÜNİ SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER İSTANBUL BİLGİ ÜNİ MATEMATİK(İNGİLİZCE)TAM BURSLU FATİH ÜNİVERSİTESİ MATEMATİK(%50 BURSLU) İSTANBUL AREL ÜNİ ULUSLARARASI LOJ. VE TAŞ.(TAM BURSLU) 19 MAYIS ÜNİ ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ MARMARA ÜNİ İLKÖĞRETİM MATEMATİK ÖĞRETMENLİĞİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ(İ.Ö) YILDIRIM BEYAZID ÜNİ BİLGİSAYAR MÜH(İNGİLİZCE) YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ(İ.Ö) ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ (İ.Ö) BOĞAZİÇİ ÜNİ BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNO. ÖĞRETMENLİĞİ DOKUZ EYLÜL ÜNİ MATEMATİK ÖĞRETMENLİĞİ DOKUZ EYLÜL ÜNİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ (İ.Ö) DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REH. VE PSİ. DANIŞMANLIK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON ADNAN MENDERES ÜNİ MAKİNE MÜH(İNGİLİZCE) BÜLENT ECEVİT ÜNİ ZİHİN ENGELLİLER ÖĞRETMENLİĞİ BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ MATEMATİK (TAM BURSLU) YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ DOĞUŞ ÜNİ MİMARLIK (TAM BURSLU) KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ ELEKTRONİK VE HABERLEŞME MÜH. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ UÇAK GÖVDE –MOTOR (İ.Ö) İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR MÜH(TAM BURSLU) ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİHİN ENGELLİLER ÖĞRETMENLİĞİ 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ REHBERLİK VE PSİ. DANIŞMANLIK İSTANBUL ÜNİ FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON

karaelmasy›l16say›16

Gurur Tablomuz •

10 B sınıfından Melis İnal isimli öğrencimiz “KL-YES” sınavına katılmış, bütün aşamaları geçmiş ve YES asil aday bursunu almaya hak kazanmıştır. Melis Amerika’da bir yıl burslu olarak öğrenim görecektir. Okul ve ilimizin gururu Melis’i kutluyor, başarılar diliyoruz.



Kız – Erkek Masa Tenisi takımlarımız Zonguldak 1. olarak ilimizi Çorum’da yapılan grup müsabakalarında temsil etmiştir. (Melisa Kudu, Livanur Çebi, Nurbanu Çebi, Aleyna Gençdoğan, Tuğra Tağrıkulu, Mazhar Kaan Özdemir, Enes Öztürk)



Kız Futsal Takımımız Zonguldak 2. si olarak ilimizi Düzce’de temsil etmiştir. (Kübra Öncü, Kezban Zerkol, Asiye Hatır, Nur Ceren Kabakçı, Gülengül Zeren, Asena Şeyma Karartı, Özge Oruç, Beyza Kobalas, İrem Nur Bozacıoğlu, Tuğba Aloğlu)



Samet Umut Yakasız – 11/TM- “Hayatıma Anlam Katan O Kutsal İnsan” – “ Öğretmen” konulu şiir yarışmasında il 1.si



Ekin Topatan – 11/B – “Coşkun Bir Nehir” – “Cumhuriyet” konulu kompozisyon yarışmasında il 1.si



İsmail Akçaoğlu – 12/C- “Siyah” – “Maden” konulu şiir yarışmasında il 1.si



Samet Umut Yakasız – 11/TM- “Bir Devrin Unutulmazlarından” - 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü şiir yarışmasında il 1.si



Sena Nur Kefeli – 9/B – “Cumhuriyet” konulu resim yarışmasında il 2.si



Ekin Topatan – 11/B – “Duman Gözlü Çocuklar” – “Maden” konulu öykü yarışmasında il 2.si



Serhan Kaba – Satranç Okullar Arası Merkez İlçe Üçüncülüğü



Ebru Katar – 10/C - “Cumhuriyet” konulu resim yarışmasında il 3.sü



Aleyna Ersöz – 9/A – “İnsanlığın Kurtarıcıları”- “Öğretmen” konulu şiir yarışmasında il 3.sü



İsmail Akçaoğlu – 12/C- “İstiklal Kalemi” - 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü şiir yarışmasında il 3.sü

43

karaelmasy›l16say›16

Bir Zamanlar Zonguldak

44

karaelmasy›l16say›16

45

karaelmasy›l16say›16

Tel: 0372 251 66 44 Fax:0372 253 44 45 Email:[email protected]

Adres:Mithatpaşa Mah.Uzun Mehmet Cad. Aksu Yazıcı İş Merkezi No:55 Kat:5 Zonguldak/Merkez

46

karaelmasy›l16say›16

YILDIRIM METİN PETROL

GIDA İNŞ. SAN. TİC. A.Ş. Ekmek Fabrikası

Kozlu Sahil Yolu / ZONGULDAK Tel: (0372) 257 44 14 - Fax: 257 20 20

Tel: 251 34 26

ABAYLAR Aygaz Tüp Bayii ZONGULDAK

PAPİLA UNLU MAMÜLLERİ TİC. ve SAN. LTD. ŞTİ.

Terakki Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No: 12/A Tel : (0372) 253 57 48 - 251 17 29 ZONGULDAK

47

karaelmasy›l16say›16

D Demir madencilik Demir Madencilik Pet. Ur. Ins. Liman Gemi-Yat Yapim Tur. Nak. San. ve Tic. A.S Yayla Mah. Fener Cad. No:23 ZONGULDAK Tel: +90 372 251 28 26 Fax: +90 372 251 29 19

48

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.