Grip aşısı. geç kalmadınız. olmak için LEKELERİ MORALİNİZİ. İştahıma. Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olmak. Cilt neden önemli bir organdır?

December 6, 2016 | Author: Esen Toprak | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download Grip aşısı. geç kalmadınız. olmak için LEKELERİ MORALİNİZİ. İştahıma. Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olm...

Description

Popüler Sağlık Dergisi

Cilt neden önemlİ bİr organdır?

Aralık-Ocak 2014•Sayı: 1

Dİyabete karşı bİlİnçlenİyoruz

İştahıma ne oldu?

KIŞ AYLARINDA

NELER YİYECEĞİZ?

CİLT LEKELERİ MORALİNİZİ BOZMASIN

Bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şey Bİtkİ çayı nereden alınır?

Etkİn eczacılık yaklaşımı ödüllerle desteklenİyor

Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olmak

G

sı ı ş a r i p in

iç k a olm

a k ç e g

z ı n ı d lma syf.

14

Başlarken

Birlikte yeni bir maceraya... “Yeni bir dergi çıkarırken yaşadığımız telaş, yeni bir aşka düşen kişinin telaşı gibidir.” Ecz. Mavi Nursel Gönenç twitter.com/mavinursel

Etkin Eczacılık Derneği olarak, yeni bir dergi, ETKİN SAĞLIK ile karşınızdayız. Sizlerle eczanelerimizden olabilecek en iyi şekilde iletişim kurmaya çalışıyoruz ve kurduğumuz o sıcak ilişkinin olumlu sonuçlarını görüyoruz. Bundan böyle iki ayda bir yayımlamayı planladığımız dergimiz ETKİN SAĞLIK ile uzun soluklu bir aşk ilişkisine giriyoruz. Aşk ve uzunluk kavramları birbirine zıt görünebilir. Ancak, hepimiz biliyoruz ki, bir aşkı en çok birlikte üretim yapmak ölümsüz kılar.

lık, farmakoloji, galenik, kozmetik, toksikoloji ve daha birçok konuda yoğun bir eğitim aldık. Her şey değişir ancak tıp, teknoloji, bilim sürekli değişen ve gelişen alanların başında gelir. Bu değişim ve gelişimin gerisinde kalmamak için sürekli eğitim programlarına katılmakla kalmıyor aynı zamanda düzenliyoruz. Bu eğitimlerde aldığımız taze ve güzel bilgileri hiç vakit kaybetmeden sizlerle, hasta ve tüketicilerle, çok hızlı bir şekilde paylaşabiliyor olmamız bizi mutlu ediyor.

Eğitimimiz hiç bitmiyor

Paylaşarak mutlu oluyoruz

Biz eczacıların kimi, anne babasının hayalini gerçekleştirdi; kimi mahallenin eczacısına özendi; hatırı sayılır bir oran da kendi isteğiyle seçti bu mesleği ve üniversiteye gitti. Beş yıl boyunca bitki, ilaç ve kimyası, hasta-

Dergi çıkarmamızın en temel sebeplerinden biri de, ilgilendiğimiz bu konularda en son yenilikleri sizlerle paylaşmak ve bilgilerimizi tazelemektir. Daha sağlıklı olmanın yollarını aramaktır ki sağlık mutluluğun olmazsa olmazlarından biridir. Kış mevsimine girmiş bulunuyoruz, kışın en büyük aktörü grip vizyona girmek üzere. Grip aşısı üzerinde büyük tartışmalar olmasına rağmen aşılanma oranında özellikle kronik hastalıklara sahip kişilerde büyük bir yükseliş gözlenmekte. Bizleri ve çocuklarımızı gelecekte bekleyen en büyük tehlike hiç kuşkusuz çevre kirliliği. Peki bu kadar yaygın bir kurum olarak eczanelerimizde neler yapabiliriz? Sonraki sayılarımızda sizlerden gelecek örneklerle ve önerilerle zenginleştireceğimiz ‘karbon ayak izimi nasıl küçültebilirim’ konusu üzerinden çevre konusuna yer vereceğiz. Bunun yanında, “Çocuklarımız olmadan olmaz!” diyoruz. Çocuklarımız hayatlarımızı adadığımız prensler ve prensesler; onları gelecek sayıdan itibaren “Etkin Çocuk” başlıklı sayfalarımızda buluşturmak için sabırsızlanıyoruz.

Bitkiler ve eczacı Kışın soğuk gün ve akşamlarını hem keyifli hem faydalı sıcacık bitki çaylarıyla daha rahat geçirmenin yollarını ve hangi bitkileri tercih etmeniz gerektiğini kronik hastalığınızı ve kullandığınız ilaçları söylemeyi unutmadan uzun yıllar bitki eğitimi alan eczacınıza danışabilirsiniz.

Cilt bakım okulu Bedenimizin en büyük organı deridir. Onu ne kadar tanıyoruz? Bu sayıdan itibaren cilt bakım okulu yer alacak dergimizde, merak ettiğiniz her şey sürprizleriyle birlikte bizimle olacak.

İMTİYAZ SAHİBİ Etkin Eczacılık Derneği İktisadi İşletmesi adına Ecz. Z. Almıla Öztosun SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ecz. Nursel Gönenç [email protected] BİLİMSEL DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Günay Aydın Prof. Dr. Selim Badur Prof. Dr. Gül Baktır Prof. Dr. Sönmez Uydeş Doğan Prof. Dr. Serdar Erdine Prof. Dr. Güven Külekçi Prof. Dr. Ali Hikmet Meriçli Prof. Dr. İlhan Satman Prof. Dr. Gülaçtı Topçu Yard. Doç. İlkay Alp Uzm. Dr. Gökhan Okan Ecz. Şensu Bal Ecz. Hümeyra Cömerter Ecz. Asuman Çakıroğlu Ecz. Aysun Karadeniz Ecz. Ayşegül Yıldız YAZI İŞLERİ Vildan Çınar [email protected] Ozan Ezgi Berberoğlu [email protected] F. Candil Erdoğan [email protected] Metin Uyar [email protected] GÖRSEL YÖNETMEN Reyhan Hasalar [email protected] REKLAM VE ABONELİK Meltem Gülsever [email protected] YAPIM Etkin Eczacılık Derneği Nispetiye Cad. Belkıs Apt. No:7 D:4 Levent-Beşiktaş/İstanbul Tel: 0212 283 02 99 Fax: 0212 283 02 99 www.etkineczacilik.org [email protected] YAYIN TÜRÜ İki ayda bir yayımlanır. BASKI G.M. Matbaacılık ve Tic. A.Ş. 100 Yıl Mah. MAS-SİT 1.Cad. No:88 Bağcılar/İstanbul Tel: (0212) 629 00 24-25 Faks: (0212) 629 20 13 Baskı tarihi: Aralık 2013

@

Dergimiz hakkındaki eleştiri ve önerilerinizi, [email protected] adresine iletebilirsiniz.

Etkin Sağlık dergisinin isim ve tüm yayım hakkı Etkin Eczacılık Derneği’ne aittir. Dergide yayımlanan tüm yazı ve fotoğrafların hakkı Etkin Sağlık dergisine aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayımlanan ilanların/reklamların sorumluluğu ilan/reklam sahiplerine aittir.

2

- Aralık-Ocak 2014

İçİndekİler 6 10 12 14 16 20 22 24 25 26 28 30 32 36 38 44

Aralık-Ocak 2014

Güncel

12

Eczacınız diyor ki KAPAK • Vücudunuzu kışa hazırlayın, mevsimin tadına varın • Grip aşısı olmayı ihmal etmeyin! • Reçetesiz antibiyotik kullanımı sağlığı kötü etkiliyor • Bu havalar kimseyi mahvetmesin

38

Etkin eczacılık yaklaşımı ödüllerle destekleniyor Kış hastalıklarında aromaterapi uygulamaları İştahıma ne oldu? Bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şey Efsaneden eczaneye sağlık Eklemlerinizi rahatlatın, bir ömür ağrıdan uzaklaşın Sağlıklı bir ömür için bünyenizi güçlendirin Cilt bakım okulu DOSYA • Diyabete karşı bilinçleniyoruz • Diyabet vücudun tümünü etkiler

46 48 51

Bitki çayı nereden alınır?

52

SÖYLEŞİ Dr. Ayşegül Çoruhlu • Vücudun yeni sağlık parolası: pH

54 56 57 58 59

Cilt lekeleri moralinizi bozmasın

60 62 64

Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olmak

Bebeğinizin ilk kışı, ilk soğuk algınlığı Notaların ardındaki yaşamlar

52

Kış aylarında neler yiyeceğiz? Sofralardaki en güzel çiçek: Karnabahar Kan şekerini düşürmeden zayıflamanın kolay yolu Hayatı onlarla paylaşmaya başlarken

Kent-Mekân Bulmaca

Aralık-Ocak 2014 • Sayı: 1

Ekim-Kasım 2013 -

5

Güncel

Türk bilim insanı 54 yeni gen keşfetti Washington Üniversitesi’nde çalışan Türk bilim insanı Dr. Süleyman Gülsüner ve ekibi şizofreni hastalığının genetik kodlarının çözülmesine yönelik önemli bir araştırma yaptı. Dr. Gülsüner ve ekibinin üç yıl süren araştırması ile şizofreniye neden olan 54 yeni gen keşfedildi. Araştırma sırasında geliştirilen yöntemler otizm, zekâ geriliği gibi hastalıkları araştırmak amacıyla da kullanılmaya başladı. Yapılan araştırmada bulunan gen mutasyonlarının ileri yaşlarda baba olan erkeklerin sperm hücrelerinde ortaya çıktığı tespit edildi. 105 şizofreni hastası, 84 sağlıklı kardeş ve anne-babaları olmak üzere toplam 399 kişinin tüm gen yapılarının incelendiği araştırmada anne ve babalarında olmamasına rağmen çocukta gelişen 54 yeni mutasyon bulundu. Araştırma dünyanın önde gelen akademik bilim dergilerinden Cell’de Ağustos ayında yayımlandı. Kaynak: Anadolu Ajansı

İnsan vücudu keşfedilmeye devam ediyor Belçikalı iki diz cerrahisi uzmanı dizde bugüne kadar keşfedilmemiş yeni bir bölüm olduğunu buldu. Leuven Üniversitesi Hastanesi’nde görevli iki cerrah dizin ön bölümünde yer alan bu bağ dokunun özellikle sporcularda sık sık yaşanan yırtılmalarda etkin bir rolü olduğunu ifade ettiler. Anterolateral ligment adı verilen bu bağ dokuyu makroskopik inceleme ve gözlem yaparken bulan cerrahlar, literatür taraması yaptıklarında bölgeden yalnızca 1879’da yazılmış bir anatomi kitabında bahsedildiğini gördüler. Kaynak: CNN News

Müzik eğitimi beyni genç tutuyor ABD’deki Northwestern Üniversitesi’nde yaşları 50 ile 70 arasında değişen 44 kişi üstünde yapılan bir araştırmanın sonucuna göre çocuk yaşta bir enstrüman çalmayı öğrenmek beynin daha uzun süre genç kalmasını sağlıyor. The Journal of Neuroscience adlı saygın akademik dergide yayımlanan makalede, gönüllüler üstünde yapılan çalışmada dört ile 14 yaşları arasında müzik dersleri alarak enstrüman çalmayı öğrenen bireylerin beyinlerinin elektriksel aktivitesinin diğerlerine nazaran daha hızlı olduğu belirtiliyor. Yaşam boyu beyinde yer eden bir beceri olan enstrüman çalma eyleminin gelecekteki öğrenme becerilerini de hızlandırdığı açıklanıyor. Kaynak: BBC News

6

- Aralık-Ocak 2014

Az uyuyan çocuk sağlıksız şişmanlıyor

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve beş ayrı üniversitenin işbirliğiyle yapılan akademik bir çalışmanın sonuçlarına göre yeterince uyuyamayan çocuklarda obezite gelişme riskinin yüksek olduğu açıklandı. Yaşları 8 ile 11 arasında değişen rastgele seçilmiş 37 çocukla yapılan çalışmada çocuklar iki gruba ayrıldı. Her bir grup için aynı uyku düzeni belirlendi ve bir hafta sonra ikinci grubun uyku süreleri kısaltıldı. Elektronik kayıtlarla uyku süreleri ölçülen çocukla arasında az uyuyanların gün içinde daha fazla yemek yedikleri belirlendi. Çocukların kan değerleri ölçümleri alındığında, az uyuyan ve daha çok yemek yiyen çocukların kolesterol oranlarının yükseldiği, kan şekeri değerlerinin riskli boyutlara ulaştığı ve hormonlarının değiştiği saptandı. Yeme davranışlarının uyku düzeniyle yakından ilişkili olduğu, yapılan bu araştırmayla bir kez daha ortaya konmuş oldu. Özellikle çocuk yaşlarda geliştirilen uyku düzeninin ise ilerleyen yaşlarda obezite riskini etkilediği de gözler önüne kondu. Kaynak: Journal of the American Academy of Pediatrics

Ekim-Kasım 2013 -

7

Güncel

UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü çocuk felciyle mücadele ediyor UNICEF’in yaptığı açıklamayla Dünya Sağlık Örgütü ile işbirliği yaparak Suriye başta olmak üzere, Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Filistin ve Mısır’da 20

milyon çocuğa çocuk felcine karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren koruyucu aşı uygulanacağı duyuruldu. Açıklamada, Suriye’de 650 binden fazla çocuğa yapılan aşılama sırasında ülkenin kuzey doğu bölgesindeki 116 bin çocuğun aşılaması sırasında büyük itirazlar geldiği belirtildi. Suriye’deki kampanyada, 1.6

Genç anne sayısı azalıyor Türkiye’de 15 yaş altında gerçekleşen doğum sayısı son 10 yılda yaklaşık yüzde 84 azaldı. Annenin yaş grubuna göre doğumlar incelendiğinde, Türkiye’de genç yaşta anne olma sayısında yıllar itibarıyla önemli oranlarda azalma yaşandığı görüldü. Buna göre 2003 yılına göre kıyaslandığı zaman 2012 yılında 15 yaş altında anne olanların sayısı yüzde 84, 15-17 yaş arasında anne olan kadınların sayısı yüzde 42, 18-19 yaş arasında anne olan kadınların sayısı yüzde 20, 20-24 yaş arasında anne olan kadınların sayısı da yüzde 16 azaldı. Buna karşılık 25-29 yaş arasında doğum yapan kadınların sayısında yüzde 14, 30-34 yaş arasında

8

- Aralık-Ocak 2014

doğum yapan kadınların sayısında yüzde 48,5, 35-39 yaş arasında doğum yapan kadınların sayısında yüzde 34 artış oldu. 2003 yılında 2 bin 348 olan 15 yaş altı kadınlarda anne olma sayısı, 2004 yılında bin 940, 2005 yılında bin 715, 2006 yılında bin 635, 2007 yılında bin 415, 2008 yılında bin 188, 2009 yılında 822, 2010 yılında 533, 2011 yılında 385, 2012 yılında da 377 olarak tespit edildi. Kaynak: Anadolu Ajansı

milyon çocuğun kızamık, kabakulak ve çocuk felcine karşı korunmasının hedeflendiği, Ürdün’de ise beş yaşın altındaki 18 bin 800 çocuğun aşılandığı ifade edilirken Mısır ve Türkiye’deki kampanyanın Kasım ayı ortasında gerçekleştirileceği kaydedildi. Kaynak: UNICEF, www.unicef.org

Diyabette yeni umut ışığı Yaşam süresini 5-10 yıl kısalttığı bilinen diyabete ilişkin rakamlar ürkütürken, son yıllarda denekler üzerinde yapılan araştırmalarda, tamamen doğal olan “makrobiyotik (uzun yaşam) beslenme” şeklinin, Tip 2 diyabetin tedavisinde olumlu sonuçlar vermesi, bu hastalara umut ışığı oldu. Ürettiği menenjit aşısıyla tanınan Havana’daki Finlay Enstitüsü ve Pianesi arasındaki bilimsel işbirliği ile bu ülkede 30 Tip 2 diyabet hastası üzerinde klinik araştırma yapıldı. Tip 2 diyabet tedavisinde makrobiyotik diyet araştırmalarına başkanlık eden Beslenme Uzmanı Doktor Carmen Porrata Murray’ın yönetiminde üçer ve altışar aylık dönemlerde makrobiyotik diyet uygulayan hastaların iyileştikleri gözlendi. Hap kullanan ya da insüline bağlı yaşayan hastaların, bu tedavinin ardından bunları terkettiği, insülin rezervleri tükenme aşamasındaki hastaların rezervlerinin yeniden insülin üretebilecek düzeye geldiği gözlendi. Hastaların yüksek seyreden glikoz, glikozillenmiş hemoglobin, kolesterol, trigliserid, LDL kolesterol-HDL kolesterol oranlarında ciddi düşüşler görüldü. Hastaların vücut ağırlığı ve bel çevresi genişliğinde de önemli ölçüde azalmalar kaydedilirken, hemoglobin, ürik asit, kreatin, kalp ritmi ve kan basıncı gibi değerlerin normale döndüğü belirlendi. Kaynak: Doğan Habar Ajansı

Trans yağlar yasaklanacak mı? ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Kasım ayı başında yaptığı bir açıklamayla kalp hastalıklarına neden olduğu gerekçesiyle işlenmiş gıdalarda trans yağ kullanılmasının yasaklanmasını önerdi. Katı yağların temel kaynağı olan hidrojenlenmiş yağların kötü kolesterolü yükselttiğinin ifade edildiği açıklamada trans yağ kullanımının azaltılması sayesinde kalp hastalıklarının azalabileceği belirtildi. Kaynak: Reuters Ekim-Kasım 2013 -

9

Eczacınız diyor ki

Hemoglobin A1c değerinizi biliyor musunuz? Tüm dünyada yaygın bir sağlık sorunu olan diyabetin kontrolünde etkin en önemli unsurlar arasında kan şekeri düzeyi ve HbA1c değeri yer alıyor. HbA1c değerinin takibi, diyabete eşlik eden pek çok hastalığın önlenmesinde etkin rol oynuyor.

HbA1c değerleri ne anlama gelir?

Derleyen:

Ecz. Ayşegül Yıldız Ecz. Almlıla Öztosun

10

Çağımızın önemli bir sağlık sorunu olan diyabetin gelişmesi, tedavisi ve takibinden en önemli unsurlardan biri de glikozillenmiş hemoglobin yani HbA 1c düzeyinin ölçülmesidir. Düzenli ölçümüyle kişinin kan şekeri değerlerinin değişimi konusunda hekime son derece faydalı bir profil sunar. Bu profilin çıkarılması sayesinde kişide diyabet gelişme riski, derecesi ve tedavi şekli planlanabilir. Diyabet hastalarında diyabete bağlı hastalıkların gelişmesi riskini takip etmek açısından çok önemli veriler sunan HbA1c ölçümünün düzenli kontrolü sayesinde böbrek hastalıklarından diyabetik retinopatiye, kalp hastalıklarından damar sertliğine hatta felce kadar pek çok sorunun önüne geçmek mümkün olabilir.

- Aralık-Ocak 2014

Ortalama alyuvar ömrü yaklaşık dört aydır. HbA1c değerleri, tahlil için kan verilmesinden bir ay önce başlayarak geriye

doğru iki-üç aylık dönemde kan şekeri değerlerinin nasıl seyrettiğine ilişkin bilgi verir. Geleneksel laboratuvar yöntemleriyle kan analizi yoluyla ölçülebildiği gibi evde kullanılabilen birtakım ürünlerle de HbA1c tahlili yapılabilir. HbA1c oranının yüzde 6,5’in altına düşmesi kişinin hipoglisemi yönünden, bu değerin üstünde olması ise diyabet yönünden araştırılmasını gerektirir.

HbA1c ne zaman ve ne sıklıkla ölçülmelidir? Yapılan son araştırmalar doğrultusunda tüm dünyada kabul gören tavsiye ve konsensus metinleri yayınlayan Amerikan Diyabet Birliği, • diyabet hastalığı şüphesi ile yapılan ilk doktor ziyaretinde, • tedaviye başlanıp şeker seviyeleri dengelendikten sonra, • izleyen dönemde her altı ayda bir HbA1c seviyesinin ölçülmesini tavsiye etmektedir. Birlik, kan şekeri profi-

linin tedavi hedeflerine getirilmesinde zorluk çekilen olgularda HbA1c seviyesinin üç ayda bir ölçülmesini önermektedir.

Bilinç düzeyi nedir? Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılar olarak toplumumuzda da ciddi bir sağlık sorunu olan diyabet konusundaki bilinci araştırmak ve HbA1c hakkındaki bilgi seviyesini anlamak amacıyla reçetesinde diyabet ilaçları olan hastalara HbA1c ölçümlerini bilip bilmediklerini sorduk. Aldığımız cevapların yarıdan fazlası, “Hiç duymadım, bilmiyorum” oldu. Altı ile yedi yıldır diyabet hastası olan danışanlar arasında HbA1c hakkında bilgi sahibi olanlardan bir kısmı bu değerlerinin yüksek olduğunu bildiklerini ancak değeri düşürmeye yönelik bir planları olmadığını söyledi. Diğer bir kısmı ise normal değerin yüzde 6 civarında olması gerektiğini ve değer yükseldiği yahut düştüğü zaman beslenmelerine daha fazla özen gösterip düzenli spor yapmayı ihmal etmediklerini dile getirdi. Etkin Eczacılık Derneği olarak diyabet ve diyabete bağlı hastalıkların önlenmesine büyük önem veriyoruz. Toplumda önemli birer sağlık danışmanı olan tüm eczacılarımızı, bireyleri bu konuda bilinçlendirerek diyabet farkındalığının artırılmasında öncü rol almaya davet ediyoruz.

HbA1c değerine bağlı olarak saptanan ortalama kan şekeri düzeyleri HbA1c değeri (%)

Ortalama kan şekeri (mg/dl)

5

97

5.5

111

6

126

6.5

140

7

154

7.5

169

8

183

8.5

197

9

212

9.5

226

10

240

10.5

255

11

269

11.5

283

12

298

Kaynak: American Diabetes Association, www.diabetes.org

Diyabetli bir hastada HbA1c değeri ve anlamı HbA1c değeri (%)

Anlamı

6-7

Hasta diyabetini çok iyi kontrol ediyor.

7-8

Hasta diyabetini orta düzeyde kontrol ediyor.

8-9

Diyabet kontrolü kötü. Diyabete bağlı hastalık gelişme riski yüksek.

9 ve üzeri

Diyabet kontrolü sağlanmamış. Diyabete bağlı hastalık gelişmiş yahut gelişmekte olabilir.

Aralık-Ocak 2014 -

11

Kapak

Vücudunuzu kışa hazırlayın,

mevsimin tadına varın

12

- Aralık-Ocak 2014

K

üresel ısınma her ne kadar mevsim normallerini değiştirmiş de olsa ülkemizin bulunduğu iklim kuşağında halen kış mevsimi soğuk geçiyor. Buna bağlı olarak da mevsime özgü nezle grip, farenjit, larenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürree, enfeksiyon hastalıkları başta olmak üzere çeşitli hastalıkların görülme oranı artıyor.

Vücut daha çok enerji harcıyor İster sıcak ister soğuk olsun mevsim şartlarına uyum sağlamaya çalışırken vücut belirli bir enerji harcıyor. Kış mevsiminde yaşanan soğuklara uyum sağlamak içinse biraz daha fazla enerji harcamak zorunda kalıyor. Bu enerji ihtiyacı karşılanmadığında ise bağışıklık sistemi desteklenmediği için vücut direnci zayıflıyor ve hastalıklara yakalanma riski artıyor. Herkesin tahmin edebileceği gibi kış aylarında öncelikle grip ardından da solunum yolları hastalıkları ciddi oranda tetikleniyor. Bu arada diyabet, astım, kalp hastalıkları gibi kronik sorunları olanlar kış mevsimini diğer insanlara oranla biraz daha zor geçiriyor. Vücudun özellikle güçlendirilmesinin ve bağışıklık sisteminin desteklenmesinin gerektiği kış mevsiminde temel bitkisel kaynaklardan ve doğal besinlerden faydalanılabileceği gibi sağlık profesyonellerinin reçete ettiği ilaçlardan da yararlanılabiliyor. Özellikle bebek, hamile, çocuk ve yaşlılar açısından çok daha önemli olan grip aşısı pek çok kişiyi gripten koruduğu gibi, hekim tavsiyesiyle yaptırılan zatürree aşısı da ciddi bir korunma sağlıyor.

Eviniz, gardırobunuz hatta mutfağınız kışa hazır. Pekiyi ya vücudunuz ve sağlığınız? Kış hastalıklarından korunmanın yollarını öğrenip bağışıklık sisteminizi güçlendirirseniz geriye sadece mevsimin tadını çıkarmak kalıyor.

Hasta eden soğuk değil Uzmanların açıklamalarına göre kış mevsiminde bu kadar sık hastalanılmasının nedeni aslında soğuk hava değil, insanların toplu halde kapalı ortamlarda bulunmaya başlamaları. Dolayısıyla hasta olanlar, hastalık taşıyanlar ve sağlıklı bireyler yaz aylarına oranla daha yakın temas içinde bulunuyorlar. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve vücudu hazırlıksız yakalananlar da hızla hastalık kapabiliyorlar.

Antibiyotik tedavisi ciddiye alınmalı Yapılan araştırmalar dünya genelinde insanların genellikle sonbahar ve kış aylarında daha fazla antibiyotik ilaç kullandığını ortaya koyuyor. Bunun bir kısmı reçete üzerine uygulanan tedavilerken büyük bir kısmı bilinçsiz kullanım olarak rapor ediliyor. İşte toplumların en büyük sorunu da aslında bu bilinçsiz antibiyotik kullanımı oranı çünkü aslında tedavinin içinde yer almadığı halde bile rastgele antibiyotik kullanarak vücudun antibiyotik direnci yükseltiliyor ve ileride, gerekli durumlarda, antibiyotik tedavisinin yanıt vermemesine neden olunuyor. Okuyacağınız sayfalarda grip aşısının önemine değinildiği gibi antibiyotik kullanımının doğruları ve yanlışları da kapsamlı şekilde anlatılıyor. Bu sayfalardaki bilgilerle bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendireceğinizi ve kış aylarını sağlıklı geçirmenin ipuçlarını öğreneceksiniz. Evet, evinizi, mutfağınızı ve giysilerinizi kışa hazırladınız. Şimdi sıra vücudunuzda…

13

Kapak

Grip aşısı Kış mevsiminde en sık rastlanan sağlık sorunlarından biri de grip. Gripten korunmanın yolu ise aşı olmaktan geçiyor. Grip aşıları Dünya Sağlık Örgütünün her yıl açıkladığı bilgiler ışığında ve bu doğrultuda hazırlanıyorlar. Bu nedenle her yıl farklı içeriğe sahip ve her geçen yıl daha da güçlendirilmiş grip aşıları üretiliyor. Sağlık profesyonelleri bebeklerin, hamilelerin, yeni doğum yapmış kadınların, yaşlıların ve kronik hastalıkları olanların grip aşısını ihmal etmemelerini öneriyor. Grip aşısı hakkında yapılan pek çok bilimsel araştırma ve yayınlanan akademik makalelere rağmen halen aklında soru işareti olanlar varsa tavsiyemiz sağlık profesyonellerinden başka hiç kimseye itibar etmemeleri olacaktır. Neticede bu işin uzmanları ancak ve sadece sağlık profesyonelleridir.

Derleyen:

Ecz. Asuman Çakıroğlu

Prof. Dr. Selim Badur

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyolji ve Klinik Mikrobiyoloji AD Grip önlenebilir bir hastalıktır ve elimizde güçlü bir silah olarak grip aşısı vardır. Ülkemizde kullanılan grip aşıları inaktif aşılardır ve canlı virüs içermediklerinden hastalığa yol açmaları mümkün değildir. Aşılanma zamanının ülkemizde ekim ayında başlaması uygundur ancak grip aktivitesi nisan sonuna kadar devam ettiği için mart ayına kadar aşılama yapılması söz konusudur.

Prof. Dr. Servet Arıoğul

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Geriatri Ünitesi 65 ve üstü yaş grubu grip için hassas kişilerden oluşuyor. Devlet bu kişilerin, bakımevleri ve huzur evlerinde kalanların aşılanmalarının bedelini karşılıyor. Kronik hastalığı olanların da belgeleyebildikleri sürece aşıları ödeme kapsamında yer alıyor.

14

- Aralık-Ocak 2014

Prof. Dr. Günay Aydın

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD

Göğüs hastalıkları açısından baktığımızda grip hastalığı, KOAH ve astım ataklarını, hastanın hastaneye yatış sayısını ve ölüm vakalarını artırıyor. Bu hastaların hekimleri tarafından aşılanma konusunda bilgilendirilmeleri ve aşılanma oranlarının artırılması gerekiyor.

olmayı ihmal Doç. Dr. Meral Akçay

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD

! n i y e m et

Grip Platformu olarak pandemilere (çok yaygın grip salgınlarına) hazırlıklı olmaya çalışıyoruz ve aşılama konusunda ilgili çevrelere bilgi vererek devletin ekonomik yükünü azaltmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda sağlık çalışanlarının aşılanmasını önemsiyoruz.

Prof. Dr. Dilek Güldal

Prof. Dr. İlhan Satman

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Aile Hekimliği AD

Diyabetli hastalarımıza aşı öneriyoruz. Ancak aşı olup olmadıklarını takip edemiyoruz. Diyabetli hastaların ve uzmanların aşılanma oranları çok düşük; bu nedenle bir proje yaptık ve aşıyı anlattık. Proje sonucunda aşılanma oranlarının iki veya üç misli arttığını gördük. Riskli gruplarda aşılanma oranlarının yüzde 70’ler civarında olması gerektiği uluslararası otoriteler tarafından açıklanıyor. Bizde bu aşılama düzeylerine gelmek için eğitimin öneminin farkındayız ve projelerimizi eğitim üzerine yürütmeye karar verdik.

Dünyanın her yerinde aile hekimleri grip aşısının yapılmasında ve grip hastalığının önlenmesinde önemli rol oynarlar. Öncelikli olarak risk gruplarının aşılanması gerekir. Aile hekimleri kendileri de rol model olmalıdırlar. Bu konuda Grip Platformu tarafından “Kendini koru, hastanı koru” sloganı altında bir proje gerçekleştirilmektedir.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Endokrinoloji ve Metabolizma BD

Prof. Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD İnfluenza (grip) çocuklarda ve erişkinlerde (okul ve iş günü kaybı, ayaktan doktora başvurularda artış olmak üzere) önemli bir hastalık yükü oluşturur. Çocuklar hastalığın yayılmasında önemli bir etkendir, büyüklere hastalık daha çok çocuklardan yayılır. İnfluenza aşısı diğer çocukluk aşılarıyla eş zamanlı uygulanabilir. Aşı sunumu yetersiz olduğu durumlarda aşı uygulamalarında öncelik risk gruplarına verilmelidir. Bunlardan bazıları yüksek riskli çocuk ve ergenler, influenza mevsiminde gebe olan ve olması planlanan kadınlar, riskli çocuklara bakan kişiler ve evde yüksek riskli bireyi olan çocuklar sayılabilir.

Aralık-Ocak 2014 -

15

Kapak

Reçetesiz antibiyotik kullanımı sağlığı kötü etkiliyor Prof. Dr. Günay Aydın

İstanbul Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak. Göğüs Hastalıkları AD

Antibiyotik yani“yaşam karşıtı” olarak adı verilen bu ilaçlar, gerçekte de yarım yüzyılı aşkın bir süredir mikroorganizmaların hayatta kalmalarını önleyerek milyonlarca canlının yaşamını kurtardı. Bazı mikroorganizmaların mikobakterilere karşı antimikrobiyal etkilerinin bulunduğu yani “mikroorganizmalarla savaşan mikroorganizmalar” 1900’lü yılların başından beri bilinmektedir. Bu “dost mikroorganizmalar”la ilgili buluş, antibiyotiklerin geliştirilmesi ve enfeksiyon hastalıklarına karşı savaşta devrim oluşturdu. Başta penisilinler olmak, üzere hızla yeni antibiyotikler geliştirildi ve birçok enfeksiyon hastalığı tedavi edilebildi.

16

- Aralık-Ocak 2014

Antibiyotik direnci artıyor Bugün bilinen yaklaşık 5000 antibiyotikten 100 kadarı aktif olarak klinik kullanıma girmiştir. Ancak antibiyotiklere karşı hızla direnç gelişmiş ve enfeksiyon hastalıkları dünyanın büyük sorunu olmayı sürdürmüştür. Özellikle çoğul ilaç direnci gelişen mikroorganizmalar, antibiyotik tedavi başarısını engelleyen çok önemli bir faktördür. Örneğin en sık pnömoni etkeni olan pnömokokların hem penisilinlere hem de makrolidlere karşı direnç kazanmış olması tedavi başarısızlığına neden olur. S. pneumoniae suşlardında penisilin direnci giderek yaygınlaşmaktadır. Yurtiçinde yapılan değişik çalışmalarda yüzde 9.7 ile yüzde 43 arasında penisilin direnci saptanmıştır. Alt solunum yolu enfeksiyonlarında sıklıkla izole edilen Moraxella suşlarında beta-laktamaz yapımına bağlı beta-laktam antibiyotiklere karşı hızla artan direnç oluşmaktadır, yüzde 52-99 beta laktamaz yapımı bildirilmektedir. Bu nedenle ampirik tedavide penisilin, ampisilin gibi ilaçlar önerilmez. Ülkemizdeki bir çalışmada ampisilin direnci yüzde 58, trimetoprim-sülfametoksazole karşı yüzde 87.5 oranında direnç bulunmuştur.

Yetersiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı direnç oluşumuna katkıda bulunuyor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde reçetesiz antibiyotik satışına izin verilmiyor.

Kapak

Antibiyotikler genellikle karaciğer ya da böbrekler yoluyla atılırlar. Bu organlarda fonksiyon bozukluğu olursa antibiyotikler vücuttan atılamaz.

18

- Aralık-Ocak 2014

Niçin gereksiz antibiyotik kullanılmamalı? • Antibiyotiğe karşı direnç gelişir. • Alerjik reaksiyon olabilir. • Tedavi masrafları artar. • Gereksiz yere toksik etkiye maruz kalınır. • Virüsler ile oluşan hastalıkların tedavisinde antibiyotikler etkisizdir. Oysa üst solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşitlerin büyük kısmından virüsler sorumludur. • Böbrek, karaciğer veya diğer organlara ait hastalıklar varsa ilgili doktora mutlaka bildirilmelidir. Antibiyotikler genellikle karaciğer ya da böbrekler yoluyla atılırlar. Bu organların fonksiyon bozukluklarında antibiyotikler vücuttan atılamaz ve kanda birikerek toksik düzeylere ulaşabilir, istenmeyen yan etkiler artar. Duruma uygun antibiyotik seçimi ve doz ayarlaması yapılmalıdır. • Alınan antibiyotiğin bakteriler üzerine etkili olması için kanda ve dokuda belirli bir düzeye ulaşması ve bu düzeyi sürdürmesi gerekir. Sık aralıklarla alınmasında antibiyotik düzeyini yükselterek toksisiteye yol açtığı gibi, düşük seviyeler ise tedavi başarısızlığına sebep olur. Bu nedenlerden dolayı antibiyotiklerin doktorun önerisine uygun aralıklar ile kullanılması çok önemlidir. • Antibiyotikler, varsa aldığınız diğer ilaçlar ile etkileşebilir. Bu durum antibiyotiğin etkinliğinde artma veya azalmaya sebep olabileceği gibi, diğer ilacı da olumsuz yönde etkileyebilir. • Bazı antibiyotikler gebelik ve emzirme (laktasyon) döneminde süt ve plesanta yolu ile bebeğe geçebilir. Ciddi sağlık problemleri oluşturabilir. Antibiyotik kullanılması gereken hallerde hekimin onayı mutlaka alınmalıdır.

Gereksiz antibiyotik tüketimi Gereksiz antibiyotik kullanımı zarar veriyor Uygunsuz veya gereksiz antibiyotik kullanımı yüzde 30-70 gibi yüksek bir orandadır. Oysa yüzde 80-90’ında virüslerin etken olduğu, üst solunum yolu ya da akut bronşit gibi viral enfeksiyonların tedavisinde antibiyotikler yararsızdır. Soğuk algınlığının özgün bir tedavisi yoktur. Neredeyse her zaman viral etkenlerce oluştuğundan hastalara antibiyotik vermeye gerek yoktur. Hemen antibiyotik başlamak ikincil bakteriyel enfeksiyonları önlemediği gibi bu bölgede dirençli bakterilerin yerleşmesine de neden olur. Gelişigüzel antibiyotik kullanımı ve dünyanın hızla küreselleşmesine bağlı olarak, antibiyotiklere karşı hızlı bakteriyel direnç gelişmekte ve uzun araştırmalar sonucunda keşfedilen ilaçlar daha birkaç yıl geçmeden kullanılamaz hale gelmektedir. Özellikle yetersiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı direnç oluşumuna katkıda bulunuyor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde reçetesiz antibiyotik satışı yapılmıyor.

Bakterilerin antibiyotiklere direnç geliştirmesi

Artık antibiyotik bakterileri öldürmüyor

Kapak

Bu havalar kimseyi mahvetmesin Sağlıklı ve dengeli beslenerek, vücudu kışa hazırlayarak “Beni bu havalar mahvetti” demekten kurtulabilirsiniz. Mevsim geçişlerinde hemen herkes üstünde bir kırıklık, halsizlik, isteksizlik, burun akıntısı ve baş ağrısı hisseder. Bu, vücudun kendisini hava şartlarına, iklime ve ortama uydurmaya çalıştığının göstergesidir. Bu dönemlerde vücudun bağışıklık sistemi mücadele halindedir ve doğal yöntemlerle desteklemek hayli faydalı olur. Özellikle sonbahar ve kış geçişlerinde havanın soğuması, hava kirliliğinin artması gibi faktörlerle vücut dengesi biraz daha sarsılır; dengeyi kurmanın ve korumanın en önemli basamaklarından biri de sağlıklı beslenmedir.

Bağışıklık sistemine destek olun Probiyotiklerin bağışıklık sistemini güçlendiren en büyük kaynak olduğu bilimsel verilerle kanıtlanıyor. Bu yüzden aslında her zaman ancak özellikle mevsim geçişlerinde probiyotiklerce zengin besinlerin

20

- Aralık-Ocak 2014

tüketilmesi kış aylarında bünyenizin daha kuvvetli olmasını sağlayacaktır. Ayrıca bağırsak hareketlerini de düzenleyerek karşılaşılabilecek kabızlık sorununu da ortadan kaldırabilecektir. Probiyotikler vücuttaki yararlı bakterileri artırarak hastalık yapan mikroorganizmaların üremesini de önleyeceklerdir. Buna ek olarak hekim kontrolünde olmak kaydıyla ekinezya ve beta glukan içerikli ürünler de kullanılabilir. Bağışıklık sistemini güçlendiren bu iki kaynak, bir yandan koruyucu özellikleri bir yandan da tedavi edici yapılarıyla vücudun savunma silahlarını işler kılar.

Vitamin ve mineral desteği A, C, E vitaminleri, beta karoten, selenyum, çinko, omega 3 gibi vitamin, mineral ve yağ asitleri insan vücudunun dengesini koruyan olmazsa olmazlardır. Bütün olarak bakıldığında son derece mükemmel bir sistem olan vücutta bütün bu ve burada adı sayılmayan maddeler orantılı şekilde bir arada çalışır. Birinin eksikliği domino taşı etkisi uyandırarak tüm sistemin işleyişinde aksaklık ortaya çıkarır. Bütün bu maddeleri ise beslenerek vücudumuza alırız. Dolayısıyla sağlık profesyonelleri “sağlıklı, dengeli beslenin” derken aslında yediklerimize karışmak ve bize kendimizi kötü hissettirmek için değil, vücudun kendisinde var olan dengeyi korumak amacını güderler. Doğrusu, doğa da vücudun dengesine uygun çalışır. Dört bir yanında türlü türlü sebze ve meyvelerin yetiştiği şanslı bir coğrafyada yaşayan bizler bunu en yakından tecrübe eden milletlerden biriyiz aslında. İşte sırf bu yüzden bile mevsime bağlı olarak vücudun ihtiyaç duyduğu maddeleri içeren sebzeleri, meyveleri üretebildiğimiz topraklarımızı korumamız, çiftçiliğe daha da özen göstermemiz ve desteklememiz çok önemli.

Ödül

Etkin eczacılık yaklaşımı ödüllerle destekleniyor 2013 yılında dördüncüsü düzenlenen İlaç ve Eczacılık Sektörü Altın Havan Başarı Ödülleri’nde Etkin Eczacılık Derneği üyesi iki eczacı ödüle layık görüldü. Eczacı Dergisi’nin dört yıldır düzenlediği Altın Havan Ödülleri 8 Kasım günü İstanbul’daki Sheraton Otel Maslak’ta yapılan törenle sahiplerini verildi. Jüri başkanlığını İstanbul milletvekili Ecz. Mehmet Domaç’ın yaptığı yarışmada ilaç ve eczacılık sektöründe toplum yararına en nitelikli çalışmaları yapanlar ödüllendirildi. Üç ana kategoride düzenlenen yarışmada 15 şahıs ve kurum ödüle layık görülürken derneğimizin üyesi olan iki eczacı da etkin eczacılık yaklaşımları doğrultusunda ürettikleri projelerde farklı iki kategoride ödül aldılar.

Yılın Klinik Eczacısı Şensu Bal Altın Havan Ödülleri Bireysel Ödüller ana kategorisinde yer alan Yılın Klinik Eczacısı kategorisinin birincisi derneğimiz üyesi klinik eczacı Şensu Bal oldu. Ödülünü Doç. Dr. Mesut Sancar’dan alan Ecz. Bal, eczacılık fakültesinden mezun olduktan sonra klinik eczacılık uzmanlığı yaptı. Samsun’daki eczanesinde sürekli danışmanlık ve bakım hizmeti veren Ecz. Bal, astım, KOAH, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar konusunda yaptığı çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Ecz. Bal son iki yıldır Farmasötik Bakım Ecz. Şensu Bal

22

- Aralık-Ocak 2014

Doç. Dr. Mesut Sancar

ve Farmakopterapi ile Sigarayı Bıraktırma adlı bir program yürütüyor. Özellikle bizim gibi toplumlarda eczanelerin sağlık alanında önemli birer danışma ve bilgilenme basamağı olduğunu vurgulayan Ecz. Bal, klinik eczacılığın ne kadar değerli olduğunun da altını çiziyor. Faaliyetleriyle eczacılık ve klinik konusunda da halkı bilinçlendirerek yeni nesillere örnek olan Ecz. Bal, eczanelerde yapılan sürdürülebilirliği yüksek çalışmalarla mesleğin saygınlığının vurgulanacağını ifade ediyor.

Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi: Engelsiz İlaç İzmir ve Ege Bölgesi’ne 270 gönüllü eczacıyla bugüne kadar 100 ton atık ilaç toplayıp imha ettiren çevreci eczacılar, görme engellilere yardımcı olacak Engelsiz İlaç projesi-

ni hayata geçirdi. Başkanlığını Ecz. Şule İlkkurşunlu’nun yaptığı Çevreci Eczacılar Kooperatifi’nin (ÇEKOOP) girişimiyle başlayan projede Avrupa’dan getirilen brail alfabesi etiket basma makineleriyle ilaçların üstüne kullanım bilgileri basıldı. Kabartma harfleri okuyan görme engelliler ilacın kullanım şekline ilişkiler bilgilere ulaşma fırsatı buldu. Proje kapsamında ayrıca eczanelere konuşan kutular dağıtıldı. Eczacılar ilaçların kullanımı, hangi ilaçlarla yahut bitkilerle anılabilecekleri hakkında bilgileri bu kutulara kaydetti. Görme engelliler kutunun düğmesine basarak bu bilgileri dinleyerek öğrenme imkânı yakaladı. 2013 yılı Altın Havan Ödülleri’nde Kurumsal Ödüller ana kategorisinde yer alan Sosyal Sorumluluk alanında işte bu “Engelsiz İlaç” projesi ile ÇE-

KOOP ödülün sahibi oldu. ÇEKOOP Yönetim Kurulu Başkanı ve derneğimiz üyesi Ecz. Şule İlkkurşunlu’ya ödülünü Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Abdullah Özyiğit verdi.

Etkin eczacılık, sürdürülebilir sağlık Her yıl özel projeleri hayata geçiren Etkin Eczacılık Derneği olarak bizler, ülkemizde sağlık alanındaki en önemli danışmanlardan biri olan eczacıların üreterek güçlendiğini vurguluyoruz. Üyelerimizin eczanelerinde, semtlerinde ve bölgelerinde uyguladıkları projeler ve yaptıkları çalışmalar da bunun göstergesi. Dernek olarak Ecz. Şensu Bal ve Ecz. Şule İlkkurşunlu’yu tebrik ediyor, başarılarını sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz.

Aromaterapi

Kış hastalıklarında

aromaterapi uygulamaları Antibakteriyel ve antiviral etkisi çok yüksek çay ağacı (Tea tree-Melaleuca Alternifolia), biberiye (Rosmarinus officinalis) ve kekik (Thymus vulgaris) esansiyel yağları ile nefes açıcı ve analjezik etkileri olan okaliptus (Globulus Eucalyptus) ve nane (Mentha piperita) esansiyel yağları sayesinde, kış hastalıklarına karşı koruma sağlanabiliyor. Bu konuda faydalanılabilecek önerileri paylaşıyoruz.

Florame Organik Çay Ağacı Esansiyel Yağı (Melaleuca alternifolia) Bir çay bardağı içine konan 2-3 damla Tea tree (Melaleuca alternifolia) ile hazırlanan karışım ile gargara yapılır. 3-4 saat aralıklarla günde 3-4 kez uygulanır. Bilgi için eczacınıza danışın!

Florame Organik Okaliptus Esansiyel Yağı (Globulus Eucalyptus) Yarım litre kaynamış su içine konan 3-4 damla Okaliptus Yağı ile inhalasyon yapılır. 3-4 saat aralıklarla günde 3-4 kez uygulanır. Bilgi için eczacınıza danışın!

Florame Organik Biberiye Esansiyel Yağı (Rosmarinus officinalis) 25ml Tatlı Badem Yağı içerisine konan, 1ml Biberiye Yağı ile hazırlanan karışım ile göğüs bölgesine masaj yapılır. Masaj sonrası, ılık pamuklu bir havlu ya da bezin göğüs bölgesine konulması önerilir. Bilgi için eczacınıza danışın!

Florame Organik Limon Esansiyel Yağı (Citrus limon) Organik Sertifikalı Florame Limon Kabuğu Esansiyel Yağı, havadaki bakterileri temizleyici özelliğe sahiptir. Hava yayıcısında naneyle birlikte kullanıldığı zaman hoş bir koku yayarak havayı tazeler ve işyerinizde ya da evinizde bir ferahlık ve temizlik havası estirir. Bilgi için eczacınıza danışın!

24

- Aralık-Ocak 2014

Kışın daha çok görülen boğaz enfeksiyonu, grip, nezle, soğuk algınlığı, öksürük gibi rahatsızlıkların giderilmesinde aromaterapi çok etkili oluyor.

GÜVENİLİRLİK ÖNEMLİ Ürünlerin istenen etkiyi vermesi için yağların güvenilir yöntemlerle elde edilmiş olmasına, ayrıca nerden tedarik edileceğine yüksek dikkat edilmesi gerekiyor. En sık rastlanan sorun satın alınan yağın daha ucuz bir yağla çoğaltılıp seyreltilmesi ve dolayısıyla fiyatının düşürülmesi. Oysa etkin maddeyi taşımayan yağlar ile istenen sonuçlar alınamıyor.

Yeme bozuklukları ergenlik çağının önemli problemlerinden. Bu sorunun önüne geçmek konusunda ebeveynlere büyük rol düşüyor. Yeme bozuklukları ergen bireylerde ayrı bir öneme sahip. Ergenlik dönemi yeme bozukluklarından daha çok genç kadınlar etkileniyor. Yeme bozukluğunun temelinde yatan neden tam olarak anlaşılmadan kesin tedavisi de mümkün olamıyor. Tedavi edilemeyen yeme bozukluğu bir kısırdöngü içerisinde büyüdükçe büyüyor ve ergen bireyin sağlığını tehdit eden önemli sonuçlar doğurabiliyor.

Erken tanı önemli Birçok sağlık probleminde olduğu gibi ergenlik dönemi yeme bozukluklarında da erken tanı önemli bir yere sahip. Problemi yaşayan gençler bir sorunları olduğunun farkına çok geç varabiliyorlar. Bu nedenle ebeveynlere önemli görev düşüyor. Çocuklarının beslenme düzeninde değişiklik olduğunu sezen ebeveynlerin sıkı bir takibe başlaması ve yeme bozukluklarının erken bulguları yönünden çocuklarını gözlemlemeleri gerekiyor.

Sebebi saptamak zor olabiliyor Ergenler neden yeme bozukluklarıyla karşı karşıya geliyor? Bu sorunun cevabı biraz tartışmalı. Anoreksia nervosa ya da bulimia gibi ciddi yeme bozukluklarının kesin nedeni halen tam olarak bilinmiyor. Ancak çevresel faktörlerin bu tip problemlerde büyük rolü olduğu biliniyor. Özellikle hassas yaş dönemindeki ergen bireyler toplumsal inanış ve yargılardan kolayca etkilenebiliyor. Bu durum bedensel barışıklıklarını kaybetmeleri ve anormal yeme davranışları geliştirmelerine kapı açabiliyor. Mükemmeliyetçiliğin baskın olduğu ergen bireylerde anksiyete (huzursuzluk) ve yeme bozukluklarının daha fazla görüldüğü biliniyor. Profesyonel yönlendirmeden uzak kalan gençler kendi kararlarını alırken bazen hatalar yapabiliyor. Bu hatalar ise yerleşik sağlık problemlerini beraberinde getirebiliyor.

ERKEN AŞAMA

İLERİ AŞAMA

Ergenlerde gözülen yeme bozukluklarının erken bulguları şöyle sıralanabilir: • Sersemlik • Aşırı yorguluk • Güçsüzlük • Kabızlık • Çabuk uyarılma • Konsantrasyon güçlüğü • Uyku bozuklukları • Genç kadınlarda menstrüasyon düzensizlikleri

Yeme bozukluğunun tedavi edilmemesi durumunda ağırlaşan tablo ergen bireyde şu problemlerle kendini gösterecektir: • Kas zayıflıkları • Saçlarda incelme • Kemik kayıpları • Diş çürükleri • Büyüme ve gelişme gerilikleri • Anemi • Sindirim problemleri • Kalp rahatsızlıkları • Nöbetler • Hafiften ağıra seyreden depresyon

İştahıma ne oldu?

Ergen Sağlığı

dikkat! Ebeveynler

• Acıktığında yemesi gerektiğini hatırlatın. Gerekirse ailece yenilen öğün sayısını artırarak onu sofraya oturmaya teşvik edin. • Duyduklarını tartışmaya açmasını sağlayın. Çevreden ya da medyadan yanlış bilgiler alarak yeme bozukluğu geliştirme ihtimalinin önüne geçmenin en iyi yolu edindiği bilgileri sizinle tartışmasıdır. • Kontrolsüz rejimlerin sağlığına zarar verebileceğini, onun için en iyi beslenme düzeninin ancak bir uzman tarafından oluşturulabileceğini bilmesini sağlayın. Aralık-Ocak 2014 -

25

Bebeklere özel

Bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şey Bebeklerin başında bulunan yumuşak kısım pek çok kişi için büyük bir gizem. Bebeğin beyin ve kafatası gelişiminde ciddi rolü olan “gizemli” bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şeyi uzmanından öğrenelim.

Geç kapanması ne demektir?

Prof. Dr. Sırrı Bektaş

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Nedir? Anne karnında ve doğumda bebeklerin kafasındaki kemikler çok yumuşaktır ve sekiz parçadan ibarettir. Bu parçalar sayesinde bebeklerin kafası çok elastiki ve yumuşaktır. Bebekler anne karnında ortalama 40 hafta geçirirler. Doğumun olacağı gün bebek genellikle baş gelişi ile annenin doğum kanalına girer ve dünyaya gelmek üzere ilk yolculuğuna başlar. Bu yolculuk sırasında dar olan doğum kanalından geçebilmek için başın çok elastiki ve yumuşak olması gerekir. Bu da ancak kafa kemiklerinin parçalı ve yumuşak olması sayesinde gerçekleşir. Dar doğum kanalından geçerken kafa kemikleri birbiri üstüne biner ve küçülür. Bu durum olmasa kafanın kanaldan geçmesi ve dolayısı ile doğum olayı gerçekleşemezdi. Sekiz parça kemik arasında boşluklar vardır. Bu boşluklar bebeğin kafası üzerinde elimizi dolaştırdığımızda elimize yumuşaklık gibi gelir. Latincesi fontanel olan bu boşluklara biz bıngıldak deriz.

26

- Aralık-Ocak 2014

Bıngıldak yaşamsal bir önem taşır. Bebeklerin kafasında birden fazla bıngıldak bulunur fakat iki tanesi önemlidir. Birincisi ve en önemlisi “ön bıngıldak”tır ki bu hepimizin bildiği, alnın hemen arkasındadır. Baklava dilimi şeklindedir, iki-dört santimetre çapındadır, ele yumuşak bir biçimde gelir, dokununca kalp atışı gibi hafifçe inip kalkan özelliktedir. Dokunmak zarar vermez, bebek dokunmakla rahatsız olmaz. Üzeri üç tabakalı beyin zarı, saçlı deri ve saçla korunur. Dokununca nabız gibi atması beyin sıvısının dolaştığını gösterir. Ufak çarpma ve travmalardan etkilenmez. Ön bıngıldak 12-18 ay içinde kapanır. Bebeklerde kafatasının arkasında üçgen şeklinde ikinci bir bıngıldak daha vardır. Buna da “arka bıngıldak” denir. İki veya üç ay içinde kapanan bu bıngıldak da diğeri gibi beynin büyümesini ve doğumun kolay olmasını sağlar.

Özellikleri nelerdir?

Bıngıldağın 18. aydan sonra halen belirgin şekilde açık kalması incelenmesi gereken bir sorundur. Tiroit bezinin az çalıştığı veya hiç çalışmadığı durumlarda, vitamin ve mineral eksikliklerinde, nadir görülen bazı doğuştan hastalıklarda, beyin sıvısının çok arttığı durumlarda bıngıldak geç kapanır.

Neden önemlidir? Beyin gelişimi ve büyümesi bıngıldak sayesinde olur. Bıngıldak çok erken kapanırsa bebeğin beyni sıkışır, büyüyemez. Bu da zekâ geriliğinden kusmaya, başağrısına, huzursuzluğa kadar birçok soruna yol açar. Erken kapanmanın zararını önlemek için bazı durumlarda beyin ameliyatı bile gerekebilir. Bu nedenle bebek ilk bir yıl her ay kontrol edilir, bıngıldağa bakılır ve baş çevresi ölçülür. Menenjit (beyin zarı iltihabı), beyin sıvısının arttığı durumlar veya beyin tümörleri gibi durumlarda kafa içinde basınç artar; bıngıldak çok kabarır ve bebeğe çok acil müdahale gerekir.

Bıngıldak bebekler için çok önemlidir. Aylık izlenmesi gerekir. Anne ve babaların her muayenede doktora bıngıldağın durumunu sorması yararlıdır.

Doğanın Dili

Efsaneden eczaneye sağlık Lokman Hekim’den günümüze uzanan tıp bilimi bitkilerin gücünden faydalanmaya devam ediyor. Zekeriya Temizel

28

- Aralık-Ocak 2014

Efsaneye göre Lokman Hekim dünyayı dolaşır, otları ve çiçekleri inceler, onlar da dile gelerek, Lokman’a hangi hastalığı iyi edeceklerini söylermiş. Lokman Hekim bu bitkilerin anlattıklarını dinler, onların anlattıklarını esas alarak türlü ilaçlar yaparmış. Bir gece Lokman bir çınarın altında uyurken bir ses “Lokman, ben ölümün ilacıyım. Benden hazırlanan iksiri içenlere bundan böyle ölüm yok” demiş. Kendisine seslenen bitkinin yanına koşan Lokman Hekim, çiçeğin söylediklerini not etmiş. Lokman ölümsüzlük iksirinin notları da bulunan defteri ile bir nehrin üzerindeki köprüden geçerken güçlü bir rüzgar defteri ırmağa savurmuş. Lokman defterini çok aramışsa da sadece bir yaprağı dışında bir şey bulamamış. Bugünkü tıp biliminin, geriye kalan tek yapraktan geliştiğine inanılır. Bugünkü bitki bilimi ve farmakognozi Lokman Hekim’in notlarından yüzde kaçını yeniden yazdı bilinmez. Ancak günümüzde kullanılan ilaçların yaklaşık yüzde 25’i bitkisel kökenlidir. Almanya, Fransa, İsviçre gibi birçok ülkede bitkisel ilaçları modern tıpla birleştirmek yönünde güçlü bir eğilim vardır. Hekimlerin yaklaşık yüzde 80’i bitkisel ilaçları düzenli olarak reçetelerine yazmaktadırlar. Almanya’da bitkisel ilaçların yüzde 80’i eczaneler tarafından hazırlanmakta ve yüzde 42’si reçeteli ilaçlar sınıfına girmektedir. Günümüzde özellikle alternatif tıp alanına yönelişin bir sonucu olarak, tıbbi bitkilerle tedaviye hızla artan bir ilgi başlamıştır. Bitkisel kökenli ilaç etkin maddelerinin kullanımının artması, doğal ilaç kaynaklarının yetiştirilmesini de gerektiren bir faaliyet alanı yaratmaktadır. Ancak bu, bitkisel kaynaklı maddelerin gelişi güzel yapılmış incelemelere, duygusal değerlendirmelere ve o madde hakkındaki öykülere dayanılarak tıbbi kullanışa sunulması demek değildir. Unutulmamalıdır ki, doğal olan her zaman güvenli demek değildir. Belirli amaçlar için kullanılan bitkilerin botanik açıdan tayini yapılmış, mikrobiyolojik ve kimyasal kontrolü gerçekleşUnutmayın, tirilmiş, etken madde miktarı beldoğal olan her li, standardize edilmiş ve hijyenik şartlarda ambalajlanmış olarak suzaman güvenli nulması gerekmektedir. Bu görev demek değildir! kuşkusuz eczanelerindir. Bununla birlikte, geleneksel bitkisel ilaçların üretiminin ve ilaç endüstrisinde bitkisel kökenli doğal kimyasalların kullanımının yaygınlaşmasının daha çok zaman alacağı anlaşılıyor. Ancak efsanenin de bilimin de ortaya koyduğu gerçek, endemik bitkilerden ve fonksiyonel meyvelerin çekirdeklerinden elde edilen yağ ve özütlerin hem insanın gelişiminde, hem de vücut direncinin artırılmasında, dolayısıyla hastalıklara karşı korunmada çok önemli işlevler gördüğüdür.

Sağlıklı egzersiz

Eklemlerinizi rahatlatın,

bir ömür ağrıdan uzaklaşın Gün boyu masa başında çalışanlar, fazla hareket etme fırsatı bulamayanlar, eklem ağrılarından sıkılanlar… Çok basit birkaç egzersizi düzenli uygulayarak hem moral toplayabilir hem de ağrılardan kurtulabilirsiniz. 1. Yüzüstü yatarken bir bacağınızı dizinizden olabildiğince kıvırın.

2. Sonra tekrar yatar pozisyona dönün. 3. Aynı hareketi diğer bacağınız ile tekrarlayın.

(Dizinizin acımaması için dizin yukarı kısmını küçük bir havlu ile destekleyin.)

1. Sandalyeye oturun. 2. Bir bacağınızı ileriye doğru uzatın, beşe kadar

sayarak havada tutun ve tekrar eski haline getirin. 3. Aynı hareketi diğer bacağınız için tekrarlayın. Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

1. Sandalyeye oturun. 2. Ayak bileklerinizin arasına bir yastık yerleştirin ve sabitleyin. 3. Yastığı düşürmeden her iki bacağınızı kaldırıp, beş saniye kadar

havada yere paralel olarak tutun ve tekrar eski haline getirin. Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

1. Düz zemin üzerinde bacaklar uzatılmış otururken dizinizin altına bir yastık yerleştirin.

2. Tek bacağınızı beş saniye kadar kaldırın ve tekrar

eski haline geri getirin. Hareketin devamında yastığı ezecek şekilde bastırın ve bacağınızı gevşetin. 3. Aynı hareketi diğer bacağınızla tekrarlayın. Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

30

- Aralık-Ocak 2014

Bitkisel takviyeler

Sağlıklı bir ömür için

bünyenizi güçlendirin

Prof. Dr. Ulvi Zeybek Ege Üniv. Eczacılık Fakültesi Dekanı

Hastalıklardan korunmak ve yaşam kalitesini yükseltmek için bağışıklık sistemini korumak gerekir. Bunun için özellikle soğuğa karşı direnç artırılmalı. Bitkisel takviyeler bu konuda hayli yardımcı olabilir.

32

- Aralık-Ocak 2014

Sağlıklı yaşamın vazgeçilmez öğelerinden biri doğal ve bilinçli bir beslenme olmasına rağmen pek çoğumuz doğal besin özlerini alamıyoruz. Bu yüzden vücudun ihtiyaç duyduğu fakat beslenme yoluyla alınması mümkün olmayan yağ asitlerini içeren doğal besin destekleri giderek daha çok kişi tarafından tercih ediliyor. Uzmanlar sağlıklı yaşayarak genç kalmanın sırrının bitki ve tohumlarda gizli olduğunu söylüyor. Soğuk pres yöntemiyle bitki ve tohumlardan elde edilen yağlar, yapılarındaki tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri sayesinde bedenimizin günlük enerji ihtiyacını en ideal şekilde karşılıyor, yorgunluk ve halsizliğe karşı destek oluyor. Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi ARGEFAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ulvi Zeybek; soğuk pres yönetimiyle bazı tıbbi bitki tohumlarından elde edilen yağla-

rın insan sağlığına pek çok açıdan olumlu etkilerinin olduğunu açıklıyor. Prof. Dr. Zeybek; aralarında aspir, ceviz, çörek otu, kabak çekirdeği, keten tohumu, nar çekirdeği, ruşeym, üzüm çekirdeği, ısırgan tohumu, susam, hindistan cevizi gibi değerli tohum yağlarının hastalıkları önlemeye destek olduğunu ve kalp sağlığı, cilt sağlığı ve saç sağlığına yönelik kanıta dayalı olumlu etkilerinin olduğunu belirtiyor.

Modern yaşamda kilo kontrolünün en pratik yolu nedir? Günümüzde pek çok insan kapalı ortamlarda çalışıyor ve yürümekten kaçınıyor. Oysa insan vücudu hareket etmek zorundadır. Sağlıklı yaşamın en önemli ögelerinden biri düzenli egzersiz yapmaktır. Haftada en az üç kez 45-50 dakika egzersiz yapmaya, en azından yüksek tempoyla yürümeye çalışımalı.

Çocuklarda ve yetişkinlerde zihinsel sağlığın ve bilişsel fonksiyonların gelişmesine yardımcı olan en önemli besin kaynaklarından birisi ceviz yağıdır.

etkisi nedeniyle özellikle mevsim geçişlerinde vücut direncini artırmaya yardımcı olur. Geleneksel olarak emziren annelerde de süt salgısını artırmaya yardımcı olarak kullanılabilir. Egzama gibi cilt hastalıklarının tedavisinde haricen ve dahilen destek amaçlı kullanılabilir.

İlerleyen yaşlarda ne tür takviyelerden faydalanılabilir?

Bitkisel takviyelerin kilo kontrolüne faydası nedir? Bir hayli faydası var. Örneğin esansiyel doymamış yağ asitlerini yüksek miktarda içeren aspir yağının; hipolipidemik yani yağ seviyesini azaltıcı etkisi olduğu bilimsel çalışmalarla gösterildi. İçeriğindeki CLA (Konjuge Linoleik Asit) ile vücuttaki yağ oranını azaltmaya yardımcı olduğu için günümüzde diyet ve egzersiz programlarına aspir yağı eklenebiliyor. Aspir yağı; metabolizmayı hızlandırarak, yağ kas dengesini düzenlemeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor. Daha sağlıklı olmak için yalnızca kilo kontrolü yetmez. Sağlıklı bir zihne de sahip olmak gerekir. Gün içerisinde kısa pratik zihinsel alıştırmalar hafızanızı güçlendirecektir. Boş vakitlerinizde elinize alacağınız gazete, dergi, bulmacalar bile size fayda sağlayacaktır. Ceviz yağı, Omega 3 içeriği sayesinde beyin sağlığına

destek olur. Çocuklarda ve yetişkinlerde zihinsel sağlığın ve bilişsel fonksiyonların gelişmesine yardımcı olan en önemli besin kaynaklarından birisi ceviz yağıdır.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek de önemli, öyle değil mi? Elbette. Hastalıklardan korunmak ve yaşam kalitenizi yükseltmek için bağışıklık sisteminizi korumanız gerekir. Bunun için özellikle soğuğa karşı direnç artırılmalı. Günlük öğünlerde tükettiğimiz sağlıklı bitkisel yağlar gibi organik bileşikler bize yardımcı olacaktır. Bunun için de dengeli ve düzenli bir beslenme şart. Çörek otu tohumları tarihte en çok kullanılan ve değer verilen tohumlardan biridir. Eski Mısırlılardan Antik Yunan uygarlığına kadar pek çok kültürde çörek otu tohumunun sağlık için kullanımından bahsedilmiştir. Çörek otu yağı; soğuk pres yöntemiyle elde edilen sabit bir yağdır. Bağışıklık sistemini destekleyici

Sebze ve meyveler vitamin, mineral deposudur. Günde üç veya dört porsiyon sebze, meyve tüketmeye özen gösterin. Bunun yanında, özellikle nar çekirdeği yağı, antiaging (yaşlanma etkilerini geciktirici) ve antiinflamatuar (yangı azaltıcı) özellikleri ile cilt sağlığına destek olur. Nar çekirdeğinde, punisik asit (Omega 5) bulunmaktadır. Güçlü antioksidan özelliklere sahip olan punisik asit, son yıllarda en çok ilgiyi çeken ve üzerinde çalışmaların yapıldığı bitkisel maddelerdendir. Güçlü antioksidan etkiye sahip nar çekirdeği yağı, kalp sağlığını korumaya yardımcı olurken, haricen emiliminin hızlı olması nedeniyle özellikle kadınlar tarafından cildi yenileme ve canlandırma amacıyla da tercih edilmektedir. Erkeklerin ise prostat sağlığını korumak için şimdiden önleminizi almaları gerekebilir. Prostat sağlığını destekleyen fitosteroller, çinko gibi mineraller ve likopen gibi antioksidanları içeren besinleri tanıyıp öğünlerinizde bulunmasını sağlayın. Kabak çekirdeği yağının iyi huylu prostat büyümesinin (BPH) tedavisinde yardımcı olduğu birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Ayrıca uzun süreli kullanımda iyi kolesterol olarak bilinen HDL’yi de yükseltmeye yardımcıdır. Belli bir yaştan sonra yıllık check-up’lar yaptırarak kalp sağlığınıza

Aralık-Ocak 2014 -

33

Bitkisel takviyeler

Bitkisel takviyeler cilt sağlığına da destek oluyor mu? Özellikle yaz mevsiminde güneşin zararlı ışınlarına karşı korunmak gerek. Susam yağı yaz aylarında harici kullanımı ile güneşin zararlı ışınlarına karşı korunmaya yardımcıdır. Susam yağında

34

- Aralık-Ocak 2014

nedir?

Soğuk pres yöntemi

dikkat etmelisiniz, gerekli önlemleri almalısınız. Üzüm çekirdeği yağı, kalp ve damar sağlığının korunmasına yardımcı olmaktadır ve yaşlanma etkilerini geciktirmesiyle dikkat çekmektedir. Trans yağ asitlerini içeren hazır ve hayvansal gıdalardan, stres, alkol ve sigara gibi olumsuz faktörlerden uzak durun. Keten tohumu yağı, Omega 3 yağ asitine bağlı olarak kalp sağlığını korumaya yardımcı, dolaşımı destekleyici özellikleri vardır. İnflamasyonu (yangıyı) gidermeye yardımcı olan keten tohumu yağı, ayrıca kalsiyum emilimini artırarak, kemik sağlığını korumaya da destek olur. Ayrıca balık yağı tüketemeyen çocuklar için keten tohumu yağı, iyi bir bitkisel Omega 3 desteği sağlar ve zihinsel gelişimi destekler. Günümüzün yoğun yaşam koşullarına uyum sağlamaya çalışan vücudunuza siz de katkıda bulunun. Enerjinizi yükseltin ve günlük koşuşturmalara yenik düşmemek için besin değeri yüksek doğal gıdalar tüketin. Ruşeym yağı, doğal besin kaynağıdır ve cildinizi canlandırıcı özelliğe sahiptir. Ruşeym, buğday tanesinin embriyo kısmı olup, filizlenme için gerekli tüm elzem maddeleri yapısında barındırır. Ruşeym yağı çok zor elde edilen çok değerli bir yağdır. Doğal antioksidan ve enerji kaynağı olarak adlandırılan ruşeym yağı, yapısında A ve D vitaminlerini doğal olarak bulundurmasının yanı sıra, E vitamini oranı da oldukça yüksektir. Bu sayede yaşlanma etkilerini geciktirmeye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur. Yorgunluk giderici olarak da kullanılabildiği için, yüksek enerji gereksinimi olan kişilerin fiziksel performansını artırmaya destek olur; sporcuların, sınava hazırlanan gençlerin ya da yoğun tempoda çalışanların, mevsim geçişlerinde genel yorgunluk problemi olan kişilerin günlük destek programlarına dahil edilebilir. Üzüm çekirdeği yağı, damar iç çeperini koruyarak dolaşım sisteminin sağlıklı işlemesine yardımcı olan değerli bir yağdır. Yapısında doğal olarak bulunan E vitamininin ve yağa geçen fenolik bileşiklerin güçlü antioksidan etkileri sayesinde kötü kolesterol olarak bilinen LDL’yi azaltırken, iyi kolesterol olarak bilinen HDL’yi artırmaya, kalp ve damar sağlığının korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, vücut direncini artırmaya destek olan üzüm çekirdeği yağı, güçlü antioksidan etkisi ve emiliminin hızlı olması nedeniyle aromaterapide de kullanılan temel yağlardan biridir.

Ürüne herhangi bir ısıl işlemin uygulanmadığı soğuk pres yönteminde ürüne herhangi bir kimyasal madde de katılmıyor. Tohumların yağlarının tamamen doğal yöntemlerle çıkartıldığı bu yöntem sayesinde tohumdaki tüm yağda çözünen ve güçlü antioksidan olan D ve E vitaminleri, mineraller ve besin öğeleri yağa geçiyor. Yapılan araştırmalar soğuk presle üretilmiş yağların diğer yöntemlerle elde edilenlere göre sağlık için yararlı bileşikler açısından daha zengin olduğunu ortaya koyuyor.

E vitamini, sesamol ve sesamolin adı verilen antioksidan bileşikler bulunmaktadır. Bunlar da bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Susam yağı iyi bir aromaterapi yağı olarak da kullanılmaktadır. Çevresel ve besinsel faktörlerden dolayı bir zaman sonra saç diplerinde oluşan kuruluğu gidermek için vücudunuzu besleyecek olan doymamış yağ asitleri ve vitaminlerden yararlanın. Böylece saç hücreleriniz yenilenecek ve daha canlı olacaktır. Isırgan tohumu yağı Avrupa’da “gençlik yağı” olarak da bilinir. Hücreleri rejenere eder ve bağ dokusunu güçlendirir. İlkbahar ve sonbaharda immün sistemi güçlendirici etkisi nedeni ile de dahili kullanımı önerilir. Sağlıklı saçlar için soğuk pres hindistan cevizi yağıyla saç diplerine masaj yapın. 30-60 dakika bekledikten sonra baz şampuan kullanarak saçlarınızı güzelce yıkayın ve sonrasında iyice durulayın. Araştırmalar, hindistan cevizi yağının kafa derisinin nem dengesini korumaya destek olduğunu göstermektedir. Yıpranmış saç uçlarına bakım yaparak yumuşak ve parlak bir görünüm kazanılmasına yardımcı olur. Bu özelliklerinden dolayı saçlarda koruyucu amaçlı kullanılabilir. Ayrıca hoş bir kokuya sahip olduğu için doğal bir kozmetik ürün olarak da tercih edilebilir.

Ekim-Kasım 2013 -

35

Cilt bakım okulu

Cilt neden önemli bir organdır? Bizimle beraber yaşayan, solunum yapan, beslenen, büyüyen ve yaşlanan bir organ olan cildimiz dış dünya ile temas halindedir ve vücudu dış etkilere karşı korur. Cilt, insan vücudunun en büyük organıdır. Dış dünya ile temas halinde bulunduğundan ve vücudu dış etkilere karşı koruyan ilk organ olduğundan bizim için çok önemlidir. Cilt her bölgede farklı hassasiyet ve özellikler göstermektedir. Ense ve ayak tabanında daha kalın ve sert iken, yüz bölgesinde çok daha ince, göz çevresinde çok daha hassastır. Bu nedenlerle cilt için cildin yapısına, ihtiyaçlarına ve tipine uygun bakımlar uygulanmalı, değişen koşullara vereceği tepkiler göz önünde bulundurulmalıdır. Cildimiz pek çok faktörden etkilenen, bizimle beraber yaşayan, solunum yapan, beslenen, büyüyen ve yaşlanan bir organdır. Hayatın çeşitli dönemlerinde ihtiyaçları değişim gösterebilir. Değişen yaşam koşullarında cildimizin de değişim göstereceğini unutmamalıyız. Bu önemli organ sağlığını ve güzelliğini devam ettirmek için özel bir bakıma ihtiyaç duyar. Cilt bakımını üç adımda özetlememiz mümkün. • Temizleme • Nemlendirme • Ek bakımlar Temizleme: Sürekli kullandığımız

ve dış ortam ile temasta bulunan ellerimizi nasıl her fırsatta yıkıyorsak cildimizin de bakımı için ilk adım temiz-

liktir. Sabah akşam cilt tipine uygun bir temizleyici ile cildi temizlemek, gün boyu maruz kaldığı toz ve kirden cildi arındıracak, cilt bakımının diğer adımları için uygun bir zemin hazırlayacaktır. Unutmayın, cildimizin nefes alabilmesi için gözeneklerinin temizlenmeye ihtiyacı vardır! Nemlendirme: Cilt tipi ne olursa ol-

sun tüm ciltlerin nem takviyesine ihtiyacı vardır. Hava koşulları, klimalı ortamlar, çevresel faktörler ve maruz kaldığımız serbest radikaller cildimizin nem kaybetmesine neden olmaktadır. Cilt tipine uygun bir nemlendirici ile bakımınızı devam ettirmek, nemsizlik çizgilerini yok edecek, daha sağlıklı ve canlı bir görünüm elde etmenize yardımcı olur. Ek bakımlar: Bu iki temel bakım

adımından sonra kişiye özel ek bakımlar devreye girmektedir. Cilt tipinin belirlenmesine yönelik tavsiyeler

Cilt sağlığını korumanın ilk adımı onu iyi tanımaktır. Bu nedenle kişinin cilt tipini belirlemesi ve cildi ile uyumlu ürünler kullanması büyük önem taşır. Genel olarak cildin hayatın çeşitli dönemlerinde gösterdiği bazı eğilimleri vardır.

Bebeklik dönemlerinde çok hassas olması, ergenlikte yağlı ve akne eğilimli olması, 35 yaş sonrası kuruluğa yönelmesi gibi. Bu genel eğilimlerin yanı sıra her insanın cilt tipi farklıdır ve farklı ihtiyaçları vardır. Cilt tipi bir ömür boyu aynı kalmayabilir. Çeşitli iç ve dış faktörler cildin yapısının değişmesine, farklı ihtiyaçlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Cilt tipini etkileyecek iç ve dış faktörleri şu şekilde özetleyebiliriz: • İlaç kullanımı • Hormonsal değişimler • Hastalık • Stres ve yoğun iş hayatı, duygusal değişimler • Çevresel faktörlerdeki değişim- mevsim değişimleri, kullanılan suyun farklılaşması, şehir ya da ülke değişimi dolayısı ile iklimsel değişimler vb. • Besinler ve yaşam tarzındaki değişimler- uykusuzluk, alkol ve sigara tüketimi, tüketilen yiyeceklerin değiştirilmesi Bahsedilen bu faktörlerin ortaya çıktığı durumlarda kişinin cilt tipi farklılaşabilmekte, halihazırda kullanılan bakım ürünleri cildin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalabilmektedir. Bu durumlarda, dermatologunuza ya da eczacınıza danışarak cilt bakım programınızı yeniden gözden geçirmenizi tavsiye ederiz.

Ekim-Kasım 2013 -

37

Dosya

Diyabete karşı D

iyabet halen dünyada en sık rastlanan hastalıklar arasında yer alıyor. Ülkemizde yaklaşık 5 milyon kişi diyabet hastası ve yine 1.5 milyon kişinin hastalığının farkında olmadığı tahmin ediliyor. Diyabet hastalığının oluşmasında gerek yaşam koşulları ve beslenme gerekse genetik birçok faktör rol oynuyor. Hastalığın tanısında bireyin kendi sağlık durumunu takip etmesi önem arz ediyor. Pek çok hastalıkta olduğu gibi düzenli takip ve erken teşhis, diyabetin ilerleyişi ve tedavisi üzerinde oldukça önemli.

İnsülin ve şeker ilişkisi Diyabet, tanım olarak insülin hormonunun yokluğu veya yetersiz olması durumunda kan şekerinin hücre dışında ve kanda yükselmesi ile ortaya çıkan bir hastalık. Günlük yaşamda gerekli aktiviteleri sürdürebilmek için, glukoza ihtiyaç duyuyoruz. Glukoz genel ifadeyle kandaki bir tür şeker. İnsülin ise pankereasımınızın salgıladığı ve kan şekerimizin kullanılması için gerekli bir hormon. Kandaki şekeri hücrelerimize alabilmemiz ve enerji olarak kullanabilmemiz için insülin hormonuna ihtiyaç duyuyoruz.

38

- Aralık-Ocak 2014

bili n

o r y i u n z e l ç

Diyabetten korunmanın temel yöntemlerinden biri kilo kontrolü. Diyabette ideal kilonun muhafazası en önemli hedefi oluşturuyor.

Aralık-Ocak 2014 -

39

Dosya

DİKKAT!

Çocuklar ve gençlerde de diyabet görülebiliyor. Bu nedenle her yaşta diyabete karşı uyanık olmak gerekiyor. İnsülin hormonunun azlığı ya da yetersizliği durumunda şeker metabolizmamız bozuluyor ve diyabet hastalığının ortaya çıkışı kaçınılmaz hale geliyor.

Diyabet hangi sorunları getiriyor? Diyabet hastalığı bireyin yaşı ve genel sağlık durumuna bağlı olarak birçok problemi beraberinde getiriyor. Bunların arasında böbrek sorunları,

Nasıl beslenmek gerekiyor? Sağlıklı beslenmenin hem obeziteden korunmakta hem de diyabeti önlemekteki rolü biliniyor. Sağlıklı beslenmek için üç ana öğün, üç ara öğün tüketmek gerekiyor. Mümkünse her öğünde sebze ve salataya yer verilmesi sağlık uzmanları tarafından öneriliyor. Yağ ve tuzun gereksinimlerin üzerinde tüketilmesi ise kesinlikle tavsiye edilmiyor. Tüm bunların yanında diyabetli kişilerin beslenme düzenlerini diyetisyen desteği ile oluşturulması da önem taşıyor.

40

- Aralık-Ocak 2014

kalp-damar sistemi rahatsızlıkları ve beyin damarlarında hasara kadar varan hayati sağlık problemleri bulunuyor. Yine yaygın olarak bildiğimiz diyabet ilişkili sorunların başında göz bozuklukları, kemik kayıpları, cinsel sorunlar, sinir hasarı ve diyabetik ayak problemi geliyor.

Risk faktörleri biliniyor Diyabet gerek kadın gerekse erkeklerde her yaşta görülebiliyor. Bunun yanında bazı faktörlerin diyabet hastalığı için risk oluşturduğu biliniyor. Yakın aile bireylerinde diyabet öyküsü olanlar bu problemle karşılaşmaya daha yatkın. Kalp-damar rahatsızlığı bulunanlar, obezite problemi olanlar, hipertansiyon hastaları ve kan yağları yüksek düzeylerde seyreden bireyler de riskli gurubun içinde bulunuyor. Gebelik döneminde diyabet geçiren kadınlar, düşük ve ölü doğum yapanlar ile iri bebek doğuran kadınların diyabet açısından risk taşıdığı belirtiliyor. Genel olarak bilinen 45 yaş sınırı da kesin olmamakla birlikte diyabetin ortaya çıkışında anlamını koruyor.

Kilo kontrolü önemli Diyabetten korunmanın temel yöntemlerinden biri kilo kontrolü. Diyabette ideal kilonun muhafazası en önemli hedefi oluşturuyor. Düzenli yapılan kilo kontrolü ve önceki kilo sürekli karşılaştırarak beslenme düzeninin planlanması ideal aralıkta kalmayı kolaylaştırıyor. Obezitenin, insülin direnci ve tip 2 diyabet başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorunu için risk faktörü olduğu biliniyor.

Sağlık için hareket edin Beden ve ruh sağlığının korunmasında egzersizin önemi büyük. Diyabetten korunmada da düzenli yapılan egzersizin önemi vurgulanıyor. Düşük fiziksel aktivite gösteren bi-

Bu belirtiler diyabetin habercisi sık ○Sık ra idra a çıkm

Ço yemk e Tekrarlayan enfeksiyon

○Aşırı ı kaşınt

○Görme bulanıklığı

Çok su içme

reylerin diyabet de dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa daha yatkın olduğunun unutulmaması gerekiyor. Egzersiz ihtiyacının belli bir standardın içine sokmak çok doğru değil. Fiziksel aktivite ihtiyacı kişinin yaşı, cinsiyeti ve genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebiliyor. Bu nedenle, egzersizin kişiye özgü ol-

Kilo kaybı

Mantar enfeksiy onu

ması önemli. Doğru egzersizde göz önünde bulundurulması gereken diğer gereklilikler ise aktivitenin aynı tempoda sürdürülmesi,, uygun hava şartlarında yapılması, yemekten bir ile üç saat sonra uygulanması gibi detaylar. Özellikle akşam yemeğini takiben egzersiz yapılması uzmanlarca tavsiye ediliyor.

Milattan önce 2000 yılına ait yazıtlarda diyabetten bahsedildiği biliniyor. Mısır’da Ebers papirüslerinde diyabet hastalığından çok idrara çıkma (poliüri) olarak bahsediliyor. Milattan sonra 2. yüzyılda Kapadokyalı Arateus bu hastalığın etin, kolların ve bacakların eriyerek kana geçmesine yol açtığını belirterek şeker hastalığını akıp boşalma anlamına gelen “diabetes” kelimesi ile adlandırmıştır.

Bilinen en eski hastalıklar arasında

Dosya

ETKİN ECZACILAR İŞBAŞINDA! 14 Kasım tarihi tüm dünyada Diyabet Günü olarak biliniyor. Bu günde sağlık profesyonelleri ve diyabet hastaları bir araya geliyor, toplumun diyabet konusunda bilinçlenmesini sağlamaya yönelik birçok aktivite gerçekleştiriliyor. Dünya Diyabet Günü ilk olarak 1991’de Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün kararıyla oluşturuldu. 2009-2013 yıllarında Dünya Diyabet Günü’nün teması Diyabet Eğitimi ve Korunma olarak belirlendi. Bu kapsam dahilinde dünyada ve Türkiye’de toplumsal farkındalığın oluşturulmasına yönelik pek çok etkinlik düzenleniyor.

Diyabet Günü Etkinliği hedef kitlesi Etkin Eczacılık Derneği’nin yürüttüğü etkinlikte hedef kitleyi 40 yaş üzeri, birinci derece yakınında diyabet olan kişiler, bel çevresi 88 cm kadınlar ile 102 cm ve üzeri erkekler, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyonu olanlar, HDL-kolesterol düzeyi 35mg/dl ve altında, trigliserid düzeyi ise 250 mg/dl ve üzerinde olan bireyler bulunuyor. Yine polikistik over sendromu olan kadınlar, gebelik diyabeti tanısı almış veya iri bebek doğurmuş anneler, düşük doğum tartılı doğan kişiler, fiziksel aktivitesi düşük, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük besinler tüketenler ile bazı antipsikotik ilaçları kullanan hastalar Diyabet Etkinliği’nin hedef kitlesi arasında.

Etkin Eczacılık Derneği Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun “Diyabet için bir adım at” etkinliğine destek olurken, en az bin kişiye diyabete yönelik risk anketi uygulamayı amaçlıyor.

42

- Aralık-Ocak 2014

Diyabet gününde gerek toplumsal bilinçlenmenin oluşması gerekse sağlık çalışanlarının diyabet hastalığına karşı daha hazır olmasını sağlamak amacıyla birçok ulusal etkinlik yürütülüyor. Projelerinde diyabete ayrı bir önem veren Etkin Eczacılık Derneği de 14 Kasım’da başlattığı diyabet projesini genişleterek diyabette eczacının rolünü pekiştiriyor. Tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi diyabette de hastalığın önlenmesi ve yönetilmesi sürecinde eczacıların önemli rolü bulunuyor. “Diyabet riskinizin farkında mısınız?” adıyla 14 Kasım 2012’de başlatılan kampanya, bireylerin diyabet risklerini ölçerek uzman yardımı ihtiyaçlarının ortaya çıkarılmasını hedefliyor. Bu yıl da 11-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek Etkin Eczacılık Derneği kampanyasında diyabetin risk faktörlerini azaltmaya,, hastalıkta erken teşhisin sağlanmasına ve diyabet komplikasyonlarının önlenmesi ve geciktirilmesine yönelik farkındalık yaratmak amaçlanıyor.

Diyabet dünya genelinde oldukça yaygın. Yakın zamanda Oscar ödüllü oyuncu Tom Hanks de diyabetliler arasına katıldığını açıkladı. Hanks, bazı filmlerinde, çok miktarda kilo almasını gerektiren roller üstlenmişti. Oyuncu BBC’ye yaptığı açıklamada artık bu tür rollerin “genç erkek oyuncuların işi olduğunu” söyledi. Tom Hanks’in doktoru 36 yaşından beri başına dert olan kan şekeri ölçümlerinin artık Tip 2 diyabet düzeyine geldiğini açıkladı.

©shutterstock.com/Paul Smith / Featureflash

Dünya Diyabet Günü

Dosya

Uz. Dr. Yaser Süleymanoğlu İç Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı

Diyabet vücudun tümünü etkiler Diyabet kontrolü kan şekerini normal sınırda tutmakla başlar.

44

- Aralık-Ocak 2014

Diyabet vücutta birçok sorunu beraberinde getirebilir. Hastalığın neden olduğu ek problemler farklı sistemleri kapsayabilir. Bunların arasında saç dökülmesi de bulunur. Saç dökülmesi, teşhis edilmiş diyabeti bulunan kişilerde gözlenebildiği gibi, gizli diyabet döneminde de başlayabilir. İnsanlar, normal koşullar altında belli bir miktara kadar saç kaybı yaşayabilirler. Ancak bu küçük miktarlarda kaldığı sürece normaldir. Hormonal dengesizlik gibi problemler ise günlük saç kaybı miktarında ciddi artışlara neden olabilir.

Diyabette saç dökülmesi Saç dökülmesi ile diyabet arasında nasıl bir bağlantı bulunduğunu açıklamak gerekirse, diyabetin öncelikle hormonal bir hastalık olduğunu hatırlamak gerekir. Diyabet hastalığı, tüm vücudumuzdaki hormonları ve hormonal sisteme destek olan bir çok mineral ve faktörün dengelerini bozar. Saçın sağlıklı gelişmesi , uzaması ve uzun ömürlü olabilmesi için iyi bir kan dolaşımına ihtiyaç vardır. Diyabetin her iki türünde de (Tip I ve Tip II) ilerleyen dönemlerde kılcal damar hasarları ve buna bağlı sistemik sorunlar gelişir. Birçok diya-

betik insanda nöropati (sinir hücresi hasarı) ve mikroanjiopati (kılcal dolaşım hasarı) sorunları bulunmaktadır. Bu ilk etapta saç kalitesi doğrudan etkileyerek saçın canlılığını yitirmesine, uzamanın aksamasına ve dökülmelere neden olabilir. Diyabet kontrolü kan şekerini normal sınırda tutmakla başlar. Diyabet hastalığından korunmak için sağlıklı beslenme, egzersiz ve doğru ilaç kullanımı önemlidir. Kan şekeri düzeyini günlük olarak izlemek, diyabetin nasıl seyrettiğini anlamayı mümkün kılar. Diyabet hastalığının iyi biçimde kontrol altına alınamadığı durumlarda birçok problemin ilerleyişine şahit olunacaktır. Bunların arasında ciddi saç kayıpları da gelir. Özellikle vücutta kan şekerinin birikmesi (hiperglisemi) ve kan şekerinin dönemsel olarak düşmesi (hipoglisemi) gibi sorunlar, dolaşım dengesi bozarak gerek glikoz gerekse oksijenin saç köklerine ulaşmasına engel olur. Zamanla foliküller yıpranır ve saçlar dökülmeye başlar. Diyabet hastalığının tedavisi stres yaratıcı bir süreçtir. Zamanla gelişen, has-

talıktan bıkma duygusu bir çok psikolojik sorunları beraberinde getirebilir. Stres altındaki diyabetliler önemli hormon dengesizlikleri yaşayabilirler ki bu da saç kaybı için neden teşkil edecektir.

Vitamin ve mineral eksikliklerine dikkat Diyabet tedavisinde sağlıklı diyet programının uygulanması çok önemlidir. Her ne kadar doğru beslenme programına özen gösterilse de bireyde mineral, vitamin ve protein eksiklikleri görülebilir. Bunlara B12, folik asit, biotin (vitamin H veya vitamin B7), vitamin D ve vitamin E örnek verilebilir. Yine demir, çinko, magnezyum ve kalsiyum hayatın temel taşlarıdır. Zaman içerisinde azalan bu maddeler vücudumuzun yaşlanmasına neden olur. Unutmamak gerekir ki bu eksikler ilk etapta basit görülen deri kuruluğu ve saç dökülmesi gibi problemlere sebebiyet verirken, uzun dönemde bu maddelerin eksiklikleri daha ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle mineral ve vitamin düzeylerinin sürekli kontrol edilmesi ve gerekli desteğin sağlanması hayat kurtarıcıdır.

Son dönemde saç dökülmesi sorunu yaşıyorsanız ve şu sorunlardan birine sahipseniz, en kısa sürede hekime danışmanız ve kan şekeri ölçümü yaptırmanız gerekir. Çok susuz ve kuru bir ağız Yorgunluk Sık idrara çıkma Tip 1 diyabet ve kilo kaybı Giderek artan görme problemleri Eğer hekiminiz, yaptığı tetkikler sonucunda diyabet teşhisinde bulunursa, bunu tedavi ve size özel hazırlanmış doğru bir bakım programı izleyecektir.

Bitkisel çaylar

Bitki çayı

nereden alınır?

Prof. Dr. Filiz Meriçli

Yeni Yüzyıl Üniv. Ecz. Fak.

Son günlerde

en sık sorulan sorulardan biri de şu: Tıbbi bitkileri, bitki çaylarını (tıbbi çayları) neden eczaneden almalıyız? Yanıtı ise basit: Çünkü eczacı, eczacılık fakültesinde eczacılık meslek bilimi olan farmakognozi ve fitoterepi derslerinde tüm şifalı bitkileri, nasıl kullanılacağını, hangi ilaçlarla birlikte alınmaması gerektiğini, kimlerin kullanmaması gerektiğini ve benzeri daha pek çok bilimsel ayrıntıyı öğrenen ve bilen tek meslek sahibidir. Tıbbi bitkilerle ilgili en doğru bilgiyi, sağlığınız için en uygun olanı bu nedenle ancak eczacınız verebilir.

Almanya Saarbrücken’de üniversitede çalıştığımız günlerde akademisyenler için yapılmış konukevinde kalıyorduk. Bir akşamüzeri eve doğru yürürken alt kattaki komşumuzun koşar adım evden çıktığını gördük. Niye telaşlı olduğunu sorduk. “Eczaneye gideceğim, kapanmadan yetişmeliyim,” deyince herhalde kızına ciddi bir şey oldu diye endişelenip yardım edebileceğimiz bir şey olup olmadığını sorduğumuzda aldığımız cevabı hiç unutmuyorum: “Eczaneden ıhlamur ile papatya alacağım, kızım biraz üşütmüş.” Evet, yanlış okumadınız! Eczaneden ıhlamur ve papatya almaya gidiyordu. Çünkü kızı için en iyisinin, en sağlıklı papatyanın eczanede

46

- Aralık-Ocak 2014

olduğunu biliyordu. Eczane kalitesinde sağlıklı, sertifikalı ıhlamur, papatya alacaktı kızına. O dönemlerde bizim ülkemizdeki eczanelerde tıbbi çay hazırlanmaz, ıhlamur, papatya ve benzeri kurutulmuş tıbbi bitkiler pek bulunmazdı. Artık bizler de soğuk algınlığı için eczacının hazırlayacağı karışımları, ağız-boğaz yaraları için sağlıklı ve doğru papatyayı eczaneden alabiliyoruz.

Tıbbi bitkiler, bitki çayları eczaneden alınır Eczanedeki bitkiler, iyi tarım uygulamaları ile hatta pek çoğu organik tarım ile yetiştirilmiş, doğru zamanda hasat edilmiş, doğru şekilde

nanenin yaprakları, alıcın çiçekleri, kuşburnu meyvesi saplarından ayıklanır. Etken maddeleri kontrol edilir. Küflenmemesi için nem oranı, sağlık için zararlı ağır metal, tarım ilacı kalıntısı taşıyıp taşımadığı kontrol edilir. Böceklenmemesi için biyosterilize edilir. Tüm bu işlemlerden geçen papatya, nane, ıhlamur, adaçayı, limon otu ve diğerleri sertifikalandırılarak paketlenir. Sağlığınız için sağlıklı biçimde paketlenmiş olarak eczanedeki yerini alır.

Ne kadar temiz olabilir? Cadde kenarındaki dükkânın önüne konan sepetlere/çuvallara yerleştirilmiş, gelen geçen arabaların kaldırdığı tozlarla kirlenen, gelen geçen insanların üstüne öksürdüğü ya da eline alıp kalitesini kontrol etmek için parmakları arasında ezerek koklamak için burnuna götürdüğü sırada sepete/çuvala parçaları düşen ıhlamurları, adaçaylarını düşününüz. Hangi mevsimde toplandığı, etkili bileşik taşıyıp taşımadığı, toplanma ve saklanma koşulları bilinmeyen, kontrol edilmemiş ürünler sağlığınız için yararlı değil zararlı olabilir.

Size özel sağlıklı karışımlar Kendiniz ve sevdiklerinizin sağlığı için sertifikalı ıhlamur, adaçayı, papatya, kuşburnu veya limon otunu eczaneden alırken, eczacınız size özel tıbbi çay karışımları hazırlayabilir. Ergenliğe yeni giren kızınızı, okula giden çocuğunuzun gerginliğini giderecek ya da ailece kış geceleri içebileceğiniz özel tıbbi çay karışımları hazırlar eczacınız. Zira eczacılar ve hekimler için yazılmış tıbbi çay reçeteleri vardır. Eczanede tıbbi çay çalıştaylarına katılan eczacınız, ilaç ve sağlık danışmanınız olarak bitki çayları (tıbbi çaylar) konusunda da size en doğru ve en uygun çözümleri sunacaktır.

kurutulmuşlardır. Her bitki kendi hayatını sürdürmek için farklı kimyasal yapıda bileşikler üretir. Bitkiler kendi hayatlarını sürdürmek için ürettikleri bu maddeler onların özelliklerini ve etkilerini oluşturur. Domateste likopen, nanede mentol, kekikte timol, karvakrol, karanfil tomurcuğunda öjenol, üzüm çekirdeğinde proantosiyanlar, yaban mersininde antosiyanlar vardır. Bitkide bu maddelerin miktarı, sabah, öğle ve akşam saatlerinde bile farklıdır. Eczane kalitesinde bitkiler, etkili maddelerin en fazla olduğu dönemde hasat edilir. Bu etkili maddeler kaybolmayacak şekilde kurutulur. Özel şekilde kullanılacak kısımları ayıklanır;

Hangi mevsimde toplandığı, etkili bileşik taşıyıp taşımadığı, toplanma ve saklanma koşulları bilinmeyen, kontrol edilmemiş ürünler sağlığınız için yararlı değil zararlı olabilir.

Aralık-Ocak 2014 -

47

Bebeğim ve ben

Bebeğinizin ilk kışı, ilk soğuk algınlığı Bebeklerin ilk soğuk algınlıkları ebeveynleri telaşlandırır. Ancak Etkin Sağlık’ın önerilerine kulak verirseniz, bebeğinizle birlikte bu sorunu da aşabilirsiniz. Soğuk kış aylarında bebeğiniz huzursuzlanmaya, burnunu çekmeye ve güçlükle beslenmeye mi başladı? Çok ciddi bir hastalığı olabileceğini düşünüp endişeleniyor musunuz? Hemen etrafınızdaki “tecrübeli” anneleri arayabilir yahut çocuk doktorundan randevu alabilirsiniz. Ama gelin önce içinizi rahatlatacak bazı önerilerimize kulak verin.

Bitmek bilmeyen geceler ve soğuk algınlığı Bebeğiniz henüz ilk kışını yaşıyor. Bağışıklık sistemi gelişme ve kuvvetlenme aşamasında olduğu için soğuk algınlığı geçirmeye çok yatkın. Anne sütünü ihmal etmemenin önemi

48

- Aralık-Ocak 2014

de işte bu noktada bir kez daha kendini ortaya koyuyor. Sevimliliğiyle kendine herkesi hayran bırakan bebeğinizi görmek isteyenlerse tahmininizden daha fazla… Ne onları ne de bebeğinizi bu sevgi dolu ortamdan elbette mahrum etmeyeceksiniz ancak mevsim geçişlerinde ziyaretçileri uyarmak da gerekiyor. Özellikle soğuk algınlığı yahut grip geçiren misafirlerinizle bebeğiniz arasında biraz mesafe olması ilerleyen günlerde bitmek bilmeyen geceler yaşamanızı ve endişeyle sabahlamanızı önleyecek basit bir tedbir sayılabilir.

Pratik öneriler Burun tıkanıklığı, gözlerde kızarıklık, huzursuzluk, iştahta azalma, aksırık… Bunlar, bebeğinizin minik bedeninde görmeye dayanamadığınız soğuk al-

Ekim-Kasım 2013 -

49

Bebeğim ve ben

Gözlemleyin Bebeğiniz ağlarken kulaklarını çekiştiriyorsa; kulaklarında bir sıkıntı hissettiğini anlatmaya çalışıyor olabilir. Bebeğiniz ağlarken ayaklarını sürekli karnına doğru çekiyorsa; size gaz sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyor olabilir. Bebeğinizin burun akıntısı yeşil, sarı veya kahverengi ise; bu enfeksiyon belirtisi olabilir. Doktorunuza danışın.

Doktora ne zaman gitmem gerekir? Bebeğinizin şikâyetleri bir türlü geçmiyorsa,

ateşi 38 dereceden fazlaysa,

nefes almakta ciddi sıkıntı yaşıyorsa, öksürüğü varsa doktorunuza gitmeyi ihmal etmeyin. gınlığı belirtilerinden bir kaçı sadece ve inanın, paniğe kapılmaya gerek yok. Öncelikle bebeğinizin yeterince dinlendiğinden emin olmaya çalışın. Mümkün mertebe anne sütünden uzaklaşmayın çünkü anne sütü, bebeğin vücut ve zihin gelişimi açısından en güçlü desteği verecek besindir. Eğer sütünüzün gelmesinde sorun varsa ve destekleyici mamalar kullanıyorsanız kendinizi kötü yahut yetersiz hissetmenize de gerek yok. Bu süreçte biraz içme suyu desteğinde bulunmanız bebeğiniz için faydalı olacaktır. Zira temiz içme suyu, tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde de su dengesini sağlayan önemli bir faktördür.

50

- Aralık-Ocak 2014

Aksıran bebeğinizin burnunu silmesini bekleyemezsiniz. O yüzden bebeğinizin burun akıntısını sık sık temizleyin. Abartıp burnunu tahriş etmenize gerek yok. Uykusunun bölünmemesini, rahatlıkla nefes alabilmesini sağlayacak şekilde temizlemeniz yeterli. Size bu konuda yardımcı olacak, bebekler için özel hazırlanmış ürünlerle ilgili eczacınıza danışmanız içinizi rahatlatacaktır. Bebeğinizin odasındaki nem oranını düzenlemeniz de size yardımcı olacaktır. Bebeğinizi çok soğuk ve çok sıcak suyla yıkamamanız da gerekiyor. Aşırı buharlı bir banyonun ardından ortamdaki nem oranına hızla uyum sağlaması kolay olmayacaktır. Ayrıca onu fazla giydirmemeniz de vücut ısısını koruması açısından çok önemli. Elbette çocuğunuzun doktoruyla iletişiminizi sürdürmeniz çok önemli. Bu, hem sizin içinizi rahatlatacak hem de bebeğinizin sürekli kontrol altında olmasını sağlayacaktır. Doktorunuz önerdiği müddetçe bebeklere özel ilaçları kullanabilirsiniz. Bu ilaçların nasıl kullanacağı konusunda sağ-

lık profesyonellerinin sözünden dışarı çıkmamanızsa çok önemli; siz siz olun, ne kadar bebek bakımında “tecrübeli” de olsalar, sağlık profesyonelleri dışında kimsenin ilaç önerilerini dikkate almayın. Kaynak: NHS. 2012. Breastfeeding. NHS Choices, Health A-Z. www.nhs.uk NHS. 2011. Common cold. NHS Choices, Health A-Z, www.nhs.uk

Siz siz olun, bebek bakımında sağlık profesyonelleri dışında kimsenin ilaç önerilerini dikkate almayın.

Havanda dövülenler

Notaların ardındaki yaşamlar

III. Selim devrinin ünlü bestekârı Hacı Sadullah Ağa’nın notaların arasına sakladığı dönem ruhu bugün de ilham vermeye devam ediyor.

Ecz. Gülnihal Yuvacan

Bin yıllık Türk musikisi tarihinde ne hikâyeler var bilseniz! Paylaşmak istediğim bir tanesi ise dokunaklı bir gönül ilişkisiyle ilgili: Padişah III. Selim zamanında yaşamış bir bestekâr ve Enderun hocası Hacı Sadullah Ağa (1730-1801) ile padişahın cariyelerinden Mihriban’ın filmlere konu olan hikâyesi…

Beyaz perdeye yansıyan aşk Senaryosunu usta edebiyatçı, şair Nazım Hikmet’in yazdığı, başrollerini Türk musikisinin büyük üstadı Münir Nurettin Selçuk ile adı saygıyla anılan ünlü ses sanatçısı Perihan Altındağ’ın oynadığı “Üçüncü Selim’in Gözdesi” adlı filmi henüz altı veya yedi yaşlarında izlediğim hatırlıyorum. Beni derinden etkileyen bu siyah beyaz filmde, Topkapı Sarayı’nın dördüncü avlusunda yer alan Bağdat köşkündeki buluşma sahnesi ve o anda fonda çalan şarkı halen aklımda… Türk musikisine ve Perihan Altındağ’a sevgimin o gün filizlendiğini, bu filmin, Eczacı Odası Türk Müziği Topluluğu’nu kurmama ve 20 yıldır sürdürmeme sebep olduğunu düşünüyorum.

Sanatı takdir etmek Dönemin en iyi bestekârlarından Hacı Sadullah Ağa III. Selim’in

Harem-i Hümayununda bulunan cariyelere musiki dersleri vermeye başlar. Bu arada cariyelerden Mihriban ile bestekâr arasında bir gönül ilişkisi kurulur. Haber padişahın kulağına gider ve III. Selim, bestekârın idam edilmesini buyurur ancak herkes padişahın bestekârın sanatını takdir ettiğinin de farkındadır. Hiddeti yatışınca kararından vazgeçeceğini düşünerek hızla ve öfke ile verilmiş bu fermanı uygulamak için acele etmezler. Sadullah Ağa hapiste tutulduğu süre boyunca bayati araban makamında bir fasıl yazar, talebelerine çalıştırır. Bir şenlik akşamı padişahın huzurunda bu fasıl okunur. Renkli makamı, zarif nağmeleri, bestesindeki ince üslubuyla fasıl sanatsever ve duygusal bir insan olan III.

Ney ile nefs-i müdafaa Sanata meraklı, iyi yetişmiş bir şehzade olan III. Selim, 1789’da amcası I. Abdülhamit’in vefat etmesiyle tahta çıkar. Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilir. 1808’de IV. Mustafa’nın emriyle boğdurulur. Rivayete göre onu öldürmek için gelenlerle mücadele ederken kendisini çok sevdiği ney ile savunmaya çalışır.

Selim’in ruhuna dokunur. “Bu eserin bestekârı kimdir?” diye sorar. Hacı Sadullah Ağa yanıtını alınca öfkesi iyiden iyiye yatışır. Fırsattan istifade ederek idam fermanının henüz yerine getirilmediği, bestekârın halen hayatta olduğu söylenir kendisine. III. Selim, durumdan gayet memnun şekilde bestekârın tahliye edilmesini ve cariyesi Mihriban ile evlendirilmesini buyurur. İdam fermanını geciktirenleri de ödüllendirir.

Kalbe işleyen besteler Matbaa gibi notanın da topraklarımıza geç gelmesi yüzünden pek çok eserin günümüze ulaşması mümkün olmamıştır. Neyse ki usul vurarak ve ezbere alınarak çalışılan eserlerin çok büyük bir kısmı notaya alınmış ve arşivlenmiştir. Ölüm tarihi bilinmeyen bestekâr Sadullah Ağa’nın eserlerinden 27 tanesi notaya alınmış ve bugüne ulaşmıştır. Bunlardan güftesi Enverî’ye ait hicaz makamındaki,

Bir yanımda salınan serv-i hıramanım yok ile güftesi Enderunî’ye ait tahir buselik makamındaki,

O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün Türk musikisi dinleyicilerinin keyifle eşlik ettiği, en bilinen eserleridir.

Aralık-Ocak-2014

51

Söyleşi

Vücudun yeni sağlık parolası: pH “İyi nefes almak, temiz hava, iyi uyku, hafif egzersiz gibi pek çok davranış biçimi alkali olmak için gereklidir. Sağlık bir bütündür.” Hayatımıza yepyeni bir kavram girdi: Alkali yaşam. Gerek beslenme biçiminde gerekse günlük alışkanlıklarımızda yapacağımız basit değişiklikler ile sağlıklı yaşamın kapılarını aralamamız mümkün. Alkali diyet ve alkali yaşam biçimi üzerine araştırmalarını yeni kitabında toplatan Dr. Ayşegül Çoruhlu ile nasıl daha sağlıklı yaşayabileceğimizi konuştuk. Alkali ifadesi ne anlama geliyor? Alkali ifadesi vücut hücrelerimizin ideal olarak çalıştığı ortamı anlatan bir terimdir. Alkalinin karşı ifadesi ise asittir. Vücudun asitlenmesi birçok hastalığın altında yatan nedenleri oluşturabilmektedir. Bedenimizin asitlenmesi durumu yanlış beslenme seçimlerinden olabileceği gibi, yanlış yaşam şekilleri de bu soruna kapı açabilir. Örneğin sigara içiyor olmanın hücre düzeyindeki zararı hücrelerin ideal alkali ortamını bozması ve vücudu asitlendirmesidir. Aynı şekilde sağlıksız dediğimiz yiyecekler de vücudu hücre düzeyinden başlayarak asitlendirir. Demek ki sadece yemek şekli değil, yaşam biçimi de alkali olmalıdır. Alkali diyet mi yoksa yaşam biçimi mi? Alkali diyet tek başına yeterli değildir. Çünkü vücut sağlığı için sadece doğru alkali yiyecekleri seçmek yetmez. Örneğin stresin sebep olduğunu duyduğumuz pek çok hastalık vardır.

52

- Aralık-Ocak 2014

Strese sebep olacak düşünce biçimleri, öfke, kızgınlık, negatif düşünceler ve benzeri durumlar beyinde kimyasal reaksiyonlara sebep olup stres hormonu kortizol üretir. O halde stresli yaşam biçiminden uzak kalmanın, kötü düşüncelere kapılmamanın da alkali olmak açısından önemi anlaşılır. İyi nefes almak, temiz hava, iyi uyku, hafif egzersiz gibi pek çok davranış biçimi alkali olmak için gereklidir. Sağlık bir bütündür. Alkali diyet sürekli uygulanabilir mi? Bir beslenme biçimini ideal yapan sürdürülebilir olmasıdır. Her sezon yeni bir model diyete başlamak hatalıdır. Beslenmede ilk amaç asla kilo vermek olmamalıdır. Kısa süreli kilo vermek amaçlı diyetler zaten sürdürülebilir değildir. Amaç sağlık için ve özellikle hücresel sağlık için doğru besinleri tüketmek olmalıdır. Beslenme artık hücresel seviyede ele alınmalı ve yaşam boyu beslenme modeli buna göre seçilmelidir. Alkali diyetin zamanı var mı? Yetişkin ve çocuk herkesin beslenme seçimlerini alkali olmayı hedefleyerek yeniden düzenlemesini öneriyorum. Alkali olma çabası gösterilmediğinde yanlış gıdaların sebep olduğu ve yıllarca artan asitlenme hastalıklara davetiye çıkaracak veya mevcut hastalığın şiddetini artıracaktır. Bundan kaçış yoktur. Asıl beslememiz gereken hücrelerimiz olduğu halde sadece midemizi doyurursak olacak budur. Alkali yaşama nasıl başlayabiliriz? Alkali olmaya su içmekle başlayabiliriz. O kadar yazılır çizilir yine de kimse yete-

İşte size evde kendi alkali suyunuzu yapmak için basit bir tarif: Bir litre içme suyuna eczaneden aldığınız karbonattan çay kaşığının yarısı kadar ilave ederseniz o su artık daha alkali olur. Yine eczaneden temin edebileceğiniz alkali damlalar da suyun pH’ını artırır. Böylece az su içen birisi olsanız bile alkali su içerek bu kötü huyunuzun olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.

Alkali yaşam herkese uygun mu? Alkali yaşam için yaptığım öneriler herkes için sağlıklı önerilerdir. Alkali diyette kısıtlanan besinler zaten sağlık için matah olmadığını bildiğimiz, hazır gıdalar, alkol, şekerli içecekler, kızartmalar, işlenmiş ürünler, ağır hayvansal gıdalar, şekerlemeler, basit unlular gibi kimseye bir faydası olmayan besinlerdir. Bu tür besinle-

ri azaltıp alkali yapan besinlere ağırlık vermek dünya üstündeki herkes için sağlıklıdır. Bizi ne gibi faydalar bekliyor? Alkali diyette ilk kazanım hücresel sağlık. Biz trilyonlarca hücreden oluşan çok karmaşık yapılı organizmalarız. Tüm bu sistemin iyi çalışması için iyi enerji kaynakları kullanmak gerekir. Yakıt doğru değilse motor da iyi çalışmaz. O halde alkali beslenerek hücrelere en iyi yakıtı verdiysek o hücrelerin de sağlıklı kalmasını ve işlerini doğru yapmasını sağlamış oluruz. Damarlardaki hücreler sağlamsa, damarlar sağlam, beyindeki hücreler sağlamsa beyin sağlam, ciltteki hücreler sağlamsa cilt iyi demektir. Bu liste her organ için uzatılabilir. Alkali beslenmede ilk fark edilen bağırsak sağlığının düzelmesi, hazımsızlık gaz şikâyetlerinin azalmasıdır. Kabızlık geçer. Reflü azalır. Bel bölgesi incelir. Cilt parlar. Sırt ağrıları geçer. Dinç uyanılır. Bu liste çok uzundur inanın.



Bu nla ka rd çın an ın!

Alkali suyunuzu kendiniz yapın!

rince su içmez. Oysa her gün idrara çıkar ve vücudun istemediği asitleri dışarı atarız. Aslında atmaya çalışırız demek daha doğrudur Çünkü her zaman yeterince asidi dışarı atmak mümkün olamaz. Az su içildiğinde idrar renginin koyu ve kokulu olmasının sebebi budur. O halde asit atılımını artırmak için daha çok su içerek alkali olmalıyız. Ve suyu da alkali su olarak içersek daha çok temizlik sağlarız. Suyu alkali yapmak için içine eczanelerde satılan alkali damlalardan koymak iyi bir tercihtir. Su alırken pH değerinin yedinin üzerinde olmasını tercih etmeliyiz. İkinci önemli husus sebze ağırlıklı beslenmeye yönelmektir. Zaten her hekim sebze, meyve, baharat, kuruyemiş gibi temeli bitkiler olan beslenme öğelerini bol bol tüketmeyi önerir. Bu yeni bir bilgi değildir. Yeni olan benim eklediğim şu bilgidir: Bu besinlerin sağlığa yaralı olmalarının altındaki temel sebep, bunların vücudun istediği alkali ortamı sağlamalarıdır. Sebze ağırlıklı beslenmek vücudu alkali yapar. İşte bu yüzden sağlıklıdırlar. Diğer önemli nokta doğru oksijen ve iyi nefes almaktır. Doğru nefes de bizi alkali yapar. Yoga, pilates, yürüyüş gibi rahat ve derin nefes alınan egzersizler alkali olmayı sağlar. Gece saat 11 gibi uyumak, geç saatte yatmamak gerekir. Akşam yemeğini çok erken ve çok az yemek alkali olmak işin şarttır. Yanlış akşam yemeği vücudu çok asitlendirir. Elbette stresten uzak kalmak gerekir. Çıplak ayakla toprağa basmaktan, kızılötesi saunalara kadar pek çok alkali olma yöntemi vardır. Alkali olmak bir yaşam biçimi olmalıdır.

Yenmemesi gerekenleri zaten biliyoruz. Tüm kızarmış gıdalar, fast food gıdalar, şekerli, kolalı içecekler, şekerlemeler, pasta, kek, kurabiye, tüm unlular, margarinler, işlenmiş etler ve benzeri bu listeyi herkesin bildiğine eminim. Eksik olan bunların zararının ne olduğu idi. Öğrendik ki bu besinler vücudu asitlendiriyor.

Dr. Ayşegül Çoruhlu Aralık-Ocak 2014 -

53

Sağlıklı cilt

Cilt lekeleri Dr. Gökhan Okan

Cilt Hastalıkları Uzmanı

Cildinizde gelişen lekelerin tek suçlusu güneş değil. Düzenli kullandığınız bazı ilaçlar veya kozmetik tercihleriniz de buna yol açabilir. Hatta cildiniz sizi hastalıklar konusunda uyarıyor olabilir.

54

- Aralık-Ocak 2014

moralinizi bozmasın Cilt lekeleri cilde renk veren melanin maddesinin melanosit hücreleri tarafından fazla salgılanmasından kaynaklanır. Güneş ışınları, yaşlılık, kullanılan ilaçlar, sistemik hastalıklar, gebelik, yanlış kozmetik ürün seçimi, genetik etkiler, dermatolojik hastalıklar lekeye neden olabilecek önemli sebeplerdir. Güneş lekeleri yoğun güneş ışınlarına maruz kalınması sonrasında gelişir, yaşa bağlı olarak sayıları artar, daha çok gövdede görülür. Yaşa bağlı olarak gelişen ve karaciğer lekeleri olarak da adlandırılan lekeler ellerde ve yüzde en sık görülür. Orta yaşlarda belirmeye başlarlar, yaş ilerledikçe sayıları artar.

İlaçların cilde etkisi Psikiyatrik ilaçlar, antibiyotikler, tansiyon düşürücüler, ağır metal içerenler ve onkolojik ilaçlar ciltte leke oluşması riski taşırlar. Romatolojik hastalıklar, böbrek üstü bezi hastalıkları, tiroit hastalıkları ve bazı bağırsak hastalıkları da cilt lekesine neden olabilecek sistemik hastalıklardır. Ten rengi koyu olan kişilerde bazı dermatolojik hastalıklar leke ile iyileşebilmektedir. Egzama, liken hastalığı, lupus ve akne leke ile iyileşebilen dermatolojik hastalıklardır. Lekeye yatkın kişilerde öncelikli dermatolojik hastalıkların tedavi edilmesi leke oluşması riskini azaltır.

Cilt lekesi tedavi edilebilir

Peeling, lazer ve ötesi

Leke tedavisinde öncelikli husus lekeye neden olan sebebin tespit edilmesidir. Leke ilaçtan kaynaklanıyorsa ilacın değiştirilmesi, sistemik bir hastalık lekeye neden oluyorsa onun tedavi edilmesi gerekir. Kozmetik ürün kullanımına yaz aylarında dikkat edilmeli, içeriğinde güneş koruyucu bulunan kozmetik ürünler tercih edilmelidir. Leke tedavisinde güneşin olumsuz etkilerinden koruyucu krem ve solüsyonlar önemli bir basamaktır. Koruyucular kişinin cilt yapısına uygun olmalı, hem UVA hem de UVB’den korumalıdır. Dışarı çıkmadan 20 dakika önce sürülmeli, dört saatte bir tekrarlanmalıdır. Kuru ciltli kişilerde krem, yağlı ciltli kişilerde ise losyon şeklindeki koruyucular tercih edilmelidir.

Peeling lekelerin açılmasına yardımcı olur. Leke tedavisinde genellikle meyve asitleriyle yapılan peeling ya da TCA peeling işlemi tercih edilir. Meyve asitli peeling, diğer ismiyle AHA peeling, 21 gün arayla uygulanan dört-altı seanslık bir işlemdir. Peeling işlemi harici kremlerle bir arada uygulanabilir. İşlem sonrası ciltte kızarıklık, soyulma, kepeklenme gibi bulgular görülebilir. Peeling işleminden sonra güneş ışığından korunmak çok önemlidir. Lazer tedavisi genelde diğer tedavilerle yanıt alınamayan hastalarda tercih edilir. Cilt lekeleri söz konusu olduğunda tek bir lazerden çok kombine lazer tedavisi tercih edilir.

Harici tedavi seçenekleri

Lekelerde kullanılan tedavi yöntemleri etkili olmasına rağmen ne yazık ki lekelerin tekrarlama riski vardır. Bu durum kişinin cilt yapısıyla ve lekenin derinliğiyle ilişkilidir. Güneş ışığının olumsuz etkilerinden koruyan ürün kullanımının yaşamın bir parçası haline getirilmesi, dermatolog gözetiminde bulunulması, düzenli takiplerin yapılması lekelerin tekrarlama sıklığını belirgin derecede azaltacaktır.

Lekeler harici ilaçlar, peeling ya da lazer ile tedavi edilir. Leke açma özelliği olan ilaçların içeriklerinde genellikle hidrokinon, kojik asit, retinoik asit, glikolik asit, azelaik asit, arbutin yer alır. Bunlardan birini yahut birkaçını içeren ürünlerin etkileri en erken beş hafta sonra görülmeye başlar ve ortalama 8-12 hafta kullanılmaları gerekir.

Tekrarlama olasılığı söz konusu

Leke tedavisinde güneşin olumsuz etkilerinden koruyucu krem ve solüsyonlar önemli bir basamaktır.

Gebelik lekesi nedir? Gebelik lekesi ya da melasma, yüzde ve boyunda görülen düzensiz sınırlı renk koyulaşmasıdır. En sık görüldüğü bölgeler yanaklar, burun, dudaklar ve alındır. Kadınlarda özellikle gebelikte sık görülen bu lekelenme tipi nadiren de olsa erkeklerde de görülebilir. Gebelik döneminde gelişen lekeler doğumla birlikte hafifler.

Ekim-Kasım 2013 -

55

Doğal beslenme

Kış aylarında neler yiyeceğiz? Kış mevsimini sağlık dolu geçirmenin en güzel yolu mevsiminde yenecek taze gıdalar tüketmektir.

56

Kış aylarının kapıya dayandığı şu günlerde kış sebze ve meyvelerine evlerimizde bolca yer ayırmalıyız. Mevsiminde yenen sebze ve meyveler bizi en güzel şekilde kışa hazırlayacak. İşte alışveriş sepetinizden eksik etmemeniz gereken kış renkleri:

Pırasa yemeklerinde unutulmaması gereken bir püf noktası var. O da pırasayı çokça pişirmemek. Besin öğelerinden yeterince faydalanabilmek ve yediğinizden maksimum yarar elde etmek istiyorsanız pırasa yemeği yaparken sebzeyi az ısıtmaya dikkat etmelisiniz.

Vitamin ve mineral deposu: Pırasa

Sağlığınızı korumaya yardımcı

C vitamini, magnezyum, mangan ve lif açısından çok zengindir. Soğan ve sarımsak ile aynı aileden olduğu içinen az onlar kadar yararlıdır. Sebzelerden bir kaç şekilde yararlanırız. Örneğin pırasayı pişirmeden yediğimizde aldığımız enzimlerle pişirdikten sonra değişen enzimler farklıdır. Sebzeleri çiğ olarak tüketmek ve taze sebze suyunu posasıyla beraber çıkarıp içmek önemlidir. Çok kolay bir şey önerdiğimizin farkındayız. Yine de bazı denemeler yapmanızı istiyoruz. Örneğin bir çok tanıdığımız kişi pırasayı yıkayıp ısırarak yiyor ve lezzetini de beğeniyor. Buradan anlıyoruz ki, damak alışkanlıkları farklılaşabiliyor. Bizlere ise sağlıklı olanı denemek ve alışmak kalıyor.

Kış mevsiminin bu önemli sebzesini sık tüketerek kolesterol, kan şekeri düzeylerini olumlu yönde etkileyebilirsiniz. Çünkü pırasanın bol lif içeriği barsaklarınınızın iyi çalışmasını sağlarken emilimi düzenleyerek sindirim fonksiyonlarınızın daha iyi olmasını sağlayacaktır. Bunun yanında pırasa bağışıklık sisteminizi de destekleyici içeriğe sahiptir. Yine pırasayı özellikle kış günlerinde sık tüketerek, kalp damar sistemine destek verebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, pırasanızı satın alırken çiftçinizin güvenilir olması da ayrı bir önem arz etmektedir

- Aralık-Ocak 2014

Kışın gözdesi pancar Tıpkı pırasa gibi pancar da kış aylarında soframızdan eksik etmememiz ge-

reken gıdaların başında geliyor. Pancara kış günlerinin enerji kaynağı demek yanlış olmaz. Pancarın posası içinde olacak şekilde şeker oranı elmanınki gibidir. Bunun yanında pancarın, içindeki kırmızı renk veren antosiyanidinler sayesinde, damar sistemine oldukça büyük yararları olduğu bilinmektedir.

limon p lahana ortakal r mant

a

mandalina marul rt kereviz grey f u pa nca

ısırgan

turp havuçr

brokoli ayva

nar

ıspanak muzabahar pıra karn sa

maydanoz

roka

pazı

ke s t a

avokado eb e g ü meciarmut kivi

k ıv ırcı k yer elması

ne

Tarif

Sofralardaki en güzel çiçek:

Karnabahar

Kış aylarının vazgeçilmez sebzesi karnabahar aynı zamanda sofraların en güzel çiçeği. İşte size karnabahar sevmeyenlerin bile gönlünü fethedecek sağlıklı bir tarif önerisi. Şimdiden afiyet olsun.

Malzemeler:

• 2 tane yumurta • 1 tane karnabahar • Yarım çay bardağı zeytinyağı • 1 su bardağı yoğurt • Arzu edilen miktarda maydanoz • 1 yemek kaşığı un • Arzu edilen miktarda rendelenmiş kaşar peyniri • Tuz, karabiber

Özellikle çiğ tüketildiğinde maydanoz bağırsak tembelliğini gidermek konusunda etkin bir yardımcıdır. Kanı temizler, idrar söktürücüdür, böbrek taşının gelişmesine karşı koruyucudur. Ayrıca cilt sağlığına ve diş etlerinin korunmasına önemli katkılar sağlar.

Besin değeri en yüksek gıdalardan biri olan yoğurdun faydalarını herkes bilir. En kaliteli ve sağlıklı yoğurt kaynağını bildiğiniz ve katkı maddesi içermeyen gerçek sütle evde mayaladığınız yoğurttur.

Yaprakları da son derece sağlıklı olan bu sebze zengin bir E vitamini deposudur. Çok sayıda antioksidan madde içeren karnabahar aynı zamanda güçlü bir antibakteriyel, antikanserojen, antialerjik ve antiviraldir.

Hazırlanışı:

Yıkadığınız karnabaharı çiçeklerine ayırıp çok yumuşamadan haşlayın. Daha sonra suyunu süzüp tuz ve karabiberle harmanlayarak önceden yağladığınız fırın tepsisine aktarın. Maydanozları güzelce yıkayıp ince ince kıyın ve fırın tepsisindeki malzemeyle karıştırın. Ayrı bir kapta yumurtaları, unu, zeytinyağını ve yoğurdu çırpın. Hazırladığınız sosu fırın tepsisindeki malzemenin üstüne yayarak dökün. Rendelediğiniz kaşar peynirini ekleyin. Önceden ısıttığınız fırını 180-200 dereceye ayarlayın ve yemeğinizi üstü kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun.

Sağlık kaynağı olan karnabaharın sevilmemesinin nedenlerinden biri de haşlanırken yaydığı kokudur. Oysa bu kokunun kaynağı içeriğindeki kükürtlü bileşiklerdir. Bu bileşikler saç, tırnak ve cilt sağlığını korumanın yanında karaciğerin de düzenli çalışmasını sağlar. Bakterileri öldürücü etkisiyle birlikte yaşlanmayı geciktirici özellikleriyle de öne çıkar.

Sağlığa katkısı saymakla bitmeyen zeytinyağı Akdeniz mutfağının vazgeçilmez “iksiri”dir. Önemli bir koruyucu olan oleik asit içeriğiyle vücut dengesini sağlayan zeytinyağı seçiminde asitlik derecesine çok dikkat etmek gerekir. İyi ve kaliteli bir zeytinyağının asitlik derecesi en çok yüzde 1 düzeyindedir, kokusu ve tadı adeta içilebilecek derecede kusursuzdur.

Aralık-Ocak 2014 -

57

Kitap

Kan şekerini düşürmeden

zayıflamanın kolay yolu Son yıllarda hemen her gün duymaya başladığımız glisemik indeks ve kan şekeri ile ilgili bütün bilgiler Prof. Dr. Metin Özata’nın yazdığı Glisemik İndeks Diyeti adlı kitapta… Okuyun, siz de sağlıklı kilo kontrolü sağlayın.

Gün geçmiyor ki yeni bir diyet reçetesiyle karşılaşmayalım. Doğal olarak başta hanımlar olmak üzere kilosunu kontrol etmek isteyen, sağlıklı kilo vermeyi hedefleyenlerin kafası karışıyor. Çeşitli beslenme önerilerinin ve diyet programlarının adeta havada uçuştuğu günümüzde ise sağlık profesyonelleri hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyorlar: Önemli olan kan şekeri düzeyini korumak ve gelişebilecek organ hasarlarını önleyerek diyet yapmak. Kandaki şeker düzeyini korumanın en iyi yolunu ise glisemik indeksi düşük besinlere yönelmek olarak açıklıyorlar.

Kan şekeri ve glisemik indeks Kanadalı bilim insanı Prof. Dr. David Jenkins’in 1980’lerde gündeme getirdiği glisemik indeks kavramı, pankreasın salgıladığı insulin hormonu ve kandaki şeker düzeyi arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyordu. Edinilen bilgilerin ardından besinlerin ve besinlerdeki karbonhidratın kan şekerini nasıl etkilediği, bunun vücut ağırlığını nasıl etkilediği konusunda araştırmalar yapılmaya başladı. Artık, glisemik indeksi düşük gıdalarla beslenince insülin hormonunda azalma ve enerji artması oluştuğu biliniyor. Dolayısıyla yağ depolanması azalıyor, mevcut yağlar yakılmaya başlıyor ve kilo kaybı sağlanıyor.

Tok tutan besinler Prof. Dr. Metin Özata’nın yazdığı Hayy Kitap tarafından basılan Glisemik İndeks Diyeti adlı kitapta da vurgulandığı gibi glisemik indeks diyetinin faydalı olmasının nedeni, insülin direncini kırması. Bilhassa kadınların hormonal değişimlere bağlı olarak gelişen tatlı gıdalar tüketme ihtiyacının da önüne kolaylıkla geçilebiliyor. Prof. Dr. Özata, bu kitapta aşırı iştahın ve kilo almanın en önemli sebebi olan insülin direncini ve beslenmede yapılacak küçük değişikliklerle bu direnci nasıl çözebileceğimizi anlatıyor. Alternatif diyet mönüleri ile her kilodan herkese zayıflamanın formülünü veriyor. Siz de fazla kilolu olmanızın nedenini, ne kadar kilo vermeniz gerektiğini, yaşam tarzı değişikliğini nasıl yapacağınızı, metabolizmanızı hızlandırma yollarını, atıştırmalıklardan nasıl uzak durabileceğinizi ve bazı insanların neden zayıflayamadığını merak ediyorsanız bu kitap tam size göre. Bizden söylemesi…

58

- Aralık-Ocak 2014

Can dostum

Hayatı onlarla paylaşmaya başlarken Evcil bir hayvanla yaşamak edinebileceğiniz en güzel deneyimdir. Tüm birlikteliklerde olduğu gibi bu dostluğun da kendine has detayları vardır. Vet. Dr. Sengül Özaydın Evimize yeni bir dost gireceği zaman endişeler de beraberinde gelir. Özellikle ilk defa hayvan bakacaksak ve evde çocuk da varsa, “Bize ve çocuğumuza hastalık bulaşır mı? Aşıları yaptırmamız gerekiyor mu? Tüyleri bize zarar verir mi?” gibi sorular akılları kurcalayabilir.

Kıllar bize zarar verir mi? Kedi ve köpek kılları bizlere zarar vermez ya da akciğerimize yapışıp bizi öldürmez. İnsan sağlığına zararlı olan evcil dostlarımızın dışkılarıyla attığı parazit yumurtalarıdır. Dışkıyla atılan yumurtaların tüylere bulaşması ve bizim tarafımızdan alınması hidatik kist dediğimiz riski doğurabilir. Düzenli parazit tedavisi gören hayvandan bu hastalığın geçme ihtimali yoktur.

Aşı takvimine uyulmalı Evimize gelen dostumuzu mutlaka bir veteriner hekime götürmemiz ve hekimin belirleyeceği bir aşı programına başlatmamız gerekmektedir. Yavrunun eve geldiği ilk hafta karantina süresi olarak belirle-

nir ve aşılar başlatılmaz ancak bu sürede parazit tedavisine ve gerekiyorsa bağışıklık güçlendirici uygulamalara başlanmalıdır. Doktorun belirleyeceği aşı takvimine uymak önemlidir. Eğer dostunuzu aşılatmazsanız, bir hastalığa yakalandığında size hem maddi hem de manevi olarak daha büyük bir yük bineceğini, hatta onu kaybetme riskinizin doğabileceğini unutmamalısınız.

daha bağlı ve minnettar olurlar. Sağlık acısından ise en dayanıklı ırklar “sokak köpeği” dediğimiz kırma köpeklerdir. Eğer daha az sağlık sorunu yaşamak isterseniz, kırma bir ırk sahiplenmek en akıllıca olandır.

Yaşam tarzınıza uygun köpek

Kediler özgür bireylerdir

Eve bir kopek alırken, her köpeğin ırkına göre farklı bir karakteri olduğunu unutmamak gerekir. Aktif bir yaşamınızın olup olmaması, evde çocuk bulunması, köpeğinize evde mi yoksa bahçede mi bakacak olmanız gibi birçok etmeni köpeğinizi seçerken göz önünde bulundurmalısınız. Barınaklarda her ırktan köpekler bulunmakta ve kendilerine sıcak bir yuva aramaktadırlar. Barınaklardan sahiplenilen köpekler, zorlu yasam şartlarını gördüklerinden, sahiplerine çok

Eve bir kedi alırken, onların özgür ruhlu olduklarını bilmekte fayda vardır. Kedi evi sahiplenir ve sizin onun yanında yaşadığınızı varsayar. Tüm koltuklar, yataklar, odalar onundur, siz ise onun misafiri. Bunda hiçbir sakınca yoktur ama eğer isterseniz kedinizi eğitebilirsiniz. Köpek kadar kolay olmasa da yapmasını istemediğiniz şeyleri ona öğretmeniz, girmesini tercih etmediğiniz odalardan uzak durmasını sağlamanız mümkündür.

Yavru köpeğimizin ya da kedimizin sağlıklı olmasını istiyorsak onları mutlaka aşılatmalıyız. Dostunuz için en uygun aşı planını veteriner hekiminiz belirleyecektir. Aralık-Ocak 2014 -

59

Kişisel gelişim

Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olmak Üniversite eğitimi sıkı bir tempo ve güçlü bir zaman yönetimi gerektirir. Bunu fark edip uyum sağlayamayan öğrenciler akademik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. Psikolog Melis Demircioğlu Uzun süren çaba ve sabrın başarı ile sonuçlanmasının ardından ailesinden ayrılıp yeni ve daha öncekine benzemeyen bir yaşama adım atan ergeni pek çok farklı psikolojik süreç bekleyecektir. Bu süreçler gencin kişilik yapısı, deneyimleri, yetiştirilme biçimi gibi değişik faktörlerden etkilenmekte ve gencin uyum süreci bu halkalar etrafında şekillenmektedir.

Özgürlüğe ilk adım Üniversite ortamı çoğu öğrenci için özgürlüklerin başladığı yer; tüm hayatını ailesinin kanatları altında yaşamış bir genç için elbette kendi sorumlulu-

60

- Aralık-Ocak 2014

ğunu alıyor olmak, ne giyeceğinden ne yiyeceğine kadar her konuda kendi kararlarını verebiliyor olmak çok cezbedici görünür. Ergenlik döneminde de en hakim duygulardan birinin bağımsızlık olduğu düşünüldüğünde bu durum fazlasıyla olağan. Ancak tüm cazibesine rağmen yeni insanlar, yeni bir ortam, farklı bir eğitim ve sınav sistemi gençlerin bir süre karmaşık duygular yaşamasına neden olabilir. Öte yandan genel olarak önemli bir değişikliğin arifesinde olan gencin merak, endişe, korku, heyecan gibi duygular arasında gidip gelmesi normal kabul edilmektedir.

Aileden ayrılmak zorlu bir süreç Uyum sürecinde üniversiteli genci bekleyen ilk zorluk aileden ayrılma aşamasıdır. Ailesinden ilk defa ayrılanlar için daha zorlayıcı olabilen bu süreçte artık pek çok işi onun yerine yapan, zor kararları onun adına alan, devamlı üzerine titreyen ebeveynlerin olmayışı, bireyde kaygıya sebep olabilmektedir. Gençleri bekleyen diğer zorluklar ise üniversiteye ilişkin beklentilerle ilgilidir. Üniversiteye yeni gelen gençler bazen derslerin zor olmayacağı, derslere devamlı katılımın gerekmeyeceği, sürekli değişik partilerin ve eğlencelerin olaca-

ğı gibi bir beklentiye sahip olabilirler. Oysa üniversite sıkı bir tempo ve güçlü bir zaman yönetimi gerektirir ve bunu fark edip uyum sağlayamayan öğrenciler akademik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler.

Uyum sürecinde özgüven problemi Gençleri bekleyen bir diğer sorun özgüven problemleridir. O güne kadar ailesinin gözbebeği olmuş, başarıları takdir edilen, belli bir kalabalık içinde kendini gösterebilen ve tanıdık çevre içinde sosyalleşmekte sorun yaşamayan genç, üniversiteye geldiğinde kendini yeni insanlara kabul ettirme, sevdirme ihtiyacı içinde bulmakta, bu da kimi zaman güvensiz ve değersiz hissetmelerine yol açabilmektedir. Bir diğer zorluk o güne dek kendi sosyokültürel düzeyinden insanlarla aynı ortamları paylaşmış olan gencin bu kez farklı kültür, değer ve alışkanlıklardan gelen insanlarla bir arada ve uyum içerisinde yaşaması gerekliliğidir. Ayrıca arkadaş edinme ile ilgili de bazı güçlükler bulunmakta olup öğrenciler kimi zaman sırf yalnız kalmamak ya da dışlanmamak için kendilerini ait olmadıkları grupların içinde bulabilmekte veya hoşlanmadıkları davranış ve alışkanlıkları edinebilmektedirler.

Farklı kültürel geçmişe sahip bireylerle ortak bir paydada buluşmaya çalışmak önemli bir deneyimdir ve şüphesiz kişisel gelişime katkısı büyüktür.

Psikolojik problemlere dikkat Uyum problemleri gençlerin psikolojik yapıları, geçmiş deneyimleri, ebeveynleri ile olan ilişkisi, değişimlere ayak uydurma kapasiteleri, beklentileri ve benzeri gibi pek çok farklı dinamiğe bağlı olarak farklı duygusal, bedensel ve psikolojik sorunlara yol açabilir. Duygusal olarak mutsuzluk, öfke, kaygı, korku; bedensel olarak, iştahsızlık, uyku bozukluğu, baş dönmesi, mide bulantısı, hazımsızlık, tuvalet alışkanlıklarında değişiklikler, baş ağrısı ve konsantrasyon bozukluğu; psikolojik olarak, hiçbir şeyden hoşlanmama, isteksizlik, içe kapanma, başkalarının yanında huzursuzluk ve sıkılganlık, kolay sinirlenme gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Tüm bu sorunlar akademik başarıya olumsuz olarak etki etmekte ve var olan sorunlara bir yenisini daha eklemektedir.

Ortak yaşam önemli bir deneyim Farklı kültürel geçmişe sahip bireylerle ortak bir paydada buluşmaya çalışmak önemli bir deneyimdir ve şüphesiz kişisel gelişime katkısı büyüktür. Gencin olgunlaşma sürecine büyük katkı sağlayan bu yeni paylaşım aynı zaman-

da empati ve hoşgörü gibi becerilerin geliştirilmesi açısından da gereklidir. Ortak bütçe oluşturmak, finansal kaynakları doğru şekilde kullanmak, ortak bir planlama ile hareket etmek, ev içinde ve dışındaki işlerde görev dağılımı yapmak ve uygulayabilmek gibi konuların gencin benlik saygısı, özgüveni ve elbette gelecek yaşantısına ve pek çok olumlu katkısı olacaktır.

Zorluklar önemli tecrübelerdir Başka şehirde okumak genci yetişkin bir birey olma yolunda hayata hazırlayan çok önemli bir fırsattır. Bu süreçte pek çok zorlukla karşılaşılabileceğini kabul etmelerini ve bu zorluklara, gelecek hayatında ona ışık tutacak tecrübeler olarak bakmalarını öneririm. Hayatlarıyla ilgili çok önemli bir değişimin içinde oldukları bu süreçte pek çok karmaşık duygu yaşamaları normal, bu konuda yalnız olmadıklarını ve üniversiteyi kazanan pek çok öğrencinin başlangıçta benzer sorunları yaşadığını unutmamalılar. Yaşadıkları sorunlarla ilgili duygularını ve düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaşabilir, birbirlerine destek olabilirler. Bunun geçici bir süreç olduğunu kabul ederek karşılaştıkları zorluklarla baş etmek için neler yapabileceklerini değerlendirebilirler. Pek çok kişiyle hızlı şekilde arkadaşlık kurmaktansa etraflarındaki insanları tanımak için kendilerine zaman verip; uyum sağlayabileceklerine inandıkları insanlarla arkadaşlık kurmaları daha sağlıklı olacaktır. Üniversitenin sosyal faaliyetlerini ve öğrenci kulüplerini araştırabilir, üniversite içerisindeki bu tarz etkinlikler ile uyum süreçlerini kolaylaştırabilirler. Eğer uyum sorunlarının normalden uzun süredir devam ettiğini ve bununla tek başlarına başa çıkmakta zorlandıklarını düşünüyorlarsa okuldaki psikolojik destek birimine başvurmakta çekinmemelidirler.

Aralık-Ocak 2014

61

Kent-Mekân

“Kemanın Şa iri” ile

tanışın

Oda orkestra sından senfo ni orkestrasına kadar çeşitlenebile n yapısıyla dünyanın en ünlü oda orkestraların dan Academ y of St Martin in th e Fields Sir Neville Marin ner’ müzik direktö den sonra rlüğüne gele n ilk kişi olan Jo shua Bell yönetiminde bir kez daha İş Sanat’a konu k oluyor. Nefe s kesen virtüö zitesi, enfes güzellikteki tonu ve karizmatik sa hnesiyle “ke manın şairi” unvanlarına ve “klasik mü layık görülen ziğin süper st Bell, toplulu solistliğini üst arı” ğu hem yön elenecek. O e te cek hem de lağanüstü b önemli solistl konserin ir oda toplulu erinden biriy ğunu dünya le buluştura arasında yer nın en n gece İş San alacak. at’ın unutulm 08 Ocak 20 ayacakları 14 / İş Sanat

Uluslararası Sanatçı Filmle İstanbul’da ri

İstanbul Mod ern, dünyanın farklı yerlerind görüntüleri b en güncel vid ir araya getiren eo, kısa film ve Artists’ Film In Filmleri progra hareketli ternational / U mını ağırlıyor. luslararası San Kısa süreli serg Karaduman’ın atçı iler salonunda Hepimiz Aynı yer alan sergid Gemideyiz ad 15 ülkeden 18 e, Bengü lı video enstal farklı video ça asyonunun ya lışmasını ekra Sergi, İstanbul nı sıra n ve bilgisayar Modern bünye lardan izlemek sindeki kısa sü ziyaret edileb mümkün. reli sergiler al ilir. anında 23 Şub 21 Kasım 2013 at’a dek - 23 Şubat 2014 / İstanbul Mod ern

62

- Aralık-Ocak 2014

zleri Dünya virtüzöesi’nde Sabancı Mü

a üözlerin düny luslararası virt arası u , ar u sl n lu zo u se a, d ci ci sezon in yedin in ’n d ri e le Y al r. it o ıy es ır R 2013-2014 yazd İstanbul anbul” adını a salonlarının st ny “İ ü e d n i, yi er e zl n ö ri in gözde virtü takvimle lak şirketlerin p ının bol ödüllü ve as er en tl ar is k an zi ü de İstanbul m piy klasik m ancı Müzesi’n alan muhteşe r ab S ye a ıp d n ak rı S la ile program formansları üyüleyici per sanatçıları, b sahneye Resitalleri için zon, yine çıkıyor. Yeni se ki sezonlarda bundan önce kim’den olduğu gibi E kuz ay Haziran’a do ay bir piyano er h boyunca nbul izleyicisi dehasını, İsta r. ile buluşturuyo 2014 - 05 Haziran 12 Aralık 2013 i es ncı Müz / Sakıp Saba

l sonuna ı y i is g r e s r o o Anish Kap bilir kadar görüle rkiye’deki

apoor’un Tü natçı Anish K sa sı ra ra la us or. Sir Norman İstanbul, ul sahipliği yapıy ev e in is rg se rgi, sanatçının ilk kapsamlı ünü yaptığı se üğ rl ğu daha tö ra kü n erle yapılan, ço el Rosenthal’i m ze al m i ib sergi aktaşı g odaklanan ilk ne mermer, kaym ri le er es ş ykel, emiş ta önce sergilenm yor. Gök Ayna ve Sarı gibi he şı iren ikonik ta i et g in a olma özelliğ jiyi bir aray lo o kn te ve erileri ve dislik Müzesi’nin gal cı mimari, mühen an ab S ıp ak sergi, S eserleri içeren rülebiliyor. ö g e ncı Müzesi bahçesind / Sakıp Saba 10 Eylül 2013

S.Ü. – 5 Ocak 2014

Aralık-Ocak 2014 -

63

BULMACA

Ağacın kolu Bir tek söz veya kelime

Mısır’da güneş tanrısı Bir zeytin türü

Yazman kadın

Parlak kumaş Döşeme gereci olarak kullanılan plastik

Azotun simgesi

Ayrıntı, detay

4

Eski dilde ayak

Ekli, bağlı

Üçüncü tekil şahıs

Kafiye

Büyük pamuk çuvalı

Hayır anlamında ünlem Potasyumun simgesi

Çiçek Bir düzenleme güvercin sanatı türü

Tesilli marka

Söz, lakırdı

İri yapılı, gürbüz

Alfabenin ilk harfi Eski dilde arkadaş

Rusça “evet”

Pay, hisse Alçalma, Yok etme, düşkünlük Uzun giderme boyunlu otçul hayvan

Bir bağlaç

Çavuşkuşu, hüthüt

Zayıf, yaşlı hayvan

Sonsuz olma hali

Ucu çengel gibi olan şiş

Yayla çalınan uzun saplı saz Bir besin 6 maddesi Çocuk yuvası, anaokulu

Zevce

Kesin, mutlak Asker yürüyüşü

5

At sırtında oturmaya yarayan nesne

İridyumun simgesi

Çin Halk Cumhuriyeti’nin plakası

Askerler, erler

Bir emir sözü

Bir Şaman tanrısı

Kuzey turnası, iftana

Fotoğraftaki kök bitki Utanma duygusu

Beyaz Alfabenin 12. harfi

Gümüşün simgesi

Mekanizma Dört yanı denizle çevrili kara

Ara, uzaklık

7

Kas kasılması Üflemeli çalgı orkestrası Oksijenin simgesi

Savunma, koruma

Eziyet, zulüm

Körelme Kısaca Halk dilinde Tübitak köpek Marmara Araştırma Kamer Merkezi

John Lennon’ın eşi Yoko (…)

Tavlada üç sayısı

Kısaca kilogram

Hatıra 2 Demirin simgesi

Uzaklık belirten söz

ANAHTAR KELİME

1

64

2

3

- Aralık-Ocak 2014

4

Akıcı, sıvı Radyumun simgesi

Sert kuzey rüzgârı

1

5

6

7

3

Dermansızlık, güçsüzlük

Yaylı Özbek çalgısı

Sayısal ses bandı

Gerilim yokluğu

Bir kilonun yüzde biri

Analitik düzlemde düşey eksen

Seyirciye dönük konuşma

Garip, tuhaf

Bir nota

Anlatım, deyiş

Yükselme, yücelme

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.