DEĞİŞEN DÜNYA VE YENİ DİNAMİKLER 1

July 15, 2017 | Author: Deniz Berna Çoban | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

1 DEĞİŞEN DÜNYA VE YENİ DİNAMİKLER 1 Prof.Dr.Coşkun Can Aktan I. DEĞİŞİM KAVRAMI VE TERMİNOLOJİ Son yıllarda gerek ...

Description

DEĞİŞEN DÜNYA VE YENİ DİNAMİKLER1 Prof.Dr.Coşkun Can Aktan

I. DEĞİŞİM KAVRAMI VE TERMİNOLOJİ Son yıllarda gerek dünyada, gerekse ülkemizde üzerinde en çok konuşulan kavramlardan birisi "değişim"dir. Lügat anlamında değişim "bir başka biçime ya da duruma girme" anlamına gelmektedir. Aynı anlama gelen bir başka kavram "dönüşüm"dür. Türkçe'de son yıllarda yaygın olarak kullanılan "transformasyon" kavramı

İngilizce'deki

"transformation"

kelimesinin

Türkçe'ye

uyarlanmasıyla

oluşmuştur. Değişim kavramını ifade etmek üzere zaman zaman "evrim", "devrim", "yeniden yapılanma", "reform" ve benzeri kavramlar da kullanılmaktadır. Evrim, kendiliğinden (spontan) ortaya çıkan bir değişimi ifade eder. İlk çağ düşünürlerinden Heraklitos'un "her şey değişir ve hiç bir şey aynı kalmaz" sözü değişimin doğada evrimsel bir zorunluluk olduğunu ifade etmektedir. Evrimcilik adı verilen felsefi düşünce sisteminde bütün varlıkların, bir ya da bir kaç varlığın değişmesi ya da gelişmesi neticesinde oluştuğu savunulur.

Evrimcilik, aynı zamanda varlıkların

eskiden sanıldığı gibi değişmez ve birbirinden ayrı olmadığını, tersine birbirine dönüşebilen şeyler olduğunu ileri sürer.

Biyolojide bu evrimsel değişme süreci

"dönüşümcülük" ya da "transformizm" olarak adlandırılmaktadır.

1

Coşkun Can Aktan, Toplumsal Dönüşüm ve Türkiye, İstanbul:Milliyet Yayınları, 1999. adlı çalışmadan alıntıdır.

1

Evrim kavramının tersine "devrim", "kısa zamanda meydana gelen köklü ve önemli değişim" anlamına gelmektedir. Evrim, kendiliğinden oluşan bir süreç iken devrim, insanoğlunun bilinçli çabaları neticesinde ortaya çıkan değişimleri ifade eder. Devrim, bazen "ihtilal" kelimesi ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Silahlı kuvvetler tarafından, halkın seçtiği temsilcilerden oluşan parlamentonun ve yine seçimle işbaşına gelmiş bir hükümetin görevden uzaklaştırılması, yani askeri darbe yapılması kimi zaman "ihtilal", kimi zaman da "devrim" olarak adlandırılmaktadır. Devrim aynı zamanda demokratik reformları gerçekleştirmek anlamında da kullanılmaktadır. Örneğin, "devrim" ya da "inkilap" kelimesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında Atatürk tarafından demokratik reformları gerçekleştirmek anlamında kullanılmıştır. Terminolojide değişim ile çoğu zaman aynı anlamda kullanılan

bir başka

kavram "reform"dur. Reform, "düzeltmek" , "iyileştirmek" anlamlarına gelmektedir. Yine aynı anlamlara gelen ve yaygın olarak kullanılan bir başka kavram "yeniden yapılanma"dır.

"Reorganizasyon" kavramı ise yeniden yapılanmanın sadece bir

boyutunu ifade etmektedir. Reorganizasyon, bir organizasyonun örgüt yapısının yeniden düzenlenmesi demektir.

Yeniden yapılanma (restructuring/reinventing)

kavramı ise bir organizasyonun örgüt yapısı dışında, yapı, sistem ve süreçlerinin yeni baştan düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Son yıllarda özellikle iş dünyasında çok yaygın olarak kullanılan "reengineering" kavramı ile "yeniden yapılanma" kavramı arasında çok yakın benzerlikler sözkonusudur. "Reengineering", daha ziyade organizasyondaki iş süreçlerinin yeniden dizayn edilmesi anlamına gelmektedir. Değişim konusundaki terminolojiyi ele alırken diğer bazı kavramları da açıklamakta ve netleştirmekte yarar var. Yukarıda açıkladığımız gibi değişimin hem evrimsel, hem de devrimsel boyutları bulunuyor. "Evrimsel Değişim", insanoğlunun herhangi bir bilinçli tasarımı (planı) olmaksızın, ancak aynı zamanda insan eylem ve

2

davranışının sonucunda oluşan bir değişimi ifade eder. Örneğin, dil, kültür, yazı evrimsel bir değişim sonucunda oluşmuşlardır. "Doğal Değişim" ise evrimsel değişimden biraz farklıdır. Doğal değişim, insan tasarımı ve planı olmaksızın kendiliğinden ortaya çıkan gelişmelerdir. Bu gelişmelerde insanların eylem ve davranışlarının hiç bir etkisi yoktur. Örneğin, güneş sisteminin oluşmasında insanların hiç bir tasarımı ve planı olmadığı gibi, eylem ve davranışları da güneş sisteminin oluşmasında etkili olmamıştır. Aynı şey, kristaller ve organizmalar için de sözkonusudur. İnsanoğlunun tasarımı ve planı, eylem ve davranışları sonucunda ortaya çıkan değişimi ise "Yapay Değişim" olarak adlandırabiliriz. Teknolojik buluşlar, yapılan binalar, araçlar, görsel sanatlar, oluşturulan yasalar vesaire yapay değişime örnek olarak gösterilebilir. Tekrar belirtmek gerekirse, yapay değişim insanoğlunun bilinçli ve rasyonel çabaları neticesinde ortaya çıkan değişikliklerdir. Reform, yeniden yapılanma, reorganizasyon, rehabilitasyon çalışmaları vesaire yapay değişimi ifade etmektedir. Değişim kavramını incelenirken "atalet" kavramını da açıklamakta yarar görüyoruz. Atalet, "değişmeme", ya da "aynı durumda kalma" demektir. Atalet durumu, ya değişim için çaba sarfetmeme ya da aktif olarak değişime direnme neticesinde ortaya çıkar. Atalet ya da durağanlık durumunun tam tersi "sıçrama" veya "atılım"dır. Sıçrama /Atılım, radikal bir değişimi ifade etmektedir. Buraya kadar yaptığımız açıklamalarla "değişim" kelimesi ile benzer ve eşanlamlarda kullanılan çeşitli kavramları özetlemiş bulunuyoruz. Şimdi, dünyadaki değişim trendini, değişimin boyutlarını ve değişim dinamiklerini incelemeye çalışalım.

3

II. DÜNYADAKİ DEĞİŞİM TRENDİ VE DEĞİŞİM DİNAMİKLERİ İçinde yaşadığımız yüzyılda dünya hızlı bir değişim süreci içerisinde bulunuyor. Dünyadaki değişim trendini gözlemlediğimizde ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyal-kültürel,

ekolojik ve demografik dönüşümlerin giderek artan bir

şekilde önem kazandığını gözlemliyoruz. Ekonomik ve teknolojik değişim ise organizasyonel değişimi gerekli kılmaktadır. Dünyadaki değişimin boyutlarını başlıca yedi ana başlık altında özetleyebiliriz: 1. Ekonomik Değişim: Dünya ekonomisinde yaşanan en önemli değişim şüphesiz globalleşmedir. Bunun yanısıra dünyada bölgeselleşme, ekonomide serbestleşme, özelleştirme, gönüllüleştirme, zenginleşme ve yoksullaşma adını vereceğimiz değişimler yaşanıyor. Bu değişim dinamiklerini kısaca tanımlamaya çalışalım: • Globalleşme. Dünyada ticaret ve sermaye hareketleri ile bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler ulusal devletlerin sınırlarını aşan boyutlara ulaşmış ve transnasyonel bir boyut kazanmaya başlamıştır. Globalleşme ya da küreselleşme olarak adlandırılan bu olgu ülkelerarasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin düzeyini ve boyutlarını tamamen değiştirmiştir. • Bölgeselleşme. Dünyada bir taraftan globalleşme ile ülkelerarasındaki ekonomik sınırlar

ortadan

kalkarken

öte

yanda,

bölgesel

bütünleşme

hareketleri

ile

“kutuplaşma” adını vereceğimiz bir başka değişim yaşanıyor. Avrupa, Amerika, AsyaPasifik ve dünyanın diğer bölgelerinde

iktisadi bütünleşme hareketlerinin önem

kazandığını görüyoruz. • Serbestleşme. Dünyada görülen diğer bir gelişme ekonomide serbestleşme (liberalleşme) olgusudur. Ekonomide serbestleşme , ekonomik birimlerin karar ve faaliyetlerinin mümkün olduğu ölçüde devlet müdahalesi olmaksızın serbestçe yürütülmesini ifade ediyor. 4

• Özelleştirme.

Devletin ekonomideki görev ve fonksiyonlarının mümkün olduğu

ölçüde özel sektöre aktarılmasını ifade eden özelleştirme, 1980’li yılların başlarından itibaren tüm dünyada önem kazanmıştır. • Gönüllüleştirme. Dünyada kamu ve özel sektör dışında üçüncü sektörün önemi giderek artıyor. Devletin görev ve fonksiyonlarının kısmen kar amacı gütmeyen özel kuruluşlara devredilmesi “gönüllüleştirme” (voluntarizm) olarak adlandırılıyor. Okul ve hastane yapımında; kimsesiz çocuklara, yaşlılara ve yoksullara yardım hizmetlerinde gönüllü kuruluşların önemi giderek artıyor. • Zenginleşme. Dünyada ülkelerin bir çoğunun ekonomik refah düzeyini hızla artırdığı

görülüyor.

“Zenginleşme”

adını

verdiğimiz

bu

değişimin

gerisinde

globalleşme ve ekonomide serbestleşme çok önemli rol oynuyor. • Yoksullaşma. Bir kısım ülkeler hızla zenginleşirken, diğer bir kısım ülkeler ise tam aksine giderek yoksullaşıyor ya da ekonomik refah düzeyinde kayda değer bir gelişme sağlanamıyor. Dünyada zengin ve yoksul arasındaki uçurum her geçen gün daha büyüyor. 2. Siyasal Değişim: Siyasal alanda yaşanan en önemli değişimin demokratikleşme ve sivilleşme olduğunu söyleyebiliriz.

Bunun yanısıra yerelleştirme adı verilen

değişim dinamiğinin de giderek önem kazandığını ve bu alandaki çabaların giderek arttığını görüyoruz.

Siyasal alanda yaşanan bu iki önemli değişimi kısaca

tanımlamaya çalışalım: • Demokratikleşme. İnsan haklarının, sivil ve siyasal özgürlüklerin giderek önem kazandığı

demokratikleşme süreci içinde yaşadığımız yüzyılın son çeyreğinde

hızlanmıştır. Temsili demokrasilerin yüzyüze bulunduğu sorunlar demokrasinin yeniden tanımlanması ve yeniden yapılandırılmasına olan ihtiyacı artırmıştır.

5

Sivilleşme. Dünyadaki siyasal değişimlerden birisi de "sivilleşme" eğilimidir. Sivilleşme, devlet karşısında bireyin ve sivil toplum kuruluşlarının gücünün ve insiyatif alanının gelişmesini ifade etmektedir. Demokratikleşme ve sivilleşme birbirlerini karşılıklı olarak etkileyen ve güçlendiren oluşumlardır. Bir taraftan, demokratikleşme ile bireyin ve sivil örgütlenmelerin önemi artarken; diğer taraftan, sivil toplum kuruluşlarının sayıca artması demokratikleşme sürecini hızlandırmaktadır. • Şeffaflaşma. Demokratikleşme ve sivilleşme neticesinde siyasal yönetimlerin daha şeffaflaştığı görülüyor. Birey ve sivil toplum kuruluşları yöneticilerin aldığı kararları ve yaptıkları uygulamaları daha yakından kontrol etmek istiyor. Özetle, tüm dünyada yönetimde açıklığın (şeffaflaşmanın) giderek daha önem kazanacağı söylenebilir.

• Yerelleştirme. Merkezi devletin görev ve yetkilerinin mümkün olduğu ölçüde yerel yönetimlere devredilmesini ifade eden yerelleştirme, katılımcı yerel demokrasiye işlerlik kazandırmayı amaçlıyor. Merkeziyetçilik yerine adem-i merkeziyetçi yönetim sadece devlet yönetiminde değil tüm organizasyonlarda başarı ve yüksek performans için gerekli görülüyor. 3. Teknolojik Değişim: İçinde yaşadığımız yüzyılda en önemli değişimlerden birisi hiç şüphesiz yeni temel teknolojiler (bilişim teknolojisi ve jenerik teknolojiler) alanında ortaya çıkmıştır. Teknolojik değişimin başlıca şu boyutları bulunmaktadır: • Bilgisayarlaşma. Bilgi işlem teknolojisinde (bilişim teknolojisi) ve mikro- elektronik teknolojisindeki gelişmeler sayesinde dünyamız “bilgisayarlaşma” adını vereceğimiz bir hızlı değişim sürecini yaşamaktadır. • Hızlı Haberleşme. Bir taraftan bilgi işlem ve mikro-elektronik teknolojisindeki gelişmeler, diğer taraftan iletişim

alanında geliştirilmiş yeni teknolojiler

(dijital

6

teknoloji, fiber optik teknoloji, lazer teknolojisi, akıllı terminal, internet, tele işlem vs.) sayesinde dünyada bilgi ve veri iletişimi akıl almaz bir hız kazanmıştır. • Robotlaşma.

Üretim

sürecinde

bilgisayarlar

yanısıra

gelişmiş

robotlardan

günümüzde çok geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Teknoloji alanındaki yenilikler bunlarla

sınırlı değildir. Jenerik teknolojiler

alanında çok önemli gelişmeler olmuştur ve bu süreç devam etmektedir. Nükleer enerji, uzay ve havacılık teknolojisi, biyoteknoloji ve gen mühendisliği, yeni gelişmiş malzeme teknolojileri dünyada tüm organizasyonları değişime zorlayacak etkiler yaratmıştır. Teknolojik değişim aynı zamanda bilgiyi, icat ve yenilikleri yaratan insan faktörünün de önemini artırmıştır. İnsan sermayesi ve entelektüel sermayenin (bilgi+ tecrübe) maddi sermayeden çok daha önemli olduğu artık kabul edilmektedir. 4.Sosyal-Kültürel Değişim: Dünyada sosyo-kültürel alanda da çok önemli değişimler yaşanıyor. Bu değişimlerin başlıcalarını özetlemeye çalışalım: • Ulus-Devletleşme. İçinde yaşadığımız yüzyılın son çeyreğinde milliyetçilik tekrar önem kazanmıştır.

Daha önce çeşitli devletlerin boyunduruğu altında yaşayan

ulusların bağımsızlık mücadeleleri sonucunda bir çok yeni ulus-devlet oluşmuştur. Dünyada bu değişim trendi ile zıtlık oluşturan bir başka değişim de yaşanıyor. Globalleşme ile birlikte dünyada Ulus Devlet anlayışının önemini kaybettiği, enternasyonalist ve plüralist devlet anlayışının giderek evrensellik kazandığını görüyoruz. Bir başka ifadeyle, devleti oluşturan unsurlar içerisinde "ulus" kavramı önemini

giderek

kaybetmekte;

buna

karşın

"vatandaşlık"

kavramı

önem

kazanmaktadır.

7

• Kentleşme. Sosyal alanda yaşanan bir diğer değişim de kentleşme. Giderek artan bir şekilde insanların kentlerde yaşamaya yöneldiği görülmektedir. • Bireyselleşme. Dünyada yaşanan ezici rekabet ortamında insanların geleneksel dayanışma ve yardımlaşma duygularının giderek azaldığını, bireyselleşmenin ve bu çerçevede

“yabancılaşma”

adını

vereceğimiz

bir

sosyo-kültürel

değişimin

yaygınlaştığını gözlemliyoruz. • Dinselleşme ve Laikleşme.

Dinin insanoğlunun yaşamındaki yeri ve öneminin

günümüzde farklı boyutlar aldığını görüyoruz. Bir tarafta, bireyselleşirken,

inanç ve ibadet

öte yanda devlet ve din arasındaki ilişki de kaybolmaktadır.

"Laikleşme" eğilimi yanısıra “dinin siyasallaşması” adını vereceğimiz bir gelişme de bazı ülkelerde önem kazanmış durumda. Bir kısım bireyler için dinsel doğmaların ve kurumların etkisi giderek zayıflamakta, buna karşın bir kısım bireyler ise dini ve inancı kendi arzularına göre yorumlamaktadırlar. 5. Ekolojik Değişim. Dünyada ekolojik yapıda ve ekolojik sistemlerde de değişim sözkonusu. Ekolojik değişimlerin başlıcaları şunlar: • Çevre Kirliliği. Doğanın ve çevrenin kirlenmesi sorunu tüm dünyada yaşanan ciddi sorunlardan birisi. • Global Isınma ve Soğuma. İklim bilimcilerin araştırmaları yeryüzünde tehlikeli gazların kullanımı sonucunda global ısınmanın ve soğumanın sözkonusu olduğunu ortaya koyuyor. İklim bilimciler, global ısınmanın doğal afetlere yol açabileceği uyarısında bulunuyorlar. • Erezyon ve Çölleşme.

Dünyada ormanların çeşitli nedenlerle (yangınlar, ağaç

kesimi vs.) yok olması neticesinde erezyon ve çölleşme sorunu sözkonusu.

8

6. Demografik Değişim. Dünyada demografik alanda “nüfuslaşma” ve “yaşlanma” adını vereceğimiz iki değişim yaşanıyor: • Nüfuslaşma. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hızlı nüfus artışı sözkonusu ve bunun sonucunda sorunlar (yoksullaşma, işsizlik, göç vs.) giderek ağırlaşıyor. • Yaşlanma. Özellikle gelişmiş ülkelerde genç nüfusun azalması ve yaşlı nüfusun artması gündemde bulunuyor. Gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam beklentisinin yükselmesi ve nüfus artış hızının azalması yaşlı nüfusun çoğalmasına neden oluyor. 7. Organizasyonel Değişim. Dünyada başlıca ekonomik ve teknolojik değişimler organizasyonel değişimi gerekli kılıyor. Ezici rekabetin geçerli olması, bilgi ve malzeme

teknolojisindeki

gelişmeler,

telekomünikasyon

alanındaki

yenilikler

organizasyonların yapı, sistem ve süreçlerini yeniden yapılandırmalarını kaçınılmaz kılıyor. Bu çerçevede organizasyonel değişim için yeni yönetim teknikleri (toplam kalite yönetimi, benchmarking, esnek üretim, organizasyonel küçülme, kadame azaltma, dış kaynaklardan yararlanma vs.) giderek yaygınlaşıyor. Organizasyonel değişimin işgücü piyasalarında “esnekleşme” ve “standartlaşma” adı verilen iki değişimi de beraberinde getirdiği görülüyor. Bu iki kavramı da kısaca açıklayalım: • Esnekleşme. İşgücü piyasalarındaki devlet müdahaleleri (yasal iş güvencesi, işçiyi koruyan katı iş hukuku kuralları vs.) giderek azalıyor ve ortadan kalkıyor. İşgücü piyasalarındaki bu değişim “esnekleşme” ve “deregülasyon” olarak adlandırılıyor. İşe alma ve işten çıkarma şartlarının esnekleştirilmesi, işyerinde işgücünün esnek kullanımı, çalışma sürelerinin esnekleştirilmesi, ücret esnekliği vb. konular giderek daha fazla uygulama alanı buluyor.

9

• Standartlaşma. Tüm dünyada kalite güvence sistem standartlarının (ISO-9000) ve çevre yönetimi standartlarının (ISO-14000) yaygınlaştığı görülüyor. Organizasyonlar gerek yasal zorunluluk dolayısıyla, gerekse pazar paylarını artırmak ya da mevcut pazarlarını kaybetmemek için hızla standardizasyona yöneliyorlar. Önemle belirtelim ki, dünyadaki değişim trendi ile birlikte uluslararası serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu dünya ekonomik konjonktüründe firmalar arasında yoğun ve acımasız bir rekabet süreci başlamıştır. “Mega Rekabet” ya da “Hiper Rekabet” olarak adlandırılabilecek bu gelişmeler kamu, özel ve üçüncü sektördeki tüm organizasyonları değişime zorlamaktadır. Değişim dinamikleri analiz edildiğinde devletten bireye doğru bir güç kayması yaşandığı görülebiliyor. Gerçekten de ekonomide serbestleşme, özelleştirme, yerelleştirme, gönüllüleştirme, demokratikleşme gibi reformlar ile devletin gücünün, görev ve fonksiyonlarının giderek daraldığı, buna karşın sivil toplumun gücünün genişlediğini söylemek mümkün.

Dünyada bu değişim trendi tüm hızıyla devam

etmektedir. III. DEĞİŞİM NİÇİN GEREKLİ? Dünyadaki değişim dinamiklerini ele aldıktan sonra şimdi de değişimin niçin gerekli olduğunu açıklamaya çalışalım. Organizasyonları (holdingler, şirketler, küçük ve orta ölçekli firmalar, kamu iktisadi teşebbüsleri, kamu kurumları ve saire) değişime zorlayan faktörleri şu şekilde sıralamamız mümkün: • Global rekabetin artması. Uluslararası ticarette sınırların giderek ortadan kalkması ve artan rekabet organizasyonları daha iyi olmaya zorluyor. Günümüzde rekabet artık yurt içindeki rekabetin ötesinde “global rekabet” özelliğini kazanmıştır. Dünya pazarlarında

rekabet her geçen gün daha da sertleşmektedir. Deyim

10

yerindeyse uluslararası pazarlarda

“mega rekabet” ya da “hiper rekabet”

sözkonusudur. Rekabet, organizasyonel değişimi gerekli kılan en önemli faktördür. • Uluslararası ve bölgesel entegrasyonların önem kazanması.

Bir taraftan

Dünya Ticaret Örgütü ile uluslararası ekonomik entegrasyon yönünde adımlar atılırken öte yanda, Avrupa Birliği, NAFTA, APEC gibi ekonomik entegrasyon hareketleri, ülkeleri ve dolayısıyla organizasyonları ister istemez değişime zorluyor. • Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve sibernetik devrim. Bilgisayar kullanımının yaygınlaşması; telekomünikasyon alanındaki hızlı gelişmeler, üretim sürecinde robotlardan yararlanılması ve benzeri gelişmeler tüm organizasyonları bu yeniliklerden yararlanmak zorunda bırakıyor. Bu gelişmeler

neticesinde insanın

"yönetmek" görevi kısmen bilgisayarlara, robotlara ve makinalara devredilmiş oluyor. "Sibernetik devrim" olarak adlandırılan bu gelişme "sibernetik şirket" ya da "sibernetik organizasyon" oluşturulmasını kaçınılmaz kılıyor. Sibernetik organizasyon kavramı, entellektüel sermaye ile bilgi ve iletişim teknolojilerini en ileri düzeyde kullanan organizasyonlar için kullanılıyor. 2 • Malzeme teknolojisindeki gelişmeler. Örneğin, plastik sanayiinde teknolojik yenilikler malzeme hafifliği ve ucuzluğunu getirmekte, dolayısıyla birim başına üretim maliyetini düşürmektedir. Daha düşük maliyetli ürün sunabilmek için şirketler ve firmalar ellerindeki eski teknolojilerden kurtulmak ve yenilerini satın almak zorunda kalmaktadırlar.

Aksi

halde

pazardaki

paylarını

kaybetmekle

karşı

karşıya

kalabilmektedirler. • Yeni teknolojik buluşlar. Dünyada ileri teknoloji ve entellektüel sermayeye dayalı mesleklerin icra edildiği "teknopark" adı verilen araştırma ve geliştirme merkezlerinin gelişmesi ile birlikte yenilik ve yaratıcılığın her geçen gün daha büyük bir hız

11

kazandığını görüyoruz. Bu gelişme organizasyonların özellikle Ar-Ge alanında politikalarını yeniden belirlemelerine neden olmaktadır. • Yeni oluşan pazarlardan pay kapma yarışı. Eski Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden

yeni oluşan devletlerde ve sosyalizmden uzaklaşarak

piyasa ekonomisine geçiş yapan eski Doğu Bloku ülkelerinde yeni oluşan pazarlar diğer

ülkelerdeki firmaların

buraya

yatırımlarını

artırmıştır.

Ayrıca

sosyalist

ekonomiden hızla piyasa ekonomisine geçiş yapan Çin önümüzdeki yüzyıl içerisinde dünyanın en büyük pazarlarından ve belki de süpergüçlerinden biri olmaya adaydır. Özetle, yeni oluşan büyük pazarlardan pay kapabilmek için yoğun bir rekabet sözkonusudur. Bu da şirketleri değişime zorlamaktadır. • Ekonomik kalkınmanın itici gücünün insan kaynağı olduğunun anlaşılması. İnsan kaynağının giderek önem kazanması ve şirketlerin “insan sermayesi”ne daha fazla yatırım yapmaları organizasyonları değişime zorlamaktadır. Başta özel sektör olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının, kısaca tüm organizasyonların insan kaynaklarının yönetimine daha fazla önem vermeleri gerekmektedir. • Müşterilerin bilinçlenmesi ve müşteri beklentilerinin değişmesi. Müşterilerin daha bilinçli olması ve ihtiyaçlarını daha iyi tatmin edecek mal ve hizmetlere yönelmeleri dolayısıyla, üreticiler, müşterilerin istek ve beklentilerini dikkate almak zorunda kalmışlardır. Günümüzde kalite, hızlı servis, ucuzluk, ürünün estetik değeri, emniyetli olması ve saire faktörler önem kazanmıştır. • Uluslararası ticarette standardizasyona gidilmesi. Bugün artık şirketler eskisi gibi kolay mal ihracatı ve ithalatı yapamıyorlar. Uluslararası mal ihracı ve ithalinde bazı standardizasyonlar gerekiyor. Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO)’nün ISO9000 kalite güvence sistem standartları giderek yaygınlaşıyor. IS0 kalite güvence 2

James Martin, Cybercorp, -The New Business Revolution-, New York: Amacom Books, 1996. 12

standardına sahip olmayan şirketlerin dış ticaretteki pazarlık güçleri zayıflıyor.

İç

pazar açısından da bu belgelere sahip firmalar diğerlerine göre daha avantajlı durumdalar. Bu arada Avrupa Birliği’ne üye ülkelere belirli şartlara uygun olmayan ürünlerin girmesi mümkün değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde

ürünlerin üzerinde

istenen şartlara uygunluğu ifade etmek üzere CE işaretinin bulunması zorunludur. CE, “Conformite Europeenne” kelimelerinin baş harflerinden oluşmakta ve “Avrupa’ya Uygunluk” anlamına gelmektedir. Öte yandan, doğanın ve çevrenin korunmasına yönelik olarak henüz geliştirilme aşamasında olan IS0-14000 çevre yönetimi standartları da organizasyonların sosyal sorumluluk anlayışlarını belirleyici bir unsur olarak önem taşımaktadır. • Kamu ekonomisinin ve kamu yönetiminin sorunları. Gerek gelişmiş , gerekse az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde değişimi gerekli kılan nedenlerden birisi de devletin içinde bulunduğu kriz ve karşı karşıya bulunduğu sorunlardır. Kamu ekonomisinin içinde bulunduğu sorunlar

(bütçe açıkları, enflasyon, kamu

harcamalarında israf ve savurganlık, düşük verimlilik, KİT zararları, işsizlik vs.) yanısıra kamu yönetiminin işleyişinde mevcut olan sorunlar (merkeziyetçilik, bürokrasi ve kırtasiyecilik, siyasal yozlaşmaların yaygınlaşması, kalitesiz ve liyakatsız personel istihdamı vs.) devletin yeniden yapılanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Öte yandan adalet ve yargı, eğitim, sağlık, altyapı, sosyal güvenlik vesaire hizmetlerdeki kalitesizlik ve etkinsizlikler

kamusal hizmetlerde ciddi bir değişim projesinin

uygulanmasına olan ihtiyacı artırmaktadır.

13

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.