19-20 HAKEM KURULU YAYIN İLKELERİMİZ. 1. Prof. Dr. Cahid BALTACI. Prof. Dr. Mehmet ÇELİK. Prof. Dr. Yücel OĞURLU. Prof. Dr.

October 16, 2016 | Author: Aylin Türkyılmaz | Category: N/A
Share Embed Donate


Short Description

Download 19-20 HAKEM KURULU YAYIN İLKELERİMİZ. 1. Prof. Dr. Cahid BALTACI. Prof. Dr. Mehmet ÇELİK. Prof. Dr. Yücel OĞURL...

Description

Sayı 19-20 ÖZEL SAYI

19-20

TARİH BİLİNCİ Tarih ve Kültür Dergisi

Sayı: 19-20 ÖZEL SAYI Kasım 2012 Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği adına

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Hasan KONUK Yazı İşleri Müdürü Zekeriya AÇIKGÖZ Editör Prof. Dr. Mehmet ÇELİK Genel Koordinatör Recep ŞENAY Yayın Kurulu Prof. Dr. Cahid BALTACI Prof. Dr. Mehmet ÇELİK Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK Prof. Dr. Mehmet CAN Prof. Dr. Orhan KILIÇ Prof. Dr. İdris BAL Prof. Dr. Bedri GENCER Prof. Dr. Nihat BULUT Prof. Dr. Yücel OĞURLU Prof. Dr. Tayyar ARI Prof. Dr. Mefail HIZLI Doç. Dr. Mustafa ŞENTOP Doç. Dr. Mazhar BAĞLI Doç. Dr. Ensar NİŞANCI Doç. Dr. Ahmet YILDIZ Doç. Dr. Senai YALÇINKAYA Doç. Dr. Ebubekir SOFUOĞLU Yrd. Doç. Dr. Bedri MERMUTLU Yrd. Doç. Dr. Şükran YAŞAR Yrd. Doç. Dr. Nazım ELMAS Av. Reşat PETEK Sadık YALSIZUÇANLAR

HAKEM KURULU 1. Prof. Dr. Cahid BALTACI 2. Prof. Dr. Mehmet ÇELİK 4. Prof. Dr. Yücel OĞURLU 5. Prof. Dr. İdris BAL 6. Doç. Dr. Ahmet YILDIZ

Danışma Kurulu Prof. Dr. Erkan TÜRE Prof. Dr. Mustafa SAMASTI Prof. Dr. Ziya KAZICI Prof. Dr. Mehmet MAKSUTOĞLU Dr. Enel ŞENOCAK Veli ŞİRİN Emin ÜSTÜN

YAYIN İLKELERİMİZ 1

Tarih Bilinci Dergisi "hakemli dergi" olup altı ayda bir yayınlanır. Derginin sahibi "Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği"dir.

2

Dergide tarih ilmi başta olmak üzere sosyal ilimler ve sanatla ilgili yazılara, hakemlerin kontrolünden geçmiş akademik makalelere yer verilir.

3

Dergimizde yayınlanan yazıların ilmi ve hukuki sorumlulukları yazarlarına aittir.

4

Derginin yayın dili Türkçe'dir. Türkçe'nin dışında başka dillerdeki yazılar için Türkçe özet istenir.

5

Dergide yayınlanacak yazılar on sayfayı geçmemelidir.

6

Yazılar elektronik posta ile [email protected] adresine gönderilmelidir.

Hukuk Danışmanları Av. Ömer BOZOĞLU Av. Hüseyin ÖZTÜRK Düzeltme / Tashih H. İbrahim ÖZTÜRKÇÜ Grafik Tasarım A4 Grafik - Recep ŞENAY [email protected] Baskı / Milsan İdare Yeri Ihlamur Sk. Çadırcı İş Merkezi 18/8 Pendik-İstanbul Tel.: 0216 354 20 56 [email protected]

www.tbbd.org

www.tbbd.org

Prof. Dr. Ghia Nodia

Prof. Dr.Yücel OĞURLU Kuzey Kafkasya'da Konuşulan Dillere Genel Bir Bakış ve Dillerin Akrabalıkları Üzerine

114

Gürcistan'ın Kuzey Kafkas Politikası: Eski İkilemler,Yeni Eğilimler

15

A General Overview OnThe Languages Spoken In Northern Caucasus AndTheir Relations

118

21

Общий Взгляд На Употребляемые На Северном Кавказе Языки И Языковое Родство

122

Georgian PolicyTowardsThe Northern Caucasus: Old Dilemmas, NewTrends Политика Грузии На Северном Кавказе: Старые Дилеммы, НовыеТенденции

9

Yrd.Doç.Dr. Fethi GÜNGÖR Doç. Dr. Türkolog, Zaza TSURTSUMIA

27 34 41

Çerkes ve Abhazların OsmanlıTopraklarına Sürgünü Expulsion Of Cherkess And Abkhaz People Into OttomanTerritory СсылкаЧеркесов И Абхазцев НаТерриторию Османской Империи

126 136 147

Kafkasya'da Çerkes Bölgelerinin SosyalYapısı Social Structure Of Circass Regions In Caucasus Социальная СтруктураЧеркесских Регионов В Кавказе

Fehim TAŞTEKİN Yrd. Doç. Dr. Yasin POYRAZ

158

Bağımsız Çeçenya Deneyiminden Çerkasya İdealine: Kafkasya'da Çatışma Potansiyelleri

48

Kıyıdaş Devletlerin Tezleri ve Uluslararası Hukuk Işığında Hazar'ın Statüsü

160

54

Status Of Caspian Sea WithinThe Lights Of International Law And The Arguments Of Riparian States

162

FromThe Experience Of Independent ChechnyaToThe Circassia Ideal: Conflict Possibilities In Caucasus Из Опыта НезависимойЧечни К ИдеалуЧеркесии: Kонфликтный Потенциал На Кавказе

60

Положение Прибрежных Стран И Статус Каспийского Моря В Рамках Международного Права

Prof. Dr. Nadir DEVLET

66

1917 Devrimi Döneminde Kuzey Kafkasyalı Ahmet Tsalikov'un Rusya Müslümanları Arasında Oynadığı Önemli Rol

69

The Important Role Of Northern Caucasian AhmetTsalikov Among The Russian Moslems DuringThe 1917 Revolution

72

Важная Роль В Среде Российских Мусульман, Сыгранная Выходцем Северного Кавказа, Ахметом Цаликовым, В Период Октябрьской Революции 1917 Года

Keisuke WAKIZAKA

75 83 91

99 102 105

Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkının Kuzey Kafkasya'daki ToplumYapısı ve SSCB'nin İskan Politikasına Etkileri, 19.Yüzyıl Çarlık Rusya'sı ile SSCB'nin Kuzey Kafkasya'daki İskân Politikalarının Karşılaştırılması The Impact Of Self-determination InThe Social Structure Of Northern Caucasus AndThe Soviet Settlement Policy Comparison OfThe 19th Century Russian Csardom With Ussr InTerms OfTheir Settlement Policies Влияние “О Праве Наций На Самоопределение “На Общественный Строй Северного Кавказа И Политику Выселения СССР

Av. Kâzım BERZEG Kafkasya Meselesinin Uluslararası Camiaya Arzı Presentation Of Caucasian IssueToThe International Community Представление Кавказского Вопроса Международному Сообществу

Evren BALTA PAKER

164

Sovyetler Birliğinden Rusya'ya Kuzey Kafkaslar'da Kontrol, Çatışma veYerel Elitler

169

Control, Conflict And Local Elites In Northern Caucasus From Soviet UnionTo Russia

174

Контроль, Конфликты И Местная Элита Северного Кавказа Начиая С Периода Советского Союза До России

Elena LIASHENKO

179

1917-1924Yılları Arasında Stavropol Bölgesinde Bölgesel Sovyet Hükümet Sisteminin Kurulması

186

The Establishment OfThe Soviet Local Government System InThe Stavropol Region 1917-1924 Основание Областного Советского Правильства В Ставропольском Крае В Период 1917-1924 гг.

193

A.D. SAETGARAEV

200 205 210

Kuzey Kafkasya Bölgesindeki Siyasi Kimliklerin EtnikYönleri Ethnic Aspects OfThe Political Identity InThe North Caucasian Region Этнические Аспекты Политических Идентичностей В Северокавказском Регионе

Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir AKIL

215

Kendi Kaderini Tayin Hakkı Ve Diğer Uluslararası Hukuk Kurallari Çerçevesinde Çeçenistan Meselesi

230

Chechnya Issue InThe Scope Of Self-Determination And Other Rules Of International Law

245

Чеченский Вопрос В Рамках Права На Самоопределение И Других Правил Международного Права

Janna TARHANOVA Hasan KONUK

108 110 112

Kafkasya'nın Jeopolitik Önemi Geopolitics Of Caucasus Геополитика Кавказа

260 268

Oset-İnguş Anlaşmazlığı: Barış Süreci Осетино-Ингушский конфликт: процесс мирного урегулирования

Talha DÜLGERBAKİ

276

Orta Asya'da Uygulanan Serbest Zaman Etkİnlİklerİ Ve Spor

17-18 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz "Uluslararası Kuzey Kafkasya Sempozyumu"nda bizleri yalnız bırakmayan,

Sn. Emin Üstün, İbrahim Kapaklıkaya, Vahdettin Özcan, Prof. Dr. Yücel Oğurlu, A. Rıza Altunel, Mustafa Demir, Kenan Güler, Doç.Dr. Fethi Güngör, Sinan Tavukçu, Rüstem Kabil, Metin Tavukçu, Zekeriya Açıkgöz, Maruf Çelik'e Verdikleri destek ve katkılarından dolayı

Teşekkür Ederiz.

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Prof. Dr. Mehmet ÇELİK

SAYI 19 - 20

Kuzey Kafkasya Sempozyumu Sevgili okuyucu,

EDİTÖRDEN

Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği, kurulduğu günden bu yana, tam beş yıl geçti. Zaman su gibi akıp gitmektedir. Şöyle bir geriye baktığımızda, aldığımız mesafe azımsanacak gibi değil. Biz, hiçbir zaman klasik bir dernekçilik düşüncesinde olmadık. Bir yerimiz olsun, bir tabelamız olsun, haftada veya ayda bir toplanıp çay içelim, sohbet edelim… gibi pasif fantezilerin peşine düşmedik. İmkânsızlıklar ve zorluklarla yola çıktığımızda, hep ileriye baktık. Usanmadan, yılmadan, Anadolu'yu karış karış gezdik... Yüzlerce konferansa, panele, açık oturuma, sempozyuma, yemekli toplantılara imza attık. Okuyucumuzla, gönüldaşlarımızla birleştik. Birçok ilde şubeler açtık, tabelalarımızı astık. Çıkardığımız dergiyi anlatmaya lüzum yok... Elinizde... Kalitesine, estetiğine, muhtevasına tam not verdiğiniz için bu dergi günden güne büyüyerek sizlere ulaşmaktadır. Özellikle “Özel Sayı”larımız çok büyük bir teveccüh gördü. “Türk Demokrasisinin Yüzyıllık Serüveni”, “Ortadoğu”, “Nasıl Bir Anayasa” gibi özel sayılarımız ülkemizde gündem yarattı, düşünen beyinlerin, siyasetçilerin başucu kaynağı oldu. Elinizdeki bu sayı ise 16-17 Haziran 2011 tarihlerinde Fatih, Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdiğimiz “KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU”nda birbirinden değerli yerli yabancı bilim adamlarının sundukları bildirilerden oluşmaktadır. Böyle bir sempozyum düzenlememizin sebepleri, amaçları hususunda birşeyler söylemeyi lüzumsuz addediyoruz. Zira Kafkasya'nın gerek tarihimiz açısından ve gerekse günümüz ve geleceğimiz açısından önemini herkes bilmektedir. Dergimizin bu özel sayısında yer alan bildiriler üç dilde kaleme alınmıştır: Türkçe, İngilizce, Rusça. Uluslararası bir yara haline gelen Kafkas halklarının sorunlarını tüm dünyaya duyurmak istediğimiz için bildirileri üç dile çevirdik. Sözü fazla uzatmadan, beğeneceğiniz ümidiyle, bildirilerin içeriği hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağım.

5

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

“ KUZEY KAFKASYA'DA KONUŞULAN DİLLERE GENEL BİR BAKIŞ VE DİLLERİN AKRABALIKLARI ÜZERİNE / A GENERAL OVERVIEW ON THE LANGUAGES SPOKEN IN NORTHERN CAUCASUS AND THEIR RELATIONS” Prof. Dr.YücelOĞURLU Sayın Oğurlu, bir “diller coğrafyası” olan Kafkasya'da konuşulan diller hakkında özet bir bilgi verdikten sonra, bu dillerin birbirleriyle akrabalıklarını ve ilişkilerini bildiri konusu yapmıştır. Okuyucunun konuyu daha iyi anlaması için de, tablolarla somut örneklemelerle bu ilişkiyi bilimsel bir tarzda ortaya koymuştur. Kafkas halklarının birbirleriyle ilişkilerine ışık tutması açısından, son derece önemli bir bildiridir.

SAYI 19 - 20

“ALANLAR VE OLAMLAR: DÜN VE BUGÜN / ALANS ANDOLAMS: PASTAND PRESENT” Akad. (Ord.) Prof. Dr. MuratgeldiSOYEGOV Soyegov'un bir sayfalık kısa bildirisi Alan halkıyla ilgilidir.Ansiklopedik bir bilgidir. “ULUSLARIN KADERLERİNİTAYİN HAKKININ KUZEY KAFKASYA'DAKİTOPLUMYAPISIVESSCB'NİN İSKAN POLİTİKASINA ETKİLERİ - 19.YÜZYIL ÇARLIK RUSYA' SI İLE SSCB'NİN KUZEY KAFKASYA'DAKİ İSKÂN POLİTİKALARININ KARŞILAŞTIRILMASI / THE IMPACT OF SELF-DETERMINATION IN THE SOCIAL STRUCTURE OF NORTHERN CAUCASUS AND THE SOVIET SETTLEMENT POLICY COMPARISON OF THE 19th CENTURY RUSSIAN CSARDOM WITH USSR IN TERMSOFTHEIRSETTLEMENT POLICIES -” KeisukeWAKIZAKA Wakizaka, bildirisinde gerek Çarlık Rusyası ve gerekse Sovyetler döneminde, Rusların Kafkasya'daki sürgün ve iskân politikalarını ele almış, Kafkas halklarının maruz kaldığı şiddet ve zulümleri işlemiştir. Uluslararası hukuk açısından milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı prensibi ışığında önemli analizlerde bulunmuştur.

“ÇERKES VE ABHAZLARIN OSMANLI TOPRAKLARINA SÜRGÜNÜ / EXPULSION OF CHERKESS AND ABKHAZ PEOPLE INTOOTTOMANTERRITORY” Doç. Dr.TürkologZazaTSURTSUMIA XIX. yüzyılda Rusların katliam, tehdit ve baskıları sonucu Çerkesler ve Abhazlar Osmanlı coğrafyasına göç etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Zaza Tsurtsumia, Osmanlı coğrafyasında oluşan bu Kafkas diasporasını derli toplu bir biçimde işlemiştir.

“ KAFKASYA MESELESİNİN ULUSLARARASI CAMİAYA ARZI / PRESENTATION OF CAUCASIAN ISSUE TOTHE INTERNATIONALCOMMUNITY” Av. Kâzım BERZEG Sayın Berzeg, bu bildirisinde duygusal bir üslupla Çerkeslerin hukukî ve insanî haklarını alabilmeleri için, uluslararası kuruluşlara kendilerini daha iyi anlatmalarını ve desteklerini temin etmelerini tavsiye etmektedir.

“KIYIDAŞ DEVLETLERİNTEZLERİ ve ULUSLARARASI HUKUK IŞIĞINDA HAZAR'IN STATÜSÜ / STATUS OF CASPI-AN SEA WITHIN THE LIGHTS OF INTERNATIONAL LAW AND THE ARGUMENTS OF RIPARIAN STATES” Yrd. Doç. Dr. Yasin POYRAZ Sayın Poyraz'ın bildirisi Uluslararası Hukuk Işığında Hazar'ın statüsünü belirlemeye yöneliktir. Özellikle Sovyetlerin dağılmasından sonra, Rusya ve İran dışında, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın kıyıdaş devletler olarak sürece dahil olmaları, statü konusunda bazı tartışmaların doğmasına sebep olmuştur. Sayın Poyraz, bu süreci uluslararası hukuk çerçevesinde ele alarak işlemiş, çözüme yönelik tarafların tezlerini de masaya yatırmıştır.Son derece önemli bir çalışmadır.

“KAFKASYA'NIN JEOPOLİTİK ÖNEMİ / GEOPOLITICS OFCAUCASUS” Hasan KONUK Sayın Konuk bildirisinde Kafkasya'nın Jeopolitiği üzerinde durmaktadır. Tarihi süreç içerisinde özetle bu bölgenin önemine dikkat çektikten sonra, günümüzdeki önemine de vurgu yapmaktadır. “GÜRCİSTAN'IN KUZEY KAFKAS POLİTİKASI: ESKİ İKİLEMLER, YENİ EĞİLİMLER / GEORGIAN POLICY TOWARDS THE NORTHERN CAUCASUS: OLD DILEMMAS, NEWTRENDS” Prof. Dr.Ghia Nodia Sayın Nodia bildirisinde Gürcistan'ın Kuzey Kafkasya politikasını ele almakta, kısa bir tarihçeden sonra Sovyetler dönemindeki durumuna değinmekte, son olarak da bağımsızlığını kazandıktan sonra Kuzey Kafkasya politikasını analiz etmektedir.

“1917 DEVRİMİ DÖNEMİNDE KUZEY KAFKASYALI AHMETTSALİKOV'UN RUSYA MÜSLÜMANLARI ARASINDA OYNADIĞI ÖNEMLİ ROL / THE IMPORTANT ROLE OF NORTHERN CAUCASIAN AHMET TSALIKOV AMONG THE RUSSIAN MOSLEMS DURING THE 1917 REVOLUTION” Prof. Dr. Nadir DEVLET Sayın Nadir Devlet, 1917 Devrimi sürecinde Rusya müslümanlarının durumunu ve faaliyetlerini bildirisinde konu edinmekte, bu süreçte Kuzey Kafkasyalı Ahmet Tsalikov'un oynadığı rolü anlatmaktadır.

6

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

“KUZEY KAFKASYA BÖLGESİNDEKİ SİYASİ KİMLİKLERİN ETNİK YÖNLERİ / ETHNIC ASPECTS OF THE POLITICAL IDENTITY IN THE NORTH CAUCASIAN REGION” A.D. SAETGARAEV (Bilimsel Danışman Professor M.Kh. FARUKSHIN) Saetgaraev, Kuzey Kafkasya coğrafyasında siyasal kimliklerin “etnik köken” ile ilişkisi üzerinde durmaktadır.

“KAFKASYA'DA ÇERKES BÖLGELERİNİN SOSYAL YAPISI / SOCIAL STRUCTURE OF CIRCASS REGIONS IN CAUCASUS” Yrd.Doç.Dr. FethiGÜNGÖR Sayın Güngör, “Kafkasya'daki Çerkes Bölgelerinin Sosyal Yapısı” adlı bildirisinde, önce Adıgeler (Çerkesler)in yaşadıkları coğrafyayı ve tarihi geçmişini özetler. Sosyal yapıyı, önce aileden başlayarak, evlilik ve aile kurumunu genişçe izah eder. Sonra, ekonomik yapı, eğitim ve töre üzerinde durur. En sonunda da sosyal tabakalaşma, feodalite ve demografik yapı üzerinde durur.Sosyolojik açıdan derli toplu bir çalışmadır.

“ KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI VE DİĞER ULUSLARARASI HUKUK KURALLARIÇERÇEVESİNDE ÇEÇENİSTAN MESELESİ / CHECHNYA ISSUE IN THE SCOPE OF SELF-DETERMINATION AND OTHER RULES OF INTERNATIONAL LAW” Yrd. Doç. Dr.AbdülkadirAKIL Sayın Akıl, Kafkasya'da önemli bir sorun olan Çeçenistan meselesini konu edinmektedir. Uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde kendi kaderini tayin hakkına sahip olmanın bütün şartlarını taşıdıklarını, ancak Rusya'nın meseleye hukukî açıdan değil, siyasî açıdan yaklaştığı için problemin halledilemediğini vurgulamaktadır. Bildiri, hukukî açıdan önemli bir çalışmadır.

“BAĞIMSIZ ÇEÇENYA DENEYİMİNDEN ÇERKASYA İDEALİNE: KAFKASYA'DA ÇATIŞMA POTANSİYELLERİ / FROM THE EXPERIENCE OF INDEPENDENT CHECHNYA TO THE CIRCASSIA IDEAL: CONFLICT POSSIBILITIES INCAUCASUS” FehimTAŞTEKİN Sayın Taştekin bildirisinde Kafkasya'da etnik ve dinî çatışmaların devam edeceğini, bunun da Rusya'nın bölgede takip ettiği politikalardan kaynaklandığını vurgulamaktadır.

“OSET-İNGUŞ ANLAŞMAZLIĞI: BARIŞ SÜRECİ / OSET-INGUS DISPUTE: PEACE PROCESS” JannaTARHANOVA 1992 Oset İnguş anlaşmazlığını konu edinen bildiride Tarhanova, ÇİASSAR'ın(öncelikle Kuzey Osetya'nın) kısa bir tarihçesini verir. Daha sonra barış ve müzakere süre-cini anlatır. 1993'ten itibaren günümüze kadar yaşanan bu süreçte alınan kararların yeraldığı bu bildiri okuyucuya konu hakkında derli toplu bilgi sunmaktadır.

“ SOVYETLER BİRLİĞİNDEN RUSYA'YA KUZEY KAFKASLAR'DA KONTROL, ÇATIŞMA VE YEREL ELİTLER / CONTROL, CONFLICT AND LOCAL ELITES IN NORTHERN CAUCASUS FROM SOVIET UNION TO RUSSIA” Evren BALTA PAKER Sayın Paker bildirisinde Rusya'nın Kafkasya'yı yönetirken, yerel elitlerle nasıl işbirliği yaptığı ve bu yönetsel işbirliğinin avantaj ve dezavantajları üzerinde durmaktadır.

İşte böyle sevgili okuyucular,Sağlıkla okuyunuz...

“1917-1924YILLARI ARASINDASTAVROPOL BÖLGESİNDE BÖLGESEL SOVYET HÜKÜMET SİSTEMİNİN KURULMASI / THE ESTABLISHMENT OF THE SOVIET LOCAL GOVERNMENT SYSTEM IN THE STAVROPOL REGION 1917-1924” Elena LIASHENKO Liashenko bildirisinde 1917 1924 yıllarında SSCB'nin Stavropol bölgesinde kurdukları Sovyet hükümet modelinin ekonomik alanda başarısızlığa uğradığını, 1917 öncesi bölgedeki tarım ve hayvancılığın gerilediğini anlatır.

Sevgilerimle,

Mehmet Çelik

7

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

KUZEY KAFKASYA'DA KONUŞULAN DİLLERE GENEL BİR BAKIŞ ve

DİLLERİN AKRABALIKLARI ÜZERİNE

Prof. Dr.Yücel OĞURLU İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

Kafkasya Bölgesi, Endonezya ve Hindistan bölgeleri gibi Dünyanın en fazla dil çeşitliliğinin olduğu bölgelerdendir. Kafkasya bölgesi ve halklarının dilleri dilbilimcilerin her zaman ilgisini çekmiştir ve aslında “tehlike altında olan” bu dillerin kullanıcılarının sayılarındaki artış dikkat çekicidir. Kafkasya'da konuşulan diller arasında üç temel grup olan Kafkas,Türk ve İran dilleri dikkat çeker.Türk dilleri, göreceli olarak Türkiye'de akademik çevrelerce üzerlerinde daha fazla çalışma yapılmış dillerdir. Bu amaçla, Türkiye'de daha yakından bilinen Türki diller yerine, onlara göre daha az bilinen ve bazıları sadece tek bir köy ve çevresinde konuşulan Kafkas dilleri grubu daha ilginçtir ve bu çalışmada da sözkonusu diller üzerinde odaklanılmıştır. Kuzeydoğu Kafkasya'da konuşulan Azeri, Kumuk ve Nogay Türkçeleri üzerinde Türkiye'de normal olarak birçok çalışma yapılmışken, Kafkas ve İran alt dil grupları hakkındaki çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, bu diller üzerinde BatıAvrupa, Rusya veABD'de çok sayıda bilimsel çalışma yapılmasına rağmen,Türkiye'de yeterince bilinmemektedir. Türk dil grubundan olanların karşılıklı anlaşılabilirliği oldukça yüksek iken, Kafkas ve İran dil grubundan olanlarda anlaşılabilirlilik yüzdesi oldukça düşüktür. Geçmişte, Türk dillerinden özellikle, Kıpçak ve Oğuz dil gruplarından alınan ödünç kelimeler Kafkas dil gurubundaki dillerde ilgi çekici seviyededir. Avarca örneğindeki gibi, çevresindeki küçük dil ve lehçeleri yutan veya Kumukça, Azerice ve Lezgice örneğindeki gibi çevresindeki dillere kelimeler vererek onları etkileyen diller de bulunmaktadır. Bu arada, linguistik biliminin politik amaçlarla kullanımı, dilbilim çalışmalarının bilimsel olmaktan çok onu bir araca dönüştürmektedir. Bu nedenle, dürüst dilbilimcilerin bölgeyi yönlendirmelere kapalı bir şekilde ciddiyetle çalışmaları gerekir. Kafkas dilleri, birbiriyle akrabalıkları mutlak ve tartışmasız dillerdir. Bu çalışmada da, bu şekilde bir karşılaştırma yapılırken temel ve kök kelimeleri seçerek çalışma yapılmıştır. Bu dillerin leksikolojik karşılaştırması, sözkonusu dillerin akrabalıklarını mutlak şekilde ortaya koyacaktır. Çalışmada, yurtdışından bilim adamlarının tespit ettiği örneklere de atıf yapılarak yer verilmiştir. Bunun dışında, bizzat tespit ettiğim kelimeler üzerinden karşılaştırmalı tablolar oluşturarak sözkonusu yakınlık ve akrabalıkları tespit ettiğimi söyleyebilirim. Karşılaştırmada, Kuzeydoğu Kafkas dilleri karşılaştırmalarda başlangıç olarak alınmıştır.

konudur. Bunun için, bu çalışmada, konunun tek bir boyutu olan “dil” (lisan) konusuna odaklanmayı tercih ettim.

Kafkasya, tarihin eski dönemlerinden bu yana, gezgin ve tacirlerin, hükümdarların, şairlerin, ediplerin ilgisini çekmiş olan, büyüleyici, etkileyici ve biraz da ürkütücü bir masallar diyarı olarak algılanmıştır. Geçmişte, kimi insanların zihninde, Simurg, Anka, Kafdağı, Prometheus'un esareti, efsaneye dair çağrışımlarla yer tutmuştur. Kimilerine ise, etrafındaki savaşçı ve hâkim kavimlerin tam bir işgali başaramadıkları zorlu bir coğrafyayı çağrıştırıyor. Bugünün Kafkasya'sı mitolojinin veya Lermantov'un, Alexander Dumas'ın ya da Tolstoy'un roman ve hikâyelerinden mülhem hayallerin çok ötesinde uluslararası politika ve çatışmalar, enerji, savaş gibi güncel diğer gerçekliklerle yanyana zikrediliyor. Gerçekten de Kafkasya, diller, etnik kökenler, tarih, coğrafya, uluslararası ilişkiler, enerji problemleri, kültür, inançlar, folklor gibi onlarca ayrı veçheden incelenebilecek zengin bir coğrafyadır. Bu sebeple, bölge dil, tarih, felsefe, hukuk, teoloji, folklor, siyasetbilim, mitoloji gibi onlarca farklı disiplin ve meraklı ilgi konusunun odağında kalmıştır. Düşüncenin dışavurumu ve dış dünyayla beynin köprüsü olan dil de, günümüzde sadece bir dilbilim konusu olmaktan çıkmıştır. Aslında, dilin kökeni bile başlı başına onlarca makale oluşturabilecek bir

Çalışma metodolojisi olarak, iki farklı yaklaşım seçilebilirdi. Gramer üzerinden karşılaştırma yapılabilir veya leksikolojik bir karşılaştırma yapılabilirdi. Bu çalışmada, Kafkasya ve özellikle de Kuzeydoğu Kafkas halklarının konuştuğu dillere dışlayıcı olmayan bir yaklaşımla genel göndermelerde bulunmaya çalıştık. Fakat, sözkonusu alan, 80 dil ve diyalektin konuşulduğu bir saha olunca, ihtiyatı hiçbir şekilde elden bırakmamak gerektiği ortadadır. Ayrıca, Türkiye'de Kafkas dilleri hakkındaki çalışmaların genelinde, bir kargaşanın ve önemli önyargıların olduğu bilinmektedir. Bu önyargılar; özellikle, tarihler, etnik köken ve atalar, dillerin birbiriyle ilişkileri konusundaki genellemelerden kaynaklanmaktadır. Bazen, dillerin akrabalıklarına dair sarfedilen cümleler, isabetsiz, yuvarlak ve genellemeci olabilmektedir. Kafkas dilleri hakkında yaygın bir kanaati ifade eden “birbiriyle asla anlaşamayacak kadar uzak küçük diller” genellemesi her zaman geçerli midir? Veya sıklıkla yapılan bu ayrıştırıcı vurgunun yanında, acaba artık bu diller arasında akrabalık ve yakınlık vurgusunu irdelemek daha uygun olmaz mı?

9

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kafkas dilleri üzerinde kelime ve gramer düzeyinde karşılaştırma yapmadan bu diller hakkında konuşmanın doğru olmadığını ifade etmek gerekir. Gerçekten de, bu konu üzerinde iddialı bir çalışma, ancak dilbilim konusuna yıllar verilmesiyle mümkün olabilir.

SAYI 19 - 20

kelimeler üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada ise, bir karşılaştırma yapılırken temel ve kök kelimeler seçilerek dilbilim açısından anlamlı bir yöntem tercih edilmiştir. Çalışmada, yurtdışından bilim adamlarının bugüne kadar tespit ettikleri örneklere atıf yapılarak alıntılanmıştır. Bunun dışında, bizzat tespit ettiğim kelimeler üzerinden karşılaştırmalı tablolar oluşturarak sözkonusu yakınlık ve akrabalıkları tespit ettiğimi söyleyebilirim. Karşılaştırmada, Kuzeydoğu Kafkas dilleri karşılaştırmalarda temel olarak alınmış ve Kuzeybatı Kafkas dillerine de göndermeler yapılmıştır.

Burada şu noktaya dikkat çekmek gerekir: Birçok diğer dilde de olduğu gibi, Kafkas dilleri hakkındaki ilk çalışmalar, Batılı ve özellikle de Rus dilbilimcileri tarafından yapılmış1 tır . Batılıların çalışmalarının yürütülmesinde, başlangıçta biraz oryantalizm, biraz da dini sebepler ve politika olmakla birlikte bugünkü çalışmaların çoğunda, bu öncü çalışmaların izleri vardır.

KAFKASYADAKİ DİLLEREGENEL BAKIŞ

Diğer yandan, bugüne kadar Kafkas dilleri ortak sözlüğü çıkarılmamış, dil yakınlıkları üzerinde ciddi çalışmalar maalesef yapılmamıştır. Bununla birlikte, bu tür çalışmaları pro2 totipleri ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu çalışmalar son derece önemlidir. Hâlbuki bu tür çalışmalar, sosyal ve politik sonuçları da olan, bugün Kafkasya'da yaşanan ve yaşatılan etnik sorunların önemli bir kısmını hafifletecek nitelikte temeller olabilirler. Bugünün Kafkasya'sında, halkların dil ve kültürlerinin ortak özelliklerden çok, ayrılınan noktalara yapılan vurgular, dikbaşlılık, cehalet, kışkırtılan etnik kaosun körükleyicisi olmaktadır ve yakın gelecekte de devam etmesi maalesef muhtemeldir. Kültürel yakınlık ve ortak mirasın değerlendirilmesi ile, Kafkas dillerinin kendi arasındaki benzerlikleri, en azından aynı öbekteki diller üzerinde ciddi, objektif ve iyiniyetli çalışmalar yapılması, geleceğin Kafkasya projeksiyonunu değiştirecek barışçıl katkılar sağlayabilir. Kafkas dilleri yerine, “Kafkasya'da konuşulan diller” şeklinde bir başlık seçimimiz, Kafkas dilleri ifadesinin daha dar olmasıyla ilgilidir. Bunu şöyle açıklamak istiyorum: Kafkas dilleri denildiğinde, sadece Kafkasya'nın yerli halklarının konuştuğu ve büyük dil aileleriyle akrabalığını ispatlamanın zor olduğu bir dil grubu akla gelir. Halbuki, Kafkasya bölgesinde Kafkas dilleri dışında Türk ve İran kökenli diller de bulunmaktadır. Bu dillerin Kafkasya'ya sonradan gelen milletler olduğu düşüncesi yanında, bu milletlerin kökenlerini binlerce yıl öncesine dayandıran görüşler de dikkat çeker. Bunun için bu konuyu tarih ve etnoloji çerçeveli başka bir çalışmaya bırakmak gerekir.

Kafkasya Endonezya ve Hindistan bölgeleri gibi, dillerin sayıca yoğunlaştığı bölgelerden biridir. Bölgede bu kadar çok dilin varlığı konusunda farklı tezler ileri sürülse de, bunların içinden en önemlisi ve kabul göreni, doğal engellerin farklı dillerin oluşumuna sebep olduğu tezidir. Dağlar, derin vadiler, nehirler, bu halkaları zaman içerisinde daha az temasla farklılaştırarak yeni şive, lehçe ve dillerin ortaya çıkmasına sebep olduğu önemli bir tezdir ve haklılık payı yüksektir. Günümüzde Yüksek Kafkas sıradağları üzerinde, zirvelerden dağ eteklerine kadar, kimine göre 80, kimine göre 40 civarında dil konuşulmaktadır. Kafkas sıradağları tarihi açıdan bakılırsa, Batıda onun bütün çevresini işgal ederek ilerleyen Roma'nın; Doğuda ise Perslerin doğal sınırını oluşturmuştur. Küçük halkların neredeyse birbirinden habersizce yüzyıllarca yaşadığı bölge, dil etkileşiminin az olduğu bir coğrafyadır. Dilbilimcileri hayrete düşürecek kadar çok dilin bu küçük coğrafyada yanyana 3 bulunması, bölgenin geçmişte diller dağı (cebeli elsine) , bugün ise açık etnografya müzesi adıyla ünlenmesine yol açmış. Ama asıl dikkat çekici olan konulardan birisi, bu kadar çeşitli dile rağmen bu kadar yakın benzerlikler, ortak kültür, benzer psikolojinin varlığıdır. Kafkas dilleri, kendi arasında, Rusların yaptığı ve zamanla herkesin kabullendiği coğrafi bir ayırımla, Kuzey Kafkas dilleri ve Güney Kafkas dillerinden oluşur. Kuzey Kafkas dilleri kendi arasında, Kuzeybatı Kafkas dilleri (Abhaz-Adige dilleri) ve Kuzeydoğu Kafkas dilleri (Nah-Dağıstan dilleri) olarak ikiye ayrılır. Bir başlangıç olarak kaleme aldığımız bu çalışmada, Güney Kafkasya'da konuşulan diller hesaba katılmayacaktır. Aksi halde, Azeri Türkçesi, Gürcüce ve Ermenice de dâhil olmak üzere, çok geniş bir dil haritası önümüzde durur. Ancak, yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, Kafkasya'nın Güneyinden yalıtılması girişimi, aslında, daha kolay hükmedebilmenin bir yolu olarak yapay bir ayrımdır, bununla birlikte başarıya ulaşmıştır.

Bugüne kadar yapılan dilbilim çalışmalarına göre Kafkas dilleri, birbiriyle akrabalıkları mutlak ve tartışmasız dillerdir. Bu dillerin leksikolojik karşılaştırması, sözkonusu dillerin akrabalıklarını ispatlamada önemli bir usuldür. Fakat şu durumu tespit etmek gerekir ki; şimdiye kadarki çalışmalarda genellikle Kafkas dillerindeki kelimeler altalta sıralanarak yetinilmiş ve konu yeterince irdelenmemiştir. Bir kısmında ise, yeterli karşılaştırma yapılamamış ve ödünç

10

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

riyle hiç ilişkisi olmayan dil öbeklerinden birbirilerine geçen kelime sayısı hiç de azımsanamaz. Türk dili olan Terekeme ile İrani dilllerden olan Tatça arasındaki kelime benzerlikleri ve hatta dilin yapısına etkisi bile ilgi çekicidir. Lezgicenin, kendisine yakın akraba olan Tabasaran, Rutul, Hinaluk ve Tsakhur dillerine geçen yüzyılda verdiği kelime sayısı hiç de az değildir. Yine, Modern Avarcanın, AvarDido grubundaki bütün alt dillere kelime verdiği söylenebilir5. Aksini düşünmek zaten imkânsızdır. Kuzeyde Avarcanın, gazavat döneminde yakın dilleri ve kabileleri birleştirici olan yapıcı etkisi, maalesef güneyde Lezgi dilleri arasında başarılamamış, süreç yarım kalmıştır. Kumukça'nın Lingua Franka (ortak anlaşma dili) olması, Rus işgali sonrasında sona ermiştir. Rusça resmi dil olmanın ötesinde, bugün sadece Dağıstan'ın değil, bütün bir sabık Sovyet coğrafyasının Lingua Franka'sı olmuştur ve yakın gelecekte de bu durumunu sürdürecek görünmektedir. Böylece, bütün bölge dilerinin öyle veya böyle etkileşim sonucunda aldıkları kelimeler de vardır.

Yoksa Güney Kafkasya ve Kuzey Kafkasya Rus işgalinden önce birbiriyle çok daha fazla benzeştiği tarihi kayıtlardan ve bölge göçmenlerinin Türkiye'de kendilerini adlandırmalarından rahatlıkla anlaşılabilir. Güney Kafkasya'nın Kuzeye yakın kesimlerinden gelen bütün halklar kendisini, Dağıstanlı olarak tanımlamıştır. Türkiye sınırındaki Batum'dan göçedenler de Kafkasyalı kimliğini tercih etmektedirler. Kafkasya'da konuşulan onlarca dilin bir kısmı Kafkas, diğer bir kısmı Türkî ve İranî gruptandır. Bu dillerden, Türkî grup hakkında Türkiye'de bilimsel çalışmalar yapılmış olduğundan4 Türk dilbilim ve etnoloji literatüründe kısmen de olsa bilinmektedirler. Bunun için çalışmamızda, göreceli olarak daha az bilinen Kafkas dil grubundan olan dillere ve Türkiye'de yeterli çalışmanın yapılmadığını düşündüğümüz bu sahayı tercih ettik. Kuzey Kafkasya genelinde konuşulan dilleri, akrabalıklarına göre sınıflandırırsak; birinci ayrımda, Kafkas,Türk ve İran dil ailelerine mensup diller şeklinde üçlü bir ayırım ortaya çıkar. Kuzey Kafkasyadaki Türkçeyle akraba diller; Karaçay, Nogay, Kumuk ve Terekeme Türkçesidir. Farsçayla yakın veya benzerlikleri olan diller ise, Osetçe veTatçadır. Osetçe, zaman bakımından eski bir tarihde ayrıldığından ve Adıge dillerinden aldığı kelimelerle Farsçadan oldukça uzaklaşmıştır. Tatça ise, komşu Azericeden ve Lezgice'den kelimeler almış ve vermiş olmakla birlikte Farsçayla yakınlığı bir lehçeden çok şive düzeyindedir.

Dağıstan dilleri arasındaki temeldeki akrabalık ve ortak kelimeleri yanında, bu dillerin Türkçe, Arapça ve Farsça'dan aldıkları kelimelerin ve ayrıca son yüzyıldır Rusçadan alınan ortak kelimelerin katkısıyla, bu diller arasındaki kelime ortaklığı ilk kez bu derecede artmıştır. Kuzey Batı Kafkas dilleri ise Türkiye'de özellikle bölgeden göç eden ailelerin torunlarından olan yazarlar tarafından incelenmiştir6 ve bunlara ilişkin sınırlı sayıda da olsa materyal bulunmaktadır.

Kuzey Kafkas dillerini ise kendi arasında doğu ve batı şeklinde ayırmak öteden beri kabul görmüştür. Dağıstan dilleri, Kuzeydoğu Kafkas dilleri veya diğer bir adlandırmayla NahDağıstan dilleri adıyla bilinir ve Kafkasya'nın doğusunda konuşulan ve Kafkas dilleri ailesine bağlı bir dil grubunu ifade eder. Bunlar belli başlı iki alt kola ayrılır. Bunlardan ilki, Nah kolu (Nah dilleri) üst başlığında toplanan birbirinin yakın akrabası olanÇeçence, İnguşça ve Bats dilleridir. İkinci kol olan Dağıstan dilleri kolu ise ilkine göre birbirinden daha uzak sayılabilen ama akraba olan dillerden oluşur. Onları da yakınlıklarına göre, 1. Avar-Andi-Dido, 2. Lak-Dargva 3. Lezgi öbekleri şeklinde ayırmak mümkündür. Dağıstan dilleri, ilk bakışta, dinleyenlerin birbirinden ayırmaları mümkün olmayan, harf bakımından zengin ve boğazdan harfleri olan dillerdir. Çoğu birbiriyle anlaşamasa da, dil mantıkları ve bazı kelime benzerlikler ile gramer yakınlıkları şaşırtıcı derecede benzerdir. Bu konuya ileriki yazılarımızda örnekler vermeyi planlıyoruz.

Adığece'nin Batı (Ç'ahe) ve Doğu (Şhağ) veya Kabardeyce olarak bilinen iki lehçesi farklı şivelere ayrılır. Batı lehçesinde Abzah, Bjeduğ, Çemguy ve Şapsığ ağızları Doğu (Kabardey) lehçesinde ise Büyük Kabardey, Besleney, Mozdok ve Kuban şiveleri yer alır. Rus dilbilimcilerinin iki ayrı dil olarak kabul ettikleri Batı lehçesi "Adığey dili" olarak Doğu lehçesi ise "Kabardey-Çerkes dili" olarak adlandırılmıştır7. Bu dillerin mevcut durumu “büyük sürgün” bilinmeden anlaşılamaz. Adıge-Abhaz-Ubıh grubundan olan bu dillerin hem Kuzey Kafkasya'daki hem de sürgün sonrasında Türkiye, Ürdün, Suriye'deki en büyük temsilcisi Kabardeycedir ve fonetik olarak diğer Adıge-Abhaz dillerine göre ÇeçenDağıstan dillerine benzer ve yakın seslere sahiptir. AbhazAdıge şivelerinden olan Abzeh, Şapsığ, Hatkuay, Nehüc, Çemguey, Besleney vs. gibi şivelerin bugün artık ne Kafkasya'da ne de dışında konuşan sayısı sadece onbinlerle, hatta binlerle ifade edilmektedir. Ubıhça'nın son konuşanı ise Türkiye'de (Balıkesir-Manyas) 1992 yılında vefat etmiştir. Kabardeyce ise Kafkasya'da altı yüzbin ve Kafkasya dışında da en büyük grup oldukları dikkate alınırsa önemli sayıdaki konuşanı ile daha ümit verici bir noktadadır.

Bu alt öbeklere rağmen, Çeçence ile Avarca arasında, Çeçence ile Lezgice arasında, Lezgice ile Avarca veya Lakça arasında benzerlik ve akrabalık bulunmadığını ileri sürmek, dilbilime çok uzak olmanın göstergesi olabilir. Hatta birbi-

11

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

küçük de olsa akademik bir katkı sağlamak önemli bir insani görevdir.

Kafkas dillerinin akrabalığının ortaya konulması dilbilim bakımından meraklı ve ilgi çekici bir sahadır. Fakat konunun bu anlamdaki bilimsel değeri kadar, bölge halklarının akrabalıklarını yeniden anlamalarıyla bölgeye barış ve huzur getirecek önemli bir tarafı daha vardır. Bu sebeple, uzun zamandır savaş ve kargaşayla anılan bir bölge barışına

Çalışmanın bu genel bölümünden sonra, ekte tablolar halinde Kafkas dillerinin genelindeki benzerliklere kendi bulgu ve tespitlerim ile diğer dilbilimcilerin çalışmalarından katkılarla dikkat çekmeye çalışacağım:

KAFKAS DİLLERİNDEN KARŞILAŞTIRMALI ÖRNEKLER Yabancı kaynaklardaki çalışmalardan önemli bulduğum Straostin'den üç örnek verdikten sonra kendi araştırma ve tespitlerimle devam edeceğim: Lezgi

Türkçe

Çeçen

Lak

Görmek

Gır-

Kwa

Agwa (Aku-)

Hagwa

Türkçe

Çeçen

Avar

Lezgi

Kabar

Ubıh

Yol

neq'

niq'

req'

g'wagw

meg'e

Türkçe

Avar

Kabardey

Abhaz

Lezgi

Yapmak Fiili

Ha

We

Awra

Avu-

Rutul

Kaynak: Straostin, s.2.

Kaynak: Straostin, s.78

Kaynak: Straostin, s.2.

Bu noktadan sonra ortak harf, karakter ve vurgu içeren temel kelimeleri seçerek kendi tespitlerime yer vermek istiyorum: Türkçe

Lezgi

Tabasaran

Agul

Kan

Jiw

Jif

Jiv

Türkçe

Lezgi

Tsakhur

Karın

Rufun

Wuhun

Türkçe

Dargin

Parmak

Tup'

Türkçe Parmak

Lezgi Tub

Lezgi içu,

Çeçence yeç,

iç,

wiç,

nâça, nâpç, amç,

Türkçe

Lezgi

Khinalug

Abhaz

Kabardey

Çoğul Eki ler, --lar

-ar -er

-r

-r(a)

-her

A'j

Türkçe

Adıge

Çeçence

Avar

Lezgi

Tabasaran

Dargin

Su

Psi

H'i



Yad Yıd

Şid

Şin

12

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Avar

Lezgi

Khor (akarsu) H'ü (Su)

Hül (deniz)

Türkçe

Lezgi

Dargin

Kabardey

Abhaz

Ay

Varz

Baz

Maze

(E)mze

Türkçe

İnguş

Avar

Lezgi

Tabasaran

Dargin

Yeni

Ts'eena

Ts'iiyab

Ts'iyi

Ts'iyi

Ts'iigan

Türkçe

Lak

Lezgi

Kısa

Kut'a

Kütü

Türkçe

Avar

Lezgi

Ubıh

Az

Hit'inab

T'imil

T'a

Türkçe

Kabardey

Ubıh

Lezgi dilleri

Çeçence

Kız, Gelin

Pşaşe

Şaşe

Sas(e) Sus Saş (Gelin)

Siesıg (Hanım)

Türkçe

Çeçen

Lezgi

-ma

ma-

mir-ç. t'-

Türkçe

Çeçen

Avar

Lezgi

Adıge

Bir

T'sha'

San

Sad Sa

Zı, Se, Za, Sı, Se

Türkçe

Çeçen

Lezgi

Adıge

Avar

Benim

So

Zi

Si

Dir

Türkçe

Çeçen

Lezgi

Bulut

Marha

Marf (Yağmur)

Türkçe

Abzeh

Kabardey

Adıge

Çeçen

İnguş

Rüzgâr

Dama

Dame

Tame

T'am (Kanat) Moıkh (Rüzgar)

Tkam

Türkçe

Kabardey

Adıge

Çeçen/İnguş

Lak

Dargin

Tabasaran

Lezgi

Buğday

H'e

H'e

K'ı/Muq

H'a

Muhi

Muh'

Muh'

Türkçe

Abhaz

Abzeh

Çeçen/İnguş

Avar

Lak

Boğa/Öküz

At'se

Ts'u

Stu/ Ust

Ots

Nits

13

Dargin Tabasaran unts

Yits

Lezgi Yats

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Türkçe

Abzeh

Çeçen/İnguş

Lak

Avar

Dargin

Tabasaran

Lezgi

Elma

Çva

A'j/a'j

Ğivç

Ğeç

Ğints

Viç

İç

Türkçe

Çeçen

Avar

Lezgi

Adıge

Kalp

Moıtt

Mats

Mez

Bize/beze

Türkçe

Abhaz

Kabardey

Çeçen

Lezgi

Adıge

Ördek

Babıts'

Babıtş

Bad'

P'at'

Bayat'

Türkçe

Çeçen

Çeçen

Tabasaran/Tsakhur

Yarın

P'ak'a (Ertesi gün)

P'aka

Baga

Türkçe

Avar

Çeçen

Dargin

Lezgi

Tabasaran

Abhaz

Göz

Ber

Berg

Hüli

Vil

Uli

La

Türkçe

Avar

Lezgi

Kabar

Abhaz

Rağ

De'ga

Güneş Türkçe

Avar

Lezgi

Kabardey

Adige

Dolmak fiili

Asuma

As'una

Yez

Azna

AVAR-DİDO GRUBUNDA SAYILARIN BENZERLİĞİ Avar Andi Botlix Godoberi Chamalal Bagulal Tindi Karata Axvax Xvarshi Dido Hinux Bezhta Hunzib

1 se-w se-b se-b Seb se-b se-b ce-b che-be Has sis Hes Hõs e h ~s

2 che-gu ke-da ke-da echida ke-ra ke-ja ke-da ke-da qIwene qIano qo-no qona qan.u

3 lob-gu habu-da labu-da lalada lab-da lab-da lab-da lwadabe lona loIno lono lana lana

4 =oGo-gu =uGu-da =u?u-da =o?uda =o:-ra =o?o-ja =o?o-da =oqo-da u~qe-n uj-no uqi-no õqo-na oq'e.n

5 inshdu-gu ishtu-da insh:t:uda i~s:uda inshtu-ra insh:tu-ja insh:tu-da i~sh:tu-da leno leno le-no lina li.no

Kaynak: Mark Rosenfelder, “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian

KAYNAKÇA •Gülreyhan Novruzova, Dağıstan-Derbent BölgesiTerekemeTürklerinin Dini Hayatı, ErciyesÜniversitesiSBE.,Yüksek LisansTezi, 2005. • Mehmet Dursun Erdem, (Yeni BirTürk DiliTarihi Kitabı,Akar,Ali 2005.Türk DiliTarihi,ÖtükenYayınları, İstanbul) hakkında kitap değerlendirmesi,Turkish Studies /Türkoloji Dergisi I (2006),Sayı: 1. • Murat Papşu, “Adığe veAbaza Dilleri”, http://www.kafkas.org.tr/kultur/kafkas_dilleri.html. • Rosenfelder, Mark, “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian •SergeyStarostin, “AConciseGlossary ofSino-Caucasian”,Appendix to "Sino-Caucasian", http://starling.rinet.ru/Texts/glossary.pdf, İndirilmeTarihi: 01.03.2011. •UfukTavkul, “Kafkasya'da KonuşulanTürk Lehçeleri”, Kırım Dergisi, 15 (57), 2006. •UfukTavkul, “Kafkasya'daki NogayTatarlarının Etno-Politik DurumlarıÜzerineSosyolojik BirAnaliz”, Kırım Dergisi, 11 (41-44), 2003. •UfukTavkul, “KumukTürkleri -Tarihleri,SosyalYapıları ve DilleriÜzerine Bir İnceleme-”, Kırım Dergisi, 13 (50), 2005. • Werner Fröhlich, “Basque-Caucasus Glossary”, http://www.geonames.de/wl-eus-caucasus.html. Diğer önemli bir kaynak da Wolfgang Schulze, “Zur Sprachgeschichte des Kaukasus”, http://www.lrz.de/~wschulze/kaukhist.pdf, Münih 2007. •YücelOğurlu, “Dağıstan Dilleri ve Halkları” adıylaYeni Fikir Dergisi, (UluslararasıAkademikAraştırma Dergisi),Yıl 1,Sayı 2,Ağustos 2009, İstanbul.

14

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

A GENERAL OVERVIEW ON THE LANGUAGES SPOKEN IN NORTHERN CAUCASUS AND THEIR RELATIONS

Prof. Dr.Yücel OĞURLU Istanbul Commerce University, Faculty of Law.

Caucasus Region is among the top regions that host the most diversity of languges such as Indonesia and India. Caucasus has always attracted the attentions of lnguists and indeed the number of speakers of these languages whereas it is “under the risk” has been increasing. There are three major language groups spoken inCaucasus:Caucasus,Turkish and Persian languages.Turkish languages are the ones which have been researched more often by the academicians in Turkey. Fort his reason, instead of more familiar Turkic languages Caucasus languages which are not very well known and some of them can only be spoken in just one village are more interesting and this study will focus on them. While there are so many researches done on Azeri, Kumyk and Nogay Turkish in Turkey, there is hardly any research on Caucasus and Iranian language groups. For this reason, although these languages are researched inWestern Europe, Russia and USA,They are not very well known inTurkey. .While intelligibility between the Turkic languages is so high; it is so low in languages of Caucasus or Iranian origin. In the past, the words derived from Turkic languages, exclusively from Kıpchak and Oguz language groups are frequent in Caucasus language group. As in the example of Avari,there are some languages that absorbs the smaller languages and dialects , and also there are some languages such as Azeri, Lezghi, Kumyk etc that affect other languages by giving some vocabulary to them. By the way, use of linguistics with the political aims, is rather a tool than being scientific.So, honest linguistics should examine the region with no bias and outsider affects. Affinity of Caucasus languages with eachother is absolute and undisputable. In this study, while making such a comparison, basic and root words are taken for consideration. Lexicological comparisons of these languages will certainly reveal the affinity of these languages. In this study, examples taken from foreign researches will also be referred. Apart from this, I can say that I found affinities by myself by forming comparable tables with the words I chose. In this comparison, North-EasternCaucasus languages are taken as a basis.

Caucasus, since the ancient history was seen as a land of charming, effective and a bit frightening tales attracted the interests of travellers, tradesmen, poets, and scholars. In the past, Sİmurg, Phoenix, Mount Kaf and the captivity of Prometheus occupied mythical places within people's mentality. Caucasus Today is more talked with international politics and conflicts, energy, war etc rather than mythology, novels and stories of Lermontov, A.Dumas and Tolstoy. In reality Caucasus is a rich geography which can be examined for languages, ethnic origins, history, geography, international relations, energy problems, culture, and beliefs folklore. So, the region had always been the focus of the concerns about languages, history, philophy, history, philosophy law, theology, folklore, political sciences mythology The language which is the revelation of the beliefs, and the bridge between outerWorld and the brain, is now not only a subject of linguistics. In fact, the origin of languages is itself a matter of several articles. Therefore, I preferred to mention only one dimension of the topic that is the “language” itself. As a studying methodology, two different approaches could be chosen. It should be compared in terms of grammar or lexicology In this study, we tried to refer to the Caucasus, and exclusively North Eastern Caucasus langu-ages with a non-discriminative general approach. However, as

the subject matter contains 80 different languages and dialects it is certain that the caution should not be overlooked. In addition in general of the studies about Caucasus languages conducted it is known that there are confusions and prejudices. These prejudices are caused by the dates, ethnic origin and ancestors, an the generalisations about the relations of languages with each other. Sometimes, the sentences about the affinity of languages can be inappropriate, round and generalising. Is the general statement of “the minor languages which can never be understood mutually” about theCaucasus languages always true?Or together with this discriminative emphasis done very frequently isn't it better to examine the affinity between these languages? It should be noted that it is not correct to talk about Caucasian languages without comparing them in terms of vocabulary and grammar. An assertive study on this matter can only be possible by spending years on linguistics. It should be highlighted that as in many other languages, the first researches about Caucasian languages were conducted by the Western and especially the Russian linguists. In conducting these researches Westerners generally had a kind orientalism, some religious and also political motivations, in most of the studies of today the traces of these early Works can be seen.

15

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

languages are taken as a basis and NorthWestern Caucasus languages also referred.

On the other hand, until today there is not any published common Caucasus languages dictionary and there are not serious Works on language affinity. In addition, now we can see some prototypes of the studies of this kind and these studies are highly important. However, such studies could be a kind of Fundamentals that may alleviate the ethnic problems happening in Caucasus. In today's Caucasus, the emphasis mostly given to the discriminative points such as thoughtfulness, ignorance rather than the common features of language and culture of peoples are triggering the ethnic chaos and unfortunately it is highly probable to go on like this in the future. With the assessment of cultural affinity and common heritage, conducting serious, objective and favourable researches on the affinity of Caucasus languages between each other or at least the languages in the same group may contribute to the Caucasus projection of the future in a peaceful way. Our selection of title as “the languages spoken in Caucasus” instead of Caucasus languages, is about the fact that the term Caucasus languages has a more limited concept. I want to explain it like this: When it is said Caucasus languages, a language group which is only spoken through indigenous people of Caucasus and is difficult to prove the affinity to the larger language groups comes into mind. Whereas, in Caucasus region apart from the Caucasus languages, there are also Turkic and Iranian languages as well. Together with the ideas that these languages had come to theCaucasus in a later period of time, there are also some other views that trace the origins of these languages to the thousands of years ago.Therefore, it is better to leave this subject to an another study with a historical and ethnological framework.

A GENERAL OVERVIEW ON THE LANGUAGES SPOKEN IN CAUCASUS As Indonesia and India, Caucasus is one of the regions that have the most diversity on the numbers of languages spoken. Although there are different views on the possible reasons of having so much diversified languages, the most common and highly approved one is that the natural barriers caused the emergence of different languages. Mountains, deep valleys and rivers blocked the contact of these people within time and so different accents and dialects also languages emerged after the differentiation of the languages by less contact. This thesis is an important explanation of the reason and it is highly possible. Toady, over the highCaucasus Mountains, from the summits to the foots, there are 80 for some people, and 40 different languages are being spoken for some other thinkers. Taking the history of Caucasus Mountains into account, they were the natural borders of the Roman Empire which was expanding around it in the West, and in the East it was the border of the Persians. This region in which the minor people lived without any contact whit each other for centuries, is a geography in which there is little or no language interaction.. Presence of so many different languages being spoken in this small which is enough for surprising the linguistics allowed them to call the region as “mountains of languages” in the past, and an open ethnography museum in modern times. But the real surprising thing is that, in spite of this huge diversity, there is the presence of similar psychology common culture and similarities.

According to the linguistic researches conducted until now, Caucasus languages are the languages that have undoubtedly and certainly affinity to each other. Lexicological comparison of these languages is an important method in proving the affinity of them. But it should be noted that, within the researches conducted until now, generally the words inCaucasus languages are listed in sequences subordinately and this subject was not examined well enough. In some of these researches, they weren't compared enough and the focus was given to the borrowed vocabulary. In this study, basic and root words are chosen for comparing and a reasonable method of linguistics was preferred. In this study, the examples taken from foreign scientist are referred and explained in details. Apart from this, I can say that I identified some forms of affinity in some of the words by myself and formed comparable tables fort hem. In these comparisons, North Eastern Caucasus

Caucasus languages are composed of Northern Caucasus and Southern Caucasus languages classified so by the Russians according to the geographical categorising and approved by everyone later on. Northern Caucasus languages are divided into two within itself as Northwestern Caucasus languages (Abhaz-Adyge languges) and North Eastern Languages (Nah-Dagestan languages). In this study that we consider as a starter, the languages spoken in the Southern Caucasus will not be taken into account. Otherwise, there would be a wide languages map comprising of Azeri Turkish, Georgian and Armenian. However, it should be noted that, the separation of Caucasus from its Southern part is indeed an artificial method of ruling easily, but it is achieved.

16

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

has really no relation. The Word similarity and their effects on structure on languages between Terekeme, a Turkish language and Tatia, an Iranian language are also striking. The number of words that are passed from Lezghi to the languages of Tabarasan, Rutul, Hinaluk and Tsakhur in the last century is remarkably high. And again, it can be said that modern Avar language has given vocabulary to all the subgroups inAvar-Dido language group.To think differently is indeed impossible. The combining effect of Avar language in the North during the years of the war, could not be seen in the South with Lezghi languages and the process of cooperation between the tribes was not successful. The Lingua franca (common language) status of Kumyk changed after the Russian occupation. Beyond being the official language, Russian has become the lingua franca of all the former Soviet geography including the Dagestan and it seems to pursue this situation in the near future. Thus, w may say that here are so many common words taken from all these languages through interaction.

Whereas, the similitaries between the Southern and Northen Caucasus and their common features can be easily understood from the historical records of the times before the Russian occupation and the attitudes of immigrants in Diaspora. All the people moved from the northern parts of the SouthernCaucasus called themselves as Dagestani.The people who migrated from Batumi, near the borders of Turkey also chose the nameCaucasians for themselves. One part of the diverse languages spoken i the Caucasus is the Caucasian and the others are from the Turkic or Iranian origin. As there are many scientific studies about the Turkic ones of these languages, they are at least partially known in Turkish linguistics and ethnology. Therefore, in our study, we focused on the languages from Caucasus language groups which are not very well known and on which there are not manyWorks. If we categorise the languages spoken in Northern Caucasus according to their affinity in the first section there are groups of languages which are connected to the Caucasian, Turkic and Iranian language families. The languages which are close to the Turkish in Northern Caucasus; Karachay, Nogay, Kumyk andTerekemeTurkish.The languages which are close to Persian are Osetian and Tatian. As the Osetian separated from the group in a distant past and with the words it taken from Adyge languages it went so much further of the Persian. Although Tatian has taken some words from the neighbouring Azeri and Lezghi and has given to them its affinity to the Persian is on the level of dialect rather than theAccent.

In addition to the affinity and common words between the Dagestan languages, through the words taken from Turish,Arabis and Persian and in the last century from the Russian the number of common words between these languages has dramatically increased. NorthWesternCaucasus languages have been examined by the writers who are the descendents of the immigrants especially toTurkey and there can be found some materials on them although their number is limited. Adyge language's two dialects known as Western ( Ç'ahe) and Eastern (Şhağ) or the Kabardey are divided into several accents. In the Western dialect Abzeh, Bjedugh, Chemguy and Shapsıgh accents can be counted; and in the Eastern dialect there are Great Kabrdey, Besleney, Mozdok and Kuban accents. Accepted as two different languages by the Russian linguists, Western dialect is called as “Adyge language” and the Eastern was called as “Kabardey-Cherkess language”. The current situation of these languages cannot be understood well without knowing “the Great Exile.” The largest representative of these languages which belong to Adyge,Abhaz Ubykh group is Kabardey language both in Northern Caucausus and in Turkey, Syria and Jordan after the Exile.In comparison to other Adyge-Abhaz languages Kabardey language is more similar to the Chechen Dagestan languages in terms of phonetic, and it has more similar words. The number of people who speak different AdygeAbzegh accents such as Abzeghi Shapsıgh, Hatkuay, Nehüc, Chemguey, Besleney etc is now less than ten thousands an even thousands both inCaucasia and the diaspora. The last person to speak Ubyk died in Turkey (BalıkesirManyas) in 1992. If it is considered that it has the largest number of people speaking this language with 600.000 people in Northern Caucasus, the situation is more hopeful fort he Kabardey language.

It has always been approved to separate NorthernCaucasus languages into two groups as Eastern and Western. Dagestan languages are known as North Eastern Caucasus languages or in another saying as Nah-Dagestan languages and it defines a language group spoken in the East of Caucausus with the group ofCaucasus languages.They are divided into two main groups. First one is Nah languages composed of Chechen, Ingush and Bats languages. The second group is Dagestani and it is comprised of some languages which are not very close to each other but still have some affinity. It is possible to classify them according to their affi-nity levels as 1. Aar-Andi-Ddo 2.Lak-Dargva 3.Lezghi. Dagestan languages are the languages which are difficult to distinguish at first and that have a wide variety of letters with pharyngeal sounds. Although most of them cannot communicate with each other it is surprising that there many similar words and their linguistic logic is almost the same. We are planning to give some other examples for this matter. In spite of these subgroups, the claims that there is no affinity between Chechen and Avari, Chechen with Lezghi, Lexghi and Avar or Lakia can be a sign of being too much away from linguistic competence.There are even too many words that are passed from a very distant language which

17

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

the region which has always been familiarised with wars and conflicts by way of an academic work.

Revealing the affinity of Caucasus languages is an attractive and curious field of linguistics. But as well as the scientific value of this subject there is also a sociological side of it that may bring peace and serenity by realizing their affinity to each other. Fort his reason, it is a kind humanitarian responsibility to contribute to the peace of

After the general chapter of this study, I will try to attract your attention towards the affinity of languages with my own findings and the other linguists' studies through the table of words:

COMPARATIVE EXAMPLES FROM CAUCASUS LANGUAGES After giving three examples from Straostin, whom I found as important in foreign sources, I will give my own researches and findings: Lezgi

Turkish

Çeçen

Lak

Görmek (see)

Gır-

Kwa

Agwa (Aku-)

Hagwa

Turkish

Çeçen

Avar

Lezgi

Kabar

Ubıh

Yol (road)

neq'

niq'

req'

g'wagw

meg'e

Turkish

Avar

Kabardey

Abhaz

Lezgi

Yapmak Fiili (do)

Ha

We

Awra

Avu-

Rutul

Resurce: Straostin, s.2.

Resurce: Straostin, s.78

Resurce: Straostin, s.2.

Bu noktadan sonra ortak harf, karakter ve vurgu içeren temel kelimeleri seçerek kendi tespitlerime yer vermek istiyorum: Turkish

Lezgi

Tabasaran

Agul

Kan (blood)

Jiw

Jif

Jiv

Turkish

Lezgi

Tsakhur

Karın (tummy)

Rufun

Wuhun

Turkish Parmak (finger) Turkish

Dargin

Lezgi

Tup'

Tub

Lezgi

Parmak (finger) içu,

iç,

Çeçence yeç,

wiç,

nâça, nâpç, amç,

Turkish

Lezgi

Khinalug

Abhaz

Kabardey

Çoğul Eki ler, --lar (s)

-ar -er

-r

-r(a)

-her

A'j

Turkish

Adıge

Çeçence

Avar

Lezgi

Tabasaran

Dargin

Su (water)

Psi

H'i



Yad Yıd

Şid

Şin

18

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Avar

Lezgi

Khor (akarsu)(potamic) H'ü (Su)(water)

Hül (deniz)

Turkish

Lezgi

Dargin

Kabardey

Abhaz

Ay (moon)

Varz

Baz

Maze

(E)mze

Turkish

İnguş

Avar

Lezgi

Tabasaran

Dargin

Yeni (new)

Ts'eena

Ts'iiyab

Ts'iyi

Ts'iyi

Ts'iigan

Turkish

Lak

Lezgi

Kısa (shirt)

Kut'a

Kütü

Turkish

Avar

Lezgi

Ubıh

Az (any)

Hit'inab

T'imil

T'a

Turkish

Kabardey

Ubıh

Lezgi dilleri

Çeçence

Kız, Gelin (girl)

Pşaşe

Şaşe

Sas(e) Sus Saş (Gelin)

Siesıg (Hanım)

Turkish

Çeçen

Lezgi

-ma (not)

ma-

mir-ç. t'-

Turkish

Çeçen

Avar

Lezgi

Adıge

Bir (one)

T'sha'

San

Sad Sa

Zı, Se, Za, Sı, Se

Turkish

Çeçen

Lezgi

Adıge

Avar

Benim (my)

So

Zi

Si

Dir

Turkish

Çeçen

Lezgi

Bulut (cloud)

Marha

Marf (Yağmur)

Turkish

Abzeh

Kabardey

Adıge

Çeçen

İnguş

Rüzgâr (wind)

Dama

Dame

Tame

T'am (Kanat) Moıkh (Rüzgar)

Tkam

Turkish

Kabardey

Adıge

Çeçen/İnguş

Lak

Dargin

Tabasaran

Lezgi

Buğday (wheat)

H'e

H'e

K'ı/Muq

H'a

Muhi

Muh'

Muh'

Turkish

Abhaz

Abzeh

Çeçen/İnguş

Avar

Lak

Boğa/Öküz (bull, ox)

At'se

Ts'u

Stu/ Ust

Ots

Nits

19

Dargin Tabasaran unts

Yits

Lezgi Yats

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Turkish

Abzeh

Çeçen/İnguş

Lak

Avar

Dargin

Tabasaran

Lezgi

Elma (apple)

Çva

A'j/a'j

Ğivç

Ğeç

Ğints

Viç

İç

Turkish

Çeçen

Avar

Lezgi

Adıge

Kalp (heart)

Moıtt

Mats

Mez

Bize/beze

Turkish

Abhaz

Kabardey

Çeçen

Lezgi

Adıge

Ördek (duck)

Babıts'

Babıtş

Bad'

P'at'

Bayat'

Turkish

Çeçen

Yarın (tomorrow) P'ak'a (Ertesi gün)

Çeçen

Tabasaran/Tsakhur

P'aka

Baga

Turkish

Avar

Çeçen

Dargin

Lezgi

Tabasaran

Abhaz

Göz (eye)

Ber

Berg

Hüli

Vil

Uli

La

Turkish

Avar

Lezgi

Kabar

Abhaz

Rağ

De'ga

Güneş (sun) Turkish

Avar

Lezgi

Kabardey

Adige

Dolmak fiili (fill)

Asuma

As'una

Yez

Azna

AVAR-DİDO GRUBUNDA SAYILARIN BENZERLİĞİ Avar Andi Botlix Godoberi Chamalal Bagulal Tindi Karata Axvax Xvarshi Dido Hinux Bezhta Hunzib

1 se-w se-b se-b Seb se-b se-b ce-b che-be Has sis Hes Hõs e h ~s

2 che-gu ke-da ke-da echida ke-ra ke-ja ke-da ke-da qIwene qIano qo-no qona qan.u

3 lob-gu habu-da labu-da lalada lab-da lab-da lab-da lwadabe lona loIno lono lana lana

4 =oGo-gu =uGu-da =u?u-da =o?uda =o:-ra =o?o-ja =o?o-da =oqo-da u~qe-n uj-no uqi-no õqo-na oq'e.n

5 inshdu-gu ishtu-da insh:t:uda i~s:uda inshtu-ra insh:tu-ja insh:tu-da i~sh:tu-da leno leno le-no lina li.no

Kaynak: Mark Rosenfelder, “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian

REFERENCES •Gülreyhan Novruzova, Dağıstan-Derbent BölgesiTerekemeTürklerinin Dini Hayatı, ErciyesÜniversitesiSBE.,Yüksek LisansTezi, 2005. • Mehmet Dursun Erdem, (Yeni BirTürk DiliTarihi Kitabı,Akar,Ali 2005.Türk DiliTarihi,ÖtükenYayınları, İstanbul) hakkında kitap değerlendirmesi,Turkish Studies /Türkoloji Dergisi I (2006),Sayı: 1. • Murat Papşu, “Adığe veAbaza Dilleri”, http://www.kafkas.org.tr/kultur/kafkas_dilleri.html. • Rosenfelder, Mark, “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian •SergeyStarostin, “AConciseGlossary ofSino-Caucasian”,Appendix to "Sino-Caucasian", http://starling.rinet.ru/Texts/glossary.pdf, İndirilmeTarihi: 01.03.2011. •UfukTavkul, “Kafkasya'da KonuşulanTürk Lehçeleri”, Kırım Dergisi, 15 (57), 2006. •UfukTavkul, “Kafkasya'daki NogayTatarlarının Etno-Politik DurumlarıÜzerineSosyolojik BirAnaliz”, Kırım Dergisi, 11 (41-44), 2003. •UfukTavkul, “KumukTürkleri -Tarihleri,SosyalYapıları ve DilleriÜzerine Bir İnceleme-”, Kırım Dergisi, 13 (50), 2005. • Werner Fröhlich, “Basque-Caucasus Glossary”, http://www.geonames.de/wl-eus-caucasus.html. Diğer önemli bir kaynak da Wolfgang Schulze, “Zur Sprachgeschichte des Kaukasus”, http://www.lrz.de/~wschulze/kaukhist.pdf, Münih 2007. •YücelOğurlu, “Dağıstan Dilleri ve Halkları” adıylaYeni Fikir Dergisi, (UluslararasıAkademikAraştırma Dergisi),Yıl 1,Sayı 2,Ağustos 2009, İstanbul.

20

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ОБЩИЙ ВЗГЛЯД НА УПОТРЕБЛЯЕМЫЕ НА СЕВЕРНОМ КАВКАЗЕ ЯЗЫКИ и ЯЗЫКОВОЕ РОДСТВО

Профессор-Доктор Юджель ОГУРЛУ

Член преподавательского состава Юридического Факультета Стамбульского Коммерческого Университета

Кавказский регион это один из регионов, который, наряду с Индией и Индонезией, отличается большим языковым разнообразием. Сам регион Кавказских гор и языки общения различных, проживающих там, народов, всегда привлекали внимание языковедов всего мира. Особенно же любопытным является тот факт, что, казалось бы, на этих “находящихся в группе риска” языках говорит все больше и больше людей. По сравнению с другими языками, тюркские языки это языки, с которыми в академический среде Турции были проведено значительное количество работ. Именно поэтому, вместо тщательно изученных в Турции тюркских языков, ученые отдают предпочтение исследованию гораздо менее изученным, на которых общаются лишь единственная деревня и ее окрестности, языкам Кавказского региона. Теперь работы сфокусировались именно на подобных языках. В то время, как огромное количество работ ученых были с такими тюркскими языками северо-восточного Кавказа, как азербайджанский, кумыкский и ногайский языки, языковые подгруппы Кавказа и Ирана до настоящего времени практически не были исследованы. Именно поэтому, даже несмотря на многочисленные научные исследования, проведенные со стороны Западной Европы, России и США, в Турции о них знают очень мало. И если представители различных языков тюркской группы довольно хорошо понимают друг друга, то способность к пониманию друг друга представителями кавказской и иранской языковой группы очень низкая. Очень любопытным оказалось то, что в кавказской языковой группе повсеместно встречаются слова, перенятые в прошлом из тюркских языков, и в частности из кыпчакской и огузской группы. Помимо этого, существуют и такие языки, которые, подобно аварскому, поглощают незначительные языки и диалекты окружающих окрестностей или же наоборот, подобно кумыкскому, азербайджанскому и лезгинскому языкам, обогащают своими словами языки окрестностей. Между тем, использование лингвистической науки в политических целях выносит ее за научные рамки и превращает языковедческие работы лишь в политическое средство. Поэтому порядочные языковеды должны со всей серьезностью относиться к своим работам, не допуская региональной направленности. Языки Кавказского региона это бесспорно и безусловно родственные языки. Соответственно и работы с ними проводились путем их сопоставления и выделения базисных и коренных слов. Лексикологическое сопоставление этих языков непременно выявит существующее между ними родство. В нашей работе также имеют место и, представленные в виде цитат, примеры, составленные иностранными учеными. Помимо этого, создав таблицы сопоставления на примерах выявленных лично мной слов, я могу достоверно заявить о том, что мне удалось выявить их близость и родство. Выполняя данные сопоставления, я начал работу со сравнений языков северо-восточного Кавказа.

С древних времен Кавказ привлекал внимание путешественников, торговцев, монархов, поэтов, баснописцев и всегда ассоциировался с чарующими, волнующими и немного пугающими легендами. В прошлом Кавказ ассоциировался в умах некоторых людей с такими мифическими образами, как Симург, Анка, гора Каф и пленение Прометея. Некоторые же воспринимают его, как сложный регион, который так и не смогли полностью покорить господствующие в округе воинствующие племена. Сегодня же, при упоминании Кавказа, все чаще на ум приходят не изящные иллюзии, навеянные мифами, романами и рассказами Лермонтова, Александра Дюма и Толстого, а такие актуальные реалии, как международная политика, перестрелка, энергетика, военные действия и тому подобное. На самом же деле, Кавказ это такой географический регион, который можно изучать с множества различных аспектов: языки, этнические истоки, история, география, международные отношения, энергетические проблемы, культура, вероисповедания, фольклор и т.п. По этой причине Кавказский регион стал центром десятков таких дисциплин, как язык, история, философия, право, теология, фольклор политология, мифология, и просто любопытства. Язык, как средство отображения мыслей и

мост сообщения мозга с внешним миром, сегодня уже перестал быть лишь предметом языковедения. На самом деле, даже сущность языка это тема, на которую может быть написано множество статей. Именно поэтому, в данной работе я предпочел сфокусироваться на одной из его сущностей язык, как речь. В качестве рабочей методики можно было выбрать два различных подхода. Можно было выполнить грамматическое или лексикологическое сопоставление. Используя подход, не допускающий пренебрежительного отношения к языкам общения кавказских и северокавказских народов, в этой работе мы постарались найти общие посылки. Однако, учитывая то, что это регион, где люди общаются на различных 80-ти языках и диалектах, необходимо постоянно проявлять осторожность. Помимо этого, всем известно, что в большей части работ, касающихся кавказских языков в значительной мере присутствуют беспорядок и предрассудки. Эти предрассудки обязаны своим происхождением истории, этническим корням, предкам и обобщениям в вопросах языковых взаимоотношений. Иногда, применяемые для выражения родственности языков, предложения могут быть неточными, замкнутыми и обобщенными.

21

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

И всегда ли уместным оказывается такое распространенное обобщенное изречение о кавказских языках: “настолько маленькие и далекие языки, что нет возможности понять друг друга”? Или же, вместо частых подобных заявлений, не лучше ли было бы изучить фактор родства и близости между этими языками? Стоит отметить, что невозможно говорить что-либо о языках Кавказского региона, предварительно не сопоставив их на уровне слов и грамматики. На самом же деле, серьезные и претенциозные работы в данной сфере возможны только после многих лет труда в области языкознания. В данном случае, хотелось бы обратить внимание на следующий момент: первые работы по Кавказским языкам были проведены со стороны западноевропейских и, в особенности, русских лингвистов. В работах западных ученых прослеживается, прежде всего, ориентализм, и в меньшей степени религиозные предпосылки и политика, следы которых проявляются и в работах ученых настоящего времени. С другой стороны, вплоть до сегодняшнего дня так и не было издано ни одного словаря по общеупотребительным словам кавказских языков, и не было проведено серьезных работ по степени их близости. Вместе с этим, подобные работы перешли в стадию выделения прототипов, и это очень важно. На самом же деле, подобные труды, даже несмотря на то, что являются результатом социально-политических взглядов, могут стать залогом значительного облегчения переживаемых сегодня на Кавказе этнических проблем. К сожалению, в сегодняшнем Кавказе вместо общности языка и культуры народов, акцент ставится на моменты, разделяющие эти народы, на их строптивость, безграмотность и постоянно подстрекаемый этнический хаос, и каких-либо изменений в ближайшем будущем не предвидится. Выявление в ходе исследования культурной близости и общности культурного наследия сходств между языками народов кавказского региона и серьезный, объективный и доброжелательный подход к работе над языками, как над представителями одной группы, может внести значительный миротворческий вклад, который в будущем изменит общую позицию на Кавказе. Использование в заголовки статьи выражения “Употребляемые на Кавказе языки”, вместо “Кавказские языки” связано с тем, что выражение “кавказские языки” является гораздо более узким. Хочу объяснить это следующим: при использовании термина “кавказские языки” непременно на ум приходят идиомы на которых говорят только лишь жители Кавказского региона, причем доказать родство которых с более масштабными языковыми группами кажется практически невозможным. Хотя, на самом деле, среди кавказских языков непременно имеют место языки с тюркскими и иранскими корнями. Помимо мнения о том, что на этих языках говорят, как правило, народы, заселявшие этот регион в более позднее время, нельзя не обратить внимание и на гипотезы, связывающие их с прошлым в несколько тысячелетий. Выяснение этого, думаю, следует оставить для другой работы с историческим и этноло-

SAYI 19 - 20

гическим уклоном. Исходя из проведенных до настоящего времени лингвистических исследований, кавказские языки это языки, находящиеся в непременном и бесспорном родстве друг с другом. Лексикологическое сопоставление данных языков действительно необходимо для доказательства их родства. Однако, следует выяснить следующую ситуацию: во всех, выполненных до сегодняшнего дня работах ученые считали достаточным записать кавказских языков столбиком друг под другом, без их соответствующего изучения. В некоторых же работах имеет место скудное сопоставление и акцент на заимствованных из других языков словах. В этой же работе был использован метод смыслового лингвистического подхода, в каждом случае сопоставления акцентирующих внимание на базисных и коренных словах. Здесь использовались также примеры, заимствованные из более ранних работ иностранных ученых со ссылкой на них. Помимо этого, создав таблицы сопоставления на примерах выявленных лично мной слов, я могу достоверно заявить о том, что мне удалось выявить их близость и родство. Выполняя данные сопоставления, я начал работу со сравнений языков северовосточного Кавказа, то и время создавая ссылки на языки северо-западного Кавказа.

ОБЩИЙ ВЗГЛЯД НА ЯЗЫКИ КАВКАЗСКОГО РЕГИОНА Кавказский регион это один из регионов, который, наряду с Индией и Индонезией, отличается большим языковым разнообразием. И сколько бы ни было различных гипотез, касающихся наличия такого большого количества языков в одном регионе, наиболее весомым из них было признано предположение того, что причина этому скрывается в природных препятствиях. Как объясняет эта важная гипотеза, горы с великой долей истины, глубокие каньоны и реки сделали невозможным частое общение народов, приводя к образованию новых диалектов, наречий и языков. На сегодняшний день, на некоторых горах Кавказской горной цепи Кавказа, от пика до подножия, могут иметь место от 40 до 80 различных языков. Если же рассматривать Кавказские горы с исторического аспекта, в западной их части располагались границы захватившей окрестные регионы Римской империи, а в восточной естественные границы Персии. Это регион, где многие столетия жило множество маленьких народов, даже не подозревающих о существовании друг друга и без соответствующего языкового взаимодействия. Одновременное пребывание в этом маленьком географическом регионе огромного количества языков всегда вызывало восхищение у лингвистов, поэтому в прошлом его называли “горой языков” (cebeli elsine), а сегодня он воспринимается, как этнографический музей под открытым небом. Однако более любопытным оказывается наличие чрезвычайно явных сходств, общность культур и аналогичность психологического поведения, даже несмотря на такое разнообразие языков общения.

22

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

названием северовосточнокавказские или нахскодагестанские языки и представляют собой группу языков, входящую в кавказскую семью. Между тем, они делятся еще на две подгруппы. Одна из них: нахская ветвь (нахские языки), включающая в себя такие, довольно близкие друг другу языки, как чеченский, ингушский и бацбийский языки. Вторая подгруппа - дагестанская ветвь, включающая в себя более далекие друг другу, по сравнению с первой ветвью, но все же родственные языки, которые также, в свою очередь, можно разделить на такие подветви, как: 1. Аваро-андо-цезская (-дидойская), 2. Лакско-даргинская 3. Лезгинская. На первый взгляд, дагестанские языки трудно отличить на слух, однако это языки с богатым алфавитом и, как правило, гортанными звуками. И, несмотря на то что представители этой языковой группы с трудом понимают друг друга, удивляет степень схожести языковой логики, некоторых слов и грамматики. В последующих пунктах мы планируем показать подобную схожесть на примерах. Утверждение того, что, несмотря на наличие описанных выше подгрупп, между чеченским и аварским, чеченским и лезгинским, лезгинским и аварским или лакским языком не существует родства и схожести, может быть прямым показателем отсутствия представления о лингвистике, как науке. Более того, нельзя недооценивать количество одинаковых по природе происхождения слов в языках, не имеющих никого отношения друг к другу. Удивительным также является схожесть в словах и даже воздействие на языковую структуру терекеменского языка тюркской группы и татского языка иранской группы. Удивляет и количество слов, которые всего лишь за прошлое столетие перешли из лезгинского в родственные ему табасаранский, рутульский, хиналугский и цахурский языки. Нельзя оставить без внимания и то, что современный аварский язык передал множество слов во все языки аваро-цезской ветви. Обратное даже и предположить нельзя. Созидательный эффект аварского языка, объединившего в период газавата (священной войны) ближайшие языки и племена Северного Кавказа, так и не смог добиться успешного продолжения на юге, среди языков лезгинской ветви. Статус “лингва-франка” (язык межнационального общения) кумыкского языка был утерян после покорения Кавказа Россией. После этого русский язык стал не просто официальным языком, а языком лингва-франка, как Дагестана, так и всего постсоветского пространства. Исследования показывают, что такое положение останется без изменений и в ближайшем будущем. Таким образом, каждый из существующих в регионе языков, под тем или иным воздействием, перенял слова и из русского языка. В связи с тем, что, наряду с явным родством и общими словами всех дагестанских языков, ими были переняты слова из турецкого, арабского и персидского языков, а также большое количество русских слов за последнее столетие. Такое увеличение количества общих слов наблюдается в этих языках впервые.

Кавказские языки охватывают языки северокавказского и южно-кавказского регионов, разделенных в результате междоусобных отношений и в результате определения границ со стороны России, которые впоследствии были утверждены всем миром. В свою очередь, северокавказская семья делится на две части: северо-западную кавказскую группу (абхазо-адыгейская группа) и северовосточную кавказскую группу (нахско-дагестанская группа). В этой нашей работе, с которой мы хотели бы начать исследования, языки южно-кавказской семьи рассматриваться не будут. Потому что в противном случае, нам пришлось бы рассмотреть очень широкое языковое сообщество, включающее в частности азербайджанский, грузинский и армянский языки. Однако, хотелось бы отметить при этом, что подобное отделение от Кавказа его южной части это искусственное разделение, связанное, на самом деле, с желанием облегчить понимание сути. Иначе же из исторических источников и из того, как называли себя эмигранты, легко можно будет установить, насколько явной была близость народов Северного и Южного Кавказа до того, как Россия оккупировала эти территории. Все народы, пришедшие в Южный Кавказ с близлежащих территорий Северного Кавказа, причи-слили себя к дагестанцам. Так же и эмигрировавшие из Батуми люди, проживающие сегодня на приграничных землях Турции, предпочитают называть себя выходцами из Кавказа. Одна часть десятков, употребляемых на Кавказе, языков принадлежит к кавказской группе языков, а другая к тюркско-иранской группе. В связи с тем, что в Турции ранее уже были проведены научные работы, связанные с тюркской группой языков, эти языки, пусть и частично, но описаны в научной и этнологической турецкой литературе. Поэтому, в нашей работе мы решили уделить внимание именно кавказской группе языков, гораздо менее известной группе, которой в Турции, как мы считаем, было посвящено очень незначительное количество трудов. Если классифицировать используемые на Северном Кавказе языки по их родству, можно будет выделить три основные группы: кавказские, тюркские и иранские языки. К родственным языкам северокавказской тюркской группы можно причислить карачайский, ногайский, кумыкский, терекеменский (карапапахский) языки. В свою очередь, родственными или имеющими определенную близость с персидским языком являются осетинский и татский языки. В связи с тем, что осетинский язык в очень далеком прошлом отделился и перенял слова из адыгейского языка, он значительно отдалился от фарси. А между тем, татский заимствовал слова из соседних азербайджанского и лезгинского языков и превратился не столько в диалект, сколько в говор персидского языка. Издавна было принято делить языки северокавказской группы на западные и восточные. Дагестанские языки, на которых говорят в восточной части Кавказа, известны под

23

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

языка, как абадзехский, шапшугский, хатукайский, нехуджский, чемгуйский, бесленеевский диалекты, говорят теперь даже не десятки тысяч, а всего лишь несколько тысяч человек, проживающих в Кавказе и за его пределами. Так, последний носитель убыхского языка скончался в 1992 году в Турции (Балыкесир, Маньяс). При этом, кабардинский язык насчитывает шестьсот тысяч носителей на Кавказе, а также не меньшее количество за его пределами. Его положение является более обнадежи-вающим. Выявление родства между кавказскими языками это сфера, всегда вызывающая интерес и любопытство лингвистов. Однако, помимо научной ценности этого вопроса, есть еще одна, не менее важная сторона это установление родства среди народов Кавказа, которое, возможно, станет первым шагом на пути их примирения. Поэтому, я считаю, что пусть и совсем незначительный вклад академического мира в мир в Кавказском регионе, прославившемся смутами и враждой, является важным человеческим долгом. После завершения вводной части этой работы, я постараюсь обратить ваше внимание на выявленные мной лично и другими лингвистами общие схожести кавказских языков, отображенные в следующих ниже таблицах.

Между тем, языки северозападнокавказской группы были достаточно исследованы и описаны внуками эмигрировавших в Турцию семей, поэтому, хоть и в ограниченном количестве, но материалы на эту тему имеются. Два диалекта адыгейского языка, западный (чьахе) и восточный (щаг), известный еще и как кабардинский, делятся в свою очередь, на различные говоры. К примеру, говорами западного диалекта считаются абадзехский, бжедугский, чемгуйский (темиргоевский) и шапсугский; а к говорам восточного (кабардинского) диалекта причисляют большой кабарды, бесленеевский, моздокский и кубанский. Русские лингвисты признали эти диалекты, как два различных языка и назвали западный диалект “адыгейским языком”, а восточный “кабардино-черкесским языком”. Настоящее положение данных языков невозможно понять, ничего не зная о “великом изгнании”. Самым значительным представителем этих языков, принадлежащих к абхазо-адыгско-убыхской группе, являются кабардинский язык жителей Северного Кавказа и, в период после изгнания, его выходцы, проживающие в Турции, Иордании и Сирии. Однако, его фонетическая структура и произношение звыков гораздо ближе к чечено-дагестанским языкам, а не абхазо-адыгским. На сегодняшний день на таких диалектах абхазо-адыгского

ПРИМЕРЫ СОПОСТАВЛЕНИЯ КАВКАЗСКИХ ЯЗЫКОВ Представив вам три, на мой взгляд, наиболее важных примера из работы иностранного ученого, Старостина, я представлю также и свои исследования и аргументы. Турецкий

Чеченский

Лакский

Лезгинский

Рутульский

Görmek (видеть)

Gır-

Kwa

Agwa (Aku-)

Hagwa

Турецкий

Чеченский

Аварский

Yol (дорога)

neq'

niq'

Источник: Старостин, стр.2.

Лезгинский Кабардинский req'

g'wagw

Убыхский meg'e

Источник: Старостин, стр.78

Турецкий Yapmak Fiili

Аварский Ha

Кабардинскийdey We

Абхазский Awra

Лезгинский Avu-

(глагол делать) Источник: Старостин, стр.2.

Ну а теперь я хотел бы перейти к собственным исследованиям, выбирая базисные слова, включающие общие буквы, знаки и ударения:

Турецкий Kan (кровь) Турецкий Karın (живот) Турецкий Parmak (палец)

Лезгинский Jiw Лезгинский Rufun Даргинский Tup'

Табасаранский

Агульский

Jif

Jiv

Цахурский Wuhun Лезгинский Tub

24

TARİH BİLİNCİ

Лезгинский

Турецкий Elma (яблоко)

içu,

Турецкий Çoğul Eki ler, --lar (окончания множественного числа и, -ы, -а, -я)

Чеченскийce yeç,

iç,

wiç,

nâça, nâpç, amç,

A'j

Лезгинский ХиналугскийАбхазский Кабардинский -ar -r -r(a) -her -er

Турецкий

Адыгейский

Чеченский

Аварский

Su (вода)

Psi

H'i



Аварский

Лезгинский

Khor (akarsu)(река) H'ü (Su)(вода)

Hül (deniz)

Лезгинский Табасаранский Даргинский Yad Yıd

Турецкий

Лезгинский

Ay (месяц)

Varz

Baz

Турецкий

Ингушский

Аварский

Лезгинский

Yeni (новый)

Ts'eena

Ts'iiyab

Ts'iyi

Турецкий

Лакский

Лезгинский

Kısa (короткий)

Kut'a

Kütü

Турецкий

Аварский

Лезгинский

Убыхский

Az (мало)

Hit'inab

T'imil

T'a

Даргинский Кабардинскийdey Maze

(E)mze Табасаранский Даргинский Ts'iyi

Кабардинскийdey

Убыхский

Лезгинский

Чеченскийce

Kız, Gelin (девушка, невеста)

Pşaşe

Şaşe

Sas(e) Sus Saş (Gelin)

Siesıg (Hanım)

Турецкий

Чеченский

Лезгинский

-ma

ma-

mir-ç. t'-

Турецкий

Чеченский

Аварский

Лезгинский

Adıge

Bir (один)

T'sha'

San

Sad Sa

Zı, Se, Za, Sı, Se

Турецкий

Чеченский

Лезгинский

Adıge

Аварский

Benim (мой)

So

Zi

Si

Dir

Турецкий

Чеченский

Лезгинский

Bulut (облако)

Marha

Marf (Yağmur)

Rüzgâr (ветер)

Абадзехский Кабардинскийdey Адыгейский Dama

Dame

Tame

25

Şid

Абхазский

Турецкий

Турецкий

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Ts'iigan

Чеченский

Ингушский

T'am (Kanat) Moıkh (Rüzgar)

Tkam

Şin

TARİH BİLİNCİ

Турецкий

Кабардинскийdey

Адыгейский

Чеченский/Ингушский

Лакский

Buğday (пшеница)

H'e

H'e

K'ı/Muq

H'a

Турецкий

Абхазский

Абадзехский

Чеченский/Ингушский

Boğa/Öküz (бык/вол)

At'se

Ts'u

Stu/ Ust

Турецкий

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Абадзехский Чеченский/Ингушский

A'j/a'j

Даргинский Табасаранский Лезгинский

Muhi

Аварский Лакский

Ots Аварский

Ğivç

Ğeç

unts

Yits

Yats

ДаргинскийТабасаранскийЛезгинский

Elma (яблоко)

Çva

Турецкий

Чеченский

Аварский

Лезгинский

Adıge

Kalp (сердце)

Moıtt

Mats

Mez

Bize/beze

Турецкий

Абхазский

Кабардинскийdey

Чеченский

Лезгинский

Адыгейский

Ördek (утка)

Babıts'

Babıtş

Bad'

P'at'

Bayat'

Турецкий

Чеченский

Чеченский Табасаранский/Tsakhur

Yarı (завтра)

P'ak'a (Ertesi gün)

P'aka

Muh'

Даргинский Табасаранский Лезгинский

Nits

Лакский

Muh'

Ğints

Viç

İç

Baga

(следующий день)

Турецкий

Аварский

Чеченский

Даргинский

Göz (глаз)

Ber

Berg

Hüli

Турецкий

Аварский

Rağ Аварский

Dolmak fiili

Asuma

Vil

Uli

Абхазский La

Лезгинский Кабардинский Абхазский

Güneş (солнце) Турецкий

Лезгинский Табасаранский

De'ga

Лезгинский Кабардинскийdey Адыгейский As'una

Yez

Azna

(глагол наполняться)

СХОЖЕСТЬ ЧИСЛИТЕЛЬНЫХ В АВАРСКО-ЦЕЗСКОЙ ГРУППЕ ЯЗЫКОВ 1 Аварский se-w Andi se-b Botlix se-b Godoberi Seb Chamalal BАгульскийalse-b se-b Tindi ce-b Karata che-be Axvax Has Xvarshi sis Dido Hes Hinux Hõs Bezhta he~s Hunzib

2 che-gu ke-da ke-da echida ke-ra ke-ja ke-da ke-da qIwene qIano qo-no qona qan.u

3 lob-gu habu-da labu-da lalada lab-da lab-da lab-da lwadabe lona loIno lono lana lana

4 =oGo-gu =uGu-da =u?u-da =o?uda =o:-ra =o?o-ja =o?o-da =oqo-da u~qe-n uj-no uqi-no õqo-na oq'e.n

5 inshdu-gu ishtu-da insh:t:uda i~s:uda inshtu-ra insh:tu-ja insh:tu-da i~sh:tu-da leno leno le-no lina li.no

Источник: Марк Росенфельдер: “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian

REFERENCES • Гульрейхан Новрузова, “Религиозная жизнь терекемских тюрков Дербентского района Дагестана, Университет Ерджиес SBE., Аспирантская работа, 2005. • Мехмет Дурсун Ердем, (Книга истории нового турецкого языка, Акар, Али 2005. История турецкого языка, Издательство “Ötüken”, Стамбул) изучение литературы, Turkish Studies /Журнал “Türkoloji I” (2006), выпуск: 1. • Мурат Папшу, “Адыгейский и Абхазские языки”, http://www.kafkas.org.tr/kultur/kafkas_dilleri.html • Марк Росенфельдер, “Numbers in 5000 Languages” http://www.zompist.com/mide.htm#caucasian • Сергей Старостин, “A Concise Glossary of Sino-Caucasian”, Appendix to "Sino-Caucasian", http://starling.rinet.ru/Texts/glossary.pdf, дата скачки: 01.03.2011. • Уфук Тавкул : “Употребляеные на Кавказе тюркские диалекты”, журнал “Kırım”, 15 (57), 2006.

• Уфук Тавкул: “Социологический анализ этнополитического положения ногайских татар Кавказа”, журнал “Kırım”, 11 (41-44), 2003. • Уфук Тавкул: “Кумыки исследование их истории, социальной структуры и языка.”, журнал “Kırım”, 13 (50), 2005. • Вернер Фрёлих: “Basque-Caucasus Glossary”, http://www.geonames.de/wl-eus-caucasus.html. И еще один немаловажный источник: Вольфганг Шульце: “Zur Sprachgeschichte des Kaukasus”, http://www.lrz.de/~wschulze/kaukhist.pdf, Münih 2007. • Юджель ОГУРЛУ: статья “Народы и языки Дагестана”, журнал “Yeni Fikir Dergisi”, (международный журнал академических исследований), год 1, выпуск 2, Август 2009, Стамбул.

26

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ÇERKES VE ABHAZLARIN OSMANLI TOPRAKLARINA SÜRGÜNÜ Doç. Dr. Turkolog, ZAZA TSURTSUMİA Gürcistan Tiflis King Tamar Universitesi Öğretim Üyesi

Osmanlı Devletinde Kafkas Diyasporasının ortaya çıkışı, Rusya Çarlığının Kafkaslar'da 19. yüzyılda güçlenmesi ve Kafkas dağlıların ulusal bağımsızlık ve özgürlükleri için mücadeleleriyle bağlantılıdır. Kafkas dağlıları, Osmanlı Devletince, Rusya'ya karşı mücadelelerinde desteklenmişlerdi. Rusya'nın Kartli-Kakheti Krallığını ele geçirmesini takiben, 19.yüzılın başından beriOsmanlı Devletinin dış politikasında Kafkaslar önemli rolü oynamaya başlamıştır.

ordularıyla eşit olmadıkları savaşlarda cansiperane bir şekilde mücadele ettilerse de mevzilerinden çekilmek zorunda kaldılar. Böyle bir durumda, Rusya, direnen Kafkas dağlıların Osmanlı Devletine kitlesel sürgününü planlamıştı. Rusya veOsmanlı devletlerinin her ikisi de Kuzey Kafkasya nüfusununOsmanlı Devletine göçürülmesiyle ilgilenmekteydiler.

ÇERKES DİYASPORASI Çerkesler, Abazalar ve diğer Kuzey Kafkas halkları Osmanlı Devletinin egemenliğini kabul etmemişler ve yalnızca, Osmanlı Devletine bağlı olan Kırım Hanlığı ile siyasi ilişkilerde bulunmuşlardır. (1, 162). Rusya'nın Kafkaslara ilerlemesi, Batı Kafkaslar'daki etkisi zayıf olan Osmanlı Devletini rahatsız etmişti. Osmanlı Devletinin Çerkeslerle ilişkileri ve İslam dininin Çerkesler arasında tebliği geleneksel olarak Kırım Hanlığının bir vazifesiydi fakat Rusya'nın Kırım Hanlığına yaptığı saldırıları sonucu Rusya'nın Güneye ilerleyişini püskürmek amacıyla Osmanlı Devleti, Anapa Kalesini güçlendirmeye karar verdi. 1780-84 yılları arasında, Osmanlı etnik bir Gürcü olan Ferah Ali Paşa, takviye edilen Anapa Kalesini bir askeri üssü ve Rusya'ya karşı mücadele eden Kuzeybatı Kafkas kabileleri için bir sığınağa dönüştürdü. (2. 51) Ferah Ali Paşa Anadolu' nun Sivas, Sinop, Amasya ve Tokat illerinden 10.000 kadar asker getirdi ki bunların bir çoğu dağlı kadınlarla evlendiler ve bölgeye yerleştiler. Bu durum, Rusya karşıtı daimi gücün oluşması için ileri safhayı hazırlayacaktı. 1785'de Ferah Ali Paşa'nın vefatının ardından yerine Acaralı bir Gürcü olan Bijanoğlu Ali Paşa atandı. (3, 321) Osmanlı Devletinin niyeti, Çerkes ve Abaza aristokrasi arasında İslam dinin yayılmasını Anapa üzerinden teşvik etmek ve Osmanlı Devletinin gücünü ve manevi otoritesini dağlılara göstermekti. Osmanlılar, Çerkesler arasında etkilerini genişletiyorlardı fakat 16. Yüzyıldan beri Rusya ile yakın ilişki içerisinde bulunan Kabardeyleri kazanamadılar. (4, 99-100)

Osmanlı Devleti, askeri gücünü göçürülecek Çerkeslerin insan gücüyle beslemek istiyordu. Osmanlı Devleti, iç sorunlarını çözmek amacıyla komşu ülkelerden Müslüman nüfusun göçürülmesinden faydalanıyordu. Bu şartlar altında, Osmanlı Devleti gizlice Rusya ile anlaşmaya girmiştir. 9 Mayıs 1857 tarihinde Osmanlı idaresi, Muhacirler için mülkiyet güvence garantisinin bizzat Sultan olduğunı açıklayarak, muhaceretle ilgili özel bir yasayı kabul etti. Bu yasa, muhacirlere toprak vergisinden muafiyeti yanı sıra askerlik görevinden - göç tarihlerinden itibaren 12 yıl boyunca hariç tutulmalarını garanti etmekteydi. “Muhacir İskan Komisyonu” kurularak kafkasyalıların muhaceratın Osmanlı Devleti'nin yüksek bir düzeyde tasarlanmış bir plan olduğunu ortaya çıkmıştır. (8, 524) 1859'den beri Osmanlı idaresi, Rusya ile yoğun müzakereler içerisindeydi ve sonunda, ilk etapta 50.000 muhacirin kabul edilmesi üzerine anlaştılar. Osmanlı Devleti, muhacir Çerkesleri, Rusya sınırları yakınlarına yerleştirmemeye söz vermişti. 1860 yılında, Başkanlığını kendisi de bir Çerkes olan Trabzon Valisi Hafız Paşa'nın yaptığı özel bir “Muhacir Komisyonu” kuruldu. Sonraları, bu Komisyon, İçişleri Bakanlığı şemsiyesi altında hareket edecekti. Komisyonun görevleri arasında Muhacirlerin Osmanlı limanlarına varışlarının kontrolü, Muhacirlerin yerinde kayıtları ve ikamet yerlerine ulaştırılmaları bulunmaktaydı. (12, 106)

19. Yüzyıldan beri Rusya Çarlığı Kuzey Kafkaslara ateş ve kılıç zoruyla diz çöktürmeye çalışmakta ve yerel halkların direnişlerini şiddetle bastırmaktaydı. Çerkesler, Rus

27

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

1861 yılının Haziran ayında Soçi Nehri'nin dar ağzında Ubıhların öncülüğünde Batı Kafkasya Dağlı halklarından temsilciler bir araya geldiler. Sabit bir askeri birlik kurulmasına karar verdiler, yönetim için ise Meclis adı verilen on beş ulemadan oluşan bir kurul seçtiler. Dışarıdan bu örgüt İmamlar sistemine benziyordu, ama teokratik bir karakter taşımıyordu. Osmanlı ve İngiltere yardımı arayışına giren Dağlılar, Ağustos ayında Ubıh liderlerinden Kerantuh Barzeg ve İsmail Barakay-İpa Dziaşma tarafından kaleme alınan bir mektupla Sohum'daki İngiliz konsolosu Dikson'a başvurdular. Konsolostan kendi hükümetine Rusya ordusunun Çerkezlere yönelik saldırganlığı bildirilmesini ve İngilizlerin kendilerine sahip çıkmasını talep ettiler. Ancak bu girişim de Dağlılar için somut bir sonuç getirmedi.

SAYI 19 - 20

sun göç etme hızına bağlıdır.' 2 Nisan 1864 yılında Kafkasya ordusu Başkumandanı Mihail Romanov özellikle kendisi savaş alanına gidip Mzimta Nehri'nde yer alan Rusya ordusu kampında Ciget,Ubıh ve diğer halkların temsilcileriyle görüştü. Başkumandan herkesten itaat sözünü alıp onlara ya Kuban'a ya da Osmanlı'ya göç edin diye gözdağı verdi. 1864 yılının Mayıs ayında Rus ordusu birlikleri, Aibga, Ahçipsi, Pshu gibi Cigetlerin dağ kabileleri karşı karşıya geldiler. Mayıs ayının başlarında ölüm kalım mücadelesi sırasında Aibgalar yenildi. Bunlar Rus emir altına girmeyi kabullendiler. Aynı zamanda ekmek biçmek ve Osmanlı'ya geçmeye hazırlanmak için süre istediler. Rus ordusu birlikleri, Dağlıları şartsız koşulsuz teslim olması için Aibga boyunca ilerlemeye devam ettiler. 12 Mayıs Aibga tamamen teslim oldu. Kabile nüfusu Osmanlı'ya geçmek üzere Karadeniz kıyısına doğru hareket etti. Bu olaylardan sonra Ahçipsi ve Pshu kabilelerinin direnci tamamen kesildi.

1861 yılının Eylül ayında Kafkasya'ya gelenÇar II.Aleksandr, 18 Eylül'de, Mamriuk-Ogoy'de, Hacı Kerantuh Barzeg liderliğinde toplanan Dağlıların heyetiyle buluştu. Dağlılar delegasyonu Çardan, Rusya ordu birliklerince topraklarının işgaline, stanitsların ve kalelerin kurulmasına, köy- lerinin yakılıp yıkılmasına son verilmesini rica etti. Karşılığında ise Rusya himayesine girmeyi kabul ediyorlardı. Çarın cevabı çok kısaydı: Dağlılar ya gösterilen yerlere göç edecekler ya daOsmanlı'ya gideceklerdi.

20 Mayıs 1864 tarihinde Rusya ordusunun 4 kolunu; P. Şatilov, D.Svyatopolk-Mirski, V.Geyman ve P.Grabbe komutanlığında Mzimta Nehri'nin üst kısmında Ahçipsi merkezinde Gubaadva köyünde (Rusça Kbaada, şimdi Krasnaya Polyana) birleşip bu kabileyi ele geçirdiler. 21 Mayıs Kafkasya ordusu Başkumandanı Mihail Romanov, Gubaadva alanında askeri geçit töreninde Kafkasya mücadelesine son vermesini söyledi.

1862 yılında Çerkez Meclis heyeti İsmail Barakay-İpa Dziaşma liderliğinde, yardım ricasıyla İstanbul'u ve Avrupa'da birkaç ülkenin başkentini ziyaret etti. 1862 yılının sonunda Dağlılar heyeti, Batı Kafkasya'nın Dağlı halklarının yanında savaşan Polonyalı devrimci Albay Teofil Lapinski tarafından Londra'da İngiltere başbakanı Lord Palmerston'la görüştürüldü. Heyet Rus saldırılarına karşı yardım ricasında bulundu. Kafkasya'da Rusya'nın durdurulması mümkün olamayacak bir güç olduğunu iyi gören Palmerston, heyete olumsuz cevap verdi. Böylece, Osmanlı ve Avrupa ülkelerine gerçekleşmiş Meclis ziyaretleri sonuçsuz tamamlandı. (16 , 55-57)

21 Mayıs 1864 tarihinde Kafkas ordusu Başkumandanı büyük prens Mihail Romanov, Ahçipsu askeri kampından İmparator II.Aleksandr'a bir telgraf çekip Kafkasya mücadelesinde zafere ulaştıklarını iletip tebrikleri sunmuştur. Rusya komutanlığı Abaza ve Çerkezlere ya Kuban kıyılarındaki düzlüklere göç etmeleri ya da Osmanlı'ya gitmeleri için ültimatom verdi. (16, 58-63) XIX. yüzyılda Rusya Hükümeti tarafından Kafkasya'nın yerli halklarının Osmanlı İmparatorluğu'na göç ettirilmesi “Muhacirlik” olarak da adlandırılır. Arapça “Muhaceret” kelimesinden gelen Muhacirlik terimi göç etmek anlamına gelir. Kafkasya halklarının tarihinde bu terim, XIX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna zorunlu göç anlamını aldı. Bu göç, Abaza, Kuban kıyısındaki Nogael, Ubıh, Çerkez, Oset, Çeçen, Karaçaylı, Dağıstanlılar gibi Kuzey Kafkasya halklarını kapsıyordu. Dağlıların göçünün ilk grupları “Mekke'ye hacca gitmek” isteyen kişilerle doluydu. Osmanlı'ya tehcir etme iznini vermeyeceğini düşünen Dağlılar ölmeden önce Mekke'ye gitmek ve Medine'de Hz. Muhammed'in mezarı önünde diz çökmek isteklerini bir gerekçe olarak gösteriyorlardı. Rusya bu tür istekleri genelde olumlu karşılıyordu. Kafkasyalıların Osmanlı'ya tehciri “Muhacirlik” adını almakla birlikte bu süreç dinsel değil, daha çok siyasi nedenlerden ortaya çıkarmıştır.

1864'ün Kasım ayında Novorossisk'te toplanmış 24 790 Abadzeh, Bjeduğ ve Şapsığlardan sadece 14 900 kişi Osmanlı'ya geçebildi. Kuban bölgesi ordusu Kumandanı Tuğgeneral M.Olşevski 9 Ocak 1865 tarihli belgede şöyle bildirmiştir: 'Sadece Konstantinovski burnunun Kuzey doğusunda, Adige kampından tahminen beş verstlik mesafede yeni kazılmış mezarlarda yaklaşık iki bin dağlı gömülü bulunmuştur.' (24) 1864 Mart ayında Kafkasya ordusu Başkumandanı ve Kafkasya Genel Valisi büyük prensi Mihail Romanov (18621881) II.Aleksandr'a şöyle yazmıştır: 'Karadeniz kıyısını tamamen temizlemek için cesurca ve kendimize güvenerek hareket etmeliyiz. Kuban'da yer alan dağlıların olduğu yerlere yerleşeceğineOsmanlı'ya göç etmeyi tercih edeceği düşünülüyor. Karadeniz'in Doğu kıyısının işgali yerli nüfu-

28

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kuzey Kafkasya Dağlılarının Osmanlı'ya göç etmesi 18581859 yıllarında aktif hale geldi; 1863-1864 yıllarında ise doruk noktasına ulaştı. Kuzeybatı Kafkaslar'da en yoğun şekilde süren Muhacirlik süreci sonucunda Çerkez boyları toplu olarak Osmanlı'ya tehcir ettiler (Rus resmi verilere göre yaklaşık 470 bin kişi göç etmiş, geride ise tahminen 90 bin kişi kalmıştır). Bazı halkların, mesela Ubıhların tamamı göç etmiştir. Dağıstan-Çeçenistan Osmanlı Devleti'ne daha uzak kaldığı için Kuzeydoğu Kafkasya'dan göçenler sayısı oldukça azdır (100 bin kişi); Osetler ve Malkarlar (Balkarlar) ise Rusya'ya karşı savaşa hiç katılmamışlardır. Osetya'nın yeni yetişmiş aydınları tarafından yapılmış propaganda sonucunda birçok MüslümanOset yurdunda kalmıştır.

SAYI 19 - 20

MüslümanAraplar arasına yerleştirilmekteydiler. (3, 529) Rusya Çarlığı ordusunda General rütbesinde görev yapmış ve daha sonra Osmanlı Devletine göç ederek Paşa olmuş olan Musa KUNDUHOV'a göre; Çerkeslerden sonra Çeçenler de Osmanlı Devletine göç etmeye karar vererek kendisinden hangi yolla gidebileceklerine dair tavsiye istemişlerdi. KUNDUHOV, Gürcistan üzerinden kara yoluyla gitmeyi tavsiye etti. 3.000 kadarÇeçen aile, tavsiyesine uyarak 1865 Mayıs ayında Gürcistan üzerinden Osmanlı Devletine hicret ettiler (5, 67-70). Çerkes muhaceretinin oranı, o zaman için görülmemiş büyük boyutlara vararak sürgün edilen insanlar arasında yüksek sayıda kayba ve dayanılmaz acılara neden olmuştu. Binlerce insan Kuzey Batı Kafkasya'nın Karadeniz kıyısında Osmanlı gemilerini beklemekteydi, açık havada, vatanlarından uzaklarda. Muhacirlerden daha fazla para alabilmek için gemi kaptanları, daha da fazla insan alıyorlardı gemilere. Güvenlik ve sağlık kuralların tümü ile ihlalinin yanı sıra aşırı dolu gemiler batıyor ve Karadeniz binlerce Çerkes'e mezar oluyordu. Salgın hastalıklar yaılmasın diye hastalar denize atılıyordu.

1864'te Osmanlı'ya göç eden Şapsığların listesi biliniyor. Listede ailedeki başların adı,soyadı; aile fertlerinin sayısı ve onlara ayrılmış ödenek miktarı da belirtilmiştir. 1864 6 Hazıran tarihli evraka göre Novorossisk'ten yelkenli gemilerle 54 836 kişi, Anapa'dan ise 49 291 kişi nakledildi. 6 Haziran dahil nakliyat durumu şöyleydi: Novorossisk'ten 30 076 kişiŞapsığ; 16 727 kişi Nathvac;Anapa'dan 16 452 kişi Nathvac. Novorossisk'ten dağlıların taşınması 16.13.1864 tarihinde başladı, Anapa'dan ise 3 Mart'ta başlayıp 20 Mayıs 'ta sona ermiştir.

1864 Mayıs ayında, Rusya'nın Trabzon Konsolosluğuna göre, toplam 30.000 Çerkes sadece deniz yolcuğunda ölmüştü. 1865 yılına kadar Trabzon'a ulaşan Çerkes muhacirlerin toplam sayısı yaklaşık 500.000 olmuştu. (6, 61-62)

Novorossisk Limanından dağlılardan oluşan 63 yelkenli yat ve 3 gemi,Anapa Limanından ise 27 gemi kalktı.

Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu'na sürgünün yanında Rusya'nın yine onlarla ilgili bir başka büyük projesi da vardı. KUNDUHOV'a göre, Rusya idaresinden yetkili şahıslar bizzat kendisi ve Kafkas dağlıların lideri Gazi Muhammed ile görüşerek Çerkeslerin, Afganistan sınırı yakınına nakledilmelerini istemişlerdir. Rusya'nın, Afganistan sınırında, Rusya'nın himayesinde olmak üzere Çerkesler eliyle bir islam devleti kurma hayali vardı. Bu devlet sayesinde, Rusya, Orta Asya'da İngiliz yayılmacılığının önünü kesmek arzusundaydı. Dağlıların ileri gelenleri Rusya'nın bu öneriyi reddetti. (5, 12)

Bjeduğların bölgesinden Osmanlı'ya dağlıları taşıyan gemilerin listesi ve her geminin yolcu sayısı bilinmektedir. 14 Haziran 1864 tarihinde belirlenmiş listeye göre Rus, İngiliz,Türk ve Yunan gemileriyle Osmanlı'ya 27 337 kişi nakledildi. Yolcular arasında ücretsiz taşınan dört yaşından küçük 3 803 çoçuk da vardı. (24) 1859-64 yılları arasında, Kuzey Kafkaslılar deniz yoluyla Trabzon, Samsun, İstanbul, Varna ve Burgaz gibi Osmanlı Devletinin Karadeniz limanlarına varmaktaydılar. Pek çoğu kadın ve çocuk olmak üzere Çekes göçmeni yolculuk esnasında vefat etmekteydi. Karaya çıkanlar ise açlık ve hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. 1864 yılında Rusya İmparatorluğu Trabzon Konsolosluğundaki bir görevili tarafıdan Kafkas Ordusu Kumandanı General Kartsov'a gönderilen mektuba göre 70.000 Çerkes, o dönemde Osmanlı toprakları içerisinde olan Batum'da Osmanlı İmparatorluğu'nun iç bölgelerinde gitmek üzere toplanmıştı. Her gün Batum'da 7 Çerkes göçmeni, açlık ve hastalık nedeniyle ölmekteydi. Trajedinin boyutlarını anlamak için, Trabzon'da ölen yaklaşık 19.000 insana bakmak yeterli olacaktır. Trabzon'da kalan Çerkesler'den her gün 200 kişi ölmekteydi. Benzeri haller, Varna ve İstanbul'a gönderilen Çerkesler için de geçerliydi. Sağ kalan Çerkesler iseOsmanlı idarecilerince,Osmanlı Devletinin sorunlu alanlarına ihtilaf bölgelerine Bulgaristan'da, Sırbistan'da, Arnavutluk'ta, Suriye ve Irak'ta Hıristiyan Slavlar ve

Sürgünün yıkıcı sonuçları, yeni muhaceret dalgalarının önünü kesti. Tanıklık hika- yeleri ve Osmanlı Devletinden gelen mesajlar sayesinde insanlar, Osmanlı Devletindeki soydaşlarının trajedisinden haberdar olmaktaydılar. Bu nedenle, Kabardeylerın bir kısmı göçe gitmeyi reddetti. (7, 134) Zoraki sürgüne kurban giden Çerkesler, Osmanlı Devletinden vatanlarına geri dönmeye çalışmaktaydılar. 1872'de, İstanbulda Rus Elçisi Graf İgnatiyev Rusya Dış İşleri Bakanlığına, yaklaşık 9.000 Çerkes ailenin Osmanlı Devletindeki katlanılmaz yaşam şartları ve açlık nedeniyle Kafkaslara geri dönmeyi talep ettiklerini bildirmektedir. Geri dönmeyi talep eden Çerkesler'in sayısındaki artış, göçmen Çerkeslere karşı Osmanlı idaresinin sert tedbirleri arttırdı. Hem Osmanlı hem de yabancı gemilerinin, özel bir izin almaksızın bir tane bileÇerkesin almasını yasaklandı. (7, 198)

29

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Buna rağmen, az sayıda da olsa Çerkesler vatanlarına farklı yollardan riskli ve gizlice dönmeyi başardılar. Fakat bu çok nadiren olabilmekteydi ve bu konuda önemli ölçüde vatanına geri dönüş sürecinden söz etmek mümkün değildir.

Paşa el-Mufti, Ürdün'de Başbakan oldu. Çerkeslerin ve Çeçenlerin Parlamentoda kotaları vardır. Geleneksel olarak, Ürdün Kraliyet Ailesinin muhafızları Kafkas kökenlidir. (11, 59-60)

Rusya idaresi Çerkesleri vatanlarından çıkartmakla yetinmeyerek Osmanlı Devleti içerisinde yerleştirilmelerine de müdahil oluyordu. 2 Mart 1878 tarihinde, Rusya ve Osmanlı arasında yapılan anlaşmaya göre, Balkanlar'da Rusya sınırına yerleştirilen Çerkeslerin Osmanlı'nın iç bölgelere yerleştirilmelerinin sorumluluğu Osmanlı tarafına yüklenmekteydi. Bu anlaşma uyarınca, Çerkesler ikinci defa Osmanlı Devletinde yerleştirildiler; Çerkesler bu defa Anadolu ve Orta doğuya sürüldü.

Çerkes Diyasporası bir etnik azınlık olmasına rağmen, yaşadıkları ülkenin medeni-siyasi hayatına en iyi şekilde entegre olmakla ünlüdürler. Bu bakış açısından, İsrail'de yaşayan Çerkesler örneği ilginçtir. Çerkesler, İsrail'in Reyhanye ve Kfar-Kama kasabalarında yaşamaktadırlar. Bu insanlar, vatandaşı oldukları İsrail'in sadık ve tanınmış mensuplarıdır ve İsrail Devletinin kalkınmasına ve inşasına katkıları gereğince takdir edilmektedir. İsrail Silahlı Kuvvetlerinde Çerkesler başarılı asker ve subaylar olarak biliniyor. İsrailli Çerkeslerin komşuları Ürdün'deki Çerkesler de Ürdün Kralına sadakatle bağlıdırlar. Aynı zamanda, Diyaspora Çerkesleri tarihi anayurtlarıyla ilişkilerini geliştirmeye çabalamaktadır. Çerkes etnik-kültürel bilincine sahiptirler, birbirlerinin toplum ve soy isimlerini bilirler ve Çerkes çevreleri içerisindeki spesifik, özel ahlaki-etik prensiplerine sadıktırlar.

1859-79 arasında Osmanlı İmparatorluğu'na sürgün edilen Kuzey Kafkaslıların toplam sayısının saptanmasında, Prof. Kemal KARPAT'a göre 1,5 milyon Kuzey Kafkaslı muhacir (ki çoğunluğu Çerkes) sürülmüştür. Bunlardan 500.000, yolda veya varışlarından birkaç hafta sonra açılk ve hastalıktan ölmüştür. (9, 69) Diğer araştırmacılar da bu rakamları doğrulamaktadırlar. (10, 49)

Osmanlı Devletine sürülen Çerkesler, askerlik görevine düşkündüler. Sultan'ın idaresi onları bu yönde teşvik etmiştir ve Çerkesler de kamu hizmetlerinde öneMli mevkileri işgal ede gelmişlerdir. Çerkesler, Sultan'ın süvari bölüğünü ve özel muhafızlarını oluşturmaktaydılar.

Muhacirlerin çoğunluğu Kuzeybatı Kafkaslılardı Çerkesler, Ubıhlar, Abazalar ve Abhazlar (Apsua). Dağistanlılar, Çeçenler ve İnguşlar ise daha az sayıda sürül- müşlerdir. Bugün, Kuzey Kafkaslı muhacirlerin torunları Türkiye'nin Marmara, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yaşamaktadır. Kuzey Kafkas kökenli Türk vatandaşları, Devletin idari ve askeri kurumlarında önemli makamları işgal etmektedirler. Pek çoğu, tanınan toplumsal ve kültürel figürlerdir. Türkiye'de çok sayıda Kuzey Kafkas (Çerkes, Abhaz, Osetin, Çeçen, Dağistanlı) derneği, vakfı ve kültür-eğitim kurumu faaliyet göstermektedir. Türkiye'nin Kuzey Kafkas Diyasporası, ulusal etnik kültür ve geleneklerin korunmasına büyük önem atfetmektedir; Diyaspora temsilcilerinin tarihi anayurtlarıyla geniş ilişkileri vardır Rusya Federasyonu içerisindeki Kuzey Kafkas cumhuriyetler ile, ayrıca Abhaz kökenli Türk vatandaşlarının da Abhazya ile yakın ilişkileri vardır ki Abhazya Parlamentosunda iki Türkiyeli Abhaz mılletvekili yer almaktadır. Türkiye'deki Abhaz Diyasporası, Abhazya'da ticari-iktisadi ve kültüreğitim projeleri yürütmektedir. En kalabalık Kuzey Kafkas Diyasporasına Türkiye'de bulunmakla birlikte Orta Doğu ülkelerinde de çok sayıda Çerkes ve Çeçen topluluklarına rastlanmaktedir .

Osmanlı Devletinde 1908'de gerçekleşen devriminin bir sonucu olarak, İttihat ve Terakki Cemiyeti liderleri, ikinci meşrutiyet dönemi olarak bilinen 1908-1918 dönemi arasında devlet yönetimine hakim oldular. İttihat veTerakki Cemiyet'in liderleri Enver Talat ve Cemal, Kuzey Kafkaslar'da Osmanlı Devletinin himayesinde İslami Devlet kurma düşüncesini akılda tutarak, Çerkeslerin ulusal kimliğinin canlanmasını desteklemekteydiler. 1908'de meşhur Çerkes asıllı Fuat Paşa, Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyetini kurdu. Cemiyet, Çerkes Alfabesini icat ederek çerkesçe kitaplar yayınladı. İstanbul'da 'Çerkes Okulu' açıldı. Osmanlı Çerkesleri, Enver Paşa tarafından desteklenen 'Kafkasya İstiklal Komitesini' kurmuşlardır. Komite, Çerkeslerin ulusal bağımsızlık hareketi için Avrupa devletlerinden destek alabilmek amacıyla girişimlerde bulunmuştur. (11, 44,46) Çerkesler, 1919-1923 arasında Mustafa Kemal ATATÜRK önderliği yaptığı ulusal kurtuluş mücadelesine aktif bir şekilde katılmışlardır. Abhaz asıllı (Aşkarua) Rauf ORBAY 12 Temmuz 1922- 24 Ağustos arasında Türkiye başbakanlık görevinde bulunmuştur.

19. Yüzyılda Osmanlı Devletinin bir parçası olan Suriye ve Ürdün'de çok sayıda Kafkasyalı göömenler yerleştirilmiş. Halen Yaklaşık 30.000 Çerkes, Suriye'de yaşamaktadır. Ürdün'e gelince, Çerkes nüfusu yaklaşık 50.000 iken Çeçen nüfusu ise 10.000 kadardır. Ürdün'ün ve özellikle başkent Amman'ın Çerkes nüfusu, Ürdün'ün bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynamıştır. 1950'de Çerkes kökenli Said

1951'de İstanbul'da 'Kuzey Kafkasyalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği' kuruldu ki buna ileriki yıllarda Çerkeslere ait başka kültür-eğitim dernek ve vakıflarının kurulması takip etti.

30

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

1995'de İstanbul'da “Kafkas Vakfı” kuruldu. Kafkas Vakfı Türkiye'nin yanı sıra Kuzey Kafkasya halkları arasında bilgilendirme, kültür-eğitim ve hayır işlerinde bulunmaktadır. Çeçen Savaşı esnasında, Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinde “Çeçen Komiteleri” ortaya çıktı. 'Çeçen Komiteleri' Çeçen direnişçileri desteklemek için mali yardım toplamaktaydılar.Türkiye'ninAbhaz-Çerkes diyasporasının koordinatörlüğü yapan “Kafkas Dernekleri Federasyonu” Türkiye'de faaliyet gösteren Abhaz-Çerkes dernekleri ve kültür-hayır kurumlarını bir araya getirmektedir.

SAYI 19 - 20

mıştı. Ruslar Osmanlı yönetimi ile Abhaz muhacirlerin Rusya sınırlarına yakın yerlere yerleştirilmemeleri hususunda da uzlaşmışlardı. (14, 284) Osmanlı idaresinin onayının ardından, Kafkasya Genel Valisi MİHAİL ROMANOV, 1867 yılın Nisan ayı sonu itibariyle sürgün sürecinin başlatılması emrini verdi. Rus Askeri birlikler Sohum'u başta olmak üzere Abhazya'ya sevk edildiler. Sür-günün başlamasından önce, 6 Nisan 1867 tarihinde, ilk Abhaz Muhacir toplulupu (49 aile, 218 kişi) Batum'a ulaştı. 1867 Nisanın sonunda, büyük Abhaz Muhaceret süreci başlamıştı. Dönemin belgelerinden açıkça anlaşılabileceği gibi Abhaz sürgününün nedenlerinde Rus baskısı ve askeri güçü vardı. 31 Mart 1867 tarihindeki imparatora gönderdiği mektubunda Genel Vali MİHAİL ROMANOV, Biçvinta sakinlerinin sürgüne karşı olduklarını yazıyordu. Abhazlar kalabilmek için Hıristiyanlığa bile geçiyorlardı. (14, 288)

ABHAZLARIN MUHACERETİ 1864 yılında Rusya, eskiGürcistan krallığıne bağlı bölgelerin özgürlükleri kaldırılması süreci içerisinde Abhazya Prensliğini da ortadan kaldırarak Prens Mihail Şervaşidze Rusya'ya sürgün etti. Abhazya, Sohum Askeri Dairesi'ne dönüştürüldü ve KutaisiGenelValiliğine bağlandı. Rus askeri idaresinin Abhazların geleneksel yaşam tarzına müdahil olması, halk arasında kitlesel memnuniyetsizliğe neden oldu ve nihayet 1866 Temmuzunda bir halk ayaklanmasını baş gösterdi. Çarlık ivedilikle Abhazya'ya askeri birlikler yollayarak Rus askerler Ağustos'ta ayaklanmayı bastırdılar. Liderler ve aktif katılımcılar şiddetle cezalandırıldı.

Tiflis'te çıkan Gürcüce “Droeba” gazetesi, Abhazya'daki durumu şöyle betimliyordu: “Abhazlar çok üzgün… Tsebeldalılar, Dalililer, Guplılar gittiler. Abjuva ilçesinden pek çoğu gitti. Çiloulular ve Cgerdalılar evlerinden zorla çıkartıldılar. Aslında gitmek istemiyorlardı.Abhazlar, Osmanlı Devletine sürgün edilmektense Rusya idaresinde yaşamanın daha iyi olacağını anlatan ve bir kısmının anayurdunda kalmalarına yardımcı olan Bzip İlçesi yöneticisi Binbaşı Dimitri ÇAVÇAVADZE'ye çok teşekkür ediyorlardı”. (15, 1)

1866 yıl ayaklanmasından sonra, Rus idareciler tarafından Abhazların Osmanlı Devletine sürülmesi planı uygulanmaya başlandı. 27 Ekim 1866 tarihinde, Kutaisi Genel Valisi general SVYATOPOLK-MİRSKİ, Kafkas Dağlı Halkları Daire Başkanı D. STAROSELSKİ'ye hitaben şöyle yazıyordu: “Sohum Askeri Dairesi'nden kaynaklanabilecek tehditleri bertaraf etmenin tek bir yolu vardır o da Abhaz nüfusunu tümü ile Türkiye'ye sürmektir”. (13, 21) Rus yöneticileri, Abhazların sürgününü Gürcistan ve genelde Kafkasya işgalinin son noktası olarak görüyorlardı. Ruslara göre, Abhazya'daki Müslüman nüfusun azaltılması da Rusya'nın bölgede güçlenmesi demekti.

Rusya, Abhazya'daki toprak mülkiyetinin çoğunluğunu Rus kolonizasyonu için ele geçirmek istiyordu. (14, 279-280). Abhaz aristokrasisi ise bağımlı köylüleri Osman Devletine beraberinde götürmeyi ve böylece derebeylikten kaynaklanan alışılagelen ayrıcalıkları korumaya özen gösteriyordu. 16 Mart 1867 tarihinde, Sohum Askeri Dairesinin kumandanı Generali M. TOLSTOY, Kutaisi Genel Valisine yazdığı mektubunda yaklaşık 40 Tsebeldalı soylunun beraberlerindeki köylü ailelerle birlikte Osmanlı Devletine göç etmeyi kabul ettiklerini yazıyordu. (13, 1)

Kafkasya Genel Valisi Büyük Prens MİHAİL ROMANOV'a göre çoğunlukla Rus yönetime karşı isyankar olan Abhazların Rusya Çarlığı sınırlarından uzak yerlerde tutulmaları gerekiyordu. ROMANOV, muhacirlerin geri dönme ihtimallerini de ortadan kaldırmayı özel bir karara bağlanmasını emrediyordu. (14, 284-285).

1867 Haziranının başında, sürgün süreci sona ermişti. Osmanlı idaresi, Rusya ile anlaşma gereği, Abhaz Muhacirleri Rusya sınırlarından uzaklara yerleştirdi. (14, 289) Sürgün süreci esnasında, Muhacirlerin listeleri köylere göre hazırlanmıştı; aile sayıları, aile reislerinin ad ve soyadları, aile üyelerin kimlikleri özel listelere yazılmıştır. Gürcistan arşivle-rinde incelemeye açılan bu sürgün listelerine göre, 1867 yılın-da Abhazya'dan 3.358 aile toplam 19.342 kişi sürgün edildi.

1866 Kasımında Rusya İmparatoru II. Aleksandr, Abhaz nüfusunun ilk fırsatta Osmanlı Devletine sürülmesini onayladı. Çarın onayını alır almaz Mihail ROMANOV, Kafkas Ordusu Kumandanı General A. KARTSOV'a emri verdi,Çar'ın kararını ivedilikle uygulanmalıyıdı. (13, 19)

Askeriye ve devlet-idari kurumlarına Kafkas dağlılarının çekmesinin teşvik edilmesini öngören Osmanlı Devletinin Abhaz-Çerkes politikası, devlet yönetiminin tüm kısımlarında “Çerkes” etkisinin güçlenmesine yol açtı. Osmanlı Devletinde “Çerkes” kavramı,Çerkes toplumların yanı sıra

Rus idaresi, sürülecek nüfus miktarını çoktan belirlemişti. 4.500 Abhaz ailesini sürmeyi planlamışlardı. Diğer yandan, Osmanlı Devleti 4.000 aileyi kabul etmeye hazırdı. Rusya, Abhaz sürgünüyle ilgili olarak Osmanlı ile anlaşmaya var-

31

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Abhazya'dan sürülen ve “Abaza” olarak da adlandırılan Abhaz nüfusunu tanımlamak için de kullanılmaktaydı. Aynı zamanda, Abhazya'dan sürülenlerin, 'Çerkeslerden' farklı oldukları da bilinmekteydi. “Abaza” ismini Çerkeslerden ayrı etnik aidiyetlerini vurgulamak için kullanılıyordu. Osmanlı Devletinin askeri-siyasi ve idari kurumlarındaki Abhaz katkısı ve sırasıyla baş gösteren etkileri, etnik Çerkeslerin (Adigeler) katkısından daha az değildi. Osmanlı Devletinin tarihinde pek çok Abhaz kökenli siyasetçi, asker ve devlet adamı bilinmektedir.

SAYI 19 - 20

çoğunluğu ağlıyor ve Rus idaresine ülkelerine dönmeleri için sesleniyorlardı; zor kullanılarak istekleri dışında gitmek zorunda bırakıldıkları için tutsak olarak addedilmelerini istiyorlardı.” (20, 2) Çarlık, 1877 yılında Abhazya'da Osmanlı ordusuna karşı ilk çatışmalarda yenilerek Sohum'dan çekilmesi ve başarısızlığının faturasını Abhazların ihanetine kesmişti ki bu Gürcü toplumunda tepkiye neden olmuştur. Gürcü Yazar Giorgi Tsereteli, Abhaz muhaceretindeki trajediyi Abhazya'dan savaş sırasında çekilen Rusya ordusunun başarısızlığına ve halkın Osmanlı işgalciler tarafından göçe zorlanmasına bağlamıştır. G. Tsereteli Abhazların sözde ihanetiyle ilgili olarak Rus resmi görüşüne karşı çıkarak ihanetin söz konusu olmadığını vurguluyordu (21, 2)

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında, Osmanlı Devleti, Abhazya'ya bir deniz harekatı gerçekleştirerek Abhazya'ya Ruslara karşı savaşmak üzere bir Osmanlı birliği çıkarma yapmıştır. Osmanlı askerler ve Abhaz mühacirlerinden oluşan bu askeri birlik Abhazya'daki savaş operasyonları düzenlenmekteydi. Osmanlı Devletinin Abhaz muhacirleri kendi lehine kullanması ve yerelAbhaz nüfusunun büyük bir kısmının da Osmanlı güçlere katılması, Osmanlı Devleti savaşı kaybedince Abhazların ikinci büyük Muhaceretiyle sonuçlanmıştır. 1877 tarihli bir Rus resmi belgesine göre, kendi istekleriyle İslam dinine geçen Abhazlar gönüllü olarak Osmanlı Devletine göç etmişlerdi. Bu belgeye göre Abhazlar, Osmanlı dini adamlar ve daha önce göç etmiş muhacirlerin Rusya aleyhtarı propagandasının kurbanı olmuşlardı. “Ağırlıklı olarak İslam dininin etkisindeki Abhaz yerleşim yerlerinin nüfusu Osmanlı'ya göç etti. Bunların arasında Kodor İlçesindeki Cgerda, Çlou, Gup'un yanı sıra tümGumista İlçesinin köylüleri bulunmaktaydı.” (17, 3)

1877 Muhaceretinde 32.000 civarında Müsliman Abhaz, Osmanlıya göç etti. Abhaz muhacirler, Osmanlı idaresinden yeteri kadar yardım alamadıkları ve açlıktan ölüm tehlikesine maruz kaldıkları için geri dönmeye niyetlendiler fakat Rusya onları geri kabul etmiyordu.Osmanlı ve Rusya arasındaki anlaşma uyarınca, muhacirlerin anayurtlarına geri dönme hakları bulunmuyordu. (22, 2) Geri dönmek isteyen Abhaz muhacirler ilk etapta Batum'a yöneldiler ve Abhazya'ya ordan dönmeye çalıştılar. Pek çoğu Batum ve havalisinde yerleşti ki torunları halen oralarda yaşamaktadırlar. 27Ocak 1879 tarihinde İstanbul'da, Rusya ve Osmanlı devleti arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma gereği Kafkaslar'daki Rus Genel Valiliği, anlaşmanın imzalanmasından itibaren 3 yıl içerisinde Abhazların kısmi dönüşüne izin verecekti. Bunun sonucunda, 15.000 Muhacir,Abhazya'ya geri döndü. (14, 381, 396)

Abhazya nüfusunun dikkate değer bir kısmı Abhazya'ya yapılan Osmanlı çıkarmasında Osmanlı Devletinden yanaydı fakat dönemin Gürcü basını, Abhazya'ya gelen Osmanlıları işgalciler olarak niteliyordu. “Droeba” gazetesi: “Türkler,Abhazya'yı acımasızca talan ettiler, yerel halk ile de pek çok kez çatıştılar.” diye Abhazya'daki durumu izah ediyordu(18, 2).

1877-1878 savaşından sonra Rus idaresi, Abhazlara örnek bir ceza vermeye karar verdi. II. Aleksandr'ın 31 Mayıs 1880 tarihli fermanı uyarınca,Gudauta,Gumista ve Kodor İlçelerinin Abhaz nüfusu toprak mülkiyeti hakkından yoksun bırakılarak toprakları devlete devredildi. Sohum yakınlığında ve Kodor ile Psirtskha nehirleri arasındaki sahil şeridinde Abhazların yerleşmesini yasaklandı. Abhazların “Suçlu nüfus” statüleri yasallaştırılmış oldu. Çarlığa en ufak bir itaatsizlik halinde, suçlu nüfus Kafkasya dışına sürgün edilmekle tehdit ediliyordu. Bu statü, 1907'de kaldırıldı.

Osmanlı'nın Abhazlara Rus aleyhtarı propagandası uygulanarak göçe teşvik etmeleri 1877'deki büyük çaplı Muhacerete yol açan nedenlerden biridir. Osmanlı subaylar halka Rus güçlerince kontrol edilen noktalara sığınma fırsatı vermiyorlardı. Dönemin basının aktardığı bilgilere göre, “Abhazlar, Türkler'den bize doğru kaçmaya çalıştıysa da Türkler buna izin vermedi. Abhazlar Türklerden şikayet ediyorlar. Abhazlar, vatanlarını terk etmek istemiyor fakat Türkler onları baskı ve tehditle zorluyorlar. Türklere göre, hicret etmedikleri takdirde Abhazlar Ruslar tarafından ihanetle suçlanarak öldürülecek.” (19, 3)

Çarlık Rusyası sömürge politikasına uyarınca, Abhazya'daki birincil gayesini nüfusun Ruslaştırılması ve kültürel asimilasyonu olarak saptadı. Bu politikanın savunucularından A. VEREŞÇAGİN, 19 Ocak 1878'de şöyle yazıyordu: “Devletin uzak bir bölgesi olarak, Rus kanına ve parasına mal olan Karadeniz'in Kafkas kıyıları, Rus Kilisesinin, Rus dilinin ve Rus okuma-yazmasının tam olarak hakimiyetinde olmalıdır. Kafkas Nüfusu içerisindeki çeşitli kabilelerde Rus okulları kurulmasını zorunlu hale getirilmelidir ki yalnızca Rus okullar Ruslaştırmayı mümkün kılacaktir.” (23, 22).

Gürcü aydınlar, Abhaz halkının trajedisine büyük bir merhametle yaklaştılar. Sansür şartları altında, “Droeba” gazetesi Abhaz halkının mukadderatını yansıtıyordu: “Bir gemiye bindirilen ve Türkiye'ye yola çıkan Abhazların

32

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Rusya hükümeti Abhazya'da boşalan topraklara Rus kazakları yerleştirme planları hazırlıyor, en evrimli topraklar ise Çarlik ailesi mensuplarına hedye edilmiştir. Bu dönemde Abhazya'ya komşu Gürcü köylülerin yerleşme sürecini başlamıştır. Türkiye'deki Abhaz diasporasından Mustafa Butbay ve Ömer Beygua (Büyüka)Abhaz alfabesi, dili kültürü ve mitolojisine ilişkin önemli araştırmalar yayımlamıştır. 1992 yılında, Gürcistan'ın Abhazya bölgesinde silahlı çatışmaların başlangıcında,Türkiye'deki Abhaz-Çerkes diyasporası Gürcistan'a karşı protestolar düzenledi; Bu gelişmeler

SAYI 19 - 20

1992 yılında İstanbul'da “Kafkas-Abhazya Dayanışma Komites'inin” kurulmasına yol açtı. 2010 yılında Ankara'da “Abhaz Dernekleri Federasyonu” kuruldu. Türkiye'deki Abhaz Diyasporasının toplu yerleşimlerinde kurulan dernekler, kültürel kimliği ve etnik gelenekleri sürdürmeyi amaçlamaktadır. Türkiye'nin Abhaz Diyasporası, Abhazya'daki siyasi ve kamusal çevrelerde, Abhaz aydınları arasında dikkate değer bir etkiye sahip olup Abhazya'da önemli iş ve ortaklık çalışmaları yapmaktadır. İki bine kadar Türkiyeli Abhaz, son yıllarda Abhazya'ya yerleşmiştir

Kaynaklar: 1. A.Cevdet.Tarih. III. Ahmet Cevdet Paşa.Tarihi-Devlet. I-XII. İstanbul 1894. 2. Gökçe C. Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Kafkasya siyaseti. Istanbul 1979. 3. İ.Berkok.Tarihte Kafkasya. Istanbul 1958. 4. B. Habiçoğlu. Kafkasya'danAnadolu'yaGöçler. İstanbul 1993. 5. M. Kundukov.Anılar, çev. M.Yağan. İstanbul 1978. 6. А. Авксентьев. Kuzey Kafkasya'da İslam.Stavropol 1984.(Rusça) 7. N. Berzec.Tehcîru'ş Şerâkise.Amman 1986. 8. Ö. L. Barkan. Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân Kolonizasyon MetoduOlarakSürgünler. İ.Ü.İ.F. Mecmuası. İstanbul 1949. 9. K. H. Karpat.Ottoman Population 1830-1914.Wisconsin 1995. 10. A. H.Hızal. Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklâl Davası. Orkun Yayınları 4.Ankara 1961. 11. F.Baderhan. Türkiye, Sürye ve Ürdün'deki Küzey Kafkasya Diasporası (XIX yüzyılın ikinci yarısı-XX yüzyılın birinci yarısı). Doğu

Bilimler Enstitüsü. Moskova 2001 (rusça) 12. A.Saydam. Kırım ve KafkasGöçleri (1856-1876).Ankara 1997. 13. Gürcistan MerkeziTarihArşivleri. Fon.1861. Dosye 2.Sayfa. 37. 14. G.Dzidzaria. Muhacerat ve Abhazya'nın XIX yüzyılın ikinci yarsındaki tarihin sorunları.Sukhumi.1982. (rusça) 15. Droeba gazetesi, 1867. N 23 16. B.khorava. 1867 yılındaAbhazların sürgünü.Tiflis 2004. (Gürcüce) 17. Kavkaz gazetesi 1877, No. 222 18. Droeba 1878, No.157. 19. ,,TiflisskiyiVestnik” gazetesi 1877, No.193. 20. ,,Droeba”, 1878, No.158 21. ,,Golos” gazetesi 1877, No.257 22. ,, Droeba”, 1879, No.123 23. A.V.Vereshchagin. Kafkasya Karadeniz sahili ve kolonizasyonu. Sankt-Petersburg 1878. (rusça) 24. http://circassiangenocide.org

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

EXPULSION OF CHERKESS AND ABKHAZ PEOPLE INTO OTTOMAN TERRITORY

Assoc. Dr., ZAZA TSURTSUMİA

Turcologist, Lecturer University of King Tamar of Georgia in Tbilisi

Emergence of Caucasus Diaspora in Ottoman Empire is related with the strengthening of Russian Czardom in Caucasus in the 19th century and the struggles of Caucasus highlanders fort he national independence and freedom. Caucasus highlanders were supported by the Ottoman in their war against the Russians. After the occupation of Kartli-Kakheti Kingdom by Russia, Caucasus people played an important role on Ottoman foreign policy since the beginning of 19th century.

CIRCASSIAN DIASPORA

Since the 19th century, Russian czars had been trying to make the NorthernCaucasus people to kneel down by force of fire and sword, and suppressing the resistance of local people violently. Although Circassians fought with their heart and souls in the wars in which they were not equal with the Russians, they had to recede from their positions. In such a case, Russia planned for the mass transportation of resistant highlanders towards the Ottoman State. Both the Russia and the Ottomans were interested in transferring the Northern Caucasus population to the Ottoman territory.

Circassians, Abkhaz and other Northern Caucasus peoples didn't accept the authority of Ottoman Empire and they only had some political relations with the Crimean Khanate which is joint toOttomanState. (1, 162) Movement of Russians into the Caucasus annoyed the Ottoman Empire which has a weak effect in the Western Caucasus. Relations of Ottoman State with the Circassians and the islamization of the Circassians was the direct responsibility of the Crimeans though, as a result of the attacks of Russian to the Crimea Ottoman Empire decided to strengthen the Anapa Castle within a view to repulse the Russian movement to the South. Between 1780-84, Ottoman Ferah Ali Paşa- who was a Georgian in ethnicityturned the Anapa Castle to a military camp and a refuge for the Northern Caucasus peoples who were fighting against the Russians. (2. 51) Ferah Ali Paşa brought 10000 soldiers from the Sivas, Sinop, Amsya and Tokat provinces of Anatolia to the Caucasus, and these soldiers married to the Highlander women and settled there. This situation would prepare the further step for having a permanent power against the Russians. In 1785, following the death of Ferah Ali Paşa, Bijanoğlu Ali Paşa who is also a Georgian from Acara origin was assigned to the post. (3, 321)The intention of the Ottoman State was to encourage the Islamization of Circass and Abkhaz aristocracy through the Anapa Castle and to show the power and moral authority to the highlanders. Ottomans were expanding their effect on the Circassians but they could not get the support of Kabardeys who had been in close relations with Russia since the 16th century. (4, 99-100)

Ottoman Empire wanted to support their military forces by the Circassians that were exiled. Ottomans benefited from the Moslem migration from neighbouring countries to solve their internal problems. Under these conditions, Ottomans secretly reached and agreement with Russia. In May 9, 1857 Ottoman government approved a special law on emigration by declaring that the property assurance guarantee was directly under the Sultan. This law was ensuring the exemption from the land tax along with the military service- within 12 years after the migration- for the emigrants. With the “Emigrant Settlement Commission” it was revealed that the migration of Caucasus people to the Ottoman State was a planned organization at a high level. (8, 524) Since 1859, Ottoman government was in intense negotiations with the Russians and eventually they agreed upon receiving 50.000 immigrants in the first phase. Ottomans promised to settle the immigrant Circassians to the places near the Russian borders.

34

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In 1860 “Immigration Commission” was founded by the presidency ofGovernor ofTrabzon Hafız Paşa- who is also a Circassian himself. Later, this commission operated under the influence of Internal Affairs Ministry. Among the responsibilities of the commission, the control of immigrant arrivals to the ports, recording of the immigrants and transferring them to their locations can be counted.(12, 106)

SAYI 19 - 20

the Caucasus General Governor The Great Prince Mihail Romanov (1862-1881); wrote these sentences to the Alexander II; “To clear the Coast of Black Sea totally we should move bravely and self-confidently. It is thought that the Highlanders would prefer to immigrate to Ottoman rather than stay at the places shown to them in Kuban..The occupation of Eastern coast of Black Sea is depended upon the immigration pace of local people.”

In June of 1861,in the narrow mouth of Soci River Western Caucasus Highlanders representatives came together under the presidency of Ubykhs. They decided to establish a constant military troop and for the governance they chose a council comprising from 15 ulemas. This organization looked similar to the Imams system but it didn't have a theocratical character. Seeking for help from Ottomans and the English, the Highlanders applied fort he British ambassador Dixon in Sohum with a letter written by Ubykh leaders Kerantuh Berzeg and Ismail Barakay in August. They demanded theAmbassador to announce the violence againstCircassians shown by the RussianArmy to their own government and assistance of British Empire for protection. But this enterprise didn't bring any favourable results for the Highlanders.

In 2 April 1864, Caucasus Army Chief Commander Mihail Romanov himself, meet and talked to the representatives of Ciget,Ubyk and other people in a Russian military camp in Mzimta River in the battle ground. Chief Commander asked for obedience of them and urged them to immigrate to Kuban orOttoman. In May of 1864, Russian troops faced with Highlander tribes of Aibga,Ahçipsi,Pshu etc. During the life and death struggle in the early May, Aibgas were defeated. They accepted the Russian authority.At the same time they demanded for extra time for cultivation of land and to immigrate to the Ottoman Empire. Russian troops continued to move forward in Aibga for convincing the Highlanders to surrender without any conditionals. In May 12, Aibgas surrender as a whole. The whole population of tribe moved to the Black Sea coast for passing to the Ottoman Empire. After this incident the resistance ofAhçipsi and Pshu were all broken.

Coming toCaucasus in September of 1861CzarAlexander II met with the representatives of Highlanders presided by the Hacı Kerantuh Berzeg in Mamruik-Ogoy in Septermber 18.Highlander delegation wanted Czar to stop the occupation of their territory by the Russian troops and construction of Russian castles and fortresses along with destruction of their villages. In return for their demands they would accept the patronage of the Czar. Czar's response was very short: The Highlanders must either immigrate to the regions that were shown or to theOttoman Empire.

In 20 May 1864, 4 wings of Russian army under the commands of P. Şatilov, D.Svyatopolk-Mirski, V.Geyman and P.Grabbe joint in the upper parts of Mzimta River in the Ahçipsi centre in Gubaadva village (Kbaada in Russian, -now called Krasnaya Polyana) and occupied this tribe. In 21 May,CaucasusArmyChiefCommander M.Romanov, asked the Caucasus tribes to stop their struggle in the parade in Gubaadva.

In 1862, Circassian Representative Delegation led by Ismail BarakayIpa Dziaşma visited Istanbul and some European capita in quest of assistance. In the end of 1862, the Highlanders delegation was introduced to the British Prime Minister Lord Palmerston in London by the Polish revolutionist Colonel Teofil Lapinski fighting for the Highlanders. The delegation wanted for help against the Russian attacks. Palmerston who thought that Russia was an unstoppable power in the Caucasus, gave a negative response to the delegation.Thus, the delegation visits to the Ottomans and European capitals couldn't be successful. (16, 55-57)

In 21 May 1864, the Chief Commander Great Prince Romanov, sent a telegram to the Alexander II in Ahipsu military camp by declaring that they got the victory in Caucasus wars and congratulated him. Russian Commanders gave an ultimatum to the Abhaz and Circassian people by stating that they must either move towards the Kuban plains or immigrate to The Ottoman Empire. (16, 58-63) Forced exile of theCaucasus people to theOttoman Empire in the 19th century by the Russian Government is also called as“immigration”.The term immigration derives from the Word “migrate”. In the history of Caucasus people, this term got the meaning of a forced exile to the Ottoman Empire in the 19th century. This migration involved the Northern Caucasus people such as Abkhaz, Nogael on the coasts of Kuban, Ubıh, Circass, Oset, Chechen, Karachay and Dagestani. The first group of Highlander immigrants were all full with the people “who wanted to go the

In November of 1864, only 14900 of the gathered 24790 Abadzeh, Bjeduğ and Shapsug people managed to pass in Ottoman Empire. Military Commander of Kuban region, Brigadier General M.Olshevski stated in a document dated in 9 January 1865: “Only in the Northwest of Kostantinovski Cape, approximately in 5 verst far away from the Adygey refuge, nearly 2 thousand Highlanders were found dead in the newly digged graves.” (24) In March 1864, Chief Commander of Caucasus Army and

35

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

pilgrimage in Mecca”. The highlanders who thought that Ottomans would not allow their immigration, showed their demands of seeing Mecca before their death as a justification for their journey. Russia was generally positive towards such demands. Although the deportation of Caucasus people to the Ottoman Empire was called as “immigration” this process was more political rather than being religious.

SAYI 19 - 20

and women died during their journey. The ones who succeeded in landing had to cope with the hunger and the illnesses. According to a letter sent by a Russian officer at the Trabzon Russian Consulate to the General Kartsov Commander of Caucasus Army, 70.000 Circassians were gathered in Batumi to move towards the inner regions of Ottoman Empire. 7 Circassian immigrants were dying of hunger and illnesses every day. To understand the dimensions of the tragedy better, it is enough to look at 19.000 people died in only Trabzon. Among th Circassian left in Trabzon, 200 of them died in every day. Similar conditions could also be seen for other Circassian sent to Istanbul and Varna. The surviving Circassians were settled in problematic regions of Ottoman Empire such as Bulgaria, Serbia, Albania, Syria and Iraq among other Christian Savs and MoslemArabs by theOttoman governors. (3, 529)

Immigration of Northern Caucasus Highlanders to the Ottoman Empire was activated between 1858-1859 and reached its peak in 1863-1864. As a result of the immigration process which was most severely seen in North Western Caucasus, Circassian tribes were wholly deported to the Ottoman Empire.(According to the Russian official data, approximately 470.000 people immigrated and roughly 90.000 people were left behind.) Some nations, for example the Ubykhs were all migrated. As Dagestan and Chechnya were more further away from Ottoman Empire, the number of people who have migrated from the North Eastern Caucasus were relatively small.(100.000 people); Osets and Malkars had not participated to the war against the Russians. As a result of the propaganda made by the newly trained intellectuals of Osettia, many Moslem Osets remained at their homeland.

According to Musa KUNDOHOV who worked in Russian Army in the rank of General and later on moved to Ottoman Empire and became a Pasha; After the Circassians Chechens also decided to move to Ottoman and asked for help from him. KUNDUHOV advised them to go by land. Nearly 3000 Chechen families immigrated to the Ottoman Empire through the Georgia by obeying his advice in 1865 May. (5, 67-70)

The list of Shapsugs immigrated to the Ottoman Empire in 1864 is already known. The names and surnames of the family leaders, the number of family members and the allocated funds for them were also included in the list.

The rate of Circassian immigration caused a high loss of lives and unbearable tortures among people with its unprecedented levels until that time. Thousands of people were waiting for the Ottoman ships on the Black Sea coast of North Western Caucasia, far away from their homeland in an open air. To get more money from immigrants, the captains were boarding too many passengers to the ships. In addition to the violation of security and health procedures, ships with excessive amount loads were sinking and the Black Sea turned to a grave for many of the Circassians. In order not to be caught up by an epidemic, the ill people were thrown into the sea.

According to a document dated in 6 June 1864, 54.836 people from Novorosisk and 49.291 people from Anapa departed by the sailing ships. The shipping numbers including the June 6 was like this: 30.076 Shapsug from Noorosisk, 16727 Nathvac from Noorosisk; 16452 Natvac from Anapa were taken. The departure of the Highlanders from Novorosisk began in 16.12.1864. It began inAnapa from March 3, to the May 20.

In May 1864, according the Trabzon consulate of Russia, 30.000 Circassians died only on the sea. Until 1865 total number of Circassian immigrants approached to the Trabzon was about 500.000. (6, 61-62)

63 sailed vessels and 3 ships departed from Novorosisk Port, and 27 ships departed fromAnapa port. The ship lists carrying the Bjedughs to theOttoman and the number of passengers in each ship are already known. According to the list made in 14 June 1864, 27.337 people were taken to theOttoman Empire by the Russian, English, Turkish and Greek ships. Among the passengers, there were 3803 children below the age 4 who were carried at no cost. (24)

Russians had another big Project about Circassians apart from deportation of them to the Ottoman Empire. According to KUNDHV,the authorized people of Russian Government talked directly with him and the leader of Highlanders Gazi Muhammed, and demanded Circassians to move to a place near to the Afghanistan border. Russia had a plan to found an Islamic country led by theCircassians under the control of Russia. With the help of this state, Russia was planning to stop the British expansion in Central Asia.The leaders of highlanders rejected this idea. (5, 12)

Between the years 1859 and 1864, Northern Caucasus people approached to the Black Sea ports of Ottoman Empire such as Trabzon, Samsun, Istanbul, Varna and Burgaz. Many Circassian immigrants most of whom were children

36

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Devastating results of the exile stopped the new immigration waves. With the testimonial stories and the messages coming from Ottoman Empire, people were informed about the tragedy of their kins in Ottoman Empire. Fort his reason, some parts of the Kabardeys rejected going to the exile.(7, 134)

SAYI 19 - 20

importance to the preservation of their national ethnic culture and traditions. Representatives of Diaspora have good relations with their historical homeland- other Northern Caucasus republics in Russian Federation and Turkish citizens with Abkhaz origins also have close relations with Abhkazia; so that there are two Turkish Abkhaz parliamentarians in the Akhaz parliament. Abkhaz diaspra in Turkey, perform economical, cultural and educational projects in Abkhazia. Although the most crowded Diaspora settled in Turkey there are also some CCirassian and Chechen communities living in Middle Eastern countries.

The Circassians who were forced to the Unwilling immigration, were trying to turn back from Ottoman Empire to their homelands. In 1872, Russian ambassador in Istanbul, Graf Ignatiev reported to the Russian Minister of External Affairs that nearly 9000 Circasian families demanded to turn back toCaucasus due to unbearable life conditions and hunger in Ottoman Empire. The increase in the number of people demanding to return back enhanced the measures taken against the Circassian by Ottoman executives. It was banned for both theOttoman ships and the foreign ships to carry even oneCircassian without a special consent. (7, 198)

Large number of Caucasian immigrants settled in Syria and Jordan which were the parts of Ottoman Empire in the 19 th century. Currently nearly 30.000 Circassians live in Syria. In Jordan, the population of Circassians is around 50.000 while the population ofChechen is 10.000.Circassian population of Jordan and especially the capital city Amman played an important role in Jordan's independence. In 1950 Circassian Said Paşa al Mufti became Prime Minister in Jordan. Circassians and Chechens had quotas in the Jordan parliament. Traditionally, special guards of the Jordan Royal family are ofCaucasian origin. (11, 59-60)

In spite of this, some of the Circassians at least a few managed to turn back to their homeland in a risky and secretdifferent ways. But this could happen very rarely and it is not possible to talk about a turn back to the homeland in this case.

Although the Circassian diaspora is an ethnic minority they are famous for being integrated to the civil and political life of the country that they live in. In this aspect, the Circassians living in Isreal are interesting. Circassians live in Reyhanhe and Kfar-Kama towns of Isreal.These people are the faithful and reputable members of Israeli society in which they are citizens. They have been appreciated so much for their contributions to the development and construction of Israeli state. Circassians are known as successful soldiers and commanders in IsraeliArmed Forces.Circassians in Jordan who are the neighbours of Circassians in Israel are faithful to the King of Jordan. At the same time, Diaspora Circassians are trying to develop their relations with their historical homelands and they are always faithful to the specific, moral and ethical principals in their Circassian surroundings.

Russian government wasn't content with just removing the Circassians from their homeland and they were involving in the settlement of them in Ottoman Empire. According to the Agreement signed between Russia and Ottoman Empire, the responsibilities of the Circassians who were settled in Balkans near the Russian borders while transferring them into inner lands of Ottoman were given to the Ottomans. According to this agreement, Circassians were settled in Ottoman once again. Circassians now forced to move towardsCentralAnatolia and Middle East. In determining the real number of exiled Northern Caucasus people between 1859-79, Prof. Kemal KARPAT proposed that 1.5 million Caucasian immigrants were exiled. 500.000 of them died of hunger an illness during their journey or a few weeks later. (9, 69)Other researchers also confirm these numbers. (10, 49)

Circassians who were sent to exile inOttoman Empire were very keen on military service. The authority of the Sultan encouraged them in this way andCircassians got important responsibilities in public service posts. Circassians were forming the cavalry troop and the special guards of theSultan.

Most of the immigrants were from North Western Caucasus Circassians,Ubyhks Abhaz and Apsuas. Peoples of Dagestan, Chechens and Ingush people were not forced to exile in large numbers. Today, the grandchildren of Circassian immigrants live in Marmara,Central and EasternAnatolia and Black Sea regions. Turkish citizens with Northern Caucasus origins are assigned in the most important positions of executive and military posts of the state. Most of them are popular social and cultural figures. There are many different Northern Caucasus organizations, foundations and educational or cultural institutions operating in Turkey. Northern Caucasus Diaspora of Turkey give major

As a result of the revolution emerged in 1908 in Ottoman Empire, leaders of the Committee of Union and Progress dominated the state authority between 1908-1918, the period known as the second constitutionism.The leaders of the this Committee, Enver, Talat and Cemal, supported to activate the Circassians national identity by keeping the idea of founding an Islamic country ruled byOttomans in

37

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

the Abkhaz population to the exile to Turkey” (13, 21) Russian officials, considered the Abkhaz exile as the last phase of Georgian and Caucasian occupation.” According to the Russians, decreasing the Moslem population in Abkhaz would also strengthen the Russian entity in the region.

Caucasus in mind. In 1908, the famous Circassian Fuat Paşa founded the Circassian Union and Mutual Aid Committee. The Committee invented the Circassian alphabet and printed some Circassian books. A “Circassian school” was opened in İstanbul.OttomanCircassians founded the “Caucasus IndependenceCommittee” supported by Enver Paşa. The Committee attempted to have some support for the national independence struggle from European countries. (11, 44,46)

According to the Caucasus General Governor the Great Prince M. ROMANOV, theAbkhaz people who were mostly rebellious against the Russian authority should be kept far away from Russian borders. ROMANOV ordered to resolve a special decision to stop the possibility of returning. (14, 284-285).

Circassians actively joined the national independence war of Turkey led by Mustafa Kemal ATATURK between the years 1919-1923.Abkhaz (Ashkarua) Rauf ORBAY served as a prime minister inTurkey between 12July 1922- 2August.

In November 1866, Russian emperor Alexander II, approved the exile of Abkhaz population to the Ottoman Empire at the earliest possibility. As soon as it was approved by the Czar, M.ROMANOV ordered Caucasus Army Commander General A.KARTSON, Czar's decision must be applied urgently. (13, 19)

In 1951, “Northern Caucasus Culture and Cooperation Foundation” was found in Istanbul, and several other education-culture foundations owned by Circassians soon followed it.

Russian Government had already determined the number of people to be exiled. They planned to send 4500 Abkhaz families to exile. On the other hand, Ottoman Empire was ready to accept 4000 families. Russia agreed with Ottomans upon Abkhaz exile. Russia made a deal with Ottomans on the settlement of Abkhaz immigrants to the locations nearer to the Russian border. (14, 284)

In 1955, Kafkas Foundation was founded in Istanbul.Caucas Foundation operates in the fields of enlightenment of people, culture-education and charity not only in Turkey but also for NorthernCaucasus people. During theChechen war, “ChechenCommittees” emerged inTurkey and Middle Eastern Countries. “Chechen Committees” were collecting some financial aids for supporting the Chechen resistant. “Caucasus Foundations Federation” which is coordinating theAbhaz-Circass diaspora inTurkey, is bringing theAbhazCircassian foundations and cultural-charity institutions together.

After the approval of Ottoman government, Caucasus General Governor M.ROMANOV, ordered to start the process of exile at the end of April 1867. Russian military troops were sent to Abhazia and especially to the Sohum. Before the beginning of the exile, in 6 April 1867, the first Abhaz immigrants ( 49 families, 218 people) reached to Batumi.

IMMIGRATIONOFABKHAZ PEOPLE In 1864, Russia, in the process of removing the freedoms of the regions formerly ruled by the Kingdom of Georgia, destroyed the Princedom of Abkhazia and sent Prince Mihail Servashidze to the exile in Russia. Abhkhazia was turned into Sohum Military Office and connected to the Kutaisi general governor. Involvement of Russian military authority into the traditional lifestyles of Abkhaz people, caused mass unsatisfaction among the people and eventually in July 1866 there had been a public revolt. Czar immediately sent military troops to the Abhazia and the Russian soldiers suppressed the revolt in August. Leaders and active participants were severely punished.

At the end of 1867 April, the greater Abhaz immigration process began. As it may be clearly understood from the documents of the day, among the reasons of Abhaz exile there were Russian oppression and military power. In his letter to the emperor in 31 March 1867, General Governor M. ROMANOV stated that the inhabitants of Biçvinta were rejecting to e sent for exile. Abhaz people even converted intoChristianity just for staying in their homeland. (14, 288) Georgian “Droeba newspaper” published in Tbilisi was describing the situation in Abhazia with these words: “Abhaz people are very sad. Tsabeldansi Dalilins and Guppians had gone. Many people from Abjuva had gone. Çilouians and Cgerdans were forced to leave. They didn't want to leave indeed. Abhazians were thankful to the Governor of BzipTown, major DimitriCAVCHAVADZE, was trying to explain to the Abhaz people it would be better to stay in Abhazia rather than go to Ottoman Empire and he helped some of them to stay at their homelands.” (15, 1)

After the 1866 Revolt, Russian plan of Abkhaz deportation to the Ottoman Empire began to be applied. In 27 October 1866, Kutaisi General Governor SVYATOPOLK-MİRSKİ wrote to the Caucasus Highlanders Department Head D. STAROSELSKİ : “ There is only one way to get rid of the threats posed by Sohum Military Office, and it is to send all

38

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

Gup villages of Kodon and all the villages ofGumisa” (17, 3)

Russia wanted to occupy the majority of the Abhaz land property fort he sake of Russian colonialism. (14, 279-280) Whereas, Abhaz aristocrats were trying to bring the slave villagers to the Ottoman Empire with them and by doing this they would pursue their priorities coming from the aristocracy. In 16 March 1867, Sohum Military Office commander General M. TOLSTOY wrote to the Kutaisi General Governor that nearly 40Tsabeldan noble families convinced to move Ottoman Empire together with other villager families ruled by them. (13, 1)

A significant number of Abhaz population were together with the Ottomans in their military landing but the Georgian press of that time, defined the Ottomans as the occupant forces inAbhazia. “Droeba” newspaper was explaining the situation as “Turks have atrociously plundered the Abhazia, and they conflicted with the local people.” (18, 2) Encouragement of immigration to Ottoman Empire by applying anti-Russian propaganda was one of the major reasons for the full-scale immigration of 1877. Ottoman soldiers didn't let the people to take shelters in places under the Russian control. According the information obtained from the press of that time, “Although the Abhaz people wanted to flee towards us, theTurks didn't allow this.Abhaz people are complaining about the Turks. Abhaz people don't want to leave their homeland ut the Turks force them to do so by the oppression and threat. According to the Turks, unless they immigrate they will be killed by Russian with the accusations of treason.” (19, 3)

In the beginning of 1867 June, the process of exile was ended. Ottoman government settled the Abhaz immigrants to the very far places than Russian borders in compliance with the agreements between Russia andOttomans. (14, 289)

During the exile, the lists of immigrants were prepared according to the villages: the number of families, the names and surnames of family leaders and the identity information about family members were written in private lists. According to the exile lists opened for investigation in Georgian archives, in the year 1867 3358 families and a total of 19.342 people were sent to exile fromAbhazia.

Georgian intelligentsia showed a great mercy to the tragedy of Abhaz people. Under the conditions of censor, “Droeba” newspaper was reflecting the destiny of Abhaz people: “Majority of the Abhaz people who were boarded on a ship and set or Turkey, was in tears and demanded to have a right to return their homeland in the future; as they were forced to leave their land reluctantly they wanted to be considered as prisoners” (20, 2)

Ottoman Empire's Abhaz-Circassian policy that was provisioning the encouragement of assigning theCaucasus highlanders for the military and official executive institutions; enabled to strengthen the Circassian impact in all levels of state administration. The concept of “Circassian” in Ottoman Empire, was also used to define the Abhaz community that were exiled fromAbhazia.At the same time, it was also known that the Abhaz people were different than the Circassian people. The term “Abaza” was used to emphasize the separate ethnic identity from the Circassians. Abhaz contribution in Ottoman Empire's military-political and executive organizations and their respective influence was not less than the impact of Circa-ssians(Adyges).There are so many Abhaz politicians, soldi-ers and state men famous inOttoman history.

The Csar blamed the Abhaz treason for his own failings due to the fact that they were defeated to the ottomans in the first conflicts and left the Sohum; and this caused a reaction among Georgian society. Georgian writer Giorgi Tsereteli, attributed the tragedy of Abhaz immigration to the failure of Russian army in their recession from Abhazia and the forced immigration policy of Ottoman occupants. G.Tseretel was highlighting that there was no sign of treason in response to the claims of Russian official views. (21, 2)

During the 1977-78 Ottoman-Russian war, Ottomans performed a naval operation to the Abhazia, and an Ottoman troop landed in Abhazia to fight against the Russians. This troop formed by the Ottoman soldiers and Abhaz immigrants conducted military operations inAbhazia. Fighting ofAbhaz immigrants in favour of theOttomans and the participation of local Abhaz people into these Ottoman army led to a second great Abhaz immigration following the defeat of Ottomans in the war. According to an official Russian document dated in 1877, the Abhaz people who were willingly converted into Islam migrated to the Ottoman Empire on their own demand. According to this document, Abhaz people were the victims of Anti*Russian propaganda made byOttoman ecclesiastics and the immigrant who had migrated before. “The population of Abhaz settlements heavily under the influence of Islam migrated to Ottoman Empire. Among these, there were Cgerda,Clou,

In 1877 Immigration, 32.000 Moslem Abhaz people migrated to Ottoman Empire. Abhaz immigrants tended to return as they could not get enough help fromOttoman administrators and they were exposed to death caused by hunger; but Russia didn't allow them. According to the agreement signed between Ottoman and Russia, the immigrants didn't have the right to return their homeland. (22, 2)

Abhaz immigrants who wanted to return headed towards the Batum at first, and they tried to return to Abhazia from there. Many of them settled in Batum and it surroundings and their grandchildren still live there. In 27 January 1879, an agreement between Russia and Ottoman Empire was signed in Istanbul. According to this agreement, Russian GeneralGovernor inCaucasus would allow the partial return of Abhaz people in 3 years after the signing of agreement. As a result of this, 15.000 immigrants returned to Abhazia. (14, 381, 396)

39

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

After the 1877-1878 War, Russian Government decided to give a normative punishment to the Abhaz people. According to the command ofAlexander II in 31 May 1880,Abhaz people of Gudauta, Gumista and Kodor were bereft from land property rights and their lands were transferred to the state. It was banned to build Abkhaz settlements in the coastal stripe between the Kodor and Psrtskha near Sohum.Abhaz status of “delinquent population” was made legitimate. In the event of a minor disobedience to theCsar, the delinquent people were threatened to be sent for exile. This status was removed in 1907.

SAYI 19 - 20

Russian Government was planning to settle the Russian Cossacks to the lands that were emptied inAbhazia and the most fruitful lands were given to the Csar's royal family as gift. In this period, inhabitation process of neighbouring Georgian villagers intoAbhaz villages began. Mustafa Butbay and Ömer Beygua (Büyüka) from the Abhaz diaspora in Turkey; conducted very important researches on Abhaz alphabet, language, culture and mythology.

In 1992, int he beginning of armed conflicts in Abhazia region of Georgia, Abhaz-Circass diaspora in Turkey organised demonstrations to protest Georgia. These developments led to found “ Caucasus-Abhaz Cooperation Committee” in İstanbul. In 2010, “Federation of Abhaz Foundations” was founded inAnkara.

According to the colonialisation policy of Russian Csardom, Russia determined its primary objective as the Russianisation of the population and the cultural assimilation. One of the proponents of this policy, A.VERESCAGIN, wrote in January 1878: “As a further region of the state, Caucasus coasts of Black Sea which cost the Russian blood and Money must wholly be under the control of Russian church, Russian language and Russian literacy. Among the diverse tribes in Caucasus population, building Russian schools must be obligatory and only these Russian school could Russianise these lands.” (23, 22)

The foundations in big cities of Turkish Abkhaz diaspora, aimed at sustaining their cultural identity and ethnic traditions.Abkhaz Diaspora ofTurkey, has a significant impact in political an public levels in Abkhazia and among Abkhaz intelligentsia; and they perform important workings of partnership in Abkhazia. Nearly 2000 Turkish Abkhaz have settled inAbkhazia recently.

Resources: 1. A.Cevdet.Tarih. III. Ahmet Cevdet Paşa.Tarihi-Devlet. I-XII. İstanbul 1894. 2. Gökçe C. Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Kafkasya siyaseti. Istanbul 1979. 3. İ.Berkok.Tarihte Kafkasya. Istanbul 1958. 4. B. Habiçoğlu. Kafkasya'danAnadolu'yaGöçler. İstanbul 1993. 5. M. Kundukov.Anılar, çev. M.Yağan. İstanbul 1978. 6. А. Авксентьев. Kuzey Kafkasya'da İslam.Stavropol 1984.(Rusça) 7. N. Berzec.Tehcîru'ş Şerâkise.Amman 1986. 8. Ö. L. Barkan. Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân Kolonizasyon MetoduOlarakSürgünler. İ.Ü.İ.F. Mecmuası. İstanbul 1949. 9. K. H. Karpat.Ottoman Population 1830-1914.Wisconsin 1995. 10. A. H.Hızal. Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklâl Davası. Orkun Yayınları 4.Ankara 1961. 11. F.Baderhan. Türkiye, Sürye ve Ürdün'deki Küzey Kafkasya Diasporası (XIX yüzyılın ikinci yarısı-XX yüzyılın birinci yarısı). Doğu

Bilimler Enstitüsü. Moskova 2001 (rusça) 12. A.Saydam. Kırım ve KafkasGöçleri (1856-1876).Ankara 1997. 13. Gürcistan MerkeziTarihArşivleri. Fon.1861. Dosye 2.Sayfa. 37. 14. G.Dzidzaria. Muhacerat ve Abhazya'nın XIX yüzyılın ikinci yarsındaki tarihin sorunları.Sukhumi.1982. (rusça) 15. Droeba gazetesi, 1867. N 23 16. B.khorava. 1867 yılındaAbhazların sürgünü.Tiflis 2004. (Gürcüce) 17. Kavkaz gazetesi 1877, No. 222 18. Droeba 1878, No.157. 19. ,,TiflisskiyiVestnik” gazetesi 1877, No.193. 20. ,,Droeba”, 1878, No.158 21. ,,Golos” gazetesi 1877, No.257 22. ,, Droeba”, 1879, No.123 23. A.V.Vereshchagin. Kafkasya Karadeniz sahili ve kolonizasyonu. Sankt-Petersburg 1878. (rusça) 24. http://circassiangenocide.org

40

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ССЫЛКА ЧЕРКЕСОВ И АБХАЗЦЕВ НА ТЕРРИТОРИЮ ОСМАНСКОЙ ИМПЕРИИ

Доц.Док. Заза ЦУРЦУМИЯ Тюрколог, преподаватель Университета Кинг Тамар, Тбилиси, Грузия

Возникновение кавказской диаспоры в Османской империи связано с укреплением власти Царской России в Кавказе в 19-м веку и борьбой горного населения Кавказа за независимость и свободу. Османская империя поддерживала горное население Кавказа в их борьбе против России. После завоевания Россией Картли-Кахетинского царства с начала 19-го века Кавказ начал играть важную роль во внешней политике Османской империи. кесы самоотверженно сражались в неравных боях против русской армии, они были вынуждены отступать от своих позиций. В такой обстановке Россия планировала массовую ссылку горного населения Кавказа в Османскую империю. И Россия, и Османская империя думали над ссылкой населения Северного Кавказа в Османскую империю.

ЧЕРКЕССКАЯДИАСПОРА Черкесы, абхазцы и другие северокавказские народы приняли власть Османской империи и установили политические связи только с Крымским ханством в составе Османской империи (1, 162). Продвижение России в Кавказ тревожила Османскую империю, влияние которой на Западном Кавказе было слабым. Отношения Османской империи с черкесами и распространение ислама среди черкесов традиционно входила в круг обязанностей Крымского ханства. Однако, после наступления России против Крымского ханства с целью отражения продвижения России на юг Османская империя приняла решение укрепить крепость Анапа. В 1780-84 годах Османская империя превратила укрепленную Анапу в военную базу и убежище для племен Северо-западного Кавказа, ведущих борьбу против России. Главой крепости был назначен этический грузин Ферах Али Паша. (2. 51) Ферах Али Паша доставил около 10.000 солдат из провинций Анатолии Сивас, Синоп, Амасия и Токат. Многие из них женились на жительниц горных районов и поселились в регионе. Данное обстоятельство должно было служить формированию передовой силы против России. После смерти Фераха Али Пашы в 1785 году вместо него был назначен грузин из Аджары Бижаноглу Али Паша atandı (3, 321). Целью Османской империи была распространение ислама среди черкесской и абазинской аристократии через Анапу, и показать горному населению силу и духовный авторитет Османской империи. Османская империя расширяла свое влияние среди черкесов, однако, не смогли подчинить себе кабардинцев, установивших тесные связи с Россией, начиная с 16-го века (4, 99-100).

Османская империя планировала пополнить ряды своей армии высланными черкесами. Для решения своих внутренних проблем Османская империя воспользовалась ссылкой мусульманского населения из соседних стран. В данных условиях Османская империя заключила секретное соглашение с Россией. 9 мая 1857 года власти Османской империи объявили, что имущественным гарантом переселенцев является сам Султан, и приняли специальный закон о переселенцах. Данный закон освобождал переселенцев от земельного налога, а также гарантировал освобождение от военной службы сроком на 12 лет с даты переселения. Был создан Комитет по размещению переселенцев. Это показывает, что переселение кавказцев был планом Османской империи, подготовленным на высшем уровне (8, 524). Начиная с 1859 года, руководство Османской империи проводила интенсивные переговоры с Россией, и в результате было достигнуто соглашение о приеме 50.000 переселенцев на первой стадии. Османская империя согласилась разместить черкесов-переселенцев вблизи границ с Россией. В 1860 году была создана специальная Комиссия по делам переселенцев во главе Губернатора Трабзона Хафыз Паша, который также был черкесом. Позже данная комиссия действовала в подчинении Министерства внутренних дел. Некоторыми из задач Комиссии были контроль над прибытием переселенцев в порты Османской империи, учет переселенцев в местах проживания и их доставка на место проживания (12, 106).

Начиная с 19-го века, Царская Россия пыталась подчинить себе Северокавказский военной силой и беспощадно подавляла восстания местных народов. Хотя чер-

41

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

2 апреля 1864 года главнокомандующий кавказской армией Михаил Романов лично прибыл в зону военных действий и встретился с представителями джигетов, убыхов и других народов в лагере русской армии, расположенном вдоль реки Мзимта. Главнокомандующий взял с них слово подчиняться и пригрозил им, чтобы они переселились или в Кубань или в Османскую империю. В мае 1864 года подразделения русской армии столкнулись с горными племенами джигетов, как аибги, ахчипсы, пшу. В начале мая месяца ожесточённая битва завершилась поражением аибгов. Они согласились подчиняться русским. В то же время попросили дать им срок для сельскохозяйственных работ и подготовки к переселению в Османскую империю. Подразделения русской армии продолжали наступление по Аибге для достижения безоговорочной капитуляции горцев. 12 мая Аибга полностью сдалась русским. Население племени вышло в путь в сторону побережья Черного моря для переправы в Османскую империю. После этого сопротивление племен Ахчипсов и Пшу полностью ослабело. 20 мая 1864 года 4 подразделения русской армии под командованием П.Шатилова, Д.Святополка-Мирского, В.Геймана и П.Граббе объединились в верхней части реки Мзимта в центре Ахчипси в селе Губаадва (на русском Кбаада, ныне Красная поляна) и завоевали это племя. 21 мая на площади Губаадвы был проведен военный парад и главнокомандующий кавказской армией Михаил Романов объявил о завершении кавказской войны. 21 мая 1864 года главнокомандующий кавказской армией принц Михаил Романов отправил телеграмму Императору Александру II из военного лагеря Ахчипсу, в котором сообщил о победном завершении кавказской войны и поздравил его с победой. Командование России объявило абазинам и черкесам ультиматум для переселения на равнины у побережья Кубани или в Османскую империю (16, 58-63). Ссылка местных народов Кавказа правительством России в Османскую империю в XIX веке также называется «переселением». Слово «переселение» происходит от арабского языка и означает миграцию. В истории кавказских народов данный термин означает вынужденное переселение в Османскую империю в XIX веке. Данное переселение охватывало народов Северного Кавказа, как абазины, ногаэлы на побережье Кубани, убыхи, черкесы, осетинцы, чеченцы, карачаевцы, дагестанцы. Первые группы переселенцев были заполнены людьми, желающими пойти в Мекку на хадж. Горцы опасались, что им не разрешать переселиться в Османскую империю, и перед смертью хотели посетить Мекку и Медину, где похоронен почтенный пророк Мухаммед. Россия, в основном, положительно относилась к таким просьбам. Переселение кавказцев в Османскую империю, хотя и называется «переселением», но не носит религиозный характер. Это произошло из-за политических причинам.

В июне 1861 года в устье реки Сочи собрались представители горных народов Западного Кавказа во главе убыхов. Было принято решение создать постоянный военный союз. А для управления был избран совет под названием «Меджлис», состоящий из пятнадцати ученых. Внешне данная организация напоминала систему имамов. Но она не носила теократический характер. Горное население хотело заручиться поддержкой Османской империи и Англии. Керантух Барзег и Исмаил Баракай-Ипа Дзиашма из числа убыхских лидеров написали письмо английскому консулу Диксону в Сухуми. Они просили консула известить свое правительство об агрессии русской армии против черкесов и чтобы англичане покровительствовали им. Однако, данная попытка не принесла горцам конкретного результата. В сентябре 1861 года Царь Александр II прибыл в Кавказ. 18 сентября в Мамриуке-Огое он встретился с делегацией горцев во главе Хаджы Керантуха Барзега. Делегация горцев просила Царя прекратить завоевание их земель русской армией, строительство станиц и крепостей, разрушение и сжигание сел. Взамен они были согласны принять покровительство России. Ответ Царя был короток: горцы либо переселятся в указанные места или уйдут в Османскую империю. 1862 года делегация черкесского Меджлиса во главе Исмаила Баракая-Ипа Дзиашма посетила Стамбул и столицы некоторых стран в Европе с просьбой о помощи. В конце 1862 года польский революционер полковник Теофил Лапинский, сражающийся вместе с горными народами Западного Кавказа, устроил встречу делегации горцев Западного Кавказа с премьер-министром Англии Лордом Пальмерстоном. Делегация просила о помощи против наступления русских. Пальмерстон хорошо понимал, что в Кавказе невозможно остановить Россию, и отказал в просьбе делегации. Таким образом, визиты Меджлиса в Османскую империю и европейские страны не дали положительного результата (16, 55-57). Из 24 790 абадзегов, бдеждугов и шапсугов, собранных в Новороссийске в ноябре 1864 года, в Османскую империю смогли перейти только 14 900 человек. Командующий армией Кубанского округа контр-адмирал М.Ольшевский сообщал следующее в документе от 9 января 1865 года: “Только к северо-востоку от мыса Константиновского на расстоянии приблизительно пяти верст от адыгского лагеря были найдены новые захоронения около двух тысяч горных жителей.” (24). В марте 1864 года главнокомандующий кавказской армией и генерал-губернатор Кавказа принц Михаил Романов (1862-1881) писал Александру II следующее: “Мы должны действовать смело и самоуверенно, что полностью очистить побережье Черного моря. Думаю, что горцы вместо поселения в Кубань предпочтут переселиться в Османскую империю. Завоевание восточного побережья Черного моря зависит от темпа переселения местного населения.”

42

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

славян-христиан и арабов-мусульман (3, 529). По мнению Мусы КУНДУХОВА, который служил в армии Царской России в звании генерала, а позже переселился в Османскую империю и там стал пашой, после черкесов и чеченцы решили переселиться в Османскую империю и просили его посоветовать, по каким путям можно туда добираться. КУНДУХОВ посоветовал идти по суше через Грузию. Следуя его совету, около 3.000 чеченских семей переселились в Османскую империю в мае 1865 года через Грузию (5, 67-70). Соотношение черкесского переселения достигало неслыханных по тем временам масштабов, и привело к большим потерям и нестерпимой боли среди сосланных людей. Тысячи людей ожидали кораблей Османской империи на берегах Черного моря в Северо-Западном Кавказе на открытом воздухе вдали от родины. В целях большей наживы капитаны кораблей брали на борт больше людей, чем полагалось. Правила безопасности и здравоохранения были полностью нарушены, перегруженные корабли тонули, и Черное море стало могилой для тысячи черкесов. Больных выбрасывали за борт, чтобы не распространилась эпидемия. По данным Консульства России в Трабзоне в мае 1864 года в общей сложности 30.000 черкесов погибли только в море во время перехода. До 1865 года общее число переселенцев, которые смогли добраться до Трабзона, составляло около 500.000 человек (6, 61-62). Кроме ссылки черкесов в Османскую империю, у России был и другой грандиозный проект, связанный с ними. По мнению Кундухова, уполномоченные лица российского правительства лично встретились лидером кавказских горцев Гази Мухаммедом, и потребовали переселить черкесов в приграничные районы с Афганистаном. Россия мечтала создать исламское государство под покровительством России на границе с Афганистаном, используя черкесов. Благодаря этому государству, Россия планировала препятствовать завоеванию Англией Центральной Азии. Лидеры горцев отвергли данное предложение России (5, 12). Разрушающие последствия ссылки пересекли новые волны переселения. Люди узнавали о трагическом состоянии соплеменников в Османской империи по рассказам очевидцев и известиям, поступающим из Османской империи. Поэтому, часть кабардинцев отказались от переселения (7, 134). Черкесы, ставшие жертвой ссылки, пытались вернуться из Османской империи в свою родину. В 1872 году посол России в Стамбуле Граф Игнатьев сообщил Министерству иностранных дел России, что около 9.000 черкесских семей просят вернуть их в Кавказ из-за невыносимых условий жизни и голода. Увеличение числа черкесов, требующих возвращения, привело к ужесточению мер, принимаемых Османской империей в отношении черкесов. Ввели категорический запрет на перевозку черкесов, как кораблями Османской империи, так и иностранными кораблями (7, 198).

Переселение северокавказских горцев активизировалось в 1858-1859 годах, а в 1863-1864 годах достигло своего пика. В результате процесса переселения, происходившего наиболее интенсивным образом в Северо-западном Кавказе, черкесские племена массово переселились в Османскую империю (по официальным данным русских мигрировало около 470 тысяч человек, а еще оставалось около 90 тысяч человек). Некоторые народы, например, убыхи переселились полностью. Дагестан и Чечня были расположены вдали от Османской империи, и поэтому, число переселенцев из северо-восточного Кавказа существенно меньше (100 тысяч человек); осетины и малкарцы (балкарцы) не участвовали в войте против России. В результате пропаганды новой интеллигенции Осетии многие мусульмане остались в Осетии. Известен список шапсугов, переселившихся в Османскую империю в 1864 году. В списке указаны имя, фамилия главы семьи, число членов семьи и сумма выделенного им пособия. Согласно документу от 6 июня 1864 года из Новороссийска на парусных кораблях были перевезены 54 836 человек, а из Анапы 49 291 человек. На 6 июня было перевезено из Новороссийска 30 076 шапсугов, 16 727 натхваджов; из Анапы 16 452 натхваджов. Перевозка горцев из Новороссийска началась 16.03.1864 г., а из Анапы началась 3 марта и завершилась 20 мая. Из порта Новороссийска на море вышли 63 парусных яхт и 3 корабля, а из порта Анапы 27 кораблей. Известен перечень кораблей, перевозивших горцев из региона бдеждугов в Османскую империю, и число пассажиров каждого корабля. Согласно перечню, составленному 14 июня 1864 года, на русских, английских, турецких и греческих кораблях в Османскую империю были перевезены 27 337 человек. Среди пассажиров также были 3 803 детей в возрасте моложе четырех лет, которых перевозили бесплатно (24). В 1859-64 годы люди из Северного Кавказа прибывали морскими путями в черноморские порты Османской империи, как Трабзон, Самсун, Стамбул, Варна и Бургаз. Черкесские переселенцы, множества из которых составляли женщины и дети, погибали в пути. А вступившие на землю были вынуждены бороться против голода и болезней. Согласно письму, отправленному в 1864 году служащим Консульства Российской Империи в Трабзоне командующему кавказской армией генералу Карцову, 70.000 черкесов были собраны в Батуми, входящей тогда в территорию Османской империи для отправки во внутренние провинции Османской империи. В Батуми каждый день от голода и болезней умирал 7 черкесских переселенцев. Чтобы понять масштабы трагедии достаточно привести факт о смерти около 19.000 человек в Трабзоне. Из черкесов, находящихся в Трабзоне, каждый день умирали 200 человек. Ситуация была схожей и с черкесами, отправленными в Варну и Стамбул. А выжившие черкесы были размещены руководителями Османской империей в конфликтные регионы Османской империи, как Болгария, Сербия, Албания, Сирия и Ирак среди

43

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Несмотря на эти меры, незначительному числу черкесов удалось вернуться на родину различными путями тайными и рискованными. Но это случалось крайне редко, при этом нельзя говорить о процессе возвращения на родину. Российское правительство не ограничивалось ссылкой черкесов из их родины, и вмешивалось размещению черкесов внутри Османской империи. Согласно договору, заключенному 2 марта 1878 года между Россией и Османской империей, на Османскую империю возлагалось ответственность за перемещение черкесов, размещенных в Балканах вблизи границ с Россией, на внутренние регионы Османской империи. В результате подписания данного договора черкесы во второй раз были переселены внутри Османской империи. В этот раз черкесы были сосланы в Анатолию и Ближний Восток. Проф.Док. Кемаль КАРПАТ считает, что число северокавказских переселенцев (многие из них черкесы), сосланных в Османскую империю в 1859-79 годах, составляет около 1,5 миллиона человек. 500.000 из них погибли на пути или в течение нескольких недель после прибытия из-за голода и недугов (9, 69). Другие исследователи подтверждают эти цифры (10, 49). Множество переселенцев были северо-западными кавказцами черкесы, убыхи, абхазцы и абазины (апсуа). Из дагестанцев, чеченцев и ингушей были сосланы меньше людей. Сегодня правнуки северокавказских переселенцев проживают в различных регионах Турции, как Мраморное море, центральная часть Анатолии, Восточная Анатолия и Черное море. Граждане Турции северокавказского происхождения занимают важные посты в административных и военных учреждения государства. Многие из них являются известными общественными и культурными деятелями. В Турции действуют много-численные северокавказские (черкесские, абхазские, осетинские, чеченские, дагестанские) общества, фонды и культурно-образовательные учреждения. Северокавказская диаспора Турции уделяет особое внимание сохранению национальной и этнической культуры и традиций. Представители диаспоры установили тесные и масштабные связи с исторической родиной, в частности, с северокавказскими республиками в составе Российской Федерации. А граждане Турции абхазского происхождения установили близкие связи с Абхазией. В парламенте Абхазии представлены два депутата из Турции. Абхазская диаспора в Турции ведет торгово-экономические и культурно-образовательные проекты в Абхазии. Наиболее многочисленная северокавказская диаспора проживает в Турции. Но и в странах Ближнего Востока встречаются множество черкесских и чеченских сообществ. В Сирию и Иорданию, которые входили в состав Османской империи в 19 веке, были размещены множество кавказских переселенцев. На сегодняшний день в Сирии проживает около 30.000 черкесов. А в Иордании число черкесского населения составляет около 50.000 человек.

SAYI 19 - 20

В этой стране также проживает около 10.000 чеченцев. Черкесское население Иордании, в частности, столицы Аммана сыграло важную роль в завоевании независимости Иордании. В 1950 году Саид Паша эль-Муфти черкесского происхождения стал премьер-министром Иордании. Черкесам и чеченцам выделены квоты в парламенте. Традиционно стража иорданской королевской семьи имеют кавказское происхождение (11, 59-60). Несмотря на то, что черкесская диаспора является этническим меньшинством, они известны своей способностью наилучшим образом интегрироваться в культурно-политическую жизнь стран, где они проживают. С этой точки зрения знаменателен пример черкесов, проживающих в Израиле. Черкесы проживают в провинциях Рейхание и Кфар-Кама Израиля. Эти люди верные и известные подданные Израиля, гражданами которой они являются. Их вклад в развитие и рост Израильского государства высоко ценится. В рядах вооруженных сил Израиля черкесы известны, как успешные бойцы и офицеры. Черкесы, проживающие в соседнем Иорданском Королевстве также верны королю Иордании. В то же время, черкесские диаспоры стараются развивать отношения с их исторической родиной. Они хорошо осознают черкесские этнические и культурные ценности, знают имена племен и родов друг друга, и соблюдают специфические морально-этические принципы среди черкесских кругов. Черкесы, сосланные в Османскую империю, очень любили военную службу. Правительство Султана поощряло их для этого, и черкесы занимали важные посты в государственной службе. Конная кавалерия и частная охрана Султана состояли из черкесов. В последствие революции 1908 года в Османской империи лидеры Партии единства и развития взяли государственную власть в свои руки в период с 1908 по 1918 годам, известный как второй период конституционного правления. Лидеры Партии единства и развития Энвер Талат и Джемаль планировали создать исламское государство в Северном Кавказе под покровительством Османской империи, и с этой целью способствовали возрождению черкесской национальной идентичности. В 1908 году известный Фуат Паша черкесского происхождения создал черкесскую Партию единства и поддержки. Партия разработала черкесский алфавит, и опубликовала книга на черкесском языке. В Стамбуле открылась черкесская школа. Черкесы Османской империи основали «Комитет кавказской независимости», поддерживаемый Энвер Пашой. Комитет осуществлял деятельность в целях получения поддержки европейских государств для движения черкесов за независимость (11, 44, 46). Черкесы приняли активное участие в борьбе за национальное освобождение во главе Мустафы Кемаля Ататюрка в 1919-1923 годах. Рауф ОРБАЙ абхазского (Ашкаруа) происхождения занимал пост премьерминистра Турции с июля 1922 года по август 1924 года.

44

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

длительно выполнять решение Царя (13, 19). Русское правительство заранее определило численность населения, подлежащего ссылке. Планировалось сослать 4.500 абхазских семей. С другой стороны, Османская империя была готова принять 4.000 семей. Россия заключила соглашение с Османской империей касательно ссылки абхазцев. Русские также договорились с правительством Османской империи о том, что абхазские переселенцы не будут размещены в регионах вблизи границ с Россией (14, 284). После одобрения правительства Османской империи Генерал-губернатор Кавказа Михаил Романов отдал приказ о начале процесса ссылки в конце апреля 1867 года. Подразделения российской армии были направлены в Абхазию, в основном в Сухуми. Перед началом ссылки 6 апреля 1867 года первая группа абхазских переселенцев (49 семей, 218 человек) прибыла в Батуми. В конце апреля 1867 года начался процесс великого абхазского переселения. Документы того времени четко указывают, что причинами абхазской ссылки были давление со стороны русских и военная сила. В своем письме императору от 31 марта 1867 года генерал-губернатор Михаил Романов пишет, что жители Бичвинты выступают против ссылки. Абхазцы даже принимали христианство, чтобы остаться на родине (14, 288). Газета «Дроеба», издаваемая в Тбилиси на грузинском языке, описывала обстановку в Абхазии: “Абхазцы очень огорчены… Цебелдацы, далийцы, гуплицы ушли. Многие ушли из села Абжува. Чилоулевцев и Джгердайцев насильно выселили из дома. Они не хотели уходить. Абхазцы благодарили губернатора района Бзип майора Дмитрия Чавчавадзе, который утверждал, что лучше жить под властью России, чем переселиться в Османскую империю, и помогал некоторым людям оставаться на родине” (15, 1). Россия хотела завоевать основную территорию Абхазии для своих колониальных целей (14, 279-280). А абхазская аристократия старалась переселиться в Османскую империю вместе с подчиненными им сельчанами, чтобы сохранить свое преимущество. 16 марта 1867 года командующий военным округом Сухуми генерал М. Толстой написал письмо генерал-губернатору Кутаиси, в котором сообщил, что около 40 знатных людей Цебелды согласились переселиться в Османскую империю вместе с другими семьями в село (13, 1). В начале июня 1867 года процесс ссылки был завершен. Правительство Османской империи согласно договоренности с Россией разместило абхазских переселенцев вдали от российских границ (14, 289). В ходе ссылки списки переселенцев составляли по селам. Число семьей, имена и фамилии глав семьей, численность членов семьи были внесены в специальные списки. Согласно этим спискам ссылки, открытым для изучения в грузинском архиве, в 1867 году из Абхазии были сосланы 3.358 семьей, в общей сложности 19.342 человек.

В 1951 году в Стамбуле было создано Общество культуры и поддержки северных кавказцев. Позже были созданы и другие культурно-образовательные общества и фонды черкесов. 1995 году в Стамбуле был основан Кавказский фонд, который ведет просветительскую работу, культурнообразовательную и благотворительную деятельностью среди северокавказских народов в Турции. В ходе чеченской войны в Турции и странах Ближнего Востока были созданы «чеченские комитеты». Эти комитеты занимались сбором финансовых средств для поддержки участников чеченского движения сопротивления. Федерация кавказских обществ, координатором которой выступает абхазско-черкесская диаспора Турции, объединяет усилия абхазскочеркесских обществ и культурно-благотворительных учреждений, ведущих деятельность в Турции.

ПЕРЕСЕЛЕНИЕАБХАЗЦЕВ В 1864 году Россия в процессе отмены свобод регионов, принадлежащих бывшему Грузинскому королевству, также уничтожила Княжество Абхазии и сослала принца Михаила Шервашидзе в Россию. Абхазия была преобразована в Сухумский Военный Округ, подчиненный в Генеральную Губернию Кутаиси. Вмешательство русского военного командования в традиционный уклад жизни абхазцев вызвало массовое недовольство среди народа, и наконец, в июле 1866 года произошло народное восстание. Царское правительство немедленно направило военные подразделения, и русские солдаты подавили восстание в августе. Лидеры и активные участники восстания были беспощадно наказаны. После восстания 1866 года российское правительство начало применить план ссылки абхазцев в Османскую империю. 27 октября 1866 года генерал-губернатор Кутаиси генерал Святополк-Мирский писал Начальнику отдела кавказских горных народов Д. Старосельскому следующее: “Имеется только один способ предотвратить опасность, исходящий из Сухумского военного округа, сослать все абхазское население в Турцию” (13, 21). Русские правители считали ссылку абхазцев завер-шающей стадией завоевания Грузии и всего Кавказа. По мнению русских, уменьшение мусульманского населения в Абхазии означало усиление России в регионе. Генерал-губернатор Кавказа Принц Михаил Романов считал, что необходимо держать абхазцев, в основном, восстающих против русского правления, как можно дальше от границ Царской России. Романов приказал указать в специальном решении устранение возможности возвращения переселенцев (14, 284-285). В ноябре 1866 года Император России Александр II одобрил ссылку абхазского населения в Османскую империю при первой же возможности. Михаил Романов сразу после получения одобрения Царя приказал командующему кавказской армией генералу А. Карцову незаме-

45

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

говорили, что если абхазцы не переселятся, русские убьют их, обвинив в измене.” (19, 3).

Османская империя применяла абхазско-черкесскую политику, предусматривающую поощрения привлечения кавказских горцев в военные и государственно-административные учреждения. Данная политика позволила усилению черкесского влияния на всех уровнях государственного управления. В Османской империи термин «черкес» наряду с черкесскими народами, также использовался для обозначения абхазского населения, сосланного из Абхазии, называемого также абазинами. В то же время, было известно, что переселенцы из Абхазии отличались от черкесов. Они использовали название “абазины”, чтобы подчеркнуть свою этническую идентичность, отличающуюся от черкесов. Вклад и влияние абхазцев в военно-политических и административных учреждениях Османской империи не уступали вкладу этнических черкесов (адыгейцев). В истории Османской империи известны множество политиков, военных и государственных деятелей абхазского происхождения.

Грузинская интеллигенция с большим милосердием подошли к трагедию абхазского народа. Газета “Дроеба” писала о судьбе абхазского народа в условиях жесткой цензуры: “Многие из абхазцев, которых посадили на корабли и отправляли в Турцию, плакали и обращались к Российскому правительству с просьбой вернуться на родину. Они требовали, чтобы с ними обращались, как с пленными. Потому что, их везли насильно против их воли.” (20, 2). Царское правительство утверждало, что измена абхазцев стала причиной провала и поражения в первых боях против османской армии в Абхазии в 1877 году и отступления из Сухуми. Эти утверждения вызвали недовольство грузинского общества. Грузинский писатель Георгий Церетели заявлял, что причиной трагедии в переселении абхазцев является провал российской армии, которая покинула Абхазию во время войны, и вынуждение народа к переселению со стороны османских оккупантов. Г.Церетели выступал против мнения российского правительства в связи с мнимой изменой абхазцев, и утверждал, что ни какой измены не было (21, 2).

Во время османско-русской войн ы в 1877-78 годы Османская империя организовала морскую операцию в Абхазию и высадила османское подразделение для войны против русских. Данное военное подразделение состояло из солдат Османской империи и абхазских переселенцев организовало военные операции в Абхазии. Использование Османской империей абхазских переселенцев в свою пользу и присоединение большой части местного абхазского населения подразделениям османской армии привело ко второму великому переселению абхазцев после поражения Османской империи в этой войне. Согласно официальному документу России 1877 года абхазцы, принявшие ислам по своей воли, в добровольном порядке переселились в Османскую империю. Документ гласит, что Абхазцы стали жертвой пропаганды духовенства Османской империи и ранее переселившихся абхазцев. “В Османскую империю переселились в основном абхазское население, исповедующее ислам. Среди них были джерды, члоу, гупы из района Кодор, а также все население района Гумиста.” (17, 3).

Во время переселения 1877 года около 32.000 абхазцевмусульман переселились в Османскую империю. Абхазские переселенцы хотели вернуться на родину, потому что они не получили от правительство Османской империи достаточно поддержки и столкнулись с опасностью смерти из-за голода. Но Россия их не принимала обратно. Согласно договору между Османской империей и Россией переселенцы не имели право возвращения на родину (22, 2). Абхазские переселенцы, желавшие вернуться, в первую очередь, направились в Батуми, и попытались дойти до Абхазии. Многие из них поселились в Батуми и его окрестностях. Их правнуки до сих пор живут там. 27 января 1879 года был подписан договор между Османской империей и Россией, согласно которому российское генерал-губернаторство в Кавказе разрешало частичному возвращению абхазцев в течение 3-х лет с момента подписания договора. В результате 15.000 переселенцев вернулись в Абхазию (14, 381, 396).

Существенная часть населения Абхазии были на стороне Османской империи во время высадки османских солдат в Абхазию. Но грузинская пресса характеризовала османских солдат, высадившихся в Абхазии, оккупантами. Газета “Дроеба” писала следующее об обстановке в Абхазии: “Тюрки беспощадно грабили Абхазию, много раз сталкивались с местным населением.” (18, 2).

После войны в 1877-1878 годах российское правительство решило наказать абхазцев в качестве примера. Согласно указу Александра II от 31 мая 1880 года абхазское население районной Гудаута, Гумиста и Кодор были лишены права собственности на землю и их земли были конфискованы в пользу государства. Абхазцам запретили поселиться вблизи Сухуми и на прибрежной полосе между реками Кодор и Псирцха. Статус абхазцев «виновное население» был закреплен законодательным путем. В случае малейшего неподчинения царскому правительству виновному населению угрожали ссылкой из Кавказа. Данный статус был отменен в 1907 году.

Антироссийская пропаганда Османской империи среди абхазцев и призывы к переселению является одной из причин крупномасштабного переселения в 1877 году. Османские офицеры не давали народу возможность прибегать к защите в местах, контролируемых русскими войсками. По данным прессы того времени, “Хотя абхазцы пытались бежать от тюрков в нашу сторону, тюрки этого не допускали. Абхазцы жаловались на тюрков. Абхазцы не хотят покидать свою родину. Но тюрки принуждают их давлением и угрозами. Тюрки

46

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ьтаты важных исследований касательно абхазского алфавита, языка, культуры и мифологии. В 1992 году в Абхазском регионе Грузии возникли вооруженные столкновения, и абхазско-черкесская диаспора в Турции протестовала против Грузии. После этих событий в 1992 году в Стамбуле был создан Кавказско-абхазский комитет поддержки. В 2010 году в Анкаре была учреждена Федерация абхазских обществ. Общества, созданные на местах массового заселения абхазской диаспоры в Турции, имеют цель сохранить культурную идентичность и этнические традиции. Абхазская диаспора в Турции имеет авторитетное влияние в политических и общественных кругах Абхазии, и среди абхазской интеллигенции. Они ведут важную деловую деятельность и сотрудничество в Абхазии. Около двух тысяч абхазцев из Турции поселились в Абхазии в последние годы.

Царская Россия применила колониальную политику, первичной целью которой была русифицирование населения в Абхазии и культурная ассимиляция. Один из сторонников данной политики А. Верещагин писал следующее 19 января 1878 года: “ Дальний регион государства кавказское побережье Черного моря, завоеванное русской кровью и деньгами, полностью должно находиться под властью русской церкви, русского языка и русской грамотности. Открытие русских школ было обязательно в различных племенах Кавказа. Потому что, только русские школы обеспечат русифицирование.” (23, 22). Российское правительство планировало разместить русских казаков на освободившиеся территории Абхазии. Самые плодородные земли были подарены членам царской семьи. В данном периоде в Абхазию начали поселяться жители сел соседней Грузии. Представители абхазской диаспоры в Турции Мустафа Бутбай и Омер Бейгуа (Бюйюка) опубликовали резул-

БИБЛИОГРАФИЯ 12. А. Сайдам. Крымское и кавказское переселение (1856-1876). Анкара 1997. 13. Центральный исторический архив Грузии. Фонд, 1861. Дело 2. Страница 37. 14. Г.Дзидзария. Переселение и исторические проблемы Абхазии во второй половине XIX века. Сухуми, 1982. (на русском языке) 15. Газета «Дроеба», 1867. №23 16. Б. Хорава. Ссылка абхазцев в 1867 году. Тбилиси 2004. (на грузинском языке) 17. Газета «Кавказ» 1877, №222 18. Дроеба 1878, №157. 19. Газета “Тбилисский вестник” 1877, №193. 20. “Дроеба”, 1878, №158 21. Газета “Голос” 1877, №257 22. “Дроеба”, 1879, №123 23. А.В.Верещагин. Кавказское побережье Черного моря и его колонизация. Санкт-Петербург 1878. (на русском языке) http://circassiangenocide.org

1. А.Джевдет. История. III. Ахмет Джевдет Паша. История государства. IXII. Стамбул 1894. 2. Ж. Гёкче. Кавказ и кавказская политика Османской империи. Стамбул 1979. 3. И. Беркок. Кавказ в истории. Стамбул 1958. 4. Б. Хабичоглу. Переселение из Кавказа в Анатолию. Стамбул 1993. 5. М. Кундуков. Мемуары, пер. М. Яган. Стамбул 1978. 6. А. Авцентев. Ислам в Северном Кавказе. Ставрополь 1984. (на русском языке) 7. Н. Берзец. Техджир-уш шеракисе. Амман 1986. 8. О. Л. Баркан. Ссылки в качестве метода колонизации заселения в Османской империи. Журнал факультета менеджмента Стамбульского университета. Стамбул 1949. 9. К. Х. Карпат. Османское население в 1830-1914 годах. Висконсин 1995. 10. А. Х. Хызал. Идея свободы и независимости Северного Кавказа. Издательство Orkun 4. Анкара 1961. 11. Ф.Бадерхан. Северокавказская диаспора в Турции, Сирии и Иордании (Вторая половина XIX века - первая половина XX века). Институт восточных наук. Москва 2001 (на русском языке)

47

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

KIYIDAŞ DEVLETLERİN TEZLERİ ve ULUSLARARASI HUKUK IŞIĞINDA

HAZAR'IN STATÜSÜ

Yrd. Doç. Dr.Yasin POYRAZ Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Hazar'a kıyıdaş devletlerin sayısında bir artış olmuştur. Sovyetler Birliği ile İran arasında Hazar'a ilişkin hukuki rejim, karşılıklı andlaşmalarla belirlenmiş iken; Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın yeni kıyıdaş devletler olarak Hazar üzerinde egemen yetkiler kullanma talebi, hukuki statü tartışmalarının önem kazanmasına sebep olmuştur. Sahip olduğu diğer değerler yanında zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olan Hazar'ın sadece bölge devletleri için değil; günümüzde belirli bir güce sahip olan tüm devletler için ilgi odağı haline geldiği görülmektedir. Bu yönüyle Hazar, salt hukuki tartışmalara konu olmaktan öte, ileri sürülen hukuki görüşleri de şekillendiren ekonomik, jeopolitik ve stratejik bir öneme sahiptir. Hazar'ın statüsü konusunda kıyıdaş devletlerin doğal kaynaklardan daha fazla yararlanmalarını sağlayacak tezler ileri sürdükleri görülmektedir. Bu çalışmada, kıyıdaş devletlerin taraf bulunduğu andlaşmalar ile bu andlaşmalara bağlı uygulamalar ve ileri sürülen hukuki görüşler ele alınarak; özellikle 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerine bağlı mevcut uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde bir değerlendirme yapılacak; hukuki görüşlerin kıyıdaş devletler için doğuracağı sonuçlar karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir. Hazar'ın deniz mi yoksa göl mü olduğu yönündeki genel tartışma yanında; özel düzenlemelere bağlı bir statü oluşturulup oluşturulamayacağı konusu ele alınacaktır. Bu konuda tarafların uzlaşı çabalarına ve yeni gelişmelere dikkat çekilecektir. Bu çalışmada kıyıdaş devletlerin hukuki tezleri, bu tezlere dayanak olarak gösterilen uluslararası hukuk kaynakları çerçevesinde ele alınacak; sorunun bölgesel ve küresel düzeyde politik yansımaları üzerinde durulmayacaktır.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, uluslararası hukukun mevcut kurumlarının yeniden ele alınması ve yeni yorumlar yapılması kaçınılmaz olmuştur. Self-determination hakkı, devletlerin tanınması ve uluslararası andlaşmalara halefiyet konuları, bunlardan sadece bir kaçını oluşturmaktadır. Hazar'ın statüsü sorunu da kıyıdaş yeni devletlerin ortaya çıkması ile gündeme gelmiştir. Önceleri SSCB ile İran arasında andlaşmalara dayalı bir uygulama mevcuttur ve statü konusu bir sorun oluşturmamıştır. Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'ın kıyıdaş yeni devletler olarak Hazar üzerinde egemen yetkiler kullanma arzusu, statü tartışmalarına yoğunluk kazandırmıştır.

STATÜ SORUNUYLA BAĞLANTILI ULUSLARARASI ANDLAŞMALAR Sovyetler BirliğiÖncesi Dönem Soruna ilişkin ilk anlaşma olarak, Rus ve Pers imparatorlukları arasında 13 Şubat 1729 tarihinde imzalanan Reşt Andlaşması olduğu söylenebilir. Bu andlaşmayla bazı topraklar üzerinde sınırların belirlenmesi ve Rusya'ya devri düzenlenmiş; Hazar üzerinde ticaret ve seyrüsefer özgürlüğü kabul edilmiştir.5

Hazar1, coğrafi anlamda dünyanın en büyük gölü olarak kabul edilmekle birlikte; büyüklüğü ve tuzlu suya sahip olması sebebiyle, birçok dilde deniz olarak adlandırılmaktadır.2 Hazar Havzası, stratejik önemi ve çevresel değerleri yanında, özellikle petrol ve doğal gaz kaynakları bakımından oldukça zengindir. Aslında petrol kaynaklarının varlığı, çok önceden biliniyor idi. Marco Polo 700 yıl önce, bölgenin petrol bakımından zengin olduğunu belirtmiştir. Bazı kaynaklara göre, Hazar Havzasında 200 milyar varil petrol3 ve 17.6 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunmaktadır. Ayrıca Hazar'da balıkçılık önemli bir gelir kaynağıdır ve dünya havyar üretiminin yüzde 90'ına kaynaklık etmektedir.4

Kesintisiz dokuz yıl süren İran-Rusya Savaşı sonrası İran'ın yenilgisi üzerine 12 Ekim 1813 tarihinde imzalanan Gülistan Andlaşması ile Rus ticaret gemilerinin Hazar Denizinin tüm kıyıları boyunca seyrüsefer ve kıyılara yanaşma hakkına sahip oldukları kabul edilmiştir. Savaş gemileri bakımından savaştan önce olduğu gibi, barış durumunda ve her zaman, Hazar Denizinde yalnız Rus gemileri yüzebilecek, bu münhasır yetkiye bağlı olarak Rus güçleri dışında hiçbir askeri gemi Hazar Denizi üzerinde bayrak çekme hakkına sahip olmayacaktır6.

48

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

a) Hazar'a giriş ve Hazar'dan yararlanmada eşitlik ilkesi, b) Hazar'ın kıyıdaş olmayan devletlere kapalı olduğu ilkesi14. Hazar, üçüncü devletlere ve onların uyruklarına yasaklanmış olmakla birlikte; kıyıdaş iki devlet, egemenlik alanlarının sınırını belirlemiş değildir. 1940 Andlaşmasında daha açık ifade edilen “Sovyet-İran Denizi” nitelendirmesi, tek başına statüyü belirleyecek bir delil olarak ileri sürülemez. Bu sebeple, taraflar arasında akdedilen andlaşmalar, statü sorununu bir çırpıda çözmeye elverişli değildir. Statünün belirlenmesinde andlaşma hükümleri yanında taraf devletlerin uygulamaları da önem kazanmaktadır. İki devlet arasındaki uygulama ise, Hazar'ın bir sınır gölü olarak kabul edildiğini göstermektedir15.

Böylece iki imparatorluk, ticaret gemilerine eşit seyrüsefer hakkı tanınması üzerinde anlaşmışlar ve Rusya'ya Hazar'da savaş filosu bulundurma bakımından münhasır bir hak vermişlerdir. Gülistan Andlaşmasından onbeş yıl sonra 22 Şubat 18287'de Türkmençay Andlaşması imzalanmış; Rusya'nın münhasır seyrüsefer hakkı teyit edilerek Gülistan Andlaşması yerine yürürlüğe konulmuştur. Bu Andlaşma ile Rusya'nın bölgedeki kontrolü daha da artırılmıştır8.

Sovyetler Birliği Dönemi Ekim 1917 Bolşevik İhtilalinden sonra Sovyetler ile İran arasında Hazar'a ilişkin bazı andlaşmalar yapılmıştır. Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile İran arasında 26 Şubat 1921 tarihinde imzalanan Moskova Andlaşması, İran ile Çar Hükümetleri arasında akdedilen ve “İran halkına zulmeden andlaşma ve sözleşmelerin bütünüyle hiç yapılmamış gibi” kabul edildiğini söylemektedir. Böylece hukuki açıdan, Gülistan ve Türkmençay andlaşmaları yürürlükten kaldırılmıştır. Moskova Andlaşmasının 11. maddesi, Hazar' da iki devlet lehine seyrüsefer özgürlüğünü yeniden kurmaktadır. Böylece İran'ın da Hazar'da askeri amaçlarla seyrüsefer hakkı eşit şartlar içerisinde kabul edilmiştir. Bununla birlikte İran 14. madde ile Rusya için balıkçılığın önemini tanıyarak, balıkçılık haklarından yararlanmasını sağlayacak anlaşmalar imzalamayı taahhüt etmiştir. Eşit seyrüsefer hakları bakımından bir rejim oluşturan Moskova Andlaşması, Hazar üzerinde egemenlik haklarının sınırlandırılmasına ilişkin hiçbir hüküm içermemektedir9. Bununla karşılık, 1 Ekim 1927 tarihli Pehlevi Limanına ilişkin nota teatisinde Hazar,Sovyet-İran denizi olarak nitelendirilmiştir10.

Sovyetler Birliğinin Dağılmasından Sonraki Dönem Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, ortaya çıkan yeni devletlerarasında ülkesel egemenlik konusunda doğabilecek muhtemel uyuşmazlıkların çözümüne katkıda bulunmak üzere, 20 Mart 1992 tarihinde Kiev'de bir andlaşma imzalanmıştır. Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi bulunmayan devletlere de açık olan bu andlaşmaya kıyıdaş devletlerden sadece Türkmenistan taraf olmamıştır. Kiev Andlaşmasına göre, Topluluk üyesi devletler, kendi güvenliklerini sağlamak için Topluluk üyesi diğer devletlerin, ülke sınırları ve deniz alanları üzerinde politik, ekonomik ve diğer çıkarlarına aykırı düşecek tutum ve davranışlara başvurmayacaklardır. Ülke sınırlarının belirlenmesi ve değişimi, Topluluk üyesi devletlerin çıkarları göz önünde tutularak, komşu devletlerle yapılan karşılıklı anlaşmalarla düzenlenecektir. Ayrıca andlaşmada muhtemel uyuşmazlıkların çözümü bakımından devlet ve hükümet başkanlarından oluşan ayrı konseylere yetki tanındığı görülmektedir. Kiev Andlaşmasının Hazar'ın statüsünü belirlemediği açıktır. Niteliği itibariyle andlaşma çözüm öngörmemekte; belki çözümün hangi usule uyularak gerçekleştirileceğine ilişkin kurallar koymaktadır16.

Hazar'da balıkçılık faaliyetlerinin yoğunlaşması, bu faaliyetler konusunda bir hukuki rejim oluşturmak isteyen tarafların görüşmelerine hız kazandırmıştır. 27Ağustos 1935 tarihinde imzalananTicaret veSeyrüseferTemelAndlaşması ile her iki taraf için seyrüsefer özgürlüğü kabul edilmiş ve on mil genişlikte bir münhasır balıkçılık bölgesi oluşturulmuştur. Bununla birlikte, bölge sınırlarının karşılıklı olarak belirlenmesi yoluna gidilmemiştir11.

Kıyıdaş devletler, statü konusunda bir uzlaşı sağlayamadıklarından, egemen yetkiler kullanılmasına hizmet eden pratik ihtiyaçları karşılamak üzere nihai statü belirleninceye kadar ikili andlaşmalar yapmayı tercih etmişlerdir. Bu tür andlaşmaların ilk örneği Kazakistan ile Azerbaycan arasında 1997 yılında yapılmıştır. Böylece taraflar hukuki statü konusunda bir andlaşma yapılıncaya kadar, orta hat yöntemine göre belirlenen sınırlara sadık kalma konusunda uzlaşmışlardır. Aynı yıl benzer şekilde Kazakistan ile Türkmenistan, Sovyet dönemi orta hat bölümlemesine uygun olarak Hazar'ın sektörlere ayrılması konusunda mutabık kaldıklarını ortak bildiriyle açıkladılar. 1998 yılında Rusya ve Kazakistan arasında yapılan andlaşma ile, iki ülke arasında Hazar'ın deniz tabanının orta hat yöntemine göre bölünmesi kabul edilmiştir17.

1935 Andlaşmasının yerine geçen 25 Mart 1940 tarihli Ticaret ve Seyrüsefer Andlaşması, seyrüsefer özgürlüğü ve on millik bölgede balıkçılık haklarını teyit etmiştir. Balıkçılık bölgesi dışındaki alanlarda ise, her iki devlet bakımından balıkçılık serbest bırakılmıştır12. Bununla birlikte, uzunca bir süre boyunca, Hazar'ın güneyindeki on millik bölge dışında balıkçılık, 1927 yılında kurulan bir Sovyet-İran karma şirketine tanınan imtiyaz temelinde uygulanmıştır. Bu şirket, 31 Ekim 1931 tarihinde imzalanan bir andlaşma ile resmi bir statü kazanmış ve 1953 yılına kadar birçok balık türü üzerinde monopol elde etmiştir. Bu rejimin, Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar devam ettiği görülmektedir13. Sovyetler Birliği döneminde imzalanan andlaşmalar bakımından iki temel ilkenin ortaya çıktığı söylenebilir:

49

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

deniz kabul edilecektir. Bununla birlikte, her ikisi arasında hukuki statü bakımından bir farklılık olmayacaktır. Don ve Volga kanallarının varlığı, yarı-kapalı deniz olduğu değerlendirmesine yol açmıştır. Öte yandan Hazar'a kıyıdaş devletlerden sadece Rusya 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin tarafıdır20. Hazar'ın kapalı deniz olarak kabul edilip edilemeyeceği bir yana; böyle kabul edilmiş olsa dahi, bu statünün kıyıdaş devletleri, genel geçerliliğe sahip pozitif bir uluslararası hukuk kuralı olarak bağladığından söz etmek zordur. Sözleşme hükümlerinin önemli bir kısmı aynı zamanda teamül kuralı olarak tüm devletler için bağlayıcı nitelikte bulunsa da; çok farklı özelliklere sahip bulunan benzer deniz alanlarının tümü için ve her duruma uygulanabilir kurallar bulunduğunu söylemek zordur. Bu bakımdan Hazar'ın statüsünü belirlemek bakımından bir teamül kuralı oluştuğu söylenemez; Sözleşmede yer alan ve statü oluşturmaya hizmet edecek kurallar, andlaşmalar hukuku çerçevesinde ele alınmalıdır.

2001 yılında Rusya ile Azerbaycan arasında yapılan andlaşma, 1998 Andlaşmasına benzer bir bölünmeyi esas almaktadır. Aynı yıl Azerbaycan ve Kazakistan arasında yapılan ikili andlaşma ile deniz yüzeyi bakımından yapılan 1997 Andlaşması, deniz tabanına da genişletilmiştir. Böylece üç kıyıdaş devletin paylaşım konusundaki ortak tutumları, Hazar'ın kuzeyinde andlaşmalara bağlı bir hukuki rejimin uygulanmasına imkân tanımıştır. Nihai statü belirle-ninceye kadar bu üç devletin kendilerine ait sektörlerde işletme ve yatırım yapma haklarının bulunduğuna ilişkin bildiri, İran ve Türkmenistan'ın tepkisine yol açmış; bu andlaşmaların geçersiz olduğu ve Hazar'a ilişkin düzenle-melerin ancak beş devletin ortak iradesiyle yapılması gerektiği ileri sürülmüştür18. Bu gelişmelere rağmen Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan tutumlarından vazgeçmemiş; hatta daha ileri giderek üç taraflı bir andlaşmayı 2003 yılında yürürlüğe koymuştur. Buna karşılık aynı yıl İran ile Türkmenistan, Hazar'ın güneyinin paylaşımına ilişkin bir andlaşma imzaladılar. Bu andlaşma, deniz tabanının uluslararası hukukun ilke ve kuralları ile BM Deniz Hukuku Sözleşmesine uygun olarak bölünmesini öngörmektedir. Bununla birlikte sözü edilen ilke ve kuralların ne olduğu belirgin değildir19.

Hazar'ın deniz olarak kabul edilmesi durumunda deniz hukukuna ilişkin 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümlerini genel olarak uygulanacak ve kıyıdaş devletler, deniz ülkesinin bir parçası olarak on iki mil genişlikte karasularına sahip olacaktır. Karasuları dışında bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge hakları bakımdan, münhasır yetkiler kullanılabilecektir. Kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge hakları, bu alanlar üzerindeki deniz yüzeyi bakımından seyrüsefer serbestîsini ortadan kaldırmayacak, açık deniz statüsü geçerli olacaktır. Böyle bir durumda dahi, kıyıları bitişik veya karşı karşıya olan devletlerin deniz alanlarının sınırlandırmasının, 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesinde kural olarak anlaşma ile yapılması öngörülmüştür (m. 15, m. 76, m. 83).

HAZAR'IN HUKUKİ STATÜSÜNE İLİŞKİN GÖRÜŞLER Hazar'ın hukuki statüsü konusunda ileri sürülen görüşlerin, konuya ilişkin neredeyse tüm çalışmalarda yer verilen “deniz mi, göl mü” sorusuna yansıdığı söylenebilir. Her şeyden önce Hazar, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi bakımından bir açık deniz değildir. Açık deniz statüsü, kıyıdaş devletler dışında tüm devletler bakımından serbestçe yararlanma imkânı sağlayacak (m. 87) ve hiçbir devlet bu deniz alanında egemenlik iddiasında bulunamayacaktır (m. 89). Öte yandan sahili bulunsun ya da bulunmasın her devlet, açık denizlerde kendi bayrağını taşıyan gemileri seyrettirme hakkına sahip olacaktır (m. 90). Oysa Hazar'da yüzlerce yıldan beri uygulanan hukuki rejim, Hazar'ın üçüncü devletlere kapalı olması ilkesine bağlanmıştır.

SınırGölüGörüşü Göller, pozitif uluslararası hukuk bakımından akarsular, kanallar ve yer altı suları ile birlikte “suyolları” genel kavramı altında ele alınmaktadır21. Bir suyolunun ulusal veya uluslararası nitelik kazanması bakımından kullanılan ölçütlerden biri, o suyolunun bir ya da birden fazla devlet ülkesinde bulunmasıdır22. Tüm bu suyolları bakımından ulaşım-dışı amaçlarla kullanım, ortak bir hukuki rejime bağlı olarak ele alınmaktadır. Ulaşım-dışı kullanım içerisinde balıkçılık ve doğal kaynak avcılığı, tarımsal ve endüstriyel yararlanma yer almaktadır. Suların paylaşımı bakımından coğrafi açıdan bölünme ve bu bölüm üzerinde münhasır yetki tanınması, devletler uygulamasında kullanılan yöntemlerden birisidir. Paylaşımın ise, hakça ilkelere göre yapılması kuralı, uygulanan uluslararası hukuk bakımından genel bir kural haline dönüşmektedir23. Nitekim 1997 Sözleşmesi, suyolu devletlerinin “kendi ülkelerindeki uluslararası bir suyolunu hakkaniyete uygun ve makul bir biçimde” kullanacaklarını belirtmiştir (m. 5).

Kapalı DenizGörüşü 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesine göre, kapalı ve yarı kapalı deniz, “iki veya daha çok devlet tarafından çevrili ve diğer bir denize veya okyanusa dar bir geçitle bağlı bulunan veyahut da bütünüyle veya büyük bir bölümü ile, iki veya daha çok devletin karasularından ve münhasır ekonomik bölgelerinden oluşan bir körfez, bir deniz havzası veya bir deniz”dir (m. 122).Tanıma göre, denizin “kapalı” veya “yarıkapalı” olma özelliği, diğer bir deniz alanına dar geçitle bağlı bulunup bulunmadığına göre belirlenmektedir. Eğer dar bir geçit bulunuyorsa “yarı kapalı”; bulunmuyorsa “kapalı”

50

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ve 1940 andlaşmaları hükümlerine ve Hazar'ın kapalı bir su havzası olduğu görüşüne bağlı olarak Rusya, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin uygulanamayacağını belirtmiştir28. Rusya'nın sektörel bölünmeye karşı ileri sürdüğü görüşlerden bir diğeri ise, böyle bir bölünmenin Hazar'ın çevresine zarar vereceğidir. Eşsiz bir doğal çevreye sahip bulunan Hazar, bölünmeye bağlı olarak ortaya çıkan kirlilik, özellikle balıkçılık konusunda olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bununla birlikte, kıyıdaş diğer devletlerin petrol kaynaklarına ilişkin andlaşmalar imzalaması ve Rusya'nın bu andlaşmalara dahil olması, görüş değişikliği olarak yorumlanmıştır29. Böylece Rusya'nın başlangıçta kıyıdaş devletlerin sadece on mil genişlikteki alan dışında Hazar'ın ortak kullanıma tabi olduğu ve daha sonra, 40-45 millik münhasır yetki alanının bulunduğu görüşlerini terk ettiği görülmektedir30.

Uluslararası hukukta denizlere ilişkin genel kuralların zengin bir tarihi geçmişi bulunmakla birlikte; göllere ilişkin aynı ölçüde genel nitelikte kurallardan bahsetmek mümkün değildir. Eğer Hazar göl olarak kabul edilirse, kıyıdaş devletlerarasında nasıl paylaştırılacağına ilişkin iki farklı paylaşım yöntemi öngörülmektedir: Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesi ve ortak kullanım (condominium)24. Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesine yönelik paylaşım kabul edilirse, bu paylaşımın nasıl yapılacağı sorunu da ortaya çıkmaktadır. Devletler uygulamasında sıkça rastlanan yöntemlerden biri “orta hat” yöntemidir25. Aslında deniz hukukunda olduğu gibi, kıyıdaş devletlerarasında sınırlandırma gerektiren paylaşım konusunda tarafların bir anlaşmaya varmış olmaları öncelikli ve en uygun yoldur. Devletler uygulamasında ortak kullanımın fazlaca örneği yoktur. Uluslararası Adalet Divanı kararı ile böyle bir statü öngörülmüş olan Fonseca Körfezi örneği ise Hazar'dan farklı özellikler göstermektedir. Fonseca Körfezi tek bir devletin egemenliği altında iken; El Salvadar, Honduras ve Nikaragua arasında paylaşım sorunu ortaya çıkmış; Divan, körfezin bütünlüğünün bozulmasında bir yarar görmemiştir. Hazar'da statü sorunundan önce iki devlet (SSCB ve İran) egemenliği bulunmakta iken Fonseca Körfezinde tek bir devlet (İspanya) egemenliği mevcut olması iki durum arasında bir fark olduğuna işaret etmektedir26.

Rusya'nın Kazakistan ile yaptığı 1998 Andlaşması, deniz tabanı ile sınırlı bir bölünmeyi içeren görüş değişikliğini yansıtmaktadır. Benzer şekilde Azerbaycan ile yapılan 2001 Andlaşması, bu görüşü pekiştiren bir belge olmuştur. Bu üç kıyıdaş devlet arasında 2003 yılında yapılan andlaşma, Hazar'ın kuzeyinde orta hat yöntemine göre bir paylaşımı esas almaktadır. Kıyı çizgilerine paralel ve eşit uzaklıkta belirlenen orta hat, Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesi sonucunu doğurmuştur31.

Sovyetler Birliği döneminde Hazar'a ilişkin uygulamalar, kıyıdaş cumhuriyetler arasında doğal kaynaklar, balıkçılık ve ulaşım açısından bir sektörel bölünme olduğunu göstermektedir. Eski Sovyet Cumhuriyetleri yanında İran için de fiili bir bölünmenin mevcut olduğu, özellikle petrol üretimi bakımından bunun kesin olarak söylenebileceği ileri sürülmüştür. Bu durum, Hazar'ın kıyıdaş devletlerce göl olarak kabul edildiği; en azından ülkesel egemenlik yetkileri bakımından paylaşılmış olduğu sonucunu doğurmaktadır27.

Azerbaycan Azerbaycan, baştan itibaren ve ısrarlı bir biçimde Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesini savunmuştur. Buna göre Hazar, beş kıyıdaş devlet arasında paylaştırılmalı ve devletler kendilerine düşen bölüm üzerinde münhasır yetkilere sahip olmalıdır32. Bu görüş, 2002 yılında halkoyuyla önemli değişikliklere uğrayan 1995 Azerbaycan Anayasasına da yansımıştır. Ülke (Ərazi) başlığını taşıyan 11. maddenin II. fıkrasına göre “Azerbaycan Cumhuriyetinin iç suları, Hazar denizinin (gölünün)Azerbaycan Cumhuriyetine ait bölümü, Azerbaycan Cumhuriyeti üzerindeki hava sahası Azerbaycan Cumhuriyeti ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır”33. Öte yandan metinde “deniz” terimi yanında parantez içerisinde “göl” kullanılması, yine Azerbaycan'ın görüşünü ortaya koyan ve statü sorununu çok açık biçimde gösteren bir örnektir.

KIYIDAŞ DEVLETLERİNTEZLERİ Rusya Rusya, statü sorununun ortaya çıkmasından itibaren uzun bir süre Hazar'ın bir göl olduğunu savunmuş ve bunu, doğal bir çıkışının bulunmaması sebebine dayandırmıştır. Buna bağlı olarak Hazar'ın ortak kullanım konusu yapılması istenmiştir. Rusya diğer taraftan Hazar'ın ulusal sektörlere bölünemeyeceği görüşünü, İran ile yapmış olduğu andlaşma hükümleri çerçevesinde gerekçelendirmiştir. 1940 Andlaşması, Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar yürürlükte kalmıştır ve dağılmadan sonra Bağımsız Devletler Topluluğunu kuran Alma-Ata Bildirisine göre, Topluluk üyesi devletler, halef devlet olarak, SSCB'nin yaptığı andlaşmalardan doğan uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeyi taahhüt etmişlerdir.Yürürlükte olduğunu ileri sürdüğü 1921

Azerbaycan Hükümeti Eylül 1994'te, Amerikan ve Avrupa şirketlerinin oluşturduğu bir konsorsiyumla 8 milyar dolarlık bir andlaşma imzalamıştır. “Asrın Andlaşması” olarak nitelendirilen34 bu girişim, aslında Hazar'ın statüsünü sorun haline dönüştürmüştür. Öte yandan -paradoksal bir biçimdeAzerbaycan'ın benzer amaçlarla yapmış olduğu yeni andlaşmalar ise, Rusya'nın da pay almasına bağlı olarak statü konusundaki görüşlerin dönüşümüne yol açmıştır.

51

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

yapılan andlaşmaya Türkmenistan karşı çıkmakta ve ancak kıyıdaş beş devletin ortak rızasıyla bir statü belirlenebileceği görüşünü ileri sürmektedir. Türkmenistan ve İran 2003 yılında Hazar'ın güneyinin bölünmesine ilişkin bir andlaşma imzalamış olmakla birlikte; paylaşım için göndermede bulunulan uluslararası hukuk ilke ve kuralları ile BM Deniz HukukuSözleşmesinin nasıl uygulanacağı belirgin değildir39.

Azerbaycan'ın, 1998 yılında Türkmenistan'la yaptığı andlaşma, Hazar'ın iki devlet arasında orta hat yöntemine göre ulusal sektörlere bölünmesini öngörüyordu. Bununla birlikte Çirağ, Kepez ve Azeri adaları üzerinde paylaşıma ilişkin sorun bulunmaktadır. Türkmenistan, Abşeron Yarımadası esas alındığında Azerbaycan'ın ulusal sektörünün, Hazar'ın içlerine kadar uzandığını; bu sebeple “enleme eşit uzaklıktaki orta hat”tın paylaşımda kullanılması gerektiğini ileri sürmüştür. Eğer bu yöntem uygulanırsa sözü edilen adalardaki petrol yatakları Türkmenistan sektöründe kalmakta ve uyuşmazlık konusu haline dönüşmektedir35. Azerbaycan' ın Rusya ve Kazakistan'la yapmış olduğu ikili andlaşmalar ve 2003 yılında yapılan üç taraflı andlaşma ile taraflar devletlerarasında paylaşım konusunda bir uzlaşı ortaya çıktığı ve Azerbaycan'ın görüşlerinin diğer devletlere de yayıldığı söylenebilir.

İran İran Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesine hep karşı çıkmış; başlangıçta Rus görüşüne yakın bir duruş sergilemiştir. İran'a göre Hazar bir göldür ve kıyıdaş beş devlet tarafından ortaklaşa kullanılmalıdır. Rusya'nın görüş değişikliğine sebep olan ve deniz tabanının paylaşımını içeren 1998 RusKazak Andlaşmasından sonra, taraf devletleri BM nezdinde protesto etmiştir40. Bu protestoda İran, Hazar'ın kıyıdaş beş devletin ortak rızası olmadıkça paylaşılamayacağı görüşünü ileri sürmüştür. Öte yandan kıyıdaş devletlerin SSCB döneminde yapılan 1921 ve 1940 Andlaşmaları ile bağlı bulunduğunu açıklamıştır41. Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan paylaşım konusundaki ortak uygulamaları ve Türkmenistan'ın görüşlerinin İran'a çok yakın olmaması sebebiyle İran, statü konusundaki görüşleri bakımından yalnız kalmıştır. Öte yandan İran'ın SSCB döneminde yapılan andlaşmalara bağlı olarak iki taraflı bir paylaşım görüşünden önemli ölçüde uzaklaştığı da görülmektedir.

Kazakistan Kazakistan baştan itibaren Hazar'ı iç deniz olarak nitelendirmiş ve 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin uygulanmasını istemiştir. Kazakistan'ın statü konusunda temel yaklaşım olarak Azerbaycan'ın görüşlerini benimsediği görülmektedir. Bununla birlikte, Hazar'ın bütünüyle ulusal sektörlere bölünmesi yerine; deniz tabanının paylaşılması, su kütlesi ve yüzeyi bakımından ise münhasır yetki alanları dışında ortak kullanıma tabi olması görüşünü benimsemiştir36. Rusya ile yapılan 1998 Andlaşması bu görüşün teyit edildiğini göstermektedir. Kazakistan Rusya ile yaptığı andlaşmaya benzer şekilde 2001 yılında Azerbaycan'la da andlaşma yapmıştır. 2003 Andlaşması ise bu paylaşım görüşünün üç taraflı hale dönüşmesini sağlamıştır37.

Son diplomatik görüşmeler bakımından hukuki statü konusunda bir sonuca ulaşılamamasının en önemli sebebi, İran'ın görüşlerinde çok ısrarcı ve inatçı davranıyor olmasıdır42.

KIYIDAŞ DEVLETLERİN ÇÖZÜME YÖNELİK ÇABALARI

Türkmenistan

Her ne kadar statü sorunu konusunda kıyıdaş devletler bugüne kadar bir sonuca ulaşamamışsa da, Hazar'da uygulanacak hukuki rejime ilişkin önemli adımlar atılmıştır. Öte yandan taraflar arasında oluşturulan Özel Çalışma Grubunun periyodik çalışmaları43 ve Devlet Başkanları düzeyinde zirve diplomasisi çerçevesinde yapılan toplantılar44, belki yakın bir zamanda çözüme ulaşılabileceği ümidini doğurmaktadır.

Hazar'ın statüsü konusunda belki görüşleri en net olmayan devlet Türkmenistan'dır. Bu belirsizlik ve esnek yaklaşımın, Türkmenistan'ın sürekli tarafsız devlet statüsü kazanmış olmasıyla ilişkilendirilmesi mümkündür. Türkmenistan başlangıçta Rus görüşüne yakın bir tavır takınmış ve Hazar'daki doğal kaynakların işletilmesine yönelik girişimlerin 1921 ve 1940 Andlaşmalarına uygun olması gerektiğini ileri sürmüştür. Çirağ, Kepez ve Azeri adalarının kendi egemenliği altında bulunduğunu iddia etmektedir. Öte yandan, kıyıdaş devletlerin 45 millik münhasır yetki alanı dışında Hazar'ın ortak kullanımı görüşünü benimsemiştir38.

Özel Çalışma Grubunun Temmuz 2003'te yapılan 10. Toplantısında Hazar çevresinin korunmasına ilişkin bir sözleşme yapılması konusunda taraflar uzlaşmışlar ve aynı yıl konuya ilişkin bir sözleşme imzalamışlardır. Kıyıdaş beş devletin taraf bulunduğu bir uluslararası andlaşma olması sebebiyle bu sözleşme, özel bir öneme sahip bulunmaktadır45. Kasım 2010'da yapılan Devlet Başkanları Zirvesinde Hazar'ın güvenliğine ilişkin bir andlaşma imzalamışlardır. Bu andlaşmaya göre, kıyıdaş devletler bölgede terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı ortak mücadele vereceklerdir.

Daha sonra Türkmenistan görüşlerini değiştirerek, Hazar'ın ulusal sektörlere bölünerek, bu bölümler üzerinde her bir devletin münhasır yetkiler kullanması gerektiğini savunmuştur. Azerbaycan ile yaptığı 1998 Andlaşması orta hat yöntemine bağlı paylaşımı kabul etmekle birlikte; taraflar bu bölünmenin nasıl yapılacağı konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan arasında

52

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Günümüz uluslararası hukukunda devletlerin tek tek iradeleri dışında, uluslararası toplumun bir bütün olarak uymak zorunda bulunduğu belirli kurallardan söz etmek mümkündür. Uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve çevreye ilişkin kuralların bu niteliğe sahip olduğu genellikle kabul edilmektedir. Hazar'da kurulacak hukuki rejim açısından da, tarafların uluslararası hukukun bu genel gelişimine aykırı bir tutum sergilemeleri mümkün olmayacaktır. Çünkü sözü edilen kurallar herkes için etkili (erga omnes) nitelik taşımakta; aksine bir düzenleme imkânı ise bulunmamaktadır. Çevre ve güvenlik gibi Hazar'a ilişkin bazı konular bakımından tarafların müşterek iradelerini yansıtan andlaşmalar yapması, aslında hukuki rejimin önemli ölçüde şekillenmesine de katkı sağlamaktadır. Statü sorunu bir kalkan olarak kullanılıyor olsa da temel uyuşmazlık konusu, kıyıdaş devletlerin ülkesel egemenlik sınırlarının belirlenmesine ilişkindir. Kıyı devletlerinin deniz alanlarında egemen yetkilerinin genişlemesine yol açan eğilim, Hazar için evleviyetle geçerlidir. Bu sebeple nihai çözüm ancak, Hazar'ın bütününü kapsayacak şekilde, ülkesel egemenlik alanlarının kesin olarak belirlenmesi ile mümkün olacaktır.

SONUÇ Hazar'ın hukuki statüsünün belirlenmesine yönelik çabalar bakımından ileri sürülen ve özellikle deniz-göl tartışmasına bağlı görüşler, sorunun çözümüne katkı sağlamamakta; belki çözümün gecikmesinde temel bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Hazar'daki sorun aslında statü sorunu değildir. Hazar'ın göl veya deniz olarak kabul edilmesi durumunda; genel uluslararası hukuk kuralları, kıyıdaş devletlerin egemen yetkilerini ve bu yetkilerin sınırlarını belirlemek için yeterli olmayacaktır. Oysa iç hukuklarda herhangi bir konuda statünün belirlenmesi daha net sonuçlar verecektir. Örneğin vatandaşlık hukukunda, bir devlet ülkesinde yaşayan kişinin vatandaş veya yabancı olduğunun belirlenmesi, o kişinin statüsünü ortaya koyacak ve yürürlükteki hukuk açısından tabi olacağı kurallar bütünü bilinebilecektir. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi de birçok deniz alanının sınırlandırılması bakımından bazı ölçütler kabul etmekle birlikte; öncelikle taraflar arasında bir andlaşma yapılmasını aramaktadır. Bu sebeple Hazar'ın göl veya deniz olarak kabul edilmesinden çok; tüm kıyıdaş devletlerin taraf olduğu andlaşmalara bağlı bir hukuki rejim oluşturulması gerekli ve zorunludur. DİPNOTLAR 1) Hazar, 36º 34´ ve 47º 13´ kuzey enlemleri ve 44º 18΄ ve 52º 24΄ boylamları arasında yer almaktadır. Kuzey-güney uzunluğu yaklaşık 1.200 km; eni ise ortalama 300 km olup; en düşük yaklaşık 180 km en geniş ise yaklaşık 500 km.'dir. Hazar Kuzey Amerika'daki Büyük Göller'den 2,5 kez; Leman Gölünden 700 kez daha büyüktür. Yüzölçümü ise yaklaşık 400.000 km²'dir (NAZEMI, Mehrdad; La Mer Caspienne et le Droit International: Contribution à l'étude de sa situation juridique au carrefour des frontières, Thèse de Doctorat, Université de Paris I Panthéon / Sorbonne, Paris 2001, s. 16-17. Hazar'a ilişkin coğrafi veriler bakımından karşılaştırma için bkz. ALLONSIUS, David; Le Régime Juridique de la Mer Caspienne Problèmes Actuels de Droit International Public, L.G.D.J., Paris 1997; s. 1-2; ÇOLAKOĞLU, Selçuk; “Uluslararası Hukukta Hazar'ın Statüsü Sorunu”, AÜSBFD, C. 53, S. 1-4 [1998], s. 107; ABDULLAYEV, Cavid; “Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Hazar'ın Statüsü ve Doğal Kaynaklarının İşletilmesi Sorunu”,AÜHFD, C.48, S.1-2 [1999], s.256-257). 2) Türkçe kaynaklarda, kullanım yaygın olarak “Hazar Denizi” şeklindedir. Bu kullanım, Fransızca eserlerde daha net ve kesindir (La Mer Caspienne). İranlılar ise, “deniz” kullanımı ortak olsa da Hazar'a ilişkin farklı adlandırmalara yer vermektedir: Darya-ye Khazars, Daryaye Mazandaran ve Derya-ye Chomal (DJALILI, Mohammed-Reza; “Mer Caspienne: perspectives iraniennes”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde TurcoIranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/116 (9.6.2011), par. 1. 3) CULLEN, Robert; “Hazar Denizi Düşüş ve Yükseliş”; National Geographic Türkiye, S. 10 [Şubat 2002], s. 129;ABDULLAYEV, s. 259. 4) ÇOLAKOĞLU, s. 107. 5) ROMANO, Cesare P. R.; “La Caspienne: un flou juridique, source de conflits”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde Turco-Iranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/112 (9.6.2011), par. 4. 6) ROMANO, par. 5-6. 7) Türkmençay Andlaşmasının tarihi bazı kaynaklarda 10 Şubat 1828 olarak gösterilmektedir (bkz. ÇOLAKOĞLU, s. 108; ABDULLAYEV, s. 270; TERZİOĞLU, Süleyman Sırrı; “Hazar'ın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin Hukuksal Görüşleri, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları [OAKA], C. 3, S. 5 [2008], s. 27). Bu ve diğer andlaşmalar için farklı tarihler kullanılmasının, Jülyen ve Gregoryen takvimleri arasındaki 10-13 günlük farklılıktan kaynaklandığını düşünüyoruz. 8) ROMANO, par. 7. 9) ROMANO, par. 8-10. 10) ABDULLAYEV, s. 270. 11) ABDULLAYEV, s. 270-271; TERZİOĞLU, s. 28. 12) TERZİOĞLU, s. 28. 13) ROMANO, par. 12. 14) TERZİOĞLU, s. 28. 15) ÇOLAKOĞLU, s. 109, 115;ABDULLAYEV, s. 271. 16) TERZİOĞLU, s. 28-29. 17) TERZİOĞLU, s. 30. 18) 18) TERZİOĞLU, s. 30. 19) TERZİOĞLU, s. 32. 20) 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesini İran ve Rusya imzalamış olmakla birlikte sadece Rusya, 12 Mart 1997 tarihinde katılım yoluyla taraf olmuştur. Bkz. http://treaties.un.org (9.6.2011).

21) Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışında Kullanılması Hukukuna İlişkin Sözleşme [1997] suyolunu şu şekilde tanımlamaktadır: “Fiziki ilişkilerinden dolayı bölünmez bir bütün teşkil eden ve normal olarak bir son durağa akan yer altı suları ve yerüstü suları sistemi”. Uluslararası suyolundan ise, “parçaları farklı devletlerin içinde bulunan bir suyolu” anlaşılır (m. 2). Sözleşme metni için bkz. BOZKURT, Enver; Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, 5. Bası,Asil Yayın Dağıtım,Ankara 2011, s. 260-276. 22) PAZARCI, Hüseyin; Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, 4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 1996, s. 243-244. 23) PAZARCI, s. 251-252, 258-259. 24) ALLONSIUS, s. 75; ÇOLAKOĞLU, s. 108; ABDULLAYEV, s. 268; TERZİOĞLU, s. 34-35. 25) ABD ile Kanada arasındaki Büyük Göller, İsviçre ile Fransa arasındaki Leman Gölü, Nijerya, Nijer, Çad ve Kamerun arasındaki Çad Gölü, Malavi ile Mozambik arasındaki Malavi Gölü, Kenya, Tanzanya ve Uganda arasındaki Viktorya Gölünde “orta hat” yöntemi uygulanarak paylaşım yapılmıştır (ÇOLAKOĞLU, s. 117;ABDULLAYEV, s. 269). 26) ÇOLAKOĞLU, s. 116-117;ABDULLAYEV, s. 268-269; TERZİOĞLU, s. 35. 27) ÇOLAKOĞLU, s. 115-116. 28) TERZİOĞLU, s. 36. 29) ABDULLAYEV, s. 274. 30) ÇOLAKOĞLU, s. 110. 31) TERZİOĞLU, s. 37. 32) ÇOLAKOĞLU, s. 109; TERZİOĞLU, s. 37. 33) Anayasa taslak metninin yayımlanması sırasında Rusya bu maddeyi protesto etmiştir (ABDULLAYEV, s. 275, dp. 59). 2002 halkoylamasında Azerbaycan Anayasasının 11. maddesi değişikliğe uğramamıştır. Azerbaycan Anayasasının orijinal metni için bkz. http://president.az/azerbaijan/constitution/ (9.6.2011); Türkiye Türkçesine aktarılmış hali için bkz. ALESKERLİ, Alesker (Haz.), “Azerbaycan Anayasası", www.anayasa.gen.tr/azerbaycanaleskerli.htm; (9.6.2011). 34) ÇOLAKOĞLU, s. 108;ABDULLAYEV, s. 262. 35) TERZİOĞLU, s. 38. 36) ÇOLAKOĞLU, s. 111;ABDULLAYEV, s. 278-279. 37) TERZİOĞLU, s. 38-39. 38) ÇOLAKOĞLU; s. 112; TERZİOĞLU, s. 41-42. 39) TERZİOĞLU, s. 42. 40) BM tarafından yayımlanan belgeler çerçevesinde kıyıdaş devletlerin görüşlerini ele ala bir çalışma için bkz. TAVERNIER, Paul; “Le Statut Juridique de la Mer Caspienne: Mer ou Lac? La pratipue des États vue à travers les documents publiés par les Nations Unies”, http://www.ridi.org/adi/199910a.1.htm (31.5.2011). 41) ÇOLAKOĞLU, s. 112;ABDULLAYEV, s. 277-278; TERZİOĞLU, s. 40. 42) ERTAN, Fikret; Hazar Zirvesi'ne Doğru, Zaman, 08.11.2010. 43) Özel Çalışma Grubu Nisan 2011'de 28. Toplantısını yapmış; bir sonraki toplantının Temmuz 2011'de yapılması kararlaştırılmıştır. 44) Hazara kıyıdaş devletlerin Devlet Başkanları Zirvesinin ilki 2002 yılında yapılmış olup; dördüncüsü 2011 yılı sonunda gerçekleştirilecektir. 45) TERZİOĞLU, s. 32.

53

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

STATUS OF CASPIAN SEA WITHIN THE LIGHTS OF INTERNATIONAL LAW AND THE ARGUMENTS

OF RIPARIAN STATES

Asst. Assoc. Dr.Yasin POYRAZ Kırıkkale University, Faculty of Law

After the dissolution ofSovietUnion, there has been a rise in the number of riparian states to theCaspianSea.While the legal regime between the Soviet Union and the Iran regarding the Caspian Sea was determined by the mutual agreements; Azerbaijan, Kazakhstan and Turkmenistan's demands of sovereignty over the Caspian resulted in increased debates over the legal status. Along with the other values it has, Caspian Sea which has also rich sources of oil and natural gas; today it is seen that not only for the states in that region but also for all states that have a certain powerCaspianSea is a focus of attention.With this aspect, further than just being a matter of legal discussionsCaspian has economical, geopolitical and strategical importance that is shaping the legal views. It is seen that riparian states have asserted some arguments that enable them to use more of the natural sources ofCaspian regarding its status. In this study, by discussing the agreements signed by riparian states, applications of these agreements and the proposed legal views, an assessment will be done especially within the frame of current international law rules agreed by 1982 UN Sea Law; and by comparing the possible results of legal views fort he riparian states will be reviewed. In addition to the general debate over the issue that whether the Caspian is a sea or a lake; the possibility of forming a special status will be discussed. It became inevitable to reform the current institutions of international law and to make new comments following the dissolution of Soviet Union. The issues of self-determination, recognition of the states and subrogation of international agreements were just some of them. The status of Caspian was brought to the agenda after the emergence of new riparian states. At first, it was tied to current agreements between USSR and the Iran, and its status was not seen as a matter of debate. The demands of using sovereignty rights over Caspian by Azerbaijan, Kazakhstan and Turkmenistan as new riparian states intensified the debates over its status. In addition to being known as the biggest lake of the World in geographical terms; Caspian1 is also called as a sea in many languages because of its size and salty water2 . Together with its strategical importance and environmental value Caspian Basin is very rich exclusively in terms of oil and natural gas reserves. Indeed the presence of oil resources was already known a long time ago. 700 years ago, Marco Polo stated that this region was very rich in terms of oil. According to some sources, there are 200 billion barrels of oil3 and 17.6 billion square meters of natural gas reserves in Caspian Basin. Moreover, fishing is an important source of income and it has the 90 % ofWorldCaviar production4. In this study, legal arguments of riparian states will be discussed in the scope of international law sources that are considered as the basis of these agreements; political reflections of this matter's on regional and global levels will not be mentioned

INTERNATIONAL AGREEMENTS RELATED TO STATUS DISPUTE Pre-Soviet Era As the first agreement related to this matter, Rest Agreement signed in 13 February 1729 between Russian and Persian Empires can be mentioned. With this agreement, some borders in that region and the transfer of power to the Russia were arranged; trade and navigation freedom in Caspian was approved5. With the Gulistan Agreement signed in 12 October 1813 after the defeat of Iran following the Iran-Russia War lasted for 9 years; it was accepted that Russian trade ships had the right of navigation and coming aboard alongshire the Caspian. With regards to the war ships, at peace and every time as in ante-bellum, only Russian ships might afloat in Caspian; and in relation to this exclusive competence not any military ships except the Russians would have a right to hoist the flag in Caspian Sea6.Thus, two empires agreed upon providing equal navigation rights for trade and gave Russia an exclusive right of having a war fleet in Caspian Sea.15 years after the Gülistan Agreement, in 22 February 18287 Turkmencay Agreement was signed; Russia's exclusive navigation right was reaffirmed and was brought into force instead of Gulistan Agreement. With this agreement, Russia's control over the region was reinforced8.

54

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

SovietUnion Era

After the Dissolution ofSovietUnion

After the October 1917 Bolshevik Revolution there has been some agreements about the Caspian Sea between the Soviets and the Iran. Moscow Agreement signed in 26 February 1921 between USSR and Iran, stated that the previous agreements and contracts “that have been torturing the people of Iran” and signed by Iran and Czar Governments were considered to be “totally invalid”. In this way,Gulistan andTürkmencayAgreements were abolished in legal terms. Article 11 of Moscow Agreement sets the freedom of navigation in favour of both states. So, navigation right of Iran in Caspian for military objectives was also accepted with equal terms. In addition to these, by affirming the importance of fishing for Russia, Iran promised to sign agreements that would provide fishing rights for Russia. Having an equal regime in terms of navigation rights, Moscow Agreements didn't include any restrictions over sovereignty rights in Caspian.9 Moreover, in exchange of notes concerning the Pehlevi Port dated in 1 October 1927,CaspianSea was defined as aSoviet-Iran sea.10

After the dissolution of Soviet Union, in 20 March 1992 agreement to contribute to solving the differences between the newly founded states in terms of sovereignty rights was signed in Kiev. OnlyTurkmenistan from all the riparian states didn't participate in this agreement which is open for also the countries which are not the members of Commonwealth of Independent States. According to the Kiev Agreement, the members of the community would not apply any kinds of treatments or attitudes which are opposite to the political, economical and other interests of other member states for the sake of providing their own security. Determining the country borders and changes in borders would only be through mutual agreements between neighbour states by taking the interests of community members into consideration. Moreover, this agreement gave an authorization to the separate councils formed by the presidents and prime ministers for resolving the possible differences. It is clear that Kiev Agreement did not specify the status of Caspian Sea. In terms of its characteristics, this agreement didn't propose a resolution; perhaps it drew some legal rules about the best possible methods for solving the problem.16

Intensity of fishing activities in Caspian, gave a pace to the negotiations between the parties willing to form a legal regime for these activities. With the Trade and Navigation Agreement signed in 27 August 1935, navigation freedom for both sides was approved and an exclusive fishing zone with 10 miles of width was formed. Furthermore, borders of the region were not arranged mutually.11

As the riparian states haven't reached an agreement, preferred to choose bilateral agreements to maintain the practical needs serving for using sovereignty rights until the ultimate status would be defined. The first example of this kind was signed in 1997 between Kazakhstan and Azerbaijan.Thus, until an agreement about the legal status will be reached, contracting parties agreed upon respecting to the current borders arranged according to the midline method. In the same year, Kazakhstan and Turkmenistan declared similarly with a joint declaration that they have agreed on dividing the Caspian into sections according to the Soviet Era midline partition. With an agreement signed in 1998 between Russia and Kazakhstan, dividing the sea ground of Caspian between the two states according to the midline method was accepted.17

Trade and Navigation Agreement signed in 25 March 1940 in replacement of 1935 Agreement, approved the freedom of navigation and fishing rights in a 10-miles zone. In the regions outside the fishing zone, fishing was allowed free for both of the states.12 In addition to this, fishing out of the Southern Caspian zone of 10 miles, was applied in favour of Soviet-Iran composite company founded in 1927. This company gained an official status with an agreement signed in 31 October 1931 and had a monopoly in many different kinds of fishes until 1953. This regime continued until the dissolution ofSovietUnion.13

The agreement signed between Russia and Azerbaijan in 2001, proposed a similar partition to the 1998 Agreement. With the bilateral agreement signed betweenAzerbaijan and Kazakhstan in the same year, 1997 Agreement of sea surface was extended to the sea floor.Thus, the common attitudes of three riparian states, allowed for applying a legal regime under the rules of agreements in the North of Caspian. Until the final status is decided, the declaration on the rights of these three states of setting up businesses and investing within their own sectors was reacted negatively by Iran and Turkmenistan; they claim that these agreements are invalid and the regulations concerning the Caspian could only be 18 done by the joint willing of all riparian states.

It can be said that there emerged two basic principles following the agreements signed in the Soviet Union era: a) Equality principle for entering and using theCaspian Sea, b) the principle thatCaspian is blocked to the States which are not riparian14. In addition to being restricted to the third party states and their nationals; riparian two states didn't arrange the limits of sovereignty for themselves. The definition of “Soviet-Iran Sea” which was more clearly defined in 1940 Agreement cannot be asserted as a proof that can arrange the status by itself. For this reason, the agreements signed between two parties are not appropriate for solving the problem of status. Along with the resolutions of the agreement, the applications of the contracting states are also important in determining the status. The application between the two states shows that CaspianSea is considered as a border lake.15

Despite these developments, Russia, Azerbaijan and Kazakhstan didn't give up on their attitudes and even going much more further they signed a trilateral agreement in 2003. On the contrary, in the same year Iran and Turkmenistan signed a bilateral agreement on sharing the southern part.

55

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

This agreement proposes the dividing of sea floor according to the UNTreaty of Sea Law and other rules or principles of International law rules. However, these principles and 19 rules mentioned above are not yet certain.

SAYI 19 - 20

sive trade zone rights.Continental shelf and exclusive trade zone rights will not remove the freedom of navigation in the surface of these areas; open sea status will still be valid. Even in such a case, restricting the maritime areas of states that have contiguous or opposite coastal areas is provisioned to be determined with an agreement as a rule stated in 1982UNCLOS.(Art. 15, 76, and 83)

WIEVS ON THE LEGAL STATUS OF CASPIAN

Border Lake

It can be said that nearly all the views about the legal status ofCaspian reflect the question of “either it is a sea or a lake”. Above all, Caspian is not an open sea in terms of 1982 UN Treaty of Sea Law. Open sea status would provide freedom for all the states apart from the riparian states (Art.87) and any states would claim the rights of sovereignty on that sea area. (Art.89) On the other hand, all the states no mater they have a coast there or not, would have a right to navigate their own ships in open seas.(Art.90).Whereas the legal regime which has been applied for years, was tied to the principle of being restricted to the third party states.

Lakes are considered under the general title of “watercourses” together with the rivers, canals and underground 21 waters in terms of positive international law . One of the criteria used for giving a national or international characteristic to a watercourse is that the watercourse should be 22 present in one or more states . In all these watercourses, uses of that course for non-navigational reasons are examined in a common legal regime. Under the definition of non-navigational use, fishing and natural resources hunting, agricultural and industrial use can be counted. Geographical partition and authorization of exclusive right on a specific zone are some methods for sharing the waters in terms of international applications. The rule of sharing according to the fair principles is a kind of general rule in 23 terms of international law . 1997 Convention stated that Watercourse States “would in their respective territories utilize an international watercourse in an equitable and reasonable manner” (Art. 5)

InlandSea According to the 1982 UN Conventions on the Law of the Sea; 'enclosed or semi-enclosed sea' means a gulf, basin or sea surrounded by two or more States and connected to another sea or the ocean by a narrow outlet or consisting entirely or primarily of the territorial seas and exclusive economic zones of two or more coastal States.”(Article 122).According to this definition, the characteristic of being “enclosed” or “semi-enclosed” is determined by being connected to an another sea or not. If there is a narrow outlet it is “semi-enclosed” and if there is not it is “enclosed”. However, there will be no difference between each other in terms of legal status. Existence of Don and Volga canals caused it to be considered as a “semi-enclosed sea”. On the other hand, only Russia is the contracting party of the 1982 UN Convention on the Law of the Sea, among other riparian 20 states .

Although there is a rich history fort he general rules concerning the seas in international law, it impossible to mention general rules for the lakes that are of the same characteristics with the seas. If the Caspian is considered as a lake, there are two different methods for sharing the lake between riparian states: Dividing Caspian into national 24 sections and common usage (condominium) . If the method of dividing into national sections it will also be another matter of dispute to decide how it will be done. One of the most frequently used methods in applications is the “midline” method25. Indeed, as in international law of the seas, it is the best and the most preferable way to reach an agreement between the riparian states on sharing the lake that requires a restriction.

Apart from the problem of being defined as an enclosed sea or not; it is difficult to say that this status is binding other riparian states as a positive prevalent international law. Although the most part of the Convention provisions are binding for all the states as a conventional rule, it is hard to say that there are rules that are all applicable to the every situation and to similar sea areas having very different characteristics. From this point of view, it can' be said that there emerged a conventional rule for determining the status of Caspian; all the provisions in the Convention must be viewed within the scope of law of contracts.

There are not many examples of common usage in states applications. The example of Fonseca Gulf that was provisioned with such a case by the International Court of Justice has very different features than Caspian. While the Fonseca Gulf was under the authority of just one state, the dispute of sharing it between El Salvador, Honduras and Nicaragua emerged; the Court didn't see any profit on changing the integrity of the gulf. While Caspian was under the authority of two different states (USSR and Iran) before the problem of status, there was only one ruling country (Spain) over the Fonseca Gulf and it highlighted the 26 difference between these two examples .

If the Caspian is accepted as a sea, 1982 UN Conventions provisions will generally be applied and riparian states will have 12 miles of territorial waters as a part of their maritime area. Contiguous zone out of the territorial waters will have exclusive authority in terms of continental shelf and exclu-

56

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

Azerbaijan

The applications concerning the Caspian during the Soviet era, shows that there was a sectoral division between the riparian states in terms of natural sources, fishing and transportation. It is claimed that along with the former Soviet Republics there is also a factual division for Iran, especially in terms of oil production. This situation resulted in accepting the Caspian by the riparian states; and at least for the national sovereignty rights it was shared27.

Azerbaijan consistently supported the division of Caspian into national sections from the beginning.According to this, Caspian should be shared between 5 riparian states and the states must have exclusive authority over the parts that were given to them32. This view was also reflected in 1995 Azeri Constitution which had some important changes with the public vote in 2002. According the Part II of Article 11 entitled as the Country “Internal waters of the Azerbaijan Republic, sector of the Caspian Sea (lake) belonging to the Azerbaijan Republic, air space over the Azerbaijan Republic are integral parts of the territory of the Azerbaijan Republic.33 ”On the other hand, using of the term “lake” in parenthesis together with the term “sea” is another example that reflects the opinion of Azerbaijan and the problem of status in a very clear way. Azerbaijan Government signed an agreement that cost 8 billion Dollars with a consortium formed by American and European companies. This enterprise which was defined as “the agreement of the century34” turned the status of Caspian into a problem. On the other hand, -paradoxicallynew agreements signed by Azerbaijan with similar aims, caused the transformation of the views on status depending on the share of Russia from these agreements. The agreement signed between Azerbaijan and Turkmenistan in 1998, was proposing to divide the Caspian into national sections according to the midline method between two states. However, there is no problem about sharing the islands of Çiragh,Kepez and Azeri. Turkmenistan asserted that, if the Abseron Peninsula is taken as a basis, the national section of Azerbaijan extends to the inner areas of Caspian; so fort his reason, “ a midline which is equally far away from the latitude” should be used for sharing. In this method is applied, the oil reserves in the islands mentioned above will remain in the parts ofTurkmenistan and they will be the matter of dispute35. With the bilateral agreements of Azerbaijan signed between Russia and Kazakhstan and the trilateral agreement signed in 2003, there seemed to be a consensus on international sharing and the views of Azerbaijan seemed to have extended in other states as well.

THEARGUMENTSOF RIPARIANSTATES Russia Beginning from the emergence of status problem, Russia has supported thatCaspian is a lake and they attributed this idea to the fact that there is no natural outlet in there. Therefore they demanded a common usage of Caspian. On the other hand, the argument that claims Caspian cannot be divided into sections, was justified by the provisions of the agreement signed with Iran.1940 Agreement remained in force until the dissolution of Soviets and according to the Declaration of Alma-Ata, the founding treaty of the Commonwealth of Independent States after the dissolution; the member states of the Commonwealth, promised to perform the international obligations defined by the Agreements signed by Soviet Union as successor states. Depending upon the provisions of 1921 and 1940 Agreements which were seen as valid by the Russia, and the view that Caspian is an enclosed water basin; Russia asserted that 1982 UNCLOS could not be applied.28 Another view of Russia presented in opposite of the sectoral division was that such a division was harmful for the environment of Caspian. Caspian, that has an excellent natural environment, will have to cope with the negative results of pollution caused by the division, and the harmful affects especially on fishing. However, signing of agreements between other riparian states fort he oil reserves and Russia's participation in these agreements was interpreted as a change of view29. Thus, it is seen that Russia depended on the rule of common usage in Caspian apart from the 10 miles of riparian states' territorial waters at first but later, they changed their ideas in which there was 40-45 miles of exclusive authorization zone30. 1998 Agreement signed between Russia and Kazakhstan reflected the change of views comprising the division limited to the sea bottom. Similarly, 2001 Agreement signed with Azerbaijan was a document that reinforced this view. The agreement signed between these three riparian states, takes the sharing of Caspian with the method of midline in the North as a basis. The midline which was determined as parallel to the coastal lines and in an equal distance, lead to the division of Caspian in national sections31.

Kazakhstan Kazakhstan defined Caspian as an inland sea from the beginning and demanded 1982 UNCLOS to be applied. It is seen that Kazakhstan agreed upon the views of Azerbaijan as a basic approach to the matter of status. However, instead of dividing Caspian into national sections as a whole; they proposed sharing the sea bottom, and common usage of sea surface and water mass except the exclusive authorisation zone.36 The agreement signed with Russia in 1998 shoed that this view was reaffirmed. Similar to the agreement signed with Russia, Kazakhstan signed another agreement with Azerbaijan in 2001. 2003 Agreement turned this view of sharing into a trilateral view.37

57

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Turkmenistan

SAYI 19 - 20

EFFORTS OF RIPARIAN STATES FOR SOLVING THE PROBLEM

The state which has the most uncertain views on status of Caspian is may be the Turkmenistan. This uncertainty and flexible approach may be attributed to the fact that Turkmenistan gained a permanent neutrality status. Initially, Turkmenistan assumed an attitude close to the Russian views and proposed that the enterprises in Caspian for operating the natural reserves inCaspian must be subjected to the 1921 and 1940 Agreements. They claimed Çiragh, Kepez and Azeri islands are under their sovereignty. On the other hand, they agreed upon the common usage of Caspian apart from the 45 miles of exclusive authorization zone of riparian states38.

Although the riparian states have not agreed upon a resolution on the matter of status until now, there have been some important steps for the legal regime that will be applied in Caspian. On the other hand, the periodical works of Special Working Groups43 formed by the sides and the meetings44 held in the scope of summit diplomacy in the level of Presidents; give a hope to find a solution in the near future. At the 10th meeting of Special Working Group held in July 2003, the parties agreed upon signing a convention on protection of Caspian environment and signed it in the same year. As being the international agreement on which all the five riparian states agreed, this convention has a critical importance45. In the Summit of Presidents held in November 2010, they signed an agreement on the security of Caspian. According to this agreement, riparian states will be in a common struggle against the terrorism and drug trafficking in the region.

By changing their views later on, Turkmenistan supported the idea of dividing into sections and asserted that each riparian state should have exclusive authority over these sections. While accepting the sharing dependent upon the midline method stated in 1998 Agreement signed with Azerbaijan; the sides could not agree to the way of dividing. Turkmenistan rejects the agreement signed between Russia, Kazakhstan and Azerbaijan and proposes that they can determine a status with the agreement signed by 5 riparian states. Although Turkmenistan and Iran signed an agreement about dividing the southern parts of Caspian in 2003, it is not certain how to apply the rules and principles of international law and UN Conventions on the Law of The Sea which are referred for sharing39.

CONCLUSION The views on determining the status of Caspian and especially those which are joint to the sea-lake dispute do not have any contributions to the solution of the matter; and may be they stand for the basic factor for the delays of finding the solution. Because, the problem in Caspian is not the problem of status indeed. In case of being accepted as a lake or a sea, general international rules of law will not be enough to regulate the authority of riparian states and determine the limits of their sovereignty. Whereas, determining the status in the internal rules of law, will provide more efficient results. For instance, in the law of citizenship, to determine a person as being a citizen or a foreign will also determine this person's status in international law and the rules that can be applied in case of legal terms will be known. Although it accepts some criteria for limiting the maritime area, 1982 UNCLOS primarily looks for having an agreement between the sides. For this reason, rather than accepting the Caspian as a sea or a lake, it is necessary and obligatory to find a legal regime according to the international agreements signed by al riparian states.

Iran Iran has always rejected the division of Caspian into sections; they maintained a stance similar to the Russia at first. According to Iran, Caspian is a lake and should be utilized collectively with other 5 riparian states. Following the 1998 Russian-Kazak agreement that lead to the change of view in Russia and contained the sharing of sea bottom, Iran protested the contracting parties in the presence of UN40. In this protest, Iran proposed that Caspian cannot be shared without the joint consents of 5 riparian states. On the other hand, Iran asserted that the riparian states are all subjected to the 1921 AND 1940 Agreements signed during the USSR era.41 Due to the facts that Russia,Azerbaijan and Kazakhstan have common applications in terms of sharing and Turkmen views are not very close to the Iranian ones, Iran was left alone in its views on status. On the other hand, it is seen that Iran got further away from the idea of bilateral division joint to the agreements signed inUSSR era.

In today's international law, it is possible to mention some certain rules which are obligatory for all the international society apart from the separate interests of each state. The rules about the drug trafficking, human trafficking and the environmental matter are accepted to be of this kind. In terms of the legal regime that will be formed in Caspian, it will not be possible for the sides to have attitudes opposite of this common development of international law.

In terms of the recent diplomatic negotiations, the most important reason of not reaching to a solution for the status dispute is the Iran's insistent and inflexible attitude towards the matter42.

58

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Because the rules that are mentioned have an impact on every one (ergo omnes) and there is no way of opposite regulation.

SAYI 19 - 20

matter of status is used as a shield, the main conflictuous matter is about determining the national sovereignty limits of the riparian states.The tendency that leads to expand the sovereign authority of the states in maritime areas is a fortiori valid for Caspian. Therefore, final solution can only be possible through determining the national sovereignty areas forCaspian by containing the whole integrity of it.

Signing of some agreements that reflects the common interests of contracting parties in terms of some issues such as environment and security of Caspian, have indeed contributed to the forming of a legal regime. Although the

DİPNOTLAR 1) Hazar, 36º 34´ ve 47º 13´ kuzey enlemleri ve 44º 18΄ ve 52º 24΄ boylamları arasında yer almaktadır. Kuzey-güney uzunluğu yaklaşık 1.200 km; eni ise ortalama 300 km olup; en düşük yaklaşık 180 km en geniş ise yaklaşık 500 km.'dir. Hazar Kuzey Amerika'daki Büyük Göller'den 2,5 kez; Leman Gölünden 700 kez daha büyüktür. Yüzölçümü ise yaklaşık 400.000 km²'dir (NAZEMI, Mehrdad; La Mer Caspienne et le Droit International: Contribution à l'étude de sa situation juridique au carrefour des frontières, Thèse de Doctorat, Université de Paris I Panthéon / Sorbonne, Paris 2001, s. 16-17. Hazar'a ilişkin coğrafi veriler bakımından karşılaştırma için bkz. ALLONSIUS, David; Le Régime Juridique de la Mer Caspienne Problèmes Actuels de Droit International Public, L.G.D.J., Paris 1997; s. 1-2; ÇOLAKOĞLU, Selçuk; “Uluslararası Hukukta Hazar'ın Statüsü Sorunu”, AÜSBFD, C. 53, S. 1-4 [1998], s. 107; ABDULLAYEV, Cavid; “Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Hazar'ın Statüsü ve Doğal Kaynaklarının İşletilmesi Sorunu”,AÜHFD, C.48, S.1-2 [1999], s.256-257). 2) Türkçe kaynaklarda, kullanım yaygın olarak “Hazar Denizi” şeklindedir. Bu kullanım, Fransızca eserlerde daha net ve kesindir (La Mer Caspienne). İranlılar ise, “deniz” kullanımı ortak olsa da Hazar'a ilişkin farklı adlandırmalara yer vermektedir: Darya-ye Khazars, Daryaye Mazandaran ve Derya-ye Chomal (DJALILI, Mohammed-Reza; “Mer Caspienne: perspectives iraniennes”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde TurcoIranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/116 (9.6.2011), par. 1. 3) CULLEN, Robert; “Hazar Denizi Düşüş ve Yükseliş”; National Geographic Türkiye, S. 10 [Şubat 2002], s. 129;ABDULLAYEV, s. 259. 4) ÇOLAKOĞLU, s. 107. 5) ROMANO, Cesare P. R.; “La Caspienne: un flou juridique, source de conflits”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde Turco-Iranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/112 (9.6.2011), par. 4. 6) ROMANO, par. 5-6. 7) Türkmençay Andlaşmasının tarihi bazı kaynaklarda 10 Şubat 1828 olarak gösterilmektedir (bkz. ÇOLAKOĞLU, s. 108; ABDULLAYEV, s. 270; TERZİOĞLU, Süleyman Sırrı; “Hazar'ın Statüsü Hakkında Kıyıdaş Devletlerin Hukuksal Görüşleri, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları [OAKA], C. 3, S. 5 [2008], s. 27). Bu ve diğer andlaşmalar için farklı tarihler kullanılmasının, Jülyen ve Gregoryen takvimleri arasındaki 10-13 günlük farklılıktan kaynaklandığını düşünüyoruz. 8) ROMANO, par. 7.

[1997] suyolunu şu şekilde tanımlamaktadır: “Fiziki ilişkilerinden dolayı bölünmez bir bütün teşkil eden ve normal olarak bir son durağa akan yer altı suları ve yerüstü suları sistemi”. Uluslararası suyolundan ise, “parçaları farklı devletlerin içinde bulunan bir suyolu” anlaşılır (m. 2). Sözleşme metni için bkz. BOZKURT, Enver; Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, 5. Bası,Asil Yayın Dağıtım,Ankara 2011, s. 260-276. 22) PAZARCI, Hüseyin; Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, 4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 1996, s. 243-244. 23) PAZARCI, s. 251-252, 258-259. 24) ALLONSIUS, s. 75; ÇOLAKOĞLU, s. 108; ABDULLAYEV, s. 268; TERZİOĞLU, s. 34-35. 25) ABD ile Kanada arasındaki Büyük Göller, İsviçre ile Fransa arasındaki Leman Gölü, Nijerya, Nijer, Çad ve Kamerun arasındaki Çad Gölü, Malavi ile Mozambik arasındaki Malavi Gölü, Kenya, Tanzanya ve Uganda arasındaki Viktorya Gölünde “orta hat” yöntemi uygulanarak paylaşım yapılmıştır (ÇOLAKOĞLU, s. 117;ABDULLAYEV, s. 269). 26) ÇOLAKOĞLU, s. 116-117;ABDULLAYEV, s. 268-269; TERZİOĞLU, s. 35. 27) ÇOLAKOĞLU, s. 115-116. 28) TERZİOĞLU, s. 36. 29) ABDULLAYEV, s. 274. 30) ÇOLAKOĞLU, s. 110. 31) TERZİOĞLU, s. 37. 32) ÇOLAKOĞLU, s. 109; TERZİOĞLU, s. 37. 33) Anayasa taslak metninin yayımlanması sırasında Rusya bu maddeyi protesto etmiştir (ABDULLAYEV, s. 275, dp. 59). 2002 halkoylamasında Azerbaycan Anayasasının 11. maddesi değişikliğe uğramamıştır. Azerbaycan Anayasasının orijinal metni için bkz. http://president.az/azerbaijan/constitution/ (9.6.2011); Türkiye Türkçesine aktarılmış hali için bkz. ALESKERLİ, Alesker (Haz.), “Azerbaycan Anayasası", www.anayasa.gen.tr/azerbaycanaleskerli.htm; (9.6.2011). 34) ÇOLAKOĞLU, s. 108;ABDULLAYEV, s. 262. 35) TERZİOĞLU, s. 38.

9) ROMANO, par. 8-10.

36) ÇOLAKOĞLU, s. 111;ABDULLAYEV, s. 278-279.

10) ABDULLAYEV, s. 270.

37) TERZİOĞLU, s. 38-39.

11) ABDULLAYEV, s. 270-271; TERZİOĞLU, s. 28.

38) ÇOLAKOĞLU; s. 112; TERZİOĞLU, s. 41-42.

12) TERZİOĞLU, s. 28.

39) TERZİOĞLU, s. 42.

13) ROMANO, par. 12.

40) BM tarafından yayımlanan belgeler çerçevesinde kıyıdaş devletlerin görüşlerini ele ala bir çalışma için bkz. TAVERNIER, Paul; “Le Statut Juridique de la Mer Caspienne: Mer ou Lac? La pratipue des États vue à travers les documents publiés par les Nations Unies”, http://www.ridi.org/adi/199910a.1.htm (31.5.2011).

14) TERZİOĞLU, s. 28. 15) ÇOLAKOĞLU, s. 109, 115;ABDULLAYEV, s. 271. 16) TERZİOĞLU, s. 28-29.

41) ÇOLAKOĞLU, s. 112;ABDULLAYEV, s. 277-278; TERZİOĞLU, s. 40.

17) TERZİOĞLU, s. 30.

42) ERTAN, Fikret; Hazar Zirvesi'ne Doğru, Zaman, 08.11.2010.

18) 18) TERZİOĞLU, s. 30.

43) Özel Çalışma Grubu Nisan 2011'de 28. Toplantısını yapmış; bir sonraki toplantının Temmuz 2011'de yapılması kararlaştırılmıştır.

19) TERZİOĞLU, s. 32. 20) 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesini İran ve Rusya imzalamış olmakla birlikte sadece Rusya, 12 Mart 1997 tarihinde katılım yoluyla taraf olmuştur. Bkz. http://treaties.un.org (9.6.2011). 21) Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışında Kullanılması Hukukuna İlişkin Sözleşme

44) Hazara kıyıdaş devletlerin Devlet Başkanları Zirvesinin ilki 2002 yılında yapılmış olup; dördüncüsü 2011 yılı sonunda gerçekleştirilecektir. 45) TERZİOĞLU, s. 32.

59

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

ПОЛОЖЕНИЕ ПРИБРЕЖНЫХ СТРАН И СТАТУС КАСПИЙСКОГО МОРЯ В РАМКАХ МЕЖДУНАРОДНОГО ПРАВА

Доц.док. Ясин ПОЙРАЗ Преподаватель юридического факультета Университета Кырыккале

После распада Советского Союза увеличилось число прибрежных государств Каспийского моря. Правовой режим касательно Каспийского моря был определен между Советским Союзом и Ираном двусторонними соглашениями; а требования Азербайджана, Казахстана и Туркменистана об использовании суверенных прав в отношении Каспийского моря в качестве новых прибрежных стран стали причиной повышения значимости дискуссий о правовом статусе. Кроме прочих ценностей Каспийское море богато резервами нефти и природного газа. На сегодняшний день наблюдается, что Каспийское море стало центром внимания не только стран региона, но и всех государств, обладающих определенной силой. С данной точки зрения Каспийское море выходит за рамки чисто правовых дискуссий, и приобретает экономическое, геополитическое и стратегическое значение, формирующее выдвигаемые правовые взгляды. По поводу статуса Каспийского моря прибрежные страны выдвигают тезисы, позволяющие им больше использование природных ресурсов. В данной работе рассматриваются соглашения, сторонами которых являются прибрежные страны, применения на основании этих соглашений, а также выдвигаемые правовые взгляды. В частности, проведем оценку в рамках действующих положений международного права, вытекающие из Конвенции ООН по морскому праву 1982 года. Кроме того, сравним результаты правовых взглядов для прибрежных стран. Наряду с общими дискуссиями о том, является ли Каспий морем или озером, также рассмотрим возможность установления особого статуса согласно специальным актам регулирования. Отмечаются попытки сторон прийти к соглашению и новые события по данному вопросу.

После распада Советского Союза стало неизбежным пересмотр и новое истолкование имеющихся институтов международного права. Право на самоопределение, признание государства и правопреемство по международному соглашению только некоторые из этих вопросов. Проблема со статусом Каспийского моря возникла с появ-лением новых прибрежных государств. Раньше между СССР и Ираном действовало регулирующее соглашение, и проблем со статусом не было. Желание Азербайджана, Казахстана и Туркменистана пользоваться суверенными правами в отношении Каспийского моря в качестве новых прибрежных государств усилили дискуссии о статусе. С географической точки зрения Каспийское море1 считается крупнейшим озером мира, но вместе с тем, изза его крупного размера и соленой воды во многих языках называется морем2. Бассейн Каспийского моря имеет стратегическое и экологическое значение, а также богат резервами нефти и природного газа. В действительности о наличии нефтяных резервов было известно давно. Марко Поло 700 лет назад отметил, что регион очень богат нефтью. Согласно некоторым источникам в бассейне Каспийского моря имеется резерв 200 миллиардов баррелей нефти3 и 17.6 миллиардов кубических метров природного газа. Кроме того, в Каспийском море рыболовство также является важным источником дохода и 90 процентов производства икры в мире приходится на его долю4. В данном исследовании рассматриваются правовые положения прибрежных стран в рамках источников международного права, указываемых в качестве основания этих положений; политические аспекты вопроса на региональном и глобальном уровне не будут рассмотрены.

МЕЖДУНАРОДНЫЕ СОГЛАШЕНИЯ, СВЯЗАННЫЕ С ВОПРОСОМСТАТУСА Период до Советского Союза Первым соглашением по данному вопросу можно считать Решсткий договор, заключенный 13 февраля 1729 года между Российской и Персидской империями. Согласно данному договору были обозначены границы некоторых территорий, и определенные территории были переданы России. Был принят режим свободной торговли и плавания на Каспийском море5. После непрерывной девятилетней иранско-русской войны, завершившейся поражением Ирана, 12 октября 1813 года был подписан Гюлистанский договор, согласно которому русские торговые корабли имели право плавать и причаливаться по всему побережью Каспийского моря. В отношении военных судов был применен прежний порядок, предусматривающий плавание только российских судов на Каспийском море. Согласно данному исключительному полномочию ни один другой военный корабль не имел право поднять флаг на Каспийском море6. Таким образом, две империи заключили соглашение о свободном плавании и равных правах торговых судов, и Россия получила монопольное право на содержание в Каспийском море военного флота. Через пятнадцать лет после Гюлистанского договора 22 февраля 1828 года7 был подписан Туркменчайский договор; было признано монопольное право России на плавание, и данный договор заменил Гюлистанский договор. Данный договор еще больше увеличил контроль России над регионом8.

60

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

морю третьих государств и их гражданам был закрыт; но два прибрежных государств еще не определили границы своего суверенитета. В Договоре 1940 года было четко характеризовано “советско-иранское море”, однако это само по себе не может служить достаточным доказательством для определения статуса. Поэтому, подписанные между сторонами соглашения не позволяют решить проблему со статусом раз и навсегда. При определении статуса наряду с положениями договоров также важны применения государств-участников. А применения между двумя государствами показывают, что Каспийское море признается пограничным озером15.

Период Советского Союза После большевистской революции в октябре 1917 года между Советами и Ираном были подписаны некоторые соглашения в отношении Каспийского моря. Московский договор от 26 февраля 1921 года межу Российской Советской Федеративной Социалистической Республикой и Ираном гласит, что подписанные между Ираном и Царским правительством договора и соглашения, которые притесняют иранский народ, "полностью считаются не подписанными". Таким образом, Гюлистанский и Туркменчайский договора утратили силу с правовой точки зрения. Статья 11 Московского договора заново устанавливает свободное право плавания по Каспийскому морю обеих государств. Таким образом, Ирану было предоставлено равное право плавания по Каспийскому морю с военной целью. Вместе с тем, согласно статье 14 Иран признает значение рыболовства для России и принимает на себя подписание договоров, предоставляющих право рыболовства. Московский договор устанавливает определенный режим равного права плавания, но не содержит какое-либо положение касательно ограничения суверенных прав в отношении Каспийского моря9. С другой стороны, в обмене нотами в отношении порта Пехлеви от 1 октября 1927 года Каспийское море характеризуется советско-иранским морем10. Развитие рыболовства в Каспийском море ускорило встречи сторон, желающих установить правовой режим, регулирующий этот вид деятельности. Так, 27 августа 1935 года был подписан основной договор "О торговле и мореплавании", который установил свободу мореплавания для обеих сторон и был создан монопольная полоса рыболовства шириной в десять миль. При этом, не было установлено положение о совместном определении границ данной полосы11. Договор “О торговле и мореплавании” от 25 марта 1940 года, заменивший собой договор 1935 года, подтвердил свободу мореплавания и полосу рыболовства шириной в десять миль. Для обоих государств было предоставлено право свободного рыболовства на участках за пределами полосы рыболовства12. При этом в течение длительного периода рыболовство на участках за пределами полосы шириной в десять миль на юге Каспийского моря велось на основании преференции, предоставленной совместной советско-иранской компании. Данная компания получила официальный статус согласно договору, подписанному 31 октября 1931 года, и до 1953 года пользовалась монополией в отношении многих видов рыбы. Данный режим продолжался до распада Советского Союза13. Можно сказать, что согласно договорам, подписанным в период Советского Союза, были установлены два основных принципа: a) принцип равенства входа в Каспийское море и использования Каспийского моря, b) принцип закрытости Каспийского моря государствам, не являющимся прибрежными14. Доступ к Каспийскому

Период после распада Советского Союза В целях способствования разрешению возможных разногласий между новыми государствами, возникшими после распада Советского Союза, касательно суверенитета стран 20 марта 1992 года в Киеве был подписан договор. Данное соглашение, открытое также для государств, не являющихся членами Содружества независимых государств, из прибрежных стран не было подписано только Туркменистаном. Согласно Киевскому договору государства-члены не предпримут действия и меры, противоречащие политическим, экономическим и иным интересам других государств-членов Содружества на территории стран и территориальных водах для обеспечения своей безопасности. Определение и изменение границ стран регулируются с учетом интересов государств-членов Содружества и в соответствии с взаимными соглашениями с соседними государствами. Кроме того, договором предоставляется полномочия различным советам, состоящим из глав государств и правительств при разрешении возможных разногласий. Очевидно, что Киевский договор не определяет статус Каспийского моря. По своему характеру договор не предусматривает решение; а устанавливает правила, согласно которым осуществляется решение возможных разногласий16. Прибрежные страны не могли прийти к определенному соглашению по вопросу статуса и предпочли заключать двусторонние соглашения, служащие к удовлетворению практических нужд по использованию суверенных полномочий до определения окончательного статуса. Первый пример подобных соглашений был подписан между Казахстаном и Азербайджаном в 1997 году. Таким образом, стороны пришли к соглашению соблюдать границы, определенные методом средней линии, до заключения договора о правовом статусе. В том же году Казахстан и Туркменистан совместной декларацией объявили, что между ними достигнуто соглашение по поводу разделения Каспийского моря в секторы согласно разделению по средней линии, принятому в советское время. Согласно договору, заключенному между Россией и Казахстаном в 1998 году, было принято разделение дня Каспийского моря по методу средней линии17.

61

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Договор между Россией и Азербайджаном, подписанный 2001 года, принимает разделение, схожее договору 1998 года. В том же году двустороннем соглашением между Азербайджаном и Казахстаном договор 1997 года, касающийся только поверхности моря, было также распространено на дно моря. Таким образом, общая позиция трех прибрежных государств по вопросу разделения позволила применить на севере Каспийского моря правовой режим, основанный на соглашениях. Декларация этих трех государств об их праве на эксплуатацию и инвестирования в принадлежащих им секторах до определения окончательного статуса вызвала недовольство Ирана и Туркменистана. Они утверждали, что эти соглашения являются недействительными и регулирование касательно Каспийского моря должно быть 18 осуществлено только общей волей пяти государств . Несмотря на эти события, Россия, Азербайджан и Казахстан не изменили свои позиции. Напротив, они пошли еще дальше и в 2003 году заключили трехсторонний договор. В ответ в том же году Иран и Туркменистан заключили договор о разделении юга Каспийского моря. Данный договор предусматривает разделение морского дна в соответствии с принципами и положениями международного права и Конвенции ООН по морскому праву. Однако, указанные принципы и положения четко не 19 определены .

SAYI 19 - 20

мкнутым”; а если отсутствует “замкнутым” морем. Вместе с тем, между ними нет различия с точки зрения правового статуса. Наличие каналов Дон и Волги стали основанием для рассмотрения Каспия полузамкнутым морем. С другой стороны прибрежных стран Каспийского моря только Россия является стороной к Конвенции 20 ООН по морскому праву 1982 года . Оставим в сторонке вопрос о признании Каспийского моря замкнутым морем или нет; если даже оно будет признано таковым, трудно утверждать, что данный статус обязывает прибрежные государства в качестве правила позитивного международного права с общим действием. Хотя существенная часть положений Конвенции имеет обязательный характер для всех государств в качестве правила обычного права; трудно сказать о наличии правил, применяемых для всех схожих морских бассейнов с различными свойствами и во всех случаях. Поэтому, нельзя утверждать об образовании обычного правила с точки зрения определения статуса Каспийского моря; правила, изложенные в Конвенции и служащие для установления статуса, должны быть рассмотрены в рамках права договоров. В случае признания Каспия морем в отношении его применяются положения Конвенция ООН по морскому праву 1982 года на общих основаниях, и прибрежные страны будут иметь шириной в двенадцать миль в качестве части морской страны. Кроме территориальных вод, они имеют исключительные полномочия в отношении прилежащей зоны, исключительной экономической зоны и континентального шельфа. Права на континентальный шельф и исключительную экономическую зону не отменяют свободу судоходства на поверхности моря в этих участках, и действует статус открытого моря. Даже в данном случае государства с берегами, расположенными один против другого или примыкают друг к другу, Конвенция по морскому праву 1982 года предусматривает осуществление делимитации морских участков по соглашению (ст. 15, Конвенция ООН по морскому праву 1982 года 76, Конвенция ООН по морскому праву 1982 года 83).

МНЕНИЯ О ПРАВОВОМ СТАТУСЕ КАСПИЙСКОГО МОРЯ Можно утверждать, что все выдвинутые мнения о правовом статусе Каспийского моря затрагивают вопрос, является ли Каспий “морем или озером”. Прежде всего, согласно Конвенции ООН по морскому праву 1982 года Каспийское море не является открытым морем. Статус открытого моря должен обеспечивать возможность свободного пользования всем государствам, кроме прибрежных стран (ст. 87) и никакое государство не вправе претендовать на суверенитет на данном участке моря (ст. 89). С другой стороны каждое государство независимо от того, является ли оно прибрежным или не имеющим выхода к морю, имеет право на то, что суда под его флагом плавали в открытом море (ст. 90). Тогда как, правовой режим, применяемый в Каспийском море в течение сотни лет, основан на принципе закрытости Каспийского моря третьим государствам.

Мнение о пограничном озере С точки зрения позитивного международного права озера рассматриваются под общим понятием “водотоков” вместе 21 с реками, каналами и подземными водами . Одним из критериев для определения национального или международного характера водотока является расположение данного 22 водотока на территории одного или нескольких стран . Несудоходные виды использования всех этих водотоков рассматривается под общим правовым режимом. Несудоходные виды использования включают в себя рыболовство и добыча природных ресурсов, сельскохозяйственного и промышленного пользования. С точки зрения разделения вод разделение по географическому аспекту и признание исключительного права в отношении этого раздела является одним из методов, применяемых между государствами. Правило раздела по правовым принципам становится общим правилом по междуна23 родному праву . Так, Конвенция 1997 года устанавливает, что “государства водотока используют в пределах своей соответствующей территории международный водоток справедливым и разумным образом”. (ст. 5).

Мнение о замкнутом море Согласно Конвенции ООН по морскому праву 1982 года замкнутое или полузамкнутое море, “замкнутое или полузамкнутое море” означает залив, бассейн или море, окруженное двумя или более государствами и сообщающееся с другим морем или океаном через узкий проход, или состоящее полностью или главным образом из территориальных морей и исключительных экономических зон двух или более прибрежных государств (ст. 122). Согласно данному определению “замкнутое” или “полузамкнутое” свойство моря определяется сообщением с другим морем или океаном через узкий проход. Если узкий проход существует, море признается “полуза-

62

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Несмотря на то, что общие правила международного права касательно морей имеет очень богатую историю, нельзя говорить о правилах в отношении озер с такими же общими характеристиками. Если Каспийское море признается озером, предусматривается два различных способа его раздела между прибрежными странами: разделение Каспийского моря на национальные сектора и 24 совместное использование (кондоминиум) . Если принять разделение Каспийского моря на национальные сектора, возникает вопрос, как выполнить подобное разделение. Чаще всего в практике государств 25 применяется метод “средней линии” . В действительности, как в морском праве, достижение соглашения между сторонами по вопросу разделения между прибрежными странами, требующее делимитацию, является приоритетным и наиболее подходящим методом. В практике государств совместное использование встречается очень редко. Решением Международного суда данный статус был установлен в отношении залива Фонсека, но этот залив отличается от Каспийского моря. Залив Фонсека находится под суверенитетом одного государства; между Сальвадором, Гондурасом и Никарагуа возник вопрос о разделении; Суд пришел к выводу, что нет выгоды в разделении целостности залива. В отношении Каспийского моря до возникновения вопроса о статусе присутствовал суверенитет двух государств (СССР и Иран), а в отношении залива Фонсека существовал суверенитет одного государства (Испании), что 26 указывает на различие между двумя обстоятельствами . Применения в отношении Каспийского моря в период Советского Союза показывают, что имело место секторальное разделение между прибрежными республиками по природным ресурсам, рыболовству и судоходству. Наряду с прежними советскими республиками фактическое разделение существовало также и для Ирана, в частности, можно с уверенностью утверждать это с точки зрения добычи нефти. Данное обстоятельство показывает, что прибрежные страны признают Каспия озером; по крайней мере, результатом данного положения явилось разделение с точки зрения государственного 27 суверенитета .

SAYI 19 - 20

обязательства СССР, вытекающие из заключенных им договоров. Россия утверждала, что договора 1921 и 1940 годов действуют, и согласно их положениям, а также на основании того, что Каспийское море является замкнутым водоемом, Конвенция ООН по морскому праву 28 1982 года не может быть применена . Другим мнением России против секторального разделения являлось то, что подобное разделение повредить экологии Каспийского моря. Каспийское море, обладающее неповторимой естественной средой, при разделении столкнется с проблемой загрязнения, и в частности, возникнет отрицательное влияние в сфере рыболовства. Вместе с тем, подписание договора между другими прибрежными государствами в отношении нефтяных резервов и присоединение России в данные договора рассматривался, как 29 изменением позиции . Таким образом, Россия отказалась от своих начальных мнений о совместном использовании Каспийского моря, кроме полосы шириной прибрежных государств в десять миль, а позднее о наличии участка 30 исключительного полномочия шириной в 40-45 миль . Договор, подписанный между Россией и Казахстаном в 1998 году, отражает изменение позиции, связанной разделением, ограничивающимся морским дном. Таким же образом, договор с Азербайджаном 2001 года подтвердил данное мнение. Между этими тремя государствами в 2003 году был подписан договор, который предусмат-ривал разделение на севере Каспийского моря по методу средней линии. Средняя линия с равными длинами, определенная параллельно береговым линиям, привела к разделению 31 Каспийского моря на национальные сектора .

Азербайджан Азербайджан с самого начала настойчиво придержива-лась позиции о разделении Каспийского моря на национальные сектора. Согласно этому мнению Каспийское море должно быть разделено между пятью прибрежными государствами, и государствам должно быть предоставлено исклю32 чительное право в отношении своих секторов . Данное мнение также было включено в Конституцию Азербайджана 1995 года, которая подвергалась существенным изменениям в результате референдума, проведенного в 2002 году. Согласно части II статьи 11 под названием Территория, “Внутренние воды Азербайджанской Республики, принадлежащий Азербайджанской Республике сектор Каспийского моря (озера), воздушное пространство над Азербайджанской Республикой составные части территории Азербайджанской Республ33 ики” . С другой стороны, в тексте статьи термин “море” используется вместе с термином “озеро” в скобках. Данный пример четко отражает положение Азербайджана и наличие проблемы о статусе. Правительство Азербайджана в сентябре 1994 года подписало соглашение с консорциумом из американских и европейских компаний на сумму в 8 миллиардов долла-ров. 34 Данное предприятие, оцениваемое “соглашением века” , в действительности, превратило статус Каспи-йского моря в проблему. С другой стороны парадоксал-ьно- новый договор, подписанный между Азербайджаном и Россией со схожими целями, привело к изменению позиции по вопросу статуса для получения своей доли.

ПОЛОЖЕНИЯ ПРИБРЕЖНЫХ СТРАН Россия После возникновения вопроса о статусе Россия в течение длительного времени утверждала, что Каспий является озером, и обосновала свое положение отсутствием естественного выхода. Соответственно, она требовала совместного использования Каспийского моря. С другой стороны Россия обосновала свое мнение о невозможности разделения Каспийского моря на национальные секторы в рамках договора, подписанного с Ираном. Договор 1940 года действовал до распада Советского Союза, но после его распада согласно Алма-атинской декларации о создании Содружества независимых государств государствачлены Содружества в качестве государств-правопреемников согласились выполнять международные

63

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Договор, который Азербайджан подписал с Туркменистаном в 1998 году, предусматривал разделение Каспийского моря между двумя государствами по методу средней линии. Вместе с тем, существует проблема разделения в отношении островов Чираг, Кепез и Азери. Туркменистан выдвигал мнение о том, что учитывая полуостров Абшерон, национальный сектор Азербайджана простирается до внутренних частей Каспийского моря; поэтому, при разделении необходимо применить “среднюю линию на равном расстоянии к широте”. Если будет применен данный метод, нефтяные резервы на указанных островах остаются в секторе Туркменистана и 35 превращаются в предмет разногласий . Двусторонние договора Азербайджана, подписанные с Россией и Казахстаном, и трехсторонний договор, подписанный в 2003 году, свидетельствует достижения соглашения между государствами по вопросу разделения и распространении позиции Азербайджана и на другие государства.

SAYI 19 - 20

Казахстаном и Азербайджаном, и выдвигает мнение, что статус можно определить только общим согласованием пяти прибрежных государств. Хотя Туркменистан и Иран в 2003 году подписали договор о разделении южной части Каспийского моря, не ясны способы применения указанных принципов и правил международное право и Конвенции ООН по морскому праву в 39 отношении разделения .

Иран Иран всегда выступал против разделения Каспийского моря на национальные сектора; в начале придерживался позиции, схожей с позицией России. По мнению Ирана, Каспийское море является озером и должно быть совместно использовано пятью прибрежными государствами. После подписания русско-казахского договора 1998 года, который привел к изменению позиции России и содержал положение о разделении морского дна, она протестовала этих государств на уровне ООН40. В данном протесте Иран заявила, что Каспийское море не может быть разделено без общего согласия пяти прибрежных государств. Она также заявляла, что приб-режные страны обязаны применять договора 1921 и 1940 годов, 41 подписанные в период СССР . Общие приме-нения России, Азербайджана и Казахстана по вопросу разделения, а также позиция Туркменистана по данному вопросу не близки к мнению Ирана, и поэтому Иран осталась в одиночке в своей позиции по поводу статуса. С другой стороны, наблюдается, что Иран в существенной мере отдалилась от позиции двустороннего разделения в рамках соглашений, подписанных в период СССР. Важнейшей причиной невозможности достижения определенного результата о правовом статусе в результате последних дипломатических встреч является чрезмерное 42 настойчивость и упорство Ирана в своей позиции .

Казахстан С самого начала Казахстан рассматривал Каспий внутренним морем и требовал применения положений Конвенции ООН по морскому праву 1982 года. Основной подход Казахстана о статусе показывает, что она признает позицию Азербайджана. Тем не менее, придерживается мнения, что вместо полного разделения Каспийского моря на национальные сектора необходимо разделить морское дно, а водная масса и поверхность, кроме зоны исключительных полномочий, должны быть 36 открыты для общего использования . Договор, подписанный с Россией в 1998 году, подтверждает данное мнение. Казахстан подписал схожий договор и с Азербайджаном в 2001 году. В договор 2003 года сделал 37 данное разделение трехсторонним .

Туркменистан

ПОПЫТКИ ПРИБРЕЖНЫХ СТРАН НАЙТИ РЕШЕНИЕ

Возможно Туркменистан государство с наиболее нечеткой позицией в отношении вопроса о статусе Каспийского моря. Данная неопределенность и неоднозначный подход может быть связана с тем, что Туркменистан имеет статус постоянного нейтралитета. В начале Туркменистан принял позицию, схожую с позицией России и заявляла, что эксплуатация природных ресурсов в Каспийском море должна быть осуществлена согласно договорам 1921 и 1940 годов. Она утверждает, что острова Чираг, Кепез и Азери находятся под ее суверенитетом. С другой стороны, признает совместное использование Каспийского моря, кроме 45-мильной зоны 38 исключительных полномочий прибрежных стран . Позже Туркменистан изменил свою позицию, и утверждала, что Каспийское море должно быть разделено на национальные сектора и каждое государство вправе использовать исключительное полномочие на этих секторах. Хотя по договору, подписанному 1998 года с Азербайджаном, согласуется с разделением по методу средней линии, у сторон возникло разногласие по поводу способа данного разделения. Туркменистан выступает против договора, подписанного между Россией,

Хотя до сегодняшнего дня прибрежные страны не смогли достичь определенного результата по вопросу о статусе, были сделаны важные шаги в связи с правовым режимом, применяемым в Каспийском море. С другой стороны, периодическая работа, проводимая Специальной рабочей 43 группой, созданной между сторонами , и дипломатия сам44 митов на уровне глав государств дает надежду скорейшего разрешения данного вопроса. На 10-м собрании Специальной рабочей группой, прове денном в июне 2003 года, стороны пришли к соглашению о необходимости заключения договора о защите окружающей среды Каспийского моря, и в том же году был подписан договор по данному вопросу. Данный договор является международным договором, подписанным пятью прибрежными государствами, и поэтому имеет особое 45 значение . На саммите глав государств, проведенном в ноябре 2010 года, было подписано соглашение о безопасности Каспийского моря. Согласно данному соглашению прибрежные страны осуществят совместную борьбу против терроризма и контрабанды наркотиков в регионе.

64

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

На сегодняшний день в международном праве кроме воли отдельных государств можно говорить об определенных правилах, обязательных для международного сообщества, как единое целое. Контрабанда наркотиков, торговля людьми, правила охраны окружающей среды являются общепризнанными проблемами, имеющими подобный характер. С точки зрения правового режима, формируемого в Каспийском море, стороны не могут действовать против этой общей тенденции развития международного права. Потому что, указанные правила имеют эффективность в отношении всех государств (erga omnes); и отсутствует возможность иного регулирования. Заключение договоров, отражающих общую волю сторон по таким вопросам в отношении Каспийского моря, как защита окружающей среды и безопасность, на самом деле в существенной мере способствует формирования правового режима. Хотя вопрос о статусе используется в качестве щита, основной предмет разногласий связан с определением границ государственного суверенитета прибрежных стран. Тенденция, позволяющая прибрежным государствам расширять суверенные права в отношении морских зон, более чем очевидно действует в отношении Каспийского моря. Поэтому, окончательное решение возможно только при четком определении границ государственного суверенитета в отношении всего Каспийского моря.

ЗАКЛЮЧЕНИЕ Выдвигаемые мнения, направленные на определения правового статуса Каспийского моря, в частности, дискуссии о море-озере не способствуют решению данного вопроса, и служат основным фактором, замедляющим разработку решения. Потому что, вопрос в Каспийском море, в действительности, не является вопросом о статусе. В случае признания Каспийского моря озером или морем; общие правила международного права являются недостаточными для определения суверенных прав прибрежных государств и ограничения этих прав. Тогда как, определение статуса в системах внутреннего права по какому-либо вопросу дает более четкие результаты. Например, в праве гражданства определение человека, проживающего в определенном государстве, гражданином или иностранцем устанавливает статус этого человека и можно определить все правила, которым он подчиняется согласно действующему законодательству. Хотя согласно Конвенции ООН по морскому праву 1982 года приняты некоторые критерии ограничения многих морских зон, прежде всего, требуется заключения договора между соответствующими сторонами. Поэтому, прежде, чем определить, является ли Каспийское море озером или морем, необходимо и обязательно формировать правовой режим на основании договоров, подписанных всеми прибрежными странами. ПРИМЕЧАНИЯ 1) Каспийское море расположено между 36º 34´ и 47º 13´ северными широтами и 44º 18΄ и 52º 24΄долготами. Протяженность по северо-южному направлению составляет около 1.200 км; а ширина составляет в среднем 300 км; наименьшая ширина составляет 180 км, а наибольшая около 500 км. Каспийское море 2,5 раза больше Великих озёр в Северной Америке; и 700 раз больше озера Леман. Его площадь составляет около 400.000 км² (NAZEMI, Mehrdad; La Mer Caspienne et le Droit International: Contribution à l'étude de sa situation juridique au carrefour des frontières, Thèse de Doctorat, Université de Paris I Пантеон / Сорбонна, Париж 2001, с. 16-17. Сравнительные географические данные о Каспийском море см. АЛЛОНСИУС, David; Le Régime Juridique de la Mer Caspienne Problèmes Actuels de Droit International Public, L.G.D.J., Париж 1997; с. 1-2; ЧОЛАКОГЛУ, Селчук; “Вопрос о статусе Каспийского моря в международном праве”, AÜSBFD, Т. 53, № 1-4 [1998], с. 107; АБДУЛЛАЕВ, Джавид; “Статус Каспийского моря и вопрос об использовании природных ресурсов в рамках международного права”, AÜHFD, Т. 48, № 1-2 [1999], с. 256-257). 2) В источниках на турецком языке широко используется “Каспийское море”. Данное выражение более четко используется во французских книгах (La Mer Caspienne). Иранцы хотя, в общем, применяют слово “море”, используют различные называния Каспийского моря: Darya-ye Khazars, Darya-ye Mazandaran и Derya-ye Chomal (DJALILI, Mohammed-Reza; “Mer Caspienne: perspectives iraniennes”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde Turco-Iranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/116 (9.6.2011), пар. 1. 3) КУЛЛЕН, Роберт; “Падение и подъем Каспийского моря”; Национальное географическое общество Турция, №10 [февраль 2002], с. 129; АБДУЛЛАЕВ, с. 259. 4) ЧОЛАКОГЛУ, с. 107. 5) РОМАНО, Cesare P. R.; “La Caspienne: un flou juridique, source de conflits”, Cahiers d'Etudes sur la Méditerranée Orientale et le Monde Turco-Iranien, No: 23 [1997], URL: http://cemoti.revues.org/112 (9.6.2011), пар. 4. 6) РОМАНО, пар. 5-6. 7) Дата Туркменчайского договора в некоторых источниках указывается 10 февраля 1828 года (см. ЧОЛАКОГЛУ, с. 108; АБДУЛЛАЕВ, с. 270; ТЕРЗИОГЛУ, Сюлейман Сырры; “Правовое мнение прибрежных стран о статусе Каспийского моря, Среднеазиатские и кавказские исследования [OAKA], Т. 3, №5 [2008], с. 27). По нашему мнению, причиной указания различных дат этого и других договоров является 10-13дневняя разница между юлианским и григорианским календарями. 8) РОМАНО, пар. 7. 9) РОМАНО, пар. 8-10. 10) АБДУЛЛАЕВ, с. 270. 11) АБДУЛЛАЕВ, c. 270-271; ТЕРЗИОГЛУ, c. 28. 12) ТЕРЗИОГЛУ, c. 28. 13) РОМАНО, пар. 12. 14) ТЕРЗИОГЛУ, c. 28. 15) ЧОЛАКОГЛУ, c. 109, 115; АБДУЛЛАЕВ, c. 271. 16) ТЕРЗИОГЛУ, c. 28-29. 17) ТЕРЗИОГЛУ, c. 30. 18) ТЕРЗИОГЛУ, c. 30. 19) ТЕРЗИОГЛУ, c. 32. 20) Конвенция ООН по морскому праву 1982 года подписана Ираном и Россией, но только Россия стала стороной Конвенции 12 марта 1997 года путем присоединения. См. http://treaties.un.org (9.6.2011).

21) Конвенция о праве несудоходных видов использования международных водотоков [1997] дает следующее определение водотоку: “Система поверхностных и грунтовых вод, составляющих в силу своей физической взаимосвязи единое целое и обычно имеющих общее окончание”. А международный водоток, означает “водоток, части которого находятся в различных государствах ” (ст. 2). Текст Конвенции см. БОЗКУРТ, Энвер; Законодательство Турции по международному праву, 5-е издание, Издательство Asil Yayın Dağıtım, Анкара 2011, c. 260-276. 22) ПАЗАРДЖЫ, Хюсейин; Уроки по международному праву, II-я книга, 4-е издание, Издательство Turhan, Анкара 1996, c. 243-244. 23) ПАЗАРДЖЫ, c. 251-252, 258-259. 24) АЛЛОНСИУС, c. 75; ЧОЛАКОГЛУ, c. 108; АБДУЛЛАЕВ, c. 268; ТЕРЗИОГЛУ, c. 34-35. 25) Великие Озера, расположенные между США и Канадой, озеро Леман между Швейцарией и Францией, озеро Чад между Нигерией, Нигером, Чадом и Камеруном, озеро Малави между Малави и Мозамбиком, озеро Виктория между Кенией, Танзанией и Угандой были разделены по методу “средней линии” (ЧОЛАКОГЛУ, c. 117; АБДУЛЛАЕВ, c. 269). 26) ЧОЛАКОГЛУ, c. 116-117; АБДУЛЛАЕВ, c. 268-269; ТЕРЗИОГЛУ, c. 35. 27) ЧОЛАКОГЛУ, c. 115-116. 28) ТЕРЗИОГЛУ, c. 36. 29) АБДУЛЛАЕВ, c. 274. 30) ЧОЛАКОГЛУ, c. 110. 31) ТЕРЗИОГЛУ, c. 37. 32) ЧОЛАКОГЛУ, c. 109; ТЕРЗИОГЛУ, c. 37. 33) Во время опубликования проекта Конституции Россия протестовала против этой статьи (АБДУЛЛАЕВ, c. 275, дп. 59). В референдуме 2002 года статья 11 Конституции Азербайджана не была изменена. Оригинальный текст Конституции Азербайджана см. http://president.az/azerbaijan/constitution/ (9.6.2011); перевод на турецкий язык см. А Л Е С К Е РЛ И , А л е с к е р ( Х а з . ) , " Ко н с т и т у ц и я А з е р б а й д ж а н а " , www.anayasa.gen.tr/azerbaycan-aleskerli.htm; (9.6.2011). 34) ЧОЛАКОГЛУ, c. 108; АБДУЛЛАЕВ, c. 262. 35) ТЕРЗИОГЛУ, c. 38. 36) ЧОЛАКОГЛУ, c. 111; АБДУЛЛАЕВ, c. 278-279. 37) ТЕРЗИОГЛУ, c. 38-39. 38) ЧОЛАКОГЛУ; с. 112; ТЕРЗИОГЛУ, c. 41-42. 39) ТЕРЗИОГЛУ, c. 42. 40) BM tarafından yayımlanan belgeler çerçevesinde прибрежные страныin görüşlerini ele ala bir çalışma için см. TAVERNIER, Paul; “Le Statut Juridique de la Mer Caspienne: Mer ou Lac? La pratipue des États vue à travers les documents publiés par les Nations Unies”, http://www.ridi.org/adi/199910a.1.htm (31.5.2011). 41) ЧОЛАКОГЛУ, c. 112; АБДУЛЛАЕВ, c. 277-278; ТЕРЗИОГЛУ, c. 40. 42) ERTAN, Fikret; Каспийское море Zirvesi'ne Doğru, Zaman, 08.11.2010. 43) Özel Çalışma Grubu Nisan 2011'de 28. Toplantısını yapmış; bir sonraki toplantının Temmuz 2011'de yapılması kararlaştırılmıştır. 44) Каспийское мореa прибрежные страныin Devlet Başkanları Zirvesinin ilki 2002 yılında yapılmış olup; dördüncüsü 2011 yılı sonunda gerçekleştirilecektir. 45) ТЕРЗИОГЛУ, c. 32.

65

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

1917 DEVRİMİ DÖNEMİNDE KUZEY KAFKASYALI AHMET TSALİKOV'UN RUSYA MÜSLÜMANLARI ARASINDA OYNADIĞI ÖNEMLİ ROL Prof. Dr. Nadir Devlet İstanbul Ticaret Üniversitesi

Ahmet Salih(ov) [Tsalikov veya Tsalık-katı] (1882-1928) Müslüman Osetin. Menşevik politikacı ve hukukçudur. 1914'te I. DünyaSavaşı patlak verince Müslümanlar hareketine katıldı.1915-1916 yıllarında Ayaz İshaki'nin Moskova'da çıkardığı Süz (Söz) gazetesinde makaleleri basıldı. Böylece bilhassa Tatarlarla ilişkiye girmiş oldu. Bu ilişkilerin sonucu 4. Devlet Duma'sı üyeleri tarafından Petrograd'da (St. Petersburg) kurulan Büronun üyesi oldu ve burada aktif çalıştı. 20 Şubat (5 Mart)-3 (16) Haziran 1907 tarihleri arasında kısa süre yaşadı. Ancak buna daha fazla sayıda (37) Müslüman milletvekili sokulabilmişti. Bu Duma da çar tarafından aşırı bulunarak dağıtılınca, yeni seçim kanunu Müslüman milletvekili adaylarına büyük engeller çıkardı. Neticede ancak Rusya'nın Avrupa kısmında 10 Türk milletvekili III. Duma'ya katılabildi; bunların 7'si Kazan Tatarı idi. Bu 1907 ile 1912 yılları arasında beş yıllık süresini doldurdu, ancak Müslüman milletvekilleri sayılarının azlığı onların etkili olmasını engelledi. IV. Devlet Duma'sında durum Müslüman milletvekililer yönünden daha da acı oldu ve ancak 6 kişi parlamentoya seçilebildi.Seçilen isimler şunlardı:

Tsalikov nerede doğdu, nerede yaşadı ve eğitim aldı? Çarlık Rusya'sı nasıl bir ülkeydi? Bu sorulara cevap vermeden onun yaptıklarını ve Rusya Müslümanlarına katkılarını anlamak zor olacaktır. Çarlık Rusya'sı o dönemde 125 milyonluk bir nüfusa sahipti ve Ruslar ancak toplam nüfusun % 44,5'ini teşkil ediyorlardı. Slav soyundan, yani Ruslarla aynı Slav etnik grubuna dâhil Ukraynalılar, Beloruslar, Polonyalılar vardı. Bunların dışında Fin-Ugor halkları Fin, Eston, Mordva, Udmurt, Mariler; Baltık ulusları Leton, Litvanlar;Yahudi, Moldovyalı, Gürcü ve Ermeniler; Moğol halkları Kalmuk ve Buryatlar; Türk halkları Tatar, Başkurt, Çuvaş, Karaçay, Balkar, Nogay, Azeri, Özbek, Kazak, Kırgız veTürkmenler; Kuzey Kafkasya halkları Adige, Abhaz, Kabarda, Osetin, Çeçen, İnguş, Avar ve Lezgi ve benzerleri mevcuttu. Rusya'daki Türk ve Müslüman nüfus genel nüfusun % 15 civarında olup, 17-18 milyondu. Ancak Müslümanlar tek bir bölgede olmayıp birbirinden oldukça uzak dört-beş bölgede yaşıyorlardı. Bunlar Rusya'nın Avrupa kısmındaki İdil-Ural ve Kırım, Kuzey veGüney Kafkasya,OrtaAsya veSibirya idi.

AHTEMOV

IbnEminEbusud

Ufa

BAYTERYAK Abdüllatif Ufa DALGAT

Muhammed

MINNIALIYEV Minihaceddin

Çarlık Rusya'sı ilki 1905'te, ikincisi 1917 Şubatında ve sonuncusu 1917 Ekim Devrimleri ve Birinci Dünya Savaşının neticeleri sonucu yıkıldı. İlk devrimle Rusya mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçmek zorunda kalmıştı. Bu da Ruslar kadar azınlıklara da kültürel ve siyasi faaliyet yapma zeminini hazırladı. Bir yandan Rusya Müslümanları kendi siyasi toplantıları, basın-yayınları ile şuurlanmaya çalışırken, diğer yandan Çar Nikola II.'nin açmış olduğu meşruti meclis Devlet Duma'sına da kendi temsilcilerini sokma başarısını göstermişlerdi. Ancak İttifak Partisi gereğince teşkilatlandırılamadıkları için bazı Rus partileri, başta Kadet (Anayasacı Demokratlar) ile işbirliği yapmak zorunda kalmışlardı. İlk Duma Müslümanların çok sayıda milletvekili sokabildikleri meclis oldu. Ancak 27 Nisan (10 Mayıs) ile 8 (21) Temmuz 1906 tarihleri arasında çok kısa ömürlü olması gibi büyük bir mahzur taşıyordu. I. Devlet Duma'sına seçilen 524 milletvekilin 25'ini Müslümanlar ve bunların 12'sini deTatarlar teşkil etti. II. Devlet Duma'sı da

Dağıstan Samara

TEFKILEV

KutluMuhammed Ufa (I.II.ve III.Duma üyesi)

CAFEROV

MamedYusuf

Bakü

Bu altı kişi dahi kendi çaplarında iki önemli organizasyonu gerçekleştirdiler. İlki "Rusya Müslümanlarının IV. Kurultayı" ise ikincisi de 1917'de gerçekleştirilen "Rusya Müslümanları Genel Kurultayı" idi. Kısacası, Rusya Müslümanları 1917 Şubat ihtilâline girerken az sayıda da olsa siyasi bir kadroya kavuşmuştu. Ancak bu yeterli olacak mıydı, ileride göreceğiz. Aslında rejimin yıkılmasında en büyük etkeni Birinci DünyaSavaşının sonuçları oldu. 1914 yılı Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden önce Avrasya'da ekserisi kraliyet veya imparatorluk olan 20 devlet mevcuttu (Norveç, İsveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, İsviçre, Fransa, Büyük Britanya, İspanya, Portekiz, Almanya, Avusturya- Macaristan, İtalya, Arnavutluk, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan,Yunanistan, Rusya ve Osmanlı). Bunlardan on birinin (Britanya, Fransa, Portekiz, İtalya, Almanya, İspanya, Hollanda, Danimarka, Belçika Rusya ve Osmanlı imparatorluğunun) sömürgeleri bulunuyordu.

66

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

başında geliyordu. Dolayısıyla da Moskova'ya gelen delegelerin çoğu onu en azından ismen biliyorlardı. Bu yüzden de, aralarında Kazan Tatarı, Kırım Tatarı, Azeri ve Kazakların bulunduğu 12 kişilik prezidyuma (riyaset divanına) seçilmesine şaşmamak gerek. Tsalikov 'un dışında kalan üyelerin yedisi Kazan Tatarı, biri Kırım Tatarı, biri Azeri, biri Kazak idi. Çünkü kurultay her ne kadar Müslüman kurultayı adı ile toplanmışsa da ezici çoğunlukTürkî delegelerde idi.

Avusturya-Macaristan, Rusya ile Osmanlı imparatorluklarının sömürgeleri kendi ülkelerinin uzantısında ise diğerleriGüneyAmerika, Asya veyaAfrika kıtalarında, yani ülkelerinden uzak, deniz aşırı bölgelerde idi. Diğer bir ifade ile bu on bir monarşinin tebaası arasında kendi soylarından, kültür çevrelerinden, hatta dinlerinden olmayan değişik uluslar bulunuyordu. Birinci Dünya Savaşı o güne kadarki savaşların en kanlısı oldu. 70 milyon asker silâh altındaydı ve savaş sonunda 9 milyon asker öldü. Sivil kayıpların sayısını tam olarak bilmiyoruz. İtilaf (anlaşma) güçlerini teşkil eden Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Bulgaristan (1915) ve İttifak (bağlaşma) devletleri Britanya, Rusya, Fransa ve İtalya (1916), ABD'ye (1918) karşı savaştılar ve savaşı kaybettiler. İtilaf güçlerinin savaşı kaybetmesi aslında şaşılacak bir şey değildi. İtilaf devletleri savaş için 60 milyarAmerikan doları harcamışken, İttifak devletleri nerdeyse iki misli masraf yapmışlardı. Osmanlı Devleti ise topu topu 1,5 milyar dolar harcamıştı ki, bu çok az bir miktardı.2 Dolayısıyla Osmanlı ancak Almanya'nın maddi desteği ile savaşa bilmişti. Parayı veren Almanlar doğal olarak Osmanlı Genelkurmayına da müdahale etmişlerdi. Diğer bir ifade ile maddi gücü olmadan bu savaşa katılmak maceradan başka bir şey değildi. Zaten bu hesap bilmezlik Osmanlının da sonunu getirdi.

Heyecanın ve beklentilerin had safhada olduğu bu kurultay Moskova'da Azeri zenginlerinden Şemsi Asadulla(yev)'in Müslümanlara hediye ettiği mükemmel binada "Rusya Müslümanları Geçici Merkez Bürosu” başkanı Kafkasyalı Ahmet Salih(ov)'un [Tsalikov] başkanlığında çalışmalarına başladı. Kur'an okunduktan sonra açılış konuşmasını tanınmış din âlimi MusaCarullah Bigi yaptı. Tsalikov kurultayda 1) Rusya desentral (adem-i merkeziyet), demokratik parlamenter bir cumhuriyet olmalı ve 2) Rusya Müslümanlarının ulusal kültürel özerklikleri anayasada garanti edilmelidir, fikrini savundu. Kurultayda gösterdiği performans dolaysıyla da kurultaya katılanlar onu çok takdir etmişlerdi. Kurultay'da konuşmalar genelde her Türk boyunun kendi dilinde yapılmışsa da, Rusça da yapılan konuşmalar oldu. Ancak kurultayın stenografik notlarında bu huşu belirtilmemişti. Ahmed Tsalikov'un konuşmalarını Rusça mı veya Tatarca mı yaptığı hakkında elimizde kesin bir bilgi yok. Osetince yapsaydı hemen hiç kimse anlayamayacaktı. Bu iki dilden birinde yapmış olması kuvvetle muhtemeldir. Tatarca bilip bilmemesi konusunda da kesin bir şey söyleyemiyoruz. Ancak 1915-1916 yıllarında Moskova'da tanınmış Tatar yazarı Ayaz İshaki'nin Süz gazetesinde makalelerinin yayınlanması onun bu dili bildiği intibaını veriyor.

Kısacası Birinci Dünya Savaşı Rusya Çarlığının, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluklarının rejimlerinin ortadan kalkmasına, bu ülkelerin büyük yüz ölçümler kaybetmelerine, yüksek savaş tazminatı ödemelerine neden oldu. Üstelik tümünde rejimler değişti, Rusya' da sosyalist (RSFSR) ve diğerlerinde cumhuriyet yönetimleri kuruldu.

RUSYA MÜSLÜMANLARI GENEL KURULTAYI 1-11 (14-25) Mayıs 1917 (Moskova)

11 gün süren kurultayın sonucunda Rusya'da Kurucu Melis kurulana kadar Müslüman uluslarının birlikte hareket etmelerini koordine etmek için Milli Şura veya Rusya Müslümanlarının Şurası adıyla bir icra organı seçilmesine karar verildi. Rusya'nın Avrupa kısmında seçilen on kişi arasında Ahmed Tsalikov vardı ve o on kişi arasında ilk yeri almıştı. Başka bir Kuzey Kafkasyalı Avar Zahid Şamil ise dördüncü sıradaydı. Diğer bölgelerdeTürkistan, Kazakis-tan ve Kırım geçici üyelerini seçmişler, Litvanya ve Kafkasya temsilcileri geçici de olsa Milli Şura'ya herhangi bir delege vermemişlerdi. Aslında bu Müslümanlar arasında çatlakların ilk gösterisiydi. Zaten değişik bölgelerden gelen 900 kişiyi tek bir fikir ve görüş etrafında toplamak mümkün bir şey değildi.Ayrıca MilliŞura'nın kanuni yaptırım gücü de yoktu.

Şubat 1917 ihtilalinden sonra Geçici Hükümetin her çeşit siyasi toplantılara izin vermesi üzerine Devlet Duma'sındaki "Müslüman Fraksiyonu"nun inisiyatifi ile iki ay gibi kısa bir sürede olağanüstü bir kongre için gerekli zemin hazırlanmıştı. Rusya'nın her köşesinde, her kesimden 450 civarında delege davet edilmiş olmasına rağmen, talebin fazlalığı dolayısıyla bu delege sayısı iki misli artmış ve açılışta 980 delege olduğu tespit edilmişti. Kurultayın en ilginç yanlarından birini de delegelerin arasında hanımların, dönemine göre çok sayıda olmaları teşkil ediyordu. Üyelerin 112'sinin kadın olması onların aynı zamanda iyi organize olduklarının bir göstergesi idi. Tatarlar arasında Ahmet Salih(ov) diye bilinen Tsalikov bu işi becerenlerin

67

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Moskova kurultayında alınan karar mucibince 21-31 Temmuz 1917'de Kazan'da toplanan 2. Rusya Müslümanları Genel Kurultayı toplandı. Tsalikov burada da riyaset divanına seçildi. O merkezle, yani Petrograd ile ilişkinin önemini vurgulayınca, bu teması sağlamak için seçilen üç kişilik delegasyonda da yer aldı. 8 (21) Ağustos 1917'de Petrograd'da Geçici Hükümet Başkan yardımcısı Nekrosov ile görüştü. Eylül ayında ise Rusya azıklıklarının Demokratik Konferansına Milli Şura ve Müslüman Devrimci Demokratlar adına katıldı. Bu konferans Ukrain, Belorus, Gürcü, Ermeni, Yahudi, Kuzey Kafkas ve Polonya temsilcileri katılmıştı. O tarihlerde Polonya Rusya hâkimiyeti altındaydı.

SAYI 19 - 20

daha da zorlaştırmamak için taleplerini geciktireceklerini, ancak bunun taleplerinden tamamen vazgeçecekleri anlamına gelmeyeceğini belirtti. Bunun dışında Müslümanların Rus demokrasisine itimatları kalmadığı için acilen bir “Müslüman Meselleri Devlet Sekreterliği” kurulması talebinde bulundu. Bu konferansın neticesinde Tsalikov'un yukarda talep ettiği gibi bir kurul hükümet nezdinde kuruldu. Onun adı da “Milletler Departementi (Şube)” oldu 3 ve üyeliklerinin çoğu azınlıklar eline geçti. Daha sonra 1917 Ekim Devrimi gerçekleşince Tsalikov Milli Şura adına Stalin ile de görüştü. Ancak 22 Mayıs 1918'de Milli Şura Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti Uluslar Halk Komiserliği talimatı ile dağıtılınca, Osetya'ya, yani Kuzey Kafkasya'ya döndü. Çünkü yapılacak bir şey kalmamıştı. İktidar yavaş yavaş Bolşeviklerin eline geçiyordu ve onlar Rusya'da demokratik bir rejim öngörmüyorlardı.

Rusya Müslüman demokrasisi adına kürsüye çıkan MilliŞura üyesi Tsalikov'un konuşması toplantıdaki en dikkati çeken konuşmalardan biri oldu. O, Tarım Bakanı Çernov'un Sosyalist olmasına rağmen tarım konusunun gayr-ı Rus kavimler aleyhine çözülmüş olduğuna işaret etti.Tsalikov'un iddiasına göre, Stavropol guberniyasında (eyalet) uygulanacak toprak reformunun yerli toprak sahiplerinin arazilerinin kaybın yol açacaktı. Türkistan Genel Valiliğinde de durum daha iyi olmayacaktı. Tsalikov ayrıca Semireçiye (bugünkü Kazakistan) bölgesi ile Hive Hanlığında (bugünkü Özbekistan) bütün ricalara rağmen Rus hükümetinin durumu düzeltmek için hiçbir tedbir almamasının, iddiaların tersine Rusların Müslümanlara hala aşağı bir millet olarak baktıklarının bir göstergesi olduğun belirtti. O, ayrıca Zaysan' Kırgızların,Vladikafkas'ta Kafkasyalı dağ halklarının Ruslar tarafından kurşuna dizildiklerine işaretle, devrimci demokratik fikirleri bildirmenin yeterli olmadığını, insanların birbirlerini kardeş olarak kabul edebilmeleri için kültürel tedbirler alınması gerektiğini savundu.Tsalikov ayrıca Kurucu Meclis açılana kadar Rusya Müslümanlarının durumu

Temmuz 1918'de Vladikavkaz şehrinde gerçekleştirilen Kafkasya Halklarının 4. Kurultayına bugünkü KabardinBalkar Özerk Cumhuriyetindeki Tersk Halk Şurası Osetin fraksiyonu üyesi olarak katıldı. 1918'de Tiflis'te kurulan Kaf4 kas Dağlıları Meclisinin başkanlığına seçildi. Yani Tasalikov burada da beceri ve kabiliyetini göstermişti. 1919 yılında Meclis üyeleri ile birlikte Dağıstan dağlılarının Ak Ordu komutanı Denikin'e karşı ayaklanmalarını düzenlemek üzere Dağıstan'a gitti. Ekim 1919'da Denikin'e karşı kurulan Dağıstan Savunma Şurası üyesi oldu. Ancak Şubat 1921'de Kızıl Ordu Dağıstan'ı işgal edince henüz kırk yaşına ulaşmamış Tsalikov bir hayli devrimci, milliyetçi ve Bolşevikler direnenler gibi Türkiye'ye kaçma başarısını gösterdi. Aksi takdirde bir hayli meslektaşının başına gelen acı sona o da uğrayacaktı. Ancak Türkiye'deki ömrü de uzun olmadı, 46 5 gibi çok genç bir yaşta vefat etti.

1) Bu makale Nadir Devlet'in Millet ile Sovyet Arasında (İstanbul: Başlık Yayın. 2011) adlı eserinden yararlanılarak hazırlandı. 2) R. Overy, CollinsAtlas of 20th Century History (London: Collins Books 2005), s. 28. 3) N. Devlet,1917 Ekim İhtilali ve Türk-Tatar Millet Meclisi, (İstanbul: Ötüken Neşriyat 1998), s. 139-140

4) Mevlut Koçak, "Türkçe Yayınlarda (1917-1920) Kuzey Kafkasya'daki Siyasî Faaliyetler ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti", (According to Turkish Sources the Political Movement in Northern Caucasus and N.C. Republic) Marmara Üniversitesi, TürkiyatAraştırmaları Enstitüsü, yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi , (İstanbul 1995) 5) http://www.peoples.ru/state/statesmen/ahmed_tsalikov/

68

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The important role of Northern Caucasian Ahmet Tsalikov among the Russian Moslems Prof. Dr. Nadir Devlet during the 1917 Revolution Istanbul Commerce University

Ahmet Salih(ov) [Tsalikov veya Tsalık-katı] (1882-1928) is a Moslem Osetin, Menshevik politician and lawyer. When the World War I began in 1914, he joined to the Moslem movement. In 1915-1916, his articles were published in newspaper SUZ published byAyaz İshaki in Moscow. So, he had been in touch especially with the Tatars. As a result of these relations, he became the member of the bureau formed by the 4thState Duma members in Petrograd (St.Petersburg) and worked there actively. Where was Tsalikov born, where did he live and what education did he take? How was the Csarist Russia? It would be difficult to understand the thing he did and his contrubiotuns to the Russian Moslems without answering these questions.

rate with exclusively Kadet (Constitutionalist Democrats). First Duma was an assembly in which the Moslems were represented by more people. But it had a very short life between the 27 April (10 MAY) and 8 Juely (21) 1906. Of all the 524 Parliamentarians chosen fort he first State Duma, 25 people were Moslem and 12 of them were Tatars. State Duma had also a short life span beginning from 20 February (5 MARCH) and 3(16) June 1907. But there were more Moslem parliamentarians in this assembly. When this new Duma was dispatched after being considered as extremist by the Csar, the new election law brought big barriers ont he way of the Moslem candidates of parliament.As a result, only 10Turkish parliamentarians from the European part of Russia could join the 3rd Duma, 7 of them were Kazan Tatars. These parliamentarians ended their 5 year tenure between 1907-1912, but the lack of Moslem Parliaments limited their efficiency in representation. In the 4th State Duma, the situation wa far more worse, only 6 people could be elected. The elected people were:

Csarist Russia was then a country with 125 million population and the Russians were only the % 44.5 of the total population. There were Ukrainaians, Belarussians and the Polish that were in the same origin with the Slavic Russians. Apart from these, there were Fin Ugor people, Fin,Estons, Mordvas, Udmurts, Maris; Baltic nations such as Latvians and Lithuans; Jews, Moldovans,Goegians and Armenians; Mongol people such as Kalmyk and Buriats;Turkish people such asTatars, Bashkurds,Çuvaş, Karachays Balkar, Nogay, Azer,, Uzbek, Kazak, Kyrgiz and Turkmens; Northern Caucasus people such as: Adyge, Abhaz, Kabarda, Balkar, Osetin, Chechen, Ingush, Avar and Lezghis etc.Turkish and Moslem population in Russia was around % 15 of the whole population and comprised of 17-18 million people. But the Moslems were not living in only one geographical region but live in 4-5 different regions which were miles away from each other. These regions were Idil-Ural in the European part of Russia, Crimea, Northern and Southern Caucasus, CentralAsia anSiberia. Csarist Russia was destroyed with the October Revolutions happened in first 1905, then in February 1917 an lastly October 1917 and the results of the World War I. With the first revolution Russia had to change absolute monarchy to the constitutional monarchy. And this provided the ethnic minorities some cultural and political activity grounds. On he one hand, Russian Moslems were trying t be informed and aware through the political meetings and publications of themselves, on the other hand they were trying hard to represent themselves in the State Duma founded by Csa Nikolay II. However, as the Alliance Party was not successfully organised, some Russian parties had to coope-

AHTEMOV

IbnEminEbusud

Ufa

BAYTERYAK

Abdüllatif

Ufa

DALGAT

Muhammed

Dağıstan

MINNIALIYEV Minihaceddin

Samara

TEFKILEV

KutluMuhammed

Ufa (I.II.ve III.Duma üyesi)

CAFEROV

MamedYusuf

Bakü

Even only these 6 people managed to launch two important organizations. The first one was “ 4th Congress of Russia Moslems” and the second was “ General Council of Russia Moslems” held up in 1917. Shortly, Russian Moslems were able to reach a political cadre in the process of 1917 February revolution although their numbers were not significant. But would it be sufficient, we will see later. Indeed, the most important reason of the collapse of the regime was the result of theWorldWar I.

69

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Before the starting of World War I, in 1914, Eurasia was constituted of 20 states most of them which are Kingdoms and Empires ( Norway, Sweden, Denmark, Holland, Belgium, Switzerland, France, Great Britain, Spain, Portugal, Germany, Austria-Hungary, Italy, Albania, Serbia, Romania, Bulgaria,Greece, Russia andOttoman Empire) 11 of them had their colonies.( Great Britain, France, Portugal, taly, Germany, Spain, Holland, Denmark, Belgium, Russia and Ottoman Empire) The colonies of Austria-Hungary, Ottoman and Russia were in the expansion of their territories while the other countries had overseas colonies in South America, Asia or Africa. In another words, among these 11 monarchs's people there were different nations having very different cultures and even religions.

SAYI 19 - 20

included in the delegation which was well above the average of that time. Havng 112 female representatives is also a sign of being well organised. Tsalikov, known as Ahmet Salih among the Tatars, was one of the forerunners of this process. So it shouldn't be surprising that in the Presidium which had 12 people from Kaza Tatrs, Crimean Tatars,Azeris and Kazaks he was chosen. Apart from Tsalikov, there were 7 KazanTatars, 1 CrimeanTatar, 1 Azeri and 1 Cossack. Although the congress was named as Moslem Congress the dominant majority was of theT Turkish delegation. This congress in which the excite and expectations were highly excessive was held in the excellent building in Moscow gifted from one of the Azeri riches, Semsi Abdullayev to the Moslems with the presidency of “Russia Moslem Provisional Central Bureau Chairman,Caucasian Ahmet Salihov Aftr the recital of Quran, the opening speech was given by the spiritualist MusaCarullah Bigi.

World War I was the bloodiest war happened until that time. There were 70 million soldiers actively fighting and 9 million soldiers died after the war. We don't exactly know the civilian losses. Germany, Austria-Hungary, Bulgaria and Ottoman forming the Central Powers fought against the Britain, Russia, France, Italy and USA forming the entente states. It was not surprising that the Entente Powers won the victory. While the Central Powers spent 60 billion American dollars for theWar, Entente Powers spent almost the double. Ottoman Empire spent only 1.5 billion and it was a little amount of expense.2 So, the Ottomans could only fight with the economical assistance of Germans The Germans who paid fort he Money, had surely control over the Ottoman General Staff. In other words, to join this war without an economical power was nothing but a mere adventure.And this kind of innumeration caused the end of Ottoman.

In the congressTsalikov said that: 1) Russia must be a decentral, democratical parliamentarian republic. 2) National cultural features of Russian Moslems must be secured in constitution. He was also appreciated with his performance shown in theCongress. Although the speeches were all given in the original language of the Turkish tribes, there were also some other talks in Russian. But in the stenographic notes of congress this situation was not certain There is no clear evidence on which languageTsalikov gave the speech. If he did inOsetin nearly no one would understand it. It is highly probable that he did in either of languages. We cannot also say anything certain that he knew Tatari or not. However, publication of his articles in Suz newspaper of the renowned Tatar writer Ayaz Ishaki gave an implication that he speaks this language.

Briefly, World War I, caused the destruction of Russian Csardom, German Austria-Hungarian and Ottoman regimes, great land losses of these states, and high war compensation for these countries. Moreover, the regimes changed in all of them, Socialist regime was found in Russia and Republics were found in others.

In the end of the Congress lasted for 11 days, until the founding assembly in Russia, an executive committee under the name of Russian Moslems Committee in order to coordinate the Moslem nations' movement. Ahmet tsalikov was also among the elected 12 people from the European part of Russia. Another Northern Caucasus, Avar Zahid Shamil was also in the 4 th rank. In other regions they chose the Turkestan, Kazakstan an Crimean provisional members, but the Lithuanian and Caucasus representative could not send any delegation not even as provisionally. Indeed this was the first reflection of he conflicts between the Moslems. Besides, it was not possible to bring these 900 people from different regions all over he World under the flag of one certain idea. And National Congress did not have any legislatory power.

GENERAL CONGRESS OF RUSSIAN MOSLEMS 1-11 (14-25) Mayıs 1917 (Moscow) After the February Revolution, with the allowance of Provisional Government for all kinds of political meetings, an extraordinary congress could be gathered within 2 moths with the initiative of “Moslem Fraction” in State Duma. Although 450 delegations from all parts of Russia were invited due tot the excessive amount demand, the number of delegations was doubled and 980 delegation attended the opening ceremony. One of the most interesting sides of the Congress is the number of women

70

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

According to the decision taken in Moscow congress, 2 Russian Moslems General Congress held up in Kzan in 21-31 July 1917. Tsalikov was again chosen to the chairmanship. When he emphasized the importance of relations with the Petrograd, namely the centre, he was also included in the delegation of 3 people to have a contact. In 8(21) August 1917, he met Nkrosov, Provisional Vice President n Petrograd. In September, he joined to the Democratic Conference of Russian Minorities, on behalf of the National Congress and Moslem Revolutionist Democrats. Ukrainian, Belarusian, Georgian, Armenia, Jewish, Northern Caucasian and Polish representatives were also present in this conference. In those years, Poland was udner control of Russia.

SAYI 19 - 20

Moslems in order not to turn the conditions harder but it should not be understood as they had given up their demands. Apart from these, as hey didn't have any confidence left to the Russian democracy among the Moslems they demanded founding a “State Secretariat on Moslem Matters” urgently. As a result of this conference, the committee was founded as in the way Tsalikov demanded in the government. Its name was “Department of Nations” and most of the memberships were obtained by the 3 minorities. Later on, when the October revolution happened, Tsalikov talked toStalin o behalf of the NationalCouncil. However, in 22 May 1918, when National Council was dispatched by the USSR Nations Public Commissary, he returned to Ossetia, s to Northern Caucasia. Because there was nothing to be done. The authority was gradually taken by the Bolsheviks and they didn't propose a democratic regime in Russia.

The speech of Tsalikov,member of National Congress, speaking on behalf of the Russian Moslem democracy was one of the most striking speeches of the meeting. He pointed out that, although Minister of Agriculture Chernov was a Socialist the problem of agriculture was solved to the detriment of non-Russian tribes. According to the Tsalkov, the land reform that would be applied in Stavropol region, will lead to the losses of local land owners. The situation would not be better in Turkistan general Governorship. Tsalikov also stated that taking no precautions despite all the requests in Kazakstan and Uzbekistan reflect that Russians still ignore the Moslems and consider them as an inferior group of people. Moreover, by highlighting the fact that Zaysan Kyrgıs people and the Caucasian Highlanders were executed by a Russian gunshot in Vladikavkas he stated that just declaring the democratic revolutionist ideas are not enough, there must be some cultural measures to set up a friendly atmosphere among different peoples. Tsalikov also said that until the opening of Founding Assembly, they would delay the demands of Russian

He attended the 4th Council of Caucasus Peoples held at Vladikafkas in July 1918, as the member ofOsetin fraction in today's Kabardin Balkar Autonomos Republic Terek Public Council. He was chosen as the chairman of the Caucasus 4 Highlanders Assembly found in 1918 in Tbilisi. So, Tsalikov showed his competence and ability again here. In 1919, together with the members of the assembly, he went to Dagestan to organize the revolt of Dagestan highlanders against the White Army Commander Denikin. In October 1919, he became the member of Dagestan Defence Council founded against Denikin. However, in February 1921 when Red Army occupied the Dagestan, Tsalikov who had not reached its 40 yet, succeeded in escaping to the Turkey like so many revolutionist, nationalist and Bolshevik resistants. Otherwise, he would face the same situation as many of his colleagues were exposed. But his life in Turkey was also 5 short. He died at a very young age when he was 46.

1) Bu makale Nadir Devlet'in Millet ile Sovyet Arasında (İstanbul: Başlık Yayın. 2011) adlı eserinden yararlanılarak hazırlandı. 2) R. Overy, CollinsAtlas of 20th Century History (London: Collins Books 2005), s. 28. 3) N. Devlet,1917 Ekim İhtilali ve Türk-Tatar Millet Meclisi, (İstanbul: Ötüken Neşriyat 1998), s. 139-140

4) Mevlut Koçak, "Türkçe Yayınlarda (1917-1920) Kuzey Kafkasya'daki Siyasî Faaliyetler ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti", (According to Turkish Sources the Political Movement in Northern Caucasus and N.C. Republic) Marmara Üniversitesi, TürkiyatAraştırmaları Enstitüsü, yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi , (İstanbul 1995) 5) http://www.peoples.ru/state/statesmen/ahmed_tsalikov/

71

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Важная Роль В Среде Российских Мусульман, Сыгранная Выходцем Северного Кавказа, Ахметом Цаликовым, В Период Октябрьской Революции 1917 Года Надир ДЕВЛЕТ Стамбул Торгово университета

Ахмет Салих(ов) [Цаликов или Цалыккаты ] (1882-1928) ,из семьи осетина-мусульманина. Меньшевистский политик и юрист. В 1914 году, с началом Первой Мировой Войны вступил в ряды Мусульманской лиги. В 1915-1916 годы публиковал статьи в московской газете “Süz(слово)” под редакторством Гаяза Исхаки.Таким образом, он завязал крепкие отношения с татарами. В результате этих отношений и по инициативе мусульманских депутатов 4-ой Государственной Думы, стал членом основанного в Петрограде (Санкт-Петербурге) Бюро мусульманской фракции, где и вел активные работы. недостаточно организована, некоторые российские партии, во главе с Кадетской (конституционнодемократической) партией оказались вынужденными войти в сотрудничество. Но это объединение сил, продолжавшееся с 27 апреля (10 мая) по 8 (21) июля 1906 года, было не только слишком кратковременным, но и рискованным. Из 524 депутатов Госдумы 1-го созыва, 25 были депутатами от мусульманской группы, из которых 12 человек были татарами. II-ой созыв Государственной Думы также прожил совсем недолго: а 20 февраля (5 марта) по 3 (16) июня 1907 года. Но теперь уже в нее удалось пробиться большему количеству депутатов мусульманской группы. Однако, такое количество показалось царю чрезмерным, в связи с чем, в новом избирательном законодательстве предусматривались значительные препятствия для мусульманских депутатов. В результате, в III-ем созыве Госдумы приняло участие лишь 10 депутатов мусульманской группы, из которых 7 были казанскими татарами. Этому созыву удалось пережить пятилетний срок, с 1907 по 1912 года, однако такое малое количество мусульман-депутатов не позволило ему быть эффективным. Ситуация IV-го созыва Госдумы была еще более горькой, теперь уже в Думу были избраны лишь 6 депутатов от этой партии. Вот их имена:

Где родился Цаликов, где жил и где учился? Каким государством была Царская Россия? Не ответив на эти вопросы, будет очень сложно понять его действия и вклад, который он внес в общество российских мусульман. В то время Российская Империя насчитывала 125 миллионов жителей, причем русские составляли всего лишь 44,5%. Славянская этническая группа России включала в себя, помимо русских, украинцев, белорусов и поляков. Помимо них, в стране проживали финноугорские народы: финны, эстонцы, мордва, удмурты, марийцы; балтийские народы: латыши и литовцы; евреи, молдаване, грузины и армяне; этносы монгольского происхождения: калмыки и буряты; тюркские народности: татары, башкиры, чуваши, карачаевцы, балкарцы, ногайцы, азербайджанцы, узбеки, казахи, киргизы и туркмены; северокавказские народ: адыгейцы, абхазцы, кабардинцы, осетины, чеченцы, ингуши, аварцы и лезгины, а также множество других народов. Количество людей тюркской группы и мусульман насчитывало тогда около 15% всего населения, то есть, 17-18 миллионов человек. Причем мусульмане жили не в одном регионе, а в четырех-пяти, находящихся вдали друг от друга, областях. Это Идиль-Урал в европейской части России, Крым, Северный и Южный Кавказ, Средняя Азия и Сибирь. Крах Российской Империи происходил постепенно: первый этап в 1905 году, второй, в феврале 1917 года, в результате октябрьской революции 1917 года пала монархия, а к окончанию Первой Мировой Войны и вся империя. После первой революции Россия оказалась вынужденной перейти от абсолютной монархии к конституционной. А это дало возможность начать культурную и политическую деятельность не только русским, но и национальным меньшинствам. В то время, как с одной стороны, российские мусульмане начинали проводить собственные политические собрания и прояснять сознание народа печатными изданиями, с другой стороны, царь Николай II проявил изворотливость и добился успеха в размещении собственных представителей в учрежденном им законодательном органе, которым являлась Государственная Дума. Однако, в связи с тем, что Партия Союза Русского народа была

АХТЕМОВ БАЙТЕРЬЯК ДАЛГАТ МИННИАЛИЕВ ТЕФКИЛЕВ ДЖАФЕРОВ

Ибн Эмин Эбусуд Абдуллатиф Мухаммед Минихаджеддин Кутлу Мухаммед Мамед Юсуф

Уфа Уфа Дагестан Самара Уфа (член Думы I, II и III созыва) Баку

Даже эти шесть человек смогли собственными силами осуществить два важных мероприятия. Один из них, “IV Всероссийский Съезд Мусульман”, а другой “Генеральный Всероссийский Съезд Мусульман”, проведенный в 1917 году. Одним словом, вступая в февральскую революцию 1917 года, российские мусульмане обладали политическими кадрами, пусть и малочисленными. Однако, будет ли это достаточным, мы увидим в дальнейшем. На самом же деле, самое значимое воздействие на крах режима оказали результаты Первой Мировой Войны.

72

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

К началу Первой Мировой Войны в 1914 году Евразия насчитывала всего 20 монархий королевств и царств (Норвегия, Швеция, Дания, Голландия, Бельгия, Швейцария, Франция, Великобритания, Испания, Португалия, Германия, Австро-Венгрия, Италия, Албания, Сербия, Румыния, Болгария, Греция, Россия и Османская Империя). Одиннадцать из этих государств (Великобритания, Франция, Португалия, Италия, Германия, Испания, Голландия, Дания, Бельгия, Россия и Османская Империя) владели колониями. Причем, Австро-Венгрия, Россия и Османская Империя владели колониями, вошедшими в структуру собственных государств, ну а другие колониями в Южной Америке, Азии или Африке, то есть вдали от метрополии, на других континентах. Иными словами, среди колоний этих десяти монархий имели место различные народы других наций, культурных обществ и даже религий. Первая Мировая Война оказалась самой кровопролитной из всех прошлых войн. 70 миллионов солдат подверглось обстрелу, и к концу войны погибло 9 миллионов солдат. Количество же погибших мирных жителей точно не известно. Германия, Австро-Венгрия, Османская Империя и Болгария, представлявшие блок Центральных держав (1915) и Великобритания, Россия, Франция и Италия выступавшие по союзным договорам (1916) начали наступление на США (1918) и проиграли эту войну. То, что войну проиграл центральный блок неудивительно. Ведь, если страны центрального блока потратили на военные действия 60 миллиардов долларов США, то, выступавшие по союзным договорам, государства, понесли почти двукратные расходы. Османская империя истратила на войну ровно 1,5 миллиарда долларов, причем это была совершенно мизерная сумма.2 Поэтому османцы смогли вступить в войну только благодаря поддержке со стороны Германии. Само собой разумеется, предоставившие деньги, немцы начало вмешиваться в дела генерального штаба Османской Империи. Иными словами, без наличия серьезного материального могущества участие в этой войне можно было назвать чудом. Именно такая расточительность и привела Османскую Империю к краху. В результате войны прекратили свое существование четыре великие империи: Российская, АвстроВенгерская, Османская и Германская, которые потеряли значительную часть своих территорий, и, более того, им пришлось выплачивать огромные репарации. Более того, был изменен их государственных режим, в России воцарился социализм (РСФСР), а в других республиканская форма правления.

SAYI 19 - 20

течение всего лишь двух месяцев, была полностью осуществлена подготовка к проведению чрезвычайного съезда. Несмотря на то, что было приглашено около 450 делегатов из каждого уголка, каждой части России, желающих принять участие в съезде было гораздо больше, поэтому, как было установлено, на момент открытия прибыло 980 делегатов. Одним из самых удивительных моментов съезда было присутствие слишком большого для того времени количества женщин. Tо, что среди участников съезда было 112 женщин, было, в то же время, показателем хорошей организованности. Ахмет Салих(-ов), известный среди татар, как Цаликов, руководил действиями этих организаторов. Именно поэтому большинство из приехавших в Москву делегатов знали его или, хотя бы, его имя. Поэтому, не удивительно, что он был избран в президиум (верховный совет) из 12-ти человек, в котором состояли казанские татары, крымские татары, азербайджанцы и казахи. Помимо Цаликова, из семи других членов президиума, один был казанским татарином, один крымским татарином, один азербайджанцем и один казахом. Так как, несмотря на то, что этот съезд назывался мусульманским, подавляющее большинство составляли делегаты тюркских народностей. Этот совет, являвшийся пределом волнений и ожиданий, начал свою работу под председательством главы “Временного Центрального Бюро Российских Мусульман, кавказца Ахмета Салих(-ова) [Цаликова], в великолепном здании в Москве, подаренном мусульманам одним из азербайджанских богачек, Шемси Асадул-ла(евым). Вступительную речь собрания произнес известный мусульманский богослов Муса Джаруллах Биги, после предварительного прочтения Корана.

Цаликов вСовете 1) Россия должна представлять децентрализованную, демократическую парламентарную республику и 2) Культурно-национальная автономия мусульман России должна быть гарантирована конституцией страны как публично-правовой институт,- резюмируя, сказал он. Эта резолюция была принята съездом единогласно под бурные аплодисменты. Хотя выступления на совете происходили, как правило, на языках каждой тюркской народности, некоторые речи произносились и на русском языке. Однако, этот факт не был указан в стенографических записях совета. У нас не имеется достоверных данных относительно того, на каком именно языке выступал Ахмет Цаликов, на русском или татарском. Если бы он говорил на осетинском языке, никто бы его не понял. Наиболее вероятно, что выступал од на одном из этих двух языков. Однако, мы ничего не можем сказать о относительно того, владел ли он татарским языком. Между тем, то, что он в 1915-1916 годах публиковал свои статьи в газете “Süz” известного татарского редактора, Гаяза Исхаки, может быть аргументом, доказывающим знание этого языка.

ГЕНЕРАЛЬНЫЙ ВСЕРОССИЙСКИЙ СЪЕЗД МУСУЛЬМАН 1-11 (14-25) мая 1917 (Москва) После революции февраля 1917 года, благодаря разрешению Временного правительства на проведение различных политических собраний, по инициативе депутатов мусульманской фракции Государственной Думы, в

73

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

В ходе длившегося 11 дней съезда было принято решение о создании исполнительного органа под названием “Милли Шуро” или Всероссийского мусульманского совета, который должен был координировать объединенное движение мусульманских народов до тех пор, пока не будет создано Всероссийское учредительное собрание. Среди десяти членов совета от европейским мусульман был и Ахмет Цаликов, занявший в нем первое место. На четвертом же месте был другой выходец из Северного Кавказа, аварец Захид Шамиль. В других регионах, Туркестане, Казахстане и Крыме, были избраны временные члены совета, однако от Литвы и Кавказа не было отправлено ни одного делегата Милли Шуро, пусть даже и временного. И это был первый признак раскола среди мусульман. Да и в любом случае, было невозможно сплотить вокруг одной идеи и мнения 900, приехавших из различных регионов, человек. Кроме этого, Милли Широ не обладал законными правами. По решению Московского Совета был созван 2-ой Всероссийский мусульманский съезд в Казани, длившийся с 21 по 31 июля 1917 года. И здесь Цаликов был избран в верховный совет. После того, как он заявил о важности отношений с центром страны, то есть, Петроградом, его назначили одним из членов делегации из трех человек, которая должна была обеспечить эту связь. 8 (21) августа 1917 года Цаликов встретился в Петрограде с помощником главы Временного правительства, Некрасовым. В сентябре же, Милли Шуро и Революционно-демократическая мусульманская группа приняли участие в Демократическом совещании российских национальных меньшинств. На этом совещании приняли участие представители украинцев, белорусов, грузинов, армян, евреев, северокавказских наций и поля-ков. В те времена Польша входила в состав Российской Империи. Речь члена Милли Шуро, Цаликова, выступавшего на трубуне от имени мусульманской демократии в России, стала одной из самых примечательных речей этого совещания. Он указал на то, что министр земледелия Чернов, хоть являлся социалистом, решил проблему земледелия, действуя против интересов не являющихся русскими народов. По утверждению Цаликова, в результате земельной реформы, которая должна была состояться в Ставропольской губернии, местные землевладельцы потеряют значительную часть своих земель. Не лучшее положение ожидалось и в Туркестанском крае. Он указал также на то, что, несмотря на все поступившие ходатайства, российское правительство так и не приняло ни одной меры по улучшению положения в Семиречье (нынешний Казахстан) и Хивинском ханстве (нынешний Узбекистан), более того, несмотря на все утверждения об обратном, русские продолжают смотреть

на мусульман, как на людей низшего сорта. Более того, учиненный расстрел киргизов Зайсанского приставства и горных кавказских народов во Владикавказе, не является достаточным для донесения до народа революционнодемократических идей, вместо этого необходимо принять культурные меры, для того чтобы все народы считали себя братьями. Помимо этого, Цаликов заявил о том, что, не желая еще большего усложнения положения российских мусульман, они повременят со своими требованиями до тех пор, пока не будет создано Учредительное собрание, но это не значит, что им придется полностью отказаться от них. Он предложил незамедлительно создать Секретариат по мусульманским делам во Временном правительстве, в связи с тем, что у мусульман не осталось никакого доверия к русской демократии. После этого съезда в структуре Временного правительства был создан предложенный Цаликовым секретариат. Он получил название “Департамент по делам национальностей”, а подавляющим большинством его членов стали представители нацменьшинств.3 Позже, после окончания Октябрьской Революции 1917 года, Цаликов, действующий от имени Милли Шуро, встретился со Сталиным. Однако, после того, как 22 мая 1918 года по распоряжению Наркома по делам национальностей Российской Советской Федеративной Социалистической Республики был распущен Милли Шуро, он вернулся в Осетию, то есть в Северный Кавказ. Ему ничего больше не оставалось. Власть постепенно переходила в руки большевиков, и вместе с этим угасала надежда на демократический режим. На 4-ом Съезде Кавказских Народов, состоявшемся в июле 1918 года во Владикавказе, Цаликов принял участие в качестве члена осетинской фракции Терского Народного совета нынешней Кабардино-Балкарской автономной республики. В этом же, 1918 году, был избран на пост главы, созданного в Тбилиси, Совета Кавказских Горцев.4 То есть, Цаликову и здесь удалось проявить свои способности и навыки. В 1919 году, совместно с другими членами Совета, он отправился в Дагестан, чтобы организовать восстание дагестанских горцев против командира Белой армии, Деникина. В октябре 1919 года стал членом Дагестанского Совета Обороны, созданного специально для выступления против Деникина. Однако, после того, как в феврале 1921 года Красная Армия оккупировала территорию Дагестана, еще не достигшему своего сорокалетия Цаликову, являвшемуся, своего рода, революционером, националистом и противником большевиков, удалось бежать в Турцию. В противном же случае его настигла бы участь всех его соратников. Но и в Турции его жизнь не была долгой, он скончался, будучи еще совсем молодым, в возрасте 46 лет.5

1) Данная статья была подготовлена со ссылкой на произведение Н. Девлет, "Нации и Советский Союз" (Стамбул: издательство "Başlık", 2011. 2) Р. Овери, Collins Atlas of 20th Century History (Коллинз Атлас истории 20 века) (London: Collins Books [Лондон: Коллинз Книги] 2005), стр. 28. 3) Н. Девлет, Октябрьская революция 1917 года и Тюрко-татарское национальное собрание. (Стамбул: “Ötüken Neşriyat” 1998), стр. 139-140

4) Мевлут Кочак, "Политическая деятельность Северного Кавказа и Северная кавказская республика в турецких изданиях (1917-1920)", (According to Turkish Sources the Political Movement in Northern Caucasus and N.C. Republic) Университет Мармара, Институр Тюркских Исследований, неопубликованная аспирантская работа, (Стамбул 1995). 5) http://www.peoples.ru/state/statesmen/ahmed_tsalikov/

74

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkının Kuzey Kafkasya'daki ToplumYapısı ve SSCB'nin İskân Politikasına Etkileri

Keisuke WAKIZAKA Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler BölümüYüksek Lisans Öğrencisi

19. yüzyıl Çarlık Rusya'sı ile SSCB'nin Kuzey Kafkasya'daki İskân Politikalarının Karşılaştırılması Bu çalışmanın ana konusu Vladimir Lenin'in meydana getirdiği “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” nın Kuzey Kafkasya'daki toplum yapısını nasıl etkilediği SSCB'nin Kuzey Kafkasya politikası uygulama sürecinde bu kavramın nasıl algılanıp kullanıldığını 19.yüzyıldaki Rusya Çarlığı'nın politikası ile karşılaştırarak inceleyecektir. Lenin tarafından kullanılan bu kavram, Kafkasya'da milliyetçiliğin yükselmesinin yanı sıra günümüze kadar devam eden karışık durumuna yol açmıştır, hatta SSCB bu kavramını kullanarak Kuzey Kafkasya'yı kendisi için uygun bir şekilde hüküm etmeye çalışmıştır. 19.yüzyılından itibaren Kuzey Kafkasyalı halklar birçok kez Rusya Çarlığı ve SSCB tarafından rejim düşmanı olarak kendi memleketlerinden edilmiş ve bu politikası Kuzey Kafkasya'daki demografik yapısını önemli derecede değiştirmiş ve SSCB sonrasından günümüze kadar devam eden kargaşasını kesinlikle etkilemiştir. Fakat Kuzey Kafkasya'daki iskân politikası hakkında şimdiye kadar fazla bilinmemiş ve bugünkü Kuzey Kafkasya'yı tartışırken Rusya'nın bu politikaları ihmal edildiğini söylemek bile mümkün, Hatta bu konu üzerindekiTürkçe kaynaklar yok sayılabilecek kadar azdır. Bu çalışmada SSCB'nin iskân politikasını 'ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı' ilkesinin nasıl etkilediğini incelemenin yanı sıra SSCB'nin Kuzey Kafkasya politikasını Rusya Çarlığı'nınki ile karşılaştırarak iki dönemdeki politikalar arasındaki ortaklık ve farkları araştırmanın ana konusu olarak ele alacağız. 1.Bölümde Stalin döneminde, özellikle 2.Dünya Savaşı sürecinde yapılan Karaçay-Balkar ve Çeçen-İnguş sürgünlerinin tanıtımından başlayarak bu sürecin nasıl olduğu incelenecektir. Ayrıca Stalin'in iskân politikasının nasıl sonuçlar yarattığı Dağıstan, KaraçayÇerkesCumhuriyeti, KuzeyOsetya-İnguşetya veAbhazya örneklerinden söz ederek araştırılacaktır. 2.bölümde SSCB'nin iskân politikasına giden yolda RusÇarlığı'nın iskân politikası, özellikle 1860'lı yıllarda gerçekleştirilen Kafkas Sürgünü'nden sonra Kafkasya'da uygulanan politikanın nasıl olduğu ve nasıl sonuçlar yarattığından bahsedilecek. 3.bölümde Rus Çarlığı ve SSCB'nin iskân politikaları arasındaki ortaklık hakkında, özellikle iskân politikasının amaçları, Kuzey Kafkasya'yı ele geçirme isteği ve Kuzey Kafkasya'ya hükmetme tarzı incelenecek. Ve SSCB'nin politikasını nitelendiren en önemli nokta olan 'ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı' nın Kuzey Kafkasya toplumunu nasıl etkilediği, karışık durumu nasıl yarattığı Kuzey Kafkasya'daki etnik yapılardan söz ederek incelenecektir.SSCB'nin Kuzey Kafkasya'nın karışık durumunu devam ettirmek için bu kavramı nasıl kullandığı da tartışılacaktır. Kaynaklar konusunda, Türkçe kitaplar olarak Cem Kumuk'un “Neredesin Prometeus” ve Ufuk Tavkul'un “Etnik Çatışma gölgesinde Kafkasya” kitapları Kafkasya'nın etnik yapısı, tarihi ve her bölgelerdeki sorunları detaylı olarak anlattığı için tavsiye edilen kitap olduğu söylenebilir. İngilizce Kaynaklardan en önemli kaynak Alex Marshall'ın “The Caucasus Under Soviet Rule” olduğunu söylemek mümkün. Bu kitapta Sovyet dönemindeki Kafkasya'nın durumu ve iskân politikasının sürecini iyi anlatmaktadır. “Northwest Caucasus” kitabı da Rus Çarlığı döneminden günümüze kadar Kuzeybatı Kafkasya'nın siyasi tarihini basit dilde anlatmaktadır.

2 Kasım 1943 günü Karaçay-Malkarlılar 7 den 70'e hayvan 3 vagonlarına doldurularak Kafkasya'dan sürüldüler.

SSCB'de Kuzey Kafkasya Politikası veSorunlar Kuzey Kafkasya'daSürgünler

Karaçaylılar sürgüne gönderildikten sonra toprakları Gürcüler ve Çerkesler arasında paylaştırılmış ve Özerk bölge sınırları yeniden çizilmiştir. Yer adları da Karaçayca'dan Rusça ve diğer dillerdeki adlara değiştirilmiştir.

Karaçay-MalkarlılarSürgünü Karaçay-Malkarlılar Sovyet işgalinden sonra 2'ye ayrılmıştır. Karaçaylılar Karaçay-Çerkes özerk bölgesi içinde yer alırken Malkarlılar ise Kabardino-Balkar özerk cumhuriyeti sınırı içinde kalmıştır. Sovyet hükümeti, kendisinin devam 1 ettiği “böl ve yönet” politikasının örneği olarak KaraçayMalkarlı halkları ikiye parçalamasının yanı sıra Adıgeleri de üç ayrı bölgeye ayırarak ileride birleşme tehlikesini önlemeyi planlıyordu.

Çeçen-İnguşlarSürgünü 1922 yılında Çeçenistan Özerk Bölgesi'nin kurulmasının yanı sıra 1924 yılında İnguş Özerk Bölgesi kuruldu, ayrıca 1934 yılında ikisi birleşerek Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur.Yerli halklar başlangıçta SSCB'nin toprak ve mülk politikasını hoş karşıladığı halde SSCB ile Çeçen-İnguşlar ilişkileri soğumuştur. Çünkü SSCB hükümeti dine karşı komünizme dayalı ağır baskı uygulamaktan başka Kuzey Kafkasya'da da kolhoz oluşturmaya çalışmıştır. Hatta SSCB aile ve kabile sistemine dayalı hayat sürdüren 4 Kuzey Kafkasyalıları Sovyet tarzı yaşamaya zorladığı için Kuzey Kafkasyalılar, özellikle Çeçen-İnguşlar büyük tepki göstermiştir.

1943 yılına kadar Sovyet rejimine karşı çıkarak kurdukları 2 çetelerle SSCB egemenliğine karşı mücadele eden Karaçaylılar, Sovyet hükümeti ve özellikle Stalin tarafından ''komünist rejimin amansız düşmanları'' olarak nitelendirilmiş, 12 Ekim 1943 tarihinde Sovyetler BirliğiYüksek Prezidyumu tarafından Karaçay-Malkarlıların topyekûn Kafkasya'danOrtaAsya ve Sibirya'ya sürülmeleri kararlaştırılmıştır.

75

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SSCB'nin bu şiddetli politikaları üzerine Uzun Hacı Emirliği'nin bir bakanı ve Nakşibendî müridi olan Şitha İslamulov liderliğinde komünizme ve kolektivizme karşı silahlı isyan başlamıştır, Hasav-Yurt'ta yaşayan Nakşibendî şeyhi Germaçikli şeyhi Arsanuka Hidirlezov gibi birçok şeyhler ve din adamları da bu isyana büyük destek verdi5 ğinden isyan çok şiddetli çatışmalara dönüşmüştür. 1931 yılında Şitha İslamulov şehit olduktan sonra da 1932 yılındaki Nozhiyn-Yurt'taki isyanı ve 1933-1934 yıları arasındaki Geldaganan İbrahim İsyanı gibi bir sürü isyanlar Çeçenistan'da devam etmiştir.

SAYI 19 - 20

ve kuzeydeki bozkır gibi verimli ovalara göç etmiş, bu süreçte ovadaki Azeriler, Kumuklar ve Nogaylar gibi milletler arasında gerginlik yaratılmıştır. 1940'lı-1960'lı yıllarda Dağıstan Komünist Partisi 1.sekreteri olan Abdurrahman Daniyalov, dağdaki halklara “Cennete gitmek istiyorsanız 9 Ovaya inin.” diye çağrıda bulunmuştur. 1944 yılında gerçekleştirilen Çeçen-İnguş sürgünü yüzünden boşaltılan köylere Mahaçkale tarafında yaşayan Kumuklar göç ettirilmiş ve Mahaçkale'deki Kumuk köylerine Avarlar yerleştirilmiştir. 1951 yılında göç ve nakil konusunda 5 yıllık plan açıklanmış, 1952-1957 yıllarında Dağdaki 10 milletler Kuzeydeki Ovalara yerleştirilmiştir. 1957 yılında Çeçenlerin kendi memleketine geri dönme izni verildikten sonra Dağıstan'a verilen 6 bölge Çeçenistan'a geri verilmiştir. Bu münasebetle orada yaşayan Avarlar ve Dargilerin bir kısmı Hasav-Yurt, Kızılyurt ve Babayurt gibi bölgelere göç etmiştir. 1940'lı yıllardan itibaren devam eden göçün sonucu olarak dağlar ıssız kalırken ova nüfusu sahip hayli yoğun 11 ve karışık olmuştur. Böylece ovada su, yayla ve otlakların kullanılması gibi konularda anlaşmazlık yaratılmıştır.

Özellikle 1940 yılında Komünist Partisi eski bir üyesi olan Hasan İsrailov, Kadiri tarikatları tarafından da desteklenerek Geçici Halk Devrimi Hükümeti'ni kurup dağlık bölgelerdeki egemenliğini korumuştur. Bu direnişe Mayrbek Şeripov da katılarak ikisi birlikte Savaş Kurmaylığı ve Karargâhı'nı oluşturmuş, Çeçenlere ve İnguşlara “Kafkasya halkları bir konuk gibi Almanları gözlemektedir; eğer bağımsızlığı6 mızı kabul ederlerse onları konuk da eder.” diye çağrı yapmıştır. Stalin, bu olaydan bahsederek Çeçen-İnguşları Almanlarla işbirliği yapmakla ve ihanet etmekle suçlayıp onları 23 Şubat 1944 tarihinde topluca Sibirya'ya sürgün etmiştir. Bu süreçte çok sayıda Çeçen-İnguşlar hayatını kaybetmiş, ayrıca 1946-57 yıllarında Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti ortadan kaldırılmıştır. Bunun yerine Grozny eyaleti kurulmuş ve eski Çeçen-İnguş topraklarının bir kısmı Gürcistan, Dağıstan, Kuzey Osetya ve Stavropol bölgesine verilmiştir. Boşaltılan yerlere Ruslar, Avarlar, Dargiler, Osetler ve Ukraynalılar gibi başka milletler yerleştirilmiş, bunun amacı olarak tarım ve sanayi geliştirmenin7 yanı sıra sadeceÇeçen halklarını değil,Çeçenlerin bıraktığı izler de ortadan kaldırılmak istenmiştir, başka deyişle etnik temizlik uygulanmıştır.

Ayrıca siyasi iktidar da dağlıların eline geçtiği için özellikle Avarlar gibi dağlılar ve Kumuklar gibi ovalılar arasında gerginlik meydana getirilmiştir. Günümüzde de Kumuklar gibi ovadaki halklar arasında dağdaki halkları cahil ve kaba 12 halk olarak aşağılama eğilimi görünmektedir ve siyasal iktidar genel olarak Avar, Dargi ve Lakların elinde olduğu için onlar ve Lezgiler arasında da soğuk ilişkiler vardır. 1990'lı yıllarda Novo-Lakski bölgesinde Çeçenler ve Laklar arasında çatışma olduğu gibi dağlardaki milletler arasında bölünmüş durum bulunmaktadır.

Çeçen-İnguşlar veOsetlerin İlişkisi 1944 yılında Çeçen-İnguş Sürgünü'nden sonra önce Çeçenİnguş Özerk Cumhuriyeti'ne bağlı olan Prigorodny bölgesi Kuzey Osetya'ya verilmiş ve sürgünden dolayı boşaltılan 13 yerlere Güney Osetya'dan göçmenler yerleştirilmiştir. 1957 yılında Çeçen-İnguşlara geri dönme izni verilip Stavropol'un bir kısmı geri verildiği halde o bölgenin iade edilmemesinin arkasında Rusya'daki güçlü Oset lobisinin bulunması olduğu söylenebilir, çünkü Osetlerin bazıları Rusya'nın işgaline uğrarken Hıristiyanlığı kabul etmiş, sonuç olarak Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya ve daha etkili olmaya başla14 mıştır. Fakat diğer yandan Çeçenler gibi Müslümanlar Osetlerin bir kısmını 'hain' ve 'kâfir' olarak tanımaya başlamış, böylece bazı Osetler ve diğer milletler arasında güvensizlik yaratılmıştır.

Ayrıca, Stalin ve Beria gibi Gürcüler arasındaki Çeçenİnguşlar gibi dağlı milletlere karşı duyulan korkudan söz etmek gerekir. Gürcistan'daki tarihi yazılar Gürcistan'daki beyliklerin 'vahşi ve kaba' olan Türk-İslam egemenliğinden 8 kaçmak için Rusya'nın çağrısını kabul ettiğini söylemekte ve bu yüzden Gürcüler arasında İslamiyet'e karşı olumsuz imajlar vardır. Ayrıca Çeçenler gibi dağlarda yaşayan milletler Gürcistan'da 'dağda yaşadığı için kaba, vahşi, saldırgan ve korkunç' milletler olarak tanımlanmaktadır. Stalin ve Beria tarafından yapılan sürgünün arkasında Çeçenlere karşı korkunun olduğunu söylemek hiç yanlış değildir.

SürgündenSonra Kuzey Kafkasya'daSorunlar Dağıstan'da Kargaşa Stalin döneminden itibaren Dağıstan'daAvarlar, Dargiler ve Laklar gibi dağlık bölgelerde yaşayanlar Hazar Denizi kıyısı

76

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Buna karşı Karaçaylılar da bu propagandaları yalanlamak ve siyasi haklarını kazanmak amacıyla Azret Orus önderliğinde “Camagat” örgütü kurmuştur.18 Çalışma sonucunda SSCB 1943 yılındaki Karaçay sürgününün hatalı olduğunu kabul etmiş ve Karaçaylılara atılan iftiraların haksız olduklarını 1989 yılında açıklamaya zorunlu kalmıştır19.Ayrıca bu örgüt Karaçaylıların Adıge ve Ruslardan ayrı bir müstakil özerk cumhuriyet kurma mücadelesini başlatmıştır. 1990 yılında Karaçay Halk Temsilciler Meclisi'nin düzenlediği kongrede Karaçay Cumhuriyeti ilan edilmiş, 1992 yılında Rusya'dan bağımsızlık kararı alınmıştır. Bu süreçte KaraçaylılaraCahar Dudayev büyük destek vermiştir.

Prigorodny bölgesine İnguşlar geri dönmeye başladıkça Osetler ve İnguşlar arasında ciddi bir gerginlik artmıştır. 1982 yılında gerginliğe karşı önlem almak için Kuzey Osetya'nın kentleri ve banliyölerinde nüfusa yeni kayıt yasaklanmış ayrıca 1990 yılında nüfus artışı durdurulmuş, yani yeni nüfus kaydı ve ev satın alma dondurulmuştur, böylece İnguşlar yasalara uygun şekilde kentlerde yaşayamaz olmuşlardır15. Bu yasalar uygulandıktan sonra İnguşlar, köylere kayıtsız bir şekilde yerleşmeye başlamıştır. İnguşlar, SSCB yıkılana kadar medeni kanundaki haklar ve seçim hakları gibi haklardan faydalanamamıştır. 1989 yılında İnguşlar özerklik ve toprak talebini SSCB hükümetine iletirken Osetler buna karşı büyük protesto yapmış, bu iki millet arasında etnik çatışmaya doğru gidilmiştir.Ayrıca 1991 yılında SSCB hükümeti Stalin döneminde sürülen milletler için hak iadesine dair kararnameyi çıkardığı halde gerçekleşememiş olması bu çatışmayı daha da geliştirmiş ve durumu sakinleştirmek için SSCB askerlerini müdahale için göndermeye mecbur kalmıştır.

Ayrıca 1991 yılında Dünya Çerkes Birliği Kabardey'den Karadeniz'e kadar uzanan bölgede Adıge devleti kurmaya giriştiğinde20, SSCB döneminden itibaren yükselmekte olan Karaçay ve Adıge-Abaza gerginliği daha da artmıştır. 1999 yılındaki cumhurbaşkanı seçiminde iki millet arasında büyük çatışma çıkmıştır.

Bu olaydan sonra da iki millet arasındaki güvensizlik, küçük çatışmalar ve olaylar devam etmiştir. Özellikle 2004 yılında Beslan şehrinde meydana gelen okul baskını bu güvensizliği önemli bir derecede yükseltmiş ve çatışmalar daha şiddetli olmuştur.16 Şimdi bu güvensizliği çözümlemek için çeşitli programlar ve politikalar uygulanmaktadır, lakin çözüme yaklaşamamaktadır.

Abhazya Diğer Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerinde büyük sürgünler yaşanmasına karşın Abhazya'daki Abhazlar Stalin döneminde büyük sürgün ve katliam yaşamamıştır. SSCB döneminin başında Transkafkasya Sovyet Sosyalist Federal Cumhuriyeti kurulurken Abhazya'ya da birlik cumhuriyeti statüsü verilmiştir. Ama 1930'lu yıllarda Gürcü (ve Oset) kökenli Joseph Stalin tarafından Abhazya Gürcistan'a bağlı bir özerk cumhuriyet statüsüne dönüştürüldü, çünkü Abhazya ülkesi Rusya Çarlığı tarafından Ubıh-Abhaz-Megrel sakinlerinden arındırılarak Eston, Ermeni, Rus-Kazak, Rus kolonistlere açılmıştı kiOsmanlı bakiyesiTürklerin bir kısmının ülkede kalmasına göz yumulmuştu. 1937-1953 yılları arasında Stalin ve Beria ikilisi tarafından çok sayıda Abhazyalı (Abhaz ve Megrel) aydın ve kanaat önderi katledilmiş ve Gürcü-Ruslaştırma politikası yaygın bir şekilde uygulanmıştır. Bu politika gereği, Abhazca olan ad-soyadları ve yer adları, uydurulan Gürcüce veyahut Rusça tercümeleriyle değiştiriliyordu, ya da Gürcüce ve Abhazca 2 tane adı varsa da Gürcüce adları kullanılmaya başlamıştır. 1948-1952 yılları arasında 150' den fazla şehir ve yerleşim merkezinin adı değiştirilmişti. Cadde, meydan, tren istasyonu, ortaokul ve liselerin isimleri de dönüştürüldü.1940'tan itibaren ise bütün resmi belgelerdenAbhaz sözcüğü kaldırıldı21.

Karaçay-ÇerkesCumhuriyeti'nde Kargaşa 1943 yılında Karaçaylılar sürgün edildikten sonra Karaçaylıların yaşadığı bölge Gürcistan'a bağlanmış ve oraya çok sayıdaSvan ve BesleneyÇerkesleri yerleştirilmiştir. 1957 yılında Karaçay-Malkarlılara geri dönme izni verilmiş, ama özerklik verilmemiştir ve 1922 yılında olduğu gibi Karaçay-Çerkes özerk bölgesi içinde kalmıştır. SSCB'nin bu politikası Karaçaylar ve Adıge-Abaza-Kozaklar arasındaki gerginliğin meydana çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca SSCB, Karaçaylıları 'hain' 'çeteci' ve 'kötü millet' olarak tanımlayıp kötülemek için çeşitli propagandaları kullanmıştır. SSCB döneminde Karaçaylılar devlette kademe alamamıştır ve SSCB hükümetinin onlara tavır alması Adıge-Abaza ve Karaçaylılar arasında güvensizliği meydana getirmiştir. 1976-1982 yılları arasında Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesinde yayımlanan “Leninskoe Znamya” gazetesinde Karaçay-Malkarlıların güvenilmez ve vatan haini bir halk oldukları konusunda çok sayıda makale hazırlanarak bölgede yaşayanAdıge,Abaza ve Rusların bütün Karaçaylılara karşı olumsuz tavır almaları sağlanmıştır.17 Sovyet basını da Karaçaylılar konusunda propagandaları yayımlayarak yardım etmiştir.

Örnekler: Lakırba>Lakerbaia, Eşba>Eşbaia, Marşan> Marşania,Abaşua>Abaşidze vd.(Soyadları) Tsandripş>Gantiadi, Ldzaa>Lidzava, Gyaçiripş>Leseridze vd. (yer adları)

77

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Ayrıca o dönemde Gürcistan'dan Abhazya'ya kitle göçleri yaptırıldı.Oçamçira,Gagra veGudauta bölgelerindeGürcüler çoğunluk haline getirildiler. Bu suni artış sonucunda 1939-1959 yılları arasında Abhazya'da Gürcü nüfusu 70 bin kişi artarken Abhaz nüfusu sadece 5 bin kişi çoğalmıştı22. Stalin döneminden sonra da Abhazya, aynen Türkiye'deki Antalya, Bodrum ve Fethiye gibi SSCB'nin tatil yeri olduğu için Abhazya dışından çok sayıda Abhaz olmayanlar göç etmiştir. Sonuç olarak SSCB döneminin sonunda Abhazya nüfusunun sadece %18'ini Abhazlar oluştururken, Gürcüler yaklaşık %45'ini23 oluşturduğu için nüfus dengesi bozulmuş ve ülke içinde gerginlik yaşanmıştır.

Kafkasya'ya Başka MilletlerinYerleşmeleri veYerli Halkları Kullanma

SSCB döneminde Abhazya'da Kartuli Gürcücesi24 değil Rusça veAbhazca yaygın olupGürcistan'ın bir parçası değilmiş gibi gözükse de bu durum Abhazlar arasında bir huzursuzluk25 kaynağı oluşturmuştur.

Ve 1864 yılından sonra Karadeniz kıyısına yerleşimler daha hızlandırılmıştır, öylece Kafkasya'da geri kalanlar kuzey tarafa yerleşen Kozaklar tarafından kontrol altına alınmış oldu. Rus Çarlığı, Kozakların yanı sıra Kuzey Kafkasya'ya Osmanlı toprağından göç eden Ermeniler ve Rumlar gibi Hıristiyanları da yerleştirdi.29 Sonuç olarak eskiden sadece Çerkesler ve Gürcüler gibi Kafkasyalı halklardan oluşan saf etnik yapısı daha karışık bir yapıya dönüştürülmüştür.

18. yüzyıldan itibaren Karadeniz kıyısı ve Kafkasya'ya çeşitli milletlerden oluşan Kozaklar yerleştirilmiştir, özellikle Kuban veTerek nehirleri kıyılarında çok sayıda Kozaklar ikamet etmiştir. 1824-1825 yıllarında Kuban kıyısına, şimdiki Krasnodar'dan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ne kadar uzanan bölgede Kozak Stanitsa28 kuruldu. Ayrıca Terek kıyısında yer alan Mozdok şehri Kozakların kalesi ve askeri üssü olarak kurulmuş ve o zamanlarda o bölgede Osetler fazla bulunmamıştır.

Rus Çarlığı'nda Kafkas Sürgünü ve İskân Politikası

Rusya Çarlığı, Kuzey Kafkasya'ya hükmederken vilayet sistemi uygulamış Kafkasya'yı işgal ettikten sonra Ruslardan çok diğer halklardan kişileri üst kademe yöneticiliklere getirmiştir. Kafkasya'da vali olarak Ruslardan çok Gürcü, Ermeni, Azeri ve Oset olan eski beyleri atanmıştır30. Rusya Çarlığı'nda devlet kademesinde çalışanlardan biri olarak 1880 yılında dâhili işler nazirliğini yapan Ermeni Loris Melikov'dan söz etmek mümkündür. Ve Rus komutanları olarak Lazarev,Tsitsişvili ve Musa Kunduh gibi birçok sayıda Gürcüler, Ermeniler ve Osetler31 bulunmaktaydı. Bu durum, Kafkasya'daki yerli halklar içindeki bölünmüş durumun derinleşmesine yol açmış ve halkların Rusya'ya karşı birlikteliği engellenmiştir. Kuzey tarafında Kozakların yerleşmesi de hız kazandığından Kuzey Kafkasya'daki halklar, Kuzeydeki Kozaklar ile Güneydeki Gürcü, Ermeni, Oset ve Azeri beylikleri tarafından kontrol altında tutulmuştur.

19.yüzyılda KafkasSürgünü'nün Hedefi veSonuçları RusyaÇarlığı, Büyük Petro döneminden beri sıcak denizlere inmek için Karadeniz'i ele geçirmeye çalışmıştır ve Karadeniz'i ele geçirmek için Kafkasya stratejik önemi taşımaktadır. Kafkasya'daki halklar Rusya'nın emperyalist politikasına karşı uzun zamandır mücadele etmişlerdir. Özellikle 19.yüzyılındaki Şeyh Şamil'in mücadelesi bunlardan en büyüğü olmuştur. 1859 yılında Şeyh Şamil'in Rusya Çarlığı'na teslim olması münasebetiyle Kafkas savaşı Doğu Kafkasya'da sona ermiştir. Kuzeybatıdaki Çerkesler beş yıl daha direnişi devam ettirmişlerdir. Sonrasında Ruslar Çerkesleri Osmanlı toprağına sürgün etmeye başlamış ve Kozakları Kuzeybatı Kafkasya'ya yerleştirmiştir. Özellikle 21 Mayıs 1864 tarihinde Milyonlarca Çerkes kendi vatanından atılmış ve yarıya yakını açlık ve hastalık içinde hayatını kaybetmiştir. Osmanlı toprağına sürülenlerden çok az sayıda olsa da geri dönenler de olmuştur.26

Ayrıca RusÇarlığı Nakşibendî ve Kadiri tarikatlarının şeyhlerine karşı önlem almak için geleneksel İslamiyet'in imamlarını devlet içine almıştır. Şeriattan esas alınan mahkemeler de kurulduğu gibi yerli halkları devlete yaklaştırma çabasında da bulunmuştur. Fakat Rus Çarlığı'nın bu politikaları etkili olmuş olsa da devlet yanlısı olanlara tepki gösterilmiş ve 1917 yılındaki Rus devriminden sonra Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla Kuzey Kafkasyalı halklar kısa süre olsa da birlikteliğini kurmuştur. Böylece RusÇarlığı'nın Kafkasya politikası tam başarılı olamamıştır.

Rusya Çarlığı tarafından gerçekleştirilen bu büyük sürgünün genel olarak 2 amacı olduğu söylenebilir. Birinci olarak Karadeniz bölgesini tamamen kontrol altında tutmak ve tarımın, sanayinin kalkınmasını sağlamaktır. 19 yüzyıla kadar devam eden mücadeleden dolayı Rusya'nın rahatça Karadeniz'e inmesine engel olmuş ve o bölgedeki sanayi kalkınma için de sıkıntı yaşamıştır.27 Ayrıca Rusya Kafkas Savaşı'nda zorluk çekmiş ve Ruslar arasında Çerkesler, Abhazlar veÇeçenler gibi dağlı milletlere karşı korku yaşanmıştır. Rusya, bu korkuyu kaldırıp Kafkas bölgesini rahat işlemek için Kafkasya'yı boşaltmaya ihtiyaç duymuştur.

78

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Rus Çarlığı'nın bu politikaları belli bir düzeyde Kafkasyalı halkları etkileyip parçalamaya yol açmıştır, fakat idari bölgeler, yaşadığı milletlere göre adlandırılmamış (Maykop 34 bölgesi ve Kuban bölgesi gibi) ve Avrupa'da gelişen UlusDevlet akımı henüz Kafkasya'da yaygın olmadığı için Kafkasya'daki milletlerin milliyetçiliği fazla yükselmemiştir. Böylece Kafkasya halkları, Rus Çarlığı sona erdikten sonra birlikte Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni kurmayı başarmıştır.

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı İlkesinin Etkileri Rusya'nın İstediği Kafkasya -2 Devlet Arasında OrtaklığıKafkasya, Rusya için stratejik açıdan son derece önemli bir bölgedir, zira Rusya'dan Ortadoğu ve Afrika'ya inmek için mühim bir geçit olarak yer almaktadır. Ayrıca Kafkasya'nın batısında sıcak deniz olan Karadeniz'e ulaşımı sağlayabildiği için Rusya'ya göre Karadeniz'deki egemenliği sağlamak ve Kafkasya'yı ele geçirmek bir birine bağlıydı. 20.yüzyıla girdikten sonra Kafkasya sadece jeopolitik önemi değil, aynı zamanda enerji politikası açısından da önem taşımaya başlamıştır. Hazar Denizi ve Çeçenistan'da çok miktarda petrol bulunmakta ve Hazar Denizi'ndeki petrol ve doğalgazı Avrupa tarafına taşımak için inşa edilen boru hatları Kuzey Kafkasya'dan geçmektedir. Bu yüzden Rusya'ya göre Kafkasya önemli bir yer olmuştur ve Rusya bu bölgeyi ne olursa olsun kesinlikle elden bırakamaz. Kuzey Kafkasyalı halkların Rusya'ya karşı mücadelesi, Şeyh Mansur'un isyanından Şeyh Şamil'in Kafkasya Savaşı'na kadar çok çeşitli milletlerin bir araya gelip birlikte savaşması şeklinde meydana gelirdi, yani Günümüzdeki Abhaz Savaşı veya Çeçen Savaşı gibi bir millet tek başına 32 harekete geçmezdi. Kafkasya'daki bağımsızlık hareketlerinde milliyetçi hareketlerden daha ziyade Birleşik Kafkasya akımı ön plana çıkmıştır. Hem Rus Çarlığı, hem de SSCB Kafkasya'ya hükmederken Kafkas halkları içindeki birlikteliği kırmaya, içindeki karışık durumu devam ettirmeye önem vermiştir. Yani Rusya için savaş olmayan barış içindeki Kafkasya değil, her zaman milletler arasında savaş ve çatışma çıkan tehlikeli Kafkasya uygundur, Çünkü Kafkasya'da milletler arasındaki çatışmalar devam ettikçe halklar arasında birliktelik sağlanmaz hale getirilir, sonuç olarak halklar zayıf kalıp Rusya'ya karşı tehdit oluşturamazlar. 1859 yılına kadar devam eden Kafkasya Savaşı'ndan dersini alan Rusya, Kafkasya'ya Gürcüler ve Osetler gibi yerli halkları kullanarak hükmetmeye çalışmıştır. Onların bazıları İslamiyet'ten Hıristiyanlığa geçip Rus Çarlığı ile ilişkileri güçlendirdiği için Çeçenler gibi Müslüman halklar onlara şüpheyle bakmaya başlamış ve halklar arasındaki ilişkiler mesafeli. Ayrıca 1984 yılından sonra Kafkasya'daki idari sınırlar önemli derecede değiştirilmiş ve 1917 yılına kadar sık sık sınırlar yeniden çizilmiştir. Bu süreçte Adıgeler ve KaraçayMalkarlılar gibi milletlerin yaşadığı bölge birkaç bölgeye 33 parçalanmış ve sonuç olarak Adıgeler ile Kabarteyler ve Karaçaylılar ve Malkarlılar, kültür, tarih ve dilleri aynı olmalarına rağmen tıpkı farklı milletler gibi gözükmeye başlamıştır.

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı İlkesi ve Kafkasya Kafkasya'dakiToplumYapısı ve Etkisi 1917 yılında başlayan Rus ihtilali sürecinde Lenin, “Rusya Milletlerinin Hakları Beyannamesi”ni Stalin ile birlikte yayınlamak şeklinde ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilke35 sini savunmuştur. O beyannamede Çarlık Rusyası'na tabi milletlerin kendi devletlerini serbestçe kurabilme hakları kabul ve ilan edilmişti. Sovyetler'e göre merkez birimle ilişkiler ya da kurtuluşa ilişkin sorunlar, “milli” sorun ile 36 “sömürge” halkların sorunu birbirine bağlıydı . Lenin tarafından bu kavram ilan edilirken Kafkasya'daki halklar bunu hoş karşılamıştır. Beyaz orduyu Kafkasya'dan sildikten sonra Stalin 1920 yılındaki Dağıstan ziyaretinde de Sovyet Rusyası'ndan ayrılmadan kendi özelliklerine, kendi hayat tarzına ve geleneklerine uygun olarak yönetileceklerini vurgulamıştır. Sonrasında Dağıstan ve Dağlılar Sovyet Cumhuriyeti kurulmuş, sonra birkaç özerk bölge oradaki milletlerin adlarının verilmesi biçiminde oluşturulup alt 37 bölümlere ayrılmıştır. Lenin'in meydana getirdiği “Ulusların Kendi KaderiniTayin Hakkı”ndan dolayı Kafkasya'daki halklar, hakları ne kadar sınırlanmış olsa da bir devlete sahip olabilmiştir. Ama devleti inşa etme sürecinde hangi milletin daha eski dönemde orada yaşamaya başladığına ve eski dönemdeki devletin sınırlarına ve kralların kökenine dair şiddetli tartışmalar 38 başlamış ve bu tartışmalar günümüze kadar devam eden etnik çatışmalara yol açmıştır. SSCB ülkelerinde milletin kökeni ve geçmişini belirlemek, siyasal haklarını elde etmek için önemli unsurlardan biriydi. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi, Avrupa'da Polonya, Estonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde bağımsızlığı sağlayıp siyasal kalkınmaları ve demokrasiyi desteklerken, Kafkasya, özellikle Kuzey Kafkasya'daki halklar arasında bölünmüş durum yaratıp etnik çatışmalara sebep olduğu gibi Kafkasya'yı önemli derecede kötü etkilediğini söylemek mümkündür. Çünkü Kafkasya'da 20. yüzyıla kadar milliyetçilikten daha çok gelenekler, kültür ve soylara önem verilmekteydi. Kuzey Kafkasya'da eski zamandan itibaren çeşitli milletler bir arada yaşayarak birbirlerinin 39 kültür, dil ve tarihini etkilemişlerdir .

79

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kuzey Kafkasya'daki Nart Destanı, bütün Kuzey Kafkasya halklarının ortak sahip olduğu destan olarak oldukça meşhurdur ve Kuzey Kafkasya'daki soylular arasında birkaç dil birden kullanılmaktaydı. Mesela Abhaz krallığındaki soylular içinde hem Megrelce hem de Abhazca kullanılmaktaydı40 ve kral olan Çaçba sülalesi, aynı zamanda Gürcü sülalesi olan Şervaşidze sülalesini kullandığı için dışarıdan hem Abhaz krallığı hem de Gürcü krallığı gibi gözükmekteydi. Hatta çok çeşitli milletler 41 arasında çok sayıda ortak sülale de bulunmaktadır.

1921 yılının sonundan itibaren yerel sosyalist liderlerin önderliğinde etnik temellere dayanan özerk bölgelere bölmüştür. O süreçte aynı halktan olan, fakat farklı lehçe ya da şiveleri konuşan gruplara dahi farklı ulusal kimlik 43 vererek farklı sınırlar içinde almıştır. Tabii ki parçalamalar nüfus kıstasına göre değil, farklı ulusların bir arada yaşamaları halinde doğabilecek tehlikeler göz önüne alınarak yapılmıştır. Lenin tarafından SSCB kurulduktan sonra eskiden harflere sahip olmayan Adıgece, Abhazca, Çeçence ve Avarca gibi dillerin yazılması için Kiril alfabeleri ayarlanmıştır. Eskiden okuma-yazmayı bilenlerin oranı az olan Kuzey Kafkasya' da bu politikadan dolayı okuma-yazma bilenlerin oranı oldukça yükselmiştir. Ama her millete farklı alfabeler ve imlalar ayarlandığı için Kuzey Kafkasya'daki halklar, konuşma şeklinde birbirini rahatça anlaşırken yazma şeklin44 de ise alfabeler ve imlalar farklı olduğu için birbirini anlamaz duruma gelmiştir. Özellikle bu durum Çeçen-İnguş, Kabardey ile Besleney-BaşkaAdıge kabileleri,Apsua-Aşua ile Aşharua (üçü de Abhazların kabileleri) ve Dağıstan'daki halklar içinde en belirgin olarak gözükmüş ve halklar arasında mesafe koyulup iki halkların kimliğinin arasındaki 45 farkların daha belirgin olmasına sebep olmuştur.

(Örneğin) Açba (Ançabadze): Karaçaylı,Abhaz ve Megrel. Kelemet:Adıge,Abhaz ve Karaçay. Lakaa (Lakay, Lakırba, Lakerbaia): Ubıh, Adıge, Abhaz ve Megrel. Bu sülale “Lakların oğulları, Lak kökenli olan” anlamına gelir. Silpagar: Dağıstanlı ve Karaçaylı. Gantemir(ty):Oset ve İnguş. Dzugaty (Cugaşvili):Oset veGürcü. Böylece Kuzey Kafkasyalı halklar, tarih, toprak, sülaleler ve kültür gibi çok çeşitli şeylere ortak bir şekilde sahip olduğu için milletlerin özelliğini belirleyen ölçüt sadece dil olarak kabul ediliyordu. Ayrıca dil konusunda da bir soy, özellikle soylular içinde çok çeşitli diller bir anda kullanıldığı için kimin veyahut hangi soyun hangi millete ait olduğu belli bir şekilde gözükmemiştir, bu yüzden Kuzey Kafkasya'da millet kavramına dayalı devlet meydana gelmemiştir ve Rusya'ya karşı mücadele ederken de “Birleşik Kafkasya”yı öne çıkararak harekete geçmiştir.

Özellikle Stalin döneminde Kuzey Kafkasya'daki özerk cumhuriyetlerin sınırlarının yeniden çizilmesinin yanı sıra 46 geçmişte yazılan kitaplar yakılmış ve özellikleAbhazya ve Güney Osetya'da Gürcü alfabesi kabul ettirilmiştir. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya'da halkların önderi olabilecek çok sayıda aydınlar katledilmiştir. Gürcü kökenli olduğu için Kafkasya'daki toplum yapısını iyi bilen Stalin, “Millet kavramının öne çıkmadığı, barış ve uyum içinde yaşamış” Kafkasya'nın geçmişini öğrenme imkânını yok edip SSCB hükümetine uygun bir şekilde her milletin kendi milliyetçiliğini güçlendirmeye çalışmıştır. Ayrıca Çeçenler ve Karaçaylılar gibi milletlere karşı “komünizmin amansız düşmanları” gibi propagandalar işleyerek birbirlerine düşman etmeye çalışmıştır. Stalin ve SSCB'nin bu çalışmalarıyla birlikte karışık iskân politikası uyguladığından dolayı, Kafkasya'daki etnik yapı daha da karışık olmuştur ve ismen SSCB içinde “milletler arası dostluk” vurgulanmışsa da SSCB döneminde eskiden olmayan düşmanlık yetiştirilip şiddetli çatışmalara dönüşmüştür.

Ama 20.yüzyılda SSCB içinde her millete kendi devleti verildikten sonra Kuzey Kafkasya'daki halklar, kendi siyasal haklarını elde etmek için kendi milletinin tarihi ve kültürünü belirtmeye ihtiyaç duymuştur. Her millet kendi tarihini belirlemek sürecinde tarihte geçen milletler ve devletler hangi millete mensup olduğu hakkında şiddetli tartışma olmuş, bu tartışma direkt toprak sorunu gibi çeşitli konular üzerindeki etnik çatışmalara yol açmıştır ve Kafkasya'daki arkeoloji ve tarih bilimi siyasetin güçlü etkisi altında kalmıştır. SSCB sonrası Kafkasya'daki milliyetçiliğin önderleri arasında çok sayıda tarihçinin bulunması da bu durumla güçlü bağlantı42 olduğunu göstermektedir.

Özellikle Stalin döneminde Kuzey Kafkasya'daki özerk cumhuriyetlerin sınırlarının yeniden çizilmesinin yanı sıra 46 geçmişte yazılan kitaplar yakılmış ve özellikleAbhazya ve Güney Osetya'da Gürcü alfabesi kabul ettirilmiştir. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya'da halkların önderi olabilecek çok sayıda aydınlar katledilmiştir. Gürcü kökenli olduğu için Kafkasya'daki toplum yapısını iyi bilen Stalin, “Millet kavramının öne çıkmadığı, barış ve uyum içinde yaşamış” Kafkasya'nın geçmişini öğrenme imkânını yok edip SSCB hükümetine uygun bir şekilde her milletin kendi milliyetçiliğini güçlendirmeye çalışmıştır.

SSCB'nin araç olarak kullanması SSCB'nin, Kafkasya'daki karışık durumu devam ettirip Kafkas halkları içindeki birlikteliği engellemek için Lenin'in savunduğu “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı İlkesi”ni kullandığı bile söylenebilir. Sınırların değişmesi konusunda, yerli halkların direniş potansiyelinden önlem almak için SSCB Kuzey Kafkasya'yı

80

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Ayrıca Çeçenler ve Karaçaylılar gibi milletlere karşı “komünizmin amansız düşmanları” gibi propagandalar işleyerek birbirlerine düşman etmeye çalışmıştır. Stalin ve SSCB'nin bu çalışmalarıyla birlikte karışık iskân politikası uyguladığından dolayı, Kafkasya'daki etnik yapı daha da karışık olmuştur ve ismen SSCB içinde “milletler arası dostluk” vurgulanmışsa daSSCB döneminde eskiden olmayan düşmanlık yetiştirilip şiddetli çatışmalara dönüşmüştür.

nüfusu da oldukça az olduğu için tek başına bağımsız devlet kurmak oldukça güçtür. Özellikle nüfus oranı olarak Avarlar %27, Dargiler %17, Lezgiler %13, Kumuklar %14 olduğu gibi hiçbir milletin tek başına Dağıstan'da söz sahibi olması imkânsızdır. Hatta günümüzde milletler arasında gerginlik yaşandığı için durum son derece karışık olmuş ve Dağıstan'ın bağımsızlığı daha da zor olmuştur. SSCB, Kafkasya'da “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı İlkesi”ni Rusya'nın çıkarına uygun bir şekilde kullanarak Kafkasya'yı şiddet ve düşmanlıkla dolu olan karmaşık bir yapıya dönüştürmüştür. Kafkasya içinde karmaşık durum devam ettikçe milletler arasında birliktelik sağlanamadığı için Kafkasya'nın bağımsız olma ihtimali azalır ve kendine gelen tehdidin oluşturulması engellenebilir. Günümüzdeki Kafkasya'nın durumu, Rusya'nın politikalarının başarısızlığı değil, tam tersine büyük başarısı olarak tanımlanabilir.

Böyle karışık duruma dönüştürüldüğünden Kafkasya'da pek yatırım ve ekonomik inşa yapılmamış ve ekonomik durum fakir bırakılmıştır. Ekonomik durumu fakir oldukça Rusya'ya bağlı ekonomik sisteminden kurtulamamış ve kendi kendine bağımsız ekonomiyi işletemez durumda kalmıştır. Kuzey Kafkasya'daki halklardan sadece Çeçenler 1 milyondan fazla olan nüfusa sahip olduğu gibi her milletin

Sonuç dan biri olmuştur. Özellikle Stalin, “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” kavramını SSCB'ye uygun şekilde kullanarak Kafkasya halkları arasında düşmanlık yaratmış, Böylece Kafkasya'daki siyasal durum son derece karmaşık olmuştur.

Rusya, Kafkasya'yı işgal ettikten sonra tehdit oluşturmaması için Kafkasya halkları içindeki birlikteliği kırmaya yönelmiştir, bunun örneği olarak Ruslar ve Ermeniler gibi dışarıdan gelen halkları yerleştirmekten başka Kafkasya' daki valiler olarakGürcü veOset beyler gibi yerli halklar atamıştır. Ama o dönemde Ulus-devlet akımı halen Kafkasya'ya yeterince ulaşmamış ve Kafkasya'da milliyetçilik gelişmemiştir. Sonuç olarak 1917 ihtilalından sonra Kafkasyalı halklar kısa süre olsa da birlikte Kuzey Kafkasya Cumhuriyetinin bağımsızlığını kazanmıştır.

“Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı”, Kafkasya'nın özgün tarihiyle uyum sağlayamadığı için Kafkas halklarına bağımsızlığını getirmemiş, tam tersine son derece karışık durumun yaratılmasına yol açmıştır. Sonuç olarak Kafkasya halkları, birlikteliğini oluşturamadığı için Rusya'ya karşı güç oluşturamamış ve bağımsızlık umudundan daha da uzaklaşmıştır. Bu kavram, Avrupa'daki devletlerin bağımsızlığı ve kalkınmasına yol açarken Kafkasya'ya istenen sonucu getirmeyip o bölgeyi daha kötü yönde etkilemiştir. Hatta Rusya'nın bu ilkeyi Kafkasya'yı kendi çıkarlarına uygun duruma getirmek için son derece bilinçli bir şekilde kullandığını söylemek mümkündür.

Ama Kafkasya'ya “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” uygulandığında Kafkasya halkları içinde tarih ve kültür gibi çeşitli konularda çok tartışma olmuştur, çünkü Kafkasya'da millet kavramına fazla önem verilmemiş ve milliyetçilik gelişmemiştir. Bu tartışmanın sonucu şu ana kadar devam eden toprak sorunu gibi etnik çatışmaya yol açan unsurlar-

Kaynaklar ve Referanslar . Adilhan Adiloğlu, Karaçay-Malkar Türkleri, Ankara: ODES, 2005 . Aldona Ajiba ve Bekir Habat, Abhazca-Abazaca Öğretim ve Konuşma Kılavuzu,

Hokkaido Üniv. Slav Araştırma Merkezi Haberleri Sayı 95, 2003 Güz (http://srch.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html) . Kadir Natho, Kafkasya'da ve Kafkasya Dışındaki Çerkesler Ömer Aytek Kurmel (Çev.), Ankara: Kaf-Dav, 2009 . Walter Richmond, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future, London: Routledge, 2008 . Masaru Sato, Kokkano Bouryaku [Devletin Arsası], Tokyo: Shogaku-kan, 2007 . Alekandr Širokolad, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Gürcistan: Transkafkasya'nın Çıkmazı mıdır? ], Moskva: Veče, 2010 . Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş., 2002 . Artur Tsutsiev, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Kafkasya Etnopolitik Tarihi Haritası], Moskva: Evropa, 2006 . Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi, İstanbul: Kafkas Vakfı Yayınları, 2006 . Kafkasya Gerçeği . Naselenie Abkhazii” [Abhazya Nüfusu ](http://www.ethnokavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html). . “Abhaz-jin” [Abhazlar] (http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3%83%96%E3%83%8F%E3%82%BA%E4 %BA%BA ) . Kafkasya Forumu (http://www.kafkasyaforumu.org )

Ankara: Kaf-fed, 2006.

. E. H. Carr, Bolşevik Devrimi Cilt I Orhan Suda (Çev.), Ankara: Metis Yayınları, 1989 . Kazbek Čelekhsaty, Osetia i Osetiny [Osetya ve Osetler], Vladikavkaz, 2010 . Fahri Fuvaj, Adıgece Öğreniyoruz 1: Adıge Alfabeleri, Ankara: Kaf-fed, 2007 . Kuniaki Hayashi, Kafkas-no Chiisana Kuni [Küçük Kafkasya Ülkesi], Tokyo: Shogakukan, 1997

. The Abkhazians: A Handbook, Der. George Hewitt, Richmond: Curzon, 1999 . Seiichi Kitagawa, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Çeçenistan-bağımsız

Mücadele ile geçilen 200 yıl] Saikinno Sekaino Ugoki [Dünyada Güncel Gelişmeler] No:5, Tokyo: Yamakawa-Shuppan, 1995, s.1-7 . Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Kafkasya'yı öğrenmek için 60 bölüm], Der. Seiichi Kitagawa vd., Tokyo: Akashi-Shoten, 2006 . Cem Kumuk, Neredesin Prometeus? : Kafkasya aydınlık günleri arıyor… , İstanbul: Alfa Yayınları, 2004 . Tarık Cemal Kutlu, Çeçen Direniş Tarihi, İstanbul: Anka Yayınları, 2005 . Vladimir Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı Muzaffer Erdost (Çev.), Ankara: Sol Yayınları, 2007 . Alex Marshall, The Caucasus Under Soviet Rule, London: Routledge, 2010 . Kimitaka Matsuzato, “Dagestanno Isuramu” [Dağıstan'da İslamiyet] 1.bölümü,

81

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

DİPNOTLAR Megrelce de günlük hayatlarda bütün halklar arasında kullanılmıştır. Diğer yandan Sovyet döneminde Kartuli Gürcücesi ortak Gürcücesi olarak kabul edilmiş, Gürcistan'ın bütün yerlerde mecbur olarak öğretilmiştir.

1) Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul: Ötüken Neşriyatı, 2002, ss.170-171. 2) SSCB dönemindeki Karaçay-Malkarlı hakkında bkz: Tram Merve Esen, “1943 öncesi Karaçay-Malkar Halkının Sürgün Geçmişi”(http://www.kafkasyaforumu. org/index.php?option=com_content&view=article&id=303%3A1943-oencesikaracay-malkar-halknn-suerguen-gecmii&catid=44%3Atarih&Itemid=207) [20.Eylül 2010].

25) Sefer E. Berzeg, “Abhazya'da Neler Oluyor” Kafkasya Gerçeği, 2 (1991), s.5. 26) Fethi Güngör, “Kafkasya'da Soykırım ve Sürgün Kısa Bir Sosyolojik Tarihi” Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi, İstanbul: Kafkas Vakfı Yayınları, 2006, ss.13-38. ss.22-25.

3) Detaylı olarak bkz: Adilhan Adiloğlu, Karaçay-Malkar Türkleri, Ankara: ODES, 2005, ss.134-138.

27) Aslında 17. Yüzyıldaki Deli Petro döneminde Çerkes toprağını ele geçirmeye hazırlamaya başlıyordu ve II.Ekaterina döneminde daha da hızlandırılmıştır. Detaylı olarak bkz: Kadir Natho, Kafkasya'da ve Kafkasya Dışındaki Çerkesler Ömer Aytek Kurmel (Çev.), Ankara: Kaf-Dav, 2009, ss.271-291.

4) Seiichi Kitagawa, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Çeçenistanbağımsız Mücadele ile geçilen 200 yıl] Saikinno Sekaino Ugoki [Dünyada Güncel Gelişmeler] No:5, Tokyo: Yamakawa-Shuppan, 1995,s.1-7, s.3.

28) Richmond, a.g.e., s.86.

5) Tarık Cemal Kutlu, Çeçen Direniş Tarihi, İstanbul: Anka Yay., 2005, ss.429-430.

29) Detaylı olarak bkz: Richmond, a.g.e., s.87.

6) Kutlu, a.g.e., ss.431-432.

30) Junji Ito, “Ajia kara Yoroppa he? “[Asya'dan Avrupa'ya? ] Der. Kitagawa, a.g.e., ss.97-100, s.98.

7) Alex Marshall, The Caucasus Under Soviet Rule, London: Routledge, 2010, ss.285-286.

31) Detaylı olarak bkz: Kazbek Čelekhsaty, Osetia i Osetiny [Osetya ve Osetler], Vladikavkaz, 2010, s.157, ss.769-770.

8) Rusların Gürcülere çağrısı hakkında detaylı olarak bkz: Alekandr Širokolad, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Gürcistan: Transkafkasya'nın Çıkmazı mıdır? ], Moskva: Veče, 2010, ss.15-26.

32) Detaylı olarak bkz: Cem Kumuk, Neredesin Prometeus? : Kafkasya Aydınlık Günleri Arıyor… , İstanbul: Alfa Yayınları, 2004, ss.13-22, ss.111-121.

9) Kimitaka Matsuzato, “Dagestanno Isuramu” [Dağıstan'da İslamiyet] 1.bölümü, Hokkaido Üniv. Slav Araştırma Merkezi Haberleri Sayı 95, 2003 Güz (http://srch.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html) .

33) Artur Tsutsiev, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Kafkasya Etnopolitik Tarihi Haritası], Moskva: Evropa, 2006, ss.24-26. 34) Tsutsiev, a.g.e., s.31, s.37.

10) Tavkul, a.g.e., s.151.

35) Detaylı olarak bkz: Vladimir Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı Muzaffer Erdost (Çev.), Ankara: Sol Yayınları, 2007.

11) Marshall, a,g,e., s.285. 12) Matsuzato, a.g.m.

36) E. H. Carr, Bolşevik Devrimi Cilt I Orhan Suda (Çev.), Ankara: Metis Yayınları, 1989, ss.289-290.

13) Tavkul, a.g.e., s.85.

37) Carr, a.g.e., s.301.

14) Masaru Sato, Kokkano Bouryaku [Devletin Arsası], Tokyo: Shogaku-kan, 2007, ss.157-158.

38) Hirotake Maeda, “Shineasekai no Nakano Caucasus” [Mitoloji dünyası içinde Kafkasya] Der. Kitagawa vd., a.g.e., ss.62-66, ss.65-66.

15) Tavkul, a.g.e., s.86-87. 16) Harumi Tokunaga, Roshia Nanbuno Kayakukoga Kakudai [Güney Rusya'daki Cephanelik büyümüştür], Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Kafkasya'yı öğrenmek için 60 bölüm], Der.Seiichi Kitagawa vd., Tokyo: Akashi-Shoten, 2006, ss.310-314, s.313.

39) Čelekhsaty, a.g.e., s.139. Ayrıca bkz: Čelekhsaty, a.g.e., ss.127-140; Natho, a.g.e., ss.84-85.

17) Tavkul, a.g.e., s.173.

41) Detaylı olarak bkz: Čelekhsaty, a.g.e. ss.885-904, Adiloglu, a.g.e., ss.139-164. 42) Maeda, a.g.m., s.66.

40)“Abhaz-jin” [Abhazlar] (http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3%83%96 %E3%83%8F%E3%82%BA%E4%BA%BA ).

18) Walter Richmond, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future, London: Routledge, 2008, s.135-136.

43) Kumuk, a.g.e., ss.180-181. 44) Detaylı olarak bkz: Fahri Fuvaj, Adıgece Öğreniyoruz 1: Adıge Alfabeleri, Ankara: Kaf-fed, 2007; Aldona Ajiba ve Bekir Habat, Abhazca-Abazaca Öğretim ve Konuşma Kılavuzu, Ankara: Kaf-fed, 2006.

19) Adiloğlu, a.g.e., s.138. 20) Tavkul, a.g.e., s.175. 21) Stanislav Lakoba, “History: 1917-1989” The Abkhazians: A Handbook Der. George Hewitt, Richmond: Curzon Press, 1999, ss.94-95.

45) Mesela Çeçenler ve İnguşlar, hemen hemen aynı millet olduğu halde SSCB dağıldıktan sonra Çeçenistan ile birlikte bağımsızlık yolunu tercih etmeyip Rusya sınırı içinde kalmıştır.

22) Tavkul, a.g.e., s.65. 23) “Naselenie Abkhazii” [Abhazya Nüfusu ] (http://www.ethnokavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html ).

46) Kuniaki Hayashi, Kafkas-no Chiisana Kuni [Küçük Kafkasya Ülkesi], Tokyo; Shogaku-kan, 1997, s.216.

24) Geniş anlamıda Gürcüceyi kastederken Kartuli Gürcücesine göre farklı dil olan Megrelce ve Svanca da dahil edilir, Abhazya'da eskiden beri Abhazca ile birlikte

47) Tavkul, a.g.e., ss.166-169.

82

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The Impact of Self-Determination in the Social Structure of Northern Caucasus and the Soviet Settlement Policy

Keisuke WAKIZAKA

Comparison of the 19th century Russian Csardom wtih USSR in terms of their Settlement Policies

Technical University, Political Sciences and International Relations Department Graduate Student

Main subject of this study is that how the self-determination concept that is formed by V.Lenin affected the social structure in Northern Caucasus and how it was used in the Northern Caucasus policy of Soviet Union, and the comparison of this policy with the Russian policy applied in 19th century by the Csar.This term which was used by Lenin, led to more nationalism in Caucasus and caused the complex situation of today. USSR tried to rule over the region by using this term. Since the 19th century, Northern Caucasus people have been sent to exile several times by The Russian Csardo and USSR with the justification of being hostile to the regime. And this kind of a policy dramatically changed the demographic structure of the region and affected its complexity in a very negative way post-Soviet era up to now. However, settlement policy in Northern Caucaus has not been examined in details and while discussing the Northern Caucasus of our time it can be said that settlement policy of Russia is ignored.There are not manyWorks written inTurkish in this field. Along with examining the impacts of self-determination of nations on USSR settlement policy, we will also deal with the similarities and differences between the two settlement policies of USSR and RussiaCsardom. In the first chapter, the exiles of Karachay-Balkar andChechenIngush during the World War II in the time of Stalin, will be defined and examined. In addition, the results of Stalin's settlement policy will be examined through the examples of Dagestan, Karachay-Circass Republic, NorthernOssetia-Ingushetia andAbhaz examples. In the Chapter 2, settlement policy of Russian Csardom before the USSR policy and exclusively the policies applied in Caucasus after the Caucasus Exile performed in 1860s will be examined. In the third chapter, the common features of Csardom and Soviet Settlement policies, and exclusively the aims of these policies, the demands of controlling the Northern Caucasus and they style of ruling will be examined. By discussing the ethnic structures in North Causes, we will examine how the self-determination right of nations that is the most important point that characterizes the USSR policy affected the society and, how it created the complex situation. We will also discuss the how this term is used by the Soviets within a view to sustain the chaotic situation of NorthernCaucasus. For the bibliography, the book named “Neredesin Prometeus” by Cem Kumuk and “Caucasus under the Shadow of Ethnic Conflicts” by Ufuk Tavful could be advised for their detailed approach to the problems of the region, ethnic structure and history. Among the English books, “The Caucasus under the Soviet Rule” written by Alex Marshall can be shown as a good example. In this book, the situation of Caucasus under the Soviet rule and the process of settlement policy are well examined. “Northwest Caucasus” book also explains the political history of North-WesternCaucasus beginning from theCsardom era until now in a simple way.

Northern Caucasus Policies and Problems in USSR

After the Karachays were expelled, their lands were shared between Georgians and Circassians and the autonomous region borders were redrawn. The names of places were changed from Karachay to the Russian and other languages.

Exiles in NorthernCaucaus Exiles of Karachay-Malkars Karachay-Malkars were divided into two after the Soviet occupation. While Karachays remained in Karachay-Circass Autonomous Region and the Malkars were in the territory of Kabardino-Balkar autonomous republic. Soviet government, was planning to divide theAdyges into three parts as they did for Karachay-Malkan people by following the example of “divide and rule” policy of the former governments1 within a view to prevent the possible unification in the future.

Chechen-Ingush Exile After the founding ofChechyaAutonomous Region in 1922, Ingush Autonomous Region was founded in 1924.In 1934, two of them joined and formed Chechen-Ingush Autonomous Soviet Socialist Republic. Although indigenous people welcomed the land and property policies of USSR at first, the relations betweenUSSR andChechen-Ingush were frozen. Because in addition to suppress the religion with the ideology based on communism USSR government tried to found a kolkhoz in Northern Caucasus. As the USSR forced the Northern Caucasians whose lives were based on family and clan system to live in Soviet style4, especially the Chechens and Ingush people reacted very negatively.

Karachays who had been fighting with theUSSR sove-reignty with the gangs they founded until 19432, were defi-ned as the “ruthless enemy of the Communist regime” by Stalin. In 12 October 1943, High Presidum of Soveit Union decided to send Karachay-Malkars to exile from Caucasus to the Central Asia and Siberia. In 2 November 1943, Karachay-Malkars were expelled fromCaucasia by the animal stock cars3.

83

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In response to these violent policies of USSR, an armed resistance towards the communism and collectivism was launched by Sitha Islamulov, a minister of Uzun Hacı Emirate and a Naksıbendi follower. As many Moslem spirituals and religious figures such as Arsanuko Hidirlezon of Germacik a Nakşibendi Sheikh living in Hasav-Yurt, this revolted changed into a bloody war with serious conflicts. In 1931, after Şitha Islamulov died there had been many revolts such as Nozhin-Yurt Revolt in 1932, Galdeganan Ibrahim revolt in 1933-1934 inChechnya.

SAYI 19 - 20

to the fruitful lands in Northern moors or the coast of Caspian Sea; and in this process Azeris, Kumyk and Nogays living in the plains had some conflicts with them. Between 1940 and 1960, Abdurrahman Deniyalov, who is the 1st secretary of Dagestan Communist Party, addressed to the highlanders by saying “If you want to go to Heaven, then go 8 to the plains” Kumuyks living around the Mahackale were moved to the villages evacuated due to the Chechen Ingush exile in 1944, and the Avars were moved to the Kumyk villages in Mahackala. In 1951, 5-year plan of migration and transfer was announced, between 1952-1957, the nations in the 9 mountains were settled in the plains of the North. After granting the returning permission to the Chechens in 1957, the 6 th zone which was formerly given to Dagestan was given back to Chechens. So, some parts of the Avars and Dargins living there, had to move to the other regions such as HasavYurt, Kızılyurt and Babayurt.As a result of the constant mobility Beginning by the 1940's, mountains were left uninhabited and the population in the plains were 10 highly increased and became complex. Thus, there had been some conflicts over the water, and the use of moors and other fruitful lands in the plains.

Especially, a former Communist Party member Hasan Israilov, supported by Qadiri orders sustained its sovereignty in 1940 by founding its own Provisional Public Revolution Government. Mayrbek Seripov also joined this revolt and they founded War Council and Military Camps together with Israilov, and they addressed the Chechens and Ingush by saying, “Caucasian people are looking forward to German people as if they are our guests; if they 5 accept our independence then they will be welcomed” By reminding this discourse and accusing the Chechens and Ingush of cooperatinng with the German and treason, Stalin sent them all to the Siberia in 23 February 1944. In this process, many Chechen Ingush lost their lives and in 1946-57, Chechen-Ingush Autonomous Republic was demolished. Instead of it, Groznyy state was founded and some parts of former Chechen-Ingush lands were given to Georgia,Dagestan, Northern Ossetia and Stavropol region. Other nations such as Russian, Avars, Dargins,Osets and Ukranians were settled in the evacuated lands; the main objective behind this strategy was not only develop the 6 agriculture and industry but also desires o remove the traces of both the Chechens and their signs, it was a kind of ethnic clearance.

Moreover, as the political sovereignty were at the hands of the highlanders, there had been some unrest between the highlanders such as Avars and the people who live in the plains such as Kumyks.Even today, there seemed to be an inclination among the people living in the plains such as Kumyks to call the highlanders as the ignorant and rude people and as the political sovereignty is at the hands ofAvar, Dargi and Laks there are calm relations between them and Lezghis. In the 1990s, there had been an armed conflict between Chechens and Laks in the Novo Lakski region and there is disunity among the highlander tribes as well.

In addition, the fear among some Georgians such as Stalin and Beria against the highlander nations such as ChechenIngush should also be mentioned. History writers in Georgia claim that the Georgian Landowners accepted the Russian invitation in order to escape from the “vulgar and 7 rude” Turkic-Islamic civilisation and so there was a very negative image of Islam among the Georgians.In addition, the highlander nations such as Chechens are defined as “vulgar, wild, rude, aggressive and terrifying group of people” as they live in Mountains. Behind the exile carried out byStalin and Berria, there lies the fear of theChechens.

The relations between theChechen-Ingush andOsets After the Chechen-Ingush Exile in 1944, Prigorody Region that was once under the rule of Chechn-Ingush Autonomous Republic was given to the North Ossetia and immigrants 11 from South Ossetia were settled into the places that were evacuated due to the exile. When the returning permission was granted to the Chechen-Ingush in 1857, some parts of Stavropol was given back to them whereas the region that is referred above was not given, that's because of the strong lobbying of Osets in Russia. During the time of Russian occupation, some of theOsets were converted toChristianity and as a result they had better relations with Russia and 12 became more efficient. On the other hand, Moslems such as Chechens identified some parts of Osets as “traitor” and “heretics” so there became an inconfidence between the Osets and other nations.

Problems in NorthernCaucasus after the Exile Chaos in Dagestan Since the time of Stalin, the people living in mountainous areas such as Avars,Dargins and Laks in Dagestan moved

84

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

helped them with publishing propagandas against the Karachays.

When the Ingush people began to turn back to the Prigorodny region, there became a serious conflict between Osets and Ingush. To take measures against the conflicts, recording new people to the population in Northern Ossetia cities and towns was banned in 1982, the population rise was stopped in 1990, new population records and buying accommodations were frozen, as a result Ingush people could hardly live in the cities that were all full with restrictions.13 After these rules were applied, Ingush people began to settle in villages without any records. Ingush people could not benefit from the civil law rights and the right to vote until the dissolution ofSoviets.

In response to these, Karachay people founded an organization called ““Camagat” with the aims of denying the propagandas and regaining their political right under the leadership of Azret Orus.16 As a result of the workings of this organization, USSR admitted that it was unjust to send Karachays to the exile and they had to announce it in 1989.17 In addition, this organization started the struggle of Karachays to found an autonomous republic seperated from Adiyges and Russians. In 1990, in the congress organized by the Karacay Public Representatives Asembly, Karachay Republic was declared and they decided to be independent from Russia in 1992. In this process, Cehar Dudayev greatly supported the Karachays.

In 1989, while Ingush were submitting their demands of autonomy and land to the USSR government, Osets protested this severely and there occurred an ethnic conflict between these two nations. In addition, in 1991, although USSR government issued a decree on returning the rights of the nations that were expelled during the Stalin era, it was not applied and this led to the increase of conflicts and to relieve the situation USSR had to send their troops to the region.

In addition, when World Circassian Union initiated to found an Adyge state in the region expanded from Kabardey the Black Sea in 199118, the tension between Adyge-Abaza and Karachay increasing since the USSR era increased a lot. In the presidency election held in 1999, there happened a big conflict between two nations.

After this incident, the distrust between the two nations, small conflicts and actions has been kept on. Especially, the school shooting happened in 2004 in Beslan, increased this distrust remarkably and the conflicts turned to be more violent.14 Now, there are some programs and policies are applied to solve this distrust, however they are not even near to the solution.

Abhazia Although there had been serious exiles in other Northern Caucasus Republics, the Abhaz people in Abhazia were not exposed to the massacre and exile during the time ofStalin. In the beginning of USSR era, while the Transcaucas Soviet Socialist Federal Republic was being founded, Abhazia was given a union republic status.

Chaos in karachay-Cherkes Republic

But in 1930s, Abhazia was turned to an autonomous republic tied to the Georgia by the Georgian (and Oset) originated Joseph Stalin, because Abkhazia was opened to Eston, Armenian, Russian-Cossack colonists by cleansing from its Ubykh-Abhaz-Megrel inhabitants but the Turkish people remnant from Ottoman Empire were ignored. Between 1937-1953, a number of Abhazian (Abhaz and Megrel) intellectuals and leaders were killed by Stalin and Beria, and the Georgian-Russianization policy was applied extensively. According to this policy, the names of people and places in Abhaz to the Georgian and Russian names, or if there are two names inAbhaz and Georgia then Georgian began to be used more than Abhazian.Between the years 1948-1952, more than 150 city names were changed. Streets, squares, train station, elementary and secondary school names were also changed. After 1940, the Word of Abhaz was removed from all official documents.19

Ater the Karachays were sent to exile in 1943, the area that were once inhabited by the Karachays was joined to the Georgia and a large number of Svan and Besleney Circassians were moved tor here. In 1957 Karachay-Malkars were allowed to return but the autonomous status was not granted, as in 1922 they were kept in the borders of Karachay-Cherkess autonomous region. This policy of the Soviets led to many conflicts between the Karachay and Adige-Abhaz-Kozaks. In addition, USSR used some propaganda to revile and define the Karachays as “brigands, traitor and an evil nation”. During the Soviet era, Karachays could not get promotions, and the reactions of the Soviet government against them caused distrust betweenAdyge-Abaza and Karachays. Between 1976-1982, in “Leninskoe Znamya” newspaper published in Karachay-Cherkss Autonomous Region there were so many articles claiming that Karachay-Malkars are traitors and untrustable people, and through these articles it was aimed to encourage Adyges, Abaza and Russians to take a negative attitude towards them.15 Soviet press also

Examples: Lakırba>Lakerbaia, Eşba>Eşbaia, Marşan>Marşania, Abaşua> Abaşidze vd.(Family names)

Tsandripş>Gantiadi, Ldzaa>Lidzava, Gyaçiripş>Leseridze vd. (Place names)

85

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

among Russian people. Russia had to clear this region off these people to get rid of this fear and to utilize this region better.

Moreover, in that period there had been mass migrations from Georgia to the Abhazia.Georgian people were mostly brought to the Ocamcira,Gagra and Gaudata.As a result of this artificial increase, between the 1939-1959, Georgian population increased 70.000 people inAbhazia, andABHAZ population was increased only 5 thousand.20 After the Stalin era, as Abhazia is a touristic destination of USSR such as Antalya,Bodrum and Fethiye in Turkey, there had been so many non-Abhaz people migrated and began living in Abhazia. As a result, while in the end of USSR, only 18 % of Abhazia population was Abhaz people, Georgian people were around 45%21, so the population balance was changed and the tensions began to appear.

Settlement of Other Nations to the Caucasus and Utilizing the Indigenous People Since the 18th century, Black Sea coast and Caucasus had been settled by Cossacks who were comprised of different nations, especially on the coasts of Kuban andTerek Rivers, large number ofCossacks were settled. Between 1824- 1825 Kozak Stanitsa26 was founded on th coast of Kuban extending from Krasnodar to the Karacah-Cherkess Republic of today. In addititon, Mozdok City which was located on the coast of Terek was founded as a the military and castle of Kozaks and there were no signs ofOsets during that time.

In the USSR era, although it appeared that Russian and Abhaz language rather than Kartuli Georgian22 were common in Abhazia and it was not a part of Georgia, this situation was a source of uneasines ampngAbhaz people.23

After 1864, the settlements to the Black Sea coast were increased, so the people remained from Caucasus were controlled by the Cossacks settled in the North. Russian Xsardom, also settled the Christians such as Armenians and Rums migrated from Ottomans to the North Caucasus along with the Cossacks.27 As a result, the pure ethnic structure of the region formerly comprised of only Circassians andGeorgians turned to be a more complex structure.

Caucasus Exile in Russian Csardom and Settlement Policy Aims and Results of Caucasus Exile in the 19th Century Russian Csardom, had always been trying to capture Black Sea within a view to reach warmer seas since the time of Petro the Great and to capture the Black Sea Caucasus is strategically very important. The peoples in the Caucasus had long been struggling against the imperialist policies of Russia. Especially the struggle of Sheikh Shamil in the 19th century was the most important of these struggles.

Russian Csardom applied province system while ruling the Northern Caucasus and after occupying the Caucasus, they assigned people from different ethnicities rather than Russians to the important positions.As a governor inCaucasus, Georgian, Armenian Azeri and Oset former leaders were assigned rather than Russians.28 As a person working as a public officer in the Russian Csardom, it is possible to mention about Armenian Loris Meliko who worked as a internalAffairs Minister in 1880.And there were manyGeorgians, Armenians and Osets29 such as Lazatv, Tsitsişvili and Musa Kunduh working as Russian commanders. This situation caused to deepen seperated structure among the indigenous people and the unification of the nations against the Russians were limited. As the settlement of Cossacks to the northern side was increased, Northern Caucasus people were controlled by the Cossacks from the North, Georgians,ArmeniansOsets andAzeris in theSouth.

Due to the submission of Sheikh Shamil to the Russian Csardom in 1859, The Caucasus War ended in Eastern Caucasus. The Circassians in the North Western continued the resistance for another 5 years. After then, Russians began to expel the Circassians to the Ottoman territory and settled the Cossacks to the North Western Caucasus. Especially in 21 May 1864, millions of Circassians were expelled from their own homelands and nearly half of them lost their lives due to hunger and illness. There were also some who could return back from Ottoman Empire though their number is very low.24

In addition, Russian Csardom included the imams of the traditional Islam to take measures against the sheikhs of Naksbidendi and Kadiri. As they founded the courts based on Sheriyah, they also tried to involve the indigenous people in the process of nationalising.Although these policies of Soviet Union were efficient, the pro-state representatives were still protested and following the Russian Revolution of 1917 with the founding of Northern Caucasus Republic, Northern Caucasus people founded their unity though it had only a short life. Therefore, the Caucasus policy of Russian Csardom was not wholly successful.

It can be said that this exile organised by the Russians had two main reasons. Firstly, it was aimed to wholly control the Black Sea Region and to provide development of agriculture and industrialisation. Due to the struggles lasted until the 19th century; Russia could hardly reach to the Black Sea and had some problems in that region on industrial development.25 In addition, Russia had troubles during the Caucasian War and there emerged a fear against the Highlander people such as Circassian, Abhaz and Chechen

86

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The Impacts of Self-Determination Principle

SAYI 19 - 20

These policies of Russian Csardom led to the destruction and separation of a certain amount of Caucasian people, but the executive regions were named according to the 31 nations.(Maykop region and uKubn region etc) and as the Nation-state approach developed in Europe is not common among Caucaus yet, the nationalistic views of the nations in Caucasus were not improved in Caucasus. So the Caucasus people succeeded founding NorthCaucasus Republic,

The Caucasus wanted by the Russia 2 Interstate partnerships Caucasus was a highly strategically important region for Russia, because it was seen as an important passage from Russia to the Middle East and Africa. In addition, as it was a kind of outlet to the Black Sea in the West of Caucasus to control over Black Sea was a synonym for controlling the Caucasus fort he Russians.

Self-determination Principle andCaucasus SocialStructure inCaucasus and its Impact In the process of Russian Revolution started in 1917, Lenin proposed the self-determination of nations by publishing “the Rights of Russian Nation Declaration together with 32 Stain” In this declaration, the right to found their own countries of the nations ruled by Czardom was accepted and announced.According to the Soviets, the relations with the centre or the issues related to the independence, “national issue” and the problems of colonised nations were 33 all connected to each other. While Lenin was declaring this right, the peoples at the Caucasus welcomed it with open arms. After the eliminating the White Army from Caucasus, Stalin emphasized in his Dagestan visit in 1920, the Caucasian nations will be governed accordingly to their own feature, their own life styles and traditions without separating from Soviet Union. Later, Dagestan and Highlander Republic were found and a few autonomous regions were separated into subdivisions by putting the names of the 34 nations present there.

After the 20th century, Caucasus became important not only as geopolitically but also in energy policy as well.There is a vast amount of oil inCaspian Sea andChechnya, and the oil pipelines to carry these oil and natural gas present in the Caspian Sea to the Europe is passing through the Northern Caucaus. Therefore, according to Russia Caucasus is of great importance and Russia will never leave this region. The struggles of Northern Caucaus people opposed to Russia consisted of many different wars such as the revolt of Sheikh Mansur the Caucasian War of Sheikh Shamil in which many different nations joint together fort he war, so they were not as single wars of today such as theAbahzWar 30 or Chechen war. In the movement of Independence in Caucausus, United Caucasus approach was more important than the Nationalistic movements. Both Russan Csardom and the USSR, tried to break the unity of Caucaus people and create a complex structure for them while ruling the Caucasus. So for Russia, it was not good to have a Caucasus in which there is no war and always peace but to have a dangerous conflictious complexCaucasus. Because , as long as the struggles between different people in the region, the unity among the people became obsolete , and the people then would remain weak and could not pose a threat to Russia.

Due to “the self-determination rights of nations” activated by Lenin, the people Caucasus had a state of their own though its rights were limited. But during the process of founding the state, serious conflicts emerged on which nation began to live in that region first and the former borders of the states as well as the origins of the former 35 kings ; these discussions led to the armed conflicts lasted until today. To determine the origins and the history of a nation was one of the most impotant elements in obtaining the political rights inUSSR.

By learning its lessons from the Caucasus War lasted until 1859, Russia tried to rule Black Sea by using Georgians and Osets. Some of them were converted to Christianity and so strengthen their relations with the Russian Csar, other Muslim people began to consider them doubtfully and the relations among the nations got worse.

It is possible to conclude that while the self-determination rights of nations principle provided independence and supported the political developments and democracy in Eastern European countries such as Poland and Estonia, it not only created a disunity among the peoples in Northern Caucasus and led to ethnic conflicts but also it affected the Caucasus itself in a very negative way. Because in Caucasia, traditions, culture and progeny were given much importance rather than the nationalism until the 20th century.

Furthermore, the executive borders in Caucasus changed significantly after 1864, and were redrawn at several times until 1817.In this process, the region in which the nations such as Adyges and Karchay Malkas, was divided into several regions and as a result Adyges and KarachayMalkars began to seem as different nations though they are same culture, history and languages.

87

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

UsingUSSR as aTool

In Northern Caucasus, diverse nations have been living together and affected their culture, language and history since the antiquity36. The Nart Myth in Northern Caucasus is very famous for being the common mythology of all the Caucasian people and there were several different languages used by the nobles in Northern Caucasus. For example, among the nobility in Abkhaz Kingdom both Megrelian andAbkhaz languages were spoken37 and as the Cacba family which is the king's family were also using the Georgian family name Servashidze , they seemed to be both the kings of Abkhaz and the Georgians. And also among many different nations, there are several common families38.

It can also be said thatUSSR, used the “Self-determination of nations principle” asserted by Lenin to prevent the unity among Caucasian nations and maintain the complex situation inCaucasus. In the matter of changing the borders, USSR divided Northern Caucasus in autonomous regions based on ethnic identities and assigned them socialist leaders as governors by the end of 1921 to prevent the potential resistance of local people. In that process, even the groups of people who were originated from the same nation but spoke different accents of dialects were given separate national identity40 and located in different territories. Surely, the dividings were done not in terms of population criteria but in terms of potential risks that could be caused by different nations living together.

(For instance) Açba (Ançabadze): Karaçaı,Abhaz ve Megrel.

After USSR was founded by Lenin, Kiril alphabet was arranged to write some languages such as Adyge, Abhaz, Chechen and Avar languages which did not have letters before. In Northern Caucasus where the rate of literacy was low, literacy rate highly increased due to this policy. But as there were different alphabets and writing rules for each nation41, the peoples in Northern Caucasus could hardly understand each other's writing as their alphabets were all different. Especially this situation was seen among people of Chechen-Ingush, Kabardey-Besleney and other Adyge tribes, Apsua-Aşua and Aşharua and the other people of Dagestan.42

Kelemet:Adıge,Abhaz ve Karaçay. Lakaa (Lakay, Lakırba, Lakerbaia): Ubıh, Adıge, Abhaz ve Megrel. The name of this family means the “sons of Laks, of Lak origin” Silpagar: Dağıstanlı ve Karaçaylı. Gantemir(ty):Oset ve İnguş. Dzugaty (Cugaşvili):Oset veGürcü. So, as the Northern Caucasian nations had many of the features such as history, territory, families and culture in common, only the language was considered as a determining factor of different characteristics of nations. In addition, as for the language, there were diverse languages spoken among the nobility it was not easy to clearly specify which progeny belongs to which nations, so the state based on nationality concept didn't emerge in Northern Caucasus and while fighting with the Russia, “ UnitedCaucasia” approach was used more.

Especially in the time of Stalin, along with redrawing the maps of the Autonomous republics in Northern Caucasus, the books written in the past were all fired43 and Georgian alphabet was accepted especially in Abkhazia and South Ossetia. At the same time many intellectuals who could be the leaders in the future were all killed in North Caucasus.As he is aGeorgian in origin, Stalin used to know the social structure of Caucasus; instead of learning the history of Caucasia that “had been lived in peace without the concept of nationalism” he tried to reinforce each nation's nationalist ideas according to the USSR government's interests. Moreover, by conducting policies having propagandas such as “hostile enemies of Communism” against the Chechens and Karachays, he tried to show them as enemies of the society. As Stalin and USSR applied mixed settlement policies along with these efforts, the ethnic structure of Caucasius became more complex and although “international friendship” was ostensibly focused within USSR, a kind of hostility that had never been before was triggered and turned to serious conflicts during theSoviet era.

But in 20th century, after giving their own state to each of the nations, the people in Northern Caucasia, had to define their own history and culture to get their own political rights. In the process of determining their own history for each and every nations, there emerged serious discussions about the origins of the nations and these discussion directly led to ethnic conflicts over some issues such as land property so the archaeology and history in Caucasus remained under the pressure politics. The fact that there had been a number of historians among the leaders of Caucasian nationalism in the post-Soviet era also shows a direct link with this situation.39

88

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

As there were such complex situations, there had not been many investments in Caucasia and it remained economically poor. As its economy was poor, it could not save itself from the Russian dependent economy and it could not have any kinds of self-governing economy.As onlyChechens had more than 1 million populations among the otherCaucasian tribes, all the other nations' populations were relatively small so it was quite difficult to found a united independent state by itself. For instance, as there are Avas in % 27, Dargins in % 17, Lezghis in % 13, Kumyks in % 14 in population rate, it is almost impossible to have a self-control in 44 Dagestan for any nations. And also, as there are conflicts

between the nations the situation is much more worse and the independence of Dagestan became more difficult. By using the “Self Determination Right” principle to its own interests, USSR turned Caucasus to a complex structure that is full of hostility and violence.As it is impossible to provide cooperation between the nations due to the complex structure in Caucasia, as long as this situation goes on the probability of Caucasia to reach independence will be reduced and the threat facing Russia would be prevented. The situation of today'sCaucasia is not the failure of Russian politics, instead it can be defined as a great success.

Conclusion

this discussion became one of the elements such as land property problem that led to the ethnic conflicts lasted until now. Especially Stalin created hostility among the Caucasians by using “self-determination rights” principle according to the own interests of Soviet Union, and as a result the political situation inCaucasia became extremely complex.

After occupying the Caucasia, Russia tended to break the unity among the people of Caucasia for preventing the possible threat, as an example of this, apart from settling the people coming from other regions such as Russians and Armenians, it also assigned local people such as Georgian and Oset lords as Governors in Caucasia. But in that term, nation-state approach had not still reached to the Caucasia and the nationalism did not improve inCaucasia.As a result, after the 1917 Revolution, Caucasian people gained the independence for North Caucasian Republic though it did not last long.

As “Self determination Right” principle did not comply with the genuine history of Caucasia, it did not bring independence fort he Caucasian people, on the contrary it led to an extremely complex situation. As a result, Caucasian peoples could not be successful in generating a power against the Russia because of not being in unity, and moved away from the hope of being independent. While this concept led to independence ad improvement of European states, it affectedCaucasia negatively and did not bring the expected result. In addition, it is impossible to conclude that Russia used this principle in incompliance with its own interests in a very careful and attentive way.

But when the “Self-determination Right” principle was applied to theCaucasia, there were many discussions about diverse issues such as history and culture, because the concept of nationalism did not receive much attention and the nationalism did not improve in Caucasia. The result of

Sources and References . Adilhan Adiloğlu, Karaçay-Malkar Türkleri, Ankara: ODES, 2005 . Aldona Ajiba ve Bekir Habat, Abhazca-Abazaca Öğretim ve Konuşma Kılavuzu,

Hokkaido Üniv. Slav Araştırma Merkezi Haberleri Sayı 95, 2003 Güz (http://srch.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html) . Kadir Natho, Kafkasya'da ve Kafkasya Dışındaki Çerkesler Ömer Aytek Kurmel (Çev.), Ankara: Kaf-Dav, 2009 . Walter Richmond, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future, London: Routledge, 2008 . Masaru Sato, Kokkano Bouryaku [Devletin Arsası], Tokyo: Shogaku-kan, 2007 . Alekandr Širokolad, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Gürcistan: Transkafkasya'nın Çıkmazı mıdır? ], Moskva: Veče, 2010 . Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş., 2002 . Artur Tsutsiev, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Kafkasya Etnopolitik Tarihi Haritası], Moskva: Evropa, 2006 . Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi, İstanbul: Kafkas Vakfı Yayınları, 2006 . Kafkasya Gerçeği . Naselenie Abkhazii” [Abhazya Nüfusu ](http://www.ethnokavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html). . “Abhaz-jin” [Abhazlar] (http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3%83%96%E3%83%8F%E3%82%BA%E4 %BA%BA ) . Kafkasya Forumu (http://www.kafkasyaforumu.org )

Ankara: Kaf-fed, 2006.

. E. H. Carr, Bolşevik Devrimi Cilt I Orhan Suda (Çev.), Ankara: Metis Yayınları, 1989 . Kazbek Čelekhsaty, Osetia i Osetiny [Osetya ve Osetler], Vladikavkaz, 2010 . Fahri Fuvaj, Adıgece Öğreniyoruz 1: Adıge Alfabeleri, Ankara: Kaf-fed, 2007 . Kuniaki Hayashi, Kafkas-no Chiisana Kuni [Küçük Kafkasya Ülkesi], Tokyo: Shogakukan, 1997

. The Abkhazians: A Handbook, Der. George Hewitt, Richmond: Curzon, 1999 . Seiichi Kitagawa, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Çeçenistan-bağımsız

Mücadele ile geçilen 200 yıl] Saikinno Sekaino Ugoki [Dünyada Güncel Gelişmeler] No:5, Tokyo: Yamakawa-Shuppan, 1995, s.1-7 . Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Kafkasya'yı öğrenmek için 60 bölüm], Der. Seiichi Kitagawa vd., Tokyo: Akashi-Shoten, 2006 . Cem Kumuk, Neredesin Prometeus? : Kafkasya aydınlık günleri arıyor… , İstanbul: Alfa Yayınları, 2004 . Tarık Cemal Kutlu, Çeçen Direniş Tarihi, İstanbul: Anka Yayınları, 2005 . Vladimir Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı Muzaffer Erdost (Çev.), Ankara: Sol Yayınları, 2007 . Alex Marshall, The Caucasus Under Soviet Rule, London: Routledge, 2010 . Kimitaka Matsuzato, “Dagestanno Isuramu” [Dağıstan'da İslamiyet] 1.bölümü,

89

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

NOTES Megrelce de günlük hayatlarda bütün halklar arasında kullanılmıştır. Diğer yandan Sovyet döneminde Kartuli Gürcücesi ortak Gürcücesi olarak kabul edilmiş, Gürcistan'ın bütün yerlerde mecbur olarak öğretilmiştir.

1) Ufuk Tavkul, Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, İstanbul: Ötüken Neşriyatı, 2002, ss.170-171. 2) SSCB dönemindeki Karaçay-Malkarlı hakkında bkz: Tram Merve Esen, “1943 öncesi Karaçay-Malkar Halkının Sürgün Geçmişi”(http://www.kafkasyaforumu. org/index.php?option=com_content&view=article&id=303%3A1943-oencesikaracay-malkar-halknn-suerguen-gecmii&catid=44%3Atarih&Itemid=207) [20.Eylül 2010].

25) Sefer E. Berzeg, “Abhazya'da Neler Oluyor” Kafkasya Gerçeği, 2 (1991), s.5. 26) Fethi Güngör, “Kafkasya'da Soykırım ve Sürgün Kısa Bir Sosyolojik Tarihi” Geçmişten Günümüze Kafkasların Trajedisi, İstanbul: Kafkas Vakfı Yayınları, 2006, ss.13-38. ss.22-25.

3) Detaylı olarak bkz: Adilhan Adiloğlu, Karaçay-Malkar Türkleri, Ankara: ODES, 2005, ss.134-138.

27) Aslında 17. Yüzyıldaki Deli Petro döneminde Çerkes toprağını ele geçirmeye hazırlamaya başlıyordu ve II.Ekaterina döneminde daha da hızlandırılmıştır. Detaylı olarak bkz: Kadir Natho, Kafkasya'da ve Kafkasya Dışındaki Çerkesler Ömer Aytek Kurmel (Çev.), Ankara: Kaf-Dav, 2009, ss.271-291.

4) Seiichi Kitagawa, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Çeçenistanbağımsız Mücadele ile geçilen 200 yıl] Saikinno Sekaino Ugoki [Dünyada Güncel Gelişmeler] No:5, Tokyo: Yamakawa-Shuppan, 1995,s.1-7, s.3.

28) Richmond, a.g.e., s.86.

5) Tarık Cemal Kutlu, Çeçen Direniş Tarihi, İstanbul: Anka Yay., 2005, ss.429-430.

29) Detaylı olarak bkz: Richmond, a.g.e., s.87.

6) Kutlu, a.g.e., ss.431-432.

30) Junji Ito, “Ajia kara Yoroppa he? “[Asya'dan Avrupa'ya? ] Der. Kitagawa, a.g.e., ss.97-100, s.98.

7) Alex Marshall, The Caucasus Under Soviet Rule, London: Routledge, 2010, ss.285-286.

31) Detaylı olarak bkz: Kazbek Čelekhsaty, Osetia i Osetiny [Osetya ve Osetler], Vladikavkaz, 2010, s.157, ss.769-770.

8) Rusların Gürcülere çağrısı hakkında detaylı olarak bkz: Alekandr Širokolad, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Gürcistan: Transkafkasya'nın Çıkmazı mıdır? ], Moskva: Veče, 2010, ss.15-26.

32) Detaylı olarak bkz: Cem Kumuk, Neredesin Prometeus? : Kafkasya Aydınlık Günleri Arıyor… , İstanbul: Alfa Yayınları, 2004, ss.13-22, ss.111-121.

9) Kimitaka Matsuzato, “Dagestanno Isuramu” [Dağıstan'da İslamiyet] 1.bölümü, Hokkaido Üniv. Slav Araştırma Merkezi Haberleri Sayı 95, 2003 Güz (http://srch.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html) .

33) Artur Tsutsiev, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Kafkasya Etnopolitik Tarihi Haritası], Moskva: Evropa, 2006, ss.24-26. 34) Tsutsiev, a.g.e., s.31, s.37.

10) Tavkul, a.g.e., s.151.

35) Detaylı olarak bkz: Vladimir Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı Muzaffer Erdost (Çev.), Ankara: Sol Yayınları, 2007.

11) Marshall, a,g,e., s.285. 12) Matsuzato, a.g.m.

36) E. H. Carr, Bolşevik Devrimi Cilt I Orhan Suda (Çev.), Ankara: Metis Yayınları, 1989, ss.289-290.

13) Tavkul, a.g.e., s.85.

37) Carr, a.g.e., s.301.

14) Masaru Sato, Kokkano Bouryaku [Devletin Arsası], Tokyo: Shogaku-kan, 2007, ss.157-158.

38) Hirotake Maeda, “Shineasekai no Nakano Caucasus” [Mitoloji dünyası içinde Kafkasya] Der. Kitagawa vd., a.g.e., ss.62-66, ss.65-66.

15) Tavkul, a.g.e., s.86-87. 16) Harumi Tokunaga, Roshia Nanbuno Kayakukoga Kakudai [Güney Rusya'daki Cephanelik büyümüştür], Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Kafkasya'yı öğrenmek için 60 bölüm], Der.Seiichi Kitagawa vd., Tokyo: Akashi-Shoten, 2006, ss.310-314, s.313.

39) Čelekhsaty, a.g.e., s.139. Ayrıca bkz: Čelekhsaty, a.g.e., ss.127-140; Natho, a.g.e., ss.84-85.

17) Tavkul, a.g.e., s.173.

41) Detaylı olarak bkz: Čelekhsaty, a.g.e. ss.885-904, Adiloglu, a.g.e., ss.139-164. 42) Maeda, a.g.m., s.66.

40)“Abhaz-jin” [Abhazlar] (http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3%83%96 %E3%83%8F%E3%82%BA%E4%BA%BA ).

18) Walter Richmond, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future, London: Routledge, 2008, s.135-136.

43) Kumuk, a.g.e., ss.180-181. 44) Detaylı olarak bkz: Fahri Fuvaj, Adıgece Öğreniyoruz 1: Adıge Alfabeleri, Ankara: Kaf-fed, 2007; Aldona Ajiba ve Bekir Habat, Abhazca-Abazaca Öğretim ve Konuşma Kılavuzu, Ankara: Kaf-fed, 2006.

19) Adiloğlu, a.g.e., s.138. 20) Tavkul, a.g.e., s.175. 21) Stanislav Lakoba, “History: 1917-1989” The Abkhazians: A Handbook Der. George Hewitt, Richmond: Curzon Press, 1999, ss.94-95.

45) Mesela Çeçenler ve İnguşlar, hemen hemen aynı millet olduğu halde SSCB dağıldıktan sonra Çeçenistan ile birlikte bağımsızlık yolunu tercih etmeyip Rusya sınırı içinde kalmıştır.

22) Tavkul, a.g.e., s.65. 23) “Naselenie Abkhazii” [Abhazya Nüfusu ] (http://www.ethnokavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html ).

46) Kuniaki Hayashi, Kafkas-no Chiisana Kuni [Küçük Kafkasya Ülkesi], Tokyo; Shogaku-kan, 1997, s.216.

24) Geniş anlamıda Gürcüceyi kastederken Kartuli Gürcücesine göre farklı dil olan Megrelce ve Svanca da dahil edilir, Abhazya'da eskiden beri Abhazca ile birlikte

47) Tavkul, a.g.e., ss.166-169.

90

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ВЛИЯНИЕ "О ПРАВЕ НАЦИЙ НА САМООПРЕДЕЛЕНИЕ" НА ОБЩЕСТВЕННЫЙ СТРОЙ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА И ПОЛИТИКУ ВЫСЕЛЕНИЯ СССР Кейсуке ВАКИСАКА (Keısuke WAKIZAKA)

Сравнение политики царской России 19 века и политики выселения СССР на Северном Кавказе

Магистр отделения международных отношений и политических наук Технического Университета “Йылдыз”

Главной темой данной работы является исследование влияния статьи В.И. Ленина «О праве наций на самоопределение» на общественный строй Северного Кавказа. Как ленинская концепция «самопределения наций» понималась и использовалась в претворении политики СССР на Северном Кавказе и сравнение ее с национальной политикой царской России 19 века в том же регионе. Использованная Лениным политика самоопределения наций привела как к росту национализма на Кавказе, так и попутно к запутанности ситуации национального вопроса, затянувшегося до сегодняшних дней. СССР, тоже используя этот политику в удобной для него форме, пытался править на Кавказе. Еще начиная с 19 века, царской Россией и СССР народы Северного Кавакза многократно обьявлялись врагами режима и изгонялись со своей родины. Данная политика в огромной степени изменила демографическую структуру Северного Кавказа и однозначно повлияла на хаос, протянувшийся с постсоветского времени до наших дней. Тем не менее, необходимо отметить, что до сих пор существует недостаточно сведений о политике выселения. И даже рассуждая о сегодняшнем Северном Кавказе, можно говорить о неучитывании этой самой «политики выселения» в Российской политике. Также практически отсутствуют источники по этому вопросу на турецком языке. В данной работе исследуется влияние концепции « О праве наций на самоопределение» на политику выселения и в тоже время её сравнение на Северном Кавказе в двух периодах: СССР и царской России их общность и различия. В 1 разделе охватывается сталинский период. Ознакомление начинается с выселения Карачаево-Балкарцев и Чечено-Ингушей во время второй мировой войны, исследуется каким был этот период. Какие результаты принесла сталинская политика выселения, на ее примере будут рассмотрены Дагестан, Карачаево-Черкесская Республика, Южная Осетино-Ингушетия и Абхазия. В 2 разделе рассматривается путь СССР к политике выселения, идущий от царской политики выселения, в особенности кавказская депортация 1860-х годов. Какова же была эта политика и какие результаты она принесла. В 3 разделе рассматривается общность политики выселения царской России и СССР. Уделено внимание целям политики выселения , желанию завоевания Северного Кавказа и исследуются виды господства в этом регионе. Рассматривается политика СССР, главной характерной стороной которой является концепция «О праве наций на самопределение», ее влияние на создание запутанных ситуаций в этнических структурах Северного Кавказа. Будет обсуждаться вопрос о том, как эта концепция используется для продолжения сумятицы на Северном Кавказе. В качестве источников были использованы книги Джем Кумука «Где ты, Прометей» на турецком языке, Уфук Тавкула «Кавказ в тени этнических конфликтов» на турецком языке, книги о этнических структурах Кавказа, о его истории, подробности о проблемах каждого региона из периодических изданий. Из английских источников, несомненно главным является книга Алекса Маршалла «Кавказ при советской власти». В этой книге идет подробное описание состояния Кавказа при Советском режиме и процесса политики выселения. В книге «Северозападный Кавказ» на популярном языке описана политическая история Северо-Западного Кавказа, начиная со времени царской России и до наших дней.

Указ Президиума Верховного Совета СССР о полном выселении Карачаево-Малкарцев с Кавказа в Среднюю Азию и Сибирь. 2 октября 1943года в эшелонах для животных были депортированы карачаево-малкарцы от мала до велика.3 После выселения карачаевцев, их земли были поделены между грузинами и черкессами, а границы автономного округа были начертаны заново. Названия местностей соответственно были поменяны с карачаевского на русский и другие языки.

Политика СССР на Северном Кавказе и её проблемы Выселение наСеверном Кавказе Выселение Карачаево-Малкарцев После оккупации Советами, карачаево-малкарцы поделились надвое. Карачаевцы оказались в составе КарачаевоЧеркесского автономного округа, а Малкарцы остались в пределах границ Кабардино-Балкарской автономной Республики. Советское правительство, руководствуясь политикой "разделяй и властвуй", и показав её на примере1 раздробления Карачаево-Малкарцев на две части, а Адыгейцев на три региона, тем самым планировала предотвращение опасности их сближения в будущем. С 1943 года, все созданные и выступающие группировки карачаевцев в борьбе2 против гегемонии советского режима, характеризовались советским правительством и в особенности Сталиным, как "беспощадными врагами коммунистического режима". 12 октября 1943 года вышел

ВыселениеЧечено-Ингушей В 1922 году был создан Чеченский автономный округ, параллельно в 1924году Ингушский автономный округ. А в 1934 году,обьединив их обоих,образовали ЧеченоИнгушскую Автономную Республику. Несмотря на то, что местное население первоначально восприняло положительно земельно-жилищную политику СССР, тем не менее отношения СССР с чечено-ингушами охладели.

91

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Потому что правительство СССР стало оказывать большое давление на религию. Основываясь на идеи коммунизма, пыталась организовывать коллективные хозяйства на Северном Кавказе. Более того СССР, принуждая к переходу на советский образ жизни, вызывал серьезную реакцию чечено-ингушей, живущих 4 по семейно-родовой системе.

SAYI 19 - 20

Проблемы Северного Кавказа после выселения Хаос вДагестане Начиная со сталинского периода, проживающие в горных местностях авары, даргинцы и лакцы мигрировали на берега Каспийского моря и на плодородные равнины северных степей. В этот же период, между азербайджанцами, кумукцами и ногайцами на этих равнинах была создана напряженная ситуация. В 1940-1960гг. Первый Секретарь КПСС Дагестана Абдурахман Даниялов неоднократно обращался с призывом к горским народам: "Если хотите войти в Рай, спускайтесь на 9 равнины".

В ответ на жесткую политику СССР, один из министров Эмиратства Узун Хаджи, приверженец Накшибенди, под началом Шитха Исламулова возглавили вооруженное восстание против коммунизма и коллективизма. Многие шейхи и религиозные деятели, такие как проживающий в Хасанюрте Шейх Накшибенди Гермачикли, Шейх Арсанука Хидирлезов,поддержали это воостание.5 В результате их поддержки,восстание превратилось в ожесточенные схватки по всему региону. В 1931году после шехидства Шитха Исламулова последовали восстания 1932г. в Ноженюрте, и многие восстания 19331934гг. Такие как восстание Ибрагима Гельдаганана и другие восстания по всему Чеченистану.

После реализации выселения чечено-нигушей в 1944г на освобожденные от них аулы были заселены мигрированные из Махачкалы кумуки, а на освобожденные от кумуков махачкалинские села были размещены аварцы. В 1951г был обьявлен пятилетний план по перемещению и выселению населения. В 1952-1957 гг. горские народы 10 были размещены в северных равнинах. В 1957 г после разрешения чеченцам возвратится на родину, Чеченистану вернули ранее отданные Дагестану шесть его областей. В этой связи, проживавшие там аварцы и даргинцы перекочевали в Хасавюрт, Кызылюрт и Бабаюрт. Начавшееся с 1940г выселение привело к тому, что горы остались пусты, а равнины многочисленны, интенсивны 11 и смешанны. Таким образом, были созданы конфликтные темы, касающиеся использования воды, плато и пастбищ на равнинах.

Особенно в 1940году, когда бывший член Коммунистической партии Хасан Исраилов, поддержанный Суфийскими тарикатами Кадири, соединил раздробленные области в единое и установил Временное Народное Революционное Правительство. В эттом сопроотивлении к нему присоединился Майрбек Шерипов. Они вместе создали штаб и Комитет по военному сотрудничеству. Обратились с призывом к чеченцам и ингушам: “Кавказские народы рассматривают немцев как гостей, если же они признают нашу независимость, мы примем 6 их как гостей “. Сталин оценил эти события как сотрудничество чеченоингушей с немцами и предательство советскому народу. По этой причине, 23 февраля 1944г всех чечено-ингушей выселили в Сибирь. Во время выселения погибло очень много чечено-ингушей. Кроме этого, в 1945-1957гг. была упразднена Чечено-Ингушская Автономная Республика. На ее месте было создано административное образование Грозный, а поделенные части бывших чеченоингушских земель были переданы Грузии, Дагес-тану, Северной Осетии,Ставропольской области. На освободившиеся земли были расселены как русские, авары, даргинцы, осетины, украинцы, так и представители других национальностей.Целью данного заселения было не просто развитие сельского хозяйства и промышленности Чечни, а желание стереть следы чеченцев, прожи7 вавших там. Другими словами, применялась этническая зачистка. Помимо этого необходимо отметить о страхе, испытуемом перед горскими народами, среди Сталина и Берия, грузинов по происхождению.

Взаимоотношения чечено-ингушей и осетинцев

Исторические труды в Грузии указывают на тот факт, дабы избежать тюркско-исламской гегемонии "диких и грубых" княжеств, грузины откликнулись на пригла8 шение России. Именно по этой причине среди грузинов имеет место имидж негативного отношения к исламу. Кроме этого в Грузии утвердилось мнение о горских чеченцах как о народе "по причине проживания в горах, народе грубом, диком, агрессивном и странном". Не будет ошибочным утверждение, что выселение чеченцев Сталиным и Берия указывало на их страх перед этим народом.

В 1944 году после выселения чечено-ингушей, вначале область Пригородный Чечено-Ингушской Автономной Республики передали Северной Осетии, а на освобожденные земли после выселения разместили мигрантов из 13 Южной Осетии. В 1957году после выхода разрешения о возвращении чечено-ингушей на родину, им вернули лишь часть Ставропольского края. Поскольку за невозвратом оставшейся части этого края стояло осетинское лобби России. Россия же в свою очередь поддерживало осетинцев, когда то подвергнутых ее оккупациии и принявших христианство.

Также с переходом политической власти к горным аварам, между ними и равнинными кумуками появилась напряженная ситуация. До сегодняшних дней распространены унижающие действия в отношении горцев, как невежественного и грубого народа,между аварами и 12 равнинными кумуками. Поскольку политическая власть находилась в целом в руках аваров, даргинцев и лакцев, между ними и лезгинцами имело место холодного напряжения в их взаимоотошениях. В 1990 годах конфликты в Новолакском районе между чеченцами и лакцами свидетельствуют о раздробленном положении горских народностей.

92

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

народе, как о народе-предателе. Тем самым, эти статьи обеспечивали негативное отношение к карачаевцам адыгейцев, абхазов и русских.17 Советская печать способствовала пропаганде против карачаевцев. противовес этим пропагандам ,во имя изобличения их, и с целью обретения политических прав, была создана организация "Джамагат" под руководством Азрета Оруса.18 В результате ее деятельности,СССР был вынужден сделать заявление, что выселение карачаевцев в 1943 году было неправомерным.19 Помимо этого, эта организация начала борьбу за создание суверенной автономной республики. В 1990 году на Конгрессе Собрания народных представителей карачаевцев было обьявлено о создании Карачаевской Республики. А в 1992 году она получила независимость от России. Тогда карачаевцы получили большую поддержку Джахара Дудаева. В 1991 году в связи с попытками черкессов образовать государство Адыге от Кабарды до Черного моря, еще больше накалило отношения между карачаевцами и адыге-абхазами, и без того накаленные и имевшее начало еще со времен СССР.20 В 1999 году при президентских выборах между двумя народами произошло большое столкновение.

Таким образом, их улучшающие взаимоотношения давали положительные результаты.14 Однако другая часть осетинцев, как и чеченцы были мусульманами,и поэтому представлялась всем как “предатели” и “неверные”. Такая ситуация создала по отношению к ним недоверие среди некоторых осетинцев и других народов. Возвращение ингушей в Пригородный серьезно усилило напряжение сежду осетинами и ингушами. В 1982 году для снятия напряжения Советское правительство запретило новую регистрацию населения в СеверноОсетинских городах и окрестностях. Таким образом, был приостановлен прирост населения, заморожены регистрация населения и приобретение жилищного имущества. Ингуши не могли проживать законным образом в поселениях того периода.15 После применения этих законов, ингушам пришлось незарегистрированно селиться в селах. Ингуши вплоть до развала СССР, так и не воспользовались правами гражданского кодекса и правом выбора. В 1989году ингуши, требуя от правительства СССР автономии и земли, вызвали тогда у осетинцев большой протест. Все это привело к этническому конфликту этих двух народов. Стоит отметить,несмотря на то, что в 1991 году правительство СССР издало Указ о возвращении прав народам, выселенных во время режима Сталина, оно же и не смогло его реализовать. Более того оно усилило конфликт, доведенный до того, что правительство СССР для успокоения ситуации прибегло к вмешательству военных сил. После данных событий между двумя народами продолжились недоверие, небольшие конфликты и стычки. В конце концов противостояние стало расти и конфликт стал серьезен. Ярким примером этого - нападение на школу в городе Бесслан в 2004 году.16 Сегодня прибегают к различного рода программам и политическим решениям для разрешения этого противостояния, но на самом деле это больше походит на старания его не разрешать.

Абхазия Пока некоторые северо-кавказские народы переживали серьезные выселения, абхазы Абхазии во времена Сталина не подверглись большому выселению и геноциду.В период СССР во время создания Транскавказской Советской Социалистической Федеративной Респу-блики Абхазии был предоставлен статус обьединенной республики. Но в 1930 году, грузин и осетинец по происхождению, Иосиф Сталин придал Абхазии, связав ее с Грузией, статус Автономной Республики. Потому как царской Россией Абхазия была выселена от живущих там Убых-АбхазМегрелов и заселена эстонами, армянами, русскими казаками и русскими коллонистами. Закрыв глаза на проживание части турков, проживавших там еще с османского периода. В 1937-1953 гг. совместно с Берия, Сталин уничтожили интеллигенцию и лидеров общественного мнения, абхазов и мегрелов, и распространяли масштабную политику грузификации и русификации. Исходя из этой политики, менялись абхазские имена, фамилии, переделывались под смысловой перевод на русский и грузинские языки названия местностей. Если же было 2 названия (на абхазском и грузинском), то оставался грузинский вариант. С 1948-1952 гг. были изменены более 150 названий городов и жилых поселений. Были поменены наименования площадей, улиц, станций, средних учебных заведений, лицеев. Начиная с 1940года со всех официальных документов убрали абхазский язык21. Примеры: Лакырба>Лакербаиа, Энеба>Эшбаиа, Маршан>Маршаниа, Абашуа>Абашидзе (на примере фамилий) Цандрипш>Гантиади, Лдзаа>Лидзава, Гячирипш> Леселидзе (на примере местностей)

Хаос в Карачаево-Черкесской Республике После выселения карачаевцев в 1943 году, бывшие места их проживания присоединили к Грузии и переселили туда большое количество черкессов из Свана и Бесленея. В 1957 году было разрешено возвращение карачаевобалкарцев на родину.Но автономность как республики не была дана, поэтому они остались как и раньше в 1922 году Карачаево-Черкесской автономной областью. Данная политика СССР явилась причиной возникновения напряженности в отношениях между карачаевцами и адыгейцами, абазами и казаками. Отдельно стоит отметить,что СССР, используя разные методы пропаганды, представляло карачаевцев как “предателей” , “бандитов”, “плохой народ”. Во времена СССР карачаевцев не брали на государственные уровни. В результате такого отношения правительства к ним, между карачаевцами и адыге-абхазами возникло недоверие. В 1976-1982 гг. в публикациях на территории КарачаевоЧеркесской области газеты “Ленинское Знамя” неоднократно писалось о карачаевцах как о ненадежном

93

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Была применена массовая миграция из Грузии в Абхазию. Большое количество грузинов было завезено в Очамчыру, Гагры и Гудауту. Это искусственное увеличение показало, что в то время как в 1939-1959 гг. грузинское население в Абхазии выросло до 70 тыся человек, а самих абхазов лишь до 5 тысячи человек22. После сталинского режима в Абхазию, в ее курортную зону, как по типу местов отдыха в Турции - Анталии, Бодрум, Фетхие, мигрировало большое количество неабхазского населения. В результате до конца советского периода абхазское население составляло лишь 18%, в то время как грузинское население составляло 45%, что несмненно привело к нарушению демографического баланса и конфликтным ситуациям.23

SAYI 19 - 20

Заселение Кавказа другими народами и использование местных прав С начала 18 века на черноморское побережье и Кавказ были заселены казаки, которые представляли из себя смешанный этногенез. Большое количество казаков проживало на Кубани и вдоль реки Терек. В 1824-1825гг. на побережье реки Кубань , сегодня растянувшейся с Краснодара Карачаево-Черкесской Республики, была создана Казачья Станица.28 Также на побережье Терека, в городе Моздоке, крепости казаков, были созданы военные базы. На тот период, в тех областях осетины там не находились. С 1864 года началось ускоренное заселение казаками черноморского побережья. Таким образом, размещение их на северную часть Кавказа, позволило взять под контроль Северный Кавказ. Царская Россия, размещая казаков по Северному Кавказу, одновременно способствовала миграции христианских армян и греков с османских земель.29 Если раньше Кавказ представлял общность из народов, похожих на черкессов и грузинов, то на то время Кавказ был преобразрван из однородной этнической структуры в более смешанную. Царская Россия, завоевывая Кавказ, применила систему губерний. После завоевания Кавказа, в его руководство были назначены довольно влиятельные русские из числа высшего управления Русские назначали губернаторов Кавказав в большинстве своем из числа грузин, армян, азербайджанцев и осетин.30 Особенно, говоря о лицах кавказской национальности, занимавших посты на государственной службе, можно отметить Лориса Меликова, возглавлявшего в 1880году министерство внутренних дел. Среди русских командиров были преставлены национальности из числа грузин, армян и осетинцев, такие как Лазарев, Цицишвили, Муса Кундух.31 Эта ситуация углубила раскол между исконными кавказскими народами и предотвратило их единство против России. Быстрое размещение казаков на Северном Кавказе позволило России его контролировать. Остальную часть Кавказа взяли под контроль северные казаки с южными грузинами, армянами, осетинами и азербайджанцами. Кроме того, царская Россия для контрмер против тарикатов Накшибенди и Кадири приняла на государственную службу имамов традиционного ислама. Были попытки приближения местного населения к государству, используя такие методы,как организация судов с использованием основ шариата. Хотя эти методы и приносили определенные плоды, тем не менее вызывали реакцию к сторонникам государства. И в 1917 году после революции, народы Северного Кавказа показали сплоченность и обьединение, образовав Северокавказскую Республику. Таким образом, политику царской России полностью нельзя назвать успешной.

В советский период в Абхазии использовался не грузинский Картули24, а русский и абхазский языки. Как бы это не показывало Абхазию отдельной от Грузии, тем не менее это явление было источником недовольство среди абхазов.25

Кавказское Выселение в Царской России и Политика Выселения Цель и результаты кавказского выселения 19 века Царская Россия, еще начиная с с периода правления Петра 1, чтобы иметь доступ к теплым морям, пыталась захватить Черноморье. В этой политике стратегическое значение носил Кавказ. Кавказ на протяжении всей своей истории вел долгую борьбу с империалистической Россией. Самый наглядный пример этой борьбы 19 века борьба Шейх Шамиля. В 1859 году с капитуляцией Шейх Шамиля Кавказская война с Россией на востоке Кавказа закончилась. Но северозападные черкессы еще 5 лет продолжали противостояние России.Затем русские начали выселение черкессов на османские земли и заселяли на освобожденные земли северозапада Кавказа казаков. Особенно 21 мая 1864году было изгнано миллионы черкессов из их родины, половина которых погибло от болезней и голода. Мигрированные когда то в османские земли черкессы, хоть и в ограниченном количестве вернулись обратно.26 Политика царской России массового выселения имело две цели.Первая, полностью взять под контроль Черноморье и способствовать там развитию сельского хозяйства и промышленности. По причине протянувшегося противостояния, существующее положение препятствовало свободному выходу к Черному морю и развитию в этом регионе промышленности. Кроме того, царская Россия испытала большие сложности в кавказской войне.27 Среди русских развился страх перед горскими народами, как черкессами,абхазами, чеченами. Для преодоления этого страха и комфортного использования кавказского региона, Россия испытывала необходимость выселения Кавказа.

94

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Также административным регионам не были даны названия по принципу их населявших народов (например, Майкоп, Кубань)34 Так как развивающеюся в Европе течения национальных государств еще не имели распространения на Кавказе, да и национализм кавказских народов еще не был развит. Таким образом, кавказские народы, одновременно после падения царской России, достигла создания Северокавказской Республики.

Последствия “о Праве Наций на Самоопределение” Желаемый Россией Кавказ -Сотрудничество двух государствКавказ всегда был для России чрезвычайно важным регионом. Кавказ представлялся как важный выход России в Средний Восток и Африку. К тому же, господство на Кавказе и установление гегемонии на Черном море для России были взаимосвязаны, так как Кавказ являлся выходом на Черное море на западе. С началом 20 века Кавказ стал приобретать не только геополитическую, но и энергетическую важность. На Каспийском море и в Чечне находится большое количество нефти. Кроме того, через Северный Кавказ пролегают трубопроводы, по которым в Европу переп-лавляются нефть и газ. Поэтому Кавказ для России представляет стратегическую важность, по этой причине Россия не может упустить данный регион. Борьба народов Кавказа против России, начавшаяся с борьбы Шейха Мансура и до Кавказской войны Шейх Шамиля, носила форму обьединенной боьбы разных народов этого региона. То есть отдельно взятый народ не начинал самостоятельно действовать, как в наши дни имели место Абхазская и Чеченская войны.32 В освободительных движениях на Кавказе выходили сколько не национальные движения,а обьединительное движение Кавказа. Царская Россия и правительство СССР при завоевании кавказских народов уделяло большое внимание на разрушение всякого их обьединения, и продолжали создания в них спорных ситуаций. То есть, для России был удобен Кавказ не столько пребывающий в мире и согласии, а напротив, пребывающий в постоянных межнациональных стычках. Потому что, пока на Кавказе будут продолжаться конфликты между народами, не образуется их единство, и, следовательно, с такой слабой организацией не смогут представлять опасность для России. Взяв уроки с продлившейся до 1859 года Кавказской войны, Россия пыталась управлять на Кавказе, используя грузинов и осетинов. Некоторые из них, перейдя из ислама в христианство, упрочили свои отношения с царской Россией. Тем самым, мусульмане-чеченцы стали относится к ним с недоверием, и между двумя народами установились дистанционные отношения. Кроме того, на Кавказе после 1984 года сильно изменились административные границы, как эти границы часто перечерчивались вплоть до 1917 года. В этот период места проживания таких народов, как адыгеев и карачаевомалкарцев, были раздроблены на несколько областей. И как следствие этого, несмотря на то что, адыгеи с кабардинцами и карачаевцы, имея одинаковую культуру, историю и язык, стали выдаваться как различные народы.33 Такая политика царской России в определенной степени поспособствовала раздроблению кавказских народов.

“О праве наций на самоопределение” и Кавказ Общественный строй на Кавказе и ее влияние Ленин с начала периода русской революции 1917 года вместе со Сталиным в опубликованном "Заявлении о правах русского народа" защищали принцип наций на самоопределение.35 В заявлении было обьявлено, что все народы царской России имеют свободу права на создание государств. По мнению Советов, проблема центрального блока взаимоотношений или освободительные темы, "национальные вопросы" с коллониальными тесно связаны друг с другом.36 Этот принцип, заявленный Лениным, был хорошо встречен среди кавказских народов. После изгнания Белой Гвардии с Кавказа, во время посещения в 1920году Дагестана, Сталин подчеркивал, что народы, не отделяясь от Советской России, смогут управлять согласно особенностям своей культуры, жизненному укладу и традициям. Вскоре были созданы Дагестан и Горская Советская Республика. Затем созданы автономные округа по названиям проживающих народностей, тем самым произошло разделение их на первоначальном этапе.37 Несмотря на определенные ограничения прав в политике "О праве наций на самоопрделение" кавказские народы получили государственность. Это получение привело к жестким дебатам во время ее строительства между народами по вопросам, кто и насколько позже начал жить на той или иной территории.38 И эти споры до сих пор являются причиной для этнических конфликтов. В СССР для получения политических прав, необходимым условиями являются прошлое и принцип национальности. Принцип “О праве наций на самоопрделение “обеспечил политический рост и поддержку демократии в назависимости стран Восточной Европы, такой как Эстония, а в Европе Польше Но на Кавказе же, в особенности на ее северной части породил раздробленную ситуацию между двумя народами, явилась причиной этнических конфликтов. То есть этот принцип в большей степени отразился негативно на Кавказе. Поскольку на Кавказе вплоть до 20 века огромное значение придавалось сколько не национальным идеям, а сколько вопросам защиты традиций, культуры и рода. Издавна различные народы проживали на Кавказе, заимствовая друг у друга культуру, религию, историю.39

95

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Примером этого является северокавказский "Нарт Дестаны", популярный, собирательный дестан народов Северного Кавказа. Среди кавказских народов одновременно употреблялись несколько языков. К примеру, среди родовой знати Абхазского королевства использовался мегрельский и абхазский языки,40 а будучи королем род Чачба, одновременно использовался язык рода Шервашидзе, грузинов по присхождению. Извне это выглядело как абхазским, так и грузинским королевством. Более того срели большого количества разных народов имеют место общие рода41. (Примеры) Ачба (Анчабадзе): Карачаевцы, абхазы и мегрелы. Келемет: Адыгеи, абхазы и карачаевцы. Лакаа (Лакай, лакырба, лакербана): Убыхи,адыгеи, абхазы, мегрелы. Этот род "Сыновья Лаков, родом тз Лаков". Сильпагар: Дагестанцы и карачаевцы. Гантемир(ty): Осетины и ингуши. Дзугаты (Гугашвили): Осетины и грузины. Таким образом, северокавказские народы имеют общность различных народностей, историй, земель, родов и культур, значимой мерой их отличий являлся лишь язык. Хотя в вопросе языка, один род мог , особенно его знать, использовала несколько языков одновременно. Поэтому порою не было так ярко выражено, кто или какой род, или к какой национальности принадлежит. Поэтому на Северном Кавказе не возникло государства, основанного на принципе национальности. И в борьбе против России действовали как обьединенный Кавказ. Конечно, в 20 веке при СССР северокавказские народы во имя приобретения политических прав имели желание, как и другие получившие государственность народы, выразить свою историю и культуру. На этом пути все народы в своей истории и истории других народов, переживали жесткие споры, напрямую переходившие в земельные и этнические конфликты. После распада Советского Союза наличие большого числа историков среди лидеров националистов на Кавказе, показывают, что имеется сильная связь с этой ситуацией.

SAYI 19 - 20

дей одной народности, выдавали удостоверения им, как будто они являются представителями различных национальностей, принимая во внимание тот факт, что они разговаривают на разных наречиях и диалектах. Бодее того, на этом основании Советы расселили их по разным границам.42 То есть деление происходило не по населенному критерию. Принимались меры по предотвращению возникновения опасности последствий совместного проживания этих народов. После создания СССР, Ленинское правительствр внедрило кириллицу и алфавит адыгеям, абхазам, чеченцам и аваруам, прежде не имевшим буквенный алфавит. Если прежде на Кавказе насчитывалось малое количество читающих и пишущих, то после этой политики количество грамотного населения увеличилось. Только из-за того, что каждому народу были присвоены разные алфавиты и орфография, когда то свободно понимающие друг друга в разговорной речи жители, перестали прнимать друг друга в письменной форме, алфавите и орфогрфии.43 Наглядно эта ситуация видна между чечено-ингушами, кабардинцами и бесленеями, адыгейскими племенами, народами Дагестана. Установив таким образом дистанцию между народами, Советы добились выраженного различия между двумя народами.44 Главным образом, в сталинском периоде одновременно с изменением границ автономных республик, были сожжены45 книги прошлых лет. В этом же периоде заставили абхазов перейти на грузинский алфавитЮжной Осетии. Также параллельно были уничтожены многочисленная и передовая интеллигенция Северного Кавказа. Будучи грузином по происхождению, Сталин прекрасно знал общественный строй Кавказа. Уничтожение прошлого для достижения, по его выражению где “нет главенства наций, все живут в гармонии и мире”, тем самым предоставляя для правительства СССР удобное манипулирование национальным вопросом. Помимо этого использовалась пропаганда “беспощадных врагов коммунизма” против таких народов,как чечены и карачаевцы, пропаганда сталкивания народов. В результате использования Сталиным и СССР смутной политики выселения этнический строй Кавказа стал еще более запутанным. А политика СССР под лозунгом “дружбы народов “привела к тому, что народы, прежде не находившиеся во вражде, стали жестко конфликтовать между собой. После внедрения сумятицы, на Кавказ не вносились никакие инвестиции, и экономическая ситуация оставалась бедной. Обеднев экономически, и не освободившись от зависимости России, экономика Кавказа стала сама по себе недееспособной. Среди народов Северного Кавказа лишь только чеченцы имели больше 1 миллиона населения, тогда как другие народы были малочисленны и не могли создать по этой причине независимого государства.Так в Дагестане, ни один из народов (авары 27%, даргинцы 17%, Лезгины%, кумуки 14%) не имел возможности создания государства.46

СССР как инструмент для использования Для того чтобы продолжитьзапутанную ситуацию на Кавказе и предотвратить единство кавказских народов, СССР продолжал использовать политику "О праве наций на самоопределение", защищаемой когда то Лениным. По поводу изменения границ, для предотвращения потенциала сопротивления местных народов, с конца 1921 года СССР под предводительством местных этнических лидеров поделил Северный Кавказ на автономные округи. Советы, несмотря на единое происхождение лю-

96

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

народами ,созданию единого Кавказа, является предотвращающим фактором возникновения опасности для России. Можно говорить, что современное состояние Кавказа свидетельствует не о безуспешности российской политики,а наоборот, о её большом успехе.

А сегодня из-за смуты и напряжения между народами, независимость в Дагестане стала ещё сложнее. СССР, внедряя на Кавказе “О праве наций на самоопределение “ в угоду России, превратил Кавказ в запутанную структуру, заполненную насилием и враждой. Продолжение сумятицы на Кавказе препятствует обьединению между

Вывод применяя в удобной для советского правительства форме политику “О праве наций на самоопределение “, создал вражду между кавказскими народами. Таким образом, политическая ситуация на Кавказе стала еще в большей степени неопределенной. Политика "О праве наций на самоопределение" не гармонировала с самобытностью естественной истории Кавказа, не принесла назависимости как таковой, а наоборот, стала причиной крайней степени нераспутываемой ситуации. В итоге, народы Кавказа, по причине невозможности достижения обьединенияне смогли образовать силу против России, и ,еще в большей степени отдалились от надежды на независимость. Эта политика, способствуя развитию европейских народов, не принесла Кавказу желаемого результата,а наоборот, повлияла на регион в худшем направлении. И даже можно сказать, что Россия использовала эту политику в высшей степени сознательно, дабы привести Кавказ в подходящее состояние для своих интересов.

AРоссия после занятия Кавказа для предотвращения его опасности направила усилия для сломления единства этого региона. Помимо размещения прибывших из вне русских и армян, наместниками назначались представители местной знати из числа грузин и осетин. В тот период на Кавказ еще не пришли идеи европейских течений национального государства и не был развит собственный национализм. И, как результат, после революции 1917 года кавказские народы, хоть и на непродолжительное время, сообща завоевали независимость в виде “Северокавказской республики”. Из-за отсутствия национализма и не придания большого значения понятию “национальность", применение политики “О праве наций на самоопределение “на Кавказе, все это вместе взятое вызвало множество споров по темам культуры и истории народов Кавказа. Результатом этих дебатов явились и земельные вопросы, имеющее продолжение до наших дней, и являющтеся причиной этнических столкновений. В особенности, Сталин,

ИСТОЧНИКИ И РЕКОМЕНДАЦИИ . Адильхан Адилоглу, Карачаево-малкарские тюрки, Анкара: ОДЭС, 2005 . Алдона Ажиба и Бекир Хабат, Справочник по обучению и изучению разговорной речи

.Кимитака

. Е.Х. Карр, Большевисткая революция. Том 1. Первод Орхан Суда, Анкара: Издательство Метис, 1989

. .Кадир Нато, Черкессы вне Кавказа и на Кавказе В переводе Омер Айтека Курмеля, Анкара:

Матцузато, “Dagestanno Isuramu” [Ислам в Дагестане] 1 часть, Университет Хоккаидо. Новости Центра изучения славян. Номер 95, 2003 г. Осень (http://srch.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html)

абхазского языка, Анкара: Каф-фед, 2006.

Каф-Даф, 2009

. Казбек Гелексфты, Osetia i Osetiny [Осетия и осетины], Владикавказ, 2010 . Фахри Фуваж, Учимся адыгейскому 1: Алфавиты адыгей, Анкара: Каф-фед, 2007 . Кунияки Хаяши, Kafkas-no Chiisana Kuni [Чаленбкая стрна Кавказ], Токио: Шогаку-кан, 1997 . The Abkhazians: A Handbook (Абхазы: Справочник), Der. Джорж Хевитт, Ричмогд: Гурзон

.Уолтер Ричмонд, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future (Северо-Западного Кавказа: прошлое, настоящее, будущее), Лондон: Роутлэдж, 2008

.Масару Сато, Kokkano Bouryaku [Земля государства], Токио: Шогаку-кан, 2007 .Александр Сироколад, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Грузия Закавказский тупик?], Москва:

пресс, 1999

Veče, 2010

. Seiichi Kitagawa, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Борьба независимого Чеченистана

.Уфук

Тавкул, Кавказ в тени этнических конфликтов, Стамбул: Издательство “Отюкен Нешрийаты “, 2002

на протяжении 200 лет] Saikinno Sekaino Ugoki [Периодические развития в мире] №:5, Токио: Ямакава-Шуппан, 1995, стр.1-7

.Артур

Цуциев, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Атлас этнополитической истории Кавказа], Москва: Европа, 2006

.

Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Познать Кавказ 60 часть], Der. Сеиитси Китагава vd., Токио: Акаши-Шотен, 2006

.Трагедия Кавказа от прошлого до настоящего, Стамбул: Издательство “Кавказ вакыф

. Джем Кумук, Где ты, Прометей? : Кавказ в поисках ярких дней… , Стамбул: Издательство

яййынлары “, 2006

Альфа, 2004

.Реальность Кавказа .NaselenieAbkhazii” [Население Абхазии](http://www.ethno-kavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html). .“Abhaz-jin” [ Абхазы ] ( http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3%83%96%E3

.Тарык Джемал Кутлу, История выживания Чечни, Стамбул: Издательство “Анка “, 2005 .В.И.Ленин, О праве наций на самоопределение Перевод Музаффер Эрдост, Анкара:

Издательство Сол, 2007

%83%8F%E3%82%BA%E4%BA%BA)

.Алекс Маршалл, Кавказ при Советском управлении, Лондон: Роутлэдж, 2010

.Форум Кавказа (http://www.kafkasyaforumu.org )

97

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ПРИМЕЧАНИЯ 1) Уфук Тавкул, "Кавказ в тени этнических конфликтов", Стамбул. Издательство “Oтюкен Нешрийаты “. 2002год. Стр.170-171.

абхазским, в быту между народами использовался мегрельский язык. С другой стороны, в Советский период был принят грузинский Картули, поэтому все в Грузии должны были ему обучиться.

2) Трам Мэрве Эсэн “ Прошлое в выселении до 1943 года КарачаевоМалкарцев “ (http://www.kafkasyaforumu.org/index.php?option=com_ content&view=article&id=303%3A1943-oencesi-karacay-malkar-halknnsuerguen-gecmii&catid=44%3Atarih&Itemid=207) [20 сентября 2010].

25) Сефер Э. Бэрзег, “Что происходит в Абхазии “ Реалии Кавказа, 2 (1991), Стр.5. 26) Фетхи Гюнгёр, “Геноцид и выселение Кавказа краткая социологическая история” Трагедия Кавказа от прошлого до настоящего, Стамбул: Издательство “Кавказ вакыф яййынлары “, 2006, Стр.13-38. Стр.22-25.

3) Смотрите детально: Адильхан Адильоглу, “Карачаево-Малкарские тюрки “, Анкара: ОДЕС 2005, стр. 134-138.

27) Если быть точнее, то Петр 1 начал подготовку завоевания серкесских земель, а при Екатерине 2 эта политика набрала быстпый ход. Смотрите детально: Кадир Нато, “Черкессы вне Кавказа и на Кавказе “ В переводе Омер Айтека Курмеля, Анкара: Каф-Даф, 2009, Стр.271-291.

4) Сеиитси Китагава, “Chechen-Dokuritsu Sensouno 200nen” [Борьба независимого Чеченистана на протяжении 200 лет] Saikinno Sekaino Ugoki [Периодические развития в мире] № 5. Токио. Ямакава-Шупан 1995. стр.1-7,3. 5) Тарык Джемал Кутлу, “История выживания Чечни “, Стамбул: Издательство “Анка “, 2005, стр.429-430.

28) Ричмонд, Смотрите выше, Стр.86.

6) Кутлу, Смотри выше, стр. 431-432.

29) Смотрите сыше. Ричмонд, Смотрите выше, Стр.87.

7) Александр Сироколад, The Caucasus Under Soviet Rule (Кавказ при Советском управлении), Лондон : Роутлэдж, 2010, стр.285-286.

30) Джунжи Ито, “Ajia kara Yoroppa he? “[С Азии в Европу? ] Der. Китагава, Смотрите выше, стр.97-100, стр.98.

8) Обращение русских к грузинам, см. подробно: Александр Сироколад, Gruziya: Zakavkazskiy Tupik? [Грузия: Закавказский тупик?], Москва: Veče, 2010, стр.15-26.

31) Смотрите детально: Казбек Гелексати, Osetia i Osetiny [Осетия и осетины], Владикавказ, 2010, Стр.157, Стр.769-770. 32) Смотрите детально: Джем Кумук, “Где ты, Прометей?": Кавказ в поисках ярких дней… , Стамбул: Издательство Альфа, 2004, стр.13-22, стр.111-121.

9) Кимитака Матцузато, “Dagestanno Isuramu” [Ислам в Дагестане] 1 часть, Университет Хоккаидо. Новости Центра изучения славян. Номер 95, 2003 Осень (http://src-h.slav.hokudai.ac.jp/jp/news/95/essay-matsuzato.html) .

33) Артур Цуциев, Atlas Etnopolitičeskoy İstorii Kavkaza [Атлас этнополитической истории Кавказа], Москва: Европа, 2006, стр.24-26.

10) Тавкул. Смотри выше, стр.151.

34) Цуциев, Смотрите выше, стр.31, стр.37.

11) Маршалл, Смотри выше, стр.285.

35) Смотрите детально: В.И.Ление, “О праве наций на самоопределение “ Перевод Музаффер Эрдост, Анкара: Издательство Сол, 2007.

12) Матцузато, Смотри выше.

36) Е.Х.Карр, Большевистская революция TOM 1 Перевод Орхан Суда, Анкара: Издательство Метис, 1989, стр.289-290.

13) Тавкул, Смотрите выше, Стр.85. 14) Масару Сато, Kokkano Bouryaku [Земля государства], Токио: Шогакукан, 2007, стр.157-158.

37) Карр, Смотрите выше, стр.301. 38) Хиротаки Маеда, “Shineasekai no Nakano Caucasus” [Кавказ внутри митологического мира] Der. Китагава vd., Смотрите выше, стр.62-66, стр.65-66.

15) Тавкул, Смотрите выше, Стр.86-87. 16) Харуми Токунага, Roshia Nanbuno Kayakukoga Kakudai [На юге России вырастает военный арсенал], Caucasus wo Shirutameno 60-shou [Познать Кавказ 60 часть], Der. Сеиитси Китагава vd., Токио: Акаши-Шотен, 2006, стр.310-314, стр.313.

39) Гелекхаты, Смотрите выше, стр.139. Смотрите также: Гелекхаты, Смотрите выше, стр.127-140; Нато, Смотрите выше, стр.84-85. 40) “Abhaz-jin” [Абхазы] http://ja.wikipedia.org/wiki/%E3%82%A2%E3 %83%96%E3%83%8F%E3%82%BA%E4%BA%BA

17) Тавкул, Смотрите выше, Стр.173. 18) Уолтер Ричмонд, The Northwest Caucasus: Past, Present, Future (Северо-Западного Кавказа: прошлое, настоящее, будущее), Лондон: Роутлэдж, 2008, Стр.135-136.

41) Смотрите детально: Гелекхаты, Смотрите выше стр.885-904, Адилоглу, Смотрите выше, стр.139-164.

19) Адильоглу, Смотрите выше, s.138.

42) Кумук, Смотрите выше, стр.180-181.

20) Тавкул, Смотрите выше, Стр.175.

43) Смотрите детально: Фахри Фувад, “Учимся адыгейскому 1: Алфавиты адыгей", Анкара: Каф-фед, 2007; Алдона Ажиба и Бекир Хабат, Справочник по обучению и изучению разговорной речи абхазского языка, Анкара: Каф-фед, 2006.

21) Станислав Лакоба, “History: 1917-1989” (История: 1917-1989) The Abkhazians: A Handbook (Абхазы: Справочник), Der. Джорж Хевитт, Ричмогд: Гурзон пресс, 1999, Стр.94-95.

44) Например, чечены и ингуши близкие друг другу народы. Но после развала СССР пошли по пути независимости друг от друга, оставшись в пределах границ России.

22) Тавкул, Смотрите выше, Стр.65. 23) “Naselenie Abkhazii” [ Население Абхазии ] (http://www.ethnokavkaz.narod.ru/rnabkhazia.html ).

45) Кунияки Хаяши, Kafkas-no Chiisana Kuni [Маленькая страна Кавказ], Токио; Шогаку-кан, 1997, стр.216.

24) Обьясняя в широком значении, грузинский Картули есть еще и иной язык, как мегрельский и сванский. С давних времен в Абхазии наряду с

46) Тавкул, Смотрите выше, стр.166-169.

98

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

KAFKASYA MESELESİNİN ULUSLARARASI CAMİAYA ARZI

Av. Kazım BERZEG Avukat

Çerkesler global toplumun desteğini temin etmelidir. İkinci dünya harbi sonunda, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Konseyi gibi bölgesel teşkilatların kurulmasıyla, devletlerin içte ve dışarıya karşı hâkimiyetlerini, zamanla artan ölçüde sınıflandıran gelişme dönemi başlatıldı. İnsan hak ve özgürlükleri uluslararası hukukun en önemli unsuru haline geldi. Son otuz yıl boyunca içte ve dışta SİVİL TOPLUM örgütleri (NGO'lar) devlet işlevlerinin ortakları haline geldiler. Ulusdevlet çağının sonuna yaklaşıldığı iddialarının yanında, yerel kimliklerin veTARİHİ KÜLTÜRLERİN teşvik edildiği bir "GLOBALTOPLUM"un oluştuğu kanaati yaygınlaştı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve diğer milletlerarası teşkilatların bildiri, karar ve andlaşmalarıyla, DEVLETLERE, AZINLIKLARIN VARLIKLARINI DİL VE KÜLTÜRLERİNİ korumak ve yaşatmak mükellefiyeti yüklendi. Mesela, BM 1993 tarihli AZINLIK HAKLARI BİLDİRGESİ, AGİT'İN 1990 tarihli KOPENHAG BELGESİ, aynı tarihli PARİS ANLAŞMASI bu cümledendir. Paris anlaşması ile NGO'lar da, AGİT teşkilatında yer aldılar. Avrupa Konseyinin 01.02.1998 tarihli "ULUSAL AZINLIKLARIN KORUNMASI İÇİN ÇERÇEVE SÖZLEŞME"sinin 1. Maddesi "AZINLIKLARIN KORUNMASINI "ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ KAPSAMI" içine alarak, devletleri milletlerarası denetim, hatta müeyyideye muhatap hale getirdi. Milletlerarası alanda, sivil toplum ve NGO'ların artan etkinliği nazara alındığında, azınlıkların korunmasının GLOBAL TOPLUM denetimine alındığı söylenebilir. Kuzey Kafkasya'nın yerli halkları arasında, kendisini ÇERKES adıyla tanıtan yok. Adiğe, Abhaz-Abaza, Karaçay, Çeçen, Balkar, Lezgi vb. adlarla bölünen bu halklar çok farklı, Kafkas, Türkik ve Hint-Avrupa gruplarından diller konuşurlar. Kuzey Kafkasya halklarına Türkiye'de, Ortadoğu'da ve Batı Avrupa'da, topluca Çerkes adı verilir. Kuzey Kafkasya'ya 19. yüzyıldaki Rus işgalinden. Önce Avrupa'da Çerkesya, Osmanlı'da Çerkezistan denirdi. Mesela, İngiliz yazar James S.Bell'in 1840'ta yayınlanmış kitabının adı ÇERKESYA'DA İKAMET, Longworth'un aynı tarihte yayınlanan kitabının adı da "ÇERKEZLERARASINDA BİRYIL"dır. Batı'da yapılmış eski haritalarda Çerkesya Kuzey Kafkasya'da, Karadeniz' den, Dağıstan'a uzanır. Kuzey Kafkasya halklarını, kendi

adlarıyla dünyada kimse tanımıyor. Ortak ÇERKES adı ise, sandığımızdan çok daha iyi tanınan bir ad. Bu sebeple, ben de, Kuzey Kafkasya halkları yerine Çerkes adını tercih ediyorum. Çerkesler, Kafkasya'ya saldıran Ruslara karşı yüzyıl süren savunma harplerinde çok nüfus kaybettiler. Kalan nüfuslarının çoğunluğu da Kafkasya'dan sürüldü. Bu yüzden Rusya' da ve bulundukları ülkelerde, yok olma tehdidi altında azınlıklar. Varlıklarını sürdürebilmeleri için, önce en yakınlarının ve tüm global toplumun yardımını, desteğini talep etmek zorundalar. Global toplumun yardım ve desteğini daha etkin biçimde sağlamak için, Çerkeslerin kendilerini yeniden tanıtmaları gerekli. Moskova-Baltık arasındaki eski topraklarından yayılan Ruslar, dünyanın çok büyük kısmını kolayca işgal ettiler. En zor ve en çok telefatla işgal ettikleri yer, KUZEY KAFKASYA oldu. İşgalden sonra, Çerkesler hakkında bilgi tekeline talip oldular. Bu imkânı bir taraftan çetin harbin husumeti, diğer taraftan işgal ve sürgünü mazur göstermek gayretiyle, tarihi tahrif ederek Çerkesler aleyhine kullandılar. Komünist diktatörlük döneminde tarih tamamıyla tahrif edildi. Bu gerçeği, Osmanlı ordusunun 1569 daki Don-Volga kanal seferini, Osmanlı arşivi ve Rus kaynaklarını kullanarak yaz-mış olan Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat, "Sovyet tarihçilerinin çalışmaları ve görüşleri belli bir ideolojiye göre ayarlandığı ve DOGMATİK OLDUĞU için ilmi olmaktan uzaktır" cümlesiyle anlatmaktadır. Bu sebeple, Rus propagandasına karşı Çerkesler yeniden tanınmalı. Çerkeslerin tarihte, heybetli mimari yapılar gibi maddi medeniyet eserleri olmadı. Ancak, global topluma, yön veren Batı'yı etkileyebilecek bir "MEDENİ VEÇHE"ye sahip oldular. Bu veçhe, Çerkeslerin varlıklarının bekasına daha etkin destek sağlayacak mahiyettedir. Tanınmış İngiliz tarihçisi W.E.D. Allen, Türk Genelkurmayı' nın "Osmanlı-Rus Sınırında Harplerin Tarihi" adıyla yayınladığı eserinde Çerkes'leri "Asya'nın en MEDENÎ kabile kültürüne sahip halkı" olarak nitelemiş ve Ruslar tarafından YOKEDİLİP SÜRÜLDÜKLERİNİ yazmıştı.Yazarın tarihlediği 19. yüzyılın ilk yarısında, Avrupa'nın bazı bölgelerinde de kabile düzeni hâkimdi.YazarınÇerkes'leri MEDENİ olarak

99

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

nitelemesi dikkat çekicidir. Benzer şekilde, Polonyalı yazar Theodor Lapinski 1858'de Kafkasyada rastladığı Hristiyan Çerkes köylülerinin "pek çok Avrupa'lı köylüden daha medeni" olduklarını yazmıştı. Benzer şekilde 1837-1839 yıllarında üç yıl Kafkasya'da kalan ve Çerkesleri inceleyen İngiliz entellektüeli James Stanislaus Bell 1840'ta Londra'da yayınlanan iki ciltlik eserinde Çerkeslerin, ''tanıdığı ve haklarında bilgi edindiği toplumların arasında en kibar, terbiyeli (polite) halk olduğunu'' ifade eder. Çerkesleri Rus işgalinden önce, Kafkasya'da tanımış olan Batılı başka yazarlarda da Çerkes medeni vehçesini belirtenlere rastlanır. Batı medeniyetinin Türkiye'de pek algılanmamış olan bir veçhesi de "ÂDAB-I MUAŞERET MEDENİYETİ" olmasıdır. İtibarlı Fransız tarihçi Fernand BRAUDEL, "Uygarlıkların Grameri" adıyla çevrilmiş eserinde, Avrupa uygarlığını 11. yüzyıldan itibaren FEODALİTENİN İNŞA ETTİĞİNİ ve temelinin "ŞÖVALYELİK UYGARLIĞI" olduğunu yazar. C. Seignobos gibi Avrupa tarihçileri, şövalye geleneklerinin sonradan aristokrasiyi ve onları taklit eden burjuvaziyi şekillendirdiğini, halka intikal ettiğini, orta çağ asaletinin Avrupa'ya bıraktığı en devamlı mirasın ÂDAB-I MUAŞERET OLDUĞUNU BELİRTİRLER. Fransız ihtilaliyle doğan, sonradan sosyalizmi de etkileyen aristokrasi düşmanlığına Anglo-Sakson dünyasının büyük siyasi düşünürü Edmund Burke, toplumun medeniyet örneğini kaybedeceği gerekçesiyle karşı çıkar. Viyana Kongresinde (1815) Avrupa adabı muaşereti, milletlerarası protokol kurallarına kaynaklık eder. Marksist kökenli İngiliz İşçi Partisi ve diğer sosyalist partilerin iktidar dönemlerine rağmen Kuzey Avrupa'da, adabı muaşeret medeniyetinin sembolü olan monarşilere karşı çıkılmaz. Avrupalı yazarların Kafkasya'da, Rus işgali öncesindeki Çerkesleri MEDENİ olarak nitelemelerinin sebebi, Çerkeslerin de, J.S. Bell'e göre Avrupalıları da aşan bir ÂDAB-I MUAŞERET düzenine sahip olmalarıdır. Bell, bunu Avru-pa'daki gibi soyluluk adabı(Adiğecedeki work khabse keli-mesini kullanarak) olduğunu ve düzenin, Avrupanın ŞÖVALYELİK GELENEĞİ (ifchivalrous gallantry of Europe) ile aynı kaynaktan gelebileceğini kaydeder. Polonyalı yazar Lapinski, azınlıktaki Çerkez Hıristiyanlığının "KATOLİK, LATİN HIRİSTİYANLIĞI" olduğunu yazar. Bu durum, Çerkeslerin, eski dönemlerde Avrupa ile Ortodoks Slav dünyası vasıtasıyla değil,Akdeniz yoluyla irtibat kurduklarını açıklar. Adabı muaşeret düzeni, Kuzey Kafkasya'nın dilleri, etnisiteleri çok farklı olan halklarına, birleştiren, onların ortak ÇERKES adıyla anılmalarına yol açan başlıca ORTAK DEĞERLERİDİR. EskiÇerkesler insan hayatının bütün hal ve

SAYI 19 - 20

ihtimallerini, İNSANA SAYGI, KİBARLIK, NEZAKET, ZARAFET esasları üzerinde KURALA BAĞLAMIŞ, toplumun tamamını, kuralları herkese öğretecek, insiyaki, doğal hale getirecek sürekli bir eğitim teşkilatlanması haline getirmişler,Avrupalıları da aşanÂDAB-I MUAŞERET DÜZENİ ve MEDENİYETİNİ böyle oluşturmuşlardı. Çağdaş medeniyetin oluştuğu yer olması dolayısıyla, dünyanın haber ve etkileşim merkezi de hala BATI'dır. Günümüzde, gerek Kafkasya'da, gerekse dağıldıkları ülkelerde tamamen kaybetmiş olsalar da, ÇERKES'LERİ BATI'YA, dolayısıyla global topluma eskiden sahip oldukları ÂDAB-I MUAŞERET MEDENİYETİNİ ve bunun kaybının tüm insanlık için de kayıp, olduğunu hatırlatarak tanıtmak, varlıklarının devamını destek sağlamakta AYRICALIK kazandıracaktır. Bazı düşünürler, insanlığın yaşamakta olduğu dönemi, "İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ÇAĞI" olarak nitelendirirler. J.S. Bell, üç yıl yaşayıp incelediği Çerkesya'yı "BURASI ÖZGÜR BİR ÜLKE, HATTA GEREĞİNDEN FAZLA ÖZGÜR" olarak da nitelendirmişti. Bu ister istemez bize, Çiçero'dan John Locke'a, ondan günümüze gelen ve Batılı özgürlük anlayışının temeli olan "negatif özgürlük" tanımını hatırlatmaktadır. Negatif özgürlük "BİR BAŞKASININ KEYFİ İRADESİNE TABİ OLMAMAK" olarak tanımlanır. Bu tanımdaki kilit sözcük "KEYFİ İRADE"dir. Bu Çiçero'dan günümüzü HERKESİN KURALA BAĞLI OLMASINI ifade eder ve Locke lisanında "KURAL (kanun)YOKSA ÖZGÜRLÜK DEYOKTUR" formülüyle ifade edilir. Bu formül, hukukun üstünlüğü düşüncesinin de mantıki temelidir. Çerkeslerin ÂDAB-I MUAŞERET MEDENİYETİ, HERKESİ KURALA BAĞLADIĞI, KURALLARI İNSİYAKİ HALE GETİRDİĞİ, HİÇ KİMSEYE KEYFİ İRADE ALANI BIRAKMADIĞI için, günümüzün insan hak ve özgürlükleri ideali peşindeki global toplumuna, örnek olarak tanıtılabilir. İnsanlığın ezeli hedefi, uzun ve sağlıklı yaşamaktır. Amerikalı araştırmacı Sula Benet, 1970'den itibaren, Kafkasya'da, Çerkes topluluğuna mensup ABHAZLARI incelemiş ve UZUNÖMÜRLÜOLMALARININ NEDENİNİN etnik özelliklerine, iklime veya gıdalarına bağlı olmadığını, koruyabildikleri kadar tabi oldukları toplum düzenine, ÂDAB-I MUAŞERETLERİNE bağlı olduğunu 1973'te yayınladığı ese-rinde belirtmişti. Benet'e göre uzun yaşamı vareden kültürel, sosyal ve psikolojik etkenler ve bunların en önemlileri olan GEREK BİREYSEL, GEREKSE GRUPSAL DAVRANIŞLARIN DEĞİŞMEZLİĞİ, ANLAŞMAZLIK VE STRESTEN KORUYAN MEKANİZMALARDIR. Benet de gerçekte HERKESİN KURALA BAĞLI OLDUĞU ve BUNU İÇSELLEŞTİRDİĞİ BİRÂDAB-I MUAŞERET DÜZENİNİTARİF ETMEKTEDİR.

100

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Çerkeslerde HERKES MUHATAP OLDUĞU ŞAHSA VEYA TOPLUMA KARŞI NASIL HAREKET EDECEĞİNİ VE NASIL BÎR CEVABA MUHATAP OLACAĞINI BİLİR. ENDİŞENİNVE STRESİN SEBEBİ BİLİNMEZLİKLERDİR. Aile içi ilişkileri de kurala ve seremoniye bağlayan ÇERKEZ ÂDAB-I MUAŞERETİ, insan davranışlarında BİLİNMEYEN, bilinmediği için ENDİŞE VE STRES KAYNAĞI OLAN ALAN BIRAKMAZ. İnsan sağlığı ve ömrü için gerekli olan buTOPLUM DÜZENİ de global topluma tanıtılmalı, bu düzeni kuran toplumların varlığının korunması talep edilmelidir. Çerkeslerin SELÇUKLU devlet yönetiminde de yer aldıklarına dair işaretler vardır. 13.yüzyıldan itibaren, sultan olarak, büyük MEMLUK devletini yönettikleri, 15. yüzyıldan itibaren de Sadrazamlıktan itibaren, üst kademesinde büyük Osmanlı devletinin yönetimine katıldıkları tarihi gerçeklerdir. Buna rağmen hiçbir Çerkes, Kafkasya'da da, Memluklar veya Osmanlılar benzeri devlet kurulmasını düşünmemiş, ÇERKESLERİN, DEVLETSİZ "KENDİLİĞİNDEN DÜZENİ" uygun bulunmuştur. Modern dünyanın son dönem gidişini yönlendiren temel siyasi düşünceye göre, OrtegaY. Gasset' in ifadesiyle hak ve özgürlüklere karşı "DEVLET EN BÜYÜK TEHLİKE"dir. Ancak, hak ve özgürlüklerin güvenceya alınmasında kullanılacak başka imkân da yoktur. Bu sebeple devlet gücünü sınırlandırmak ve denetime almak suretiyle varlığına tahammül etmekten başka çare yoktur. Ulus devletin sona yaklaştığı iddialarının temelinde de bu düşünce vardır. Ahmet Mithat Efendi, 1874 yılında başlığı "ÇERKESYA'DA HÜKÜMET ŞEKLİ VE UYGURLIK DÜZENİ" şeklinde günümüz Türkçesine çevrilen makalesinde, merkezi hükümetsiz (devletsiz) Çerkesya'da, bütün devlet fonksiyonlarının en iyi şekilde yerine getirildiğini anlatmıştı. Bu makaleyi, çağdaş siyasi düşüncenin önde gelen temsilcisi olan Sayın Prof.Dr.AtilaYayla,Yeni Forum dergisinin Mayıs-1995 tarihli sayısında "Yazı siyaset teorisi açısından da bir hayli ilginçtir. Merkezi bir siyasi yönetim olmaksızın toplumsal düzenin olmayacağı yolundaki klasik tezi yalanlayan bir örnektir" notuyla yayınlamıştır. Çerkeslikle ilgisi olmayan SayınYayla Türkiye'de fiilen dünyanın liberal düşünce odaklarını temsil etmektedir. Devletsiz, ancak devlet fonksiyonlarının eksiksiz yerine getirildiği ÇERKES TOPLUM VE UYGARLIK düzeni, dünyada en azından klasik liberalizmi benimseyen fikir veya siyaset gruplarıyla NGO'larda taraftar bulur. Encyclopedia Americana'de "Languages of the World" bahsinde, Kafkas dil grubunun lenguistic yönden çok önemli olduğu, eski Anadolu, Hatti ve Mezopotamya dilleriyle ilişkili bulunduğu yazılıdır. JULİUS VON MESZAROS'un, ABD' de Chicago Üniversitesinde yayınlanan "VUBIH DİLİ" adlı kitabında, Vubıhça'nın HATTİ dili olduğu yazılır. Batı medeniyeti tarihçileri, Batı medeniyetini, Mezopotamya ve Anadolu'dan başlatırlar. Çerkes dillerinden olan Vubıhça, son nefesini Anadolu'da verdi. Global topluma diğer Çerkes

SAYI 19 - 20

dillerinin de yok olmaması anlatıldığında, mutlaka destekçiler bulunur. Suriye'den kaçanlar için dün ANGELINA JOLİE Türkiye'ye geldi ve ünü sebebiyle dünyanın ilgisini topladı. Dünyanın ilgisini çekecek Çerkesler de var. Türkçe'ye NOBEL kazandıran ORHAN PAMUK bir kitabında, dedesinin Çerkes olduğunu yazmıştı. Almanya Federal Parlamentosunun Türkiye kökenli ilk milletvekili, halen Yeşiller'in eş başkanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi olan CEM ÖZDEMIR, babasının Çerkes olduğunu söylüyor. Ünlü Leningrad FİLARMONİ ORKESTRASININ DÜNYACA ÜNLÜ ŞEFİ TEMİRKANOV da (Demirkan) ÇERKES. Bir araya getirilseler, mesela Londra'da, MİLLETLERARASI PEN KLÜBÜ MERKEZİNDE, ÇERKES VARLIĞI İÇİN GLOBAL TOPLUMA MESAJVERSELER, çok etkili bir başlangıç olmaz mı? BM ANTLAŞMASININ 52. Maddesi BÖLGESEL TEŞKİLATLARA MEŞRUİYET TANIYOR. Avrupa Konseyi gibi İSLAM DEVLETLERİ KONFERANSI da, BM de meşruiyeti olan en çok üyeli teşkilat. ÇERKES'LERİN BÜYÜK KISMI MÜSLÜMAN. KUZEY SINIRINDA OLDUKLARINDAN tarih boyunca, MÜSLÜMANLIĞIN EN AĞIR BEDELİNİ ÖDEDİLER, halen ÇEÇENİSTAN VE DİĞER BÖLGELERDE ÖDEMEKTELER. ÇERKESLER, AYRICA, GEÇM İŞTE, MEMLÜK DEVLETİYLE İSLAM ÂLEMİNİN BÜYÜK KISMINI YÖNETİP LİDERLİĞİNİ YAPTILAR. İSLAMIN HAÇLI VE MOĞOL BASKISINDAN KURTULMASINA HİZMET ETTİLER, İslam medeniyetine son safhasını yaşattılar. TÜM İSLAM ÂLEMİNE BUNLARI HATIRLATIP DESTEKLERİNİ TALEP ETMEYE TABİATIYLA HAKLARIVAR. Çerkesler, İstanbul'un fethinden, yaklaşık 600 yıl öncesinden itibaren OSMANLI'NIN YÖNETİMİNDE çok sayıda başvezirsadrazam düzeyinde yer aldılar. Prof.Dr. A.N. Kurat'ın bahsettiğim eserine konu olan 1569 KANAL SEFERİ'ne giden OSMANLI ORDUSUNUN komutanı ÇERKES KASIM PAŞA İDİ. Osmanlı'daki DEVŞİRME TÜRKMEN ihtilafında, daima Anadolu Türkmenleriyle beraber oldular. Bu sebeple, dost Türkmen'lerABAZA DESTANI'NI da yazıp söylediler. Osmanlı'ya 1864'teki toplu sürgünden sonra, bütün savunma harplerine gönüllü olarak da katılıp kanlarını verdiler. KURTULUŞ SAVAŞI'NIN etkin gücünü oluşturdular. Bazıları, DİASPORA lafını icat etti. Türkiye için bu laf geçerli değil. Çerkes varlığının, dillerinin, kültürünün korunması, ÇERKESLERİN ÂDAB-I MUAŞERET MEDENİYETLERİNİN İHYASI İÇİN, EN BÜYÜK DESTEĞİ, ÇOK DEĞERLİ, KARDEŞ TÜRKİYE HALKINDAN, gerektiğinde NGO dışındaki siyasi alanda temsil ve korunmayı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'NDEN beklemekte elbette hakları var. Rusya Çerkeslere çok büyük haksızlık yaptı. RUSLARA DA DOSTÇA, HAKKIMIZI GASBETTİNİZ, İADE EDİN demek düşmanlık sayılmaz. Çerkeslerin talebine RUS halkından da mutlaka destek çıkar.

101

TARİH BİLİNCİ

Kazım BERZEG

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

PRESENTATION OF CAUCASIAN ISSUE TO THE INTERNATIONAL COMMUNITY

Lawyer

Circassians should assure the global support. By the end of the WWII,with the formation of regional organizations such as United Nations and European Council, development era for the sovereignty of states from inside to outside that would gradually be limited, has been initiated. Individual rights and freedoms became the most important fact of international law. Within the last 30 years, non-governmental organizations (NGOs) at home and abroad have become the partners of state functions. Along with the claims that propose the end of nationstates, an idea of “global community” that encourages local identities and historical cultures became widespread. With the declarations, decisions and treaties of United Nations (UN), European Council, Organization for Security and Cooperation in Europe (OSCE) and other international organizations; states have been held responsible to preserve and provide the wealth, language and cultures of ethnic minorities. For instance, UN's DECLARATION OF MINORITY RIGHTS in 1993, COPENHAGEN RECORD of OSCE in 1990, and the ParisTreaty in the same year are the examples of this kind. With the Paris Treaty, NGOs were accepted to theOSCE. Article 1 of the “Framework Charter for Preservation of National Minorities” dated in 01.02.1998; took the “protection of Minorities” into the scope of “INTERNATIONAL COOPERATION” and this allowed the international supervision and even sanctions over the states. Taking the improved efficiency of NGOs in international scope into consideration, it can be said that the protection of minorities is now under the supervision of GLOBALCOMMUNITY. There is no community that calls themselves as CIRCASSIANS among the local people of Northern Caucasia. These people who can be classified with the names such as Adige, Abkhaz, Karachay, Chechen, Balkar, Lezghi etc. speak wide variety of languages within the Caucasian,Turkic and Indo-European language groups. Northern Caucasian people are named as Circassians in Turkey, Middle East and Western Europe. Before Russian invasion in Northern Caucasia in the 19th century, the region was known as Circassia in Europe, and Circasistan in Ottoman Empire. As an example, the name of the book by British writer James S. Bell published in 1840 was “ Accommodation in Circassia” and another book by

Longworth published in the same year was named as “ One YearAmong theCircassians”. On the ancient maps drawn in Western Europe, Circassia was expanded from Black Sea to the Dagestan in Northern Caucasia. Caucasian People are not known for their own unique names in the World, however the common name of CIRCASS is a well-known name more famous than we assume. For this reason, I prefer the name of Circass instead of Northern Caucasian People. Circassians lost a vast population in their defense war against the invading Russians that lasted for a century. And the majority of the remaining population was exiled from Caucasia. Therefore, the minorities are under the threat of extinction in Russia and the other countries. To maintain their survival, they have to ask for the help and support of their relatives at first and then all the other global society. To achieve a more efficient global support, Circassians should reintroduce themselves. Russians that spread from their ancient territory between the Moscow and Baltics have invaded a vast majority of the World with ease.The region that was invaded with the most difficulty and losses was Northern Caucasia. After the invasion, they got the monopoly of information about the Circassians. They used this opportunity against the Circassians by defacing the history with a view to justify the hostility of harsh war conditions on the one hand and the occupation and exile of the Circassians on the other. History was entirely defaced during the Communist dictatorship. This fact was revealed by Prof.Dr. Akdes Nimet Kurat who had written about Don-Volga Channel Expedition of Ottoman Army in 1569 by researching the Ottoman archives and Russian sources; in her remarks “ The Works and ideas of the Soviet historians are very much far from being scientific as they are arranged according to a certain ideology and entirely DOGMATIC. For this reason, Circassians should be reintroduced against the Russian propaganda. Circassians didn't have any civilized artifacts such as colossal architectural structures in the history. However, they did have a “civilized aspect” that could affect the West which directs the global community. This aspect is more crucial in obtaining a more widespread support for the survival of Circassians.

102

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In his work named “History of Wars in the Ottoman-Russian Frontiers” published by Turkish Presidency General Staff, British historian W.D Allen, defined Circassians as “the most CIVILIZED tribal people of Asia” and he stated that they were extinct and exiled by the Russians. In the first half of the 19th century pointed out by the author, tribal order was dominant in some parts of Europe. It is striking that the author defined Circassians as civilized. Similarly, Polish writer Thedor Lapinsky wrote that the Christian Circassian villagers whom he was encountered in 1858 were “far more civilized than many of the European villagers”. In another example, British intellectual James Stanislaus Bell who stayed 3 years in Caucasia between 1837 and 1839 and researched about Circassians; defined Circassians as the most polite and kindest people he had ever seen and been informed about, in his 2 volume book published in 1840 in London. Among the other Western writers who had learnt about Circassians before the Russian invasion, there are also some others talking about the “civilized aspect” of theCircassians. One another aspect of this civilization which is not very well known in Turkey is that it is a “civilization of etiquette”. The well-respected French historian Fernand BRAUDEL writes that the European Civilization had been formed by the feudalism and the “KNIGHTHOOD CIVILZATION” had been the basis for it since the 11th century, in his work translated as the “ Grammer of Civilizations”. European historians such as C.Seignobos suggests that the gallantry of the Knights would eventually form the aristocracy and the bourgeoisie that imitates them and by spreading among common people it reached its peak in the most permanent heritage of European etiquette. Prominent political thinker of Anglo-Saxon World, Edmund Burke, opposed the enmity towards aristocracy that emerged after French Revolution and later affected the Socialism on account of the fact that the society would lose the sample of civilization. In the Congress of Vienna (1815) European etiquette was the basic source for the international protocol rules. In spite of the sovereignty of BritishWorkers Party which had its roots from Marxism and other Socialist Parties of the North, monarchs who were the symbols of etiquette civilization in the Northern Europe were not opposed. The reason of being defined as CIVILISED by the European authors is that Circassians before the Russian invasion had an order of ETIQUETTE CIVILISATION that even goes beyond the Europeans according to the J.S Bell. J.S Bell states that it is an example of nobility morals (he uses the Word Work Khabse in Adighebza) such as previously seen in Europe, and he proposes that order could come with the same source as the Chivalric Gallantry of Europe. Polish writer Lepinski, the minority of Circassians Christendom is the representative of “CATHOLIC LATIN CHRISTENDOM”. This situation explains why the Circassians contacted with Europeans not through the Orthodox Slavic World but through the Mediterranean in the past.

SAYI 19 - 20

The orders of Etiquette are the common moral values and unifying factor of the Northern Caucasian People who have varied languages and ethnicities and the major reason of being called with the common name of Circassians. Former Circassians determine all the possible situations and prospects of human life as a collective of rules based on the principles of RESPECT TO PEOPLE, POLITENESS, KINDNESS and ELEGANCY; and by doing so they transformed all the society into a permanent education organization which will teach these rules to everyone and turns these behaviors into natural instincts. In this way, they achieved an etiquette order and civilization that exceeds the Europeans. In consequence of being the origin of modern civilization, the center of international news and interaction is still the Western-Europe. Today, although they have lost some part of it, both in Caucasia and in other countries where they live, Circassians should reintroduce the former CIVILIZATION OF ETIQUETTE that they had before to the West and so to the Global community by reminding that the loss of that civilization would mean also a loss of humanity. This reintroduction will give them a priority for obtaining a support for their survival. Some thinkers define this modern era as “THE AGE OF INDIVIDUAL RIGHTS AND FREEDOMS”. J.S Bell defined the Circassia in which he had stayed and researched for three years as “THIS ISAN INDEPENDENTCOUNTRY,AND IT HAS EVEN MORE FREEDOM THAN IT IS NEEDED”. It necessarily reminds us the definition of “negative independence” that has been the major source of Western freedom since Cicero to the John Locke and from his time to ours. Negative independence is defined as “not being dependent on some others' arbitrary wills” The key term for this definition is the “arbitrary will”. This points out that EVERYONE SHOULD BE DEPENDENT UPON RULES since the times of Cicero up to now and it is revealed with the formula of “IF THERE IS NO RULE THEN THERE IS NO FREEDOM” in Locke's terminology. This formula is also the logical basis for the rule of law. ETIQUETTE CIVILIZATION OF Circassians, could be seen as an example for the global community in search of the ideal individual rights and freedoms as it brings all the people under the common etiquette rules, it makes these rules a natural instinct and it allows no place for arbitrary will to anyone. Eternal goal of humanity is to live long and healthy. American researcher Sula Benet, examined the Abkhaz people of Northern Caucasia and attributed the reason of their relatively long lives not to their ethnic characteristics, climate or the food but to their commitment to the etiquette order in a research published in 1973. According to Benet, reasons for a long life are the social and psychological factors and most of all, behavioral constancy both in individual and in groups, along with the mechanism that protects the human from conflicts and stress. Benet has also defined an etiquette order in which all the people are tied to some kind of rules which are internalized.

103

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In Circassian etiquette, everyone in the society knows how to behave towards the individual or the society which is addressed and also he is sure about what type of a response he will get. The cause of the stress and anxiety is the uncertainty. Circassian etiquette which attributes the familial relationships to the rules and ceremony has no place for the uncertainty and so there is no risk of anxiety and stress caused by this. This type of a civil order which is highly necessary for the long and healthy human life should be introduced to the global community and continuity of the lives of the societies' which formed these rules should be assured. There are some signs that Circassians were also in Seljukian governance posts. There are historical facts that beginning from the 13th century they ruled theGreat Memluk Empire as sultans and after the 15th century they were added into the governance of Ottoman empire at the senior posts such as the grand vizier.. However, not any Circass thought about founding a separate state in Caucasia in the same style as Memluks or Ottomans, they preferred “spontaneous order” without a state system. According to the leading idea that directs the current modern World; as it can be seen in the statement of Ortega S. Gasset, “STATE IS THE BIGGEST ENEMY” opposed to individual rights and freedoms.Though, there is no other opportunity to use in ensuring the rights and freedoms. For that reason, there is no other choice to sustain the power of state by limiting and auditing it. This is the idea that lies beneath the claims that proposes the end of nationstates. In his article written in 1874 titled as “Government Type and Level of Civilization in Circassia” Ahmet Mithat Efendi explained that all the functions of state had been successfully performed in Circassia without a central government. This article was published in Yeni Forum magazine in May 1995 by the leading figure of contemporary political idea, Prof.Dr.Atila Yayla with the following statement: “This article is rather interesting in terms of political theory. It is a kind of a sample that contradicts the classical thesis that proposes there cannot be any kind of political order without a central government”. Mr.Yayla who has no relation with the Circassians is the representative of the liberal movement in Turkey. Circassian Order and Civilization in which all the functions of state are fulfilled without the state system can find a support at least among the NGOS and ideology and political groups of classical liberalism. In the chapter of “Languages of the World” in Encyclopedia Americana, it is emphasized that Caucasian language group is very important in linguistic aspects and it has relations with ancient Anatolian, Hatti and Mesotopomia languages. In his book named “UBIH LANGUAGE” published in Chicago University, Julius von Mezsaros claims that Ubykh language is the modern version of HATTI language. Historians ofWestern Civilizations, originates the Western Civilization from Mesotopomia and Anatolia. Ubykh language which is one of the Circassian languages became expired in Anatolia.When it is pointed out to the Global community that other

SAYI 19 - 20

representatives ofCircassian languages are also under threat, we might absolutely find support for protecting them. Yesterday, ANGELINA JOLIE came to Turkey for the people escaping from Syria, and she aroused a worldwide interest due to her fame. There are also some Circassians that can arouse the worldwide interest. Orhan Pamuk, who brought the Nobel Prize to Turkey, wrote that his grandfather is a Circass in one of his books. The first Turkish origin parliamentarian of German Federal Parliament, currently co-president of the Greens and the member of European Parliament Cem ÖZDEMİR says that his father is a Circass. Well-known maestro of Prominent Leningrad Philharmonic Orchestrate, Themirkanov (Demirkan) is also a Circass. Wouldn't it be a really efficient beginning if they are brought together in a place, let's say, in INTERNATIONAL PEN CLUB center in London, and if they give a message for the World for the survival ofCircassians. Article 52. Of UN Charter, legitimates the regional organizations. Such as European Council, Islamic Countries Conference is another large organization which has UN legitimacy. Majority of Circassians are Moslems. As they lived in the Northern borders, they paid the heaviest cost of being Moslem throughout the history. They are still paying it in Chechnya and in other regions. Circassians also took the leadership of Moslem community in the past with the Memlukian State. They served to protect Islamic World against the Crusades and the Mongol invasion.They kept the values of the latest Islamic civilization. They have a right to demand the support of Islamic World by reminding all of these. Since the conquest of Istanbul 600 years ago,Circassians took part in Ottoman government at the posts of grand viziers. Chief Army Commander of Ottoman Army heading to the referred Don Volga canal expedition of 1569, was Circass Kasım Paşa. They were always together with the Anatolian Turcomans in the conflicts between devshirmehs and native turcomans in Ottoman. Therefore, fellow Turcomans wrote and sang the saga of ABKHAZ. After the collective exile to Ottoman in 1864, they participated in all defense wars willingly and shed their blood without any hesitation. They formed the most effective force of INDEPENDENCEWAR. Some people invented the Word “diaspora”. This is not valid forTurkey.They do have a right to expect the biggest support for the rights of political representation out of NGOs when needed and protection of their Circassian etiquette, languages, culture and their overall survival, from the invaluable fellowTurkish people. Russia has made a great injustice against the Circassians. So, it shouldn't be considered as enmity to say and claim that “you violated our rights, now give them back” in a friendly way to the Russians. There will surely be a support for demands ofCircassians among Russian people.

104

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

ПРЕДСТАВЛЕНИЕ КАВКАЗСКОГО ВОПРОСА МЕЖДУНАРОДНОМУ СООБЩЕСТВУ

Kazım BERZEG Адвокат

Черкесам необходимо заручиться поддержкой глобального сообщества С созданием таких региональных организаций, как Организация объединенных наций и Европейский совет в конце второй мировой войны начался период развития, которое со временем все больше классифицировало внутреннюю и внешнюю власть государств. Права и свободы человека стали важнейшим элементом международного права. В течение последних тридцати лет НЕПРАВИТЕЛЬСТВЕННЫЕ ОРГАНИЗАЦИИ (ННО) стали соучастниками государственных функций во внутренних и внешних вопросах. Наряду с утверждениями о приближении конца эпохи наций-государств, распространилось мнение о формировании "ГЛОБАЛЬНОГО СООБЩЕСТВА", где стимулируются местные идентичности и ИСТОРИЧЕСКИЕ КУЛЬТУРЫ. Декларациями, резолюциями и конвенциями Организации объединенных наций, Европейского совета, Организации по безопасности и сотрудничеству в Европе (ОБСЕ) и других международных организаций на ГОСУДАРСТВА было возложено обязательство защищать и поддерживать СУЩЕСТВОВАНИЕ, ЯЗЫК И КУЛЬТУРЫ МЕНЬШИНСТВ. К примеру, Декларация ООН о правах меньшинств 1993 года, Копенгагенская декларация ОБСЕ 1990 года, Парижская конвенция того же года входят в их число. Парижская конвенция представила возможность ННО участвовать в организации ОБСЕ. Согласно статье 1 Рамочного договора о защите национальных меньшинств Европейского совета от 01.02.1998 г. защита меньшинств была включена в "международное содействие" и государства стали подвергаться международному контролю и даже санкциям. Учитывая растущее влияние гражданского общества и ННО на международной арене, можно утверждать, что защита меньшинств принята на контроль ГЛОБАЛЬНОГО СООБЩЕСТВА. Среди местных народов Северного Кавказа отсутствует народ, именующий себя черкесом. Эти народы, разделенные на различные группы под именами Адиге, АбхазАбаза, Карачай, Чеченцы, Балкары, Лезги, и т.д., разговаривают на многих различных языках из кавказских, тюркских и индийско-европейских семейств. В Турции, Ближнем Востоке и Западной Европе северокавказские народы вместе называются черкесами. До завоевания русскими Северного Кавказа в 19-м веке в Европе данный регион назывался Черкесия, а в Османской империи Черкезистаном. Например, английский писатель Джеймс С.Белл называл свою книгу, изданную в 1840 году,

"ПРОЖИВАНИЕ В ЧЕРКЕСИИ", а книга Лонгворта, изданная в том же году, была названа "ОДИН ГОД СРЕДИ ЧЕРКЕСОВ". В старых картах, составленных на западе, Черкесия занимает территорию в Северном Кавказе от Черного моря до Дагестана. Северокавказских народов в мире ни кто не знает под своими именами. А общее название "черкесы" знают лучше, чем мы предполагаем. Поэтому, я тоже предпочитаю название "черкесы" вместо северокавказских народов. Черкесы потеряли много людей в оборонительных боях против русской агрессии в Кавказ, продолжавшихся в течение века. Большинство оставшегося населения были выселены из Кавказа. Именно поэтому, они являются меньшинствами под угрозой исчезновения в России и странах, где они проживают. Для продолжения своего существования им необходимо требовать поддержку, прежде всего, близкого окружения, а также глобального сообщества. Для более эффективного предоставления помощи и поддержки глобального сообщества черкесам нужно заново представить себя. Русские, вышедшие из своих исторических территорий между Москвой и Балтийским морем, легко завоевали большую часть мира. Наиболее трудно и с наибольшими потерями они завоевали Северный Кавказ. После завоевания они претендовали на информационную монополию. Они использовали данную возможность против черкесов, искажая исторические факты, с одной стороны, из-за вражды в войне, а с другой стороны, для оправдания завоевания и ссылки. В период коммунистической диктатуры история была полностью искажена. Данный факт был описан проф.док. Акдес Нимет Куратом, написавшим о походе османской армии в канал Дон-Волга в 1569 году, используя архив Османской империи и российских источников: "Работы и мнение советских историков направлены на определенную идеологию и ДОГМАТИЧНЫ, и поэтому далеки от науки". Поэтому, вопреки русской пропаганде Черкесы должны быть заново признаны. В своей истории Черкесы не имели материальных произведений культуры, как величественные архитектурные сооружения. Однако, они обладают "культурным обликом", который смог повлиять на Запад, направляющий глобальное сообщество. Данный облик имеет характер, который обеспечить более эффективную поддержку для продолжения существования Черкесов.

105

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Известный английский историк У.Э.Д. Аллен в своей книге «История войн на османско-российской границе», изданной Генеральным штабом турецкой армии, характеризует Черкесов "народом Азии с наиболее цивилизованной племенной культурой" и описал, что они были уничтожены и выселены русскими. Автор пишет, что в середине 19-го столетия в некоторых регионах Европы все еще действовал племенной порядок. Очень примечательно, что автор характеризует Черкесов цивилизованными. Подобным образом польский писатель Теодор Лапинский писал, что сельчане-христиане Черкесов, которых он повстречал в 1858 году в Кавказе, были "более цивилизованными, чем многие сельчане в Европе". Английский мыслитель Джеймс Станислаус Белл, который провел три года в Кавказе в 1837-1839 года и изучал Черкесов, в своей двухтомной книге, изданной в Лондоне в 1840 году, описал их "самым благородным и воспитанным (вежливым) народом, среди общин, которых он знал и о которых он собирал данные". Среди других западных авторов, изучивших Черкесов в Кавказе до русского завоевания, также встречаются те, кто упоминает цивилизованный облик Черкесов. Другая сторона западной культуры, широко не признанная в Турции, это «культура правил этикета». Авторитетный французский историк Фернанд БРАУДЕЛЬ в своей переведенной книге под названием "Грамматика цивилизаций" пишет, что начиная с 11-го века, европейская цивилизация была формирована феодализмом и на ее основе лежит "цивилизация рыцарей". А историки, как К. Зейгнобос отмечают, что рыцарские традиции в последующем формировали аристократию, а затем и буржуазию, которая ей подражала, и перешла к народу, тем самым, правила этикета являются наиболее продолжительным наследием, оставленным Европе средневековой эпохой. Важнейший политический мыслитель англо-саксонского мира Эдмунд Бурк выступить против враждебности в отношении аристократии, формировавшейся после французской революции, и которая позже оказала влияние на социализм, утверждая, что общество потеряет эталон культуры. Европейские правила этикета стали источником правил международного протокола в Венском конгрессе (1815 г.). В Северной Европе ни кто не протестует против монархий, являющихся символом культуры правил этикета, несмотря на периоды правления Лейбористской партии Англии с марксистскими корнями и других социалистических партий. Причиной тому, что европейские авторы описывают Черкесов в Кавказе до российского завоевания "цивилизованными", по мнению Дж.С. Белла, является тот факт, что Черкесы обладают правилами этикета, превосходящими европейцев. Белл отмечает, что это является этикетом знатности, как в Европе (используя слово «work khabse» на адыгейском языке), и данный порядок имеет один и тот же источник с рыцарскими традициями Европы (рыцарская галантность Европы). Польский писатель Лапинский пишет, что Черкесское христианское меньшинство является "католическим, латинским христианством". Данное

SAYI 19 - 20

обстоятельство объясняет, что в прежние времени Черкесы устанавливали связь с Европой не через православный славянский мир, а путем Средиземного моря. Правила этикета являются общим достоянием народов Северного Кавказа с множеством различных языков и этнической принадлежности, и объединяет их под единым названием ЧЕРКЕСЫ. Прежние Черкесы укрепили правилами все аспекты и состояние человеческой жизни на основе уважения человека, благородства, вежливости, тонкости, и превратили все общество в образовательную организацию, которая постоянно работает и всех обучает правилам на инстинктивном уровне. Правила этикета и культура, превосходящая европейцев, была создана таким образом. Запад все еще является информационным и коммуникационным центром мира, где возникла современная цивилизация. Хотя на сегодняшний день Черкесы потеряли данное наследие, как в Кавказе, так и в странах, где они проживают, напоминание Западу, и через него глобальному сообществу об утрате прежней культуры этикета Черкесов, что является утратой для всего человечества, обеспечит особую поддержку в сохранении этих народов. Некоторые мыслители называют нынешнее время "ЭПОХОЙ ПРАВ И СВОБОД ЧЕЛОВЕКА". Дж.С. Белл характеризовал Черкесию, где он прожил три года, "ЭТО СВОБОДНАЯ СТРАНА, ДАЖЕ СЛИШКОМ СВОБОДНАЯ". Поневоле это напоминает нам об определении "негативной свободы", являющейся основой западной концепции свободы, дошедшей до наших дней от Чичеро до Джона Локка. Негативная свобода определяется, как "неподчинение произвольной власти другого человека". Ключевым выражением в данном определении является "произвольная власть". Чичеро разъясняет это "подчинением всех определенным правилам", а Лок придерживается формулы "если нет правил (закона), то нет и свободы". Данная формула также является логической основой превосходства права. Культура этикета Черкесов всех обязывает соблюдению правил, применяет правила на инстинктивном уровне и ни кому не оставляет возмож-ность действовать согласно произвольной власти. Поэтому её можно представить современному глобальному сообществу, ищущему идеал прав и свобод человека, в качестве образца. Давнишней целью человечества является долгая и здоровая жизнь. Американский исследователь Сула Бенет с 1970 года изучает Абхазцев из сообщества Черкесов в Кавказе и в своих трудах, опубликованных в 1973 году, отмечает, что причина их долгожительства связана не с этническими свойствами, климатом или пищей, а порядком общества, которого они сохранили по мере возможности, правилами этикета. По мнению Бенета культурные, социальные и психологические факторы обусловливают долгожительство и среди них наиболее важными являются неизменность, как индивидуального, так и группового поведения, что действует, как механизм защиты от разногласий и стресса. В действительности Бенет описывает порядок этикета, согласно которому все

106

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

У Черкесов каждый знает, как обращаться с определенным человеком или обществом, и какой ответ ожидает его. Причина беспокойства и стресса неизвестность. Черкесский этикет также устанавливает правила и порядок взаимоотношений внутри семьи. В нем нет места неизвестности в поведении человека, которая является источником беспокойства и стресса. Такой порядок общества, необходимый для здоровья и жизни человека, также нужно представить мировому сообществу и потребовать защиты существования сообществ, установивших подобный порядок. Имеются сведения, что Черкесы участвовали в управлении сельджукским государством. Исторической истиной является тот факт, что их султаны правили великим государством Мамлюков, начиная с 13-го века, а с 15-го века они участвовали в управлении великой Османской империи в качестве визиров и высокопоставленных чиновников. Несмотря на это, ни один Черкес не думал о создании в Кавказе государства на подобии государства Мамлюков или Османской империи . Черкесы предпочитали порядок самоуправления без государства. Согласно основной политической идее, определяющей направление развития современного мира в нынешнем периоде, как отметил Ортега Й. Гассет, «государство является крупнейшей угрозой» прав и свобод. Однако, отсутствует другая возможность для гарантии прав и свобод. Поэтому, нет другого пути, кроме, как терпеть существование государства, путем ограничения и контроля его власти. Эта же идея лежит в основе утверждений о приближении конца наций-государств. Ахмет Митхат Эфенди в своей статье под названием «Форма правительства и порядок цивилизации в Черкесии», переведенной в современный турецкий язык, в 1874 году отметил, что в Черкесии без центрального правительства (государства) все функции государства выполняются наилучшим образом. Данную статью в 1995 году опубликовал уважаемый проф.док. Атила Яйла, один из ведущих представителей современной политической идеи, в майском номере журнала «Ени Форум» с примечанием «Статья весьма интересная с точки зрения теории политики. Это яркий пример, опровергающий классический тезис о том, что невозможно обеспечить общественный порядок без центрального политического управления». Господин Яйла, который не имеет ни какого отношения к Черкесам, фактически представляет очаги мировой либеральной мысли в Турции. Черкесский порядок общества и цивилизации без государства, но безупречно выполняющий функции государства, безусловно, найдет своих сторонников, по меньшей мере, из числа приверженцев классического либерализма в политике и ННО. В разделе «Языки мира» Американской энциклопедии отмечается важность кавказской группы языков с точки зрения лингвистики и их связь с языками древней Анатолии, Хатти и Месопотамии. Джулиус фон Месзарос в своей книге под названием «Убыхский язык», изданной в Чикагском университете США, относит убыхский к хаттийскому языку. Историки западной культуры утверждают, что западная культура берет свое начало из Месопотамии и Анатолии. Убыхский язык, входящий в семью черкесских языков, был утерян в Анатолии. Если донести до мирового

SAYI 19 - 20

сообщества, что нужно сохранить другие черкесские языки, то обязательно найдутся те, кто поддержат эту идею. Вчера Анжелина Джоли прибыла в Турция для беженцев из Сирии и своей знаменитостью привлекла внимание всего мира. Ест и черкесы, которые смогут привлечь внимание мира. Орхан Памук, получивший Нобелевскую премию для турецкого языка, в одной из своих книг писал, что его дед был черкесом. Первый депутат федерального парламента Германии турецкого происхождения, ныне сопредседатель Зеленых и член Европейского парламента Джем Оздемир утверждает, что его отец черкес. Всемирно известный дирижер именитого оркестра Ленинградской филармонии Темирканов (Демиркан) также черкес. Если они встретятся, скажем в Лондоне, в центре международного пен-клуба, представят свое послание мировому сообществу для существования черкесов, не будет ли это эффективным началом? Статья 52 конвенции ООН предоставляет легитимность региональным организациям. Также как Европейский совет, Конференция Исламских Государств и ООН являются легитимными организациями с множеством членов. Большинство черкесов являются мусульманами. В протяжении всей истории они выдерживали самые суровые испытания, выпавшие на долю мусульман изза расположения в северных границах. И до сих пор продолжают выдерживать в Чечне и других регионах. Черкесы в прошлом управляли и были лидерами большой части исламского мира вместе с Мамлюками. Они служили для освобождения ислама от крестовых походов и монгольского завоевания. Благодаря им, исламская культура прожила свою последнюю эпоху. Поэтому, они имеют естественное право напоминать об этом исламскому миру и потребовать их поддержку. Черкесы занимали высокие посты на уровне визиров и главного визиря в Османской империи, начиная с 600 лет до завоевания Стамбула. В упомянутой выше книге проф.док. А.Н. Курата, написанной о походе в канал 1569 года, командиром османской армии был черкес Касым Паша. В туркменском конфликте в Османской империи они всегда были вместе с анатолийскими туркменами. Поэтому, дружественные туркмены написали и читали эпос Абаза. После высылки в Османскую империю в 1864 году они добровольно участвовали во всех оборонительных боях и сражались до крови. Они сыграли важную роль в освободительной войне. Некоторые придумали слово «диаспора». Это выражение не подходит для Турции. Естественно, черкесы имеют право требовать наибольшую поддержку от близкого, родственного турецкого народа для сохранения черкеской идентичности, языков, культуры и наследия этикета, а также наряду с ННО требовать у турецкого государства политическую поддержку и право представления. Россия поступила очень несправедливо в отношении черкесов. Также не считается враждой по-дружески требовать у русских вернуть захваченные ими права. Требование черкесов обязательно найдет сторонников и у русского народа. С уважением.

107

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

KAFKASYA'NIN JEOPOLİTİĞİ

Hasan KONUK Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği Başkanı Tarih Bilinci Enstitüsü Genel Müdürü

“Kafkas ve Kafkasya adı ilk defa eskiYunan düşünürlerindenAiskihylos'un M.Ö. 490'da yazdığı, 'ZincireVurulmuşZevk ve Eğlence' ismi üzerinde anılan 'Kawkasos Dağı' deyiminde görülmüştür.”1 “Karadeniz ile Kuban ırmağı arasında kalan sıradağların batı kesiminin kuzeyinde ki yerli ahalinin adı olarak “Kafkas” deyimi,Yununca yazılı yerli efsanelerden M.S. 430 yılında Kartel/İber (TiflisÇevresi) alfabesine çevrilen destani Kartel/İber (Gürcistan)Tarihi Kartlis-Çkhovreba'da geçmekte “Lekan” (Dağıstan'daki Lekler ve Lezgiler) kavminin batı komşusu olan halkın ataları bu isimle anılmaktadır.” 2 “Bölgeye Kafkasya isminin, Dağıstan yerlileri tarafından M.S. 479'dan itibaren verildiği de bilinmektedir.”3 “EskiArapCoğrafyacıları tarafından da “Cebelü-l-Elsan/Diller Dağı” olarak da adlandırılmıştır.”4 Kafkasya kelimesi, (Arapça olarak al-kabk, Türkçe'de Kafkas, Farsça'da kâfkah kaf dağından türetilmiştir.) Firdevsi'nin Şahname'sinde, Kafkasya “Kuhe Kaf” olarak adlandırılmıştır. 5

Tarihin her döneminde jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip olan Kafkasya'nın, bu önemine binaen Rusya'nın 1. Petro'dan sonra Dünya devleti olmak amacıyla izlediği politikalar daha önem kazanmıştır. Rusya devleti yayılmasını, sürekli zayıf alanlarda gerçekleştirmiştir. Rus politikası bu zayıf alanları arayarak yayılma stratejisini harekete geçirmiştir. XV. Yüzyılda başlayan Rus devletinin yayılması, güçlü bir görünüm içinde, başta belirli bir bölge sınırlarında kuvvet 6 yoğunlaştırması biçiminde başlamış, daha sonrada kutsal bir güç ve kutsal bir hegemonya kurmayı amaçlamıştır.

KAFKASYA'NIN JEOPOLİTİĞİ Medeniyetlerin geçiş noktası ve Asya'nın Balkan'ları olarak tarif edilen Kafkasya'nın giriş kapısı durumundaki Kuzey Kafkasya, bölgenin kontrolünü sağlama açısından stratejik önem arz etmektedir. Güney Kafkasya'yı kontrol etmek isteyen bir güç, ilk önce Kuzey Kafkasya üzerinde hakimiyet sağlamalıdır. Rusya'da bu nedenle Kuzey Kafkasya'yı elinde bulundurmak istemektedir.7 1991 yılı sonrasında bölgede yaşanan gelişmeler ile Kuzey Batı Kafkasya, Rusya Federasyonu'nun Karadeniz'e tek çıkış kapısı durumuna gelmişti. Rusya Federasyonu'nun tahıl, tütün, sebze, meyve gereksinimini karşılayan en önemli bölgesi ve enerji hatlarının geçiş bölgesi olan Kuzey Batı Kafkasya'nın Moskova açısından taşıdığı jeostratejik önem Çarlık Rusya'sı döneminden bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştır. 8 Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Avrasya coğrafyasında gündeme gelen ve Büyük Oyun olarak da adlandırılan Uluslar arası mücadelenin arka planında enerji kaynaklarının kullanılması, elde edilmesi veya nakli ile ilgili çıkar çatışmaları vardır. 1992 yılındaGüney Kafkasya'daAzerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ın bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle Kafkasya'nın jeopolitiğinde de değişimler yaşanmıştır. Bugün sahnede Rusya, ABD, AB, Türkiye ve İran'da yer

almıştır. Böylece güneyde Rusya'nın egemenliğinin sona ermesiyle yeni bir siyasi dönem başlamıştır. Avrupa Birliği SSCB dağıldıktan sonra kendi bünyesinde BDT için teknik yardım programını kurmuştur. Buna ek olarak Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerini, Kafkasya ve Karadeniz üzerinden Avrupa'ya bağlanmasını sağlamak amacıyla: Avrupa, Kafkasya, Asya ulaştırma koridoru programını başlatmıştır.9 Ayrıca Orta Asya/Kafkasya bölgesi petrol gazı Avrupa'ya nakli amacıyla: Avrupa'ya ülkeler arası petrol ve gaz taşımacılığı programını da hayata geçirmiştir. Bu çerçevede BDT ülkeleri ve Güney Kafkasya Ülkeleri ile işbirliği oluşturarak, bu ülkelere maddi ve teknik yardım sağlamıştır. Kafkasya jeopolitiğindeki değişim nedeniyle Avrupa Atlantik eksenine doğru kayan Tiflis-Kiev Karadeniz üçgeni arasında sıkışan Kuzey Batı Kafkasya'yı kaybetmek istemeyen Rusya Federasyonu merkezi yönetim, yeni stratejiler geliştirmek durumunda kalmıştır. Sovyetlerin dağılması sonrası Avrupa Atlantik dünyasının Kafkasya'ya nüfuz etmesiyle birlikte, Kafkasya tarihinde görülmemiş iki önemli güç ABD ve AB bölgeyi etkilemeye başlamıştır. Kafkasya'nın güneyinde yer alan üç eski Sovyet cumhuriyet özellikle Gürcistan ve Azerbaycan Rusya Federasyonu'na yakınlaşmıştır. Böylece Moskova Karadeniz'de önemli limanlarından Odessa, Maripupol, illychevski'yi kaybetmiştir.

108

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Karadeniz kıyısında ki doğu bloku üyeleri NATO ve AB'ne doğru yönelmesi sonucunda Sovyet denizi olan Karadeniz, Avrupa-Atlantik denizi olma çizgisine girmiştir. Gürcistan'da Kadife Devrim, Azerbaycan'da Haydar Aliyev'in vefatı, Ukrayna'da Turuncu Devrim, Abhazya'da meydana gelen Sessiz Devrim Gürcistan ve Ukrayna üzerinden Karadeniz'de esen Batı yanlısı rüzgarlar, Karadeniz ve Kafkasya'da eski Sovyet yönetici sınıfından gelmeyen daha genç ama deneyimsiz ve Avrupa-Atlantik dünyasına açık iktidarlar döneminin başlaması, Kuzey Batı Kafkasya'da jeopolitik değişime zemin hazırlayacak bir sürecin halkaları olmuştur.

gesel otonomi tamamen sahneden silinmiştir. 90'lı yıllara gelindiğinde ekonomik ve sosyal alanlarda yaşanan zorluklar ulusların arasında ki sürtüşmelerin ortaya çıkmasına ve büyümesine neden olmazken, ta ki bir dizi olumsuz sıfatlar altında insan haklarının ihlali, etnokrasi, eşitlik, Rus esir pazarı, iktidarı gasp edilmesi vs.

Sovyetler Birliği'nin 1991 İkinci Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan iki kutuplu dünya düzeni/dengesini sona erdiği gibi Doğu Avrupa'da, Kafkaslar ve Orta Asya'da tüm dünyanın ilgisini çeken siyasi ve ekonomik gelişmelere de yol açmıştır. Kuzey Atlantik Antlaşması örgütü NATO'nun 1991 yılının sonunda ortaya atılan KuzeyAtlantik İşbirliği Konseyi olmuştur. NATO'nun 1992 yılında genişleme kararı alması Rusya'yı endişelendirmiştir.

Adigeler yani Çerkesler Rusya tarihinde pek çok şanlı sayfa yazmışlardır. IV. İvan döneminden başlamak üzere Moskova devletinin oluşmasında önemli roller oynamış Devlet Adamları, Politikacılar ve Askerler, ünlü Diplomatlar ve Başkomutanlar çıkmıştır. FakatXIX.Y.Yılının başında Kafkas yöneticileri Adigeler'le ilişkilerini unutacak, Çerkeslere ve diğer Kuzey Kafkas halklarına yarım yüzyıl sürecek olan bir savaşı dayatarak, bu koşullarda Adigeler'in Rusya'ya karşı olmaktan başka yapacak şeyleri kalmamıştı.

XIX.Y.Yılda ki Kafkas savaşından bu yana XX.Y.Yılın son on yılına uzanan bir dönemde Rus ve yabancı kitle iletişim organlarının Kafkaslara yeniden artan bir ilginin gözlendiğini iddia edersek pek hata yapmış olmayız. Şu anda bu bölgeyle Kuzey Kafkasya'da yaşanan trajik ve üzücü olaylar sayesinde ortaya çıkmıştır. Ve bu olaylar, tarihçiler, sosyologlar, ekonomistler, filozoflar ya da çatışmalar konusunda “uzmanlaşanlar” dahil, yaşananlar hakkında topluma kendi “öngörülerini” sunan tüm kesimlerin dikkatini buraya çekmektedir. Aslında bu bölgede sivil halkın ölümüne ve göçmenlerin ortaya çıkmasına neden olan şu yada bu forumda ki etnik ve diğer çatışmaları, çarpışmaları ve son olarak da askeri harekatları yaşamayan tek bir cumhuriyet kalmamıştır. Bu bölgeyi sarsan birkaç olayı hatırlatmada yarar görüyorum. Çeçenistan İnguşetya'nın dağılması ve Rusya yönetiminin onayladığı İnguşetya Cumhuriyeti'nin kurulması, İnguşların kitleler halinde Kuzey Osetya'yı terk etmelerine neden olan Oset İnguş ihtilafı, birinci Çeçenistan savaşı, Dağıstan'da ki olaylar ve ikiciÇeçen savaşı… Merkez kaç eğilimler Karaçay'lılar ile Abezin Çerkes'ler arasındaki karşıtlığın zirveye ulaştığı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde kendini göstermiştir. Ayrıca Rusya'da ki eski otonom bölgelerin cumhuriyetlere dönüşmesi süreci yaşanırken, özyönetim biçimi olarak böl-

1) M. Fahrettin KIRZIOĞLU, Osmanlıların Kafkas Elleri'ni Fethi (1451-1590) 2. Baskı Ankara,TTK yayınları 1998, s.15 2) KIRZIOĞLU, Osmanlıların Kafkas, s.15 3) Yaşar BEDİRHAN, Selçuklular ve Kafkasya 1. basım, Konya, çizgi kitapevi, 2000, s.39 4) BEDİRHAN, Selçuklular ve Kafkasya, s.40 5) Ali Faik DEMİR, Türk Dış Politikası Perspektifinden Kafkasya, Bağlam Yay. 2003, s.59 6) Çaşın Novgolog Knezliğinden s.604 7) Savaş YANAR, Türk Rus ilişkilerinde gizli güç Kafkasya, İstanbul 10.Kültür Sanat

İşte bunun en çarpıcı örneğini oluşturan Adigeler yani Çerkesler Kafkasların yerli halklarından biridir. XIX.Yüzyılın ortalarına kadar Kafkaslar'ın en kalabalık halkı olan Adigeler'in Kafkas savaşında yenilgiye uğramalarından sonraOsmanlı Devletine göç etmişlerdir.

XIX. Y.Yılda oluşan tarihi koşullar bilinmedikçe “Kuzey Kafkasya” dramı da hiçbir zaman anlaşılmayacaktı.9 “... bir zamanlar Doğu'nun yaptığı yanlışı, belki tersinden, fakat yine aynı yöne doğru, bu kez de Batı işlemektedir. Kendi içine kapanan Doğu, Batı'da olup biteni göremedi ve bunun cezasını en ağır bir şekilde çekti. Hala da çekiyor. Eski Doğu'nun adeta isteyerek Dünya'nın gündemini elinden kaçırmasına karşılık, bugünkü Batı, çağın ve insanın gündemi olmaktan çıkmamak için çırpınıyor. Yeni bir gündem oluşmadığı için şimdilik, gündemliğini sürdürüyor. Batı'da bugün, bir Pandarun kutusu kapanmadan, yeni bir Pandorun kutusu açılıyor ve oradan çıkan düşünceler bir şifa yarattıkları gibi yollanıyorlardı. Tıpkı Arketipin çağlar içinde zaman zaman görünüp batması ve tekrar ortaya çıkması gibi, şimdi Asya, Afrika, en çokta İslam ülkeleri düşünce, estetik ve ahlak, teori ve eylem forumlarında kendini bambaşka kılıklar ve edalar altında gösteriyor. Böylece, insanlık için, çağdaş gündem, tek yanlı ve tek kanatlı olarak işlemektedir. Şimdi bunun bunalımını yaşıyor bütün Dünya şüphesiz bu çürüyüş, bu çöküş giderek, gerisin geri Batı'ya dönecektir. Batı'nınAsya'ya veAfrika'ya saldığı sesler, gidip Kafkas dağlarına çarpıp geri dönmektedir. Çağdaş gündemin tek yanlı ve tek boyutlu işleyişinin doğurduğu yıkılışlar ancak Doğu'nun kül ve toz altında kalmış değerleri dirilince ancak duracaktır.”10

Yayıncılık s.25 8) Hasan KANBOLAT, Kuzey Kafkasya'yı sıcak bir yaz bekliyor. Cumhuriyet Stratejisi 13 Mart 2006 sayı 89 s.15 9) Kanbolat “Kuzey Kafkasya'yı Sıcak Bir Yaz Bekliyor” s.15 10) S.KARAKOÇ Çağ ve İlham3 sekizince baskı s.92,93,94 KAYNAK: Bkz, Erel TELLAL “uluslararası ilişkiler” Ankara Stradigma yayını, cilt2 sayı5, Bahar 2005 s.55

109

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

GEOPOLITICS OF CAUCASUS

Hasan KONUK President of TBBD General Director of the Institute of History Awareness

The name Caucas and Caucasus was first seen in the work of Greek thinker Aiskihylos called as“ Chained Fun and Delight” as “Kawkasos Mountain”.1 The term “Caucasus” which was the name for the peoples living in the northern part of the lands between the Black Sea and Kuban river, was mentioned in the historical Kartlis-Çkhovreba, the mythical history of Kartel-İber (Georgia) written in Greek translated into Kartel /İber (Environment of Tbiisi) in 430 A.D; they were called as “ the western neighbours of “Lekan” people ( Leks and Lezghis in Dagestan).2 It is already know that this region was named “Caucasus by the native people of Dagestan in 479A.D” 3 AncientArabianGeographers called this region as “Cebelü-l-Elsan/ Mountain of languages”. 4 Caucasus term is derived from (Arabic al-kabk, Turkish Kafkas, and in Persian kafkah,) the name of the Mount Kaf.In Shahname of Firdevsi,Caucasus was called as “Kuhe Kaf”. In every period of history, Caucasus where had a great geostrategical and geopolitical 6 importance, gained a greater importance during the Russian policies after the Petro I, within a view to be aWorld Leader country. Russian state always expanded in weaker areas. Russian policy makers conducted this policy of expansion by searching this kind of weak areas. The expansion of Russian state began in XV. Century, started as an inension of power in a certain area with a 5 strong appearance at first, and later aimed at reaching as holy hegemony and a holy power.

GEOPOLITICS OF CAUCASUS Situated as the entrance gate of Caucasus where is defined as the pathways of the civilisations and the Balkans of Asia, is very strategically important in controlling the region. A power that wants to control the Southern Caucasus must have control at first in Northern Caucasus. So fort his reason Russia wants to have control overCaucasus.6 With the developments occurred in the region after 1991, North Western Caucasus became the only outlet of Russia to the Black Sea. Strategical importance of North-Western Caucasus where is the main region to provide crops, tobacco, fruit and vegetables for Russian Federation and also the pathways fort he energy lines, reached its climax since the Czardom era.7 In the background of the international struggle also known as the Great game and became to the fore in Eurasian geography there are clashes of interest about the use, control and transfer of the energy emerged after the dissolution of the Soviet Union. There had been some changes in the geopolitics ofCaucasus with the declarations of independence by Azerbaijan, Armenia and Georgia in 1992. Today, Russia, USA, Turkey and Iran have taken some roles on the stage so a new political term began in the South with the end of the Russian domination. European Union

founded a technical assistance program for Commonwealth of Independent States in following the collapse of Soviet Union. In addition to this, in order to connect the Commonwealth of Independent States to the Europe by way of Caucasus and Black Sea, they launched the program of Europe, Asia and Caucasus transportation corridor.8 Moreover, to transfer the Middle East/ Caucasus oil and gas to the Europe, international oil an gas transportation program to the Europe. In this scope, by cooperating with theCIS countries and Southern Caucasus countries, they provided financial and technical assistance. Russian Federation central authority that does not want to lose the North Western Caucasus, which was squeezed in Tbilisi-Kiev-Black Sea triangle leaning towards European Atlantic axis due to the change in Caucasus geopolitics, had to develop new strategies. With the inclusion of Europe-Atlantic World into the Caucasus following the Soviet dissolution, USA and EU two important Powers that were not included in the process began to play a role in Caucasus Three former Soviet republics located in the SouthernCaucasus, especiallyGeorgia and Azerbaijan came closer to the European Union. In this way Moscow, lost three important ports, Odessa, Mariupol and iIlychevski, on the coast of BlackSea.

110

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

As a result of the tendency towards the NATO and EU shown by the former Eastern bloc countries, Black Sea which was once a Soviet sea began to be Europe-Atlantic Sea. Velvet revolution in Georgia, death of Haydar Aliyev in Azerbaijan, Orange Revolution in Ukraine, Silent Revolution in Abhazia,pro-Western winds over the Black Sea coming from Georgia and Azerbaijan, starting of the new government in Black Sea and Caucasus in which there are young and inexperienced but not from Soviet origin and eager to success and open to Europe-Atlantic leaders were some factors that might lead to the geopolitical change in North WesternCaucasus. As the two-polarWorld order emerged after theWorldWar II ended in 1991 with the collapse of Soviet Union, it also lead to some political and economical developments in Caucasus and Middle East attracting the attention of all the World. North Atlantic Treaty Organization turned to North Atlantic Cooperation Council. NATO's decision to expand taken in 1992, worried Russia. We would not be mistaken if we claim that there is an increasing interest in Caucasus within the time beginning from theCaucasus war in 19th century to the last ten years of 20th century among the Russian and foreign public communication organs. Nowadays, the tragical and sorrowful events taken place in Northern Caucasus were revealed. And these incidents attract the attention of all parts of the society including the historians, sociologists, economists, philosophers or the people who became experts in conflicts. Indeed, there is no republic that did not have the same kinds of problems causing the losses of civilian lives and the exiles, ethnic or other forms of conflicts and the military operations. I think it is helpful to remind some cases that shattered the entire region. Separation of Chechnya and Ingushetia, founding of Ingushetia Republics approved by Russian government, Oset-İngush conflict causing the departure of all Ingushes from the Northern Ossetia, the first Chechen War, the incidents in Dagestan and the secondChechen war. Centrifugal tendencies showed themselves in KarachayCherkes Republic where the dififerecences between Karachays andAbazinCircassians reached its climax. While some of the former autonomous republics in Russia turned to be Republics, regional autonomy as a self-

1) M. Fahrettin KIRZIOĞLU, Osmanlıların Kafkas Elleri'ni Fethi (1451-1590) 2. Baskı Ankara,TTK yayınları 1998, s.15 2) KIRZIOĞLU, Osmanlıların Kafkas, s.15 3) Yaşar BEDİRHAN, Selçuklular ve Kafkasya 1. basım, Konya, çizgi kitapevi, 2000, s.39 4) BEDİRHAN, Selçuklular ve Kafkasya, s.40 5) Ali Faik DEMİR, Türk Dış Politikası Perspektifinden Kafkasya, Bağlam Yay. 2003, s.59 6) Çaşın Novgolog Knezliğinden s.604 7) Savaş YANAR, Türk Rus ilişkilerinde gizli güç Kafkasya, İstanbul 10.Kültür Sanat

SAYI 19 - 20

administration method is wholly eliminated. By the 1990s, the problems in economical and social areas, didn't led to the conflicts between nations until several negative situations such as violation of human rights, ethnocracy, Russian slave market, grasping the government ets emerged. The most striking example of these is the Adyges, who are the one of indigenous people of Caucaus. The Adyges who were the most crowded group of people until the mid- 19th century, moved toTurkey (Ottoman Empire) after they lost in Caucasus war. Adyges, so called Circassians, have written so many noble pages in Russian history. Beginning from the Czar IV. Ivan Grozhny, they played important roles in forming the Moscow state, they developed many politicians, Soldiers, famous diplomats and chief commanders. However, in the early 19th century, Caucasus governors forgot their relations with the Adyges and forced them a harsh war lasting for more than fifty years. Under these conditions, Adyges had nothing but to fight with the Russians. Without knowing the historical conditions of 19th century, 9 the drama of “NorthernCaucasus” can never be understood. "... the West is now making the same mistake that once the East did, may be from a reverse angle but through the same direction. The East that became introverted could not see the developments in theWest, and paid for the price for it in a very harsh way. And it is still suffering. In response to the former East missed theWord actual agenda almost willingly, the West of today, is struggling hard for not being disregarded in the World's and people's agenda. As there is no new agenda emerged, it still sustains its importance in the agenda. Now in the West, a new Pandora box is being opened without locking another one. As the Archetype used to be seen and disappeared from time to time, now in Asia and Africa, mostly in Islamic countries, it shows itself in ideology, aesthetic, morals, theoretical and practice forums in different Outlook and appearances. So fort he humanity, contemporary agenda is processing by one side and one winged. Now all the World is suffering from this corruption. Undoubtedly, this corruption, this destruction will ultimately turn to the West. The voices that are sent by the West towards the Asia an Africa hit and turn back from the Caucasus Mountains. The collapses born from the one-sided an done-dimensioned process of the agenda, will only stop 11 when the forgotten and dusty values of the East revive."

Yayıncılık s.25 8) Hasan KANBOLAT, Kuzey Kafkasya'yı sıcak bir yaz bekliyor. Cumhuriyet Stratejisi 13 Mart 2006 sayı 89 s.15 9) Kanbolat “Kuzey Kafkasya'yı Sıcak Bir Yaz Bekliyor” s.15 10) S.KARAKOÇ Çağ ve İlham3 sekizince baskı s.92,93,94 KAYNAK: Bkz, Erel TELLAL “uluslararası ilişkiler” Ankara Stradigma yayını, cilt2 sayı5, Bahar 2005 s.55

111

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

КАВКАЗСКАЯ ГЕОПОЛИТИКА

SAYI 19 - 20

Hasan KONUK Президент TBBD Генеральный директор Института истории Awareness

Первое упоминание о Кавказе и Кавказском регионе принадлежит древнегреческому мыслителю Эсхилу, который в 1 490 году до н.э. писал: “Кавкасийские горы, ассоциирующиеся с, закованными в цепи, усладой и весельем”. “Употребление слова “Кавказ”, как названия народа, проживающего в западной части горной системы, расположенной между Черным морем и рекой Кубань, происходит из написанных на греческом языке древних легенд, переведенных и записанных в 430 году до н.э. на иберийский язык/язык картли (регион около Тбилиси), а также истории легендарной Картли/Иберии (Грузия) - Картлис-Чховреба, где под этим именем имеются упоминания о предках народа, являющегося западным соседом племени “Лекан” (нынешние леки и лезгины Дагестана).”2 “Также известно, что название региону “Кавказ” дали местные жители Дагестана, приблизительно, в 479 году н.э.”3 “Древние арабские географы называли этот регион еще и “Cebelü-l-Elsan/ Гора множества языков”.4 Слово “Кавказ” (в арабском “al-kabk”, в турецком “Kafkas”, во французском “kâfkah”) уходит корнями к мифической горе Каф. В эпической поэме “Шахнаме” Фирдоуси Кавказ был назван “Kuhe Kaf”. Кавказ, во все исторические периоды обладавший особым геополитическим6 и геостратегическим значением, приобрел еще большую важность для России во времена после Петра I, когда она вела политику, направленную на создание “Мировой Империи”. Россия расширяла свои территории, захватывая, как правило, “слабые” зоны. Находя подобные слабые зоны, Россия тут же внедряла политику экспансии. Территориальная экспансия России, развернувшаяся в XV столетии, была начата методом концентрации сил около границ заранее определенного региона. Целью России было создание священной мощи и священной гегемонии.5

КАВКАЗСКАЯ ГЕОПОЛИТИКА Северный Кавказ это входная дверь на Кавказ, по которому на протяжении всей истории проходили и сменялись цивилизации, и который часто именовали “Азиатскими Балканами”. Поэтому он имеет важное стратегическое значение для обеспечения контроля этого региона. Любая сила, желающая контролировать Южный Кавказ, прежде всего, должна обеспечить свое господство на Северном Кавказе. Именно поэтому Россия желает, чтобы Северный Кавказ всегда оставался в ее руках.7 После развала Союза в 1991 году Северо-Западный Кавказ стал единственным выходом России в Черное море. Северо-Западный Кавказ это один из наиболее важных районов, удовлетворяющий потребности Российской Федерации в зерновых, табаке, овощах и фруктах, а также район, по которому проходят ее важные энергетические линии. Поэтому именно сейчас его геостратегическое значение для Москвы достигло наивысшего уровня.8 После развала Советского Союза на заднем плане ведущейся в Евразии “Международной борьбы”, называемой еще и “большой игрой”, конечно же, стоит конфликт интересов, связанный с использованием, получением или транспортировкой энергетических ресурсов. После того, как в 1992 году свою независимость объявили такие южно-кавказские страны, как Азербайджан, Армения и Грузия, появились изменения и в кавказской геополитике. Главные роли на этом поприще принадлежат сегодня России, США, ЕС, Турции и Ирану.

Таким образом, после окончания господства России на юге Кавказа, начался совершено новый политический период. После развала СССР Европейский Союз создал в своей структуре программы технической поддержки странам СНГ. Впридачу к этому, желая обеспечить странам Содружества Независимых Государств связь с Европой через Кавказ и Черное море, ею была внедрена программа транспортного коридора Европа-Кавказ-Азия.9 Помимо этого, была начата программа по межгосударственной транспортировки, добываемых в Средней Азии и Кавказе, нефти и газа в Европу. Войдя в деловое сотрудничество со странами СНГ и Южного Кавказа в рамках указанных программ, она обеспечивала этим государствам материальную и техническую поддержку. Центральное руководство Российской Федерации ни в коем случае не желало терять Северо-Западный Кавказ, оказавшийся в результате геополитических изменений зажатым в треугольник ТбилисиКиев-Черное море, простирающийся все ближе к Европейско-Атлантической оси, поэтому ей пришлось разработать новые стратегии. Наряду с влиянием на Кавказ Европейско-Атлантического мира после развала Советского Союза, на регион начали оказывать воздействие два, невиданных в истории Кавказа, политических гиганта, ЕС и США. Три, расположенные в южной части Кавказа, бывшие советские республики, в особенности, Грузия и Азербайджан, сблизились с Российской Федерацией. Так Москва потеряла одни из наиболее важных портов: Одесский, Мариупольский и Илличевский.

112

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

В результате того, что прибрежные черноморские страны восточного блока начали вести политику, направленную на сближение с НАТО и ЕС, бывшее до сих пор Советским, Черное море должно было перейти в черту Евро-Атлантических морей. Бархатная революция (революция Роз) в Грузии, смерть Гейдара Алиева в Азербайджане, Оранжевая революция в Украине, этническая революция в Абхазии, “западные ветры”, начавшие “дуть” на Черное море посредством Украины и Грузии, начало времен прав-ления молодых, но неопытных правителей Черноморья и Кавказа, не имеющих старую советскую закалку, и открытых Европейско-Атлантическому миру все эти события, подобно звеньям, сложились в одну цепочку и заложили фундамент геополитическим инновациям на Северо-Западном Кавказе. После того, как с распадом Советского Союза в 1991 году прекратил свое существование двухполярный режим/баланс, который зародился после окончания Второй Мировой Войны, в странах Восточной Европы, Кавказа и Средней Азии начались политические и экономические нововведения, за развитием которых весь мир пристально наблюдал. Организация Северо-Атлантического Договора превратилась в Совет Евро-Атлантического Партнерства (СЕАП), который НАТО представила миру в конце 1991 года. Решение о расширении, принятое НАТО в 1992 году, серьезно встревожило Россию. Нельзя назвать ложным и утверждение того, что интерес российских и иностранных средств массовой информации к Кавказу за весь период, начиная с Кавказской Войны XIX века и заканчивая последним днем XX века, снова значительно увеличился именно в последнее время. Сейчас же Северный Кавказ оказался на страницах СМИ, благодаря трагическим и прискорбным событиям в регионе. И эти события приковывают к себе внимание всех слоев общества, включая историков, социологов, экономистов, философов или лиц, “специализирующихся” на вооруженных конфликтах, высказывающих свои “прогнозы” по ситуации в регионе. На самом деле, этнические или прочие конфликты в этом регионе, в той или иной форме, приводящие к смерти мирного населения и эмиграции, привели к тому, что не осталось ни одной кавказской республики, где бы не имели место конфликты и военные действия. Считаю необходимым напомнить о некоторых случаях, наибольшим образом потрясший регион. Распад Чечено-Ингушской Республики и создание Республики Ингушетии, которое одобрило Российское правительство, осетино-ингушский конфликт, приведший к массовой эмиграции ингушей из Северной Осетии, первая Чеченская война, беспорядки в Дагестане и вторая чеченская война... Центробежные тенденции в Карачаево-Черкесской Республике довели неприязнь между карачаевцами и абазинскими черкесами до апогея. Помимо этого, пока бывшие автономные области переживали процесс превращения в автономные республики,

областные автономии, как способ самоуправления, были полностью аннулированы. Задумавшись о 90-ых годах, можно сказать, что все те экономические и социальные трудности, переживаемыми бывшими советскими республиками, не могли провести к трениям между народами, но только до тех пор, пока ввиду ряда негативных обстоятельств не началось пренебрежение правами человека, этнократия, равенство, торговля пленными и захват власти. И самым ярким примером этому являются адыгейцы, то есть один из черкесских народов. Адыгейцы, вплоть до середины XIX века считавшиеся самым многочисленным кавказским народом, после поражения в кавказской войне эмигрировали в Османскую империю. Адыгейцам, то есть черкесам, принадлежит много достойных страниц в Российской истории. Начиная с периода правления Ивана IV, из этого народа вышло множество государственных деятелей, политиков, воинов, известных дипломатов и командиров, сыгравших важную роль в становлении Московского государства. Однако в начале XIX века правители Кавказа забудут об отношениях с адыгейцами, завяжут полувековую войну с черкесами и проч-ими северокавказскими народами, и теперь, в подобных условиях, адыгейцы естественно будут настроены против России. Те, кто ничего не знает об исторических событиях XIX века, никогда не смогут понять драмы “Северного Кавказа”. “Когда-то допущенную Востоком ошибку, может быть и не именно так, но все в том же направлении повторяет Запад. Замкнувшийся в себе Восток не видел, что творилось на Западе, и поэтому слишком дорого заплатил за это. И продолжает платить. Если Древний Восток, обычно по собственному желанию старался не обращать внимания на происходящее в мире, то сегодняшний Запад, наоборот, старается ни в коем случае не сходить с повестки дня человечества и эпохи. Но так как пока новой повестки создано не было, он продолжает руководствоваться прежними замыслами. Сегодня Запад, еще не закрыв первый ящик Пандоры, снова открывает, но уже другой ящик Пандоры, представляя все выходящее из него - панацеей. Подобно эпохе Архетипа, время от времени появляющейся и угасающей, а затем снова появляющейся, сегодня Азия и Африка, и как правило, исламские государства, в рамках эстетики и нравственности, теории и практики, показывают себя в совершенно иной манере и облике. Таким образом, всему человечеству присуще рассматривать самые актуальные темы сегодняшнего дня только лишь с одной стороны. Весь нынешний мир погружен в этот маразм, в эту несомненную деградацию, все дальше вниз катясь по наклонной. Но все это обязательно вернется Западу. Все те звуки, которые Запад направляет на Африку и Азию, сталкиваются с Кавказскими горами и отражаются обратно в виде эха. Одностороннее рассмотрение всех актуальных проблем и их одностороннее решение прекратится только тогда, когда снова воскреснут 11 погребенные под слоем пыли и золы, ценности Востока.”

1) М. Фахреттин КИРЗЫОГЛУ “Завоевание Кавказа Османской Империей” (14511590) 2-ое издание, Анкара, издательство “TTK” 1998, стр.15 2) КИРЗЫОГЛУ, “Османский Кавказ”, стр.15 3) Яшар БЕДИРХАН, “Сельджуки и Кавказ”, 1-ое издание, Конья, издательство, Konya, “çizgi”, стр.39 4) Бедирхан, “Сельджуки и Кавказ”, стр.40 5) Али Фаик Демир, “Кавказ, как одна из перспектив турецкой внешней политики, издательство “Bağlam” 2003,стр.59 6) Чащин “Новгородское Княжество”, стр. 604

7) Саваш ЯНАР “Кавказ-Тайная сила в тюркско-русских отношениях”, Стамбул, Издательство “10.Kültür Sanat Yayıncılık” стр.25 8) Хасан КАНБОЛАТ “Северный Кавказ ожидает жаркое лето. Республиканская стратегия.” выпуск 89 от 13 марта 2006 г, стр. 15 9) См. Ерел ТЕЛЛАЛ “международные отношения” Анкара, Издательство “Stradigma”, том 2, номер 5, Весна 2005 стр.55 10) Канболат “Северный Кавказ ожидает жаркое лето.” стр.15 11) С. КАРАКОЧ “Эпоха и вдохновление3” восьмое издание, стр.92,93,94

113

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Gürcistan'ın Kuzey Kafkas politikası:

Eski İkilemler, Yeni Eğilimler

Ghia Nodia Professor, Director of International School for Caucasus Studies Ilia State University, Tbilisi, Georgia

*Taslaktır,alıntı yapılamaz

Kuzey Kafkasya'ya yönelik yeni politikalar,Gürcistan'ın son iki yıldaki en dikkati çeken dış politika değişikliklerini kapsamaktadır. Bu politikanın farklı aktörler tarafından algılanışı çok değişkendir. Bu politika değişikliğini olumlu karşılayan (özellikle de Kuzey Kafkasya'da) oldukça fazla sayıda insan varken, bu durum yalnızca Rusya'da değil aynı zamanda Gürcistan'ın Batılı ortaklarında da anlayışsızlık, şüphe, korku ve bazen de doğrudan reddetmeye yol açmaktadır. Aynı zamanda Gürcü politikacı ve uzmanlar tarafından da farklı şekillerde anlaşılmaktadir. Bazı insanlar, bu değişikliğin “Rusya'yı rahatsız etmek” için pek de mantıklı olmayan bir girişim olduğunu düşünürken diğerleri bunun Gürcistan için fazlasıyla meşru, mantıklı ve haklı (hatta biraz da gecikmiş) bir dış politika eğilimi olduğunu düşünmektedir. Bu kısa makale Gürcistan'ın yeni Kuzey Kafkas politikasının hedeflerini, çıkış noktalarını ve muhtemel sonuçlarını genel olarak anlatmayı amaçlamaktadır.

Yeni olan ne? Herşeyden önce, kimileri bu yeni politikanın ne gibi basamakları kapsadığını sorabilir. Gürcistan hükümetinin yeni Kuzey Kafkas politikasının bazı belirgin işaretleri vardır. • 2010 Ekim'inden beri, Gürcistan Rusya Federasyonu'nun Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri'nde, yani Çeçenya, Inguşetya, Kuzey Osetya, KabardinBalkarya, Karacay Çerkesya ve Adigey Cumhuriyetlerinde yaşayan insanlara vizesiz seyahat dönemi başlattı. Bu değişiklik, bu bölgede yaşayan insanların Gürcistan'a çok daha kolay bir şekilde seyahat edebilmesini sağladı. Gürcü yetkililere göre, her gün yüzlerce kişi, Gürcistan'a gelmek ya da Gürcistan topraklarının üzerinden geçrek diğer ülkelere erişmek (örneğin, İslam'ın kutsal yerlerine giderek Hacı olmak gibi) için bu avantajdan faydalanıyor. • Ocak 2010'da, Gürcistan Devlet Televizyonu ilk kez Rusça yayın yapan ve uluslararası izleyicileri hedef alan bir Kafkas kanalını hizmete açtı. Bu ilk deneme, Paris merkezli olan ve kanalın programlarının kendi uyduları üzerinden yayınlanmasını önce başlatıp daha sonra da iptal eden (Rus baskısından kaynaklanan nedenlerle olduğu söyleniyor) Eutelsat iletişim şirketiyle olan anlaşmazlık nedeniyle kısa ömürlü oldu. Kanal daha sonra Ocak 2011 de PIK TV olarak yeniden hizmete girdi ve başka bir uydu üzerinden yayın yapmaya devam ediyor. Kanal genel olarak Rusça konuşan izleyicilere hitap etmekle birlikte temel izleyici kitlesinin Kuzey Kafkasya olduğuna inanılıyor.

• 20 Mayıs 2011'de Gürcistan Parlementosu 19.yüzyılda Çerkesler'in Çarlık Rusyası tarafından topraklarından sürülmesi ve zulüm görmelerini bir soykırım olarak tanıdı. Bunun öncesinde Kuzey Kafkasya'daki gelişmeler konusunda iki tane büyük çaplu uluslararası konferans düzenlenmişti. Böylece Gürcistan “Çerkes soykırımı”nı tanıyan Dünya'daki ilk ülke oldu. • Aynı yıllarda, kültürel, akademik ve diğer alanlarda ciddi şekilde artan temaslar gerçekleşti. Birçok akademisyen, öğrenci, kültürel similar, sporcular ve aktivistler farklı programlarla birlikteGürcistan'a geldiler. Tüm bunları özetlemek gerekirse, Gürcistan'ın bölgede, doğrudan amacı Kuzey Kafkasya'da yaşayan insanlarla doğrudan temas kurmak ve Gürcistan'ın bölgede var olan imajını geliştirmek olan bir dizi yumuşak güç müdaheleleri geliştirdiği görünüyor. Gürcü politikacılar bu adımların Rusya devletine ya da Rus halkına yönelik olmadığı ve niyetlerinin Rusya'nın kendi toprakları üzerindeki hâkimiyetini her hangi bir şekilde sorgulamak gibi bi niyetlerinin olmadığı konusunda ısrar ediyor. Ayrıca Gürcistan'ın Kuzey' deki siyasi gelişmelerin yörüngesine etki edebilecek belirgin bir gücü de bulunmuyor. Ancak yine de, Gürcistan ve Rusya arasındaki son derece kötü ilişkilere bakılacak olunursa, Rusya'nın bu yaklaşımları “Rus karşıtı” olarak görmesi ve Rus politikacıların zaman zaman Gürcistan'ı Kuzey Kafkasya'da kargaşa çıkarmakla suçlamasın da son derece doğaldır. Gürcistan'ın eylemlerini daha iyi anlamak için, öncelikle Gürcistan ve Kuzey Kafkasya ilişkilerinin tarihsel arkaplanını hızlı bir şekilde özetleyeceğim.

114

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Tarih öncesi:Çelişkiler ve Kararsızlık Aşağıda verilen bilgiler Gürcistan tarihinin ana hatlarını ve Kuzey komşularıyla olan doğrudan ilişkilerini çok fazla detaya girmeden özetleyecektir. Bu özetin temel amacı Kuzey ile olan ilişkiler Gürcistan halkının toplumsal belleğinde nasıl bir yere sahip olduğunu ve bu durumun Kuzey Kafkas ilişkilerini düzenleme de ne kadar etkili olduğu görmemize yardımcı olmaktır. Orta Çağ Gürcistanı için, Çarlık Rusyası tarafından 1801 de ilhak edilmeden önce, Kuzey Kafkasya halklarıyla olan ilişkiler özel bir öneme sahip değildi: birçok Gürcü kral öncelikli olarak Güney komşular olan Osmanlı ve İran imparatorlukları ile ilgili meselelerle meşguldu. Kuzey ile olan ilişkiler ulusun toplsumsal hafızasında çoğunlukla adam kaçırma, hayvan ya da insanlar için gerekli olan başka maddelerin hırsızlığı gibi adli meselelerle yer etmiştir. Diğer yandan, Gürcü prensler kendi askeri birlikleri için Kuzey Kafkasya'dan askerler de çalıştırabiliyordu. Rusya topraklarına katıldıktan sonra, özellikle de Büyük Kafkas Savaşları sırasında, Gürcistan Rusya'nın Kafkas politikasında önemli bir rol oynadı. Rusya, Kafkas halkarını bastırabilmek için din kardeşi olan Gürcistanı önemli bir müttefik olarak görüyordu. Bu savaş onlarca yıl süren kanlı bir mücadeleye dönüşmüştü. Tiflis ilhak politikasının koordine edildiği merkezdi ve Rus ordusunun Kafkas direnişçilerinin lideri olan Şamile karşı savaşında çok sayıda Gürcü subay da görev alıyordu. Gürcü soyluları için bu savaşa katılmanın en temel nedeni, yeni hükümdarları Rus Çarına bağlılıklarını göstermekle birlikte doğal olarak terfi arzularıydı. Ancak, yine de bu savaş için Gürcülerin bir bahanesi daha vardı- Gürcü soylularının Rusya için savaşması Kafkas Dağlarına yakın olan ve Kafkas saldırılarından çok çekmiş olan dağ köylerinin güvenliğini sağlamış oluyordu. Bu dönem, Kuzey Kafkasyaya karşı Gürcülerin tutumundaki temel çelişkilerine ışık tutan bir dönemdir. Bir taraftan, Hristiyan Gürcüler Kuzeyin Müslüman nüfusunu etkisizleştirmekte Rusya ile müttefiktiler. Ama diğer yandan, Gürcülerin yapamadığını yapan, Gürcülerin çok daha önce vazgeçtikleri Rusya'ya karşı bağımsızlık savaşlarını sürdüren özgürlük sevdalısı Kafkaslara karşı bir empati de gelişmişti. Kuzeye yönelik bu empati 19.yüzyıl Gürcistan medyasında da görülebilir. Bugün bile büyük oranda geçerli olan bir paradigma, Rusya ve Kuzey Kafkasya'ya yönelik çelişkili tutumlar o zamanlar doğmuştu. Ülkeye güvenlik ve modernite getirmekte Rusya'nın rolünü takdir eden Gürcüler, aynı şekilde Kuzey Kafkas halklarının bastırılmasındaki Gürcü rolünü de desteklemişlerdir: çünkü Kafkas halkları Gürcistan için bir güvensizlik kaynağıyken aynı zamanda modernite eksikliği de göstermekteydiler. Ama bağımsızlığını ve siyasi şahsiyetlerini kaybetmenin üzüntüsü ile birlikte Rus imparatorluğu içerisinde kültürel asimilasyon tehdidini hisseden Gürcü

SAYI 19 - 20

milliyetçileri de mevcuttu. Bu insanlar çoğu zaman Gürcülerün Kafkas Savaşlarındaki rolünü eleştirmiş ve Kafkas dağlı halklarının Rusya hâkimiyetine karşı sürdürdükleri direnişi takdir etmişlerdi. Bu paradigma modern Gürcistan'ın kısa süren ilk bağımsızlığı sırasında da kabul gördü (1918-21). Bu yıllarda, Gürcistan hükümeti kendisi de aynı şekilde kısa ömürlü olan Kuzey Kafkasya Dağlık Cumnhuriyeti ile ortaklık kurmaya ve destek olmaya çalışmıştır (1917-20). Gürcistan, o devleti meşru olarak tanıyan birkaç ülkeden biriydi. Bu ortaklık siyasi açıdan pek de önemli değildi ancak toplumsal bellekte çok önemli sembolik değere sahipti. Sovyet döneminde, Gürcistan doğal olarak Kuzey ile hiç bir siyasi ilişki içerisinde olamazdı. Ancak, yine de seçkinler arasında çok önemli kültürel ve akademik temaslar vardı. Bunlar arasında en önemli olanı, Gürcistan dilinin (Osetçe veTürki diller hariç olmak üzere) birçok Kuzey Kafkas dili ile akraba olduğunu öne süren Iberya-Kafkas dil ailesi teorisini geliştiren Gürcü dil bilimci Arnold Chikobava'nın rolüydü. Diğer taraftan dil bilim açısından akrabalığın varlığı, daha genel ırki ve kültürel yakınlıkları da öne çıkaracaktı. Burada bu teorinin bilimsel geçerliliği üzerine bir hüküm vermeye çalışmıyorum: bizim için önemli olan, bu hipotezin etrafında hemGürcüleri hem de Kuzey Kafkasyalı bilim adamlarını kapsayan bir akademik okul oluşturulması ve bunun Kafkas dağlarının her iki yakasındaki halklar arasında genel bir akrabalık ve dayanışma anlayışı oluşturmaya yönelik katkısıydı. Bu hissiyat muhtemelen Gürcistanın çoğunluğu arasında çok da derin değildi ve genel olarak aydınlar düzeyinde yayılma alanı bulmuştu; ama yine de daha sonraları politikacıların davranışları üzerinde birtakım etkilere sahip olacaktı. Bu durum özellikle de milliyetçi başkan Zviad Gamsakhurdia (1989-1991)'nın iktidarı ve milliyetçi bağımsızlık hareketi döneminde oldukça belirgindi. Bu dönem Gürcistan ve Kuzey Kafkas komşuları arasındaki ilişkiler açısından yeni bir dönem başlatmıştı. Bunun en göze batan örneği Gamsakhurdia ile Çeçenistan'ın bağımsızlık yanlısı lideri Djokhar Dudaev arasındaki ittifaktı. Bu ittifak yalnızca Rusya ile savaşma yönündeki ortak çıkarlar nedeniyle değil aynı zamanda yukarıda bahsedilen “Ibero-Kafkas” fikrini de temel alarak gerçekleşmişti. Ancak, bu dönemde daha geniş anlamda Gürcistan-Kuzey Kafkasya ilişkileri o kadar da uyumlu değildi. Bunun nedeni Gürcistan ile Gürcistan egemenliğinden ayrılıp o zamanlar Kuzey'de tartışılan bir proje olan “Kafkas Halkları Konfederasyonu”na katılmak isteyen Abhazya ve Güney Osetya arasındaki çatışmalardı. Abhazya ve Güney Osetya meselesinde, Gamsakhurdia'nın katı milliyetçi bir duruşu vardı. Bu çatışmalar sırasında, tüm Kuzey Kafkas halkları Abhaz ve Osetlere yakınlık hissettiler: çünkü Sovyet etnofederalist yapı içerisindeki “özerk birimler” arasında benzer

115

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

statüye sahip olan tüm küçük halklar için aynı dayanışmaya sahiptiler, çünkü Abhaz ve Oset halkları ile özel akrabalık bağları vardı (Özellikle de Agide halkları ve Kuzey Osetyalılar kastediliyor),ve çünkü Abhazya “Konfederasyon” projesinin teorik olarak denize açılmasını sağlayan doğrudan etkin bir parçasıydı. Böylece, Gürcistan-Çeçen bağlarına rağmen, bu dönem Gürcistan ve Kuzey halkları arasındaki ilişlkiler açısından derin ve acı bir iz bırakmıştı. Başkan Gamsakhurdiya'yı darbeyle devirdikten sonra başa gelen Eduard Shevardnadze (1992-2003)'nin başkanlığı, Kuzey Kafkasya meselelerinde diğer bir çelişki ve kararsızlık dönemine sahne oldu. Özellikle de 1990ların başlarında onun yönetim anlayışındaki temel düşünce, her iki ülke de etnik ayrımcılıkla ilgili sorunlarla boğuştuğundan Gürcistan Abhazya ve Güney Osetya ile uğraşırken, Rusya 'daÇeçenistan ve muhtemelen yakın zamanda diğer Kuzey Kafkas Cumhuriyetleri ile uğraşıyordu -Rusya ile anlayış temelli bir işbirliği oluşturmaktı. Sorumları dizginlemek için politikaları işbirliği içinde yürütmek her iki taraf için de oldukça mantıklıydı. Bu yalnızca askeri çözümler demek değildi-Gürcistan-Rusya işbirliğinin ilerlemesi çatışmaları barışçıl bir şekilde sonlandırma fırsatını artıracaktı. Yeltsin yönetiminin Şevardnardze'ye karşı genellikle dostça yaklaştığı görülüyordu ve onunla bu mesele üzerinde anlaşma noktaları bulma ihtimali yüksekti. Ancak işin aslı gelişmeler tam tersi bir yönde ilerledi. Rusya tercihini uzun döneme yayılan stratejiler yerine kısa vadeli amaçlarından yana kullanmıştı: Kuzey Kafkasya'da beliren yeni milliyetçi aktivizmi başarılı bir şekilde (yeni oluşan Rus devleti için çok tehlikeli olan) “Kafkas Konfederasyonu” bayrağı altında toplayarakGürcistan'la savaşa soktu. Rusya için sorun yaratabilecek (ve bazı durumlarda ilerde de yaratacak olan) halklar Abhazya'da Gürcistan ile savaşarak can kayıpları yaşadılar. Bu durum ayrıca Gürcistan ve Kuzey Kafkas halkları arasındaki olumsuz yaklaşımları da güçlendirmişti. Gürcistan-Rusya işbirliği açık bir şekilde başarısız olmuş olsa da, Sehevardnadze Rusya'nın eninde sonunda Gürcistan'daki ayrılıkçıları cesaretlendirdiği hatasını anlayıp "aklını başına alacağını” ummaya devam ediyordu. Bu umut, özellikle, Shevardnadze'nin Güney Osetyta ve Abhazya meselelerini çözmeye yardımcı olacağı umuduyla Rusya'nın askeri saldırılarını oldukça açık bir şekilde desteklediği birinci Çeçenistan savaşı sırasında canlı durumdaydı. Shevardnardze (ve onun destekçileriyle) Dudayevin Grozni'sine sığınmış olan sürgündeki Zviad Gamsakhurdia' nın ekibi arasındaki düşmanlık, Gürcistan'ın Rusya'ya destek olduğu imajını daha da geliştirdi.Öyle ise, Rusya'nınÇeçenya ile olan savaşı aynı zamanda Gürcistan içindeki ideolojik savaşla da bağlantılıydı. Ayrıca Birçok uluslararası uzman, artık Rusya ve Gürcistan'ın toprak bölücülüğü ile ilgili benzer konularda iş birliği yapabileceğini öne sürüyordu. Ama bu fikir de başarısız oldu. Bundan sonra, Gürcistan bu umuttan kademeli olarak vazgeçti. İkinciÇeçenistanSavaşı

SAYI 19 - 20

sırasında, Gürcistan hükümeti Rus eylemlerine destek göstermekten kaçındı ve daha tarafsız bir tutum sergiledi. Hatta, Rusya;Gürcüleri,Çeçen asilerin yenilenme ve eğitim amaçlı bir sığınak olarak (Gürcistan'da Çeçen nüfusunun çoğunlukta olduğu küçük bir yer olan) Pankisi Gorge'yi kullanmalarına izin vermekle suçluyordu. Aslında, Rus iddialarının haklı bir dayanağı vardı, Gürcistan hükümeti Pankisi Gorge üzerindeki kontrolünü yitirmişti ve Çeçen savaşçılar orada gerçekten güvende hissediyordu. Nihayet, Gürcistan polis kuvvetlerine “eğitim ve teçhizat” sağlamayı öneren Amerikan müdahelesi sayesinde Gürcistan Pankisi üzerinde kontrol sağlayabilmiş ve Rusya ile açık bir çatışmaya girmekten kaçınabilmişti Siayasi düzlemde olanlar bunlardı. Ama, toplum düzeyinde, Çeçenlerin ve Kuzey Kafkas halklarının bağımsızlık mücadelesi için ciddi bir empati vardı. “Ortak Kafkas Yurdu” gibi bir fikre sahip sosyal girişimler oluşmuştu. Örneğin, daha sonraGürcistan hükümeti içerisindeki “genç reformcular”ın lideri olup daha sonra da Başbakan olacak Zurab Zhvania, siyasi kariyerinin başlangıcında bu fikri etkin bir şekilde savunuyordu. Kuzey Kafkaslara ulaşmak için birtakım çabalar vardı. Bu girişimler tutarlı ve sistematik değldi ama Gürcistan kamuo oyunun Kuzey Kafkas halklarına destek vermek yönünde gelişmesine katkıda bulundu. Ancak, özellikle de Shevardnardze hükümetinin gittikçe artan zayıflık ve yetersizliği nedeniyle bu düşünceler hiç bir siyasi adıma dönüşemedi. 2003'deki “Gül Devrimi” ile birlikte Mikhail Saakashvili iktidara geldiğinde, yeni hükümet öncelikle iç işlerinde yapılması gereken reformlarla uğraştı ve Kuzey Kafkasya ile olan ilişkilere öncelik vermedi. Hatta ilk başlarda, Rusya ile ilişkileri geliştirmeye çalıştı (2004'ün ilk yarısında) ve Kuzey Kafkasya'ya yönelik politikalarda işbirliği yapma girişimleri Saakashvili'nin Putin'in anlayışını kazanabileceği politikalar “paketinin” bir parçası olarak görüllebilirdi. Bu politika başarısız oldu ve Gürcistan-Rusya ilişkilerinde Ağustos 2008'de zirve yapan bir karşılıklı düşmanlığa yol açtı.20042008 yılları arasından Kuzey Kafkasya ya yönelik belirgin birGürcistan politikası tam olarak yoktu. Gürcistan'ın Kuzey Kafkaslar'a yönelik politika geliştirme girişimlerinden çıkarılabilecek dersler şu şekilde özetlenebilir: 1) Kuzey Kafkaslar üzerinde Rusya ile işbirliği yapma girişimleri defalarca başarısız olmuştur. 2) Gürcistan toplumunun Kuzey Kafkas halklarına yönelik tutumları çelişkiliydi: bir taraftan kızgındılar çünkü Kuze Kafkasyalılar Gürcistanla savaşmıştı, ama diğer yandan Kuzey Kafkasların Rus hâkimiyetine karşı verdikleri mücadele ve halklar arasındaki kültürel yakınlığın tanınması da sempati topluyordu, 3) Kuzey Kafkas halklarına erişme arzuları Rusyayı kızdırma korkusundan dolayı bastırılıyordu, çünkü Rusya Gürcistan'ın bu çabaları konusunda aşırı derecde şüpheciydi ve herhangi bir Gürcistan etkisinin bu halklarının daha fazla özerklik isteğini güçlendirebileceğini düşünüyordu.

116

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

üzerinde dondurucu bir etkiye sahiptir. Bunun korkuları Gürcü tartışmalarında defalarca dile getirilmiştir.

2008 Savaşından sonra Neden bir Değişikliğe Gidildi? 2008 Ağustos savaşından sonra Gürcistan'ın yeni Kuzey Kafkas politikasının en yaygın açıklaması Gürcistan hükümetinin Rusya'yı kızdırmak ve savaşın intikamını almak ve Rusya'nın en kritik bölgelerinde daha büyük sorunlara yol açmak istemesidir. Elbette, bu yoruma göre, Gürcistan politikası plansız, sorumsuz ve dikkatli hesaplamalardan çok duyugları temel almış görünmektedir. Ama bu görüş çok daha yüzeyseldir. Önceki bölümde verilen kısa tarihsel arkaplan Gürcistan toplumu içerisinde Kuzey Kafkas halklarına karşı her zaman bir iyi niyet olduğunu ve onlarla ilişki kurulmak istendiğini ama Rusya'yı kzdırmaktan çekinildiğini göstermişti. Şaşırtıcı bir şekilde 2008 Ağustos savaşı ve onun sonuçları Gürcistan'ın bu korkularını yenmmesini sağladı, Gürcistan liderleri için Rusya'nın Kuzey Kafkaslara yönelik hiç bir Gürcü politikasını hoş karşılamayacağı açıktı, ama tairhinde ilk kez Gürcistan Rus tepkisini görmezden gelmeyi göze alabiliyordu, çünkü Rusya Ağustos savaşından sonra Gürcistan'a karşı tüm baskısını kaybtmişti. Hesap şuydu: Rusya Gürcistan'a daha başka ne yapabilir? Tek seçenek Gürcistan'ı işgal etmeyi ve rejim değişikliğini amaçlayan büyük çaplı bir savaş ilanıydı. Ama Rusya bunu yapmaya karar verirse bahanesini nasıl olsa bulurdu. Rus hükümetinin temsilcileri, Gürcistan'ı Kuzey'deki terrorist gruplara gizli destek vermekle suçluyordu: böyle suçlamalar Gürcistan'ın Kuzey Kafkasya'ya yönelik attığı siyasi adımlarla hiç bir şekilde alakalı değildi ve muhtemelen durum ne olursa olsun karşılaşılacaktı. Bu nedenle, eğer Gürcistan Kuzey Kafkas halklarıyla iyi ilişkiler gerliştirmeyi kendi çıkarlarına uygun görüyorsa Rusya tepkisinden çekinmekle bundan geri durmayacaktır.

Ama neden Gürcistan'ın Kuzy Kaafkasya ile iyi ilişkiler kurması bu kadar önemli? Gürcistan bundan ne gibi kazançlar bekliyor olabilir? Bunun en açık gerekçesi oldukça basittir: bu halklar Gürcistan'ın komşuları ve komşularla iyi ilişkilere sahip olmayı istemek çok doğaldır. Tabii ki Kuzey Kafkasya Rusya topraklarının bir parçasıdır Ancak son yirmi yılın tecrübeleri Kuzey Kafkasyalıların tavırlarının Ruysa Federasyonunun diğer halklarından çok daha farklı olduğunu ve bu farkın önemli olduğunu bizlere gösterniştir. Bu bölgelerden gönüllü milislerin Gürcistana karşı savaştığı 1990ların başı ve Rusya'nın o halkların kendilerine özgü hislerini Gürcistan'ın çıkarlarına ters düşecek bir şekilde nasıl başarıyla manipüle etitiği bunun en açık göstergesidir. 2008'de de Gürcistan'la savaşan ya da savaşmaya hazır olan Kuzey Kafkasyalı savaşçılar vardı, ve bazı Rus yetkililer Kuzey Kafkasya'da kontrolü sağlamak için Rusya'nın Gürcistan'la savaşa girmesi gerektiğini haklı gösterebilmişti. Eğer durum böyle ise, Gürcistan'ın bir Kuzey Kafkas politikası olması bir zorunluluktır ve bu politika Gürcistan ve bölge halkları arsında iş birliği ve güven sduygusu geliştirmeyi hedef almalıdır. Gürcistan tarihsel geçmişin hem iyi hem de kötü anıları olduğunun ve bu güveni oluşturmanı o kdar da kolay olmadığının farkındadır. Ama bu durum dünyanın her yerinde tüm komşular arasında da böyledir. Açık olan şudur ki, Kuzey Kafkasya ya yönelik Gürcistan politikaları milli çıkarlar gözetilerek yönlendirilirken, aynı zamanda Kuzey'deki yakın komşulara karşı kendine has iyi niyet ve empati geleneğini de temel almaktadır. Bu durum uygulanan politikalar için kamuoyu desteği sağlayarak onu uzun vadede daha da sürdürülebilir hale getirmektedir.

Elbette, Rus tepkisine karşı bu umursamazlığın da bir sınırı var. Gürcistan yalnızca uluslararası hukuk ve uygulamalara uygun adımlar atabilir. Gürcü politikacılar her zaman Kuzey Kafkasyanın Rusya Federasyonu'nun bir parçası olduğunu ve bölge üzerinde Rus hâkimiyetinden kaynaklanan her türlü imtiyazı tanıdığını açık bir şekilde ifade etmekterdir. Şu ana kadar Gürcistan'nın atmış olduğu adımların tamamı bu kiretlere uymaktadır. Bu yüzden, Rusya Gürcistan'ın bu yeni politkalarının gidişatından memnun olmasa da, bunları bir savaşş sebebi olarak görememektdir.

Gürcistan'ın yeni Kuzey Kafkasya politikasından herhangi özel bir siyasi sonuç beklentisi var mıdır? Bunu hesaplamak oldukça güçtür çünkü gelecekte bu bölgenin buna nasıl bir tepki vereceğini tahmin etmek zor. Bu noktada, Kuzey Kafkasya hakkında kesin olan tek şey oranın geleceğinin belirsiz olduğudur. Şu an o bölge, Rusya Federasyonu'nun en sorunlu bölgesidir ve oradaki durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Kimileri farklı gelişim senaryolarından bahsedebilir, ama hangi senaryonun daha muhtemel olduğunu değerlendirmek oldukça zordur.

İkinci sınırlandırıcı etken de Kuzey'de aşırılıkçılık ve terörizmi cesaretlendirmek Gürcistan'ın çıkarlarına uygun değildir. Hatta Kuzey Kafkasya'da olulabilecek geniş çapluı bir rahatsızlık Gürcistan için de tehlikelidir çünkü böyle bir durum yayılma etkisi gösterebilir ve ülkenin istikrarını tehlikeye atabilir. Kafkasların istikrarsız bir bölge olduğu imajı Gürcistan'ın şiddetle ihtiyacı olan uluslararası yatırımlar

Bu nedenle, herhangi bir Gürcü politikası yalnızca bu kesin belirsizliği temel alarak oluşturulabilir. Ancak Gürcistan'ın kendisine Kuzey Kafkasya'da bir rok bulması elbette, yumuşak politika sürdürebileceği bir rol- hem ahlaki açıdan hem de siyasi açıdan en doğrusudur.

117

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Georgian Policy towards the Northern Caucasus:

Old Dilemmas, New Trends

Ghia Nodia Professor, Director of International School for Caucasus Studies Ilia State University, Tbilisi, Georgia

*Draft, not for quotation

New policy towards northern Caucasus constitutes the most notable shift in Georgia's foreign policy during the last two years.The reception of this policy by different actors is very uneven.While there are quite a few people (especially in the northern Caucasus itself) who welcome this policy shift, it also leads to incomprehension, suspicion, fear, and sometimes outright rejection not only in Russia, but also among Georgia's western partners. It also has mixed reception among Georgian politicians and experts. Some people consider it to be a not quite rational attempt to 'poke Russia', others think that this is a legitimate, rational, and just (though probably somewhat belated) foreign policy direction forGeorgia. This short article intends to generally describe objectives, motivations, and possible repercussions of Georgia's new NorthernCaucasus policy.

What is new? First of all, one should say what actual steps this new policy includes. There are several specific expressions of the new NorthernCaucasus policy of theGeorgian government. • Since October, 2010, Georgia has introduced a visa-free regime for residents of the Northern Caucasus republics of the Russian Federation, namely Chechnya, Ingushetia, North Ossetia, Dagestan, Kabardino-Balkaria, KarachayCherkessia and Adygeya. This made it considerably easier for the residents of these regions to travel to Georgia. According to the Georgian authorities, several hundred people take advantage of this new regime daily, in order to visitGeorgia or to useGeorgia's territory for transit to reach other countries (for instance, take Hadj to holy sites of Islam). • In January 2010, Georgian Public Broadcaster launched First Caucasian, a Russian-language channel intended for the international audience. The initial attempt was shortlived due to a disagreement with Eutelsat communications, a Paris-based company that started but soon terminated broadcasting of its programs from its satellite (reportedly, due to the Russian pressure).The channel than was relaunched in January 2011 as PIK TV and broadcasts through another satellite. While the channel is available for the Russian-speaking audience in general, its primary target is believed to be the NorthernCaucasus. • On May 20th, 2011Georgian Parliament recognized the 19th century massacre and deportations of Circassians by the Tsarist Russia as an act of genocide. This was preceded

by two large international conferences on the topic of the Northern Caucasus developments in the previous year. Georgia thus became the first country in the world to recognize the 'Circassian genocide'. In the same years, there had been sharply enhanced contacts in cultural, academic, and other spheres. Many scholars, students, cultural fugures, sportsment, activists and others could travel to Georgia within different programs. To sum this all up, Georgia appears to be developing a number of soft power interventions in the Northern Caucasus the direct aim of which is to establish direct contacts with people residing there, and generally improve the image of Georgia in the region. Georgian politicians insist that these steps are not directed against Russian state or Russian people, and they certainly do not intend to question sovereignty of Russia over its territory in any way. Neither has Georgia any significant levers to influence the trajectory of political developments in the North. However, provided extremely bad relations between Georgia and Russia, it is only natural that the latter considers these steps to be 'antiRussian', and Russian politicians occasionally accuse Georgia of stirring up unrest in the North. In order to understand better the logic of Georgian actions, I will fist make a quick review of the historical background of relations betweenGeorgia and northernCaucasus.

118

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Pre-history:Ambivalence and Indecision The quick tour below will be summarize main stages of Georgia's history and attitudes towards its immediate neighbors to the North without going into any detail. The main point of this outline is to determine how the relations with the North are preserved in the collective memory of the Georgian people in that it influences formation of policies towards the NorthernCaucasus. For medievalGeorgia, before its annexation byTsar's Russia in 1801, relations with the peoples of Northern Caucasus had not been of particular importance: various Georgian kingdoms had been mainly preoccupied with relations with their southern neighborsOttoman and Iranian empires.The relations with the North are mainly preserved in the nation's collective memory through law-case violence including raids to abduct hostages, cattle and other valuables that were painful for the people. On the other hand, Georgian princes could also employ fighters from the Northern Caucasus for their own military campaigns. After being annexed to Russia, and especially in the context of the Great Caucasian War, Georgia played pivotal role in Russia's Caucasian policy. Russia considered correligious Georgians to be its main ally in efforts to subdue peoples of the Caucasus.That took form of bloody fighting protracting for several decades. Tbilisi was the center through which the policy was coordinated, and quite a few Georgian officers were fighting in the Russian army against Shamil, the head of Caucasian insurgents. The main motivation for the Georgian nobility for fighting its war was natural wish of promotion as well as demonstration of loyalty to their new sovereign, the Russian Tsar. However, there was also specifically Georgian justification for this the Georgian nobles fighting for Russia also ensured security for the Georgian villages that were close to the Caucasus mountain range and had a memory of suffering from theCaucasian raids. This is the period that lay ground for fundamental ambivalence in Georgian attitudes towards the Northern Caucasus. On the one hand, Christian Georgians were allies of Russia in taming the Muslim population of the North. But on the other hand, there also developed empathy towards the freedom-loving Caucasians who did what Georgians failed to do: fought for their independence from Russia that Georgia itself gave up too easily. This empathy towards the North is also recorded in theGeorgian media of the 19th century. A paradigm was born that is largely true even today that implies inverse attitudes towards Russia and the Northern Caucasus. Those Georgians who highly valued Russia's role in ensuring security as well as modernization of their country, also endorsed the Georgian role in suppression of the Northern Caucasus: because the letter was source of insecurity for Georgia, and because it epitomized lack of modernity. But there were other, nationalistGeorgians who resented loss of freedom and political personality, as well as

SAYI 19 - 20

dangers of cultural assimilation, within the Russian empire. These people usually criticized the role of Georgians in the Caucasus wars, and hailed resistance of the Caucasus mountaineers against the Russian rule. This paradigm was confirmed during the short-lived first independence of the modern Georgia (1918-21). In these years, the Georgian government tried to establish partnership with and support an equally short-lived Mountainous Republic of the Northern Caucasus (1917-20). Georgia was one of several countries that recognized it de jure. This partnerhsip was not consequential in a political sense, but it has important symbolic value for the collective memory. In the Soviet period, Georgia naturally could not have any political relations with the North. However, there had been important cultural and academic contacts between the elites. Most importantamong those was the role of Georgian linguist, Arnold Chikobava, who developed the theory of Iberian-Caucasian language family, according to which Georgian language was kin to most North Caucasian languages (excluding Turkic languages as well as Ossetian). The existence of linguistic kinship, on the other hand, presupposed more general racial and cultural affinities as well. I am not trying here to make judgement on scholarly validity of this theory: what is important is that a whole academic school was created by Chikobava around that hypothesis including both Georgian and North Caucasian scholars, and that it contributed to a general sense of kinship and solidarity between people on the both sides of the Caucasus mountains. That feeling probably were not to deep among majority of Georgians and was mainly spread on the elite level; but it had some influence on behavior of politicians later. This is certaintly true of a period of national independence movement and ensuing rule of a nationalist president Zviad Gamsakhurdia (1989-1991). It brought new new stage in relations between Georgia and its Northern Caucasian neighbors. The most notable of it was an alliance between Gamsakhurdia and Djokhar Dudaev, the pro-independence leader of Chechnya. This alliance not only expressed the common interest of fighting Russia, but it was also ideologically based on the mentioned “Ibero-Caucasian” idea. However, broader Georgian-North Caucasian relations were not that harmonious at this period. The reason lay in the conflict betweenGeorgia on the one handAbkhazia and South Ossetia that wanted to gain independence for Georgia and probably also join the “Confederation of the People of the Caucasus”, the project that had been discussed in the North at that time. On the Abkhazian and South Ossetian issue, Gamsakhurdia had quite strong nationalist stance. In these conflicts, all northern Caucasian peoples felt solidarity with the Abkhaz and the Ossetes: because they had general solidarity with smaller peoples that had similar status of 'autonomous units' within the

119

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Soviet ethno-federalist structure, because they had specific ethnic kinship ties to the Abkhaz and Ossetian peoples (the latter implies the Adyghe people and to the North Ossetians respectively), and because the Abkhaz were active part of the 'Conferederation' project, theoretically ensuring for it access to the sea. Thus, on the balance, despite the Georgian-Chechen link, this period left a deep and painful rift in the relations between Georgia and peoples of the North. The presidency of Eduard Shevardnadze (1992-2003), who came to power after ousting President Gamsakhurdia by force, represented another period of ambivalence and, sometimes, indecision with regards to Northern Caucasus issues. The chief idea that guided his administration, especially in early 1990s, was cooperation with Russia based on the understanding that both countries faced problems of ethnic separatismAbkhazia and South Ossetia in the Georgian case, Chechnya and potentially also other republics of the Northern Caucasus, on the Russian side. It was rational to think that it would be mutually beneficial to coordinate policies in order to regulate the problems. This did not necessarily mean military solutions it it quite obvious that some level of Georgian-Russian cooperation would increase chances of peaceful regulation of conflicts as well. It appeared that Yeltsin administration was generally well-disposed towards Shevardnadze and there were chances of finding agreement with him on this issue. However, the fact of the matter is that what had happened was contrary to this. Russia gave preference to short-term goals over the long-term strategy: it successfully rechanneled the energy of new nationalist activism that had been developing in the NorthernCaucasus under the flag of “Caucasus Conferderation” (something that was extremely dangerous for the nascent Russian state), into figthing against Georgia. People who could (and, in some cases, later did) create problems for Russia, fought and sometimes died in fighting Georgia in Abkhazia. This also hardened negative attitudes between Georgians and the peoples of the NorthernCaucasus. Although the idea of Georgian-Russian cooperation evidently failed, Shevarnadze continued to hope that Russia would eventually “come to its senses” and understand its mistake of encouraging separatism in Georgia. In particular, the hope was alive during the first Chechen war, where Shevardnadze quite explicitly supported Russia's military campaign in a hope that Russia would help regulate South Ossetian and Abkhazian issues. The internal Georgian enmity between Shevardnadze (and his supporters) and the ousted team of Zviad Gamsakhurdia, who took refuge in Dudaev's Grozny, helped develop this image of Georgia supportive of Russia. In that sense, Russia's war against Chechnya was also linked to ideological war within Georgia. Many international experts also

SAYI 19 - 20

assumed Russia and Georgia would now cooperate in confronting similar issues of territorial separatism. But this idea failed again. After this, Georgia gradually gave up on this hope. During the second Chechen war, Georgian government refrained from expressing support to the Russian actions and took more neutral stance. Moreover, Russia actually accused Georgia of supporting Chechen rebels by allowing them to use the area of Pankisi Gorge (a small Chechen-populated place in Georgia) as a safe heaven that Chechens could use for recuperation and training. Arguably, Russian claims had some ground in the sense that weak Georgian government had lost any control over Pankisi Gorge and Chechen rebels really felt safe there. Only American intervention that proposed Georgia a 'train and equip' program to helpGeorgian police forces establish some control over Pankisi and helped it avoid open conflict with Russia. This was what was happening on the political level. However, on the level of society, there was also strong empathy to the struggle of Chechens for independence, and the Northern Caucasus peoples. There were societal initiatives that promoted the idea of 'Common Caucasian Home'. For instance, Zurab Zhvania, who later headed the 'young reformers' wing within the Georgian government, and eventually became prime-minster, actively supported this idea in the beginning of his political career. There were some attempts to reach out to the Northern Caucasians. These initiatives were not consistent and systematic, but they helped to shape Georgia's public opinion in the direction strengthening support of the Northern Caucasus peoples. But, especially provided growing weakness and ineptness of Shevardnadze administration, they did not lead to any political steps. When Mikheil Saakashvili came to power after the 2003 'Rose Revolution', the new governmnent was preoccupied with internal reforms and did not prioritize relations with the Northern Caucasus. Moreover, initially it tried to improve relations with Russia (in the first half of 2004), and attempts to coordinate policies towards Northern Caucasus were presumably part of the 'package' that Saakashvili hoped would help him establishing understanding with Putin. That policy failed and led to growing mutual hostility in Georgian-Russian relations that climaxed in August 2008. During 2004-2008, there was no Georgian policy towards NorthernCaucasus at all. One can briefly sum up lessons learned from the experience of Georgian atempts to develop policy towards the Northern Caucasus: (1) attempts to cooperate with Russia over the Northern Caucasus were repeatedly frust-rated; (2) attitudes of the Georgian society towards peop-les of the Northern Caucasus were ambivalent: on the one hand people were angry because North Caucasians fought againstGeorgia, but there was also empathy to the struggle of

120

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

North Caucasians against Russian domination, and recognition of cultural affinities between peoples; (3) wishes to reach out to the peoples of Northern Caucasus were contained by the fear of annoying Russia, because Russia is extremely suspicious about such inroads of Georgia because any Georgian influence would presumably strengthen the will of these peoples towards greater autonomy.

Why a NewShift after theWar of 2008? Most popular critical explanation of new Georgian policy towards Northern Caucasus after the war ofAugust 2008 is that theGeorgian government wants to poke Russia, make revenge for the war, and its object is to stir up greater trouble in Russia's most problematic region. Obviously, in this interpretation the Georgian policy looks misguided, irresponsible, and based on emotions rather than careful calculation. But this view is rather superficial.The short historical background in the previous section was supposed to demonstrate that in the Georgian society, there had already been goodwill towards the Northern Caucasus peoples and a wish to establish relations with them, but it was contained by the fear of annoying Russia. Paradoxically, the August 2008 war and its results cured Georgia of that fear. It is quite clear for the Georgian leadership that Russia would not welcome any active steps of Georgia's aimed at the Nothern Caucasus, but for the first time Georgia can afford to ignore Russian reaction, because after the August war Russia has lost all leverage towards Georgia. The calculation is:What else Russia can do againstGeorgia?The only option is to wage a full-scale war aiming at Georgia's occupation and subsequent regime change. But if Russia decides to do so, it will find pretext anyway. Representatives of the Russian government have accused Georgia of hidden support to terrorist groups in the North: such accusations are not in any way related to the political steps towards Northern Caucasus that Georgia has made, and would probably come in any case. Therefore, if Georgia considers it in its interest to develop good relations with the people of Northern Caucasus, it will not be stopped by the fear of Russian reaction. Of course, this disregard towards Russian reaction has its limits. Georgia can only take steps that conform with international law and international practice. Georgian politicians always make it clear that they understand that Northern Caucasus is part of Russian Federation and recognize all inhences that come from Russian soverignty over that region. All steps taken by Georgia so far conform to those criteria. Therefore, while Russia may be unhappy about that new direction of Georgian policy, it cannot interpret it as a casus belli. The second containing factor is that it is not in the Geor-

SAYI 19 - 20

gian interest to encourage violent extremism and terrorism in the North. Moreover, general unrest in the Northern Caucasus is dangerous for Georgia because that may have a spillover effect and endanger its own stability. Image of Caucasus as an unstable region has chilling effect on international investments: something Georgia desperately wants to attract. Fears of this are frequently expressed inGeorgian discussions. But why specifically is it important for Georgia ho have good relations with Northern Caucasus? What benefits would Georgia expect from this? The most obvious reason is simple: these peoples are Georgia's neighbors, and it is only natural to wish good relations with neighbors. To be sure, Northern Caucasus is part of Russia. However, the experience of the last twenty years has demonstrated that attitudes of North Caucasians are different from those of other citizens of Russian Federation, and that this difference matters. The case of early 1990th, when volunteers from this region fought against Georgia, and Russia quite skilfully manipulated their genuine feelings in a way detrimental to Georgia's interest, is the most vivid demonstration of that. In 2008, there were also North Caucasians fighing or ready to fight againstGeorgia, and some Russian experts justified Russia's readiness to go to war against Georgia by the necessity to maintain control over the Northern Caucasus. If this is the case, it is a must for Georgia to have a Northern Caucasian policy, and this policy should be aimed at developing trust and cooperation betweenGeorgia and peoples of this region. Georgia understands that the historial past has both negative and positive memories, and developing that trust is not easy. But this is so with all neighbors in all parts of the world.What is clear is that while Georgian policies towards Northern Caucasus are guided by considerations of national interest, they are also based on a genuine tradition of goodwill and empathy to immediate neighbors to the North. That ensures public support to that policy thus making it more sustainable in the long term. Are there specific political outcomes that Georgia expects from its new North Caucasian policy? This is extremely hard to calculate because it is very difficult to predict how that region will develop in the future.At this point, only one thing is certain about the Northern Caucasus, and it is that its future is uncertain. Currently, it is the most problematic region of the Russian Federation and situation there is going from bad to worse. One can talk about different scenarios of development, but it is extremely difficult to evaluate which scenarios may be more likely. Therefore, any Georgian policy can only be developed on the assumption of this fundamental uncertaintly. But it is morally and politically right that Georgia establishes itself as a player of course, a soft power player in the Northern Caucasus.

121

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ПОЛИТИКА ГРУЗИИ НА СЕВЕРНОМ КАВКАЗЕ:

СТАРЫЕ ДИЛЕММЫ, НОВЫЕ ТЕНДЕНЦИИ

Гия НОДИЯ Профессор Тбилисского государственного института им. ИльиЧавчавадзе директор Международной школы исследований Кавказа

*Проект, не для цитирования

Новая, относящаяся к Северному Кавказу, политика охватывает самые привлекающие к себе внимание в последние два года, внешнеполитические изменения в Грузии. Эта политика воспринимается ее политическими деятелями по-разному. Несмотря на то, что огромное количество людей поддерживают эти политические изменения (особенно на Северном Кавказе), такое положение вещей вызывает непонимание, подозрение, страх, а иногда и прямой протест не только у России, но и у западных союзников Грузии. В то же время, оно по-разному понимается и со стороны грузинских политиков и политологов. Некоторые люди считают эти изменения не совсем логичными в желании “досадить России”, другие же видят в них более, чем законные, логичные и справедливые (хоть и немного запоздалые) для Грузии внешнеполитические тенденции. В этой короткой статье я хотел бы в общих чертах рассказать о целях, причинах возникновения и вероятного результата новой политики Грузии, касающейся Северного Кавказа.

Что именно является новым? Прежде всего, некоторые могут поинтересоваться, из каких именно этапов состоит новая политика? Имеются некоторые наиболее явные указатели северо-кавказской политики Грузии: • С октября 2010 года Грузия отменила визовый режим для людей, проживающих в некоторых российских регионах Северного Кавказа: Чечни, Ингушетии, Северной Осетии, Дагестана, Кабардино-Балкарии, Карачаево-Черкесии и Адыгеи. Это новшество позволило жителям этих регионов свободно пересекать границу и посещать Грузию. По словам полномочных лиц Грузии, сотни людей каждый день пользуются возможностью приехать непосредственно в Грузию или попасть в другие страны, транзитом пересекая ее территории (например, с целью поломничества к священным местам ислама). • В январе 2010 года Государственное Телевидение Грузии впервые начал свою работу Кавказский канал с вещанием на русском языке, целью которого было признание зрителей всего мира. Это был первый опыт, который оказался недолговечным из-за разногласий с вещательной компанией Eutelsat с центром в Париже, которая сначала начала трансляцию через собственный спутник, а затем прекратила (существуют версии о закрытии канала по настоянию России). Позже, в январе 2011 года, этот канал, но уже с названием PIK TV снова начал вещание и продолжает его, используя совершенно другой спутник. Несмотря на то, что этот канал посвящен, в основном русскоязычным зрителям, считается, что основная масса зрителей приходится на Северный Кавказ. • 20 мая 2011 года парламент Грузии на пленарной сессии признал события XIX века в западной части Кавказа "геноцидом Российской империи против

черкесского народа, сопровождающимся их изгнанием с собственных земель и насилием". Перед этим были проведены две широкомасштабные интернациональные конференции для решения вопросов Северного Кавказа. Таким образом, Грузия стала первым государством в мире, признавшим “геноцид черкесского народа”. • В те же годы осуществилось значительное увеличение созданных связей в культурной, академической и прочих сферах. В рамках этих работ в Грузию с различными программами приехало множество академиков, студентов, культурных деятелей, спортсменов и прочих деятелей. В качестве заключения по всем этим пунктам можно сказать, что прямой целью Грузии является прямой контакт с жителями Северного Кавказа и именно поэтому она сочла необходимым предпринять мягкое силовое вмешательство, необходимое для того, чтобы заявить о том, что Грузия есть в Кавказском регионе. Грузинские политики утверждают, что эти меры не являются направленными против России и русского народа, и у них нет никаких намерений заставить Россию отвечать на вопросы о праве владения ее землями. Кроме этого, Грузия не имеет определенных силовых структур, способных оказать влияние на направление политических акций на Севере. Однако, опять же, если посмотреть на чрезвычайно негативные отношения между Грузией и Россией, то они вполне естественны, учитывая то, что Россия во всем видит “антироссийские действия” и время от времени российские политики выдвигают в адрес Грузии обвинения в провоцировании конфликтов на Северном Кавказе. Чтобы лучше понять действия Грузии, стоит вкратце рассмотреть исторические закулисья отношений между Грузией и Северным Кавказом.

122

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Предыстория: Противоречия и нестабильность Приведенные ниже данные представляют основную линию грузинской истории, а также краткое обобщение непосредственных отношений Грузии с ее северными соседями. Основной целью этого краткого изложения является указание на то, какое именно место занимают в сердцах и умах грузинского народа их отношения с северными нациями, и какое воздействие оно может оказать на налаживание отношений с Северным Кавказом. Отношения народов Северного Кавказа и Грузии в Средние века, еще до их аннексирования Российской Империей в 1801 году, особенного значения не имели: многие грузинские цари, прежде всего, были заняты решением вопросов с южными соседями, Османской и Иранской империями. Между тем, отношения с северными соседями остались в памяти народа, как вечные судебные тяжбы, связанные с похищением людей, скота или других, необходимых в быту человека, предметов. С другой стороны, грузинские принцы всегда могли нанять в свои воинские подразделения солдат из Северного Кавказа. После того, как Грузия была включена в Российскую Империю, и в особенности во время Кавказской войны, она сыграла важную роль в кавказской политике России. Россия видела в Грузии, брата по вере, прежде всего союзника, который поможет подавить кавказские народы. Эта, продолжавшаяся десятилетия, война превратилась в кровавую бойню. В Тбилиси располагался координационный центр политики по аннексии Кавказа, а в российской армии, выступавшей против Шамиля, лидера кавказского противостояния, занимало должность множество грузинских офицеров. Основной причиной участия грузинской знати в этой войне, было не только желание доказать верность российскому царю, но и естественное желание добиться повышения в звании. Однако, у Грузии была еще одна причина для участия в войне сражение грузинской знати на стороне России позволяло им обеспечить хоть какую-то безопасность расположенных вблизи Кавказских гор деревням, немало настрадавшимся от набегов горцев. Этот период положил начало зарождению противоречий и пересмотрению позиции Грузии по отношению к Северному Кавказу. С одной стороны, православная Грузия была союзником России в делах нейтрализации северокавказского мусульманского народа. Но с другой стороны, у грузинов зародилась симпатия к кавказцам, которые сделали, то, чего они не смогли, вели против России за самое важно для них независимость, от которой Грузия отказалась задолго до горцев. Эта симпатия кавказцам явно проявляется в публикациях грузинских СМИ. Противоречивая позиция по отношению к России и Северному Кавказу, представляющие собой все еще действительную и в наши дни парадигму, зародилась именно в те времена. Восхищаясь ролью России, принесшей в их страну безопасность и модернизацию, грузины все же сыграли свою роль в подавлении народов Северного Кавказа: ведь горцы всегда были для Грузии источником нарушения спокойствия и, в то же время, были вдали от

SAYI 19 - 20

нововведений современности. Однако, имели место и грузинские патриоты, которые, наряду со скорбью по утраченной независимости и политической индивидуальности, чувствовали угрозу культурной ассимиляции со стороны Российской империи. Как правило, эти люди осуждали роль Грузии в Кавказской войне и восхищались сопротивлением кавказских горцев против российской оккупации. Точно такая же парадигма имела место и в период кратковременной первой независимости Грузии (191821). В эти годы грузинское правительство старалась войти в сотрудничество и оказать поддержку такой же недолговечной Северо-Кавказской Горской Республике (1917-20). Грузия была одной из немногих стран, признавших законность этой республики. С политического аспекта это сотрудничество значения не имело, однако оно имело особую символическую важность в сознании общества. В советское время Грузия, само собой разумеется, не могла находиться ни в каких политических отношениях с Северным Кавказом. Разве только среди избранных лиц создавались важные культурные и академические отношения. Наиболее важную роль в этих отношениях сыграл грузинский лингвист Арнольд Чикобава, разработавший теорию иберо-кавказской языковой семьи и утверждавший, что грузинский язык находится в родстве со многими языками Северного Кавказа (кроме осетинских и тюркских языков). Более того, он хотел выдвинуть теорию о наличии не только языкового родства, но и расовой и культурной близости этих народов. Здесь я не стараюсь вынести вердикт о научной достоверности этой теории, наиболее важным для нас оказался тот факт, что вокруг этой гипотезы было создано научное учреждение в котором трудились ученые, как Грузии, так и Северного Кавказа, а это, в свою очередь, внесло огромный вклад в зарождение взаимной близости и солидарности между народами двух кавказских регионов. Однако, основная масса населения Грузии таких глубоких чувств, по всей вероятности, не испытывала, они распространялись, в основном, среди научного общества, хотя и нельзя забывать о том, какое немаловажное воздействие они оказали на действия политиков следующих лет. Особенно проявилось это во времена правления Звиада Гамсахурдии (1989-1991) и во времена его лидерства в грузинском национальном движении. Этот период положил начало совершенно новому этапу в отношениях Грузии и Северного Кавказа. Наиболее явным примером этому стало заключение союза между Гамсахурдия и лидером чеченского сепаратистского движения Джохаром Дудаевым. Этот союз был создан не только для получения общей выгоды в военных действиях против России, но и для развития упомянутой выше иберо-кавказской теории. Однако, если рассматривать ситуацию более широкомасштабно, отношения Грузии и Северного Кавказа в то время нельзя было назвать идеальными. Причиной этому были столкновения между Южной Осетией и Абхазией, желающей отделиться от Грузии и грузинского правления

123

123

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

и войти в “Конфедерацию Кавказских Народов”, проект которой горячо обсуждался на Севере Кавказа. В вопросе Абхазии и Южной Осетии Гамсахурдия придерживался жесткой националистической позиции. В ходе этих столкновений все народы Северного Кавказа почувствовали симпатию к Абхазии и Осетии, потому что их объединяла особая солидарность ко всем малочисленным народностям, находящихся в структуре советского этнофедерализма на правах автономных областей, потому что с Абхазией и Осетией их связывали общие корни (в частности, речь идет о народах Адыгеи и Северной Осетии), и потому что Абхазия была той необходимой частью, которая теоретически обеспечила бы прямой выход проекта “Конфедерации” к морю. Таким образом, несмотря на грузино-чеченские связи, этот период наложил на отношения между народами Грузии и Северного Кавказа глубокий и горький отпечаток. Период правления Эдуарда Шеварднадзе (1992-2003), занявшего пост президента после свержения Звиада Гамсахурдии стал периодом новых противоречий и нестабильности в вопросе Северного Кавказа. В связи с тем, что каждая из двух стран занималась устранением проблем связанных с этническим отделением от государства,- Грузия решала вопросы Абхазии и Южной Осетии, а Россия Чечни и, буквально до недавнего времени, других республик Северного Кавказа, главная позиция его правления, в особенности в начале 1990-ых годов, отражалась в сотрудничестве с Россией, руководствовавшейся теми же принципами правления. Обоим государством было выгодно вести политику в сотрудничестве друг с другом для решения проблем на собственных территориях. И это были решения не только военного характера, Грузинско-Российское сотрудничество увечило бы шансы на прекращение стычек мирным путем. Отношения президента России, Ельцина к Шеварднадзе имели, как правило, дружеский характер, поэтому вероятность прийти к общей договоренности в решении этого вопроса была довольно высокой. Но несмотря на это, дела пошли в совсем обратном направлении. Вместо стратегии, охватывающей долгосрочный период, Россия отдала предпочтение осуществлению краткосрочных целей: успешно объединив под флагом Кавказской Конфедерации (представляющей серьезную опасность для только что созданного Российского государства) наметившееся на Северном Кавказе новое националистическое движение, Россия спровоцировала начало их войны с Грузией. Воюя в Абхазии с Грузией, проблемные для России народы (способные создать большие проблемы и в будущем) понесли существенные потери и ослабли. Помимо этого, окрепло и негативное отношение жителей Северного Кавказа к Грузии. Даже несмотря на то, что грузинско-российское сотрудничество и потерпело явное фиаско, Шеварднадзе продолжал надеяться на то, что сможет “взять ситуацию под контроль”, поняв, как осмелели теперь народы, желающие отделиться от Грузии. Эта надежда Шеварднадзе, которая, как ему казалось, должна была помочь решить проблемы с Южной Осетией и Абхазией, все еще теплилась во время первой чеченской войны, когда он открыто оказывал поддержку российской армии. Таким образом, Шеварднадзе (и его сторонники) вызвал враждебность по отношению к себе со стороны отряда Звиада

SAYI 19 - 20

Гамсахурдии, скрывавшегося в то время в Грозном под прикрытием Дудаева и еще раз укрепил репутацию Грузии, как поддерживающей Россию страны. Так, война России с Чечней была тесно связана с идеологической войной в Грузии. Более того, многие политологи мирового масштаба прогнозировали и дальнейшее сотрудничество Грузии с Россией во всех, связанных с отделением земель, вопросах. Но и это предположение было ошибочным. Постепенно Грузия начала отказываться от своих ожиданий и надежд. Во время Второй чеченской войны Грузинское правительство отказалось поддерживать действия России и заняла более нейтральную позицию. После этого Россия начала выдвигать против Грузии обвинения в том, что она позволила выходцам из Чечни использовать Панкисское ущелье (небольшое место в Грузии, где проживают, главным образом, чеченцы) в качестве укрытия для обновления и обучения силовых структур. На самом деле, у России действительно был веский повод так думать, грузинское правительство потеряло контроль над Панкисским ущельем, и поэтому чеченские солдаты чувствовали там себя в безопасности. Наконец, благодаря вмешательству со стороны Америки, порекомендовавшей обеспечить достойное обучение и оружие для сотрудников органов внутренних дел Грузии, она снова взяла под контроль Панкисское ущелье и смогла избежать серьезных столкновений с Россией. Именно эти события происходили на политической арене. Между тем, серьезное сопереживание общества борящимся за независимость народам Чечни и Северного Кавказа возрастало с каждым днем. Начали организовываться социальные идейные мероприятия под лозунгом “Кавказ наш общий дом”. К примеру, Зураб Жвания, сначала лидер “молодых реформаторов” при грузинском правительстве, а затем и премьер-министр Грузии, в начале своей карьеры был яростным сторонником этой идеи. Были предприняты попытки добраться до Северного Кавказа. К сожалению, в этих мероприятиях и движениях не было последовательности и систематичности, однако это помогло направить общественное мнение на поддержку народов Северного Кавказа. Между тем, из-за возрастающей с каждым днем слабости и недостаточности правительства Шеварднадзе, эти идеи так и не получили никакого политического резонанса. После того, как в результате “революции роз” в 2003 году к власти пришел Михаил Саакашвили, новое правительство, прежде всего, занялось реформами, которые были необходимы для урегулирования внутренних вопросов, не выдвигая на первый план отношения с Северным Кавказом. Более того, в первое время оно старалось наладить отношения с Россией (в первой половине 2004 года) и пыталось войти в сотрудничество в ведении северо-кавказской политики, которая, как оказалось, была частью “пакета” который должен был помочь заслужить Саакашвили доверие Путина. Однако, такая стратегия оказалась безуспешной и стала причиной враждебности между Грузией и Россией, достигшей апогея в августе 2008 года. В период с 2004 по 2008 года Грузия еще не имела какой-либо окончательной стратегии, касающейся Северного Кавказа. Урок, который усвоила Грузия после многочисленных попыток развить Северо-кавказскую политику, можно обобщить следующим образом:

124

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

(1) Ни одна из множества попыток войти в сотрудничество с Россией с целью урегулирования северокавказского вопроса не увенчалась успехом. (2) Позиция грузинского общества к отношениям с северокавказскими народами была противоречивой: с одной стороны, они злились на них за то, что они воевали с Грузией, а с другой стороны испытывали к ним симпатию изза их неустанной борьбы за независимость от России и изза существующей культурной близости между ними. (3) Изза страха “разозлить” Россию, всегда подавляла попытки дойти до северокавказского народа, потому что Россия слишком подозрительно относилась к этим попыткам Грузии и считала, что поддержка со стороны Грузии может укрепить их желание добиться самоуправления.

Почему появилась необходимость в нововведениях после войны 2008 года? Наиболее распространенным объяснением северокавказской политики Грузии после войны в августе 2008 года является желание Грузии “разозлить” Россию и отомстить за войну, а также спровоцировать еще большую смуту в и без того, самом проблемном российском регионе. Если внять этим объяснениям, то грузинская политика выглядит неспланированной, безответственной, строящейся больше на чувствах, чем на здравом рассудке. Но мнение это слишком поверхностное. Рассмотрев приведенную выше краткую историческую сводку, можно понять, что грузинское общество всегда доброжелательно относилось к народу Северного Кавказа и хотело наладить с ним отношения, но всегда боялось вызвать негодование у России. Поразительно, но именно вооруженный конфликт в августе 2008 года и его итоги помогли грузинскому народу победить этот страх, да и грузинские лидеры прекрасно осознавали, что ни одна из грузинских политик, имеющих отношение к Северному Кавказу, не будет положительно воспринята со стороны России. И впервые в истории Грузия не побоялась игнорировать реакцию России, так как после августовской войны Россия полностью потеряла свой контроль над Грузией. Расчет ее был таковым: Что еще Россия может сделать Грузии? Оккупировать Грузию? Или объявить масштабную войну, предусматривающую изменение политического режима? Но если бы Россия приняла такое решение, повод для этого она бы все равно нашла. Представители российского правительства обвиняли Грузию в тайном оказании поддержки террористическим группировкам Северного Кавказа: подобные обвинения не имели никакого отношения к политическим акциям, предпринятым Грузией по отношению к Северному Кавказу, и какой бы ни была ситуация, ей предстояло сопоставление. Поэтому, если даже Грузия и сочтет развитие добрососедских отношений с народами Северного Кавказа полезными для своей страны, она не посмотрит на реакцию России. Конечно же есть предел пренебрежению реакциями России. Грузия может предпринимать только такие шаги, которые не расходятся с международным правом и нормами. Грузинские политики всегда открыто признавали Северный Кавказ частью Российской Федерации и всяческие преимущества, которые она имеет на правах верховной власти. Каждое из действий, проделанных Грузией до сегодняшнего дня, полностью соответствует этим критериям. Поэтому, даже если Россия и недовольна грузинскими нововведениями, она не рассматривает их, как повод для объявления войны.

SAYI 19 - 20

Другим ограничивающим фактором является то, что эксцесс и поддержка террора на Северном Кавказе категорически расходятся с интересами Грузии. Более того, широкомасштабные беспокойства Северного Кавказа опасны и для Грузии в частности, так как может вызвать “эффект домино” и подвергнуть риску стабильность в стране. Репутация Кавказа, как нестабильного района, оказывает замораживающий эффект на так необходимые для Грузии иностранные инвестиции. Об этих страхах не раз уже говорилось на грузинских диспутах. Так все же, почему хорошие отношения с Северным Кавказом так важны для Грузии? Какую выгоду от этого может ожидать Грузия? Ответ предельно прост: эти народы соседи Грузии и желать хороших отношений с соседями вполне естественно. Никто не отрицает, что Северных Кавказ это часть российской территории, однако, опыт последних двадцати лет показал, что поведение и образ жизни северо-кавказцев радикально отличаются от других народов Российской Федерации, и нам доказали, что это отличие имеет большое значение. То, что в начале 1990-ых добровольцы из этого региона воевали против Грузии и то, как успешно манипулировала Россия присущими этому народу чувствами, направляя их против интересов Грузии является этому явным доказательством. И в 2008 году не обошлось без бойцов из Северного Кавказа, воевавших или в любое время готовых вступить в бой с Грузией, а некоторые полномочные лица России, желая сохранить контроль на Северном Кавказе, сумели представить эту вооруженную акцию против Грузии, как правое дело, на которое Россия оказалась вынужденной пойти. Если все это на самом деле так, то у Грузии просто обязана иметься северокавказская политика, которая будет направлена на развитие сотрудничества и доверия между Грузия и север-кавказцами. В историческом прошлом Грузии имелись, как положительные, так и отрицательные моменты, поэтому мы прекрасно осознаем, как трудно будет заслужить доверие. Но подобное положение присуще всем соседствующим государствам в мире. Ясно одно, касающаяся Северного Кавказа грузинская политика составлялась не только с направленностью на интересы нации, но и на искреннее чувство доброжелательности и симпатии к ближайшим северным соседям. Обеспечивая поддержку общественности по отношению к этой политике, Грузия сможет добиться ее действия на долгие временные сроки. Ожидает ли Грузия от северо-кавказской политики какихлибо политических результатов? Рассчитать эти результаты довольно трудно, так как невозможно предугадать, какой окажется реакция этого региона в будущем. На данный момент совершенно точно только одно: их будущее неясно. На сегодняшний день этот регион самый проблемный регион в Российской Федерации, и положение с каждым днем становится все хуже и хуже. Некоторые могут прокомментировать это своеобразным сценарием развития, но каким именно сценарием это может быть сказать трудно. Именно поэтому любая грузинская политика может быть создана, руководствуясь только лишь этой категорической неопределенностью. Однако желание Грузии определить свою роль на Северном Кавказе,- конечно же, эта роль будет связанная с внедрением мягкой поли-тики, - это самое верное решение, как с политической, так и с нравственной точки зрения.

125

123

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

KAFKASYA'DA ÇERKES BÖLGELERİNİN

SOSYAL YAPISI

Yrd.Doç.Dr. Fethi GÜNGÖR Yalova Üniversitesi SBE MüdürYrd. Kafkas Vakfı Kurucu Başkanı

Sovyetler Birliği'nde Ekim devriminden sonra aile müessesesi, tamamen ortadan kaldırılmak istenmişti. Marksist teorisyenler tarafından çekirdek ailenin, cemiyetlerin ağır ve hızlı değişmesiyle beraber sosyal şartların değişmesi sonucu ortadan kalkacağını iddia etmişlerdir. Her değişimi ekonomik şartlara bağlayanlar, aileyi özel mülkiyet müessesesinin ortaya çıkardığı kapitalist bir kurum olarak kabul etmişlerdir.

Tebliğimi sunmaya başlamadan önce bazı temel kavramların tanımını yapmak konuyu anlamayı kolaylaştıracaktır. Kafkasya; doğuda Hazar denizinin batı kıyılarından başlayıp kuzeybatıda Azak ve Karadeniz'e kadar uzanan kıta koridorudur. Fiziki ya da siyasi bir coğrafyanın ismi olmakla birlikte daha ziyade etnik ve kültürel bir coğrafyanın adıdır “Kafkasya”. “Kuzey Kafkasya Güney Kafkasya” isimlendirmesi bilimsel değil, maksatlı bir uydurmadır. Bu bölgenin bilim literatüründeki adı “Kafkasya” ve “KafkasÖtesi”dir. Kafkas kültürünü paylaşan Adıge-Abhaz, Karaçay-Malkar, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarına “Kafkas Halkları” denir. Tarih boyunca benzer sosyal yapılar geliştirmiş olan bu halklar birbiriyle karışarak akraba olmuştur.

Adıge; Çerkeslerin kendilerine verdiği isim. Kafkasya'nın otokton (yerli) halklarından Adıge-Abhaz gurubuna mensup olan Adıgeler; Abzekh, , Şapsığ, Bjeduğ, Cemguy, Hatıkoay, Mehoş, Natuhay, Kabardey, Besleney ve Ubıh boylarından oluşur. Xabze (töre); Adıge toplumunda ferdi ve sosyal hayatın tamamını düzenleyen teamüli kaideler bütünü. Khase (meclis, parlamento); Adıge toplumunda önemli kararların alındığı ihtiyar meclisi. Günümüz Kafkasya'sında bu kavram cumhuriyet parlamentosu yanında sivil toplum kuruluşları için de kullanılmaktadır. Pşı (bey); Kendine mahsus toprağı, üretim araçları, işçileri ve hizmetlileri olan bey. Thamade (başkan); 'Tanrının beğenip makbul saydığı' anlamına gelen ve Adıge töresinde pek mühim bir mevkie sahip olan bu kavram başkan için kullanıldığı gibi yaşlı zat ve koca için de kullanılır. 'Adıge Xabze' yazarı Mafedz Serebi thamadenin xabzeyi çok iyi bilmesi, güçlü bir hatip ve çok sabırlı olması gerektiğini söyler. Sosyal yapı; aile, din, eğitim, ekonomi, siyaset gibi temel sosyal kurumların karşılıklı ilişkilerinden oluşan istikrarlı düzendir. Belirli bir kültüre sahip ve bir mekânda yerleşmiş insan topluluğunun dokusunu ortaya koyan sosyal yapı, sosyal değişmeye göre statik bir nitelik taşır.

126

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Sosyal değişme; toplumun kültürel değerlerinde, fiziki yapı özelliklerinde ve sosyal tabakalaşmasında zamanla görülen farklılaşmadır. İcat ve keşifler, yeni fikirler ve inançlar, teknolojik ve endüstriyel gelişmeler, nüfus artışı, kültürel etkileşimler, savaşlar, sürgünler, doğal âfetler vb. sebepleri bulunan ve belli bir maliyeti olan sosyal değişme sürecinde toplumlar birçok sosyal problem yaşarlar.

SAYI 19 - 20

kaslar bölgesinin Merkezi Kafkasya kısmı Avrupa, Kafkasötesi kısmı ise Asya kıtaları içinde yer almaktadır. İlk defa M.Ö. 479 tarihinde bu şekilde isimlendirilmeye başlanan ve mitolojik zenginlikleri ile tanınmış olan Kafkasya, gerçek bir 4 'diller ülkesi'dir.

Adıgelerin Kökeni AdıgelerinAntikCoğrafyası Konunun başında Kafkasya'nın antik coğrafyasına jeostratejik ehemmiyeti açısından kısaca değinmek yararlı olacaktır. Plinius, Naturalis Historiae adlı eserinde M.Ö. V. yy. Kafkasya'sından şu şekilde bahseder: “ …Kolkhia nehri zamanında o kadar ünlüydü ki Toimosthenes'e göre üzerinde üç yüz farklı kabile yaşardı. Roma tacirleri burada iş yapabilmek için 130 tercüman 1 kullanırlardı.” JeanCarol Kafkasya'nın jeo-politik ehemmiyetini şöyle izah eder: “Kolkida diyarı bâkir bir halde pek zengin bir yerdir. Eğer Ruslar arzu ederlerse efsanelerin orada sakladığı altun postu bulabileceklerdir. Ben bu memleketin Sohum ile Novorosisk arasında dar bir şerit gibi sıkışmış olan parçası 2 için dört Madagaskar veririm!” Kafkasya'nın Rusya için taşıdığı stratejik önem Rus askerî siyaset uzmanı General Fadayev tarafından çok açık ifade edilmiştir: “Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki bölge Rusya'nın bütün Müslüman Asya ile yakın temasını sağlar. Ruslar Kafkas yarımadasından gereken her yere ulaşabilir. Rusya için Kafkas yarımadası Rusya kıyısını Asya kıtasının kalbine bağlayan bir köprü, Orta Asya'yı düşman tesirlerinden koruyan bir duvar, Karadeniz ve Hazar denizlerini muhafaza eden bir ileri tabyadır. Bu memleketin işgali, devletin en belli başlı görevini 3 teşkil eder.” Arapların 'Maverâu'l-Kafkas', Avrupalıların 'Transcaucasia' ve Rusların 'Zakavkaz' olarak bahsettikleri Kafkasya, Büyük Kafkas sıradağlarının kuzeyinde yer alan tarihi bir bölgedir. Siyasi ve coğrafi bakımdan genel olarak 'Sirkafkasya' (Circaucasie) ve 'Transkafkasya' şeklinde ikiye ayrılan Kaf1) Adem Işık, “Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, İ.Ü.S.B.E., 1995, s. 258-259. 2) Mehmet Fetgeriy Şoenu, Kafkasya ve Servet Menbaları, İstanbul, 1924, s. 1. 3) Ahmet Canbek, Kuzey Kafkasya Trajedisi, İstanbul, Kaf Yayınları, 1994, s. 5. 4) B. Z. Avşar, “Kafkasya - Rusya Federasyonu ve Türkiye”, Yeni Türkiye, S. 16, 1997, C. II, s. 1875. 5) Rasim Ruşdî, Şerkesî Yetehaddes an Kawmih, Kahire, 1947, s. 7. 6) E. Kumıkov, İstoriya Adıgov v Kartakh, s Drevneyşikh Vremen do Serednı XIX Veka, Nalçik 1996.

Heredot, Strabon ve Silakin gibi eski Yunan tarihçileri Çerkeslerden Şerkes, Kerket, Kerkes gibi isimlerle bahseder. Bostani, Dairetü'l-Me'arif'te (1/440) orta çağ tarihçile5 rinin onları 'Sirakes' adıyla andığını kaydeder. 'Antik Çağlardan XIX. Asır Ortalarına Kadar Haritalarla Adıge Tarihi' editörü Kumıkov, Adıgelerin kökenini Hatiler, Sindler, Meotlar, Zikhler, Kasogiler ve Çerkesler silsilesiyle 6 özetlemektedir. Keza, 'Büyük Sovyet Ansiklopedisi' de benzer bir şecere sunmaktadır.TarihçiAytek Namitok'a göre 7 Kelt ırkından gelen Kimmerler, Çerkeslerin tarihi ata-larıdır. Adıgelerin Sarmat, Türk ve Slavlardan, hatta Araplardan 8 geldiklerine dair ilmi değeri olmayan iddialar da vardır. M.Ö. 3000-4000 yıllarında su, dağ, orman vb. her açıdan 9 çok zengin bir memleket olan Kafkasya'da otokton halklar yaşıyordu. Üç Gürcü bilim adamı G.A. Melikişfili, Z.V. Ançabazi ve O.M. Caparidzi'nin görüşüne göre Kafkas halkları güneyden,ÖnAsya'dan gelmişlerdir. Hiç şüphesiz paleolitik dönemde insanların ataları bu coğrafyada yaşamıştır. O döneme ait yüz eser Maykop'ta, Abazekhskaya'da, Abinsk'te, Karaçay-Çerkes'te, Kabardey-Balkar'da ve Osetya'da bulunmuştur. Taş devrinde, Karadeniz sahillerinde insan yaşadığına dair bilim adamlarının mütalaaları vardır. Dağ silsilesinin kuzeyinde ve güneyinde yaşayan otokton halklar paleolitik dönem sonlarında kültürel farklılıklar göstermeye başladılar. Neolitik devrimde (M.Ö. 5000) otokton Kafkas halkları üç ana gruba ayrıldı: Kafkasötesi, Kuzeybatıkafkas, Kuzeydoğukafkas. M.Ö. 3000-4000 yıllarında Abhaz-Adıge, NahDağıstan ve Kartvel olmak üzere tamamen ayrıştılar. O tarihte kendi aralarında da ufak tefek ayrışmalar görül10 meye başlandı. Kafkas halklarının (M.Ö. 3-4000 yıllarında) ayrışmalarının sebebi, kendi aralarındaki anlaşmazlıklar değil, dışarıdan gelerek karışan yabancılardır.

7) Aydın Osman Erkan, “Kafkasya ve Çerkeslerle İlgili Belgeler”, Kafkasya Yazıları, S. 4, Kış 1998, s. 50. 8) Betrozov, a.g.e., s. 10-11. 9) Otokton (Autochthon) tabiri, Yunanca menşeli bir sıfat olup yerli manasında kullanılmaktadır. Literatürde bir coğrafi mıntıkanın ilk sakinlerini ifade eder. Bkz.: Bakır Sarûhânî, Dâiretü'l-Meârif-i Ulûm-i İctimâî, Tehran, İntişârât-ı Keyhan, 1370 (1992), s. 52. 10) Betrozov, a.g.e., s. 48-50.

127

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kuzey Kafkasya'nın tarihini anlamak için burasının Ön Asya ile Avrupa arasındaki köprü işlevi gördüğünü unutmamak gerekir. Kafkasya'daki en büyük tarihi değişimlerden biri Kuzey İran halklarının; M.S. IV. asırdan itibaren de Hun, Bulgar, Hazar ve Kıpçakların gelip Kafkas halklarına karışmasıdır. Bu olay birkaç kez vuku bulmuş ve bölgeyiTürkî bir coğrafyaya dönüştürmüştür.11

Adıgelerin Diğer Milletlerle Münasebetleri: Toplumların dış münasebetleri sosyal yapı ve değişmelerinde çok etkili olduğu için tarihteAdıgelerin diğer milletlerle münasebetlerine birer cümleyle değinmek yararlı olacaktır. Çerkeslerin Avrupalılarla münasebetleri, milat öncesinde Greklerin Kuzeybatı Karadeniz sahillerinde önce ticaret, akabinde kolonizasyon faaliyetlerine girişmelerine kadar götürülebilir. Onların ardından aynı konumda Cenevizlileri görmekteyiz. Rus işgali döneminde İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere Avrupalıların Çerkesya'ya yeniden ilgi duymaya başladığını görüyoruz. M.S. 4. yüzyılda Bizans'ın Çerkesya ile başlayan münasebetleri Selçukluların Anadolu'ya gelmesine kadar sürmüştür. İşgal girişimi ve buna karşı direnme şeklinde gelişen Adıge-Rus münasebetlerinin tarihini, Çar İvan Grozni'nin yayılmacı politikalarının uygulamaya konduğu 16. yüzyıl ortalarına kadar götürebiliriz. İlk dönemde sürtüşme şeklinde başlayan Kırım-Çerkes münasebetleri, Adıgeler arasında İslam'ın yayılmasıyla müsbet bir seyir izlemeye başlamıştır. O kadar ki, Çerkes beyleri çocuklarını Kırım hanlarına eğitilmek üzere p'ur (atalık) olarak verirken, aynı şekilde Kırım hanları da Adıge beylerine çocuklarını 'atalık' vermeye başlamışlardır.12

SAYI 19 - 20

değişmelerde önemli bir etkisi olan bu mesele ayrı bir tebliğ konusu olduğu için burada detaya girilemeyecektir.

Aile Kurumu Evlilik; Dağıstan hariç tüm Kafkas kavimleri gibi Adıgelerde de egzogami hâkimdir. Evlenme genellikle şu üç yoldan biriyle gerçekleşirdi: Aileler ile adayların tanışıp anlaşması, kız kaçırma ve nadiren “g'uşe gupe yibze” dedikleri beşik kertmesi. Çerkeslerde evlilik zor bir olaydır. Düğünler çok külfetli olduğundan nispeten daha kolay sonuçlanan 'kızı kaçırma' yöntemi yaygınlık kazanmıştı. Nadiren 'zorla götürme' olaylarına da rastlanırdı ki bunun sebebi daha çok başlık parasının aşırı yüksek oluşuydu. Sovyet rejimi ile evlilik kurallarında zorunlu değişmeler olmuştur. Aleksandra Kollantay (1872-1952), Çarın ve kilisenin savunduğu aile kurumunun Çarlık rejimiyle birlikte yıkılması gerektiğini ilan ediyordu. 19 Kasım 1926'da yürürlüğe giren 'evlilik, aile ve velayet yasaları'na göre evliliğin herhangi bir biçim kuralına uyması gerekmiyordu. Evlilik akdi nikâh memuru tarafından herhangi bir tören yapılmaksızın tasdik olunan bir belge durumuna gelmişti. 8 Nisan 1944 yılında yapılan değişikliklerle nikâh memuru önünde bir tören yapılmasına izin verildi. Evlilik için asgari 18 yaş sınırı kondu. Bu değişikliğe kadar çocuğun babasını tescil ettiren kadın idi. Evlilik dışı çocuğun bakımını devlet üstlenmekteydi. Çerkeslerde İslam öncesi dönemde levirat (kocası ölen gelini kayın biraderiyle evlendirme) ve sararat (akraba iki kızı peş peşe alma) âdeti vardı. Her iki adet İslamiyet'e girmelerinden sonra gitgide zayıflamış ve nihayet ortadan kalkmıştır.

Eş seçimi; Adıgelerde eş seçimi, adayların hür iradesine Kırım'ın elden çıkmasından sonra Osmanlı Devleti, Kafkasya ile ilgili eski politikasını hatalı ve yetersiz bulduğundan, doğu hudutları için büyük önem taşıyan Kafkasya'da dikkatini yoğunlaştırdı. Rusya'ya karşı Osmanlı Devleti'nin Asya'daki topraklarını muhafaza etmek üzere, Çerkesistan'ın bir serhat ülkesi haline konulması düşünüldü. Bu politikada, Küçük Kaynarca Anlaşması'ndan sonra Çerkesistan sahillerini gezen Kaptan-ı Derya Gazi Hasan Paşa ile CanikliAli Paşa'nın verdikleri rapor da etkili olmuştur. Adıgelerin Osmanlı Devleti ile kurduğu münasebet ağında en büyük payı, işgalci Çarlık Rusyası tarafından yurtlarından sürüldükleri zaman Osmanlı'dan gördükleri büyük himâye tutmaktadır. Adıge sosyal yapısında meydana gelen köklü 11) Aynı yer, s. 51-56. 12) Atalık kurumu çerçevesinde Kırım Türkleri ile Çerkesler arasında kurulan akrabalık bağlarının detaylı örnekleri için Bkz.: Vasfi Güsar, “Çerkes ve Kırım

bırakılmıştır. Bununla birlikte kızın eş seçiminde aile büyüklerinin görüşü de önemli bir etken idi. 'Zexes' denen eğlence meclislerinde tanışan adaylar bir süre 'pselhıxhu' (sohbet arkadaşlığı) yaptıktan sonra birbirinin 'kaşen'i (sevgilisi) olur ve nihayetinde evlenirlerdi.

Evlilik yaşı; Adıgelerde evlilik yaşı ortalaması 20'nin altında idi. Ancak İslamiyet'le kucaklaşmalarının akabinde başlayan ve dört asır süren kanlı savaşlar ve peşinden yaşanan sürgün şoku nedeniyle normal evlilik yaş sınırı zamanla 25'in üstüne çıkmıştır. Günümüzde Kafkasya dışında yaşayan Çerkeslerde 25'in üstünde olan evlilik yaşı ortalaması günümüzde ata vatan Kafkasya'da 22 yaş düzeyinde seyretmektedir. Tatarlarının Tarihî Münasebetlerine Bir Bakış”, Kafkas Dergisi, S. 10, İstanbul, 1 Ekim 1953, s. 4-7.

128

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Başlık; Günümüzde de Anadolu'da yer yer devam

keği de ya koca veya onun arkadaşları yakalayıp öldürürdü.

etmekte olduğu üzere başlık parası alınırdı. Bunun miktarı sosyal statüye göre değişirdi. Bu para genellikle at, silah, büyük-baş hayvan, -İslam öncesi döneme mahsus olmak üzere köle- ve nakit olarak ödenirdi. Çerkesler İslam'a girdikten sonra başlık ikiye çıkmıştı; biri ebeveyne, biri geline (mehir olarak) verilirdi.

Boşanma; Karı koca arasındaki anlaşmazlıkları 'yifend' dedikleri imamlar ile 'nahıjh' dedikleri saygıdeğer yaşlılar çözüme kavuştururdu. Bu gibi davalarda kocanın tercihine daha çok önem verilirdi. Nadiren vuku bulan boşanmalar şu şekilde gerçekleşirdi:

Poligami; Çeçenlerde daha yaygın olan birden fazla kadınla evlilik Adıgelerde ender rastlanan bir durum olmakla birlikte 'Nart l'ıxhujh' dedikleri kahramanların ve 'pşı'lerin birden çok kadınla evlendiği olmuştur.

Evlenme yasakları; Gerek baba gerekse anne tarafından akrabalarla evlenmek kesinlikle müsamaha görmezdi. Bu gelenek günümüz Çerkes toplumunda da sürmektedir. Dağıstan hariç diğer Kafkas halklarında hâkim olan akraba evliliği yasağı Adıgelerde en sert şekilde uygulanır, aynı sülâle mensupları ve sütkardeşler yakın akraba addedilirdi. Ender olmakla beraber yakın akraba evliliği gerçekleştirenler bir çukura atılıp taşlanarak öldürülürdü. Günümüzde müeyyidesi kalmamış olmakla birlikte yakın akraba evliliği yapanlar ömür boyu dışlamalara maruz kalmaktadır. Sütkardeşle ve başka dinden biriyle evlenmek yasaktı. Bey sülâlesine mensup biri köle (işçi) sınıfından biriyle evlenemezdi. Bunun aksi de aynı şekilde yasak idi. Ancak bu sınıf farkı gözetme kuralı İslamiyet'le birlikte gevşemiş, bugün tamamen yok olmaya yüz tutmuştur.

Ya koca şahitler huzurunda 'ben artık seninle yaşamayacağım' der kadına yol verirdi.Veya iki şahit ile köy imamının huzurunda üç kez 'tallaktuk' der üç adım atardı. Kadın 4 ay 10 gün bekledikten sonra dilediğiyle evlenebilirdi. Toplumda kendini ispatlamış ve saygınlık kazanmış bir kadının beğenmezse erkeğinden ayrılma hakkı vardı. Sovyet rejimi politikaları sonucunda Çerkesler arasında boşanmanın yaygınlaştığı görülmektedir. Eğer çocuk yoksa resmen boşanma olayı, nikâh memurluğuna başvuran herhangi bir eşin talebi üzerine nüfus kütüğüne bir kayıt düşülmesi işleminden ibaretti. Günümüz Kafkasya'sında yaşayan Çerkes toplumunda baş gösteren en ciddi sosyal hastalıklardan biri, boşanma olaylarının had safhada artarak ailenin parçalanmasıdır. Diyaspora Çerkeslerinde yakın zamana kadar nadirattan addedilen boşanma olaylarının da eskiye nispetle artmaya başladığı gözlenmektedir.

Gerek Kafkasya'da, gerekse diyasporada (Kafkasya dışında Çerkeslerin yaşadığı yerlerde) hal-i hazırda etkin olarak yaşayan evlenme yasakları akraba evliliği ve sütkardeş evliliğidir. 147 yıllık aradan sonra dünyanın dört bir yanından gelip ata yurtlarında karşılaşan Çerkesler sülâlelerini bulmakta ve yakın akraba muamelesi görmektedirler. Dolayısıyla, aynı sülâle adını taşıyanların evlenmesine asla müsamaha edilmemektedir.

Karma evlilikler; Kafkasya'da Müslümanlarla gayr-ı müslimler arasında vuku bulan nadir evlilikler tek yönlüydü. Bu durumda, Müslüman bir erkek Müslüman olmayan bir kadınla evleniyordu. Müslüman kızlar hemen hiç bir zaman gayr-ı müslimlerle evlenmiyorlardı. Daha çok kentlerde rastlanan gayr-ı müslim gelin alma olayı bile koca evinde husumetle karşılanırdı. Ancak bu husumet zamanla yumuşamış ve iki yönlü karma evliliklere sıkça rastlanır olmuştur.

Bakire olmadığı anlaşılan gelinin derhal baba evine iade edilmesi geleneği de evlilik yasakları çerçevesinde değerlendirilebilir.

Karma evlilikleri kolaylaştıran etkenleri araştıran sosyologlar, kentleşme, çok ulusluluk ve eğitim seviyesini, bu konudaki en etkin faktörler olarak ortaya koymuşlardır.

Çerkes toplumunda namus ve iffet son derece büyük bir titizlikle korunurdu. Nadiren vuku bulan zina olaylarına en şiddetli cezalar uygulanırdı. Evli biri zina ederse öldürülür, zani bekâr ise yüz sopa vurulurdu. İslam öncesi Çerkes toplumunda evli kadın zina yapacak olursa, kocası tarafından saçları kökten kazınıp elbisesinin kolları dirseklere kadar kesilir ve öylece çıplak bir ata bindirilerek hor ve hakir bir halde babasının evine geri yollanırdı. Onunla zina eden er-

Sovyet iktidarı, terfi sebebi görerek teşvik etme vb. yollarla etnik grupların karışmasını ve milletler üstü bir toplumun karma evliliklerle gerçekleşeceğini ümit ediyordu. Karma evliliklerde Müslüman babanın milliyeti hep baskın çıkardı. Ender olarak rastlanan Müslüman kadının gayr-ı müslim erkekle evlenmesi halinde de çocuklar annenin milliyetini seçerdi. Karma evlilikler bile İslam'ın dışında bir dünyaya açılmaya meydan vermiyordu.

129

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Düğün; Yeni kurulan ailenin nasipli ve bereketli olması temennisiyle düğün yemeğine çok büyük önem verilir, zengin bir çeşitle donatılırdı. Düğünde en önemli olay 'wune yışe' dedikleri gelini damadın evine buyur etme merasimiydi. Büyük bir grup eşliğinde, mızıka çalıp 'woered' (şarkı) söyleyerek, silah atışları yaparak gerçekleştirilirdi. At yarışı, güreş vb. spor gösterileri düzenlenirdi. Mızıka eşliğinde, kız erkek karşılıklı Kafkas oyunları oynayarak yapılan Çerkes düğünleri hem Kafkasya'da hem de diyasporada halen yaşatılmaktadır. Evlenme merasimi, Kafkasya'da yaşayan Müslüman halklar için, geleneklerine olan derin bağlılıklarını gösterme ve Sovyet kanunlarını ve tutumunu küçümseme için bir fırsat olarak değerlendiriliyordu. Başta ziyafet için kurban kesilmesi olmak üzere hükümetin hiç de tasvip etmediği bir sürü masrafların yapıldığı görkemli şenlikler olurdu. Üstelik bunlar mahalli yetkililerin huzurunda yapılırdı. Evlilik merasimi doğum merasimine nispetle Müslümanların ata geleneklerine bağlılıklarını gösterme fırsatını daha çok vermekteydi. 1960 yılları başında meseleye eğilen Sovyet rejimi, dini nikâhların artma eğiliminin, resmi nikâhın cazibesi olmayan donuk ve bürokratik özelliğinden kaynaklandığını düşünerek görkemli nikâh sarayları inşa edilmiş ve büyük törenler düzenlenir olmuştu. Ama hiç bir şey değişmemiş gibi dini nikâh törenleri cazibesini muhafaza etmeye devam etmişti. Müslüman toplumda resmi nikâh sonucunda doğmuş çocuklar rahatlıkla meşru kabul edilmiyordu. Dini nikâh bir vicdan hürriyeti meselesi olarak düşünüldüğünden yasaklanamamıştı. Ancak, baliğ olmamış veya rızası olmayan kızların evlendirilmesi, kız kaçırma, başlık vb. adetler ekonomik ve sosyal gerekçelerle yasaklanmıştı. Buna rağmen yer yer devam ediyordu. Meselâ, başlığın herkesçe malum rayiçleri vardı. Kafkasya'da nişanlının müstakbel kocanın ailesine takdim edildiği törenler (nıse teşe) devam etmekteydi. Merasim boyunca gelin yüzü kıbleye dönük vaziyette ayakta dururdu. Sovyetler Birliği'nde Ekim devriminden sonra aile müessesesi, tamamen ortadan kaldırılmak istenmişti. Marksist teorisyenler tarafından çekirdek ailenin, cemiyetlerin ağır ve hızlı değişmesiyle beraber sosyal şartların değişmesi sonucu ortadan kalkacağını iddia etmişlerdir. Her değişimi ekonomik şartlara bağlayanlar, aileyi özel mülkiyet müessesesinin ortaya çıkardığı kapitalist bir kurum olarak kabul etmişlerdir. Ailede gelenekselliğin devam edeceği, dolayısıyla bu müessesenin zayıflatılması ve yok edilmesi hedef alınmaktaydı. Ancak, takip edilen politikalar ve ailenin görev ve fonksiyonlarını yerine getirmek üzere oluşturulan kurumlar başarılı olamamış; sonuçta bu politikalardan geri dönülmüştür.

SAYI 19 - 20

Düğün merasimleri meyanında, akrabalık yollarını çoğaltma tekniklerinden biri olan 'teha' (Kuzeybatı Kafkasya'da 'teşe') dedikleri bir merasim yapılır; yeni akraba adayı olarak seçilen yabancı bir delikanlı odasının köşesinde ayakta bekleyen gelinin önünde durur, 'dünya ahiret bacımsın, iki bacım var, üçüncüsü sensin' der, duvağını kamasının ucuyla iki kere biraz kaldırır, üçüncüsünde arka tarafa atar, yüzünü açardı. Tavandaki yuvarlamaya üç kez kamasıyla vurup bu akrabalığın nişanesi olarak işaret atardı. Kafkas halklarında 'kaafe' denen dansın önemli bir yeri vardı. Hiç bir sevinçli merasim 'kaafe'siz olmazdı. Asırdan asra daha sanatkârane ve daha estetik bir hal alan bu oyunda erkeğin şahsında sertlik, heybetle dimdik ayakta durma, kızın şahsında ise zarafet ve nezaket zirveye ulaşır. Bu dans gerek Kafkasya'da gerekse diyasporada canlılığını halen muhafaza etmektedir.

Hane halkı sayısı; Çiftlikvari yerleşim şekli gereği çalışacak çok sayıda insana ihtiyaç duyulması sebebiyle aileler kalabalık olurdu. Beş neslin bir arada tek bir ailede yaşadığına rastlamak olağan bir durum idi. Aile reisi, evli bekâr tüm çocukları ve torunlarıyla birlikte yaşardı. Bu gibi normal bir aile 40-60 kişiden oluşurdu. Bu sayının yüze çıktığına dahi şahit olunmuştur.Ayrıca uşak ve köleleri olurdu. 16-18. Asırlarda aileler birlikte yaşardı. Potemkin'in anlattığına göre Kabardeyler dededen toruna ayrılmadan oturur, aynı kaptan yerlerdi. Hane halkı fert sayısı olarak sorulmaz, 'kaç kazan?' diye sorulurdu. Bir ailede 15-100 kişi yaşardı. Aile belli bir büyüklüğe ulaşınca ayrılır, o ayrılan da hızla büyümeye başlardı. Ayrılan yeni aile çok uzağa gitmez, yakın bir yerde yerleşirdi. Oğul evlenince ona ayrı yer verirlerdi.Adıge ailesi genellikle anne, baba, çocuklar, dede, nine, kız ve erkek kardeşlerden oluşurdu.

Aile içi roller ve münasebetler; En yaşlı üye 'thamade' (reis) olur, tüm işleri o idare ederdi. Hane toplantısına erkek üyeler katılırdı. İkinci otorite onun hanımı ('goaşe') olup ailenin tüm bayanları üzerinde sözü geçerdi. Aile içi ilişkiler 'büyük-küçük' ilkesine göre düzenlenirdi. Aile reisi ölünce, kalan en yaşlı üye reis olurdu. 'Ailede illa ki bir kanun olmalı', 'ana babanın sözü fiili kanundur' gibi atasözleri 'thamade' nin ne kadar büyük bir yetkiye sahip olduğunu göstermektedir. 1847 yılında kabul edilen bir kanuna (xabze) göre 'baba tam yetkilidir, hane halkı onun karşısında köle gibi davranmalıdır.' Babadan izinsiz hiç bir iş yapılmaz, o dilediğini yapar, istediği gibi cezalandırırdı. Evlilik izni babadan çıkar, başka türlü kabul edilmezdi. Kızını dilediğine verir, izinsiz kaçarsa evlatlıktan reddedilirdi. Keza oğlu izinsiz gelin getirirse evlatlıktan ret olunurdu. Babasından zulüm gören aile bireyi onu sülâle büyüğüne şikâyet edebilirdi.

130

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Nalçik'te oturan seksenini aşkın Hadiyat Nine okuduğu evradın sevabını peygamber ve ashabından sonra kayın pederi ile kayın validesinin, daha sonra kendi ebeveyninin ruhuna bağışladığını söylüyor. Bu edebi annesinden öğrendiğini belirterek şu açıklamayı yapıyor:Gelin giderken annem bana dedi ki; 'kızım, artık sen gittiğin evin insanısın, onlara öncelik vereceksin...'. Toplumun hücresi mesabesinde olan aile kurumuna Sovyet rejimi boyunca yöneltilmiş bulunan tahripkâr uygulamalar neticesinde bugün Kafkasya Adıgelerinin aile yapısı parçalanmış bir tablo görüntüsü arz etmektedir. Bunun sonucu olarak aile içi rol çatışması vs. problemler yoğun şekilde yaşanmaktadır.

SAYI 19 - 20

ması ve savaşabilme kabiliyeti sebebiyle önemsenirdi. Bütün anketler, dine karşı tutumları, yaşadıkları çevre (kent ya da kırsal kesim), eğitim seviyeleri ve sosyal statüleri ne olursa olsun tüm sovyet âleminde (Müslüman) erkek çocuklarının hemen hepsinin sünnet olduğunu göstermekteydi. Çocuklara ad seçerken de dini gelenekler önemli rol oynamaya devam etmekteydi. 'Şeytanın dikkatini başka yere çekmek' ve çifte kimlikle onu aldatmak amacıyla çocuğa ikinci bir isim verme geleneği doğmuştu. 10 Ekim 1996 tarihinde kendisiyle yapılan mülakatta KHK (Kafkas Halkları Konfederasyonu) fahri başkanı Musa Yure Şenıbe, Yure adını sevmediğini ve artık kullanmadığını, onun işlevinin geride kaldığını belirtmiştir.

Kadın; Kadın erkeğe tabi idi. Kızlar üzerinde annenin salahiyeti daha fazlaydı. Aile ekonomisine önemli bir katkısı olan kadın ev işleri ve çocuk yetiştirme yanında bağ bahçe işlerine yardım eder; yün, deri ve keten işleri yapar, süt mamulleri elde ederdi. Şeriat ve xabze kanunlarına riayet konusunda son derece titizlik gösterirlerdi. Yemeği hazırlar ama misafire kendisi götürmez, servisi kocası veya oğlu yapardı. Doğum yapan gelin, sair aile kadınları gibi ailede söz sahibi olurdu. Sovyet rejimi döneminde kadının konumunda önemli değişmeler vuku bulmuştur. Sosyo-ekonomik faaliyetlerin her dalında görev üstlenmesi, geleneklerin zayıflaması ve demografik dengenin bozulması bunun başlıca etkenleri olmuştur. Dünya Bankası'nın 1995 yılında yaptığı 'Dünya Kalkınma Göstergeleri' başlıklı araştırmaya göre Rusya Federasyonu genelinde 8.350.000 kadın fazlası vardır ki bu RF genel nüfusunun yaklaşık % 6'sı demektir. Bu demografik denge bozukluğunun Kafkasya'da daha ileri safhada olduğu müşahede edilmiştir. Adıgelerde kadın evlendikten sonra da soyadını kullanır. 'Falanların kızı' veya 'filanların gelini' diye anılır. Aile içerisinde erkeğe adıyla hitap edilmediği gibi kadına da öz adıyla hitap edilmeyip; 'goaşe' (ev sahibesi), 'nıse' (gelin), 'evdeki', 'bizimki', 'çocukların annesi' vb. isim ve sıfatlarla çağrılır.

Çocuk; Çocuklar nart hikâyeleri, xabze ve namus kuralları iyice öğretilmek suretiyle çalışkan, terbiyeli, cesur, dürüst, doğru sözlü, adil, merhametli ve saygılı bir fert olarak yetiştirilirlerdi. Çocuğun güçlü ve sağlıklı bir bedene sahip olmasına çok önem verilirdi. “P'ur” denen çocuğu atalığa verme geleneği bu düşünceden doğmuş ve ebeveyn şefkatinin çocuğun eğitimine menfi etki etmesi önlenmiştir. Böylece çocuğun şahsiyet ve irade gelişimi daha sağlıklı olarak tamamlanırdı. Erkek çocuk soyun devamını sağla-

Sünnet geleneği Doğu Kafkasya'da hiç terk edilmeden günümüze kadar geldiği halde Batı Kafkasya'da büsbütün unutulmaya yüz tutmuşken Sovyet sonrası dönemde yeniden canlanmaya başlamıştır.

Miras; Baba evden ayrılan oğluna servetinden dilediğini verirdi. Kıza pek fazla mülk verilmezdi. Baba hayattayken mirası bölüştürmemişse çocukları arasında eşit oranda bölüşülürdü. Evlatlıktan ret olunan çocuk mirastan mahrum kalır, haksız ret durumunda sonradan itiraz hakkı saklı tutulurdu. Baba ölürse, kalan mülkü çocukları eşit şekilde bölüşürlerdi. Oğlundan olan torunları mirasa katılırdı. Ölenin çocuğu yoksa miras akrabalara bölüştürülürdü. Akraba erkek var oldukça kıza miras verilmez, hiç erkek akraba yoksa ancak o zaman kıza miras verilirdi.

Ev ekonomisi; Geçim erkeğe ait olup kadının asal görevi erkeğe itaat idi. Ailenin tüm ihtiyaçları aile fertlerince karşılanır, her aile kendine yeterdi (doğal ekonomi). Ailenin bütün bireyleri ev ekonomisine katkıda bulunurdu. Et, süt, yün vb. hammaddeler çok tüketilir, elbise, ayakkabı vs. tüm giyim kuşam ihtiyaçlarını kendileri üretirdi. Ev endüstrisi giderek gelişti ve el sanatları mesleğe dönüştü. İhtiyaç fazlası üretip satmaya başladılar. Yamçı, ayakkabı, eğer yastığı, heybe, halı vb. eşyalar çokça üretilmeye başlandı. Ancak ustalık ve kalite haneden haneye değişiyor, satılmak maksadıyla üretilenlere daha bir özen gösterilirdi. Endüstrileşmenin Çerkes ailesi üzerinde gösterdiği en büyük etkiler, ailenin eskiden icra etmiş olduğu fonksiyonların azalması, boşanma oranlarının eskiye nazaran büyük bir artış kaydederek ailenin parçalanması ve kadınlar ile gençlerin toplumdaki konumlarının değişmesi hususlarında görülmüştür.

131

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Eğitim Kurumu Etnolog J. Thamowko'nun belirttiğine göre eğitim çoğunlukla ailede yapılırdı. 'Zekhes'lerde tecrübeli, akıllı, bilgili ve ahlâklı büyükler yeni nesli eğitirdi. Çocuk bebeklikten itibaren hayatın ve törenin içinde yoğrularak büyütülürdü. Gençler, ev ile misafirhane ve kültür evi işlevi gören 'haçeş'lerde eğitilirlerdi. Kızlara xabze kuralları yanında biçki dikiş, mutfak ve ev işleri öğretilirdi. Kız çocuklar evlenene kadar baba evinde eğitilirdi. Erkek çocuk atalık verilir, binicilik, atıcılık vb. hususlarda eğitilirdi. Atalığa verme (p'ur) âdeti Kafkas halkları arasında önemli bir yere sahip idi. Adıge, Abaza, Asetin, Balkar, Karaçay, Kumuk ve Darginlerde çok yaygındı. Zamanla beyler worklere, workler çiftçilere atalık vermeye başladılar. Erkek çocuk baliğ oluncaya, kız çocuk evlenecek yaşa gelinceye kadar eğitilirdi.Aileler kendi öz çocuğundan daha ziyade atalığın beslenme ve eğitimine önem verirdi. Atalığın en önemli vazifesi atalığı iyi bir savaşçı olarak yetiştirmekti. Bu yüzden altı yaşındaki çocuk, güreş, dövüş, ok atma, silah atma, binme, açlığa, sıcağa ve soğuğa dayanma gibi meziyetlerle donatılırdı.Atalık tüm kabilece yakın akraba addedilir, hatta atalık öz anne babasından ziyade atalığına bağlanırlardı.Ata binip, silah kullanabilen, meşakkate katlanabilen bir karakterde yetiştirilirdi. Bey çocukları toplumun en münevverlerine verilip eğitilirdi. Başka kabilelere de atalık verilirdi. Meselâ, Asetin çocukların Adıgelere, Adıge çocukların Kumuklara verildiği olurdu.Çocuk ya doğar doğmaz ya da birkaç aylık iken p'ur verilirdi. 8 ilâ 13, en geç 17 yaşına dek atalıkta kaldıktan sonra ailesine iade edilirdi. Kız çocuk atalığa verilmişse genellikle 12-13 yaşında iade edilirdi. Mürebbi, çocuğu sınıfına uygun davranma, binicilik, atıcılık, ev idaresi, tarla işleri konularında eğitirdi. Eğitim bitince at, 'faşe' (Çerkeska takımı), 'aşe' (silah takımı) vs. ile süsleyip merasimle babasına iade ederdi. Bunun için büyük düğün merasimleri düzenlenirdi. Mürebbiye de değerli hediyeler verilirdi. Sonraları atalık kalma süresi 3-7 yıla inmiş ve iadesi esnasında yapılan merasimler de hafiflemiştir.

AdıgeTöresininTesisi Çerkeslerin 'Adıge Xabze' dedikleri toplumsal kuralları vardır. Büyük küçük, kral, köle herkes bu kurallara uyar. Bu kurallar her ferdin konumunu (statüsünü), görevlerini ve haklarını belirler. Xabze senelerce, asırlarca toplumu çözülme ve çöküşten koruyan içtimai bir düsturdur. Kendisiyle yapılan mülakatta etnograf Prof.Dr. Mafedz Serebi, 1807'de Adıge Khase'nin (meclis) toplanarak xabzeye (töre) giren yabancı unsurları ayıkladığını, halen Nalçik Müzesi Arşivi'nde mahfuz ilgili belgenin, Şordan Yakup'un eserinde de söz konusu edildiğini belirtmiştir. Mafedz, Adıgeler'in zaman zaman zeki gençleri, 'iyi adetle-

SAYI 19 - 20

rini iktibas etmek' amacıyla komşu toplumlara gönderdiğini de anlatmıştır. 1861 öncesinde köylerde xabze ve şeriat kuralları geçerliydi. Adıgeler xabzeyi önde tutuyordu. Rusların gelişiyle Rus kanunları da tesiri görülmeye başladı. Kanunlar köylerde kan davalarını azaltmak için kullanılmak istendi, ancak pek sonuç vermedi. Adam öldürme, toprak gaspı, misafirini tahkir, yüzüne kara çalma, namusuna dil uzatma, kız kaçırma gibi olaylar kan davalarının çıkış sebepleriydi. İşin uzayıp zincirleme gitmemesi için xabze ile durdurulurdu. Bu adetler tüm Kafkasya'da aşağı yukarı aynı idi. 1861 öncesi şehirleşme, ticari mallar ve para yaygınlaştıkça geleneksel misafirperverlik de azalmaya başladı. Bu değişim önce yol ağzı ve pazara yakın yerlerde gözlendi. Ama insanlar onlara iyi gözle bakmıyorlardı. Adıge köylerinde müstakil misafirhaneler (hac'eş) vardı. Haceşler herkese açık idi. Müstakil değilse genellikle en güzel oda haceş olurdu. Misafirin tam emniyeti (himaye) sağlanır ve bol yemek verilirdi. Dostluk-arkadaşlık yemini edip aynı kaptan süt veya şarap içerlerdi. İçine altın veya gümüş gibi paslanmayan bir para atarlardı. Bu merasimden sonra hayat boyu birbirini kollar gözetirlerdi. Kafkasyalıların hepsi misafirperver ve kanaatkârdı. Misafiri iyi ağırlamak ve himaye etmek çok önemli bir töre kuralı idi. Misafirperverlik o denli gelişmişti ki can düşmanları bile olsa xabzeye göre ağırlanırdı. En fakir dağlılar bile misafiri sever, bereket getirdiğine inanılırdı. Misafiri üzen veya soyan, ağır cezalara çarptırılırdı.

Çerkes folkloru; kahraman ve yiğit karakterleri yüceltip över, akıllı insanları -fakir de olsa- öne çıkarır, cimri ve korkaklarla alay ederlerdi. Hanımlar becerisini sofra hazırlayışıyla gösterirdi. Üçayaklı sofranın ayağına kadar temizlik anlayışını ölçerlerdi. Kendini ispatlamış kadının beğenmezse erkeğinden ayrılma hakkı vardı. 16-18. asırlarda Kafkas kabileleri arasında sağlam ilişkiler vardı. Aile içinde, kabile içinde yardımlaşır, birbirini korurlardı. F. Engels'in söylediğine göre mensuplarından birini öldüren, yaralayan veya hakaret eden olursa, bunu tüm kabileye yönelik addederek intikam alırlardı. Haksızlığa maruz kalan, tüm kabilesinin arkasında olduğundan emin olurdu. Kabileler arasındaki kan davaları bu sıkı iç irtibattan doğmuştur. İntikam gütmeyen hor görülürdü. İntikam önemli bir toplumsal görev sayılırdı. İntikamların her yıl taraf değiştirerek kabileleri tüketircesine uzayıp gittiği olurdu. Bu şekilde toplumun nüfusu kırılırdı. Köy cemaati düşmanları barıştırmaya ne kadar çalışsa da taraflar buna yanaşmıyorlardı. 18. Asırda fidye usulü kabul gördü. Sorumluluk alanı da daraltılarak yakın akrabaya inhisar ettirildi. Zamanla sadece suçluya uygulanır oldu; ona kısas uygulanıp mesele kapatılıyordu.

132

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

1686'da Kabardey bölgesinde doğan ve bazı Avrupalı muharrirlerce Kafkasya'nın Solon'u olarak anılan bilge Jebağı, Adıgelerin asırlar boyunca iktisap etmiş olduğu kültürü yeniden yorumlamış ve önemli teamüli kaideler vaz' etmiştir. Onun koyduğu içtimai ve ahlâki prensiplerden Adıge cemiyetinde ferdin konumunu belirleyen bazılarını kaydetmekte fayda vardır:

yollarını tercih ediyorlardı.”

• Cemiyette asil bir unsur vardır ve olmalıdır.

Orta çağda Kafkas toplumunun yapısı değişmeye ve sınıf farklılıklarını kaçınılmaz kılan feodalite yayılmaya başladı ve şu sınıflar doğdu: -

Pşı; reis, bey, köyün veya bölgenin başı,

-

Work; reisin maiyeti,

-

Lhfekotl'; (Kabardey lehçesinde lhxokotl') hür, ne vergi öder ne de beyin otoritesi altına girerdi,

-

Pşıtl'; çiftçi, beyin adamı, ekip biçtikleri mahsullerden, himayesine karşılık olarak beye pay verirlerdi.

-

Wuneut; genellikle harp esirlerinden oluşan kölelerdi ki, belli başlı hakları yoktu. Bu düzen özellikle ovalarda oturan Kabardey, Besleney, Mehoş, Bıcırkoy, Bjeduğ, Hatıkoay ve Mamkhığlar arasında hızla yayıldı.Zamanla 'tlfokotl' tabakası da 'pşıtl'leştirildi. Kuzeybatı Kafkasya'nın dağlık kesiminde (Hakuteş, Şapsığ, Abzekh, Natuhay,Wubıkh vd.) demokratik eşitlik hâkimdi.

• Mert olan her fert asildir. • Asil olan için servet ve ziynet ayıptır. • Gurur ve büyüklenme asalet alâmeti olamaz. • Asalet fazilet demektir. Kaynakları da cömertlik, hayâ, istiğna ve tevazudur. • Harpte kılıcı, kürsüde dili keskin olan önderimizdir. • Asalet mutlak ve irsi değildir. Hizmet ve fazilet, zekâ ve dirayet bir şahsı veya bir aileyi asil mertebesine yükseltebilir. • Âdet uygun olandır. 1750 yılında vefat ederken hakîm Jebağı'nın son nasihati şu olmuştur: “Başkalarının şeref ve namusuna karşı saygılı olunuz. İki yüzlü ve iki kararlı olmaktan kaçınınız.” 16-18.Asırda Kafkas halklarında kamu efkârı ilerlemiştir. Bu ilerleme sosyal ilişkilerin artması, sınıf çatışmalarının şiddetlenmesi, eğitim ve bilimin gelişmesi sebebiyle olmuştur. Bölge ekonomik yetersizlik ve gelişmiş ülkelerle iletişimsizlik sebebiyle dünya medeniyetinin gerisinde kalmıştı. Adıgelerin khokh (hitabe) gibi bazı âdetleri ile özellikle kıyafet ve müzikleri komşu topluluklara tesir etmiştir.

AdıgelerdeSosyalTabakalaşma Sosyal tabakalaşma, otorite, prestij, statü ve güce göre nüfusun farklılaşması ve hiyerarşik olarak sıralanmasıdır. İslam dünyasındaki yenileşme hareketlerini detaylı tahlillere tabi tutan Lapidus, eserinde Adıgelerde sosyal sınıfa ilişkin şu tespitlere yer verir: “Kafkasyalılar eşraf tarafından yönetilmekte idi. Bunların hür köylüler ve toprağa bağlı köle köylüler üzerinde tahakkümü vardı. Nüfusun bir kısmı tamamıyla soy bağıyla veya ufak klan konfederesi ile teşekkül etmişti.” Moskova Bilimler Akademisi uzmanlarınca hazırlanan iki ciltlik Kuzey Kafkas HalklarıTarihi'nde ise Adıgelerde sosyal sınıf olgusu şu şekilde açıklanır: “13-15. Asırlarda feodalite yaygın idi. Bey, vasal, serf, köle gibi sınıflar vardı. Beyler mülkleri ve nüfuzlarıyla üstünlük sağlıyorlardı. İnteriyano'nun anlattığına göre zamanlarının çoğu at sırtında geçerdi. Beyler feodaldi. Çiftçileri çalıştırıp kendileri zeg'oe (akın), têwe (baskın) gibi kolay zengin olma

SAYI 19 - 20

Yukarıda sayılanlara ilave olarak Adıge toplumunda şu sınıflar da oluşmuştu: -

Lhekolheş; prens, pşı adayı,

-

Dıjınığo; prensin bir altı,

-

Workşawe, L'ığuse; kendi başına buyruk, hür. Pşı ona yer ve hayvan, alet ve edevat verir, o da işçilerini çalıştırıp mahsul toplar, beye vergi verirdi.

-

Beykoel; karın tokluğuna çalışan işçi,

-

Lhekoşawe; hür işçi, anlaşma ile istediği yerde çalışabilirlerdi.

-

Şhaşekfıj; sözleşmeyle hürriyetini satın alan (mükâteb) köle.

-

Kodz; beyin yardımcısı, kâhya. Bunu halk seçerdi. Kodz, Bey ile birlikte tebeayı yönetirdi.

Bu sosyal sınıflar kendi denkleriyle evlenirdi. Üst tabakaya mensup birinin evini soyan öldürülürdü. Beyler sadece bey kızı alır, beylere kız verirlerdi. Bey öldürmenin cezası çok büyüktü; kanla ödemek en kolayıydı. Beyi öldürenin ailesi öldürülür, çocukları köle olarak satılırdı. Bey, bey olmayan birinden çocuk sahibi olursa buna 'tume' derler, lhekolheşten büyük, beyden küçük bir mertebede sayılırdı. Workler 'aşefaşe'leriyle (Çerkeska ve silah takımlarıyla) donanmış halde beye eşlik ederlerdi.

Feodalite 18. asırda Kafkasyalılar arasındaki sosyal münasebetler, önceden olduğu gibi farklılık arz ediyordu. Bir tarafta feodalizm hüküm sürerken öbür tarafta bu daha hiç bilinmiyordu. Sosyal gelişme farklılık gösteriyordu. Bu durum kabileler arasında olduğu gibi kabile içinde de görülebiliyordu.

133

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Meselâ, Adıgelerde aristokrasi de (Merkezi Kafkasya'da Kabardeylerde), demokrasi de (Batı Kafkasya'da Abzekh ve Şapsığlarda) aynı anda var idi. Doğu Kafkasya'da Avar, Dargin ve Lezgilerin bir kısmı feodal, bir kısmı ise bağımsız idi. Avrupa'da değişen feodal düzende artan lüksün senyörlerin sömürü haddini tırmandırması sonucu köylülerin kaçması neticesinin doğması süreci, Kafkasya Adıgelerinde de yaşanmıştır. 1790'dan 1810 sonlarına dek, Kuban havzasında yaşayan Çerkes köyleri ayaklanarak feodaliteyi devirdiler, pşı ve workleri Ruslara veya Kırım'a sığınmaya mecbur ettiler. (Kuban havzasında) 1790'da halk idareyi ele aldı, pşı ve workleri devre dışı bıraktı. Bunu isyan olarak değerlendirenler de olmakla birlikte, gerçekte içtimai bir inkılâp idi. Bu hareket, bölgede yayılmış olan feodaliteyi ortan kaldırdı. Adıge toplumunda görülen kast tabakalaşmasının yerini Sovyet döneminde statü tabakalaşmasının aldığı söylenebilir. Yakın zamana kadar dünyanın önde gelen sanayi toplumlarından biri olan SSCB içerisinde yer almış bulunan Adıge toplumunda, sermaye ve menkul değerlerin yerini bilgi ve teknolojiye hâkim 'beşeri kapital'in aldığı ileri sanayi toplumu özellikleri görülmemektedir.

DemografikYapı Rus-Kafkas savaşlarının kızışmasından hemen önce Kafkasya'da bir milyon civarında Adıge yaşamakta idi. Eksikliklerine rağmen bu konuda en doyurucu çalışma Kabuzan'ın 19 ve 20. Yüzyıllarda Kuzey Kafkasya Nüfusu adlı eseridir. Rus arşivlerinden yararlanılarak hazırlanan bu esere göre yaklaşık iki asır önce bölgede yaşayan Adıge nüfusu 700.000, civarında olup bugünkü nüfusa yakın idi. 1800'lü yılların başında bölgede iskân edilen Rus nüfus 100 bin civarında iken bugün Kabardey bölgesinde % 30,Adıgey bölgesinde % 80, Şapsığya bölgesinde ise % 90 oranında toplam 12 milyonun üzerinde Rus nüfus yaşamaktadır.* Savaş ve sürgünlerle Adıge nüfusu sürekli azaltılırken planlı iskânlarla Rus nüfus devlet desteğiyle sürekli olarak geliştirilmiştir.

AdıgeToplumunda İktisadi Hayat Adıgelerin binlerce yıl önce toprağı işledikleri, Kafkas sıra dağlarının kuzeyinde yer alan geniş vadilerde bağlar bahçeler ve taraçalar oluşturdukları bilinmektedir. Önceleri hayvan gücüyle işlenen küçük toprak parçaları, Sovyet döneminde birleştirilip büyük yekpare tarlalar halinde makinelerle işlenir olmuştur. Özel mülkiyetin tamamen kaldırılması ve ziraat ve hayvancılık faaliyetlerinin devasa kolhoz ve solhozlarda icra edilmesi neticesinde on bin, yirmi bin dönümlük tarlalar ve çiftlikler ortaya çıkmıştır. Sov-

SAYI 19 - 20

yet rejiminin dağılmasıyla birlikte başlayan özelleştirme çalışmaları başarılı olamamış, donanım temininden yoksun halk toprak sahibi olup kendi menfaatine işletmeye rağbet göstermemiştir. Kolhoz ve solhozlar Sovyet sonrası dönemde de varlığını sürdürmüş, tarım alanında olduğu gibi hayvancılık alanında da özelleştirme ilgi görmemiştir. Orta ölçekli işletme kurmayı başarıp tavuk ve büyük baş hayvan yetiştirmeye muvaffak olan müteşebbislere de rastlanabilmektedir. Maden ve deri, yün vb. hayvansal hammaddelerin milat öncesinden beri mâhirane işlendiğine dair belgeler neşredilmiş olduğu gibi, kazılarda bulunmuş eserler Maykop ve Nalçik müzelerinde sergilenmektedir. Bahsi geçen tarihi eserlerde; gerek silah vs. edevatta, gerekse giyim kuşam malzemelerinde altın, gümüş vd. süslemelere rastlanmaktadır. Bunlarla ilgili müstakil albümler neşredilmiş bulunmaktadır. Asırlar boyu süren baskın, istila ve savaş şartlarının sonucunda her an savaşa hazır ve müteyakkız halde bulunma ihtiyacı hisseden Adıge insanı, zırh, yelme, kılıç, kama, miğfer ve daha az kullanılan türlü savaş gereçleri üretmeyi hayati önem arz eden bir mesele olarak görmüştür. Tüccarlar çoğalmaya başlayınca demir atölyeleri de gelişti ve silahları (kılıç, kama, rovelver vb.) kalite kazandı. Zırh gömlek, miğfer, eğri uçlu kılıç ve düz kama, çok üretilen mamullerdi. Ok ve ok ucu yapımı, korunma gereçlerinin taşıdığı önem sebebiyle oldukça gelişmişti. Zırhı delen çelik uçlu oklar üretilirdi. Rus işgaline kadar ev yapımında taştan ziyade ahşap malzeme kullanılır, çamurla sıvanırdı. Sürekli bir savaş atmosferinde yaşayan bölge insanı, herhangi bir baskın esnasında tereddüt göstermeden terk edebileceği basit evler inşa etmeyi kültür edinmişti. Sovyet döneminde planlı şehirleşme projeleri çerçevesinde köyler bile şehir özelliğinde yeniden inşa edilmiş, özel mülkiyetin kaldırılması sebebiyle vatandaşa lojman olarak tahsis edilen betonarme meskenler,Sovyet sonrası dönemde özelleştirilmiştir. Adıge mutfağında çoğunlukla hayvan ve tahıl mamulleri kullanılırdı. Gıda maddelerinin uzun süre dayanabilme özelliği önem arz etmekte idi. Rus işgali ve Sovyet rejimi döneminde Adıge mutfağına yeni mönüler katılmış olmakla beraber geleneksel yemeklerin büyük çoğunluğu hanelerin yanı sıra lokantalarda da varlığını sürdürmektedir. 13-15. asırlarda bölgeyi dolaşmış olan yabancı gezginler, Adıgelerin giyim kuşam malzemesi olarak ürettiği mamuller olarak şunları sayarlar: 'Beşmet' dedikleri kısa pantolon, 'halat' denen bir çeşit hırka, ipek takke, yün külah ve kalpak gibi baş giysileri, deriden yapılmış 'şuruk' dedikleri çizmeler ve ayakkabılar, deri, gümüş, altın veya ipekten mamul kemer, altın ve gümüş küpe, yüzük, bilezik, bronz taç, gerdanlık.

134

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Bayan kıyafeti olarak gömlek, 'faşe' denen, göğüs kısmı işlemeli müflonlu pardösü, deri ve yünlü kumaştan mamul ayakkabı, genç kızlar için fes kullanılırdı. Giyim kuşam malzemeleri çoğunlukla hanımlar tarafından evde üretilirdi. Erkek kostümü olarak pişnet (gömlek), tsey (çerkeska), cako'e (yamçı), şharhon (başlık) ve Rusların papaha dediği kalpak, çerkeska için 'hazırıtlh' diye isimlendirilen fişeklikler üretilirdi. Erkek kıyafetinin ayrılmaz parçaları olarak deri kın içinde bıçak, çakmak taşı, kapanan tıraş bıçağı ve ahşap veya kemik barutluk fazlaca üretilirdi. 17-18. Asır bayan mezarlarında ahşap veya kemik tarak, ayna, yüksük, iğne vs. özel eşyalar bulunmuştur. Kabileden kabileye modelde farklılık göstermesine rağmen genellikle tüm Kuzey Kafkas halklarının giysileri aynı model idi. Giysiler çoğunlukla yünden örülürdü. 1861 öncesinde giyim kuşam dağ bölgelerinde aynı kaldı ama vadilerde biraz değişiklik göstermeye başladı. Fabrika dokuması kumaşlar kullanılmaya başlanmakla beraber dağ bölgelerinde elde yapılan iç ve üst giysilik kumaşlar da kaliteliydi. Koyun derisinden şapka, kürk, pantolon vs. yapılırdı. Keçe yamçı ihtiyaçtan fazla üretilip satılırdı. Kabardey, Dağıstan ve Çeçen yamçıları daha çok tutulurdu. Dağlarda keçi kılından, ovalarda ise deve yününden yapılmakta olan 'şharhon' (başlık) ile az işlenmiş kaba deriden yapılan 'şuruk' (çizme) çok yaygın kullanılmaktaydı. Fantezileri de yapılan bu çizmeleri zenginler iyi sahtiyandan yaptırırlardı. Bunların fabrikasyon üretimini yapan atölyeler de kurulmuştu. Günümüzde geleneksel kıyafetler, sadece törenlerde giyilmektedir. Sovyet dönemi ürünü olan kalitesiz ve tek tip giyeceklerin üretimi durmuş olup yaşlı ve çok fakir insanlar dışında bunları giyen kalmamıştır. 1990 sonrası hızla gelişen ve bir süre Türkiye ile yürütülen valiz ticareti, eskiden beri kılık kıyafetine büyük önem veren ve şık giyinmeyi sağlıklı beslenmeden daha önemli sayan Adıge insanının bu ihtiyacını bir dönem karşılamıştır.Ancak, gerek Moskova'nın Türkiye'den mal girişini zorlaştıran uygulamaları, gerekseYunanistan, Çin ve körfez ülkelerinin teşviklerle valiz tüccarını çekmesiyle ülkemiz bu ticari fırsatı kaçırmıştır.

HizmetSektörü 'Guwo' diye adlandırılan tellal 'sabah şu konuda toplantı var, buyurun!' veya 'şu karar alındı, filan zamanda uygulayın, şöyle şöyle yapın' şeklinde hane hane dolaşarak duyuruları tebliğ ederdi.Guwo diğer çiftçiler gibi vergi ödemezdi. Sık ormanlar sebebiyle açılmış düzgün yollar yoktu. Sadece Rus ordularının yaptığı, kaleler arası ulaşımı sağlayan yollar vardı. Ancak bunlar da genellikle yerlilerce tahrip edilmiş ve otlarla kaplı durumda idi. Ovalarda arabaların oluşturduğu

SAYI 19 - 20

yollar vardı. Dağlık kesimde ulaşım daha çok yaya olarak yapılırdı. Avrupa'dan gelen, bölgeye alışkın olmayan turist ve yabancılar, zorlukla dolaşabiliyor, uçurumlardan yuvarlanma tehlikesi atlatıyordu. Abaza atları bu tür yollarda çok yetenekli idi. Nakliye için daha çok g'u ('arbe') denen bir çeşit araba kullanılır, genellikle öküz koşulurdu. Binek ve taşıt hayvanı olarak genellikle at ve deve kullanılırdı. Denizlerde (Karadeniz, Azak ve Hazar) yelkenli gemiler kullanılırdı. Bazı bilim adamları Adıgelerin Tatarlar gibi atlarını nallamadığını söylüyor. Altınordu zamanında ana yol güzergâhlarında posta ağı kurulmuştu. Karadeniz'de yabancı gemilerden başka, Adıgelere ait küçük yelkenli gemiler dolaşırdı. De La Potre'nin anlattığına göre 1711'de Adıgeler çiçek hastalığını iyileştirebiliyordu. Hastaya öküzdili kökü ve bal karışımı bir ilaç verilir, hastanın kanından aşı yapılırdı. Mr. Bell beden sağlıkları, yaygın hastalıklar ve tedavi yöntemleri hakkında değerli bilgiler sunduğu mektuplarında Çerkeslerin ruh sağlıklarının mükemmel olduğunu, deliliğin Çerkesya'da hiç bilinmediğini hayretle anlatmaktadır.

SSCBSonrasındaSosyalGöstergeler Adıgey Cumhuriyeti'nin ilk Devlet Başkanı Aslan Carım'ın ülkesini anlatan eserinden alıntı yaparak, SSCB sonrasında Adıgelerin geçim standartları hakkında yetkili bir ağızdan özet bir bilgi almak faydalı olacaktır: “Hayat seviyesinin düşüşüne sebep olan sadece üretim hacimlerinin azalması değildir…Toplumda zenginler kesimi %3, orta durumdakiler %15, yoksullar %40 ve yoksulluk sınırı altı %40 oranındadır. Resmi istatistiklere göre RF nüfusunun sadece üçte biri geçinebilmesi için gereken asgari gelire sahiptir.” Yeni dönemde sınıfsal yapıyı erken kapitalist burjuvazi toplumu olarak niteleyen Carım, bu sürecin karakteristik özelliğini ise, sınıfsal yapının şekilsizliği, çalışanların yoğun bir şekilde lümpenleşmesi ve suçluluk oranının artması olarak belirtmektedir. Çerkes toplumunun sosyal yapısını ilgilendiren ekonomik yapı ve dil-kültür münasebetleri bu sempozyumdaki ayrı tebliğlerin konusu olduğu için derinlemesine ele alınmamıştır. Keza, sosyal yapıyı oluşturan unsurların en önemlilerinden olan din kurumu müstakil bir tebliğin konusu olduğu için tebliğimizde ele alınmamıştır. Sovyet döneminde tamamen zayıflayan din kurumunun Sovyet sonrası dönemde nasıl hızlı bir yükseliş gerçekleştirdiği ve günümüzde Çerkes cumhuriyetlerinde dini durumun nasıl bir görüntü verdiği takip eden tebliğin konusu olduğu için ben tebliğimi burada noktalıyorum. Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

135

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

SOCIAL STRUCTURE OF CIRCASS REGIONS IN CAUCASUS

Asst. Assoc. Dr. Fethi GÜNGÖR Yalova University Vice Director of Social Sciences Institute Founding Chairman of the Caucasus Foundation

After the October revolution in Soviet Union, the family institution was wanted to be totally abolished. Marxist theoreticians claimed that the nuclear families would be removed as a result of changing social conditions together with the severe and quick change of communities. The people who link every forms of change into the economical conditions, defined family as a capitalist institution born from the personal property Before beginning my presentation, I believe that it will be useful to do definitions of some basic concepts for better understanding of the subject.

Caucasus; is a land corridor that extends from the Western coasts ofCaspian sea in the east to the Sea ofAzov and Black Sea in the northwest. In addition to being the name for a physical or a political geography “Caucasus” is also the name for an ethnical and cultural geography. It is not an academic but rather purposeful tendency to separate this region as “Nort-hern- Southern Caucasus”. The name of this region in literature is “Caucasus” and “Transcaucasia”. Adige-Abkhaz,Karachay-Malkar,Chechen-Ingush and Dagestan people that share the common Caucasus culture are called as “Caucasus people”. Developing similar social structures throughout the history, these peoples have been mingled together and become relatives.

Adıge; The name that is used to define Circassian people by themselves. Adighes who belong to Adighe-Abkhaz group of Caucasa's otokhton (indigenous) people; are formed from Abzekh, Şapsıgh, Bjeduğ, Cemghuy, Hatıkoay, Mehoş, Natuhay, Kabardey, Besleney andUbukh tribes.

Xabze (morals); Body of customary rules that regulate the whole of individual and social life inAdigey society.

Khase (assembly, parliament); Council of elders in which the serious decisions are taken in Adighey society. In today's Caucasus this concept is used also for Non-governmental organizations together with republican parliament.

Pşı (lord); A lord that has his own land, production tools, workers and servants.

Thamade (chief); A person who has the most important position in Adigey traditions, the name itself means “a person who is beloved and approved by the God”. In addition to be used for the Chief in society it is also used to address the older people and the husbands. Mafedz Serebi, the author of “Adige Xabze” states that thamade should know xabze perfectly, should be an excellent orator and be very patient.

Social structure; A consistent order that is formed by basic social institutions such as family, religion, education, politics and their mutual relations. The social structure which reveals the configuration of community that has the same certain culture and settled in same location; has a static quality dependent upon the social change.

136

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Social change; the differentiation that is seen in social stratification, physical structure features and cultural values of a society. During the social change process which has a certain cost and can be caused by various reasons such as inventions and discoveries, new ideas and beliefs, technological and industrial developments, rise of population, cultural interactions, wars, exiles, natural disasters etc; societies face several social problems.

AncientGeography ofAdigeys It would be useful to mention Caucasia's ancient geography briefly in terms of its geostrategic importance. In his work named as Naturalis Historiae, Plinius talks about Caucasia of 5thCentury B.C like this: “…Kolkhia River was once so famous that according to Toimosthenes there were 300 different tribes living on it. Roman tradesmen had to use 130 different translators to do business there.”1 JeanCarol explainsCauasia's geo-strategic importance as: “Land of Kolkida is a virgin and a very rich land.If the Russians really want they may find theGolden Fleece that is hidden there in mythology. I would willingly give four Madagascars in return for just a piece of land in narrow strips between Novorossisk andSohum in here!”2 Caucasia's strategic importance for the Russians, have clearly been stated by Russian military and political expert General Fadayev: The region between the Black Sea and the Caspian Sea provides a close contact with all Moslem Asia for Russia. Russians may reach all the necessary locations through Caucasus peninsula. For Russia, Caucasus peninsula is a bridge that connects Russian coast to the heart of Asia continent, a Wall that prevents Central Asia from enemy sways, a further bastion that protects Black Sea and the Caspian Sea Invasion of this land, is the main responsibility of the state.”3 Caucasia which is defined as 'Maverâu'l-Kafkas' by the Arabs, as 'Transcaucasia' by the Europeans, and 'Zakavkaz' by the Russians, is a historical region which is located in the North of Greater Caucasus Mountains. Central Caucasia part of Caucasus region which is generally divided into two parts as “Circaucasia” and “Transcaucasia” in terms of poli1) Adem Işık, “Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, İ.Ü.S.B.E., 1995, s. 258-259. 2) Mehmet Fetgeriy Şoenu, Kafkasya ve Servet Menbaları, İstanbul, 1924, s. 1. 3) Ahmet Canbek, Kuzey Kafkasya Trajedisi, İstanbul, Kaf Yayınları, 1994, s. 5. 4) B. Z. Avşar, “Kafkasya - Rusya Federasyonu ve Türkiye”, Yeni Türkiye, S. 16, 1997, C. II, s. 1875. 5) Rasim Ruşdî, Şerkesî Yetehaddes an Kawmih, Kahire, 1947, s. 7. 6) E. Kumıkov, İstoriya Adıgov v Kartakh, s Drevneyşikh Vremen do Serednı XIX Veka, Nalçik 1996.

SAYI 19 - 20

tics and geography, is located in the Europe and Transcaucasia part is in Asia continents the Caucasia which was first called as this in the 479 B.C for the first time and known for its mythological richness is a real “country of languages”.4

Origin ofAdiges Ancient Greek historians such as Heredotos,Strabon and Silakin mention Circassians with different names such as Xerkes, Kerket,Kerkes.Bostani, in Dairetü'l-Me'arif'(1/440), records that Medieval historians call them as 'Sirakes' .5 The editor of “ The History of Adyhgea from Ancient Times to the middle of 19th Century with Maps”, Kumıkov; summarizes the origin of Adygeas with the chains of Hattis,Sinds, Meots, Zikhs, Kasogis and Circassians.6 Likewise, “Great Soviet Encyclopaedia” presents a similar pedigree. According to the historian Aytek Namitok, Kimmers of Celtic race are the historical ancestors of Circassians.7 There are also some claims proposing that Adigeas are originated from Sarmatians, Turks, Slavs and evenArabs but they are not scientific. 8 In the years 3000-4000 BC, otokton(indigenous)9 people lived in Caucausia which is a very rich territory with water, mountains, forests etc. According to three Greek scientists, G.A. Melikişfili, Z.V. Ançabazi and O.M. Caparidzi, Caucas peoples came from the South, Asia Minor. Undoubtedly, the ancestors of people lived in this geography in Palaeolithic age. 100 different Works dated back to that age, were found in Maykop, Abazekhskaya, Abinsk, Karachay-Çerkesk, Kabardey-Balkar andOssetia. In Iron Age, there are some studies of scientists that claim that some people lived in Black Sea coasts. Autochthonous peoples living in the northern and southern parts of Mountain ranges began to show cultural differences through the end of Palaeolithic times. In Neolithic revolution (5000 B.C) autochthonous Caucasus people separated into three major groups: Transcaucasia, Northerwestern Caucasia, Northeastern Caucasia. In 30004000 B.C they were totally differentiated as AbkhazAdygea, Nah-Dagestan and Cartvel. In those years, there were seen some sorts of minor differentiations within themselves.10 The reason of Caucasus differentiation (in 3000-4000 B.C) was not conflicts between each other but rather extraneous foreign people.

7) Aydın Osman Erkan, “Kafkasya ve Çerkeslerle İlgili Belgeler”, Kafkasya Yazıları, S. 4, Kış 1998, s. 50. 8) Betrozov, a.g.e., s. 10-11. 9) Otokton (Autochthon) tabiri, Yunanca menşeli bir sıfat olup yerli manasında kullanılmaktadır. Literatürde bir coğrafi mıntıkanın ilk sakinlerini ifade eder. Bkz.: Bakır Sarûhânî, Dâiretü'l-Meârif-i Ulûm-i İctimâî, Tehran, İntişârât-ı Keyhan, 1370 (1992), s. 52. 10) Betrozov, a.g.e., s. 48-50.

137

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

To understand the history of Northern Caucasus better, it shouldn't be forgotten that it functions as a bridge between Asia Minor and Europe. One of the biggest historical changes in Caucasus is that Northern Iranian people and then by the 4thCenturyA.D Huns, Bulgarian, Khazars and Kipchaks came and mingled with Caucasus peoples This situations has happened several times and the region turned out to be aTurkic geography.

The Relations of Adygeas with other Nations: As the external relations of societies are very important in social structure and changes it would be useful to mention the external relations of Adygeas with other nations. The relations of the Circassians with Europeans can be traced back to the Greeks enterprises firstly for trade in Northwestern Black Sea coasts, and then the colonization activities. Following the Greeks, we see the Genovese tradesmen in the same manner. During the Russian invasion, we see that European began to show interest to the region first exclusively the British and theGermans. In the 4th century A.D, the relations of Byzantines with Circassia, lasted until the Seljukian arrival in Anatolia. We may trace back the history of Adygea-Russian relations which were developed in the form of invasion and resistance to the middle of 16th century in which the expansionist policies ofCzar IvanGroznyy begun to applied. Crimean Circassian relations which began as frictions firstly, turned to be more positive progress following the conversion of Adygeas into Islam. So much so that, Circassian lords were sending their children to the Crimean Khans to be trained and so the Crimean Khans were doing the same.12 After losing the control of Crimea, as the Ottoman Empire considered its former policy regarding the Caucasia as erroneous and insufficient, they began to focus onCaucasia which is very vital for Eastern borders. To protect Ottoman Empire's Asian territories against the threat of Russians, it was considered to put the Circassia to the status of border land. The reports of Fleet Commanders of Ottoman Navy, Gazi Hasan Paşa who cruised along the Circassian bays after the Küçük Kaynarca Agreement and Canikli Ali Paşa were very much effective in this policy change. The biggest share of Adygeas-Ottoman relations can be seen in the example of patronage by the Ottomans 11) Aynı yer, s. 51-56. 12) Atalık kurumu çerçevesinde Kırım Türkleri ile Çerkesler arasında kurulan akrabalık bağlarının detaylı örnekleri için Bkz.: Vasfi Güsar, “Çerkes ve Kırım

SAYI 19 - 20

following the exile of Adygeas after the Russian invasion. This issue which had a very impact in radical changes in Adygea social structure is a matter of another presentation so it won't be mentioned here again.

Family Establishment Marriage; As in all Caucasus tribes excluding the Dagestan, exogamy is dominant in Adygeas. Marriage generally occurs with these three conditions: Families and candi-dates meet and agree on marriages, abduction of girls and rarely betrothing in cradle known as “g'uşe gupe yibze” Marriage is a hard task in Circassians. As the Wedding ceremonies were very much expensive, the cheaper method of marriage such as abduction was very common.There were also some cases of kidnapping which were very rare, and the reason for that was the expensive dowry. With the Soviet regime, there had been some obligatory changes in marriage rules. Aleksandra Kollantay (18721952), was denouncing that the family establishment which was supported by the Czar and the Church should be demolished like them. According to the “Marriage, Family and Custody Laws” entered into force in 19 November 1926, marriage does not need to be adapted into any forms of law.The act of marriage was turned out to be an ordinary document which can be approved by a marriage officer without any ceremonies. With the changes made in 8 April 1944, it was allowed to do a ceremony before the marriage officer. Minimum age limit for marriage became 18. Until this change, it was the woman who was responsible for registering the father of a child. The fostering of an extramarital child was carried out by the state. AmongCircassians in pre-Islamic times, levirat (marrying of a bride whose husband was died to her brother-in law) and sararat (marrying to a two relative girls in succession) were common. Both of these traditions began to be weakened and eventually lost following the accession to Islam.

Partner selection; Partner selection inAdygeas, was left to free will of candidates. In addition to this, in the decision of bride, the ideas and suggestions of parents were also of prime importance. Couples met in fun gatherings called as 'Zexes” during a wedding ceremony, became 'pselhıxhu' (chatmate) for a while and then they used to become “kaşen” (darling) of each other and eventually they would marry.

Tatarlarının Tarihî Münasebetlerine Bir Bakış”, Kafkas Dergisi, S. 10, İstanbul, 1 Ekim 1953, s. 4-7.

138

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Marriage age; Marriage age among Adygeas was below than 20 in average. However, due to the bloody wars and the shock of exile, after the accession to Islam, lasted for four centuries normal marriage age limit exceeded 25. Nowadays, among Circassians living out of Caucasia average age of marriage is over 25 whereas in homeland Caucasa it is around 22.

Dowry; As it is still common in some places in Anatolia, it was common to demand dowry for brides. The amount of that dowry was dependent upon the social status. This Money was paid in terms of horse, weapons, and animals during Pre-Islamic times, slaves- and in cash. After the accession to the Islam, dowry was doubled: one of it was paid to the parents of bride, and the other was paid to the bride herself (as “mehir-bride price) Polygamy Marrying to more than one woman at the same time which is more common in Chechens, was a rare situation among Adygeas. However, the heroes called as 'Nart l'ıxhujh' and “pşı” used to marry more than once.

Marriage restrictions; It was strictly forbidden to marry both the paternal and the maternal relatives. This tradition is still seen among Circassians of today. The restriction of marriage among relatives which was common in all Caucasus peoples excluding Dagestan was harshly applied, and the members of the same progeny and the foster siblings were considered as close relatives. Though it was a very rare case, the people who had married a close relative were put in a hole and stoned to death. Although there is not any punishment in today, the people who marry a close relative are still exposed to exclusion from the society. . It was banned to marry a foster sibling or a person from another religion. A person who is a member of a lord progeny cannot marry a person from a slave (worker) progeny. And the contrary was also banned. But this consideration of class distinction began to be weakened by the Islam and today it is nearly disappeared. Both in Caucausia and in Diaspora, marriage restrictions which are still applied are the close relative marriage and foster sibling marriages. After a 147-year interval, the Circassians who come from different regions of the World and meet in their homeland, find their original progeny and are treated like a close relative. So, it is strictly forbidden to marry a person who has the same family name. Customary behaviour of sending a bride back to her home when it is understood that she was not a virgin can be understood within the frame of marriage restrictions. In Circassian society, purity and chastity were protected rigorously. In the rare cases of adultery the most severe

SAYI 19 - 20

punishments were applied. If a married person committed adultery that person was killed, and if the adulterer was single then he was clubbed 100 times. In pre-Islamic Circassian society, if a married woman committed adultery, her hair was rubbed out to the skin and her hair dress' sleeves were torn up to her elbows, and then she was sent to her father's house on a naked horse back in a miserable and despicable manner. The man who had committed adultery with her was captured by her husband or his friends and then killed.

Divorce; The differences between the married couple were resolved by the imams called as 'yifend' and the respectable elder people known as 'nahıjh'. In such cases, the preference of the husband was considered in priority. The rare incidents of divorce happened in this way: Either the husband used to send the woman by telling “ I won't live together with you, any more.” in the presence of witnesses. Or together with two witnesses in the presence of village imam, he used to say “tallaktuk” three times and step forward for three times.The woman was free to marry someone else after waiting for 4 months and 10 days. A woman who gained a great respect and proved herself in society had a right to divorce from her husband in case she does not love him any more. As a result of Soviet regime, divorce became common among Circassians. If there is no child, official approval of divorce can easily be carried out just by recording the incident into the state register on demands of any partner who applied to the marriage officer. One of the most serious social illnesses occurred among Circassians living in today'sCaucasia is the extreme increase in divorce rates and the collapse of the family. It is also observed among the Circassians in Diaspora divorce which was seen as rare cases until recently began to be increased in comparison to the past.

Mixed marriages; In the rare examples of mixed marriages in Caucasus between Moslems and nonMoslems were mostly unidirectional. In this case, a Moslem man would marry a non Moslem woman. Moslem girls would almost never marry a non Moslem man. Even the situation of marrying a non-Moslem bride which is common in cities used to have a bad impression in husband's house. Bu this bad impression has been softened and twodirectional mixed marriages became more common. The sociologists researching about the factors facilitating the mixed marriages; put forward that urbanization, multinationalism and education level are the most efficient factors in mixed marriages.

139

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Soviet government was hoping that a supranational society would only come through mixed marriages of different ethnicities so they encouraged it by considering it as a reason for promotion. In mixed marriages, ethnicity of a Moslem father would always be dominant. In rare cases of marriage between a Moslem woman and a non-Moslem man, children would choose the nationality of the mother. Even the mixed marriages would not allow for opening to a non-IslamicWorld. Wedding; With the desires of having a well-destined and plentiful family, great importance was given to the wedding dinner, and it was prepared with a rich variety.The most important event in the Wedding, is the ceremony of welcoming the bride into the groom's house which is called as 'wune yışe'. With the company of a large group, it was performed by shooting guns, playing harmonica and singing songs 'woered'. Horse races and wrestling competitions would be organised. Circassian weddings done by Caucasus dancing of bride and groom together with the company of harmonica are still being done in both the diaspora and theCaucasia. For the Moslem people living in Caucasia, Marriage ceremony was seen as an opportunity to show their deep commitment to their customs and as a way to humiliate the Soviet laws or attitudes. There used to be solemn festivals in which lost of expenditures which are not considered well by the state such as sacrificing an animal for the supper. Besides, these festivals were organised in the presence of local authorities. In comparison to birth ceremony, marriage ceremony was more effective in showing the Moslems commitment to their ancestral customs. Soviet regime which began to focus on this matter in the beginning of 1960s began to build large marriage palaces and organise glorious ceremonies by thinking that the increased inclination to the religious marriage acts was due to the pale and unattractive bureaucratic characteristics of official marriage acts. But nothing was changed and the religious marriage ceremonies protected their attraction among Moslem population. The children born after the official marriage acts were not easily approved as legitimate.As the religious marriage acts were considered as freedom of conscience, they couldn't be banned. However, marrying of young girls who didn't really consent to marriage or who were not yet adolescents, abduction and the customs such as dowry were banned due to economical and social reasons. In spite of this, they could still be seen in some places. For instance, there was a well-known current price for dowry. The ceremonies in which the fiancées were given to their husbands-in prospects (known as (nıse teşe) were still seen in Caucasia. During the ceremony the bride would stand on her feet by turning her face to the direction of kiblah. After the October revolution in Soviet Union, the family institution was wanted to be totally abolished. Marxist

SAYI 19 - 20

theoreticians claimed that the nuclear families would be removed as a result of changing social conditions together with the severe and quick change of communities. The people who link every forms of change into the economical conditions, defined family as a capitalist institution born from the personal property. Persistence of traditionality in family was seen as a threat so this institution was targeted for weakening and destroying. However, the policies against the family and the alternative institutions in replacement of families were not able to be successful so as a a result, these policies were withdrawn. In the squares in which wedding ceremonies are held, another ceremony which is called as “teha” ( “teşe” in North-western Caucasus) was performed for extending the ways of relations; a foreign young man who is selected as a new candidate for being a relative would stand before the bride who is standing in the corner of the room, he would half-open her face twice with his dagger by saying “You are my sister in both worlds. I have two sisters and you are the third” and in the third time he would open her face totally. After then he would hit to the bowl on the ceiling with his dagger three times and put a sign for their relativity. There was an important role of a dance called as “kaafe” in Caucas people's lives. There were not any happy events without “kaafe”. In this dance that has gained a more artistic and more aesthetic features within time, there is a clear fierceness and grandiosely standing in man's role whereas elegancy and courtesy are the major features of women. This dance is still performed in both the Diaspora and theCaucasia. Number of households;The families used to be crowded as there was a need for more people for working due to the farming style residences. It was possible to see 5 different generations living together as one single family. The patriarch used to live with his all children married and unmarried and with his grandchildren. A normal family such as this was generally consisted of 50-60 people. It was also seen that this number exceeded 100. Moreover they would have their slaves and servants. Families used to live together in the 16th-18th centuries.As Potemkin stated that Kabardeys would sit and eat together with grandparents and grandsons.The number of people in the family was not asked as the number of individuals, instead, it was asked like “How many pots?” 15-100 people used to live in a family. The family would separate when it reached a certain size, and that separated one would gradually enlarge. The new separated family would not move so far away it would settle in a close area. When the son would marry a new place was given for him. Adigea family normally consisted of mother, father, children, grandfather, grandmother sisters and brothers.

140

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Familial Roles and Relations; The oldest member of the family would be (thamade) the chief and all the Works were managed by him. Male members would join the household assembly. The second authority was his wife (goaşe) she would have an influence over all other females of the family. Intra-family relations were regulated according to the “older-younger” principle.When the chief of the family died, the next oldest member would be the chief. The proverbs such as “There must surely be law of order in the family” “The words of father and mother are the actual laws.” show that how an important and efficient role “thamade” has in society. According to a rule “xabze” approved in 1847, “Father has the prime authority; household members should act like slaves towards him”. Nothing could be done without the consent of the father and he could do whatever he wanted he could punish in the way he wanted. The consent for marriage was only possible through the father, nothing could be accepted otherwise. He could give her daughter to anyone he wanted; if the daughter left the house without a consent then she would be disinherited. Besides, if the son would bring a bride without consent then he would also be disinherited. A family member who had been tortured by the father could complain about him to the oldest person in the grand family. - Hadiyat Grandma living in Nalchik at the age over 80, says that she grants the good deeds of her prayings to the souls of her father and mother-in law after the prophet and his disciples before her own father and mother. She says that she learnt these manners from her mother by saying “While I was leaving my house as a bride, my mother told me hat “My daughter, you are now the person of the house you're going to from now on.You must always give them the priority.” As a result of devastating applications during the Soviet regime done over the families which are the cells of society, the structure of families is now collapsed in Caucasia. As a result of this, intra-family role conflicts and various problems can be frequently seen among families

Women; The woman was dependent on the man. There was more authority of mothers over the daughters. Along with doing the housework and childbearing, the women who have an important contribution to the family economy would help with the garden, do some handicrafts with wool, leather and cotton, would provide dairy products. They were showing utmost respect to the religious rules of sheriyah and xabze. They would prepare the meal but they wouldn't present to the guests by themselves, the service was done by her son or her

SAYI 19 - 20

husband. A bride who had given a birth would have an authority in the house like all other women. There had been important changes in the status of women during the Soviet regime. Assigning roles for them in every socio-economical activity, weakening of the customs and changing balance of the demographic structure were main causes of these radical changes. According to the survey called as “World Development Indicators” done by World Bank in 1995, there are 8.350.000 more women redundant in Russian Federation, and this is the %6 of Russian Federation population. This unbalanced demographic structure is thought to be worse inCaucasia. The women of Adygea use their own surnames after the marriage. They are called as “the daughter of...” or “the bride of..” As the man is not addressed by his name in the family, the woman is not addressed directly by her name, she is addressed with the references such as “goache” (landlady), “nıse” (bride) “the woman at the home, our woman, the mother of our children” etc

Children; The children were grown up as hardworking, polite, honest, brave, trustworthy, fair, merciful and respectful individuals having a proper education about Nart stories, xabze and rules of chastity. It was very important to have a strong and healthy body for a child. Sending the child to another lord for training, called as “P'ur” was born with this idea and it was thought to prevent the negative effect of parental affection over the child's education. In this way, the personality and self-control development of a child would be successfully completed. The male child was considered more importantly as he was seen as the continuance of the progeny and his capability to fight. All the surveys show that regardless of their attitudes against the religion, their surroundings ( village or cities) their education levels and social stats, Moslem sons all over the Soviet World were all circumcised. While choosing names for the children, religious beliefs played an important role. There was a tradition of calling by two names for “distracting the satan” and deceiving him by dual identities. In an interview done with him in 10 September 1996, the honorary chairman of Confederation of Caucasus People, Musa Yure Şenıbe stated that he didn't like the name Yura any more and he would not use again by saying that its function was well over. Although the tradition of circumcision was preserved in Eastern Caucasus until now, it was almost forgotten in the Western, however after theSoviet era it began to revive.

141

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Inheritance; The father would give anything he wanted to the son when he was married and left home. Not much possession would be given to the women. If the father didn't distribute his possessions in his life time, his children would share them equally after his death.The child who had been disinherited would not get any share but in case of an unfair disinheritance there was also a right of objection. When the father died, the remaining possession would be equally distributed among children. The grandchildren, the offsprings of the son, were participated in the distribution of inheritance. If the dead man didn't have any children then his possessions were distributed among his relatives. If there was a relative man then there would be no share for the women, but if there are no male relatives then there would be a share for the female ones.

Home economics; Subsistence was the main responsibility of the man and main duty of the woman was obedience to the husband.All the needs of the family were provided by the members of the family and all the families were selfsufficient.(natural economy). All the members of the family would contribute to the home economics. Raw materials such as meat, milk are often consumed and all types of clothing needs such as dresses, shoes etc were produced within the families. Home economics gradually developed and handicrafts turned to be an occupation. They began to produce more than their needs and sell. Some utensils and articles such as woollen coat, shoes, saddle pad, packsack and carpets began to be produced in large amounts. But the mastery and the quality were changing and more attention was given to the productions prepared for selling. .The major effects of industrialization on Circassian family, were the decrease of the previous functions of the families, collapse of the families following the increase in divorce rates and the changing role of the women and youth in society.

Education As the ethnologist, J. Thamowko stated, education was performed mostly in the family. In 'Zekhes' called Assembly's, some older people who are experienced, clever, wise and well-behaved would educate the new generations. The child was grown up in life and customs since his infancy. The youth was trained in 'haçeş' which functioned as home, guesthouse and culture house. Together with Xabze rules embroidery, kitchen and house work was taught to the girls. Girls used to be trained at their homes until they were married.

SAYI 19 - 20

The son was sent to the training in the fields of horse-riding and archery. Sending the son to the training in another lord's manor was very common amongCaucasus peoples. It was especially common among Adygea,Abkhaz,Asetin, Karachay, Balkar, Kumyk and Dargins.Within time the lords began to send their children to the Works(princes) and the princes sent their sons to the farmers for training. The sons would be trained until he became adolescent and the daughters would be trained until they were married. The families paid more attention to feed the children who are sent to them for training in comparison to their own children. The most important duty of the lord who was training a son was to train him as an excellent warrior. So the children at the ages of 6, used to acquire some capabilities such as wrestling, fighting, archery, gun shooting, riding, resistance to hunger, cold and hot.The trainer lord was seen as a close relative by all the tribes and even the children used to devote themselves to the trainers more than their own parents. They were trained with a character capable of riding and using guns by resisting harsh conditions of natural life. The children of the lords were being sent to the most enlightened person of the society. They could also be sent to other tribes. For instance, there were some cases in which Asetin children were sent to Addyges, and the Adyges were sent to Kumyks.As soon as a child was born or he was a few months old, he was sent to training as a pu'r. Until he reached 8 or 13 he used to stay at his trainer's family and after these ages he was sent back to his own family. If the daughters were sent to training then they would be sent back when they are 12-13.The tutor used to train the child in behaving accordingly to the belonging class, riding, archery, household management and field Works. After the training was over, the tutor used to send her back to her father's home by decorating her with “faşe” (Circassca süit) and “aşe” (set of weapons) in a ceremonial style. Fort his event, there used to be great ceremonies. The tutoress used to receive valuable gifts as well. Lately, the length of training time was decreased to 3-7 years and the ceremonies were disappeared.

Forming ofAdigeCustoms Circassians have some social rules that are called as “Adige Xabze”. Every people, no matter if they are young or old, king or slave used to obey these rules. These rules determine each of the individuals' social status, duties and rights. Xabze is a conventional code of laws that prevents the society from dissolution and collapse for hundreds of years.

142

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In an interview done with him, ethnologist Prof.Dr. Mafedz Serebi, states that, in 1807,Adige Khase met and sorted out the external agents in the xabze, the relevant document which is still under protection in Nalchik Museum Archives has been referred in the work of Şordan Yakup.Mafedz, explains that the Adygeas used to send their intellectual youths to the neighbouring societies in a way to “expand their good morals” from time to time. Before the 1861, Xabze and sheriyah were valid in villages. Adygeas used to consider xabze in prime concern.With the invasion of the Russians, the effects of Russian laws began to be seen.These rules were used to lessen the blood feuds in villages, but this effort was not successful. Some actions like killing a man, seizure of land, humiliation of a guest, embarrassing somebody, talking badly about someone's chastity and abductions were some examples of reasons for blood feuds. In a view to stop this feud and prevent it from going in a chain, it was stopped by Xabze. These customs were almost the same in all Caucasus. Before the 1861, due to urbanization, and proliferation of trade goods and Money, traditional hospitality began to be in decline. This change was firstly observed in areas near the main roads and markets. But the people were not friendly to those who were not hospitable. In Adyge villages there were separate guesthouses (hac'eş) They were all open to everybody. If it was not separate, generally the most beautiful room was used as a haceş. Full protection of the guest was maintained and he was served a plentiful of food. They used to vow for friendship and drink milk or wine from the same cups. They used to put a golden or silver coin in it. After this ritual, they would always guard and protect each other in their lifelong. All the Caucasian people were hospitable and complacent. To serve well and protect the guest was a highly important rule of custom. Hospitality was so much developed that they were welcomed according to the Xabze even if they were their sworn enemies. Even the poorest Highlanders used to like having guests and they were believed to bring plentifulness.The people who had robbed or made a guest upset would be subjected to the several punishments. Circassian folklore; Circassians used to praise heroes and braves, they used to listen to the wise men even if they are poor, they were mocking at the cowards and the means.The women would show their talent by their preparing of suppers. They would assess the cleanliness of the dinner table even on the tripods of the table. The woman who had proved herself used to have a right to get divorce from her husband.

SAYI 19 - 20

In the 16-18th centuries, there were strong relations between the Caucasian tribes. They used to cooperate within the family or the tribe and protect each other. According to F.Engels, if there were someone who had killed, injured or insulted a member of a society, they would consider these as against the whole tribe and get revenge. A person who was exposed to the injustice used to be sure that all his tribe was with him. The blood feuds between the tribes were born from this strong alliance. The person who was not seeking for revenge was despised. The revenges were seen as important social responsibilities. Sometimes these series of revenges used to extend and lasted for years by destroying all the tribes after changing the directions. In this way the population of the society was broken. Although the village councils tried to reconcile the enemies, the sides were not eager to accept this. In the 18th century, method of ransom Money was accepted. And it was only restricted to the close relatives by limiting its area of responsibility.Within time, it began to be used just fort he guilty, and after applying retaliation to him, the case was closed.

The wise Jebağı who was born in 1686 in Kabardey region and called as the Solon of Caucasus by some of the European authors, reinterpreted the culture that was applied by Adygeas for centuris and he gave speeches about some important conventional principals. It would be good to record some of his conventional principles setting the individual status of persons inAdygea society: • There is and must be a royal element in society. . • Every individual who are brave are also noble. • For the noble people, wealth and possessions are shameful. • Pride and arrogance cannot be the signs of nobility. • Nobility means felicity .Its sources are generosity, modesty and humility. • The person who has the sharpest sword at war and the sharpest language at the rostrum is our leader. • Nobility is not absolute and innate. Servitude and felicity, intelligence and wisdom can promote a person or a family to the level of nobility. • Customs are the most proper rules The last advice of the Jebağı while he was dying in 1750 was: “Be respectable to the honour and purity of others. Abstain from being hypocrite and bistable. In the 16th-18th century, public opinion was improved among Caucasian peoples. This improvement was caused by the enhancement of social relations, increase in social conflicts and developments in education and science. The region was lagged behind World civilizations due to the economical insufficiency and lack of communication with the developed countries.

143

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Especially the dress codes and music of adyges had an influence over neighbouring societies with the traditions such as khokh (oration)

SAYI 19 - 20

Mountanious region of Northwestern Caucasus (i.e Hakutesh,Sahpsıgh, Abzekh,Natuhay,Wubıkh etc) there was a democratic equality. There were also some other classes as stated below in Adyge Society:

SocialStratification inAdyges

- Lhekolheş; prince, a candidate for pşı

Social stratification is the distinction of population in terms of authority, prestige, status and strength and hirearchical order. Investigating the reformation movements in Islamic World in details, Lapidus, mentions about Adygean social classes in this way:

- Dıjınığo; one level below the prince - Workşawe, L'ığuse; Independent people. Pşı would give him place, animal and tools and he employs workers and cultivates land and then pay taxes to the chief. - Beykoel;,a worker that Works just for peanuts.

“Caucasians were ruled by gentry.They had an authority over the independent villagers and slave villagers. Some parts of the population were formed by progeny links or small clan confederations.” In the History of Northern Caucasus Peoples prepared as two volumes by the experts of Moscow Academy of Sciences, the facts of social classes in Adygeas were explained in this way: “In the 13th -15th century, feudality was very common. There were different classes such as lords, liege men, serfs and slaves. Lords had the authority with their possessions and influence. According to the Interiano, they used to spend most part of their lives on the back of horses. Lords were feudals. They were using the farmers for their Works instead of themselves and they used to prefer easier ways of getting richer suh as zeg'oe (attack) and têwe (raid). During the Medieval ages the structure of Caucasus society began to change and the feudality which made the class distinction unavoidable began to expand. As a result these classes were born: - Pşı; chief, lord, ruler of a village or the region - Work; noble courts of the chief - Lhfekotl'; lhxokotl in Kabardey dialect') independent people, they would neither pay tax nor be ruled by the chief - Pşıtl'; farmers, servants of the Lord, they used to give some shares to the Lord in return for his protection - Wuneut; slaves who ere captured at the wars, they didn't have any particular rights. This order expanded rapidly especially through the tribes who were living in plains such as Kabardeys, Besleneys,Mehosh,Bıcırkhoy, Bjeduğ, Hatıkoay and Mamkhıgs Within time, the class of “tlfotol” was also enslaved and turned to be “ pşıt” .In the

- Lhekoşawe; independent worker, he could work any where he wanted with contracts - Şhaşekfıj; A slave that bought his freedom with a contract - Kodz; Assistant of chief, he was elected by the people. Together with the Chief he would rule the people. These social classes used to marry with their equals.A person who robbed the house of an upper class was killed.The chiefs used to give their daughters only to the chiefs and they would get chiefs' daughters as brides. Killing a chief had a very severe punishment: to pay it with the blood was the simplest one. The family of the person who killed the chief was also killed, his children were sent as slaves. If a chief would have a child from a person who was not a chief, the child was called as “tüme” and they were considered as upper than Ihekolheş but lower than chief. Works used to accompany the chief with their “aşe-faşe” (Çerkeska and set of weapons)

Feudality In the 18th century, social relations between the Caucasians were as different as in the former times. While in one part there was a strong feudalism, whereas in another part it was not yet known. Social developments used to vary. This situation was also the same in both the intrafamilies and inter-families as well. For instance, in Adyges there was both an aristocracy ( in Central Caucasia, Kabardeys) and a democracy ( Wstern Caucasus Abzekh and Sapsıgh) In Estern Caucasus some parts of Avar, Dargins and Lezghis were feudal and the other parts were independent. The situation of the villagers escaping as a result of exceeding the limits of exploitation due to the increased extravagancy of chiefs in the changing way of feudal order in Europe, was also seen inCaucasianAdyges.

144

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Beginning from the 1790s to the end of 1810, Cherkess villagers living in Koban basin, overthrew the feudality with a rebellion and forced the Pşi and Works to take refuge in Russia and Crimea. In Koban basin, the common people took over the control in 1790 and they deactivated the Pşıs and Works. Although there are some people considering this as a revolt, it was indeed a conventional revolution.This movement destroyed the feudality expanding in that region. It can be said that status stratification of Soviet era replaced the former class stratifications seen inAdyge society In Adyge society belonging to the USSR which was seen as the leading industrial societies of the World until recently, an advanced industrial society features in which “humane capital” dominant over the information and technology replaced the former capital and securities; cannot be seen.

DemographicalStructure Before the rise of Russian-Caucasian war, around one million Adyge used to live in Caucasus. Despite its inadequacy, the most satisfactory study on this area is the Kabuzan's work named as Northern Caucasus Population in the 19th and 20thCentury.According to this study prepared with the assistance of Russian archives, Adyge population living in the region was around 700 000 and it was almost same with today's population in 200 years ago.The Russian population inhabited in the region in the early 1800s was around 100 000, whereas now in Kabardey region 30 %, in Adygey 80 % and in Sapsıgh region 90% of the population is Russian and their total number exceeds 12 Million. * While the population of Adyges was gradually decreasing due to the wars and exiles, Russian population was always increased with planned inhabitation policies.

Economical Life inAdygeSociety It is already known that the Adyge people used to cultivate land and formed gardens and fields in the North of Caucasus even thousands of years ago. Small land pieces which were cultivated by animal force in the past were combined and cultivated as one single larger field by the machines during the Soviet regime. As a result of total abolishment of personal property and performing of agriculture and animal breeding in huge kolhoz and solhos farms, there emerged colossal fields and farms that exceeded 20 thousand of decares.The privatization process starting with the dissolution of Soviet regime could not be success-ful and the people who didn't have sufficient hardware materials didn't pay much attention to cultivate the land as their own possession. Kolhos and Solhos farms maintained their status even after the collapse of Soviet region;

SAYI 19 - 20

privatization couldn't attract much attention in the field of animal bearing as it didn't do in agriculture either. But there are some entrepreneurs who managed to breed bovine animals and chickens with founding medium-sized enterprises. In addition to the some documents proposing that in Caucasia, mines and animal products such as leather, wool etc had been processed ingeniously were published, the ancient Works found in excavations are demonstrated in museums of Maykop and Nalchik. In the historical Works that are mentioned; there are some signs of golden and silver decorations in both the weapons and war equipments and also in dressing items. Separate albums about these findings are published. Adyge people who feel the need to be ready and vigilant to the war as a result of the invasion and war conditions lasted for centuries, saw the production of ordnance such as armours, helmets, swords, daggers as the crucial matter of survival. As the tradesmen began to be increased in numbers, iron workshops were improved and the weapons produced there became higher quality. The most commonly produced weapons were armour, helmet, scimitar and dagger. Production of arrows and arrow heads was highly improved due to the importance of defence weapons. They could produce steel edged arrows that could pierce the armour. Until the Russian invasion, wooden materials were used rather than stoned in building houses and then they were slimed.The people of the region who live with the constant threat of war, used to build simple houses which could be left without any hesitation. With the planned urbanization Project of the Soviet era, even the villages were rebuilt in the forms of cities, and the Ferro concrete buildings which were allotted fort he citizens as lodges due to the abolishment of personal property, were privatized after the Soviet era. Mostly animal meat and cereals were used inAdyge cuisine. Endurance of food products for a long time was very important. Although there were some new menus added into the Adyge cuisine during the Russian0 invasion and Soviet regime; the majority of the local food can still be seen among the restaurants as well as houses. The foreign explorers wandering around the region in the 13th an 15th centuries, mentions these products for Adyge dressing items: “a type of shorts called as “Beşmet”, a type of a cardigan called as “halat”, headwear such as silky cap, woollen cone and kalpak, leather boats called as “şuruk”, leather, silver, golden or silky belts, golden and silver earrings, rings, bracelets, ronze crown and necklaces.

145

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

As the women's dress, a topcoat studded in the chest called as “faşe”, shoes made of leather and woolen cloth, and tarbush was used for the young girls. Dressing items were mostly produced by women at homes. Men clothings such as pişnet (shirts) tsey (Circassca), cako'e ( woolen coat), şharhon ( cap) and kalpak which is called as papahs by the Russians were produced, also there were bandoleers called as “hazırıtlh” inCircassca.In addition to these clothings, a knife in the leather scabbard, Flintstone, a razor and a wooden or a bone flask were also too much common among men. In the 17-18th century graves of women, wooden or bone combs, mirrors, calyptras and needle etc were found. Although the dresses could be changed according to the tribe or the style of dress, generally all the Northern Caucasus people would wear same kinds of clothes. Clothes were mainly made of woollen. Before the 1861 dressing were nearly the same in the mountainous regions but in the plains there could be seen some changes. Although some people began to wear fabricated clothes the handmade clothes for inner and upper wear were also of high quality. Hats, fur and pants were made by sheep wools. Hairfelt woollen coat was highly demanded and sold in large numbers. Most favourable coats were made in Kabarday, Dagestan and Chechnya. Şharhon (hat) which was made of goat hair in the luntains, and camel wools in the plains was very popular and also a kind of boot made of raw leather called as “şuruk” was so commonly used. There were also produced some fantasia versions of these boots and it was very common among the rich. There were some workshops that were producing these in large numbers. Nowadays, traditional costumes are worn only in ceremonies. The production of unqualified and single-type clothes made in Soviet era is halted, and there are no people wearing these except for the very poor people. The luggage trade which has expanded rapidly after the 1990 and performed with Turkey for some time, met the needs of Adyge people who consider to be good-looking as more important than to be good-nurtured. However, both because of the applications that limit the inlet of goods from Turkey and the incentives of Greece,China and the Gullf Countries to attract luggage trade, our country lost this opportunity.

ServiceSector The bellman called as “Guwo” used to make announcements by going from door to door such as telling “In the morning there will be a meeting about this and that, please attend!” or “ That decision is taken, perform it in due time, do it like this” etc.Guwo wouldn't pay taxes as the other farmers would pay. Due to the dense forests, there were not proper paved roads. There were only roads that were made by Russian armies to provide transportation between the castles. But these were generally destroyed by the local people and covered with

SAYI 19 - 20

grass. There were roads paved by the carriages in the plains. Transportation in the mountainous areas was performed on foot. Tourists and foreigners visiting the region from Europe could hardly wander around there and had the risks of falling from the cliffs. Abkhaz horses were so competent in such roads. For transportation of goods, mostly a kind of carriage called as g'u ('arbe') was used and generally was carried by oxen. Horses and camels were widely used for riding. In the seas (Black Sea, Azak and Caspian)sailed ships were seen. Some scientists claim that Adyges would not shoe their horses as the Tatars did. During the time of Golden Horde, there was mailing network on the main routes. In the Black Sea, small sailing ships owned by Adyges apart from the foreign ones could also sail. According to De La Potre, Adyges could heal smallpox. The person who had this illness was given a cure made by a mixture of anchusa root and honey, and then he would be vaccinated with the blood taken from him. In his letters which present valuable information about the common illnesses and therapy methods, Mr Bell, stated that the mental healths of the Cİrcassians were excellent and the insanity was not seen inCircassia.

Social Indicators in Post-Soviet era It would be beneficial to give a brief information about the life standarts of Adyges in the post-Soviet era by referencing the work of the first President ofAdyge Republic: “It is not just the decreased volume of production that caused the drop of life standards.The population rate of the rich people is %3, average wealth is % 15, the poor are %40 and the people below the poverty level is % 40. According to the official statistics, only 1/3 of Russian Federation population has the minimum income required or their lives.” Carım , who has defined the class structure of the new era as the early capitalist bourgeoisie society, defined the characteristic features of this process as the infirmity of the class structure, extensive lumpenisation of the Working class and the increased rate delinquency. As they are the subject matters of different presentations in this symposium, the relations between the economical structure and language-culture concerning the social structure of Ciracssian society, are not examined in details in this presentation. In the same way, the concept of religion which is one of the most important elements that form the social structure is not mentioned as it is a direct matter of another presentation. As the increasing pace of religion in the post-Soviet era although it had been totally weakened in the Soviet era, and the general outlook of religion amongCircassian republics are the matters of the next presentation, I finish my presentation at this point.Thank you very much for listening in patience.

146

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

СОЦИАЛЬНАЯ СТРУКТУРА ЧЕРКЕССКИХ РЕГИОНОВ В КАВКАЗЕ Пом.доц.док. Фетхи ГЮНГЁР

Зам. директора Института социальных наук Университета Ялова Основатель и председатель Кавказского фонда

В Советском Союзе после октябрьской революции власти хотели полностью уничтожить институт семьи. Марксистские теоретики утверждали, что основная ячейка семья исчезнет в результате изменения социальных условий вместе с коренными и быстрыми изменениями в обществе. Сторонники идеи, что все изменения происходят от экономических условий, считали семью капиталистическим институтом, возникшим из института частной собственности.

Перед тем, как начать выступление, определение значения некоторых терминов облегчит понять данный вопрос.

Кавказ; коридор континента, начинающийся от

западных берегов Каспийского моря до Азовского и Черного морей на северо-западе. “Кавказ” - это название этнической и культурной географии, нежели физической или политической географии. Название “Северный Кавказ Южный Кавказ” не является научным, а целенаправленная выдумка. В научной литературе данный регион называется “Кавказ” и “Закавказье”. Адыгейцы-абхазы, карачаевцы-балкарцы, чеченцыингуши и народы Дагестана, разделяющие кавказскую культуру, называются “кавказскими народами”. На протяжении всей истории эти народы развивали схожие социальные структуры, смешались друг с другом и стали родственными.

Адыгейцы; так называют себя черкесы. Адыгейцы

относятся к группе адыгейцев-абхазов из местных народов Кавказа; они состоят из племен абадзехов, шапсугов, бжедухов, джемгуев, хатукайцев, махошевцев, натухайцев, кабардинцев, бесленеевцев и убыхов.

Хабзэ (нравы и обычаи); комплекс этических правил,

регулирующих все аспекты индивидуальной и социальной жизни в адыгейском обществе.

Хасэ (совет, парламент); Совет старейшин, принимающий важные решения в адыгейском обществе. В сегодняшнем Кавказе данное понятие наряду с республиканским парламентом также применяется для общественных организаций.

Пши (князь); Князь с собственной территорией, производственными средствами, рабочими и служащими.

Тамада (глава); Данный термин означает 'любимый и

принятый Богом' и в традициях адыгейцев занимает очень важное место, применяется в отношении главы, а также пожилого человека и мужа. Автор 'Адыгэ Хабзэ' Мафедз Сереби утверждает, что тамада должен очень хорошо знать Хабзэ, быть сильным оратором и очень терпеливым человеком.

Социальная структура; стабильный порядок, состоящий из взаимоотношений основных социальных институтов, как семья, религия, образование, экономика и политика. Социальная структура демонстрирует структуру общества людей с определенной культурой и проживающих на определенном месте. Она имеет статический характер по сравнению с социальным изменением.

147

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Социальное изменение; различие общества в

культурных ценностях, характеристике физической структуры и социальных слоев населения, появляющееся со време-нем. Процесс социального изменения происходит из-за развития и открытий, новых идей и вероисповедания, технологического и промышленного развития , увели - чения численности населения , культурных взаимоот-ношений, войн, ссылок, природных бедствий и т.п. причин. Данный процесс имеет определенные затраты, что приводит к ряду социальных проблем в обществах.

Древняя география адыгейцев

В начале данной работы будет полезным вкратце изучить древнюю географию Кавказа с точки зрения её геостратегического значения. В своей книге под названием «Естественная история» в 5-м веку до н.э. Плиний пишет следующее о Кавказе:

“…река Колхия в свое время была настолько известной, что согласно Демосфену на её берегах проживали триста различных племен. Римские купцы использовали 130 переводчиков, чтобы заниматься торговлей здесь.”1 Жан Кэрол описывает геополитическое значение Кавказа следующим образом: “Страна Колхиды очень богатое и нетронутое место. Если русские пожелают, то они могут найти там золотое руно, спрятанное мифами. Я бы отдал четыре Мадагаскара за часть этой страны между Сухуми и Новороссийском в форме узкой полосы!”2 Русский специалист по военной политике генерал Фадеев четко и ясно описал стратегическое значение Кавказа для России: “Территория между Черным морем и Каспийским морем обеспечивает тесную связь России со всей мусульманской Азией. С Кавказского полуострова русский имеют доступ в любое место. Для России Кавказский полуостров является мостом, соединяющим российский берег с сердцем Азии, стеной, защищающей Центральную Азию от влияния врагов, а также передовой крепостью для охраны Черного и Каспийского морей. Завоевание этой страны является главной задачей государства.”3 Кавказ, которого арабы называют «Мавера-ул Кавказ», европейцы «Транскавказия», а русские «Закавказье», исторический регион, расположенный к северу от Большого Кавказского горного ряда. Центральная часть 1) Адем Ишык, “Черноморский регион в античных источниках ”, Неопубликованный тезис магистратуры, Стамбул, Институт Социальных Наук Стамбульского Университета, 1995, с. 258-259. 2) Мехмет Фетгерий Шоену, Кавказ и источники богатства, Стамбул, 1924, с. 1. 3) Ахмет Джанбек, Трагедия Северного Кавказа, Стамбул, Издательство Kaf, 1994, c. 5. 4) Б.З. Авшар, “Кавказ - Российская Федерация и Турция”, Новая Турция, c. 16, 1997, Т. II, c. 1875. 5) Расим Рушди, Шеркеси Етехаддес ан Кавмих, Каир, 1947, c. 7. 6) Э.Кумыков, История адыгов в картах, с древнейших времен до середины

SAYI 19 - 20

Кавказского региона, который с политической и географической точки зрения разделяется на две части, «Циркавказ» (Circaucasie) и «Транскавказ», расположена на европейском континенте, а Закавказье на азиатском континенте. Впервые данное название было использо-вано в 479 году до н.э. Кавказ, известный своими мифо-логическими богатствами, является истинной «страной языков».4

Происхождение Адыгейцев

Древнегреческие историки, как Геродот, Страбон и Силакин называют черкесов именами, как шеркес, керкет, керкес. Бостани в своей книге «Даиратул-Маариф» (1/440) пишет, что средневековые историки называли их «ширакес».5 Редактор «Истории адыгейцев с античного периода до середины XIX века на картах» Кумыков связывает происхождение адыгейцев с родом хатийцев, синдов, меотов, зихов, касогийцев и черкесов.6 Так же, Большая Советская Энциклопедия представляет подобное родословное дерево. Историк Айтек Намиток считает, что киммерийцы из рода кельтов являются праотцами черкесов.7 Также имеются утверждения, что адыгейцы происходят от сарматов, тюрков, славян, и даже арабов. Но эти утверждения не имеют какого-либо научного основания.8 В 3000-4000 года до н.э. в Кавказе, богатом во всех аспектах, как водные ресурсы, горы, леса, и т.д., проживали народы автохтон.9 По мнению трех грузинских ученых Г.А. Меликишфили, З.В. Анчабази и О.М. Джапаридзе кавказские народы прибыли из юга Малой Азии. Без сомнения, в период палеолита праотцы чело-вечества жили в этом регионе. Около сотни археоло-гических находок были найдены в Майкопе, Абадзехске, Абинске, Карачаево-Черкесии, Кабардино-Балкарии и Осетии. Ученые считают, что в каменном веку на берегах Черного моря жили люди. У народов автохтонов, живших на севере и на юге горного ряда, наблюдались культурные различия в конце палеолита. В период неолита (5000 лет до н.э.) кавказские народы автохтоны разделились на три основные группы: Закавказье, северо-западный Кавказ, северо-восточный Кавказ. В 3000-4000 годах до н.э. они окончательно разделились на абхазы-адыгейцы, НахДагестан и Картвел. В этот период также наблюдалось незначительное разделение среди отдельных народов.10 Причиной разделения кавказских народов (3-4000 годы до н.э.) стали не внутренние разногласия, а иностранцы, смешавшиеся с ними.

XIX века, Нальчик 1996. 7) Айдын Осман Эркан, “Документы, связанные с Кавказом и черкесами”, Кавказские письма, c. 4, Зима 1998, c. 50. 8) Бетрозов, та же книга, c. 10-11. 9) Выражение Автохтон (Autochthon) происходит от греческого имени прилагательного и используется в смысле местный. В литературе означает первых поселенцев определенного географического региона. См.: Бакыр Сарухани, Даират-ул-Меариф-и Улум-и Истимаи, Тегеран, Интишарат-и Кейхан, 1370 (1992), c. 52. 10) Бетрозов, та же книга, c. 48-50.

148

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Для того, что понять историю Северного Кавказа нельзя забывать, что данный регион служил мостом между Малой Азией и Европой. Одним из крупнейших исторических изменений в Кавказ является смешивание народов Северного Ирана; а начиная с IV века н.э. гуннов, болгар, хазаров и кипчаков с кавказскими народами. Данное событие происходило несколько раз и превратило регион в тюркскую географию.11

SAYI 19 - 20

Османской империей во время их ссылки Царской Россией. Данный вопрос, оказавший существенное влияние на коренные изменения, произошедшие в социальной структуре адыгейцев, является темой отдельного научного доклада, и поэтому здесь ограничимся этой информацией.

Институт семьи

Брак; У адыгейцев, как и у всех кавказских племен,

Отношения адыгейцев с другими нациями:

кроме Дагестана, превосходствует экзогамия. Брак в основном заключался тремя способами:

Внешние отношения обществ имеют огромное влияние на социальной структуре и изменениях. Поэтому, будет полезно сказать несколько слов об исторических отношениях адыгейцев с другими нациями. Отношения черкесов с европейцами доходят до нашей эры. Сперва они занимались торговлей с греками в северо-западных берегах Черного моря. Позднее были предприняты попытки колонизировать. После них в этом же положении были генуэзцы. В период русского завоевания европейцы и главным образом англичане и немцы снова начали проявлять интерес к Черкесии. В 4-м веку н.э. Византия установила отношения с Черкесией, которые продолжались до прихода Сельджуков в Анатолию. История отношений адыгейцев и русских, которые развивались в форме попыток завоевания и противостояния датируется серединой 16го века, когда царь Иван Грозный применил политику расширения. Крымско-черкесские отношения, которые начались в форме конфликтов, превратились в положительные отношения после принятия адыгейцами ислама. Даже черкесские князи отдавали своих детей крымским ханам на воспитание. В свою очередь крымские ханы также отдавали на воспитание своих детей в аталычество адыгейским князям.12 После потери Крыма Османская Империя осознала, что её прежняя политика в отношении Кавказа была ошибочной и недостаточной, и сконцентрировала свое внимание на Кавказе, имевшем огромное значение для восточных регионов. Планировалось превратить Черкесистан в приграничную страну с целью защиты территорий Османской империи в Азии от России. В данной политике также сыграли важную роль отчет, представленный командующим адмиралом Гази Хасан Паша и Джаникли Али Паша, которые путешествовали берега Черкесистана после заключения Кючук-Кайнарджийского мирного договора. Важную роль в развитии отношений адыгейцев с Османской империей играет большая поддержка, оказанная 11) Тот же источник, c. 51-56. 12) Подробные примеры родственных уз, установленных между крымскими тюрками и черкесами в рамках института аталычества См.: Васфи Гюсар,

Знакомство и соглашение семьей и кандидатов, умыкание девушки и редко пометить в детстве, так называемое “гуше гупе йибзе”. У черкесов брак трудное дело. Свадьбы требуют очень больших затрат, и поэтому, широко распространилось обычай «умыкнуть девушку», который является более легким способом заключить брак. Редко встречались случаи принужденного брака, причиной которых в большинстве случаях была крупная сумма калыма. Советский режим внес вынужденные изменения в правила брака. Александра Коллонтай (1872-1952) заявляла, что институт семьи, поддерживаемый Царской империей и церковью, должен быть уничтожен вместе с царским режимом. Согласно закону о браке, семьи и опекунства, вступившего в силу 19 ноября 1926 года, не нужно было, чтобы брак соответствовал каким-либо правилам. Брачный договор стал документом, утверждаемым служащим бракосочетания без какойлибо церемонии. В данный закон были внесены изменения 8 апреля 1944 года, согласно которому было разрешено провести церемонию перед служащим бракосочетания. Для брака был установлен минимальный возраст 18 лет. До данного изменения отца ребенка зарегистрировала женщина. Заботу о безбрачных детей осуществляло государство. До ислама у черкесов был обычай левират (женитьба на вдове покойного брата) и сарарат (жениться на две родственницы друг за другом). Эти оба обычаи постепенно утратили силу после принятия ислама и в конце концов совсем исчезли.

Выбор супруга; У адыгейцев выбор супруга

предоставляется свободной воли кандидатов. При этом, в выборе супруга девушкой мнение стрейшин семьи также играло важную роль. Кандидаты знакомились в вечеринках, называемых 'Зексес'. После определенного периода 'пселхиксу' (дружеские отношения) они становились 'кашен' (возлюбленный) друг друга и, наконец, заключали брак.

“Обзор исторических отношений между черкесами и крымскими татарами”, Кавказский журнал, c. 10, Стамбул, 1 октября 1953, c. 4-7.

149

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Брачный возраст; У адыгейцев средний брачный возраст составлял моложе 20 лет. Однако, кровавые войны в течение четырех веков после принятия ими ислама и последовавшие ссылки стали причиной установления возрастного ограничения брака выше 25 лет. Сегодня у черкесов, проживающих за пределами Кавказа, средний возраст брака составляет старше 25 лет, а в их родине Кавказе около 22 лет. Калым; Сегодня, как и в некоторых местах Анатолии, требовали калым за невесту. Сумма калыма зависела от социального статуса. Калым обычно выплачивалось конями, оружием, крупнорогатым скотом рабами в период до принятия ислама а также наличными деньгами. После принятия ислама черкесами калым удвоился, один выплачивался родителям, а другой невесте (мехир).

Полигамия; Хотя состояние в браке с больше одной женщиной, более распространенное у чеченцев, очень редко встречается у адыгейцев, известные герои, называемые 'нарт лихужих' и 'пши' женились на несколько женщинах. Запреты брака; строго запрещалось жениться на родст-венниках, как с материнской, так и отцовской линии. Данный обычай также продолжает действовать и в сегодняшнем черкесском обществе. Обычай запрета зак-лючения брака между родственниками, существующий у всех кавказских народах, кроме Дагестана, наиболее строго применялся у адыгейцев. Представители одного рода и молочные братья считались близкими родственниками. Хотя встречалось очень редко, заключивших брак между близкими родственниками бросали в яму и убивали, забрасывая камнями. Сегодня данное наказание не применяется, но заключившие брак близкие родственники всю жизнь подвергаются изгнанию. Запрещалось сочетаться браком с молочным братом и исповедующими иную религию. Представителям княжеского рода запрещалось вступать в брак с представителем рабского (рабочего) рода. Также было запрещено обратное. Однако, такое классовое разделение потеряло значение после принятия ислама и сегодня почти полностью исчезло. На сегодняшний день действующими запретами брака, как в Кавказе, так и в диаспорах (черкесских общинах, живущих за пределами Кавказа) являются брак между родственниками и брак с молочным братом. Черкесы встретились в исторической родине после 147-летней разлуки, и нашли своих родов, которым относятся, как к близким родственникам. Поэтому, строго не приветствуется брак между представителями одного и того же рода. Обычай немедленно вернуть невесту, оказавшейся не девственницей, в отцовский дом также можно рассматривать в рамках запретов брака.

SAYI 19 - 20

Честь и добропорядочность защищались с огромным усердием в черкесском обществе. В редких случаях прелюбодеяния применялись самые суровые наказания. Если совершивший прелюбодеяние состоял в браке, то его убивали, а если он был холост, его избивали палкой сто раз. Если в черкесском обществе до ислама замужняя женщина совершала прелюбодеяние, то муж вырывал её волосы с корнями, отрезал рукава одежды до локтей, сажал на голого коня и отправлял в отцовский дом в униженном виде. А мужчину, совершившего прелюбодеяние с ней, убивал её муж или его друзья.

Развод; Разногласия между мужем и женой разрешали имамы, называемые 'йифенд' и уважаемые старейшины 'нахижх'. В таких спорах больше внимание уделялось предпочтению мужа. В редких случаях происходил развод следующим образом: Либо муж говорил жене «я больше не буду жить с тобой» при свидетелях, и отпускал жену, либо три раза произносил слово «таллактук» в присутствии двух свидетелей и имама села, и делал три шага. После выжидания 4 месяца 10 дней женщина могла выйти замуж любому мужчине. Уважаемая женщина в обществе с определенным статусом имела право развестись, если она не любила мужа. В результате политики советского режима среди черкесов наблюдалось распространение развода. Если отсутствовал общий ребенок, официальный развод осуществлялся внесением записи в акт о регистрации гражданского состояния по требования любого из супругов. Одной из наиболее острых социальных проблем в нынешнем черкесском обществе является чрезмерное увеличение случаев развода и распада семей. До недавних дней в черкесских диаспорах редко встречались случаи развода, но в последнее время подобные случае участились.

Смешанные браки; В Кавказе редкие случае брака между мусульманами и иноверцами были односторонними. В таких случаях мусульманин женился на женщину из другой религии. Девушки-мусульманки почти ни когда не выходили замуж за иноверца. Заключение брака с женщиной из другой религии чаще встречалось в городах и не приветствовалось в доме мужчины. Однако, со временем подобная строгость смягчилась и двусторонние смешанные браки стали частыми случаями. Социологи, исследовавшие факторы, способствовавшие смешанным бракам, пришли к заключению, что урбанизация, многонациональность и рост уровня образования стали наиболее эффективными факторами в данном вопросе.

150

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Советское правительство поощряло смешанные браки путем продвижения по службе, и т.д. и тем самым надеялось не смешивание этнических групп и формирования общества, стоящего над нациями. В смешанных браках всегда имело преимущество национальность отцамусульманина. В редких случаях замужества женщинымусульманки с иноверцем дети также выбирали национальность матери. Даже смешанные браки не давали поводу открытия во внешний мир кроме ислама. Свадьба; Свадебному застолью уделяли особое внимание с пожеланием благополучия вновь созданной семьи. Стол накрывали с большим разнообразием блюд. Важнейшим событием свадьбы считалось «вуне йише», церемония прибытия невесты в дом жениха. Данная церемония осуществлялось в сопровождении многочисленной толпы, музыки и «воеред» (песен), стрельбы из огнестрельного оружия. Устраивались скачки, борьба, и т.д. игры. Черкесские свадьбы с кавказской музыкой и танцами, исполняемыми парями и девушками, продолжаются и по сей день, как в Кавказе, так и в диаспорах. Для мусульманских народов, проживающих в Кавказе, церемония бракосочетания рассматривалось в качестве возможности продемонстрировать свою глубокую преданность традициям и пренебрежения советскими законами и образом жизни. Устраивались пышные и дорогостоящие церемонии, жертвоприношение для банкета, которых правительство не одобряло. К тому же все это происходило на глазах местных властей. По сравнению с отмечанием дня рождения церемония бракосочетания предоставляла мусульманам больше возможности проявлять преданность своим историческим традициям. В начале 1960-х годов советский режим всерьез занялся данным вопросом. В ответ растущей значимости религиозного брака и тусклого и бюрократического характера официального брака были построены роскошные свадебные залы и организовались пышные церемонии бракосочетания. Но ничего не изменилось, и религиозные свадебные церемонии сохраняли свою привлекательность. В мусульманском обществе дети, рожденные в официальном браке, нелегко принимались законными. Религиозный брак рассматривался свободой вероисповедования и поэтому не запрещался. Однако, замужество несовершеннолетних девушек или против их воли, умыкание девушек, выплата калыма, и т.д. обычаи были запрещены по экономическим и социальным причинам. Но эти обычаи продолжались применяться в определенных местах. Например, были всем известные рыночные суммы калыма. В Кавказе продолжались церемонии представления обрученной девушки к семье будущего мужа (нысе теше). В течение всего церемония невеста стояла на ногах, повернувшись лицом к кибле. В Советском Союзе после октябрьской революции власти хотели полностью уничтожить институт семьи. Марксис-

SAYI 19 - 20

тские теоретики утверждали, что основная ячейка семья исчезнет в результате изменения социальных условий вместе с коренными и быстрыми изменениями в обществе. Сторонники идеи, что все изменения происходят от экономических условий, считали семью капиталистическим институтом, возникшим из института частной собственности. Семья способствовало сохранению традиций, и поэтому, были предприняты попытки ослаблять и уничтожить данный институт. Однако, примененная политика и институты, созданные с целью выполнения функций семьи, не увенчались успехом. В конце концов, данная политика была отменена. В ходе свадьбы проводилась церемония под названием «теха» (в Северо-западном Кавказе «теше») с целью укрепления родственных уз; чужой юноша, избранный новым кандидатом в родственники, вставал перед невестой, ждавшей в углу комнаты, и говорит ей «ты моя сестра в обоих мирах, у меня были две сестры, третьей стала ты», и слегка поднимал вуаль концом кинжала два раза, в третий раз бросал назад и открывал её лицо. Три раза бил кинжалов в потолок и оставлял след в качестве знака нового родства. У кавказских народов очень важное место занимал танец под названием «каафе». Ни одно радостное мероприятие не проходило без «каафы». Этот танец, олицетворяющий крепость духа и величие мужчины, и пик изящества и тонкости женщин, усовершенствовался на протяжении многих веков с точки зрения искусства и эстетики. Он сохранил свою актуальность и по сей день, как в Кавказе, так и в диаспоре. Численность членов семьи; Сельскохозяйственный уклад жизни требовал много рабочей силы и поэтому семьи в основном были многодетными. Проживание представителей пяти поколений в одной семьи было обычным явлением. Глава семьи проживал вместе со всеми женатыми и холостыми детьми и внуками. Подобная обычная семья состояла из 40-60 человек. Были случаи, когда данное число доходило до ста человек. Кроме того, были слуги и рабы. В 16-18 веках семьи проживали вместе. По рассказу Потемкина, у кабардинцев члены семьи от деда до внука жили вместе и ели из одного котла. О количестве членов семьи не спрашивали сколько человек, а спрашивали «сколько котлов?». В одной семье проживали 15-100 человек. Когда семья достигала определенного числа членов, она отделялась и также быстро начала увеличиваться. Отделившаяся новая семья не отходила далеко, а поселялась поблизости. После женитьбы сына ему выделяли отдельное место. Семья адыгейцев обычно состояла из матери, отца, детей, дедушки, бабушки, сестер и братьев.

151

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Роли и отношения внутри семьи; Старейший

член считался 'тамадой' (глава) и он управлял всеми делами. В совете семьи участвовали мужчины. После главы семьи стояла его жена («гоаше»), которую слушались все женщины семьи. Отношения внутри семьи регулировались по принципу «старший младший». Когда умирал глава семьи, старейший после него член семьи становился главой. Пословицы, означающие «в семье обязательно должен быть закон», «слово родителей - закон», показывают насколько большим авторитетом пользоваля «тамада». Согласно закону (Хабзэ), принятому в 1847 году, «отец имел все полномочия, члены семьи должны вести себя перед ним, как рабы». Нельзя было совершать какой-либо поступок без его разрешения. Он сделают все по своему усмотрению, и накажет, как пожелает. Отец давал разрешение на брак, по-другому не могло быть. От отдавал дочь кому захочет, а если сбежит без разрешения, то отец от неё отрекался. Таким же образом, если сын приводил в дом невесту без разрешения, отец от него тоже отрекался. Член семьи, испытавший несправедливость от отца, мог жаловаться на него старейшине рода. Бабушка Хадиет из Нальчика, которой исполнилось больше восьмидесяти, говорит, что воздаяние от прочитанной ею молитвы она в первую очередь дарует пророку и его сподвижникам, затем тестю и тёще, только затем душам своих родителей. Она говорит, что данное воспитание взяла от матери и разъясняет это следующим: когда я выходила замуж, мама говорила мне: «доченька, теперь ты член семьи своему мужа, и впредь будешь отдавать предпочтение им...». Советский режим на всем протяжении своего существования пытался разрушить институт семьи, являющейся ячейкой общества, разными способами. В результате этого сегодня структура семьи у кавказских адыгейцев разрушена. Очень остро проявляется проблема конфликтов между членами семьи.

Женщина; Женщина подчинялась мужчине. Над

дочерями большую власть имела мать. Женщина вносила существенный вклад в экономику семьи. Она занималась работой по дому, воспитывала детей, а также помогала в работах по саду и огороду; обрабатывала шерсть, кожу и лён, готовила молочные продукты. Они очень строго соблюдали правила шариата и Хабзэ. Они готовили блюда, не сами не носили гостям. Блюда гостям подавали муж или сын. Невеста, родившая ребенка, приобретала право голоса, как и другие женщины семьи. В период советского режима произошли коренные изменения в статусе женщины. Исполнение обязанностей в каждой сфере социально-экономической жизни, ослабевание традиций и разрушение демографического баланса стали основными факторами этих изменений. Согласно результатам исследования под названием «Мировые показатели развития», проведенного в 1995 году Всемирным Банком, по Российской Федерации число женщин превышает на 8.350.000, что соответст-

SAYI 19 - 20

вует около 6% общего населения РФ. Данный демографический дисбаланс в Кавказе находится на высоком уровне. У адыгейцев женщина использует свою фамилию и после брака. Её называли «дочь такого-то» или «невеста таких-то». Внутри семьи мужчинам, также как и женщинам не обращались по имени. Вместо этого использовали выражения, как «гоаше» (хозяйка), «нисе» (невестка), «домашняя», «наша», «мать детей», и т.д.

Дети; для воспитания детей трудолюбивыми, порядо-

чными, храбрыми, честными, правдивыми, справедливыми, милосердными и вежливыми они тщательно обучались историям нартские рассказы, Хабзэ и правила чести. Особое внимание уделялось, чтобы дети были сильными и здоровыми. С этой целью возник обычай отдавать детей на воспитание мудрым людям, называемым «пур». Таким образом, предотвращалось отрицательное влияние родительской любви на воспитании ребенка. Это обеспечивало полноценному завершению развития личности и силы воли ребенка. Мальчикам уделяли больше внимания, так как они считались продолжателями рода и защитниками родины. Все исследования показывают, что независимо от отношения к религии, среды обитания (город или сельская местность) и социального статуса во всей советской территории почти всем мальчикам (мусульманам) совершалось обряд обрезания. Религиозные традиции также играли важную роль в выборе имени детям. Возник обычай давать ребенку второе имя с целью «отвлечь внимание дьявола» и обмануть его двойной личностью. В интервью от 10 октября 1996 года почетный председатель ККН (Конфедерация кавказских народов) Муса Юре Шенибе отметил, что не любит имя Юре и больше не использует его, функция данного имени уже выполнена и осталось в прошлом. Обряд обрезания всегда совершалось и по сей день сохранилось в Восточном Кавказе, но был почти полностью забыт в Западном Кавказе. Однако, данный обычай возродился после завершения советского периода.

Наследство; Сыну, отделившему от семьи, отец давал определенную часть своего имущества. Дочерям большое имущество на давали. Если отец не разделил имущество при жизни, наследство разделялось поровну среди детей. Ребенок, отрекшийся от родителей, также лишался и наследства, но в случае несправедливого отречения он сохранял право возражения. В случае смерти отца его дети поровну разделяли его имущество. Внуки-дети сыновей участвовали в разделе наследства. Если у умершего не были дети, наследство разделялось среди родственников. Если был родственник-мужчина, дочери не получали наследство. Дочери получали наследство только в случае отсутствия родственниковмужчин.

152

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Домашнее хозяйство; Обязательство содержать семью лежало на мужчине. Главной задачей женщины было подчиняться мужчине. Все потребности семьи удовлетворялись членами семьи, и каждая семья была автономной (натуральное хозяйство). Все члены семьи вносили свой вклад в домашнее хозяйство. В большом количестве потреблялось сырье, как мясо, молоко, шерсть, и т.д. Необходимые изделия, как одежда, обувь, и т.д. также производили в семье. Со временем домашняя промы-шленность развивалась и превратилась в кустарное ремесло. Ремесленники начали производить больше своих потребностей и продавать изготовленные изделия. В большом количестве производили бурку, обувь, седло, сумки, ковры, и прочие изделия. Однако, мастерство и качество менялось от семьи к семье. Изделия, предназначенные для продажи, изготавливались с большим усердием. Крупнейшее влияние индустриализации на черкесских семьях выражалось в уменьшении прежних функций семьи, увеличении случаев развода по сравнению с прошлым периодом, разрушении структуры семьи, и изменениях статуса женщин и молодежи в обществе.

Институт образования

Этнолог Ж. Тамовко отмечает, что образование в основном происходило в сеьме. У «джехесов» опытные, мудрые, знающие и порядочные старейшины воспитывали новых поколений. Начиная с самого рождения, ребенок воспитывался в среде нравов, обычаев и традиций. Молодёжь воспитывалась в «хачесах», выполнявших функции домов, гостевых комнат и культурных центров. Девочек наряду с правилами Хабзэ также обучали шитье и кройке, работам по кухни и дому. До замужества девочек обучали в отцовском доме. Мальчиков отдавали на воспитание другим людям и обучали верховой езде, искусстве стрельбы, и т.д. Обычай отдавать детей в аталычество имеет важное место среди кавказских народов, и особенно у адыгейцев, абазинов, осетин, балкарцев, карачаевцев, кумыков и даргинцев. Со временем князи начали отдавать детей на воспитание вассалам, а вассалы отдавали своих детей крестьянам. Обучение мальчиков продолжалось до достижения ими совершеннолетия, а девочек до возраста замужества. Семья уделяли больше внимание на питание и обучение принятых в аталычество детей, чем собственные родные дети. Важнейшей задачей аталыка была воспитать своего подопечного хорошим бойцом. Поэтому, шестилетний мальчик обучался навыкам борьбы, рукопашного боя, стрельбы из лука, метания копья, верховой езды, выдерживания голода и чрезмерного холода и жары. Аталык считался близким родственником всем племенем. Воспитанники даже больше привязывались аталыкам, чем собственным родителям. Они воспитывались с характером, способностями верховой езды, обращения с оружием и выносливостью.

SAYI 19 - 20

Княжеские дети отдавались на воспитание самым интеллигентным людям общества. Например, осетины отдавали своих детей адыгейцам, а адыгейцы кумыкам. Ребенка отдавали в аталычество сразу после рождения или в возрасте нескольких месяцев. Дети возвращались в родную семью в возрасте от 8 до 13 лет, самое позднее до 17 летнего возраста. Если девочку отдали в аталычество, то её обычно возвращали в возрасте 12-13 лет. Учитель обучал ребенка поведению в соответствии со статусом, верховой езде, управлению домом и полевым работам. После завершения обучения воспитанника торжественно возвращали отцу на коне, украшенном «фаше» (набор черкески) и «аше» (набор оружия). Для этого организовали пышные свадебные церемонии. Аталыку дарили самые ценные подарки. Позже срок обучения в аталычестве снизился до 3-7 лет и церемонии при возвращении воспитанника также стали более скромными.

Основы традиций адыгейцев

У черкесов имеются общественные правила под названием «Адыгэ Хабзэ». Эти правила соблюдают все от мала до велика, от короля до раба. Эти правила определяют положение (статус), обязанности и права каждого индивида. Хабзэ является социальным сводом законов, хранившим общество от распада и разрушения общество на протяжении многих веков. В интервью этнограф проф.док. Мафедз Сараби говорил, что в 1807 году адыгейцы созвали Хасэ (совет) и отсортировали чужые элементы, внедренные в Хабзэ (нравственные правила). Данный документ до сих пор хранится в архиве нальчикского музея. О данном документе также упомянул в своей книге Шордан Якуп. Мафедз также отмечал, что время от времени адыгейцы отправляли смышленой молодежи соседствующим обществам, чтобы «изучить хорошие обычаи». До 1861 года в селах действовали правила Хабзэ и шариата. Адыгейцы ставили Хабзэ выше. После прибытия русских также наблюдалось влияние русских законов. Законы были применены с целью уменьшения кровной мести в селах, но это не помогло. Случаи, как убийство, захват земли, унижение гостя, клевета, злословить о чести, умыкание девушки были причинами возникновения кровной мести. Применялось Хабзэ, чтобы предотвратить продолжения цепочки событий. Эти обычаи были почти одинаковыми во всем Кавказе. До 1861 года распространение урбанизации, торговли и денежных отношений стали причиной уменьшения традиционного гостеприимства. Данное изменение были заметы в первую очередь вблизи дорог и рынков. Но люди их не любили. В адыгейских селах были отдельные гостевые дома (хажеш). Хажеши были открыты для всех. Если не было отдельного здания, то лучшая комната становилась хажешом

153

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Гостя обеспечивали полной безопасностью (защитой) и ему давали много еды. Клялись в дружбе и выпивали молоко или вино из одного и того же сосуда. В них бросали деньги из нержавеющего материала, как золото или серебро. После этой церемонии они все жизнь поддерживали друг друга. Все кавказцы были гостеприимны и непритязательны. Должная забота и защита гостя было важным традиционным правилом. Гостеприимство было настолько развито, что даже кровным врагам оказывали прием согласно Хабзэ. Даже самые бедные горные жители любили гостей и верили, что они приносят благодать. Человека, обидевшего или ограбившего гостя, очень сурово наказывали.

Черкесский фольклор; восхваляли герои и образы

храбрецов, мудрых людей, если даже они были бедными, и высмеивались жадные и трусы. Хозяйки демонстрировали свое мастерство накрыванием на стол. Чистоту оценивали вплоть до ножек стола с тремя ножками. Женщина, доказавшая свое мастерство, имела право развестись с мужем, если она его не любила. В 16-18 века были установлены крепкие отношения между кавказскими племенами. Члены семьи, племена поддерживали, помогали и защищали друг друга. Как отметил, Ф. Энгельс, если член племени был убит, ранен или оскорблен, то это считалось совершенным против всего племени и мстили за это. Человек, подвергшийся к несправедливости, был уверен за поддержку всего племени. Кровная месть среди племен возникала из этих крепких ух внутри племени. Призирали того человека, кто не желал мести. Месть считалось важным общественным долгом. Даже бывали случаи, когда месть продолжалась из года в год до истребления целых племен. Таким образом, уменьшалось численность населения. Сельская община пыталась померить врагов, но стороны не соглашались на это. В 18-м веку был принять обычай выплаты выкупа. Также сужался круг ответственности, и было установлено только для близкого родственника. Со временем ответственность стали применять только в отношении самого виновника. Месть применяли только ему, и на этом вопрос был закрыт. Мудрец Жабаги, родившийся в 1686 году на территории кабардинцев и называемые некоторыми европейскими авторами «Солоном Кавказа», заново истолковал культуру адыгейцев, возникшую в течение многих веков, и написал важные этические правила. Необходимо упомянуть несколько из установленных им социальных и нравственных принципов, которые определяли индивидуальный статус в адыгейском обществе: • • •

В обществе имеется и должен быть благородный человек. Каждый храбрый человек благороден. Для благородного человека богатство и украшения

• • • •



SAYI 19 - 20

являются позором. Гордость и высокомерие не могут быть признаками благородства. Благородство и есть достоинство. Его источниками являются щедрость, скромность и простота. Нашим лидером является тот, чей меч остр в войне и чей язык остр в совете. Благородство не является абсолютным и наследственным. Служба и достоинство, смышленость и сообразительность могут повысить человека или семью на уровень благородства. Обычай это то, что подходит.

При смерти в 1750 году последним наставлением мудреца Жабаги было: «Уважайте честь и достоинство других. Остерегайтесь двуличия и нерешительности». В 16-18 веках общественное мнение кавказских народов развивался. Причиной данного развития стали увеличение объема социальных отношений, обострение классовых конфликтов, и развитие образования и науки. Регион отставал от развития мировой культуры из-за экономической недостаточности и отсутствия отношений с развитыми странами. Некоторые обычаи адыгейцев, как «хох» (ораторство), и в особенности, одежда и музыка имели влияние на соседствующих обществах.

Социальные слои у адыгейцев

Социальные слои представляли различные группы и иерархии населения по авторитету, престижу, статусу и власти. Лапидус, детально изучивший нововведения в исламском мире, в своей книге писал следующее о социальных классах адыгейцев: “Кавказцами управляли знать. Они имели власть над свободными сельчанами и рабами, прикрепленными на определенную землю. Часть населения полностью состояла из родственных уз или конфедерации маленьких кланов.” А в книге «История народов Северного Кавказа», написанного специалистами Московской Академии Наук, явление социального класса у адыгейцев описывается следующим образом:

“В 13-15 века был распространен феодализм. Были классы, как князь, вассал, крепостной, раб. Княжества имели преимущество, благодаря имуществу и населению. Как отмечает Итериано, большую часть времени они проводили верхом на конях. Князи были феодалами. Они заставляли работать крестьян, а сами предпочитали легкие пути обогащения, как жегое (набег), теве (грабеж).”

154

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

В средние века произошли изменения в структуре кавказского общества, распространился феодализм, неизбежно ведущий к классовому разделению, и в результате возникли следующие классы: - Пши; глава, князь, глава села или региона, - Знать; близкое окружение главы, - Лхфекотл; (в кабардинском диалекте «лхокотл») свободные люди, они не платили налогов и не подчинялись власти князя, - Пшитл'; крестьяне, люди князя, из своего урожая они отдавали дань князю взамен его покровительства. - Вунеут; рабы, в основном, состоящие из военнопленных, они были лишены всех прав. Данный порядок быстро распространился, в частности, среди кабардинцев, бесленеевцев, махошевцев, биджиркойцев, бжедухов, хатукайцев и мамхигов, проживавших на долинах. Со временем «тлфокотлы» были присоединены в класс «пшитлов». В горной части северозападного Кавказа (хакутеши, шапсуги, абадзехи, натухайцы, убыхи, и т.д.) действовало демократическое равенство. Кроме того, в адыгейском обществе также были и следующие классы: - Лхеколхеш; принц, кандидат в пши, - Дижиниго; класс ниже принца, - Воркшаве, Лигусе; свободный человек. Пши давали ему землю, скот, инструменты, а он усилиями своих рабочих собирал урожай и платил дань князю. - Бейкоел; рабочий, работавший за еду, - Лхекошаве; свободный рабочий, мог работать за любого человека по соглашению. - Шхашекфиж; раб, выкупивший свою свободу по договору. - Кодз; помощник князя, управляющий. Его избирал народ. Кодз управлял народом вместе с князем. Представители этих социальных классов заключали брак с людьми, равными по статусу. Грабителя дома человека из высшего класса убивали. Князи женились только дочерям князей, и отдавали своих дочерей князям. Убийство князя каралась очень жестоко. Выкуп кровью был самым легким. Того, кто убивал князя, убивали семью, а детей продавали в рабство. Если у князя родился ребенок из представителя низкого класса, этого ребенка звали «туме». Его статус был ниже князя и выше лхеколхеша. Знать сопровождало князя, нарядившись «аше-фаше» (черкесками и набором оружия).

Феодализм

В 18-м веку социальные отношения среди кавказцев, как и в прошлом, были разносторонними. С одной стороны господствовал феодализм, с другой сторон о нем даже

SAYI 19 - 20

слышали. Уровень социального развития был разным. Данное обстоятельство наблюдалось, как между племенами, так и внутри племени. К примеру, у адыгейцев одновременно существовали и аристократия (у кабардинцев в Центральном Кавказе) и демократия (абадзехов и шапсугов в Западном Кавказе). Часть аваров, даргинцев и лезгинцев в восточном Кавказе были феодалами, а другая часть независимыми. Бегство сельских жителей в результате роста эксплуататорских действий сеньоров для удовлетворения требований роскоши феодалов в Европе, также происходило у кавказских адыгейцев. С 1790 года до конца 1810-х годов черкесские крестьяне в кубанском регионе восстали и свергли феодалов. Пши и знать были вынуждены прибегать к защите русских или Крыма. (В кубанском регионе) 1790 году народ взял власть в свои руки. Пши и знать были свергнуты. Хотя некоторые оценивают это восстанием, в действительности это было социальной революцией. Данное движение распространилось по региону и уничтожило феодализм. Можно утверждать, что кастовые слои в адыгейском обществе в советском периоде были заменены слоями населения по статусу. В адыгейском обществе в СССР, который до недавних времен был одним из ведущих индустриализованных обществ мира, не наблюдаются признаки развитого индустриализованного общества, где вместо капитала и движимого имущества господствовал «человеческих капитал», оснащенный знанием и технологиями.

Демографическая структура

До обострения русско-кавказских войн в Кавказе проживало около одного миллиона адыгейцев. Несмотря на неполноту, наиболее удовлетворительным трудом по данной теме является книга Кабузана под названием «Население Северного Кавказа в 19 и 20 веках». Согласно данной книге, написанной на основание сведений российских архивов, население адыгейцев насчитывалось около 700.000 человек, что очень близко к нынешнему населению. В начале 1800-х годов в регионе численность русских заселений в регионе составляло около 100 тысяч человек. На сегодняшний день русские составляют 30% населения кабардинского региона, 80% населения адыгейского региона, 90% населения шапсугского региона, в итоге свыше 12 миллионов человек.* Население адыгейцев постоянно уменьшалось в войнах и ссылках. Государство поощряло заселение русского населения специальными планами и программами.

155

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Экономика в адыгейском обществе

Известно, что адыгейцы многие тысячелетия назад обрабатывали землю, создавали сады и террасы на просторных равнинах, расположенных к северу Кавказского хребта. Ранее маленькие поля обрабатывали животными, а в советское время эти земли объединили в большие поля и стали обрабатывать машинами. В результате полного уничтожения частной собственности, и ведения земледелия и животноводства в крупных колхозах и совхозах возникли большие поля и фермы площадью в десять, двадцать тысяч гектаров. После падения советского режима начались работы по приватизации, которые не увенчались особым успехом. Отсутствие оборудования сдерживало население от получения земли и обрабатывания в свою пользу. Колхозы и совхозы продолжали действовать и в постсоветское время. Приватизация не пользовалась успехом также и сфере животноводства. Также встречаются предприниматели, создавшие успешные малые предприятия по выращиванию кур и крупнорогатого скота. Были опубликованы материалы, свидетельствующие об умелой обработке металла, кожи, шерсти, и т.д. со времен до нашей эры, и археологические находки выставлены в музеях Майкопа и Нальчика. Среди указанных находок встречаются как, оружие и прочие инструменты, так и предметы одежды и украшения из золота, серебра, и т.д. Также были опубликованы отдельные альбомы этих находок. В результате вторжений, нападений, завоеваний и военных условий на протяжении многих веков адыгейцы чувствовали необходимость быть готовыми к войне в любое время, и считали изготовление доспехов, мечей, кинжалов, шлемов и других военных инструментов важнейшим делом в обществе. После развития торговли также развивались кузнечные мастерские, росло качество изготавливаемого оружия (сабли, кинжалы, револьверы, и т.д.). Кольчуга, шлем, сабля с изогнутым концом и прямой кинжал были наиболее широко распространенными видами оружия. Из-за важности обороны особое внимание уделялось изготовлению лука и наконечника стрелы для лука. Изготавливались стрелы со стальным наконечником, пробивающие броню. До русского завоевания в строительстве домов больше использовалось дерево, чем камень, и штукатурили глиной. Местное население, постоянно живущее в условиях войны, привыкли строить простые дома, которого они могли без колебания оставить в случае нападения. В советское время даже деревни были заново построены в городском типе в рамках плановых проектов урбанизации. Железобетонные жилые дома, предоставленные населению в качестве жилья после уничтожения частной собственности, были приватизированы в постсоветском периоде.

SAYI 19 - 20

В адыгейской кухне чаще используются продукты животного происхождения и зерновые. Возможность длительного хранения продуктов питания была важным фактором. Хотя в период русского завоевания и советского режима адыгейская кухня обогатилась новыми блюдами, большинство традиционных блюд до сих пор сохранены, как в домашней кухне, так и в ресторанах. Иностранные путешественники, побывавшие в регионе в 13-15 веках, перечисляют следующие предметы одежды, изготовленные адыгейцами: короткие брюки под названием 'бешмет', хырка под названием 'халат', головные уборы, как шелковый колпак, шерстенная шапка, кожаная обувь и сапоги, называемые 'шурук', пояса из кожи, серебра, золота или шелка, золотые и серебреные серьги, кольца, браслеты, бронзовые короны и колья. Из женской одежды изготавливались платья, легкое пальто «фаше» с вышивкой на груди и шерстью, обувь из кожи и шерстенной ткани, а молодые девушки носили феску. Предметы одежды обычно изготавливались женщинами в доме. Мужчины носили пишнет (рубашка), цей (черкеска), джакое (бурка), шхархон (шапка) и калпак, которого русские называют папахой, а для черкески изготавливали патронташи, называемые «хазиритлх». Обязательным элементом мужской одежды были нож внутри кожаных ножен, кремень, раскладная бритва и пороховница из дерева или кости. В могилах женщин 17-18 веков были найдены расческа из дерева или кости, зеркало, напёрсток, игла, и т.д. личные вещи. Хотя модели менялись от племени к племени, в общем, модели одежды всех северокавказских народов были одинаковы. Одежду в основном вязали из шерсти. До 1861 одежда не изменилась в горных районах, но в долинах начали происходить изменения. Для производства одежды начали использовать фабричные ткани. Но качество нижней и верхней одежды, изготавливаемой вручную в горных районах, также оставалось высокой. Из овечьей кожи делали шапки, меховую шубу, брюки, и т.д. Бурки из козловой кожи изготавливали и продавали. Наиболее популярными были кабардинские , дагестанские и чеченские бурки. «Шхархон» (шапка), изготавливаемый из козьей шерсти в горах, а в долинах из верблюжьей шерсти, и «шурук» (сапоги) из малообработанной кожи были широко распространены. Богатые люди заказывали эти сапоги из высококачественного материала. Также были построены цехи, специализирующиеся на фабричном производстве этих изделий. Сегодня традиционная одежда используется только в церемониях. Производство некачественной и однообразной одежды из советского периода прекратилось, и их больше никто не носит, кроме пожилых и очень бедных людей.

156

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

После 1990 года некоторое время быстро развивалась челночная торговля с Турцией и обеспечивала адыгейцев качественной одеждой. Адыгейцы уделяют больше внимание элегантности своей одежде, чем здоровому питанию. Однако, после применения Москвой мер, затрудняющих ввоз товаров из Турции, а также привлечения челноков Грецией, Китаем и странами Персидского залива различными способами стимулирования, наша страна упустила данную возможность торговли.

Сфера услуг

Зазывало, называемый «гуво», ходил в каждый дом и всех извещал, что «утром состоится собрание, пожалуйста приходите» или «утром было принято такое-то решение, выполняйте! Делайте так-то!». Гуво не платил налог, как другие крестьяне. Из-за густых лесов отсутствовали ровные открытые дороги. Были только дороги, построенные русской армией для передвижения между крепостями. Но и эти дороги в основном были разрушены местными и покрыты растительностью. В долинах были дороги для повозок. В горных районах люди в основном ходили пешком. Европейские туристы и иностранцы, посетившие регион, испытывали трудности в таких условиях. Они часто сталкивались с опасность падения со склона. Лошади абазинцев были приспособлены к таким дорогам. Для перевозки чаще всего использовали вид повозки под названием «гу» («арбе»), в которые запрягали быков. Основными верховыми и грузовыми животными были лошади и верблюды. В морях (Черное море, Азовское море и Каспийское море) использовали парусные корабли. Некоторые ученые утверждают, что адыгейцы, как и татары не подковывали лошадей. В период Золотой Орды по маршруту основной дороги была организована почтовая сеть. В Черном море кроме иностранных кораблей также плавали маленькие парусные корабли адыгейцев.

SAYI 19 - 20

Как отмечает Де Ла Потре, в 1711 году адыгейцы умели вылечить оспу. Больному давали лекарство из смеси лекарственного воловика и меда, ему делали укол из крови. В своих письмах г-н Белл сообщал ценные сведения о здоровье тела, распространенных болезнях и методах лечения. Он также отмечал, что черкесы имеют крепкое душевнее здоровье, и с удивлением писал, что в Черкесии даже не знают о сумасшествии.

Социальные показатели в период после СССР

Приведем некоторые сведения о стандартах жизни адыгейцев в постсоветском периоде из официальных уст цитатой из книги первого президента Республики Адыгея Аслана Джаримова: “Причиной снижения уровня жизни стали не только уменьшение объемов производства… В обществе соотношение богатых составляет 3%, средний класс 15%, бедные 40% и ниже черты бедности 40%. Согласно официальной статистике только треть населения РФ имеет минимальный доход для обеспечения средств к существованию.” Джаримов характеризует классовую структуру в новом периоде, как общество ранней капиталистической буржуазии, а характерным свойством данного процесса является бесформенность классовой структуры, интенсивное деклассирование рабочих и рост уровня преступности. Экономическая структура и отношения между языком и культурой, которые влияют на социальную структуру черкесского общества, являются предметом другого доклада в рамках данного симпозиума, и поэтому, здесь не были детально рассмотрены. Также институт религии, один из важнейших элементов, составляющих социальную структуру, является темой отдельного исследования и не был изучен в данном докладе. Институт религии был полностью ослаблен в советском периоде, но развивался быстрыми темпами в постсоветское время. Этот вопрос будет рассмотрен в следующем докладе. И на этом я завершаю свой доклад. Благодарю за внимание и терпение.

157

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Bağımsız Çeçenya deneyiminden Çerkasya idealine:

KAFKASYA'DA ÇATIŞMA

POTANSİYELLERİ

Fehim Taştekin Gazeteci

Dinsel ve milliyetçi bir restleşme Kafkasya'yı yeni bir çatışma ortamına sürüklüyor. Çatışma potansiyeli onlarca yıldır Rusya'nın Kafkasya'yı zapturapt altına alma amacına hizmet etse de Moskova'nın bugünlerde 2014 olimpiyatlarına kadar sükûnete herkesten çok ihtiyacı var. Sovyetlerin yıkılmasının ardından Çeçenya'nın Rusya Federasyonu'nu kuran anlaşmayı imzalamayıp ayrı bir yol tutturması ve ardından bağımsız kalma iradesinin bastırıl-ması Kafkasya'da tarihi yeniden diriltti.Tarih hem tekerrür etti, hem de zihinsel olarak tarihle yeniden yüzleştik. Bu tarih asırlarca vatanlarını savunmak için savaşan ve sonunda 19. yüzyılda sürülen Kafkas halklarının trajedisidir. Bugün Kafkasya'daki çatışmaları ve sancılı süreçleri tarihe gitmeden anlamak mümkün değil. Kafkasya milliyetçi çıkışların damgasını vurduğu 1990'lardaki yön karmaşası-nın ardından 2000'lerde iki farklı gelişmeye sahne oldu; Birincisi Çeçenya örneğindeki gibi ulus temelli direniş hareketleri Kafkasya genelinde 'dinsel' içerikli yapılanmalara dönüştü. İkincisi 1990'ların başlarında nükseden etnik ve mikro milliyetçi yaklaşımlar yeniden taban bulmaya başladı. İkinci eğilim özellikle Çerkesler yani Adıgeler arasında radikal dinsel söyleme karşı geleneklere daha klasik ifadeyle Khabze'ye dönüş çağrısı yaparak ve 'Çerkesya'yı ülküleştirerek kendini gösterdi.

DİNSEL EĞİLİM Çeçenya'nın fiili bağımsızlık hali 1994-1996'daki savaşın ardından 1999'da başlayıp 2009'da Rusya'nın tek taraflı olarak ateşkes ya da barış anlaşması olmaksızın sona erdir-diği savaşla sona erdi. Ancak Çeçenya'daki sorun bitmedi, aksine Kuzey Kafkasya geneline ihraç edilmiş oldu. Çatışma alanının genişlemesinin ötesinde Rusya'ya karşı mücade-lenin karakteri değişti. Aslında bu değişim Şamil Basayev'in 1996'da Rusya'nın hezimetiyle sonuçlanan ilk savaşın ardındanÇeçenya'daki bağımsızlık hareketini tüm Kafkasya'da İslam devleti kurmaya yönelik bir direnişe çevirme düşüncesiyle başlamıştı. Dağıstan'ın iki köyünde şeriat ilanı, bu yeni trendin kendini tam olarak açığa vurduğu bir dönüm noktasıydı. 1999'da ikinci Rus

işgalinin başlaması Kuzey Kafkasya'ya yayılmaya başlamış yeniden Çeçenya üzerinde temerküz etmesini sağladı. Kremlin'in Kadirovlar eliyle direnişi kırdırması, Aslan Mashadov, Şamil Basayev ve Abdulhalim Sadulayev gibi önderlerin öldürülmesi, bu şekildeÇeçenlerin lider kadrosunun erozyona uğraması ve nihayetinde Çeçenya'da 1996'daki gibi Rusya'yı barış masasına çekme şansının yitirilmesi direnişçileri 1999'da Çobanmahi ve Karamahi de yarım kalan sürece tekrar döndürdü.Yani direniş yeniden Çeçenya'dan tüm Kuzey Kafkasya'ya ihraç edilmeye başladı. Bu sürecin trajik dönüm noktası ise Saydulayev' in halefi Doku Umarov'un Çeçen-İçkerya'yı kendiliğinden feshedip Kafkasya Emirliği'ni kurmasıdır. Emirlik ise 'Dağıstan vilayeti', İçkerya yani Çeçenya'ya karşılık 'Nokhçiço vilayeti, Galgayço (İnguşetya) vilayeti', İriston (Osetya) vilayeti, Çeçenya, Dağıstan ve Stavropol'dan parçalar içeren 'Nogay bozkırı' ve 'Kabardey, Balkar ve Karaçay birleşik vilayeti'nden oluşuyor. Direniş cephesi de artık Çeçen'in Çeçen'e söz geçirdiği homojen bir yapı arz etmiyor. Her bir bölgenin kendi 'cemaatsel' örgütlenmesi var. Yapı son derece çok etnikli bir hal aldı. Yeni yapının söylem ve eylem biçimi de artan oranda Kafkasya'ya özgü karakterlerini yitirmeye başladı. Kaide'nin 'küresel cihat' ideolojisi Kafkasya Emirliği'nin söylemlerine renk verirken intihar saldırıları ve sivillerin hedef alınması yani şiddet mücadelenin ana taktiği olarak öne çıktı. Ayrıca savaş Moskova'da metroların bombalanması örneğinde olduğu gibi Rusya kentlerine taşındı. Daha önce Çeçenler Nord Ost tiyatrosunda yaptıkları gibi savaşı durdurma talebiyle rehine eylemlerine kalkışmışlardı. Kafkasya Emirliği şiddeti Rusların sokaklarına taşımayı temel strateji haline getirdi. Emirliğin çizgisindeki en trajik kırılma da hedef noktasında yaşanıyor. Rusya, Rusçu yönetimler ve Kabardey-Balkar Müftüsü Anas Pşihaçev gibi rejimle işbirliği yapan din adamlarını hedef alan 'direnişçi' gruplar son zamanlarda daha ulusalcı

158

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

figürleri de ortadan kaldırmaya yöneldiler. Adıge Khase hareketinden antropolog Aslan Tsipinov'un öldürülmesi hedef sapmasının en çarpıcı örneği.

SAYI 19 - 20

Çerkesler ile Gürcüler arasında şekilleniyor. Gürcistan'ın Çerkes soykırımını gündeme getirme çabaları ve nihayetinde 20 Mayıs 2011'de tanıması Çerkeslerin genelinde kuşkuyla karşılansa da bu girişimler Kafkasya'nın siyasi ittifak haritasını değiştiriyor.

ULUSAL EĞİLİM Etnik tabanlı milliyetçi ayrışma için Kafkasya son derece mümbit bir yer. Sovyetlerin dağılmasının ardından özerk cumhuriyetlerin yönetsel yapılarında kurulan etnik dengeler ve bu dengelerle ilgili yazılı olmayan anayasalar istikrarın efsunlu formülleriyken sorunun kendisi olmaya başladı. Ekonomik krizler, kötü yönetimler, rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, akrabacılık gibi illetlerden kaynaklanan memnuniyetsizlikler kolayca muhalefeti etnik fay hatlarına çekiyor. Bu da beraber yaşama kültürünü zedeliyor. Kabardey-Balkar'da toprak yasası ve meraların paylaşılması sorununda olduğu gibi her halk özerkliği kurtuluş yolu olarak görmeye başlıyor. KabardeyBalkar'da Balkarlar “Taleplerimiz karşılanmazsa Balkarya kurulur” resti çekiyor. Karaçay-Çerkes'te başbakanlığın Çerkeslere verilmesi geleneğinin bozulmasının ardından Çerkesler genel memnuniyetsizliklerini Çerkesler için özerk statü verilmesi talebine dönüştürüyor. Karşılıklı bu gerilim tarihi Çerkesya'nın kurulması yönündeki ülküyü depreştiriyor. Son birkaç yıldır en çok tartışılan konulardan birisi Çerkesya meselesi. Nihai hedefi Çerkesya olan Çerkes milliyetçiliğine yönelimin arkasında KabardeyBalkar ve Karaçay-Çerkes'te etnik barışın çatırdaması dışında birkaç tetikleyici neden var: Kafkasya'da 'Vahhabilik' akımının önünü kesmek için geleneklere dönüşün çare olarak görülmesi. Geleneklerin idealleştirilmesi kaçınılmaz olarak mikro etnik damarın güçlenmesine yol açıyor. Çerkesya fikrini besleyen başka bir etken ise 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarının Çerkes soykırımının en kanlı sahnesinin yaşandığı Kbaada Vadisi'nde yapılacak olması. Olimpiyatlar konusunda tanınan farklı tutumlar Rusya'nın işgal ve baskı siyasetine karşı kader birliği yapmış Abhaz ve Adıgeleri de yol ayrımına zorluyor. Olimpiyatlar Çerkes soykırımının tanınması yönündeki çağrıların artmasına yol açarken ilginç bir ittifak

RUSYA'NIN POLİTİKASI Bütün bu gelişmelere karşı Rusya da Kafkasya politikasını kaçınılmaz olarak revize ediyor. Kuzey Kafkasya Federal Bölge'nin oluşturulması kriz alanlarına askeri çözümlerin dışında sivil yaklaşımın geliştirilmesi açısından önemli bir hamleydi. Ancak bu açılımın içi doldurulamadı ve istenilen sonucu veremedi. Rusya'nın direnişçi grupları elimine etmek amacıyla kullandığı diğer sivil kart ise Sufizmin ve 'ılımlı İslam projesi'nin desteklenmesi.Çok sayıda cami ve İslam merkezinin finanse edilmesi, Kunta Hacı Kişinev'in Kadiri akımının bir buçuk asır sonra diriltilmesi Rusya'nın dine karşı din politikasının ana unsurları olarak öne çıkıyor. Rusya'nın direnişçilere karşı sivil çözümlerinden üçüncüsü ise dinsel söylemin karşısına geleneklerin çıkarılmasıdır. Rusya'nın yerel milliyetçi akımların palazlanmasına göz yummasının nedeni bu. Hatta devlet, dini radikalizme karşı milliyetçi kanattan militan yapılanmalara ses çıkarmıyor. Bu noktada Kabardey-Balkar'da AslanTsipinov'un intika-mını almak için ortaya çıkan Kara Şahinler'in güvenlik güçlerinden destek gördüğüne dair iddiaları not etmek gerekiyor.

SONUÇ Dinsel ve milliyetçi bir restleşme Kafkasya'yı yeni bir çatışma ortamına sürüklüyor. Çatışma potansiyeli onlarca yıldır Rusya'nın Kafkasya'yı zapturapt altına alma amacına hizmet etse de Moskova'nın bugünlerde 2014 olimpiyatlarına kadar sükûnete herkesten çok ihtiyacı var. Bu yüzden Kremlin sivil çözüm alanlarına yöneliyor. Ancak şiddet ve çatışmanın asıl kaynağı olan mevcut güvenlik-istihbarat şeması değişmedikçe sivil arayışların sonuç getirmesi de çok zor.

159

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

From the experience of Independent Chechnya to the Circassia ideal:

CONFLICT POSSIBILITIES

IN CAUCASUS

Fehim Taştekin Journalist

Religious and nationalist differences move the Caucasus to a point of new conflicts. Although the potential of conflict only served to Russian aims of dominance inCaucasus, Moscow now needs quietness more than any one else until 2014 Olympics. Fort his reason, Kremlin is moving to the civilian solutions. Following the collapse of the Soviets, rejection of Chechen to sign the founding treaty of Russian Federation and following a different path, and after then suppression of the desire to be independent awakened the history in Caucausus. History was both recurred and we faced the history again in our minds.This history is the tragedy of the Caucasus people who had fought for their homelands and at last been exiled in the 19th century. It is impossible to grasp the conflicts and gripping pains in Caucasus without tracing them back to the history. Following the direction confusion of 1990s that was hit by the nationalist increase, Caucasus witnessed two different developments in 2000s; Firstly, the nationality based resistance movements turned to be Islamic based as we have seen in the Chechen example, Secondly, ethnic and micro nationalist approaches which were relapsed in the early 1990's, began to emerge again. Second tendency showed itself especially among Adyges by summoning up to the traditional ethics, with more classical discourse to the Khabze, rather than radical Islamic discourse as well as idealising theCircassia.

RELIGIOUSTENDENCY The facts that Kremlin overcame the resistance with the help of Kadyrovs, leaders such as Aslan Mashadov, Şamil Basayev and Abdulhalim Sadulayev were killed, and in this way Chechen leading staff was exposed to the erosion and as a result Chechnya lost the chance to sit around the table with the Russians for a peace agreements, brought the resistants back to the process that was left in Chobanmahi and Karamahi in 1999. De facto declaration of Independence in Chechnya lasted from 1999 following the war of 1994-1996, to the 2009 when Russia ended the war without any ceasefire or any other kinds of agreements. But the problems in Chechnya did not end up, on the contrary they expanded through all the Northern Caucasus Beyond the expansion of battle grounds, the character of struggle against Russia was changed. In fact this change had begun

with the ideas of Shamil Basayev in 1996 following the first war resulted in the defeat of Russians to change the resistance in quest of founding an independent Islamic state throughout all the North Caucasus. Declaration of Sheryah in two villages of Dagestan, was a climax in which this new tendency revealed itself. Starting of the second Russian occupation in 1999 began to expand in Northern Caucasus and again concentrated upon Chechnya. So, the resistance was again exported from Chechnya to all the North Caucasus. Tragical turning point of this process was the founding of Caucasus Emirates with the annihilation of Chechen Ishekeria by Doku Umarov, the successor of Sadulayev.The Emirate is composed of “Dagestan region”, “Nokhcico in replacement of Chehchnya”, “Galgayço, in replacement of Ingusheti” “Iriston(Ossetia) region, Nogay and Kabardey,Qarachay regions.The resistance front is not a homogenous area in which a Chechen would be ruled by another Chechen any more. Every region has its own congregational organizations. The structure is now so much multiethnic. The discourse and activity types of new structure are seemed to lose the resistance's unique characters of Caucasus traditions. While the discourses of the Emirate is led by the global jihad ideology of El Qaide, suicide attacks and bombing the civilians so the violence stood out as the main tactic of the struggle. Furthermore, as it was the case in Moscow bombing of subway tunnels, the war moved to the cities of Russia. Before these Chechens had tried to stop the war with the hostage taking activities as they did in Nort Ost theatre. Caucasus emirate considered the violence moved towards the Russian streets as their basic strategy. The most tragical breaking point in the lines of Emirate is on the target point. The resistant groups aiming at Russia, pro-Russian administrators and the religious people such as Anas Pşihachev, the Kabartey mufti whom was claimed to be a pro-Russian, began to turn their attention to the more nationalist figures. Murder of anthropologist Aslan Tsipinov from the Adyge Khase movement is the most striking example of target shifting.

160

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

NATIONALISTTENDENCY For ethnic based nationalist dissolution Caucasus is highly appropriate. Following the dissolution of Soviets, ethnic balances found in the administrative structures of autonomous republics and the unwritten laws about these balances began to be problem itself while they were once the magic formula of consistency. Dissatisfactions caused by Economical crises, bad administrations, bribery, corruption, favoritism etc can easily pull the opposition towards the ethnic zones. And this situation is harmful to the culture of living together. As in the problems of land reform and sharing of meadows in Kabardey-Balkaria, every people consider autonomy as a liberation way. In Kabardey-Balkar, Balkars say that “Unless our demands are provided Balkaria will be founded.” In KarachayCherkess, in reaction to the changing the traditional rule of assigning a Circass to the post of Prime minister, Circassian declare their demands for having an autonomy for themselves. This mutual tension, relapsed the historical idealism to found the Circassia. In the last few years, one o the most disputed issues was the problem of Circassia. Behind the tendency of the nationalism aiming at the founding of Circassia, there are some more factors apart from th Kabardey-Balkar and Karacay-Cherkess problems: Seeing the returning to the traditions as the soluton to stop “Vahhabism” in Caucasus. Idealisation of traditions inevitably streghtens the micro ethnic approaches. Another factor that triggers the Circassian ideals is the organization of 2014 Sochi Winter Olympic which will be done in Kbaada Valley in which the bloodiest incidents of Circassian genocide took place. The different attitudes shown for the Olympics, force the Adyges and Ahbaz people who rowed in the same boat against the Russian occupation and oppression policy to be separated. While the Olympics lead to stronger claims of Circassian genocide, a strange alliance is formed between the Circassians and the Georgians. The efforts of Georgia to discuss the Circassian genocide, and at last approval of it in 20 May

SAYI 19 - 20

2011, though was faced with doubts among most of the Circassians, these developments change the political alliance map of theCaucasus.

POLICYOF RUSSIA In response to all these developments Russia is inevitable revising its Caucausus policy. Forming of Northern Caucasus Federal Region was an important move towards the problematic areas apart from the militaristic efforts to solutions. However this expansion was not successful and didn't give the expected results. Another civilian move for eliminating the resistant groups of Russia was the supporting of the Sufism and “Mild Islamic Project”. Financing a number of mosques and Islamic centers, reviving the Qadiri movement of Kunta Hacı Kişinev after 150 years are the major examples of Russian policy of religion versus religion. Third of the civilian resolutions of Russia against the resistants, is the putting traditions in opposite of the religious discourse. This is the reason that lies beneath the silence of Russia against the triggering of local nationalist movements. Furthermore, the state does not say anything to the militant structure in nationalist wings in opposition to the religious radicalism. In this point it should be noted that the Black Hawks, founded fort he revenge of Aslan Tsipinov in Kabardey-Balkar, was supported by the Russian security forces.

CONCLUSION Religious and nationalist differences move theCaucasus to a point of new conflicts. Although the potential of conflict only served to Russian aims of dominance in Caucasus, Moscow now needs quietness more than any one else until 2014 Olympics. Fort his reason, Kremlin is moving to the civilian solutions. However, unless the current securityintelligence scheme which is the major source of violence and conflict civilian efforts are hard to find solutions

161

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Из опыта независимой Чечни к идеалу Черкесии:

KОНФЛИКТНЫЙ ПОТЕНЦИАЛ

НА КАВКАЗЕ

Fehim Taştekin Journalist

Религиозное и национальное противоборство ведет Кавказ на грань новых конфликтов. Даже если и потенциал конфликта и служит десятилетней цели России установления контроля над Кавказом, Москва сегодня нуждается в молчании до олимпийских игр в 2014 году, как никто. После распада Советского Союза не подписание Чечней договора об основании Российской Федерации и следование по отдельному пути и затем подавление силы желания независимости, заново оживило историю Кавказа. История повторила прошедшее и мы еще раз посмотрели в лицо случившегося. Это история о традегии кавказских народах, воевавших с целью защиты родины и в конце изгнанном оттуда в 19-м веке. Сегодня невозможно понять столкновения и болезненные процессы на Кавказе не обратившись к истории. После хаоса в 1990 годы, в которые запечатлились националистические выходы Кавказа, в 2000-х годах стала свидетелем двух различных развитий; Первое, движения сопротивления на национальной основе, такие, как Чечня, превратились в структурирование религиозного содержания. Второе, повторное проявление распространенных в 1990-х годах этнических и микро националистических подходов. Второе развитие в особенности вызвало между черкесами, т.е. адыгейцами движение против радикальных религиозных дискурсов, более классическим выражением проявила себя призывая к возвращению к Кабзе и образовывая государство Черкесии.

РЕЛИГИОЗНЫЙ УКЛОН Действительная независимость Чечни началась после войны 1994-1996 гг. в 1999 году и прекратилась в месте с войной, завершенной без договора о прекращении войны или заключения мира в одностороннем порядке Россией в 2009 году. Проблема в Чечне не решилась, даже наоборот, расрпостранилась по всему Северному Кавказу. Не только рассширилась территория конфликта, но и изменился характер борьбы с Россией. Данное изменение началось с идеи Шами Басаева превратить движение независимости, начавшееся после разгрома России в 1996 году на сопротивление направленное на создание исламского государства на Кавказе. Объявление шариата в двух деревнях Дагестана, стало точкой перевората открытого проявления данной новой тенденции. В 1999 году с начатием второй оккупации Россией, начало расходиться по всему Северному Кавказу и обеспечило повторное

сосредоточивание на Чечне. Перелом сопротивлений Кремля рукой кадыровцов, смерть таких лидеров, как Аслан Машадов, Шамил Басаев и Абдулхалим Садулаев, стало причиной эррозии лидерских кадров Чечни и в конце концов в Чечне, как и в 1996 году были утрачены шансы привлечения России к столу мировых переговоров и в 1999 году бунтовщиков направило к незавершенному процессу в Чобанмахи и Карамахи. То есть сопротивление стало распространяться из Чечни по всему Северному Кавказу. Трагической точкой поворота данного процесса стала самостоятельная отмена Чеченской Ичкерии преемником Сайдулаева Доку Умарова и основание Кавказского эмирата. Эмират охватывал Дагестан, Чечню, т.е. Ичкерию, Ингушетию, Осетию, ногайские степи Дагестана и Ставрополя, КабардиноБалкарию и Карачаево-Черкесию. Да и фронт сопротивления теперь не имел лднородной структуры, где чеченцы внимали чеченцем. Каждый регион имел собственную религиозно-общинную организацию. Структура приобрела очень этнический характер. Новая структура формы дискурсов и действий постепенно увеличиваясь стала терять характерную для Кавказа особенность. Идеология Кайде «глобального джихада» украшивая дискурсию о Кавказском эмирате, вышла на первый план в форме суицидальных атак и нападений на гражданское население и стала главной тактикой в насильственной борьбе. Кроме того война перенеслась в Российские города, пример тому взрыв бомбы в московском метро. Ранее чеченцы не проявляли даже попытки на захват заложников с запросом остановить войну, как было сделано во время всем изветсного захвата театра. Кавказский эмират установил основной стратегией перенести насилие на улицы России. Самый трагический перелом в линии эмирата пережит в целевой точке. Повстанческие группы, преследующие религиозных лидеров, сотрудничающих с режимом, таких как муфтий Кабардино-Балкарии Анас Пшихачев, приверженное русским руковдство и саму Россию, в последнее время направились на устранение и и более национальных фигур. Ярким примером этому можно показать убийство антрополога Аслана Ципинова действуя от Адыгеи Касе.

162

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

НАЦИОНАЛЬНЫЙ УКЛОН Кавказ является очень плодородным местом для националистических расщеплений на этнической основе. После распада Советского Союза установленные в автономных республиках этического равновесия и являясь формулами заклинания неписанной констутиционной стабильности данных равновесий, сам по себе стал проблемным вопросом. Недовольство, возникающие по таким причинам, как экономические кризисы, плохое управление, коррупция, взяточнество, покровительство, родственные связи, обеспечило легкое притягивание оппозиции к этническим линиям разлома. Вместе с чем повреждается культурная совместной жизни. Как было в проблеме земельной реформы и деления земли в Кабардино-Балкарии, каждый народ види путь спасения в самостоятельности. В Кабардино-Балкарии балкары выдвигают ультиматум "Если не будут выполнены наши запросы, то будет основана Балкария". После нарушения традиции передачи черкесам поста президента в Карачай-Серкесии, черкесы превратили общее недовольство в требование на предоставление черкесам статуса автономии. Этот двухсторонее напряжение рецидивирует идеал образования Черкесии. Одним из самых обсуждаемых вопросов послежних нескольких лет, является вопрос Черкесии. За национальным черкеским уклоном, конечной целью которого является Черкеси, кроме ослабления этнического мира Кабардино-Балкарии и Карачай-Черкесии, существует еще несколько способствующих запуску причин: Возвращение к традициям считалось средством для перекрытия пути ваххабизму на Кавказе. Идеализация традиций неизбежно ведет к укрепению микро этнических жил. Другим, питающим идею Черкеии моментом то, что зимняя олимпиада 2014 года в Сочи будет проводиться в долине Кбаада, где произошла самая кровавая сцена геноцида черкесов. Различные признанные мнения о проведении олимпиады, вынуждают разделить пути и Абхазию с Адеыгей, которые обладали единой судьбой против захвата и политики давления России. Олимпиада вызвала увеличение вызовов к признанию геноцида черкесов и между черкесами и грузинами проявляется интересный альянс. Усилия Грузии по признанию черкеского геноцида наконец-то приносят результат

SAYI 19 - 20

и 20 мая 2011 года геноцид признается, что встречается со стороны черкесов с сомнениями, однако данное положение изменяет карту политического альянса Кавказа.

ПОЛИТИКА РОССИИ Сегодня перед данными развитиями и Россия неизбежно изменяет свою политику, направленную на Кавказ. Основание федеральной области Северного Кавказа стало важным действием в направлении развития гражданского подхода все военных решений в кризисных областях. Однако данное пояснение не было заполненным и не дало нужного результата. Другими гражданскими картами, используемыми Россией в борьбе против повстанческих групп, стала поддержка суфизма и проекта умеренного ислама. Финансирование большого количества мечетей и исламских центров, возрождение потока Кунта Хаджи Кишиевым через полтора столетия стал основным элементом религиозной политики России против религии. Третьим гражданским решением Росии против боевиков, выставление традиций против религиозных дискурсов. Это стало причиной того, что Россия закрыла глаза на созревани местных националистических движений. И даже государство сохраняло молчание перед воинствующей реструктуризации националистического крыла против религиозного радикализма. В данном момете следует отметить об утверждениях о поддержку Черных ястребов, появившихся в Кабардино-Балкарии с целью отомстить за Аслан Ципинова.

Результат Религиозное и национальное противоборство ведет Кавказ на грань новых конфликтов. Даже если и потенциал конфликта и служит десятилетней цели России установления контроля над Кавказом, Москва сегодня нуждается в молчании до олимпийских игр в 2014 году, как никто. Поэтому Кремль направляется в сторону решений на гражданском уровне. Однако истинный источник насилия и конфликта существующая схема безопасности и разведки и поэтому очень сложно достигнуть результата гражданским преследованием.

163

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Sovyetler Birliğinden Rusya'ya Kuzey Kafkaslar'da Kontrol, Çatışma ve Yerel Elitler

Evren Balta Paker

Sovyetler Birliği'nde 1990'lı yıllarda yaşanan yeniden ulusallaşma süreci Kuzey Kafkasları diğer bölgelerden daha farklı bir biçimde etkiledi. Bütün Sovyet Cumhuriyetleri'ndeki farklı etnik gruplar evlere geri yollanmaya başladı. Kuzey Kafkas grupları da daha iyi bir yaşam şanslarının olmadığı bölgeye gerek doğrudan yasaların zorlamsı gerekse enformel süreçler üzerinden geri yollandılar. Bu makale tarihsel perspektiften Kuzey Kafkaslarda merkezi devletin kontrol politikalarını tartışmayı hedefliyor. Sovyetler Birliğinin çökmesinden itibaren Kuzey Kafkaslar özellikle doksanlı yıllarda çok ciddi çatışmalara sahne oldu. İki binli yıllarda bölgede yaşanan çatışmalar azalmış gibi görünüyor olsa da, Kuzey Kafkaslarda ki durum hala istikrarlı olmaktan çok uzaktadır. Bölgede yaşanan çatışmalar üzerine odaklanan araştırmalar çatışmaların ve bölgenin süre giden istikrarsızlığının nedeni olarak bölgenin dinsel ve etnik heterojenliği; bölgenin stratejik önemini ve bölgesel eşitsizlik ve geri kalmışlık sorunlarını göstermektedirler. Bu çalışma bölgedeki çatışmaları anlamak için bu açıklamaların geçerli ve önemli olduğunu kabul etse de, çatışma ve istikrarı anlamak için temel olarak federal merkezin bölgeyi kontrol altında tutmak için uyguladığı stratejilerin ve bu stratejilerin bölgede yarattığı dönüşümlerin altını çizmektedir. Özellikle merkezin yerel istikrarın en önemli sacayağı olarak yerel yönetici eliti güçlendirmesi ve şiddet kullanımının de facto tekelinin yerel elitlere devredilmesi hâlihazırda bölgede yaşanan sorunların en önemli nedeni olarak analiz edilecektir. Bölgede yaşanan durum merkezi devlet aktörlerinin çeperdeki direnişleri bastırmak için yerel ağları ve elitleri kullandığı, ama devletin merkezi kontrolünün sağlamlaştırılması söz konusu olduğunda tam da bu güçlendirilen yerel odakların en önemli sorun haline geldiği klasik bir dolaylı-doğrudan yönetim çelişkisine işaret etmektedir. Bu çalışma bu politikaları temelde Çeçenistan örneği üzerinden kendi tarihselliği içinde ele alıp, hem nedenlerini hem de yarattığı toplumsal dönüşümleri analiz etmeye çalışmaktadır.

Kuzey Kafkasya: Rus İmparatorluğununÇeperi

1) Henze, Paul B. Russia and the Caucasus. Santa Monica, (CA: RAND,1996). 2) John B. Dunlop, Russia Confronts Chechnya: Roots of a Separatist Conflict. (Cambridge, New York, Cambridge University, 1998), s: 22. 3) Örneğin Şeyh Şamil isyanı Çeçenistan'ın birliğinde böyle bir rol oynamıştır. Bkz: Said Ahmed Isaev,

“Krestianstvo i Sousialno-Ekonomicheskoe Razvitie Chechni v XVIII -Seredine XIX Veka,” in D. Furman, ed., Chechnya i Rossiia: Obshchestva i Gosudarstva. (Moscow: Sakharov Center, 1996). 4) Robert J. Kaiser, The Geography of Nationalism in Russia and the USSR. (Princeton, New Jersey: Princeton University, 1994), s. 94.

Rus İmparatorluğunun Kuzey Kafkasya'yı fethetme çabaları 16.yy.ın sonlarında başladı. Devam eden iki yüz-yılda, siyasi ve ekonomik yolarla etki alanını genişletmeye çalışan 1 imparatorluk çok az direnişle karşılaştı. Bu durum Rus İmparatorluğunun doğrudan yönetim tesis etme çabaları sonucunda değişti. 18. ve 19.yy. da bölgenin çoğunluğu göçebe olan halkı Rus İmparatorluğunun dağlar ve ovalar arasında seyahat etmeyi kısıtlayan yeniden yerleşim politi2 kalarına direndiler. Bu gruplar için fiziksel hareketlilik geçimliliklerini sağlamanın en önemli koşuluydu ve bu grupların hareketlerini kısıtlamak önemli sosyal ve ekonomik sorunlara yol açıyordu. Merkezin devletin yayılmacı politikalarına karşı, bölgede o dönemde pek çok isyan gerçekleşti. Bu isyanların uzun dönemli iki etkisinden söz edilebilir. Bu isyanlar öncelikle bölgede birbirinden farklı kimliklere, sosyal yapıya, kültüre sahip olan irili ufaklı pek çok sosyal grubun birleşmesini ve giderek ortak bir kimlik 3 kazan-maları sağladı. İkincisi merkezi devlet ve Kuzey Kafkas-ya arasında bugüne kadar devam eden gerilimli ilişkinin temel köşe taşlarını oluşturdu. Bu gerilimli ilişkide oluşan dengede ne merkez tamamen çeperi kontrol altına alabiliyordu, ne de çeper merkezle bağlarını tamamen koparmaya muktedir olabiliyordu. Bu durum Birinci Dünya savaşı ile birlikte giderek güçlenen bir eğilim halini aldı. Üstelik savaş esnasında merkez giderek milliyetçileşmiş ve çeperde de ulusalcı talepler 4 artmıştı. Özellikle savaşın ilk yılındaki yenilgiler ve geri çekilmeler merkezde etnik ötekiler üzerinden giden ve bu grupları ihanet ve delalet içinde olmakla suçlayan bir söylemin giderek kök salmasına neden oldu.

164

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Natsionalizatsiia veSovyetÇeperininOluşumu Bolşevikler iktidarı 1917'de ele geçirdiklerinde Sovyet devleti içinde ulusların kendi kaderini tayin hakkını yoğun bir biçimde tartışmaya başladılar ve devrimin ilk yıllarında, Sovyet elitlerinin vurgusu ulusallaşma (natsionalizatsiia) üzerine oldu. 1923 yılında alınan karar göre yeni rejim ulusal topraklara, dillere, elitlere ve kültürleri tanıyacaktı.5 Aynı zamanda Bolşevik liderler “büyük Rusya şovenizmi” adını verdikleri Rus milliyetçiliğini devrimini en büyük tehdidi olarak görüyorlardı.6 Özellikle devrimini ilk yıllarında hakim olan bu anlayış yüzünden diğer uluslara tanıdıkları kendi ulusal devletini kurma ve ulusal Komünist Partisi açma hak-kını Rusya'ya vermediler. Bunun yerine Rusların ezen ulus olarak eşitsiz ve ayrıcalıklı konumlarını kabul etmelerini ve yalnızca yeni Sovyet devleti ile kendilerini tanımlamaları gerektiğini iddia ettiler. Bu siyaset açıkça merkezdeki yeni siyasal elitin yerel elitlerle yaptıkları pazarlıkta ellerini güçlendirmiştir.7

Ulusların kendi kaderini tayin hakkına dayanan Sovyet politikası halihazırda ulusallaşmış bölgelerde ulusalcı arzuları güçlendirirken, klan ve aşiret bazlı yapıların hâkim olduğu ve ulusal kimliklerin gelişmediği bölgelerde bizzat ulusalcılığı yeşertti.8 Nitekim Sovyet elitleri dini kimlikleri olduğu kadar aşiret kimliklerini de geri kalmışlığın bir parçası olarak görüyor ve ulusallaşmayı devrim yolunda önemli bir aşama olarak değerlendiriyorlardı. Kuzey Kafkasya bu politikalardan en çok etkilenen bölgelerden biri oldu, dini ve aşiret bazlı kimlikleri bastırmak ve yerine ulusal kimlikleri koyma projesinde Sovyet elitleri bizzat yer aldılar. Örneğin 1920'den önce Çeçenlerin yalnızca yüzde 1'i okuma yazma biliyordu, 1923'te Sovyet elitleri Çeçen köylerinde Çeçen dilinde okuryazarlık eğitimi kampanyası başlattılar.9 1927'de Çeçen gazetesi Serlo basılmaya başlandı. 1928'de ilk Çeçen radyosu kuruldu.10 Eğer Kuzey Kafkasya'nın parçalı gruplarının birleşmesinin ilk nedeni Rus İmparatorluğunun karşı verilen isyanlar ise, ikinci önemli nedeni Sovyet millet politikalarıdır.

Korenizatsiia veYerel ElitlerinOluşumu 1920li yılların sonuna doğru, Sovyet elitlerinin politikası ulusallaşma (natsionalizatsiia) politikalarından yerelleşmeye (korenizatsiia) kaydı.11 Korenizatsiia yoluyla Sovyet elitleri

5) Terry Martin,, The Affirmative Action Empire: Nations and Nationalism in the Soviet Union, 1923-1939. (Ithaca and London: Cornell University 2001), s:3. 6) Katz, Zev, Rosemarie Rogers, and Frederic Harned Handbook of Major Soviet Nationalities. (New York: Free Pres, 1975), s. 14. 7) Martin, TheAffirmativeAction Empire. 8) Francine Hirsch, Empire of Nations: Ethnographic Knowledge and the Making of the Soviet Union. (Ithaca: Cornell University Pres, 2005), s. 9. 9) Valery Thiskov, Chechnya: Life in a War-Torn Society. (Berkeley, Los Angeles, London: University of California, 2004), s. 22. 10) Valery Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict in and After the Soviet Union: The Mind Aflame. (London: Sage Publications, 1997) s. 191.

SAYI 19 - 20

yerel parti ve devlet organlarına yerel elitlerin hâkim olmasını ve böylelilikle yerel halkların rejimi sahiplenmelerini planlamaktaydılar. Diğer bir önemli hedef ise yerel etnik elitlerin en azından kendi toprakları üzerinde yükselebilme ve yönetebilme hakkını sağlama alarak, bu gruplara arasında ayrılıkçı ulusalcı eğilimlerin ortaya çıkmasını engellemekti.12 Üstelik yerel elitler ancak ve ancak Komünist Partiye üyelik yoluyla iktidara gelebildikleri için uzun vadede bu elitlerin temel bağlılıklarının kendi gruplarından daha çok komünist partiye karşı olacağı düşünülüyordu.13 Bu durum Sovyet topraklarının büyük bir çoğunluğunda geçerliyken, Kuzey Kafkasya için kimi farklıların ortaya çıktığından bahsetmek gerekir. Öncelikli olarak Sovyet elitleri ulusların Kendi kaderlerini tayin etme hakkına verdikleri özel önemi, dini gruplar için tanımamaktaydılar. Oysa Kuzey Kafkasya'da ulusal uyanış ve direnişin önemli sacayaklarından birisi dinsel kimliklerdi. Sovyet elitlerinin dine karşı olan tutumları Kuzey Kafkasya'da Sovyet iktidarına karşı irili ufaklı pek çok direnişin ortaya çıkmasına neden oldu.14 Dinin bu bölgede diğer bölgelerden çok daha güçlü olduğunu fark eden Sovyet elitleri 1924'de Kuzey Kafkasya'da ciddi bir İslam karşıtı harekete giriştiler. Bu kampanya ancak 1928'e gelindiğinde bütün Sovyet coğrafyasında uygulanmaya başlanacaktır.15 Toprak kolektifleştirmeleri bölgede gerilimin iyice artmasına neden oldu. Sovyet rejimi Kuzey Kafkasya'yı toptan kolektifleştirilecek ilk bölge olarak seçti. Bu kararın üzerine bölgede geniş çaplı bir direniş hareketi başladı.16 Bu çatışma rejimini mağlubiyeti ile sonuçlandı ve kolektifleştirme durduruldu. 1937'de kolektifleştirme kampanyası yeniden başladığında Kuzey Kafkasya'da bu sefer çok daha büyük çaplı başka bir direniş daha ortaya çıktı. 1930'lu yıların ortalarında Sovyet liderliği hiçbir zaman resmi olarak olmasa da pratikte korenizatsiia politikalarına Ruslaştırma politikaları lehine son verdi. 1939'da parti Rusçayı bütün okullarda ikinci zorunlu dil yaptı. Bu yıllarda yerel idari birimlere devrimini ilk yıllarında verilen idari yetkiler her ne kadar hiçbir zaman bu yetkiler anlamlı bir boyuta ulaşmamış olsa da- geri alındı.17 Etnik cumhuriyetlere rejime en sadık grup olarak görülen Rusların yerleştirilmesi ve önemli idari mevkilerin Rus etnik kökenli Sovyet vatandaşlarına verilmesi uygulamalarına hız verildi.

11) Martin, TheAffirmativeAction Empire; Hirsch, Empire of Nations 12) Victor Zaslavsky, The Neo-Stalinist State: Class, Ethnicity, and Consensus in Soviet Society. (Armonk, NY: Sharpe, 1982). 13) Seweryn Bialer, Stalin's Successors: Leadership, Stability, and Change in the Soviet Union. (Cambridge: Cambridge University 1980), s. 216. 14) Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict, s. 191. 15) Marie Broxup, “Introduction: Russia and the North Caucasus,” M. Broxup (der), The North Caucasus Barrier. (London: C. Hurst & Co. Publishers, 1996), s. 6. 16) Dunlop, Russia Confronts Chechnya, s. 50. 17) Martin,AffirmativeAction Empire, s. 12-15.

165

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

İkinci Dünya savaşı ise Sovyetler Birliğinin Rusya etrafında merkezileşmesi eğilimini güçlendirecekti. Bu dönemde tıpkı Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi, etnik ötekiler işgalci güçlerle işbirliği içersinden oldukları iddiasıyla cezalandırılacaktı. Bu cezalandırma politikalarının en önemlilerinden birisi hiç kuşkusuz sürgün ve yerinden edilmedir. Örneğin Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla bütün bir Çeçen halkı Kazakistan ve Kırgızistan'a sürülmüş ve 1957'ye kadar topraklarına geri dönmelerine izin verilmemiştir. Yalnızca sürgün dönemi, aynı zamanda geri dönüşÇeçenlerin kolektif hafızasında merkezi devletin baskıcı politikalarına dair önemli bir yapı taşı olacaktır. Dönemi yaşayan görüştüğüm Çeçenlerden biri o günleri şöyle aktarıyordu: 1957 yılında bütün ailem Çeçenistan'a döndü. Eski dağlık köylerimize dönme iznimiz olmadığından Grozny'e gelmiştik. Grozny'de bütün nüfus Rustu. Ruslar bize karşı çok kötüydü, evlerini ve işlerini çalacağımızdan korkuyorlardı. Yıllarca sürgünde çektikten sonra, şimdide evimizde acı çekiyordu. Bazılarımız eski evlerine dönmeye çalıştı. Bunu yapanlar tutuklandı. Evlerimizde kalan Ruslara karşı mücadele ettik. Her gün çatışmalar oluyordu, bazılarımız bu çatışmalar sırasında öldü. Sonra her şey yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Rusların bir kısmı geri döndü. Biz yeni evler yaptık. İş bulduk.

Entegrasyon veÇözülme Stalin'in 1953'de ölümünden sonra iktidara gelen Nikita Sergeyevich Khrushchev bir normalleşme dönemi başlattı. Korenizatsiia siyaseti yeniden ön plana çıktı, devletin federal yapısı güçlendirildi, eğitim ve sosyal devlet konusunda özel bir çaba sarf edildi. Ekonomik olarak son derece büyüyen Sovyetler Birliği,ABD ile birlikte küresel ekonomik ve askeri güç konumuna yükseldi.18 Bu ekonomik genişlemeden cumhuriyetlerdeki yerel elitlerde faydalandı. 1950'li yıllarda bütün cumhuriyetlerde yüksek rütbeli liderlik görevleri yeniden yerel elitlere devredildi. Hatta bu yerel elitlerin bu dönemde sahip oldukları sosyal ve politik olarak ilerleyebilme ve merkeze dâhil olabilme imkânları Sovyet rejiminin istikrarını ve devamlılığını sağlayan en önemli unsur olarak görülebilir.19 Bu yerelleşme süreci aynı zamanda Sovyetler Birliğinde cumhuriyetler arası göçü engelleyen en önemli motivasyonlardan biri olarak iş görmekteydi.20 Kuzey Kafkasya'da ise durum diğer cumhuriyetlerde olduğundan biraz daha karışıktı. Tıpkı Çarlık döneminde olduğu gibi, Sovyet merkezinin bölgeyi infiltrasyonu çok düşük düzeydeydi. İşsizlik Sovyet ortalamasının çok üstündeydi. Bütün Sovyet Cumhuriyetleri arasında sağlık ve eğitim hizmetleri açısından bölge en gerideydi.21 Aynı zamanda 18) 18) Georgi Derluguian Bourdieu's SecretAdmirer in the Caucasus. (London, New York: Verso, 2005) 19) Bialer, Stalin's Successors, s. 216 20) Kaiser, The Geography of Nationalism, s. 74. 21) Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict; Derluguian, Bourdieu's SecretAdmirer 22) Çeçenistan'da kentleşme oranı 1959'da % 22.3 dü. Bu oran 1989'da sadece %28'e çıkmıştı. Ben

SAYI 19 - 20

Sovyetler Birliğinin yine şehirleşme açısından en alt sırada yer alan bölgelerinden biriydi.22 Üstelik kentli nüfusun çok büyük bir çoğunluğunu etnik Ruslar oluşturmaktaydı. Bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri ise mevsimlik işçilikti. 1970li ve 1980li yıllarda en azından yılda 20,000 kişi mevsimlik işçi olarak daha refah seviyesi yüksek bölgelere göç etmekteydi.23 Kötü sosyo-ekonomik şartlar aynı zamanda çeçen nüfusunun en eğitimli kesimin de Çeçenistan dışında yaşamayı tercih etmesine neden oluyordu. Bir diğer deyişle Sovyetler Birliğinin diğer Cumhuriyetlerinde yerelleşme politikası soncunda yerel elitler ve yerel nüfus kendi cumhuriyetlerinde kalmayı tercih ederken (Ruslar haricinde), Çeçenistan'da bu durum tam tersiydi. Seksenli yılların sonunda Çeçen nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı geçici veya devamlı olarak Çeçenistan dışında yaşıyordu.24 Üstelik grubun en eğitimli üyelerinin bölge dışında yaşaması, tarihsel olarak merkezin Çeçen yerel elitlerine hep bir şüphe ile yaklaşması diğer Sovyet Cumhuriyetlerinin tersine yönetimin yerel elitler üzerinden değil Ruslar tarafından gerçekleştirilmesine yol açtı. 1989 yılına kadar örneğin hiçbir etnik Çeçen Komünist partisinin başı olarak atanmadı.25 Bu nedenle Sovyet politikalarının öngördüğü yerel elitlerin yereli yönetmesi siyasetinin Kuzey Kafkaslarda hiçbir zaman gerçekleşmedi.

Tam da bu nedenlerle Sovyetler Birliğinde 1990'lı yıllarda yaşanan yeniden ulusallaşma süreci Kuzey Kafkasları diğer bölgelerden daha farklı bir biçimde etkiledi. Bütün Sovyet Cumhuriyetlerindeki farklı etnik gruplar evlere geri yollanmaya başladı. Kuzey Kafkas grupları da daha iyi bir yaşam şanslarının olmadığı bölgeye gerek doğrudan yasaların zorlamsı gerekse enformel süreçler üzerinden geri yollandılar. Hızla büyüyen çeçen nüfusu için Sovyetler Birliğinin dağılması mevsimlik işçilik olanağını sona erdirdi. Bölge dışında eğitilmiş, okuyan ve çalışan yerel orta sınıflar bölgeye geri dönmek zorunda kaldı. Bir görüşmecime bu durumu şöyle aktarmıştı: Çeçnistan'da doğdum. Moskova'da üniversiteye gittim. Kazakistan'da mühendis olarak çalıştım. 1992'de Çeçenistan'a geri gelmeden önce, yani geri gönderilmeden önce, Sovyet toprağının her karışını gezdim. Hiç kimse bana nereden olduğumu sormadı. Birlikte okula gittiğim kişilerin etnik kimlikleri hakkında bilgim yoktu.Ama dağılmadan sonra her şey değişti. 1992'de Çeçenistan'a evsiz, işsiz ve Rus karımla döndüm. Çeçen ailemi yıllardır görmüyordum. Gorzny'de biriktirdiğim tüm paramla bir daire satın aldım, onu da ilk Rus bombalaması sırasında kaybettim. Karım hayatını Çeçenistan'da geçirmek istemediği için beni terk etti, ikinci evliliğimi bir çeçenle yaptım. Geri kalanı kolaydı. Kendimi çeçen bağımsızlığı için Ruslara karşı savaşırken buldum. Fowkes, “Introduction,” B. Fowkes (der) Russia and Chechnia: The Permanent Crisis: Essays on RussoChechen Relations. (New York: St. Martin Pres, 1998), s. 11). 23) Derluguian, Bourdieu's SecretAdmirer, s. 6 24) Derluguian 2005: 329 25) Robert Seely Russo-Chechen Conflict, 1800-2000: A Deadly Embrace. (London, Portland: Frank Cass, 2001), s. 87.

166

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Çeçenya'nın geri gönderilen bu elit grupları için yalnızca bütün Sovyet toprakları ulusal temelde bölündüğü için değil ama Rus yönetim altında hayat şansları çok kısıtlı olduğu için ulusalcılık neredeyse otomatik bir seçenekti. Geri dönen çeçen elitlerleri bildikleri yaşamın sonuna geldiklerini anlayan mevsimlik işçileri, Çeçenistan'da ki işsizler ve giderek yoksullaşan köylüler ile birleştiler. Rusya Federasyonu ve Kuzey KafkaslardaYerel Elitler Erken doksanlı yıllarda Rus hükümeti güçlü ayrılıkçı hareketlerle karşılaştı. Bu hareketlerin en önemleri Kuzey Kafkasyadan geldi. Bu dönemde Rusya Sovyetler Birliğini oluşturan temel federe yapıların ayrılık hakkını kabul etmişti. Rusya federasyonu toprakları içinde kalan federe birimlerin benzer türde milliyetçilik iddialarını ise (örneğinTataristan ya da Yakutistandaki) daha fazla imtiyaz vererek, elitlerle uzlaşarak çözme yoluna gidiyordu. Pek çok nedenden dolayı domino etkisinden korkmakları, Sovyet devletinin teritoryal mirası, elitler arası mutabakatın çökmesi gibi, Rusya bu bölgedeki ayrılıkçı hareketlere pazarlık yoluna gitmeden 26 askeri olarak karşılık verdi. Bu askeri karşılığın en yoğun yaşandığı, topyekun bir savaşa dönüştüğü yer Çeçenistan oldu. 1994-1996 yılları arasında 27 Çeçen savaşı yaşandı. Fakat bu ilk dönemde yine pek çok nedenden dolayı federal merkezin zayıflığı, Rus askeri örgütlenmesinin gerilla savaşı taktiklerine uygun olmama-sı, Çeçen muhalefetinin birliği gibi- Rusya bu ilk savaşta açık bir askeri üstünlük kazanamadı ve savaş iki taraf arasında 1996 yılında bir ateşkes antlaşmasının imzalanması ile sona erdi. Bu antlaşma Çeçenistan'ın statüsünü belirsiz bırakıyor ve 1999 yılında tarafların tekrar masaya oturması ile bu 28 statünün nihai olarak karara bağlanacağı ifade ediliyordu. 1996-1999 yılları arasında Çeçen muhalefeti Çeçenistan yönetme hakkını de facto ele geçirdi. Bu dönemde iktidarı yerelde paylaşmanın getirdiği nimetler elitler arası ciddi 29 çatışmalara yol açtı. Yine bu dönemde milliyetçi elitin iş başında olması, dünyada İslamcı hareketlerin yükselişe geçmesi ve bu hareketlerin Çeçenistan'a kaynak ve insan yığması gibi nedenler yüzünden çeçen muhalefetinin bir 30 bölümü radikal İslamcı bir söylem kullanmaya başladı. Bunun yanı sıra Çeçen yönetimi Çeçen halkına vaat ettikleri güvenliği sağlayamadılar. Çeçenistan'da işsizlik devam etti, sosyal güvenlik sistemleri kurulamadı, yasadışı gelir yolları 31 temel ekonomik form haline geldi.

26) Matthew Evangelista. The Chechen Wars: Will Russia Go the Way of the Soviet Union: (Washington, DC: Brookings Institution,2002); 27) Olga Oliker, Russia's Chechen Wars (Santa Monica & Pittsburgh: RAND, 2001), s. 2830. 28) John Dunlop. Russia Confronts Chechnya; Carlotta Gall and Thomas de Waal, Chechnya: a Calamity in the Caucasus (New York: New York University Press, 1998). 29) Alexander Cherkasov and Dmitry Grushkin, “The Chechen Wars and the Struggle for Human Rights,” R. Sakwa (der), Chechnya: From Past to Future (London:Anthem Press, 2005). 30) Georgi M. Derluguian, “Che Guevaras in Turbans,” New Left Review I/237 (1999), s. 327;

SAYI 19 - 20

Aynı dönemlerde ise federal merkez giderek toplanmaya ve güç biriktirmeye başlamıştı. Dolayısıyla 1999 yılına gelindiğinde federal merkezin ayrılıkçı yerel elitlerle masaya oturma isteği ya da zorunluluğu kalmamıştı. Bu durumu V. Putin'in 1999 yılında başkanlık koltuğuna oturması iyice perçinledi. Putin ile birlikte öncelikle bir askeri reform gerçekleştirildi. Kontrgerilla taktikleri güvenlik doktrinin bir parçası haline getirildi. Yeni silahlar satın alındı. Ordunun konuşlandığı bölgeler değiştirildi. Hızlı ve çevik cevap verebilen gerilla savaşı taktiğine uygun küçük askeri birimler oluşturuldu. Ekonomik olarak, doğal gaz ve petrol fiyatlarında 1999dan itibaren başlayan artış sayesinde federal merkezin bütçesi her yıl genişleme gösterdi ki bu sayede Rusya yalnızca askeri harcamaları finanse etmekle kalmadı aynı zamanda yerel elitleri de finanse edebilecek duruma geldi. Buna bir de 11 Eylülden sonra bütün dünyada güvenlik doktrinin değişimini eklemek gerekir. Tüm bu nedenlerle ikinci savaş Rus kamuoyunda oldukça destek buldu. Savaşın ikinci aşaması Şamil Basayev'in güçlerinin 1999 yılında Dagistan'ı işgal etmesi ve Bağımsız İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan etmesi ile başladı. Rusya buna askeri olarak karşılık verdi tıpkı ilk savaşta olduğu gibi. 2001'e kadar temel Rus stratejisi bombalama, köy boşaltma, bölgeyi isyancılardan tek tek temizleme gibi klasik askeri taktiklerdi 32 oldu. Fakat ilk savaşın aksine Rusya bu sefer askeri olarak ciddi bir üstünlük elde etmeyi başardı ve iki yıldan az bir zamanda 2001 yılında Putin çatışmanın askeri aşamasının sona erdiğini ilan etti. Çeçen topraklarının büyük bir kısmı kontrol altına alındıktan sonra, federal merkez merkezin kimi yetkilerini yerel elitlerle paylaşmaya karar verdi. Bunu yapabilmek için de, Moskova eski Çeçen komutanları ve ayrılıkçı ideolojik liderler ile masaya oturdu ve onlara Rusya federasyonun herhangi bir başka bölgesinde sahip olunmayan iktidar, otonomi ve mali destek sağladı. Kadyrov sülalesi de bu cephenin en önemli 33 ismi haline geldi. Bu politikaya daÇeçenleştirme adı verildi. Bu aslında uluslararası toplumun uzun zamandır arzu ettiği bir durumdu ve öncelikle hemen herkes bu politika değişikliğine çok sıcak baktı, bunu bir tür demokratik açılım olarak gördü, çatışmanın askeri olmayan çözümü olarak gördü. Federal merkez için ise, tek başına askeri çözüm artık işe yaramadığından, zaten askeri olarak yapılabilecek olan her şey yapılmış olduğundan bölgeyi kontrol altında tutmanın etkili olabilecek bir yolu idi. Askeri seçenek yalnızca çok masraflı değildi ama aynı zamanda hem çeçen halkını yabancılaştırıyordu. 31) Richard Sakwa, Putin: Russia's Choice (London: Routledge, 2004); Dmitri Trenin, Alexei Malashenko, and Anatol Lieven, Russia's Restless Frontier (Washington, DC: Carnegie Endowment for International Peace, 2004), s. 35. 32) See Human Rights Watch (HRW), “The 'Dirty War' in Chechnya: Forced Disappearances, Torture, and Summary Executions,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http://www.hrw.org/reports/2001/chechnya/; HRW, Russian Country Report (New York: Human Rights Watch, 2002); HRW, “'Glad to be Deceived': The International Community and Chechnya,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http://hrw.org/wr2k4/7.htm. 33) Sergei Markedonov, “Kadyrov's New Ichkeria,” The Moscow Times, 16 Mayıs, 2009.

167

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Çeçenleştirme politikası Çeçen politik partilerinin yaratılması ve daha demokratik seçim süreçlerini; Çeçen silahlı gruplarının üyelerine silah bırakmaları halinde af ve silahsızlandırma kampanyalarını; Çeçen mültecilerin Çecenistan'a dönüşünü özendirecek tedbirler alınmasını; Çeçenistan'a ciddi oranda bir fon aktararak Çeçen ekonomisinin canlandırılması ve seçici olarak uygulanmasını garanti etmek üzere güvenlik görevlerinin zaman içinde federal birimlerden çeçen güvenlik birimlerine devredilmesini içermekteydi.Bu faktörlerin hepsi son derece önemli olsa da özellikle son faktör çatışmanın biçim değiştirmesinde son derece etkili oldu. Çeçenleştirme politikası altında etnik Çeçenlerden oluşan ve birbirine rakip bir dizi birim oluşturuldu. Bu birimler federal güvenlik güçlerinin yanı sıra isyancı gruplara karşı savaşmaya başladılar. Birden fazla grup vardı, çünkü orijinal olarak federal merkez bu güçlerden bir tanesinin bütün gücü elinde toplamasını istemiyordu. Bu gruplardan bazıları Çecen içişleri bakanlığının özel birimleri olarak kurumsallaşırken, bir kısmi paramiliter bir formata sahipti. Bu grupların en unlusu ise Çeçenler tarafından Kadyrovsty diye adlandırılanCumhurbaşkanlığıGüvenlik Birimiydi.34 Bütün bunlar aslında bir tür yerinden yönetim deneyimi, yerele daha fazla iktidar devrederek daha iyi kontrol edebilmeyi sağlamayı amaçlayan bir dolaylı yönetim stratejisiydi. Ama Çeçenistan örneğinde bu politika yereli güçlendirerek demokratikleşme durumunun ötesine geçerek klasik bir dolaylı yönetim örneğine dönüştü.Çünkü yönetebilmek için merkez aslında kendi içinde çatışan, kendi iç dayanışmaları yüksek ama diğer gruplarla olan bağları düşük, savaş ekonomisi içinde yozlaşmış ve pek çok illegal faaliyetin içinde bulunan yerel elitlere sahip olduklarının üstüne üstü kapalı pek çok ödül vaat etti, neydi bunlar? Örneğin iç işlerine karışmama, sıradan suçlara dahi uygulanan bir dokunulmazlık kılıfı, fonların denetimsiz bir şekilde transferi ve fonların yerel de nasıl kullanılacağını/dağıtımını belirleme de tam bir yetki devri. Çeçenleştirme politikasının sonucu öncelikle yerel Çeçen hükümetinin baskıcı kolunun federal devletin baskı aygıtlarına paralel bir yapı geliştirmesi oldu. Rusya'nın adalet mekanizmalarının dışında Çeçen hükümeti fiili olarak kendi ordu, polisi ve hatta hapishanelerini kurdu. Bu ilk gelişmeye paralel olarak, insan haklarını ihlal edenlerin kimliği değişti. İlk savaşta ve ikinci savasın başlarında ihlal edenler genellikle Rus kuvvetleri iken bu durum giderken yerelÇeçen güvenlik güçleri olmaya başladı. Çeçenleşmeyle birlikte, çatışma çeçenler ve federal ordu arasındaki bir savaştan kaynakların bölüşümü üzerinden yürüyen çeçenler arası bir savaşa dönüştürüldü. Dokunulmazlık örtüsü kriminal bir ekonominin bölgede hâkim hale gelmesini kolaylaştırdı. Çeçenleşme ile birlikte çatışmaya tarafsız kalabilme imkanı ortadan kaldırıldı. Çünkü yerel çeçen hükümeti kamu kurumlarını bir sınıflandırma aracı olarak kullanmaya başladı. Diğer bir deyişle, yerel hükümet özellikle paramiliter güçlere katilim ve destek üzerinden halkı hain ya da destekçi olarak sınıflandırmaya başladı. Neredeyse hemen 34) International Helsinki Federation for Human Rights Unofficial Places of Detention in Chechen Republic. (Vienna: IHFHR, 2006), s.22. 35) Human Rights Watch, “Widespread Torture in the Chechen Republic: Briefing Paper for the 37th Session UN Committee against Torture,” erişim tarihi 10 Mayıs 2008, http://www.hrw.org/legacy/backgrounder/eca/chechnya1106/chechnya1106web.pdf. 36) Anna Politkovskaya, The Dirty War (London: Harvill Press, 2004), s. 141142. 37) Paul Goble, “KadyrovAdopts TacticalApproach toward Independence of Chechnya,” Georgian Daily,

SAYI 19 - 20

her erkek Kadyrovtsy'e katılmak seçeneği ile karsı karşıya bırakıldı.35 Çatışmanın Çeçenleşmesi ile birlikte, dışlayıcı bir sosyal güvenlik sistemi de yaratılmış oldu. Diğer bir deyişle, sosyal güvenlik sadece yerel yönetici elitle işbirliği içinde olanların kullandığı bir imkan haline dönüştürüldü. Son olarak Çeçenleştirme yeni tipte bir şiddet ortaya çıktı. Var olan kaynakların artması ve nasıl harcandıklarının düzgün bir biçimde kontrol edilmiyor olması bu fonların kontrolü için elitler arası bir çatışma alanı yarattı. İkincisi federal merkezin ve onun yerel kolunun uyguladığı şiddet yeni bir kuşak savaşçı yarattı. Politkovskaya (ki o da bir suikastta kurban gitti) bunlara “üçüncü güç” diyor. Bu güç yakınları ya Rus ordusu ya Kadyrovun milisleri, ya da çeçen isyancılar tarafından öldürülen ve saldırıları intikam temelli olan küçük, bağımsız birimler halinde örgütlenmiş savaşçılardan oluşuyor. Bu savaşçılar kişisel kurallara göre haraket ediyorlar ve kontrol edilmeleri ya da hareketlerinin tahmin edilmesi zor. Bazen devlete yardım ediyorlar bazen isyancılara. Bazen derin devlet tarafından çok gizli misyonlarda kullanılıyorlar.36 Sonuç olarak Çeçenleştirme yerel güçlü elitler yarattı ve geleneksel ağları güçlendirdi. Çeçen milliyetçiliği ile uğraşmak adına federal devlet neredeyse bağımsız bir çeçen devleti yarattı ki bu devlette egemenliğe ihtiyaç yok. Çeçenistan Cumhurbaşkanı Kadyrov benzer bir şekilde şöyle diyordu “size neden egemenliğe ihtiyaç duymadığımızı anlatayım.Toprağımız küçük, ekilecek biçilecek bir alan yok, doğum oranları çok yüksek. Petrol yakında bitecek. Peki ben o zaman bağımsız devletimle ne 37 yapacağım. Nereye gideceğim”. SonuçYerine Çecenistan'da olan aslında kuzey Kafkasların büyük bir bölümünde farklı düzey ve şekillerde de olsa gerçekleşti. Federal yöneticiler ülkenin diğer bölgelerinde sahip oldukları kontrole bu bölgede sahip olmadıkları gerçeği ile yüzleştiler. Bu yüzden yerel elitin yönetmesine izin verdiler ve onlarla enformel bir andlaşma yaptılar. Moskova kendisine bağlı bir yönetici grup atayacaktı ve bu grup yereli kontrol altında tutacaktı. Bunun karşılığında da merkezi kaynakların kontrolü onlarda olacaktı.38 Fakat son bir yıldır federal merkezde ufakta olsa ortaya çıkan bu durumdan bir rahatsızlık ve yeniden bölgede merkezi kontrolü sağlama çabaları var. En azından bunun işaretlerini görüyorsunuz. Örneğin 11 Eylül 2009'da Rusya Bölgesel Kalkınma Bakani Dmitry Kozak, Moskova'nın bazı kaynaklarını Rusya'nın diğer bölgelerine aktaracağını ve Kuzey Kafkasya'ya aktarılan daha kısıtlı mali kaynaklara da daha sıkı bir merkezi denetim uygulanacağını söylediğinde olan oldu. Sanki biri başla demiş gibi şiddet ve çatışmanın dozu arttı.39 Bu durum bölgedeki istikrasızlığın bugün en önemli nedenlerinden birinin federal merkezin yarattığı yozlaşmış elitlerin kendi aralarında ki kaynak bölüşümü kavgası olduğunu bir kez daha gösteriyor. April 7, 2009, erişim tarihi 20 Ocak 2010. http://georgiandaily.com/index.php?option=com_content&task= view&id=10941&Itemid=12.

38) Andrei Smirnov, “Moscow Increases Financial Support for the Chechen Government,” North Caucasus Analysis,. 9:25 (Temmuz 2008), erişim tarihi 10 Mart 2010, http://www.jamestown.org/ single/?no_cache=1&tx_ttnews%5Btt_news%5D=5023. 39) Sarah Mendelson, “(Un)civil Society in the North Caucasus,” erişim tarihi 15 Mart 2010, http://www.foreignpolicy.com/articles/2009/08/12/uncivil_society_in_the_north_caucasus.

168

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Control, Conflict And Local Elites In Northern Caucasus From Soviet Union To Russia

Evren Balta Paker

Just for these reasons the process of nationalisation reoccurred in the 1990s in SovietUnion, affected Northern Caucasus more differently than the other regions. All the different ethnic groups within Soviet republics were sent back to their original homes. Northern Caucasus groups were also sent back to the region in which they didn't have better life opportunities either by the judiciary obligations or through the informal processes. This article aims at discussing the controlling policies of centralised states in Northern Caucasus from the historical perspective. Since the dissolution of Soviet Union, Northern Caucasus has witnessed crucial conflict especially in 1990s. In the 2000s, although the conflict in the region appeared to be ceased, the situation in Caucasus is still too much far away from being consistent. The researches focusing on the conflicts occurred in the region, have shown the strategical importance of the region, ethnic and religious heterogeneity of the region and the problems of regional inequality and lagging behind as the main causes of the constant inconsistency and the conflicts in the region. This study, though it confirms these explanations are important and valid for understanding the conflicts in the region, it highlights the strategies used for controlling the region by the federal centre and the transformation in the region caused by these strategies in general. Especially empowering the local administrative elites which are seen as the trivet of regional consistency by the centre and the transfer of the power of using violence to the elites in a de facto way will be analysed as the main reasons of the current problems in the region. The situation happening in this region points a kind of a classical direct-indirect administration dilemma in which the local elites themselves turned to be the most important problem when the central authority of the state is strengthened.This study is trying to analyze these policies with the example of Chechnya in its own historical perspective and it will examine both its reasons and the social transformations created by it.

NorthernCaucasus:TheWall of Russian Empire

1) Henze, Paul B. Russia and the Caucasus. Santa Monica, (CA: RAND,1996). 2) John B. Dunlop, Russia Confronts Chechnya: Roots of a Separatist Conflict. (Cambridge, New York, Cambridge University, 1998), s: 22. 3) Örneğin Şeyh Şamil isyanı Çeçenistan'ın birliğinde böyle bir rol oynamıştır. Bkz: Said Ahmed Isaev,

“Krestianstvo i Sousialno-Ekonomicheskoe Razvitie Chechni v XVIII -Seredine XIX Veka,” in D. Furman, ed., Chechnya i Rossiia: Obshchestva i Gosudarstva. (Moscow: Sakharov Center, 1996). 4) Robert J. Kaiser, The Geography of Nationalism in Russia and the USSR. (Princeton, New Jersey: Princeton University, 1994), s. 94.

Efforts of Russian Empire to conquer Northern Caucasus began in the late 16th century. In the following two centuries, the empire which was trying to enhance its impact area by ways of politics and economics faced with 1 only a minor resistance. This situation changed after the Russian Empire's efforts to establish a direct administration. In the 18th and 19th centuries, majority of the local people who were predominantly nomads showed a resistance against the resettlement policies of the Empire that 2 restrict to travel through mountains and plains. For these groups, physical mobility is the integral conditionality for sustaining their compatibility and to limit the mobility of these groups created some important social and economical problems.There had been many revolts in that region against the expansionist policies of the central government in those years. It can be concluded two long-term effects of these revolts. These revolts primarily provided the many large and small social groups with different ethnicities, social structure and culture to join and graudally gain a 3 common identity. Secondly, they built the cornerstones of the tensioned relations between the central state and the Northern Caucasus continuing up to date. In the balance formed in these tensioned relations, neither the central state could control the outsider Wall nor the Wall could successfully disconnect its ties with the centre. This situation became a gradually stiffening tendency by the World War I. Besides during the War, centre was gradually nationalised and the nationalist demands in the 4 Wall were increased. Especially through the first defeat and recessions in the war, caused the centre to have a hostile discourse on addressing to the others by blaming them to be in treason and misguidance.

169

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Natsionalizatsiia and the Formation ofSovietWall When the Bolsheviks seized the power in 1917, they began to discuss the self-determination right of the nation within the Soviet Union, and in the first years of the revolution, the focus of the Soviet elites were on nationalisation (natsionalizatsiia). According to a decision taken in 1923, new regime would recognize the national territory, languages, elites and cultures. At the same time, the Bolshevik leaders considered the Russian nationalism which they called as “greater Russia 5 chauvinism” as the biggest threat to the revolution. Especially due to the dominance of this view in the first years of the Revolution, they didn't give the right of self-determination and founding a national Communist Party which they had already given to the other nations, to the Russia itself. Instead of these, they claimed that Russians must accept their unequal and privileged status as the oppressive nation and they must identify themselves only with the new Soviet states. This policy had clearly strengthened the newly emerged central political elites' hands in the negotiations done 6 with the local elites. While the Soviet policy based on self-determination of nations consolidated the nationalist desires in the regions which had already been nationalised, it produced these desires by itself in the regions where national identities were not developed and the structures such as clans and tribes 7 were more dominant. Indeed, Soviet elites were considering the tribal identities as a symbol of being backwardness as well as the religious identities, and they assessed the nationalism as an important step for the revolutions. Northern Caucasus was one of the most affected regions from these policies, Soviet elites were directly involved in suppressing the religious and tribal based identities and replacing them with the nationalist identities. For example before 1920 only 1% of Chechens were literate, in 1923 Soviet elites started a literacy 8 campaign in Chechnya. In 1927, Chechen newspaper Serlo began to be published. In 1928, first Chechen radio began 9 broadcasting. If the first reason for the Northern Caucasus groups to be joint is the revolt against the Russian Empire, the second important reason is theSoviet national policies.

Korenizatsiia and the Formation of Local Elites Towards the end of 1920s, the policies of Soviet elites changed from nationalisation to the (natsionalizatsiia) to the 10 localisation (korenizatsiia). Through Korenizatsiia, Soviet elites were planning to give the authority of local party and state organizations to the local elites and by doing so the local people would embrace the regime. Another important 5) Katz, Zev, Rosemarie Rogers, and Frederic Harned Handbook of Major Soviet Nationalities. (New York: Free Pres, 1975), s. 14. 6) Martin, TheAffirmativeAction Empire. 7) Francine Hirsch, Empire of Nations: Ethnographic Knowledge and the Making of the Soviet Union. (Ithaca: Cornell University Pres, 2005), s. 9. 8) Valery Thiskov, Chechnya: Life in a War-Torn Society. (Berkeley, Los Angeles, London: University of California, 2004), s. 22. 9) Valery Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict in and After the Soviet Union: The Mind Aflame. (London: Sage Publications, 1997) s. 191.

SAYI 19 - 20

objective was to stop the emergence of separatist nationalist tendencies among the different groups by ensuring the local elites' rights of sovereignty and promotion at least in their own regions. Besides, as the local elites could only come to the power by being a member to the Communist Party, the basic commitment of these elites would be to theCommunist 11 party rather than to their own groups in the long run. While this situation was valid for the most parts of Soviet territory, it is needed to mention that there are some differences for Northern Caucasus. Primarily, Soviet elites didn't give any special importance to the religious group though they had given it to the self-determination of nations Whereas, religious identities were among the most important trivets of national awakening and resistance.The attitudes of Soviet elites towards the religion, led to many large and small resistances against the Soviet authority in Northern Cauca12 sus. Realizing the fact that religion was much more strong in this region compared to the other regions, Soviet elites began conducting a serious anti-Islamic operation in Northern Caucasus in 1924.Whereas this campaign would begin to be 13 conducted in allSoviet geography no sooner than 1928. Collectivisaton of land caused the tension to be increased in the region. Soviet regime chose the NorthernCaucasus as the first region to be wholly collectivised. Following this decision, 14 a full-scale resistance movement began in the region. This conflict ended with the defeat of the regime and the collectivisation was halted. When the collectivisation campaign restarted in 1937, then there emerged a much bigger resistance again. In the middle of 1930s, Soviet government, though not officially, stopped korenizatsiia policies in favour of Russianisation policies. In 1939, party made Russian the second obligatory language in all the schools. In those years, the authorizations given fort he local administrators during the first years of the revolution although they had never reached 15 a remarkable level- were taken back. Settling of the Russians who were considered as the most faithful group to the regime, into the ethnic republics and assigning Russian origin Soviet citizens to the most important executive positions were increased. Second World War would consolidate the centralisation of Soviet Union around the Russia. In this era, as it was the case in theWorldWar I, ethnic others were punished for the claims that they had been in cooperation with the occupant forces. One of the most important ways fort his punishments was undoubtedly the exile and the relocations. For instance, the whole Chechen community was sent to Kazakhstan and Kyrgyzstan and wasn't allowed to return to their lands until 10) Martin, TheAffirmativeAction Empire; Hirsch, Empire of Nations 11) Seweryn Bialer, Stalin's Successors: Leadership, Stability, and Change in the Soviet Union. (Cambridge: Cambridge University 1980), s. 216. 12) Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict, s. 191. 13) Marie Broxup, “Introduction: Russia and the North Caucasus,” M. Broxup (der), The North Caucasus Barrier. (London: C. Hurst & Co. Publishers, 1996), s. 6. 14) Dunlop, Russia Confronts Chechnya, s. 50. 15) Martin,AffirmativeAction Empire, s. 12-15.

170

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

1957, just fort he claims that they had cooperated with the Germans. Just the exile period and also the returning was an important building stock in the collective memory of the Chechens against the oppressive policies of the central state. One of the witnesses who had lived those years one stated: In 1957, all my family returned to Chechnya. As we weren't allowed to return to our former mountainous village, we had to live in Groznyy. All the population in Groznyy was Russian. Russians were hostile against us, they were afraid that we would steal their jobs and homes. After the suffering in exile that lasted for years, now we were suffering in our own homes. Some of us tried to return their own house. The ones who tried this were arrested. We struggled with the Russians who were occupying our houses. Everyday there were armed conflicts, some of us died in these conflicts. Within time, everything began to be normalized. Some of the Russians returned.We built some new houses.We found jobs.

Integration and Disintegration Nikita Sergeyevich Khrushev who came to power following the death of Stalin in 1953, started a normalisation process. Korenizatsiia policy again came to the forefront, the federal situation of the state was strengthened and a special effort was spent to the issues of education and social state. Soviet Union which is improved significantly in economical terms rose to status of global economic and military power with 16 USA . Local elites in the republics were also profited by these economical expansions. In the 1950s, all the high ranked leadership positions were transferred to the local elites. Also, the opportunities of these locals to improve socially and politically in those years, can be seen as the most important element to sustain the consistency and continuity of the 17 Soviet regime This localisation process was also functioning as the most important motivation for preventing the mobility 18 between theSoviet republics. In the Northern Caucasus the situation was much more complex than other republics.As in theCzar era, infiltration of theSoviet central on the region was very low.Unemployment was higher than the average Soviet rate. Among all the other Soviet Republics this region was the worst in education and 19 health services. Moreover, the majority of the urban population was comprised of ethnic Russians. One of the most important sources of income in the region was seasonal workers. In the 1970s and 1980s, at least 20.000 people in a year were moving to the more wealthy regions for seasonal 20 Works. Bad socio-economical conditions also caused the most educated group of people in Chechnya to prefer living outside of the country.

16) Georgi Derluguian Bourdieu's SecretAdmirer in the Caucasus. (London, New York: Verso, 2005) 17) Bialer, Stalin's Successors, s. 216 18) Kaiser, The Geography of Nationalism, s. 74. 19) Çeçenistan'da kentleşme oranı 1959'da % 22.3 dü. Bu oran 1989'da sadece %28'e çıkmıştı. Ben Fowkes, “Introduction,” B. Fowkes (der) Russia and Chechnia: The Permanent Crisis: Essays on Russo-

SAYI 19 - 20

In other words, while the local elites and local population would prefer staying in their own republics as a result of Soviet Union's localisation policies, the situation in Chechnya was quite the contrary. Through the end of the 1980s, nearly 40 % of Chechen population was living outside the Chechnya 21 either temporarily or permanently. Furthermore, the fact the educated members of the society were mostly living outside the region and the centre historically regarded the local elites as doubtful led to the ruling of the region not by the local but the centre in contrast to the other Soviet Republics.Until the end of 1989, for instance not anyChechen 22 had been attended to the senior posts of Communist Party. So fort his reason, ruling of local by the local elites, the administrative system that was provisioned by the Soviet policies, had never been occurred in NorthernCaucasus. Just for these reasons the process of nationalisation reoccurred in the 1990s in Soviet Union, affected Northern Caucasus more differently than the other regions. All the different ethnic groups withinSoviet republics were sent back to their original homes. Northern Caucasus groups were also sent back to the region in which they didn't have better life opportunities either by the judiciary obligations or through the informal processes. For the rapidly growing Chechen population, dissolution of Soviet Union ceased the option of being seasonal workers. Local middle class who had been educated, lived and worked had to return their homes.One of my interviewers explained this situation in this way: I was born in Chechnya. Studied in Moscow at a universiy and worked as an engineer in Kazakstan.Before I returned to Chechnya in 1992, or before I was sent back indeed, I travelled in all parts of Russia. No one had asked where I am from. I didn't have any idea about the ethnic identities of my schoolmates.But everything has changed aftr the dissolution. In 1992 I returned to Chechnya homeless, unemployed and with my Russian wife. I hadn't seen my Chechne family for years.I bought a flat in Grozny with all my savings I lost it in the first Russian bomb attack.My wife left me because she didn't want tol ive in Chechnya, I madem y second marriage with a Chechen woman. The remaining part of my life was easy. I found myself fighting agianst the Russan soldiers fort he sake ofChechen indpendence.

For these elite groups of Chechnya that were sent back, nationalism was almost an automotive option not because all the Soviet territory was basically seperated but because their life opportunities were highly restricted in Russian administration. Chechen elites who returned back to home, joined with the seasonal workers who thought to have lost their familiar life styles and the unemployed people of Chechnya along with the peasants who were becoming gradually impoverished.

Chechen Relations. (New York: St. Martin Pres, 1998), s. 11). 20) Derluguian, Bourdieu's SecretAdmirer, s. 6 21) Derluguian 2005: 329 22) Robert Seely Russo-Chechen Conflict, 1800-2000: A Deadly Embrace. (London, Portland: Frank Cass, 2001), s. 87.

171

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Russian Federation and the Local Elites in the NorthernCaucasus In the early 1990s Russian government faced with strong separatist movements. The most important of these movements came from Northern Caucasus. In this period, Russia approved the separation rights of basic federal structures of Soviet Union. They were trying to solve the similar claims of nationalisation coming from the federal structures remained in the Russian federation territory (for instance Tatarstan or Yakutstan)with compromising the elites by giving more concession. For many reasons, -such as the fear of the domino effect, territorial inheritance of Soviet Union and the collapse of inter local agreements etc, Russia reacted to this separation movements by military power without entering the negotiations process.23 The region in which these conflicts happened most and turned to a war was Chechnya. Between 1994-1996 24 Chechen war broke out. But in this first term, due to several reasons again weakness of federal centre, being inappropriate of Russia military organizations to the guerrilla war tactics, union of Chechen opposition etc. - Russia could not show any clear signs of victory and the war ended with a ceasefire agreement signed between two sides in 1996.This agreement left the status of Chechnya uncertain and it was stated that its status will be defined in its final version in 1999 25 with a new agreement. Between 1996-199 Chechen opposition got the authority to rule over Chechnya by de facto. In this term, the benedictions brought by sharing the authority among locals 26 lead to serious conflicts between the elites. Again in this term, the workings of the nationalist elites, increase of Islamic movement throughout the World and providing sources and human power to the Chechnya by this Islamic movements caused some of the Chechen opposition to lean 27 towards radical islamist discourses. In addition to this, Chechen administrators could not provide the security they promised to the Chechen people. Unemployment was still there in Chechnya, social security systems were not well established and the illegal wealth acquisitions turned to be a 28 basic economical form. At the same time, federal centre began to regain power. So when it came to 1999, there were no signs left fort he willingness or a necessity of the centre to negotiate and reach an agreement with the local elites. This situation was reinforced whenV. Putin came to presidency in 1999. First of all, there occurred a military reform by Putin. Counterguerilla tactics became a part of the security doctrine. New weapons were bought. The locations of the armies were changed. Small military units capable to move and respond quickly according to the guerrilla warfare tactics were 23) Matthew Evangelista. The Chechen Wars: Will Russia Go the Way of the Soviet Union: (Washington, DC: Brookings Institution,2002); 24) Olga Oliker, Russia's Chechen Wars (Santa Monica & Pittsburgh: RAND, 2001), s. 2830. 25) John Dunlop. Russia Confronts Chechnya; Carlotta Gall and Thomas de Waal, Chechnya: a Calamity in the Caucasus (New York: New York University Press, 1998). 26) Alexander Cherkasov and Dmitry Grushkin, “The Chechen Wars and the Struggle for Human Rights,” R. Sakwa (der), Chechnya: From Past to Future (London:Anthem Press, 2005). 27) Georgi M. Derluguian, “Che Guevaras in Turbans,” New Left Review I/237 (1999), s. 327;

SAYI 19 - 20

formed. Economically, there had been a rise in national central budget beginning with 1999 due to the natural gas and oil prices- so with this rise Russia could not only afford the military expenses but also they could afford to finance local elites themselves. It should be added that following September 11, the security doctrines changed in all over the World. For all these reasons, a second war obtained a greater support among Russian public vote. The second phase of the war started with the occupation of Dagestan by the troops of Shamil Basayev and the foundation of Independent Islamic Country in 1999. Russia responded it with military operations as in the first war. Until 2001, the basic Russian strategies were the classical military tactics such as bombing, evacuating the villages, clearing off the 29 region from the rebels. But in comparison to the first war, Russia had a certain victory this time and in less than two years, in 2001, Putin declared that military conflicts were ended. After taking the control of the majority of Chechen territory, federal center decided to share its some authority with the local elites. For doing so, Moscow sat around the table with the former Chechen commanders and separatist ideological leaders and provided them the unequalled economical support, autonomy and sovereignty. Kadyrov family became 30 the most important figure of this type. This policy was called the chechenisation. This was indeed a situation that had been wanted by the international society for a long time and at first everyone leant towards this change of policy, they considered it as a democratic expansion and the solution of the conflict in an n0nmilitarist way. However, fort he federal centre it was way of control over the region as there was nothing left to do and the militarist efforts could not get anything at all. Militarist option was not only too much expensive but also it was alienating theChechen society. Chechenisation policy included creating Chechen political parties and more democratic election processes; amnesty and capitulations to the members of Chechen armed groups; encouraging the returning to the Chechnya to the Chechen immigrants, reviving the Chechen economy by funding and transferring the security responsibilities to the Chechen security forces from the federal units. Although All of these factors were so much important, especially the last factor became critically important in changing the form of conflict. Under the name of Chechenisation, there were created several units formed by ethnic Chechens and which were rivals to each other.These units began to fight with the rebel forces together with the federal forces. There was more than one group, because originally federal center didn't want a whole one group to take control over others. 28) Richard Sakwa, Putin: Russia's Choice (London: Routledge, 2004); Dmitri Trenin, Alexei Malashenko, and Anatol Lieven, Russia's Restless Frontier (Washington, DC: Carnegie Endowment for International Peace, 2004), s. 35. 29) See Human Rights Watch (HRW), “The 'Dirty War' in Chechnya: Forced Disappearances, Torture, and Summary Executions,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http://www.hrw.org/reports/2001/chechnya/; HRW, Russian Country Report (New York: Human Rights Watch, 2002); HRW, “'Glad to be Deceived': The International Community and Chechnya,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http://hrw.org/wr2k4/7.htm. 30) Sergei Markedonov, “Kadyrov's New Ichkeria,” The Moscow Times, 16 Mayıs, 2009.

172

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

While Some of these group were institutionalising with the name of Chechen ministry of internal affairs, some others had a paramilitary forms. The most famous one of these groups was the Presidency Security Unit called as 31 Kadyrovysty. All of these were a kind of readministration experience and an indirect administration strategy aiming at a better control by transferring more authority to the local. But in the Chechnya example, this policy turned to be an indirect administration by going beyond a democratisation process by empowering the locals. Because in order to be able to manage, centre promised some wealth well over the things they possess to the local elites who were in diverse illegal activities, and spoilt in the war economy, whose inner cooperation was high but the commitments to the other groups were low. So what were these promises? For instance, not inclusion into internal affairs, immunity right applied for even ordinary crimes, transferring of funds in an uncontrolled way, and the full transfer of authority over the use of funds. The result of the chechenisation policy was primarily the forming of Chechen government's oppressive side to form an oppression structure parallel to the federal state's tools. Apart from the justice mechanism of Russia, Chechen government founded its own military, police and even jail houses. Parallel to these first developments, the identities of the people who had violated the human rights were changed. The people who had violated were mostly Russians in the first and the early period of the second war, though, it became gradually the local Chechen security Powers. Together with the Chechenisation, conflicts changed from a war between the Chechens and Russian Federal army to an internal war among Chechens themselves aiming at sharing the resources. The protection of immunity led to the domination of a criminal economy in the region. With the Chechenisation the chance to be neutral to the conflict was removed. Because local Chechen government began using the public organizations as a means of classification. In other words, local government began categorising its people as either traitor or supporter in terms of participation and support given to the paramilitary Powers. Nearly all the men 32 left to choose between being a Kadyrovist or not. As the conflict began to be chechenised, a kind of exclusionist security system was founded. In another saying, social security turned to be a system that is only applicable fort he supporters of local elites. Finally,Chechenisation created a new kind of violence. Increase of the current resources, and inability to control how these resources were spent created a conflictous area

SAYI 19 - 20

between the local elites fort he control of these funds. Secondly, the violence applied by the federal and their local branch resulted in a new kind of warrior generation. Politkovskaya (who had also been assassinated) called it as “third power”. This power was formed by the people whose relatives were killed by either Russian army or Kadyrov's militia andChechen rebels and whose attacks were based on vengeance, they were organised in small and independent units. These warriors were acting according to the personal rules and they are difficult to control or its difficult to predict their next movement. Sometimes they help the state sometimes to the rebels. Sometimes they are used by the 33 secret government in top secret missions. As a result Chechenisation created strong local elites and strengthened the traditional network. For the sake of struggling with the Chechen nationalism, federal state almost created an independent Chechen state that in this state there is no need to be a sovereign. Chechen President Kadyrov said similarly like this: “I will tell you why we don't need sovereignty. Our territory is small. There is no cultivation area, birth rates are so high. Oil will soon be depleted. Then what will I do with my sovereign state. 34 Where will I go? ”.

In replacement ofConclusion The incidents happened inChechnya, also happened in most parts of Northern Caucasus in different levels and forms. Federal authorities faced the fact that they didn't have the equal authority that they had in other regions. So they allowed the local elites to rule and they made an informal agreement with them. Moscow would assign a administrator group and this group would keep the local elites under the control. In return of this, they would have the control of 35 central resources. But in the last one year, there has been unrest against this situation in the centre and efforts to restablish the control over the region again. We see at least the signs of it. For instance, in 11 September 2009, when Russian Minister of Regional Development, Dimiry Kozak, said that Moscow would allocate its financial resources more to the other regions, and they would conduct more control over the regional budget of Northern Caucasus, everything went worse. As if someone said “Let's go” , conflicts emerged 36 again and the violence increased. This situation shows that one of the most important reasons inconsistency in the region is that the quest for sharing the resources between the spoilt local elites created by the federal center.

31) Sergei Markedonov, “Kadyrov's New Ichkeria,” The Moscow Times, 16 Mayıs, 2009.

April 7, 2009, erişim tarihi 20 Ocak 2010. http://georgiandaily.com/index.php?option=com_content& task=view&id=10941&Itemid=12. 32) Human Rights Watch, “Widespread Torture in the Chechen Republic: Briefing Paper for the 37th Session UN Committee against Torture,” erişim tarihi 10 Mayıs 2008, http://www.hrw.org/legacy/ 35) Andrei Smirnov, “Moscow Increases Financial Support for the Chechen Government,” North Caucasus Analysis,. 9:25 (Temmuz 2008), erişim tarihi 10 Mart 2010, http://www.jamestown.org/single/ backgrounder/eca/chechnya1106/chechnya1106web.pdf. ?no_cache=1&tx_ttnews%5Btt_news%5D=5023. 33) Anna Politkovskaya, The Dirty War (London: Harvill Press, 2004), s. 141142. 36) Sarah Mendelson, “(Un)civil Society in the North Caucasus,” erişim tarihi 15 Mart 2010, 34) Paul Goble, “Kadyrov Adopts Tactical Approach toward Independence of Chechnya,” Georgian Daily, http://www.foreignpolicy.com/articles/2009/08/12/uncivil_society_in_the_north_caucasus.

173

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Контроль, Конфликты И Местная Элита Северного Кавказа Начиая С Периода Советского Союза До России

Эврен Балта ПAКЕР

Как раз таки по данным причинам, процесс нацианализации, который заново был применен в 1990 годы, по сравнением с другими регионами подействовал на Северный Кавказ совсем в другой степени. Различные этнические группы во всех советских республиках стали отправляться обратно домой. Северокавказские группы в результате вынужденного применения законов и неформальных процессов были отправлены обратно в регион, где отсуствовала возможность обеспечения более лучшего уровня жизни. Данная статья преследует цель обсудить политику контролирования Северного Кавказа центральным правительством, изучая вопрос в рамках исторической перспективы. С распадом СССР, Северный Кавказ, в особенности в девяностые годы, стал свидетелем очень серьезных конфликтов. Не смотря на то, что с двухтысячных годов существует видимость уменьшения столкновений в регионе, положение на Северном Кавказе продолжает быть очень отдаленным от стабильного. Исследования, сосредоточенные на происходящих в регионе конфликтах, показывают что причиной конфликтов и продолжающейся нестабильности, являются религиозная и этническая гетерогенность области, стратегическая важность области, региональное неравенство и отсталость региона. Данная работа, не смотря на то, что соглашается с действительностью и значительностью упомянутых работ, для того, чтобы понять суть конфликтов региона, подчеркивает, что стратегии, применяемые в регионе федеральным центральным правительством с целью обеспечения контроля региона, которые вызывали и серьезные изменения в регионе, являются основными вопросами, которые помогут понять конфликты и нестабильность региона. В особенности, в качестве самой важной причины наличия продолжающихся проблем в регионе, будет проанализирована передача местным элитам де факто монополии приминения насилия и укрепления местной руководительной элиты. Положение региона указывает на то, что актеры центрального правительства использовали местные сети и элиту с целью подавления сопротивлений, однако говоря об укреплении централизованного контроля государства, как раз эти самые силы и становятся самой главной проблемой локальных очагов, как пример классического противоречия непосредственного-косвенного управления. Данная работа, преследует цель анализирования причин и вызванных общественных изменения такой политикой, путем изучения историчности на примере Чечении.

Северный Кавказ: Периферия Российской Империи

1) Хенце, Paul B. Россия и Кавказ. Санта-Монике (Калифорния: RAND, 1996). 2) Джон Б. Данлоп, столкнулась Россия, Чечня: корни сепаратистского конфликта. (Кембридж, Нью-Йорк, Кембриджский университет, 1998), с: 22. 3) Например восстание Шейха Шамиля сыграло такую роль в целостности Чечении. См.: Саид

Ахметов Исаев, “Крестьянство и социально-экономическое развитие Чечни в XVIII середине XIX века,” D.Фурман, редактор, Чечня и Россия. Общество и государство. (М.: Центр Сахарова, 1996). 4) Роберт Дж. Кайзера, географии национализм в России и СССР. (Принстон, Нью-Джерси: Принстонский университет, 1994), s. 94.

Усилия Российской Империи по захвату Северного Кавказа начались в конце 16-го столетия. В последующих двух столетиях пытающая расширить область власти политическими и экономическими путями империя, столкнулась с очень незначительным сопративлением.1 Данное положение изменилось в результате усилий установить неспосредственное управлении Российской империи. В 18-м и 19-м веке мигранты составляли большую часть населения, которые сопративлялись против новой политики Российской империи заселения, ограничивающей свободу передвижение между горами и долинами.2 Физическое передвижение для данных групп, являлось самым главным условием для обеспечения средств к существованию и ограничение свободы передвижения данных групп вызывало значительные социо-экономические проблемы. В тот период возникло много восстаний против политики расширения государства центра. Можно сказать о двух последствия данных восстаний в долгосрочном периоде. Данные восстания впервую очередь вызвали объединение различных крупных и мелких социальных групп региона, обладающих различными социальными структурами, культурами и приобретения ими в будущем индентичность.3 Второе образовало угловые камни фундамента напряженных отношений, продолжающихся между централизованным государством и Северным Кавказом и сегодня. В возникающем в данных напряженных отношениях баллансе, ни центр не смог полностью взять под контроль окраину, ни окраина смогла полностью разорвать связи с центром. Данное положение, вместе с Первой мировой войной приобрело постоянно ухудшающееся направление. Более того, во время войны центр еще больше направился к национализму и в окраине увеличились националистические требования.4 В особенности наблюдавшиеся в пер-вый год войны поражения и отступления, в центре про-рос корень рассуждений противостоящих против других этносов и обвиняющих в предательстве и вмешательстве данных групп.

174

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Национализация и образование советской периферии

SAYI 19 - 20

Коренизация и образование местной элиты

После захвата власти большевиками в 1917 году, начались интенссивные дискуссии о праве определения судьбы наций в советском государстве и в первые годы революции, советская элита сделала ударение на национализации. Согласно принятому в 1923 году решению, 5 новый, элиту и культуры. Одновременно больше-вистские лидеры наиопаснейшей угрозой революции считали русский национализм, который называли «Великорус6 ский шовинизм». Из-за данной философии, которая доминирована в особенности в первые годы революции, право на основание собственных национальных государств и открытия национальной коммунистической партии, предоставленное другим нациям, не было дано России. Вместо этого были выдвинуты утверждения, что русских, следует считать угнетающей нацией, занимающей бесподобное и привилегированное положение и они могут признять себя только советским государством. Очевидно, что данная политика укрепила новую полити7 ческую элиту во время переговоров с местной элитой. Советская политика, основанная на праве установления собственной судьбы нациями самостоятельно, укрепляя националистические желания в уже национализированных регионах, обеспечила восхождение самой национализации в регионах с неразвивитой национальной идентичностью и доминирующими структурами клана и 8 племени. Таким образом советская элита считает частью отсталости племенные идентичности, как и религиозные идентичности и оценивали национализацию, как важной стадией на революционном пути. Северный Кавказ стал одним из наиболее подверженных данной политике регионов, советская элита лично приняла участие в проекте подавления религиозных и племенных идентичностей и создании вместо них национального самоосознания. Например до 1920 года всего лишь 1% чеченцев владели грамотой, в 1923 году советская элита начала акцию образования на чеченском языке в чеченских 9 деревнях. В 1927 году начала печататься чеченская газета «Серло». В 1928 году было основано первое чеченское 10 радио. Если первой причиной в объединение разделенных групп Северного Кавказа стали восстания против Российской империи, второй важной причиной были советская национальная политика.

К концу 1920-х годов, политика советской элиты от национализации направилась в политики децентрализации 11 (корелизации). Посредством корелизации советская эли та планировала обеспечить господство местной элиты над местными партиями и государственными органами и таким образом обеспечить присвоение и принятие режима местным населением. Другой важной целью, являлось закрепить право самоуправления и поднятия местной этнической элиты хотя-бы на своей территории и предотвратить проявление среди данных групп нацио12 налистических сепаратистских тенденций. Кроме того, в связи с тем, что местная элита могла прийти к власти только и только через членство в коммунистической партии, в долгосрочном плане считалось, что привязанность данной элиты будет больше не столько к собственным 13 группам, как сколько к коммунистической партии. Когда данное положение доминировало в большей части советской территории, следует заметить, что для Северного Кавказа иногда возникали отличия. Впервую очередь значение, придавемое советской элитой праву определения собственной судьбы сами нациями, не предоставлялось религиозным группам. В то время как на Северном Кавказе религиозные идентичности, являлись одними из наиважнейшими в национальном пробуждении и сопротивлении. Отношение к религии советской элиты, стало причиной возникновения мелких-крупных сопротивлений против советской власти на Северном 14 Кавказе. Советская элита, заметившая, что религия в данной области имеет больше значение по сравнению с другими областями, в 1924 году начала серьезные анти исламские движения на Северном Кавказе. Данная акция стала применяться по всему советскому пространству 15 только в 1928 году. Коллективизация земель стала причиной усиления напряжения в регионе. Совесткий режим выбрал Северный Кавказ первым регионом для применения общей коллективизации. С принятием данного решения в рег16 ионе началось широкое движение сопротивления. Данный конфликт закончился поражением режима и коллективизация была остановлена. В 1937 году акция коллективизации была начата заново и в этот раз на Северном Кавказе возникло другое еще большее сопротивление.

5) Терри Мартин, империя положительного действия: Страны и национализм в Советском Союзе, 1923-1939. (Итака и Лондон: Корнельского университета 2001), с: 3.

Советского Союза: Разум в огне. (London: Sage Publications, 1997), s. 191.

6) Кац, Зев, Розмари Роджерс, и Фредерик Харнед Справочник основных советских национальностей. (Нью-Йорк: Free-Пре, 1975), s. 14.

12) Виктор Заславский, нео-сталинского государства: Класс, этническая принадлежность, и консенсус в советском обществе. (Армонк, Нью-Йорк: Sharpe, 1982).

7) Мартин, Империя положительного действия. 8) Франсин Хирш, Империя Наций: этнографических знаний и становление Советского Союза. (Итака: Корнельского университета Pres, 2005), s. 9. 9) Валерий Tишков, Чечня: жизнь в разоренной войной общества. (Беркли, Лос-Анджелес, Лондон: Калифорнийский университет, 2004), s. 22. 10) Валерий Тишков, этническая принадлежность, национализм, и конфликт в и после

11) Мартин, империя положительного действия; Хирш, Империя Наций.

13) Seweryn Bialer: Преемники Сталина: лидерство, стабильность и перемены в Советском Союзе. (Cambridge: Cambridge University 1980), с. 216. 14) Тишков, Этническая принадлежность, национализм, и конфликт, s. 191. 15) Мари Broxup, "Введение: Россия и Северный Кавказ", М. Broxup (дер), Барьер Северном Кавказе. (Лондон: C. Hurst & Ко Publishers, 1996), с. 6. 16) Dunlop, Столкновение России с Чечней, с. 50.

175

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

В середине 1930-х годов, не смотря на то, что советское лидерство никогда не было официальным, на практике политика коренизации была прекращена в пользу политики русификации. В 1939 году партия признала русский язык вторым обязательным языком во всех школах. В эти годы полномочия, предоставленные в первые годы революции местным органам власти, хоть и никогда не достигли значительного размера, были отобраны обратно.17 Ускорились применения по размещению граждан русского происхождения на значтельные административные посты и размещение в этнические республики самых русских, которые считались самой приверженной режиму этнической группой. Вторая мировая война укрепила направление советского союза в сторону централизации вокруг России. В этот период, как и во время Первой мировой войны, другие этнические группы были наказаны с обвинением в сотрубничестве с оккупирующими силами. Одная самая важная из данных политик наказания, несмоненно стала ссылка и потеря мест. Например вместе с обвинением в сотрудничестве с немцами, все чеченское население было изгнано в Казахстан и Кигизистан и до 1957 года им не разрешалось возвращаться на родину. Один только период изгнания, одновременно и обратное возвращение, в коллективной памяти чеченцев оставили след репрессивной политики центрального государства. Один из чеченцев, пережившим тот период и с которым проведена беседа, рассказал так: В 1957 году вся моя семья возвратилась в Чечню. Т.к. не было разрешения на возвращения в наши горные деревни мы прибыли в Грозный. Все население Грозного было русским. Русские очень плохо относились к нам, боялись, что мы украдем их дома и работу. Испытав раличные трудности на протяжении долгих лет в изгнание, теперь мы у себя дома страдали. Некоторые из нас попытались вернуться в старые дома. Они были арестованы. Мы боролись с русскими, проживающими в наших домах. Каждый случались столкновенияи некоторые из нас утрачивали жизнь. Потом все по тихоньку стало входить в нормальное русло. Одна часть русских возвратилась обратно. Мы построили новые дома. Нашли работу».

Интеграция и дезинтеграция После смерти Сталина в 1953 году, пришедший к власти Никита Сергеевич Хрущев, начал период нормализации. Политика коренизации опять вышла на первый план, укреплилась федеральная структура государства, были предпринятые особые усилия в области образования и социального государства. Выросший в экономическом плане Советский Союз, вместе с США поднялся до уровня глобальной экономической и военной мощи.18 Местная элита республик воспользовалась данным экономическим ростом. В 1950 годы высокие посты 17) Мартин, Империя положительного действия, s. 12-15. 18) Георгий Делугьян «»Секретные поклонии Бурдье на Кавказе». (London, New York: Verso, 2005) 19) Bialer, Преемники Сталина, с. 216 20) Кайзер, Географический национализм, с. 74. 21) Тишков, этническая принадлежность, национализм и конфликты; Дерлугьян, Секретный поклонник Бурдье

SAYI 19 - 20

лидеров всех республик были опять переданы местной элите. И даже возможность социального и политического продвижения местной элиты и включения в центр в данный период, можно посчитать самым главном элементом, обеспечивающим постоянность и стабильность советского режима.19 Данный процесс размещения одновременно выполняло функцию одной из наиглавнейших мотиваций предотвращения миграции между республиками Советского союза.20 Положение на Северном Кавказе, по сравнением с другими республиками, было более сложней. Как и в период царской власти, инфильтрация региона Советским центром находилась на очень низком уровне. Безработица была выше средней во всем Советском союзе. Регион был самым отставшим в отношении медицинских и образовательных услуг из всех советских республик.21 Одновременно являлся регионом в самых последних рядах урбанизации Совесткого Союза.22 Более того, большая часть городского насисхождения. Одним из самых важных источников добычи средств к существованию были сезонные работы. В 1970-е и 1980-е годы минимум 20,000 человек в качестве сезонных рабочих мигрировало в болеепроцветающие регионы.23 Плохие социо-экономические условия одновременно самый образованный слой чеченского населения становились причиной предпочтения проживания вне территории Чечни. Другими словами, политика децентрализации Советского Союза, проводимой в других республиках, способствовала предпочтению местной элитой и местным населением (кроме русских) оставаться на сових местах, в Чечни данное положение было как раз наоборот. В конце восьмидесятых годов около 40 процентов чеченского населения находилось на временном или постоянном проживании вне Чечении.24 Более того, проживание самых образованных членов этнической группы, в историческом отношении стало причиной подозрительного отношения центра к местной элите и в отличие от других совтских республик управление выполнялось не посредством местной элиты, а через русских. До 1989 года, например ни один член этнической группы не был назначен в качестве главы Чеченской коммунистической партии.25 По данной причине политика местного управления местной элитой, предусмотренная советским правительством, никогда не применялась на Северном Кавказе. Как раз таки по данным причинам, процесс нацианализации, который заново был применен в 1990 годы, по сравнением с другими регионами подействовал на Северный Кавказ совсем в другой степени. Различные этнические группы во всех советских республиках стали отправляться обратно домой. Северокавказские группы в результате вынужденного применения законов и неформальных процессов были отправлены обратно в регион, где отсуствовала возможность обеспечения более лучшего уровня жизни. Для быстро растущего чеченского населения 22) Чечня, темпы урбанизации в 1959 году - 22,3%. В 1989 году этот показатель составлял лишь 28%.Бен Fowkes, "Введение", Б. Fowkes (скажем) Россия и Чечня: Постоянный кризис: Очерки русско-чеченских отношений. (Нью-Йорк: Санкт-Мартин Пресс, 1998), p. 11). 23) Дерлугьян, Секретный поклонник Бурдье, с. 6 24) Дерлугьян 2005: 329 25) Роберт Сили Русско-чеченский конфликт, 1800-2000: Deadly Embrace. (Лондон, Портленд: Frank Cass, 2001), p. 87.

176

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

возможность сезонной работы прекратилась вместе с распадом Советского Союза. Местные среднего уровня, получившие образования вне региона, обучающиеся и работающие, были вынуждены возвратиться в регион. Один собеседник рассказал о положении так: Я родился в Чечне. Получил образование в Москве. Работал в Казахстане инженером. В 1992 году до возвращения в Чечню, точнее до отправки обратно, объехал каждый уголок советской территории. Никто не спрашивал у меня откуда я родом. Я ничего не знал о этническом происхождении тех, с кем ходил в школу. Но после распада все поменялось. В 1992 году я возвратился с русской женой в Чечению без дома и работы. Долгие годы не виделся с моей чеченской семьей. В городе Грозный купил квартиру на все накопленные средства и потер ее во время первой бомбардировки русских. Жена ушла потому что не хотеля жить в Чечни, второй брак был заключен с чеченкой. Остальное было просто. Я нашел себя воюя против русских за чеченскую независимость. Для этих, отправленных обратно в Чечню элитных груп национализм был почти что автоматическим выбором, не потому, что Совесткая территория разделилась на национальной основе, а потому, что шанс выживания под русским руководством был очень малым. Сезонные рабочие, вместе с возвратившей местной элитой понявшие, что известная им жизнь закончилась, объдинились с обедняющимися крестьянами.

Российская Федерация и местная элита на Северном Кавказе В ранние девяностые годы российское правительство столкнулось с мощными сепарастистскими движениями. Самые важные из этих движений, проявились на Северном Кавказе. В этом периоде Россия приняла право разделения основных федеральных структур, образовывающих Советский Союз. Российская Федерация, в ответ на утверждении о национализме, находящихся в границе государства федеральных единиц, предоставляя больше привелегий местной элите (например в Татарстане или в Якутии), договариваясь с местной элитой шла на копромисс. По многим причинам боязнь эффекта домино, территориальное наследство советского государства, разрешение договоренности между элитой, стали причиной того, что Россия не 26 стала на путь переговоров и ответила военными силами. Чечня стала местом, где самым сильным образом был пережит этот ответ военными силами, который перешел в настоящую войну. В 1994-1996 годы произошла чеченская 27 война. Однако в этот первый период, опять таки по многим опять таки по многим различным причинам слабости федерального центра, русской военной организации тактикам партизанской войны, объедененность чеченской оппозиции, стало причиной того, что Россия не смогла достигнутьв данной первой войне явное военное превосходство и война была прекращена между сторонами с подписанием в 1996 году договора о прекращении военных действий. Данный договор делает статус Чечение неопределенным и означал, что стороны в 1999 году сев за 28 стол окончательно примут решение о статусе Чечни. В 1996-1999 годы Чеченская оппозия захватила де факто право управления Чеченией. В этот период преимущества разделяемой между местной элитой власти, стали причи26) Матфей Евангелист.Чеченская война: Пойдет ли Россия по пути Советского Союза (Washington, DC: Brookings Institution, 2002); 27) Ольга Оликер, Россия в чеченской войне (Санта-Моника и Питтсбурге: RAND, 2001), p. 28-30. 28) Джон Данлоп. Россия стоит перед Чечней, Карлотта Галл и Томаса де Ваала, Чечня: Катастрофа на Кавказе (New York: New York University Press, 1998). 29) Александр Черкасов, Дмитрий Грушкин, "Чеченские войны и борьба за права человека", Р. Саква (говорит он), Чечня: из прошлого в будущее (Лондон: Гимн Пресс, 2005).. 30) Георгий М. Дерлугьян, «Платок Се Гевара," New Left Review I/237 (1999), p. 3-27;

29

ной серьезных конфликтов между элитой. Опять таки в этом периоде, по причине возглавления деятельности националистической элиты и рост исламский движений по всему миру и сосредоточивания в Чечении источников и народа данных движений, одна часть чеченской оппозии 30 стали использовать радикальный исламистский дискурс. Наряду с этим, Чеченское правительство не обеспечело обещаемую народу безопасность. В Чечни продолжилась базработица, не основаны системы социальной безопасности, пути незаконного дохода с приобрели нормальную 31 экономическую форму. В тот же период федерльный центр постепенно стал собираться и копить силу. Поэтому в 1999 году не осталась необходимость или желание у федерального центра садиться за стол с сепаристской местной элитой. Данное положение еще больше закрепилось вместе с занятием В.Путиным кресла президента в 1999 году.Вместе с Путиным впервую очередь была совершена военная реформа. Тактики по борьбе с повстанцами стали частью доктрины безопасности. Были приобретено новое оружие. Изменены зоны развертывания войск. Были основаны соответствующие партизанской тактике небольшие воинские части, обладающие особенностью быстро и проворно отвечать. В экономическом плане, благодаря повышению цен на природный газ и нефть, начавшемуся с 1999 года, бюджет федерального центра расширялся с каждым годом и благодаря этому Россия не остановилась только на финансировании военных расходов, одновременно приобрела возможность финансирования местной элиты. К этому, также следует добавить изменение доктрины безопасности, произшедшей по всему миру после 11 сентября. По всем данным причинам вторая война была поддержана русской общественностью. Втарая стадия войны началась с захватом Дагистана в 1999 году Шамиль Басаевым и объявлении об основании независимой исламской республики. Россия ответила на это военным действием, как и в первой войне. До 2001 года основной русской стратегией были такая классическая военная тактика, как бомбардировка, эвакуация деревень, очищение 32 региона от восттавших по одному. Однако по сравнением с первой война Россия на этот раз обеспечела серьезное военное превосходство и через менее двух лет, в 2001 году Путин объявил о завершении военной стадии конфликта. После обеспечения контроля над большей частью чеченской территории,федеральный центр принял решение о разделение некоторых центральных полномочий с местной элитой. С этой целью Москва села за стол с чеченскими военачальниками и лидерами сепаристской идеологии и им обеспечила власть, автономию и финансовую поддержку, которую не давала ни одной из регионов Российской Федерации. Семья Кадирова в данном направлении стала одним из глав33 ных имен. Данная политика была названа чеченизацией. Это в общем-то было положение, которое долгое время хотело общество и впервую очередь все очень тепло отнеслись к такому изменению политики, видели своего рода открытие демокрытии, решение конфликта без военных сил. А для федерального центра, в связи с тем, что одно военное вмешательство уже не являлось эффективным и в военном отношении они и так сделали все возможное и это было путем обеспечения эффективного контроля региона. Военный вариант не только был очень расходным, но и одновременно отдалял чеченский народ. 31) Ричард Саква, В. Путин: Выбор России (London: Routledge, 2004); Поезд Дмитрия, Алексей Малашенко и Анатоль Ливен, беспокойные границы России (Вашингтон, округ Колумбия: Фонд Карнеги за Международный Мир, 2004), p. 35. 32) См. Human Rights Watch (HRW), "" Грязная война "в Чечне: насильственные исчезновения, пытки и казни," Доступ 4 апреля 2006 года, http://www.hrw.org/reports/2001/chechnya/; HRW, Россия странового отчета (Нью-Йорк: Human Rights Watch, 2002), Хьюман Райтс Уотч " Рад быть обманутым": Международное сообщество и Чечня",по состоянию на 4 апреля 2006 года, http://hrw.org/wr2k4/7.htm.

177

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Политика чеченизации, содержала создание чеченских политических партий и более демократические процессы выборов, акции амнистии и разоружения, сложении оружия вооруженными чеченскими группами, принятия мер поощряющих возвращение чеченцев в Чечению, оживление чеченской экономики путем перелива в фонда в серьезных размерах и гарантировании избирательного применения, для этого передача обязательств по безопасности от федеральных единиц к чеченским единицам безопасности. Хоть и все данные факторы являются очень важными, особенно последний фактор стал эффективным в изменение формы конфликта. Под политикой чеченизации был создан ряд конкурирующих между собой единиц и состоящих из этнических чеченцев. Данные единицы наряду с федеральными силами безопасности стали бороться против бунтующих. Бало более одной группы, потому, что естественно федеральные центральные силы не желали объедения всей силы у одной из единиц. Некоторые из данных групп были основаны в качестве специальных единиц Министерства внутренний дел Чечни, одна часть обладала военизированной формой. Самой известной из данных групп, была единица охраны президента, называемая чечен34 цами Кадировцами. Все это фактически является опытом фактической своего рода децентрализации и было стратегией косвенного управления, преследующего цель обеспечить более лучший контроль путем предоставления местным большей власти. Но в примере Чечни данна политика перешла в положение демократизации путем усиления местных и превратилась в класический пример косвенного управления. Потому что, с целью обеспечения управления центр скрыто пообещал награду для местной конфликтующей с собой элиты, занимающейся многими незаконными видами деятельности и коррумпированными в военной экономике, с высокой внутренней солидарностью, но слабыми связами с другими группами, и что это было? Например не вмешивание во внутренние вопросы, создание формы неприкосновенности даже при обыкновенных правонарушениях, безконтрольные трансферты фондов и предоставление широких полномочий по использованию/распределению в регионе обеспеченных. В результате политики чеченизации впервую очередь репрессивная рука еченского правительства показала развитие паралельное репрессивным аппаратам федерального государства. Кроме механизмов юстиции России, чеченское правительство фактически основало собственные войска, полицию и даже тюремные сооружения. Прарельно данному первому изменению, изменилась личностью нарушителей прав человека. Во время первой и второй войны нарушителями в основном были русские силы, однако данное положение постепеннно изменилось и нарушителями становились местные еченские силы безопасности. Вместе с чеченизацией, столкновения между чеченцами и федеральными войсками, превратилась в войну между чеченцами, связанной с делением вызванным войной. Покрывало неприкосновенности облегчила доминирование в регионе криминальной экономики. Вместе с чеченизацией устранила возможность занятия нейтральной позиции в конфликте. Потому, что местное чеченское правительство стало использовать общественные инстанции в качестве инструменты деления на классы. Другими словами, местное правительство стало разделять населения, как предателей или поддерживающих и принимающих участие в особенности к военизированным силам. Почти 33) Сергей Маркедонов «Новая Ичкерия Кадырова»,” Московское время, 16 мая 2009 г. 34) Международная Хельсинкская Федерация по правам человека в Чеченской Республике Неофициальные места содержания под стражей. (Вена: IHFHR, 2006), стр. 22. 35) Human Rights Watch, “Широко распространенная практика пыток в Чеченской Республике: Справочный документ для 37-й сессии Комитета ООН против пыток",по состоянию на 10 мая 2008 года, http://www.hrw.org/legacy/backgrounder/eca/chechnya1106/chechnya1106web.pdf. 36) Анна Политковская, Грязная война (Лондон: Harvill Press, 2004), p. 141-142. 37) Пол Гобл, "Кадыров утверждает Тактический подход к независимости Чечни," грузинские

SAYI 19 - 20

каждый мужчин столкнулся с выбором вступления к кады35 ровцам. Вместе с чеченизацией конфликта была создана исключающая система социальной безопасности. Другими словами социальная безопасность стала возможностью, которой могли воспользоваться только находящиеся в сотрудничестве с местной уадминистративной элитой. На последок чеченизация вызвала насилие нового типа. Увеличение существующих источников и отсутствие контроля их расходования, создала область конфликтования между элитой в направлении обеспечения контроля над данными фондами. Второе, применяемое федеральным центром и его местной рукой насилие, образовало воинов второго поколения. Политовская (она тоже стала жертвой заговора) называла их «третьей силой». Данная сила образовывается из маленьких независимых военных единиц, постравших от русской армии, кадировской милиции или убитые поставцами и основанные на желании мести. Эти военные единицы действуют в соответствии с личными правилами и очень сложно обеспечить контроль над ними или прогнозировать их действия. Иногда помогают государству,а иногда бунтующим. Иногда используются 36 «невидимым правительством» в очень секретных миссиях. В результате чеченизация создала местную сильную элиту и укрепила традиционную локальную сеть. Федеральное правительство, чтобы иметь дело с чеченским национализом, создало почти независимое государство в котором суверенетет не нужен. Президен Республики Чечении Кадыров подобным образом говорил следующее: “Я рассажу вам почему мы не нуждаемся в суверенетете. Наши щемли малы, нет территории для сельского хозяйства, уровень рождаемости очень высокий. Скоро нефть закончится. И в таком случае, что37я буду делать с моей независимой страной? Куда пойду?”

Вместо результата Происходящее в Чечении, вообще-то происходит по большей части Северного Кавказа в той или иной степени и форме. Федеральные руководители столкнулись с реальностью того, что они не имеют контроль над данной территорией, такой же как и в других регионнах. Поэтому разрешили управление со стороны местной элиты и заключили с ними неофициальное соглашение. Москва должна была назначить привязанную к ней группу рукоовдителей и данная группа обеспечила местный контроль. В замен на38это у них под контролем находились местные источники. Однако в последний год в федеральном центре возникло недовольство в отношении такой системы и опять начались прилагаться уислия по установлению в регионе централизованного контроля. По райней мери видны признаки этого. Например, 11 сентября 2009 года, Министр регионального развития Российской Федерации Дмитрий Козак заявил, что некоторые московские источники будут направлены в другие регионы и вливаемые в Северный Кавказ ограниченные финансовые ресурсы будут проходить через строгий центральный контроль. После чего началось. Буд-то кто-то сказал «начать» и увеличелась доза насилия и столкно39 вений. Данное положение ще раз доказывает то, что самой главной причиной нестабильности региона на сегодняшний день, является драка за деление ресурсов между созданной федеральным центром деградированной местной элитой. Ежедневно , 7 апреля 2009 года, по состоянию на 20 января 2010 года. http://georgiandaily.com/index.php?option=com_content&task=view&id=10941&Itemid=12. 38) Андрей Смирнов, "Москва Увеличение финансовой поддержки правительства Чеченской Республики," Северный Кавказ анализа. 9:25 (июль 2008), по состоянию на 10 марта 2010, http://www.jamestown.org/single/?no_cache=1&tx_ttnews%5Btt_news%5D=5023. 39) Сара Мендельсон, "(Не) гражданское общество на Северном Кавказе",по состоянию на 15 м а р т а 2 0 1 0 г о д а , http://www.foreignpolicy.com/articles/2009/08/12/uncivil_society_in_the_north_caucasus.

178

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

1917-1924 yılları arasında Stavropol bölgesinde bölgesel Sovyet hükümet sisteminin kurulması

SAYI 19 - 20

Elena Liashenko

Stavropol'da Sovyet egemenliği 1 Ocak 1918'de geçici Halk Meclisinin kararıyla açıklandı. Stavropol eyaletinde bir işçi-köylü devleti kurulması fikrinin gerçekleşmesi büyük oranda, Halk Komiserleri Konseyi BaşkanıA.Ponomarev tarafından yazılan “Sovyet HükümetininTemelleri” kitapçığını temel alıyordu. Kuzey Kafkas bölgesi sosyo-ekonomik durum, devlet yönetimi ve ulusal güvenlik açısından her zaman için Rusya' nın en istikrarsız bölgelerinden biri olmuştur.Bu durum devlet çapında işleyen süreçlerin burada nasıl gerçekleştiği ve Bolşevik hükümetin kurulması sırasında yaşanan gariplikleri de büyük ölçüde etkilemiştir. Stavropol eyaletinin yeni hükümeti bölgesel nüfusun, bölgenin çok uluslu ve dini inanç çeşitliliğinden kaynaklanan tamamen kendilerine özgü davranış biçimleri ve uyum sorunu ile karşılaşmıştı. Rusya'nın sanayi bölgeleri 1917'deki devrime nispeten daha çabuk bir şekilde “tepki” verdi. Öne çıkan küçük sanayisi ve yüksek yaşam standardına sahip çiftlik hayatı ile tarımsal Stavropol bölgesi değişiklikleri kendi ivmesinde yaşadı. Stavropol sakinlerinin çoğunlukla güçlü muhafazakâr görüşleri ve Kuzey Kafkas şehirlerindeki nüfusun ayırt edici özelliği olan ataerkil ve vatansever temellere güçlü bir 1 bağlılıkları vardı . İçsi sınıfı fazla değildi ve zayıf bir şekilde 2 politize olmuşlardı . Köylü nüfusunun ise ortak kültürel bir yaşam tarzı yoktu. Köylüler arasındaki sosyal yapılar büyük oranda birbirinden farklılık gösteriyordu. Bölge temel olarak bir birlik kavramından yoksundu. Bu nedenle, köylülerin zihnine güçlü bir hükümete bağlılıkla birlikte ekonomik refah düşüncesi hâkimdi. Yüzyılın başlarında, kapitalizm Stavropol'da Rusya'nın tüm diğer bölgelerinde olduğundan daha hızlı gelişiyordu ve bu da halkın bilincinde güçlü bir özel mülkiyetçilik fikrine yol aşmıştı. Bu durum köylülük kavramının doğasını tartışmalı hale getirmiş ve böylece Bolşeviklerin siyasi amaçlarının uygulanmasını güçleştirmişti. Bu temel kavramlar yeni bölgesel hükümetin kurulması sürecinin, ömrünün ve aynı zamanda muhalefet güçlerinin stratejik, taktik seçimleri ile görece güçlü olduğu yönlerin ayrıntılarının açıklanması için önemlidir. 1917-1920 yılları arasındaki Stavropol eyaletindeki olaylar hakkındaki bu araştırma, bölgesel ve resmi arşivlerden 1) Surguchev I. Demons of the Russian Revolution. The atrocities of the Bolsheviks in Stavropol. Rostov-on-Don. 1919.P.4.

alınan bilgilere dayalıdır: Stravropol Eyaletinin Devlet Arşivi(GASK) ve Rusya Federasyonunun Devlet Arşivleri (GARF). Asıl kaynaklar arasında bölgesel yetkililerin organizasyonu, yapıları ve işlevleri hakkındaki Merkezi Yönetim Komitesinin notları da vardır. Stavropol Halk Meclisi'nin Bölgesel Kent Konseyi toplantılarından alınan notlar ve çeşitli resmi kararlar da ayrıca gözden geçirilmiştir. Köy meclisi tarafından alınan karar ve hükümler de özel olarak ilgilenilmiştir. Stavropol eyaletinde devlet kuruluşu sürecinin yeniden yapılandırılması için bölgesel kaynaklar oldukça faydalı olmuştur. Bölgesel yetkililerin belgeleri en üst düzey güç kademesinde alınan kararlarla ilgili gerçek yaşamla örtüşen bilgiler sağlamıştır. “Yukarıdan” gelen emirlere karşı yerel tepkiler, zaman zaman bölgesel liderlerin hatalarını bazen de açık bir şekilde görülen stratejik yetersizliklerini gözler önüne sermiştir.Verileri incelerken başvurulan karşılaştırmalı yöntem, bölgesel yetkililerin çok çeşitli yapısal özellikleri ile merkezi emirlerin alınmasındaki değişikliklerin anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Bölgenin bölümlere ayrılması ve eyaletteki yönetim sisteminin anlaşılmasındaStavropol İdari Komisyonunun raporları üzerinde çalışılırken istatistiksel yöntem kullanılmıştır. Sonuç olarak, bölgelere ayırma sürecinin etkinliği değerlendirilebilir. Aynı zamanda, kronolojik ve tarihsel-sorun yöntemine de başvurulmuştur. Tarih biliminde, incelenen bu konu hakkındaki ilk araştırmalar 1920lar ve 1930larda yapıldı. Ancak, çabalar özel olarak bu alana eğilmemişti ve temelde 1917 devrimlerini inceliyordu. Bu dönemin bölgesel tarih yazarlığında da, bölgesel hükümetin 1917-1918 yıllarındaki aktiviteleri hiç bir zaman ayrı bir konu olarak görülmemişti. Yine de,1917 devrimlerine tanıklık eden bölgesel yazarların çalışmaları, devrim sırasında Güney Rusya'da gerçekleşen olayların açıklamalarıyla birlikte yeni bölgesel hükümetin işleyişi ve kuruluşu hakkında da zengin bir bilgi dağarcığı sağladıkları 3 için önemli bir kaynak işlevi gördü .

2) Kabuzan B. People of the North Caucasus in XIX-XX centuries. - Stavropol. 1996.P.106. 3) 1917 in Stavropol province/ Ed. F. Golovenchenko. -Stavropol, 1927.(1917'de Stavropol Eyaleti)

179

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

60ların Sovyet biliminde, bilim adamları dikkatlerini 4 devrim sürecinde RSDRP(b) rolüne, işçi sınıfının ve en fakir durumdaki köylülerin Sovyet hakimiyeti için giriştikleri mücadelede bir araya gelmesini hedefleyen çalışmalarına 5 vermeye devam etti . Sovyet biliminin metodolojik paradigmaları ile aynı doğrultuda yürütülen bir araştırma 6 örneği olarak B.O Kashkaev'in araştırması göze çarpar. Perestroika tarih bilimini Marxist-Leninist baskılardan kurtarmış ve bu da tarihçileri 1917 devrimlerinin eylemleri 7 hakkındaki yorumlarını gözden geçirmeye yöneltmiştir. E.B. Genkina, V.Z. Drobizhev, M.P. Iroshnikov, E.N. Gorodetsky, A.L. Kublanov, A.K. Sokolov ve E.G. Gimpelson gibi yazarlar tarafından diğerleri arasında Sovyet 8 devlet yapısının genel sorunları incelenmiştir. Aynı dönemde bölgesel tarih araştırmalarında da ciddi bir artış gözlendi. Yerel yazarların eserleri çoğunlukla Kuzey Kafkasya'da Sovyet hükümetinin kurulması ve 20.yüzyılın 9 başında ulus oluşturma üzerinedir. Yirminci yüzyılın sonu Sovyet devletinin kuruluşu hakkın10 daki temel çalışmalarının çoğalmasıyla göze çarpar. Yabancı tarihçiler arasında R.A Bayer'in Sovyet göçmenlerle yapılan röportajları temel alan çalışması özellikle 11 12 önemlidir . S.Fitzpatrick'in “revizyonist” çalışması da ayrıca Sovyet tarihi araştırmaları için önemli bir dönüm noktasıdır. Yazar ortak kullanımın tarihine odaklanır ve ortak kullanım politikalarının başlaması sırasında köylülerin karşı koyma ve hayatta kalma yöntemleri ile çeşitli davranışsal stratejilerini inceler. Yabancı tarihçilerin aşağıda verilen çalışmaları da çoğunlukla “antropolojik değişim”le ilgilidir ve Sovyet toplumunu 13 oluşturan farklı grupları ele alır. ”Parçalara ayırma”dan uzaklaşıp siyasi tarih incelemeye yönelik bir eğilim 14 D. Filtzer de gözlemlenir . L.Viola'nın çalışması sosyo-ekonomik meseleleri incelemeye adanmıştır ve ortak kullanım döneminde Sovyet köylerinde karşılaşılan sorunlara 15 odaklanır .

4) Rusların Sosyal Demokrat Bolşevik İşçi Partisi. 5) Astrachan J.M . The Bolshevik press in the power struggle of the Soviets (March - October 1917) - L., 1960, Channel A. The struggle of the Bolshevik Party for the establishment and strengthening of the alliance of the working class and poor peasantry during the preparation of the Great October Socialist Revolution (March - October 1917). - Kharkov, 1962; Volobuev PV Proletariat and the bourgeoisie in Russia 1917 - Moscow, 1964; Gaponenko, LS The working class in Russia 1917 - Moscow, 1970; Kravchuk, NA Mass peasant movement in Russia on the eve of October. - M., 1971, Miller V. Soldiers' committees of the Russian army in 1917 - Moscow, 1974; Jars VA The Bolshevik Party after the overthrow of autocracy (March-earlyApril 1917). - M., 1975. 6) Qashqai B.O. From February to October. - M., 1972. 7) The October Revolution: questions and answers. - M., 1987. The historical experience of the three Russian revolutions. In 3 books. - M., 1987; Historians disagree: 13 interviews. - M., 1988; Buldakov V.P. Proletariat in three Russian revolutions. - M., 1987; Volobuev O., Miller, V.I., V.A. Shelohaev. Nonproletarian party in Russia. Results of the study and unsolved problems. - M., 1989. The urban middle strata in the three revolutions: Intercollege. Sat Scient. tr. Ed. Ed. LG Protasov. - M., 1989 8) Genkin E.B. State Activity V.I . Lenin. 1921-1923 years. Moscow, 1969; Iroshnikov M.I. Creation of the Soviet centralized state apparatus. Moscow, 1967; Gorodetsky E.N. Birth of the Soviet state. 1917-1918. Moscow, 1965; Gimpelson E.G. Great October Revolution and the establishment of the Soviet system of economic management (November 1917 - 1920.), 1977, and others.

SAYI 19 - 20

Kaynaklar ve literatürün hızlı bir şekilde incelenmesi; Stavropol eyaletinde bölgesel idarenin kurulmasının Rusya'nın yeni bir hâkimiyet şekli arayışlarının bir parçası olarak görülmesi gerektiğinin ve bu nedenle de doğal olarak sayısız güçlüklerle, hatalarla ve çelişkilerle karşılaşıldığının anlaşılmasını sağlar. Bu makale Stavropol eyaletinin sosyal ve siyasi tarihinin önemli bir dönemini kapsar. Bölgede Bolşevik idaresinin kurulmasının ayrıntıları, sürecin tüm ülke genelinde aynı şekilde birbiriyle uyumlu geçtiği yönündeki basitleştirici algılayıştan kaçınarak devlet sisteminin kuruluşuna yeni bir bakış açısı sağlamaktadır. Stavropol'da Sovyet egemenliği 1Ocak 1918'de geçici Halk Meclisinin kararıyla açıklandı. Stavropol eyaletinde bir işçiköylü devleti kurulması fikrinin gerçekleşmesi büyük oranda, Halk Komiserleri Konseyi Başkanı A.Ponomarev tarafından yazılan “Sovyet Hükümetinin Temelleri” kitapçığını temel alıyordu. Böyle bir literatür büyük şehirlerde bile nadir görülebilirdi. Bu kitapçık, Sovyetlerin hedefleri, ilkeleri ve etkinliklerini açıklıyordu. Kitapçıkta öne sürülen önemli bir ilke de Hükümeti halkın teftişine açma önerisiydi: halkın hükümeti “ kendi aralarından seçilen insanlara 16 yakın olmalıdır” Yerel anlamda,Sovyet iktidarının organizasyonu, şehirlerin temsilcilerinin bölge konseylerini seçtiği bir ülke kongresini gerektiren “Bölge hükümetinin organizasyon Talimat17 ları”nı temel alıyordu . Mevcut yerel hükümet organları çoğu zaman bu süreci engellemeye çalıştılar. Elbette, yerel halk iktidarın Sovyetlere devredilmesini oy birliğiyle istemiyordu. Aralarında bir birlik yoktu: nüfusun yarısı bu değişikliği sevinçle karşılarken diğerleri Kurucu Meclisi destekliyordu. Stavropol köylülerinin talepleri hakkındaki bir çalışma, kırsal kesimin Sovyetleri, Kurucu Meclise bir muhalefet olarak görmediğini göstermiştir. Stavropol bölgesindeki Sovyet iktidarı Kurucu Meclis dağılmadan önce kuruldu, bu nedenle halkın Bolşeviklerin eylemlerini desteklediği yönündeki iddiaları haklı çıkaracak bulgular yoktur. 9) Abulova E.A. Party led nation-building peoples of the North Caucasus, 1917-1937. (Ed.. Knapps DA). - Rostov on Don: Izd-vo RGU, 1984, History of the Kabardino-Balkar Autonomous Soviet Socialist Republic from ancient times to present day. In 2 Vols (Glav. ed. T.Kh. Kumykov). V.1. - M.: Nauka, 1967. 10) Leonov S.V. Birth of the Soviet empire: the state and ideology. 1917-1922. Moscow, 1997; Gimpelson EG Soviet managers. 1917-1920. Moscow, 1998; Akhiezer A.S., Davydov A.P., Schur M., Yakovenko I.G., Yarkova E.N. Social and cultural foundations and meaning of Bolshevism. Siberian chronograph. Novosibirsk, 2002; Buldakov V.P. Red distemper. The nature and consequences of revolutionary violence. MM: ROSSPEN, 1997, and others. 11) Bauer R.A. How the Soviet System Works: Cultural, Psychological and Social Themes. Cambridge, MA: Harvard University Press, 1956. 12) Fitzpatrick S. New Perspectives on Stalinism. RR 45. 1986. 13) Brieler U. Erfahrungstiere und Industriesoldaten: Marx und Foucault uber das historische Denken, das Subejekt und die Geschichte der Gegenwart. Frankfurt and New York: Campus, 2002. 14) Filtzer D. Atomization, “Molecularization” and Attenuated Solidarity: Workers' Responses to State Repression under Stalin // Stalinist Subjects/ Ed.B. Studer, H. Haumann. Zurich: Chronos, 2006. 15) Viola L. The Peasants Kulak: Social Identities and Moral Economy in the Soviet Countryside in the 1920s// Canadian Slavonic papers. 2001. 16) GASK. F. 52 Op. 1. D. 3. L . 15. 17) GASK. F. 2573. Op. 1. D. 5. L . 6.

180

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Karmaşık sosyal yapı ve siyasi tutuculuk eyaleti ülkedeki diğer merkezi bölgelerden ayrı bırakmıştır. Çok düzeyli Kuzey Kafkas toplumu, çok uzun bir tarihsel süreçten geçmiş olan güney bölgelerinin kadim halklarından ve kuzey bölgelerine kadar uzanan sayısız etnik topluluktan oluşmuştur. 20. yüzyılın başlamasıyla, Stavropol eyaleti Rus nüfusunun hâkimiyeti altındaydı (319,817 Ukraynalı “Ön Rusyalı” da dâhil olmak üzere 803,192 kişi) ve onları Nogaylar (19,651),Türkmenler (14,896), Kalmıklar (10,814) 19 ve Almanlar(8,601)izliyordu Nüfusun çoğunluğu Hristiyandı (638,700) Müslümanlar azınlık durumundaydı 20 (44.400) . Eyalette yaşayanların çok büyük bir kısmı köylülerdi. (94.5%). Tarım proletaryası olarak yalnızca 6-7 bin insan yaşıyordu. Bununla birlikte, işçilerin önemlim bir bölümü tarımla ilişkilerini tamamen koparmamıştır. Toprak (Tarım)reformu meselesi Stavropol bölgesinde Rusya'nın Avrupa kısmında olduğu kadar şiddetli değildi. Toprağın yalnızca % 9,6'sı özel mülkiyet altındaydı, geri kalan% 5.5 i Hazine, kent nüfusu ve soylu ailelere aitti. Nüfusun % 7.3 üne karşılık gelen soylu toprak sahipleri tüm özel mülk alanının % 13 üne sahipti. Orta sınıf köylüler bölgedeki en temel unsurdu. 1914 yılında, Bölgedeki kırsal nüfusta bulunan her yüz kişi ortalama 36 at ve 58 büyükbaş hayvana sahipti. Orta Rusya'da bunlara karşılık gelen orta21 lama rakam sırasıyla 20 ve 30'du. Bu durum, bölgedeki sosyo politik koşullar üzerinde önemli bir rol oynamıştır. Otorite sorununun devrimden hemen sonra karara bağlanamamasının temel nedeni buydu. Köylü, İşçi ve Askerlerin Sovyet Bölge Meclisi eyaletteki en üst düzey yasama organı olarak ilan edildi. Geçici Konsey tarafından seçilen özel bir İdari Komite Meclisin toplantıları arasında geçen zamandaki işleri yürütüyordu. Eyaletin doğrudan yönetimi için, idari komite üyeleri arasından bir Halk Komiserleri 22 Konseyi (SNK) oluşturdu. Komiserler Konseyi Başkanı eyalet vekili(yönetici) görevi gördü. Konseydeki üye dağılımı şöyleydi: Köylü Temsilcileri Konseyinden 130 kişi, İşçi temsilcileri Konseyinden 20 kişi, ve Askeri Temsilciler Konseyinden 30 kişi. Stavropol Eyalet Konseyindeki bu koltuk dağılımı, bölgenin özel sosyal yapısı ile birlikte, eyaletin yaşamında yer alan sosyal grupların etkinliğini de yansıtır. Bolşevik Partisinin bölgedeki temsil düzeyi zayıftı: Eylül 1917'de 56 parti üyesi varken Kasım'da bu sayı 200 e çıkmıştı. Bölgedeki en etkili parti büyük oranda köylü nüfusa sahip olan Sosyalist Devrimci Parti (the SRs or Esers)23idi. Bir SR-aşırılıkçısı olan G.I. Meshcheryakov idari komitenin başkanı seçildi. 9 Ocak 1918'de eyaleti yönete-

19) http://www.iriston.com/books/cuciev_-_etno_atlas/cuciev_etno-polit_map.htm # 15 20) http://ru.wikipedia.org/wiki/Ставропольская_губерния. 21) Borisenko IV Soviet republics of North Caucasus in 1918. T.2. Rostov n / D. 1930. P.88-89. 22) Soviet government in 1917-46.

SAYI 19 - 20

bilmek için Halk Komiserleri Meclisi oluşturuldu. Bu mecliste 4 Bolşevik, 2 SR, 2 Menşevik ve bir de bağımsız politikacı yer alacaktı. Bir Bolşevik olan A.A. Ponomarev Konsey başkanı olarak atanırken diğer bir Bolşevik N.A Anisimov da Başkan yardımcısı ve Askeri işlerden sorumlu Halk Komiseri oldu.Yedi tane komiserlik kuruldu: mali işler, gıda ve ticaret, iş ve sanayi, çiftçilik ve tarım, toprak reformu, adalet ve iletişim. Sovyet iktidarının kuruluşundan sonra, eyalet Stavropol Sovyet Cumhuriyeti oldu. Yeni cumhuriyet kendisinin RSFSR (SSCB)ın bir parçası olduğunu ilan etti. Stavropol eyalet hükümetinin ayırt edici bir özelliği de Sovyet otoriteler, şehir Duması ve Zemstvos24 larla bir arada çalışması olmuştur. Yerel halkın demokrasiden anladığı buydu. Ancak durum, hükümetin devlet komünü fikrinden merkezileşmeye doğru yönelmesi ile değişmeye başladı. Bölgeler, köyler ve kasabalarda Sovyet iktidarının kurulması süreci özellikle incelenmelidir. Stavropol eyaletindeki konseylerin çoğu 1917 yılınınAğustos-Eylül aylarında kurulmuştu. O zamanlar o birimler sivil toplum örgütleri olarak algılanıyordu. Onların amaçları köylülerin çıkarlarını temsil etmekti. Sovyetlerin bolşevikleşmesi daha sonra cepheden dönen askerlerin etkisiyle gerçekleşti. Buna bir örnek olarak, Medvezhensky bölgesindeki Ivanovskoye köyünde Sovyet iktidarının tek bir asker tarafından kurulması gösterilebilir. Eyaletteki köylerde Bolşeviklere karşı tepkiler birbirinden farklıydı. Sovyet hükümetinin kabulü ya da reddi temel olarak köyde yaşayanların ne kadar zengin olduğuna göre değişiyordu. Örneğin, Svyatokrestovsky Bölgesinin çiftçileri görece diğerlerinden daha zengindi. 1920'de bu bölgede “kulak” isyanları dalgası görüldü.Alexandrovsky bölgesinin topraksız göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bazı köylerinde Bolşevik girişimler çok iyi karşılandı. Bölge ve kasaba düzeylerinde,Sovyet hükümeti “başarıyla” kuruldu. Yerel hükümetin Bolşeviklerin düşündükleri şekilde kurulması fikri 1918 baharına kadar gerçekleşemedi. Bu tarih şehir Duması ve Zemstvo sisteminin kaldırıldığı 25 tarihti. Bölgelere, köyler ve bölgeler için yeni yerel hükümetler seçmek amacıyla yapılacak işçi toplantıları- kongreler hazırlamaya ve yürütmeye yardımcı olmak için tem yetkili temsilciler gönderildi. Birçok köy bu meseleyi daha önce yerel köylü delegeleri seçimi sırasında halletmişi. 23 Şubat 'ta, Stavropol şehir yönetiminin temeli olarak Stavropol Şehri Halk Temsilcileri Konseyi kuruldu. Mevcut şehir sorunlarıyla ilgilenmek için bir idari komite seçildi. Bu komite tüm çalışmalarını Konseye rapor etmek zorundaydı.

23) GARF. F.r. 393, Op. 2. D. 12b. Ll. 114. 24) Elective district council in pre-revolutionary Russia. 25) One of a system of elected councils established in czarist Russia to administer local affairs after the abolition of serfdom.

181

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Büyük Reformlar sırasında kurulan ilk demokratik kurumlar arasında gösterilen tarihsel öneme sahip belediye idarelerinin devreden çıkarılması Devrimden önceki Rusya'nın d mokratik cumhuriyet yapılarının yıkımının son aşaması 26 olmuştu . Stavropol Şehir Konseyinin hak ve sorumlulukları RSFSRın ilk Sovyet Anayasasında belirlenmişti. Eyaletin idaresi devletin gücünün organları olarak Sovyetler sisteminin hiyerarşisini temel alıyordu. 9 Temmuz 1918 de Kabul edilen yeni anayasa, Sovyet iktidarını güçlendirdi. Her bir köyde Selsovyets (kırsal konseyler) kuruldu. Her 100 köylü için bir delege seçildi. Bu Sovyet her üç ayda bir yeniden seçildi ve 5 kişiye kadar bir idari komite seçti. Komitenin haftada iki kez toplantı yapması gerekiyordu. Oy verme hakkı tüm ev sahiplerine ve 18 yaşının üzerindeki 27 tüm çalışan erkek ve kadınlara verilmişti . Seçim sistemi Bolşeviklerin sınıf temelli politikalarından güçlü bir şekilde etkilenmişti. Bireyler ve sosyal gruplar “sosyalist devrime zarar vermek için kullanılabilecek her türlü haktan” mah28 rum bırakılmıştı . İktidardaki Bolşevik Partinin iktidarını güçlendirecek Sınıf ayrımı fikrinden kökenlerini alan güçlü bir idare sistemi kurulmuştu. Aynı zamanda, mevcut sosyal ilişkiler sistemi gözden geçirilmiş, yeni ilkeler ve sosyal değerler ilan edilmişti. Anayasa Bolşevik Partinin ideolojisini temel alan temel güç mekanizmalarını sağlamlaştırmıştı. Bölgesel Sovyet idari komitelerinin kurulmasıyla birlikte, sayısız idari bölüm hükümetin kolları olarak kuruldu. Çoğunlukla, yerel konseylerin kendileri - birimler, altbirimler, bölümler, komisyonlar gibi, idari organlarının yapı ve sorumluluklarını belirlemişler ve onlara farklı görev ve yetkiler vermişlerdir. Stavropol eyaleti de aynı şekilde yönetiliyordu. 17 Mayıs 1918'de Stavropol İdari Komitesi, kent ekonomisinin idaresini idari etkinliği artırmak için çoklu bölümlere ayırma kararı almıştır. Her bir bölüm İdari Komitenin bir üyesi tarafından yönetiliyordu. Aşağıdaki birimler kuruldu: yönetim, değerlendirme ve tazminat, halk eğitimi, teknik, sivil statü, istatistik, 29 toprak, askeri, sağlık, öğretim, gıda ve ormancılık . Ayrıca aşağıdaki Komisyonlar da kurulmuştu: konut, finansal 30 denetim ve inceleme, temel ihtiyaç ve gıda . 1918 Baharında ekonomik krizin çıkması ve yetkililerin bu krizi önlemekteki yetersizlikleri, Bolşeviklerin iktidarlarını korumaları ve topluluğu bir arada tutmalarını tehlikeye sokuyordu. Stavropol eyaleti ekonomik anlamda nispeten

26) GASK. F. 314. Op.1 D.3. L. 48. 27) Kukushkin,YS Outline of the History of the Soviet Constitution /O.Chistyakov.-M.:Politizdat,1987.-P. 3-4. 28) The decrees of Soviet power. - M., 1957-1997. T. 1. P. 22-23. 29) GASK. F.r.314 Op. 1.D.64 L. 27. 30) Ibid.

SAYI 19 - 20

daha iyi örgütlenmişti. 1918 Şubat'ında Eyalet hükümeti şöyle seslendi: "İç savaş ve Halk İktidarının yetersiz örgütlenişi eyaletimizi erzaklarını sağlamak için bağımsız olmaya zorlamaktadır." İdari Komite temel ihtiyaç maddeleri için 31 sabit fiyatlar koyma ve onları artırma yetkisini ilan etti . Yerel idareciler bu tarz önlemler alınması gerektiğini ülkenin liderlerinden daha önce anlamıştı.Ayrıca, devrim öncesi iş birliği tecrübesine dayanarak Stavropol SNK eyalet sakinlerinin temel ihtiyaçlarını karşılaya-bilmek için tüketici grupları oluşturma ve bunların iş birliğini gerekli kılan bir karar aldı.Tüketici grupları için çalışma şartları değiştirildi ve eyalet genelinde halk depoları açıldı. Stavropol yetkililerinin ekonomi politikaları onların ekonomik meseleler üze32 rine odaklandıklarını gösteriyordu . Bu önlemler eyalet için gıda sağlanması açısından olumlu sonuçlar veren organizasyonun ilk adımlarıydı. Eyaleti yöneten tüm fonksiyonlar Sovyetlerin ellerinde olduğu için, yeni birimler kuruldu ve çalışan sayısı artırıldı. Yerel yöneticiler öncelikle güncel sorunlarla başa çıkmaya çalışıyordu. Ekim 1918'te, şehrin HalkTemsilcileri Konseyi “ olağandışı iş yükünden dolayı” eyalet komisyonlarının personellerinin sayısını artırma kararı aldı. Denetleme komisyonu 10 üye ile genişletilirken , gıda ve inceleme komisyonu 8, orman 12, konut 4 ve mali işler komisyonu 8 yeni üye 33 kazandı .Maliyenin diğer birimleri Prezidyum (Başkanlık 34 heyeti) tarafından yönetiliyordu . Aynı zamanda, şehrin idari komitesine tarım, sanayi ve gıda işletmelerini düzenleme yetkisi verilmişti.Gıda krizi halkın yeni hükümete karşı sırtını dönmesini beraberinde getirdiği için bu en sonuncusu hayati öneme sahip bir görevdi. Eyaletin halk güvenliği birimleri polis, mahkemeler ve savcılar- “ devrim karşıtı güçlerle” savaşa tutuşmuştu. 1918 Baharında, Kuzey Kafkasya'daki siyasi durum daha da kötüye gitti. Martın sonlarında, Beyaz ordular Alexandrovsky bölgesinin Güney sınırlarında bekliyordu. Gönüllü Ordu'nun ilerleyişi, bölgesel konseylerde birçok koltuğa sahip olan Sağ SRlar ve Menşevikler gibi birçok Bolşevik karşıtlarını harekete geçirdi. Bu durum ilk gönüllü KızılOrdu birliklerinin kurulmasına yol açtı. Bu uygulama yakın zamanda evrensel bir orduya yerini bırakacaktı. Asker olacakların çıkarları üzerinde oynanan oyunlar ve tehdit yoluyla Orduyu harekete geçirmek Konseylerin göreviydi. Kendi toprak ve yurtlarının korunması için etkin bir propaganda yürütmekle birlikte, Bolşevikler vatandaşlarının maddi ihtiyaçlarının da avantajını kullanmıştır. 31) GASK. F. 314. Op. 1. D. 61. L. 4. 32) Proceedings. 1918. September 6. 33) GASK. F. 314. Op. 1. D. 64. L. 20. 34) Group of individuals chosen for collegiate management meetings.

182

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kötüye giden durum yerel yöneticilerin somut çözümler getirmesini gerektiriyordu. Yerel parti sistemi yerel yetkililer üzerinde ciddi bir etkiye sahipti. Kasım 1917'de, SNK, Sovyetlere Menşevik ve SRları kovma hakkı veren “ İhraç hakkı” kararını çıkardı. Bu planı uygulamak için, her üç 35 ayda bir seçimler yenilendi . Denikin'in Gönüllü Ordusu Stavropol Eyaletine doğru ilerleyişini sürdürürken, Aralık 1918 'de “devrim karşıtı ortanın sağı SRs ve Menşeviklerin yerel Sovyetlerden ve Merkezi İdari Komitelerinden çıkarılması hakkında” bir Merkezi İdare Komitesi kararı alınmıştır. Bu karar eyaletteki yeni siyasi iktidar tarafından uygulanmıştır. İç Savaşın başlamasıyla Bolşevikler tek parti iktidarlarını tüm ülkede kabul ettirmeye başladılar. Eyaletteki siyasi durum Bolşevik propagandası altındaki askeri birliklerin bölgeye gelişi ile birlikte değişmeye başladı. Mayıs 1918'de denizciler Stavropol'da tüm sosyalist partilerden temsilcilerin bulunduğuSovyet hükümeti yerine radikal bir Bolşevik rejim kurdular. Birçok eski lider eyaleti terk etmeye zorlandı. Yerel Sovyetler etkin bir şekilde “bolşevikleştirilmişti”. Aynı zamanda, siyasi sorunlarla baş etmek bu yeni iktidar için oldukça zor olmuştu: istihdam, bütçe ve yetenek çoğu zaman yetersizdi. Meselelere çoğu zaman yalnızca yerel yetkililerin kendi kararlarıyla ve çoğunlukla kendi çıkarlarına göre yaklaşılıyordu. 1918'in ilk yarısında, Merkezi Komitenin sekreterleri siyasi iktidarın merkezileştirilmesinin hızlandırılması için ısrar ederken, 1918'in ikinci yarısında bu istek mevcut ekonomik, siyasi ve askeri sorunlardan dolayı yerel Bolşevik yetkililer tarafından da 36 yüksek sesle dile getiriliyordu . Bolşevikler tarafından da tanınan merkezi güç ihtiyacı, bölgenin ayırt edici özellikleri ile zorunlu kılınıyordu. Bu bölgedeki Bolşeviklerin sayısı ve onların etkileri yetersizdi. Beyaz hareketi, Sovyet karşıtı Kazakları, milliyetçi Dağlı grupları ve bunlarla birlikte müttefiklerin müdahalesinin baş göstermesini de kapsayan Birleşik muhalefet güçlerinin direnişi yeni hükümet için Kuzey Kafkasya'yı tamamen kaybetme riskini gittikçe belirginleştiriyordu. Bu nedenle, yerel devlet oluşturma işleri siyasi rejimi güçlendirme ve devlet idaresinin etkisini artırma çabalarıyla bir arada gitmiştir. Bir Sovyet hükümeti Komisyon üyesi olan S. Ordzhonikidze ,ülkenin güneyine gönderilmişti. Yekaterinodar kentinde, 2 Temmuz 1918'te Komisyon üyesi Grigory Ordzhonikidze'nin

35) Isaev I.A. History of state and law in Russia. - Moscow: Jurist, 1996. - P. 345. 36) Correspondence Secretariat CCRSDLP (b) with the local party organizations: The collection of documents and materials .- M., 1957. T.2. Doc. 373, 401, 479 and others 37) Civil war and military intervention in the USSR. Encyclopedia. - Moscow: Soviet Encyclopedia, 1987. P. 536. 38) Revolutionary Committee -the extraordinary bodies of Soviet power (1918-20) - the central

SAYI 19 - 20

yürüttüğü Kuzey Kafkasya parti kongresi gerçekleştirildi. Stavropol, Kuban Karadeniz ve Terek Sovyet Cumhuriyetleri RSFSR içerisinde Kuzey Kafkas Sovyet Cumhuriyeti olarak birleştirildi. Kuzey Kafkas Sovyetlerinin ilk Kongresi iç ve dış devrim karşıtı tehditlere karışı direnişi daha da güçlendirmek için Kuzey Kafkas halklarının birleşmesi 37 kararını onayladı .

Sovyet Eyalet büroları Stavropol'dan Nevinnomyssk tren istasyonuna götürüldü. Gubernia İdari Komitesi cephede karşılaşılan güçlüklerden dolayı defalarca yer değiştirmek zorunda kalmıştı. İç Savaş sırasında Stavropol iki taraf tarafından da defalarca ele geçirilmişti. 1918 yazı ile 1920 Şubatı arasında, BeyazOrdu eyaletin büyük bir bölümünün hakimiydi. Kızıllar yalnızca 4 bölgede kontrole sahiptiler. Bu durum 1918 baharında kurulan idari yapının sürdürülmesini sağladı.Yerel polis kuvvetleri (militsiya) da Kızılların silahlı kuvvetlerinin bir parçası olarak etkinliğini sürdürdü. 29 Şubat 1920'de Stavropol 7.Kafkas birliği tarafından Beyaz kuvvetlerden kurtarıldı. 30 Mart'ta şehirde Bölgesel 38 Devrimci Komite kuruldu. Stavropol Bölgesel Devrimci Komitesine(Gubrevkom), Kuzey Kafkasya Devrimci Komitesinden, Petrenko başkan, Batulen yardımcı, 39 Ikonitsky,Sharks,Torzhinsky de üye olarak atandı . Gubrevkom, savunma operasyonlarında, askeri birliklerin hareketliliği ve konaklaması ve askeri teçhizat sağlanması gibi konularda askeri yetkililere yardımcı olmak gibi savunmayla ilgili her türlü aktivitenin organizasyonu ile sorumlu oldu. Komite Kızıl Ordu için malzeme ve erzak sağlamak ve de her türlü sivil ve askeri birimlerin aktivitelerini yönetmekle görevlendirilmişti. Gerektiğinde Devrimci Komitelerin alt birimleri oluşturulmuş ve bağımsız birimler olarak çalışmışlardır. Bazı özel meselelerle ilgilenmek için Gubrevkom a bağlı olarak çalışan birçok komite kuruldu: mahsul dağılımı ve hasat artırma, Kızıl Ordu kuvvetlerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yeniden yerleşim,Gubprodkom daki işçilerin erzakları ve Stavropol şehrindeki kurum ve şirketlerin personel bilgileri gibi konular bunların arasında gösterile40 bilirdi . İç Savaştan sonra geçici otoriteler dağıtıldı. 1921 de Stavropol bölgesinde devlet yönetimiyle güçlü bir bağı olanSovyet iktidarı nihayet kurulabilmişti.

(republican and edge) and local (provincial, county, township and village). Its concentrated in hands full civil and military authorities during the Civil War. 39) Buhay N.F. Revolutionary committees of the Don and the North Caucasus 1919 - 1921gg. - M., P.121-122. 40) GASK.F. 100. Op. 1. D.2. Ll. 3-6.

183

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Merkezi İdare Komitesi tarafından 1922 de Kabul edilen “ Yerel Konsey Bildirgesi” Sovyetlerin ve onlara bağlı idari komitelerin yetkilerini ayrıntılı bir şekilde belirlemiştir.Yerel Sovyet Kongreleri tüm bölge genelinde en yüksek otorite olarak ilan edildi. Kongre her türlü yerel mesele ile ilgilenerek devlet genelinde görevler yürüttü. Sanayiye yönelik meselelere daha iyi yönelebilmek için, Sovyet idari komiteleri birden fazla birime sahip olacak şekilde genişletildi. Komiteler yerel yetkililerin eylemlerinin yasalara uygunluğunu izleyerek onlara idari cezalar verebiliyordu. Ayrıca her türlü devrimci düzeni korumak, çete şiddetine karşı koymak ve her türlü devrim karşıtı eylemle mücadele etmek için silahlı kuvvetlerin kullanımı da dâhil her türlü yöntemi kullanmakta serbesttiler. Yerel konseylerin ekonomik ve kültürel çalışmaları özellikle iç savaş sonrası yenilenme ve düzelme döneminde oldukça önemliydi. Bölgenin idari komiteleri bölgedeki zirai gelişmeler, iş güvenliği ve sağlık gibi konuları denetlemiş, 41 işsizlikle savaşmış ve sosyal güvenliği ilerletmiştir. Sovyet çalışma sistemini kurmak ciddi bir çaba gerektirmişti. 1922 sonbaharında yapılan Sovyet seçimleri, kamuoyunun Bolşevikler lehine değiştiğini gösterdi. Kasaba ve köy idari komitelerine 77 tane komünist ve 602 tane parti üyesi 42 olmayan üye seçildi. Bölgede Bolşevik iktidarının kurulması, bütün Kuzey Kafkasya için idari ve ekonomik değişiklikleri de beraberinde getirdi. 1920lerde, bölgeyi parçalara ayırma girişimi başlatıldı. Milli özerk bölgeler yeni bölgesel birimlere dönüştürüldü. Amaç eski küçük bölgeleri tamamen, Devlet Planlama Komisyonu tarafından tanımlanan büyük, geniş ekonomik alanlara göre oluşturulmuş bölgelere dönüştürmekti. Sravropol bölgesi 1914lere kadar ülkenin en büyük üzüm üreticileri arasındaydı. Ancak, savaşların bir sonucu olarak bölgedeki ekonomik durum kritik bir hal almıştı. 1924'e gelindiğinde, tarım alanları 1913'e oranla dörtte bir oranında 43 azalmıştı; yetiştirilen hayvan sayısı üçte birine düşmüştü . Sovyet hükümet organları da aynı şekilde acınacak haldeydi. Büyük hacimli idari araçlar sorumluluklarıyla baş edemez durumdaydı. Bürokrasi, işin çoğalması ve koordinasyon eksikliği bölgede Bolşevik iktidarının güçlenmesini engelledi. 1921, devleti bölgelere (oblast), alanlara( okrug) ve bölümlere( rayon) bölen bir parçalama

41) In the USSR, the state system of material security of workers in old age, sickness and disability, and in other cases stipulated by law. 42) Top Secret: Lubyanka - Stalin about politpolozhenii in the country (1922-1934gg). - M., 2008. CH1.T.1. - P. 425. 43) Report on activities of the Stavropol district executive committee convening VII .- Stavropol, 1924. - P. 9. 44) Khmara N. J. Golotvin National regionalization of Russia: from past experience / Browser:

SAYI 19 - 20

taslağı önerildi. KöySovyetleri en küçük idari birim olacaktı. Kuzey Kafkas bölgesinin yeniden bölünmesine duyulan ihtiyaç ile ilgili resmi açıklama; 19.yüzyılın ortalarında yaklaşık 1 milyon nüfuslu bir idari bölgede daha önceden yürütülen sistemin “ çok fazla bürokratik bir sistem” olduğu ve “ o günün 6 milyon nüfusa sahip bir Sovyet bölgesinin 44 idaresi için uygun olmadığı” şeklinde olacaktı . Bölünme ile ilgili raporlar on yıllar boyunca, milli bölgelerin adaletsizlikle karşılaştığı ve Çarlık hükümeti tarafından yürütülen bölünmenin askeri ve stratejik hedefleri olduğunu ifade ediyordu. İdari birimler yerleşkelerden ve insanlardan hem fiziksel olarak hem de siyasi olarak oldukça uzakta kalmıştı. Yeni bölünmenin bölgesel merkezler ve köyler arasındaki mesafeyi kısaltarak birçok sorunu çözeceği ve bununla birlikte idari birimlerin sayısını azaltıp böylece hükümet çalışanlarının da azaltılmasını sağlayacağı umuluyordu. Bölgesel reform öncelikle ekonomik ilkeleri temel almalı ve aynı zamanda etnik çeşitliği de göz önünde bulundurmalıydı. 15 Ocak 1923'te Stavropolun parçalara ayrılması sırasında bu planın uygulanmasını koordine etmek için bir bölgesel idari komite kuruldu. İki ay içerisinde, komisyon, eyaleti sırasıyla 18,13 ve 10 bölgeye bölen üç tane bölünme taslağı hazırlamıştır. İlk taslak uyezd birim başkanları tarafından sağlanan verilere göre çizilmişken, ikincisi idareci komisyon tarafından ve üçüncüsü de Bölgesel İdari Komite tarafından 45 verilen talimatlara göre hazırlanmıştı. Yerel idari komiteler ve köy konseylerinin yapısı ve istihdamı ile ilgili taslakla bölgesel idari komitesinin yapısı birbirine paralel olarak geliştirilmişti. Yerel idari komiteler için istihdam önerileri de 3 farklı versiyonla geliştirilmişti. İlki 34 Konsey üyesine, ikincisi 41 tanesine, ve üçüncüsü de 54 tanesine görev veriyordu. Bu farklı yöntemlerin üçü de, komiteleri farklı işlevleri olan alt birimlere ayırmayı öneriyordu. Bu işlevler: idari, askeri, toprak sahipliği, maliye ve vergi, ekonomik ve kültürel birimlerdi. Köy konseyleri köy nüfusuna bağlı olarak 2 ila 8 üyeden oluşuyordu. Bölgesel İdari Komitenin yapısı şu birimleri kapsayacaktı: ticaret ve sanayi, toprak sahipliği, yönetim, maliye ve vergi, kültürel, yerel ekonomi, 46 bölgesel askeri birim ve istatistik bürosu . 1923'ün yazında, sonlandırılmış bölgelere ayırma teklifi Bölgesel Ekonomik Konsey ve de Merkezi İdare Komitesine 47 gönderilip gözden geçirilerek onaylandı .

issues, analysis and forecasts. - 1993. - № 25. - P. 21-27. 45) Report Stavropol administrative commission of work on zoning and holding of the district system in the province / Zoning Stavropol province. - Stavropol, 1924. - P. 5. 46) Report Stavropol administrative commission of work on zoning and holding of the district system in the province / Zoning Stavropol province. - Stavropol, 1924. - P. 2. 47) Ibid. - P. 4.

184

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Yeniden bölme çalışmalarına ayrılan büyük iş yüküne rağmen, istenilen sonuçlara ulaşılamadı. Millî bölgesel birimlerim oluşmasını önleme çabaları ve kontrol işlevlerinin merkezi ve yerel otoriteler arasında dağıtılması başarısız olmuştu. Hükümet çalışanlarının sayısı da azaltılamadı. Bürokratik harcamalar da aynı düzeyde kaldı. Bölgelerin birleştirilmesinin belli başlı bölgelerin kendi hükümetlerini kurmasına yol açtığını da belirtmek gerekir. Milli özerk yönetimler iç işleri açısından bölgesel otoritelere karşı bağımsızlıklarını ilan ettiler ve bu şekilde eyalet ve devlet yönetiminde temsiliyet kazanmış oldular. Bu gelişmeler Bolşeviklerin yeni bir idari sistem kurma planlarının bir parçası değildi. Böylece, bölgelere ayırmanın ekonomik, politik ve idari ilkelerini birleştirme yönündeki bu rasyonel ve geniş kapsamlı fikrin işe yaramaz olduğu ispatlanmış oldu. İlk olarak, tam bir pazarın olmadığı durumda, idari birimler için ekonomik etken verimli olamazdı. İkinci olarak, nesnel ekonomik bağlarım varlığından dolayı idari birimlerin birleştirilmesi yetkililerin yeteneklerinin ötesindeydi. Bu yeni sistem yalnızca kısa bir sure var oldu. Sovyet hükümeti ülkeyi totaliteryenizme yönlendirmeye başlayıp ekonomiyi düzenliyordu. Bu durum parti ve devlet liderliğini, insanlara mümkün olduğumca yakın olma ihtiyacından dolayı ve aynı zamanda parti direktiflerinin hızlı ve sürekli bir şekilde uygulanışını sağlamak için yönetimde kalma-

SAYI 19 - 20

larını gerektirdi. Siyasi değerlerin ve güçlendirme yöntemleri seçiminin karar almakta etkin olacak bir faktör olduğu ispatlanmış oldu. Stavropol bölgesindeki idari ve kontrol sistemi 1917 ve “924 yılları arasında geçici acil yetkilerden anayasal temelle oluşturulan idari organlara kadar dinamik bir dönüşüm yaşadı. Bolşevikler bölgede sosyal destekten yoksundu ve bu da köylüler, Kazaklar ve yerel nüfus hakkında dinamik politikalar geliştirilmesini gerekli kılıyordu. Bu dönem, güç ve kontrolün işlevsel bir sistemini yaratmak için sürekli bir değişimin eşlik ettiği idare şeklinin en uygun halinin arayışı ile nitelendirilir. 1924'teki yeniden bölgelere ayırmadan sonra, yerel yöneticiler eski yapıyı bozmadılar. Böyle bir özerklik merkezi hükümet tarafından tepkiye yol açtı. Stavropol bölgesindeki Devlet idare sisteminin oluşturulması süreci hem ülkede 1917-1924 yılları arasındaki ulus yaratma sürecini niteleyen genel trendleri hem de bölgenin ekonomik düzeyi ve nüfusun sosyal yapısından kaynaklanan belirgin yerel özellikleri yansıtmaktadır. 20. yüzyılın ortalarında, Stavropol bölgesinde, yeni idari ve bölgesel yapılar nihayet başarıyla kurulmuştu. Stavropol bölgesinde devlet idare sisteminin kurulması hakkında yapılan bu inceleme, Bolşeviklerin yalnızca bölgedeki güçlerini pekiştirmekle kalmayıp aynı zamanda devlet yönetiminde yerel organizasyonal yapıyı oluşturmakta da başarılı olduklarını göstermektedir.

185

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The establishment of the Soviet local government system in the Stavropol region 1917-1924

SAYI 19 - 20

Elena Liashenko

Soviet power in Stavropol was declared on January 1, 1918 by decree of the provincial People's Assembly. The realization of the idea of a worker-peasant state in the Stavropol province was largely based on the instruction booklet "Fundamentals of theSovietGovernment", written by the chairman of theCouncil of People'sCommissars,A. Ponomarev. The North Caucasus region has always been among Russia's most unstable regarding the socio-economic situation, state governance and national security. This has greatly influenced the way how state-wide processes occurred here, which, in turn, led to some peculiarities regarding the establishment of the Bolshevik government. The new government of the Stavropol province was confronted with the local population's very specific behavior and the adaptive elements of its consciousness that resulted from the region's polyethnicity and religious diversity. Russia's industrial regions "reacted" to the revolution 1917 relatively quickly. The agricultural Stavropol region, with its prevalent cottage industry and farmstead lifestyle along with an overall higher standard of living, underwent the changes at its own pace. Stavropol residents had mostly moderate conservative views and a strong commitment to the patriarchal and patriotic foundations that were the hallmark of North Caucasian cities' 1 population . The working class was not very numerous and 2 poorly politicized . As for the peasant population, it did not have a common socio-cultural way of life.The social structures among the peasants varied greatly. The region practically lacked the notion of a community. Hence, economic rationality dominated the minds of the peasants, combined with an affinity towards a strong government. Individualistic traits dominated. At the beginning of the century, capitalism was developing in the Stavropol region faster than in other parts of Russia, which strongly anchored the notion of private ownership in the public consciousness. This made the nature of peasantry rather controversial, thus complicating the implementation of the Bolsheviks' political goals. These basic conditions are key to explaining the details of the new local government's establishment process, its duration as well as the relative strength of the opposing forces and their strategic and tactical choices. This research of the events between 1917 and 1920 in the Stavropol province is based on materials from regional and 1) Surguchev I. Demons of the Russian Revolution. The atrocities of the Bolsheviks in Stavropol. Rostov-on-Don. 1919.P.4.

national archives: the State Archive of the Stavropol Province (GASK) and the State Archive of the Russian Federation (GARF). Among the main sources are minutes from Central Executive Committee meetings concerning the organization of local authorities, their structure and functions. Meeting minutes from the Provisional Urban Council of People's Deputies of Stavropol and various resolutions were also reviewed. Of particular interest are the sentences and rulings from peasant assemblies. Regional sources were very useful in reconstructing the process of state building in the Stavropol province. Local authorities' documents provided a real-life view on decisions that originated in the highest echelons of power. The local reactions to orders from "above" sometimes demonstrated the local leaders' failings and sometimes even indicated clear strategic inabilities.The comparative method in analyzing the data sources has helped understand various structural features of the provincial authorities and the changes that central orders received. The statistical method was used when working with reports of the Stavropol Administrative Commission regarding the division of the region into districts and introducing the district system in the province. As a result, the effectiveness of the zoning process can be evaluated. Also, the chronological and problem-historical method were used. In historical science, the first steps in the investigation of the issue at hand were made in the 1920s and 1930's. However, the efforts were not specifically focused and were mainly targeted at studying the revolutions of 1917. In the regional historiography of this period, the activities of the local government in 1917-1918 were also never considered as a separate issue. Nevertheless, the works of local authors who witnessed the 1917 revolutions are a great resource since they include a wealth of information relating to the establishment and operation of the new local government along with descriptions of the revolutionary events in the South of 3 Russia . 2) Kabuzan B. People of the North Caucasus in XIX-XX centuries. - Stavropol. 1996.P.106. 3) 1917 in Stavropol province/ Ed. F. Golovenchenko. - Stavropol, 1927.

186

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In the '60s the Soviet science, scientists continued to focus 4 their attention on the role of the RSDRP (b) in the revolutionary process, on its activities targeted at creating an alliance of the working class and the poorest peasantry in the 5 struggle for the Soviet rule . A striking example of the research carried out in line with the methodological paradigm 6 of officialSoviet science is the work of B.O. Kashkaev . Perestroika liberated the science of history from the MarxistLeninist domination, which led historians to revise the established interpretation of the revolutionary events of 19177. The general problems of the Soviet state organization were investigated, among others, by E.B. Genkina, V.Z. Drobizhev, M.P. Iroshnikov, E.N. Gorodetsky, A.L. Kublanov, A.K.Sokolov and E.G.Gimpelson8. The same period also saw a notable increase in regional historical research. The works of local authors deal mainly with the establishment of the Soviet government in the North Caucasus and the nation-building of the early 20-ies9. The end of the twentieth century marks the publishing of a plethora of fundamental studies on the formation of the Soviet state10. Of special interest among foreign historians is the work of R.A. Bayer11 based on interviews of Soviet emigrants. The "revisionist" work of S. Fitzpatrick12 is also undoubtedly an important milestone in Soviet history research. The author focuses on the history of collectivization and considers various behavioral strategies of the peasants as well as the methods of resistance and survival during the introduction of collectivization policies. The following works of foreign historians are commonly associated with the "anthropological turn" and inspect the different groups constituting the Soviet society13.An appeal to study political history and depart from the "atomization" was made by D. Filtzer14. The work of L. Viola is devoted to the study of socio-economic issues and focuses on the problems inSoviet villages in the time of collectivization15.

SAYI 19 - 20

realization that the establishment of local authorities in the Stavropol province must be viewed as part of Russia's search for a new kind of sovereignty and that as such, it is naturally encumbered with numerous difficulties, errors and contradictions. This article covers an important period in the social and political history of the Stavropol province. The details of the establishment of Bolshevik power in the region open a new perspective at the formation of the state government system, avoiding the simplistic perception of the nationwide processes as uniform and coherent. Soviet power in Stavropol was declared on January 1, 1918 by decree of the provincial People's Assembly. The realization of the idea of a worker-peasant state in the Stavropol province was largely based on the instruction booklet "Fundamentals of the Soviet Government", written by the chairman of the Council of People's Commissars, A. Ponomarev. Such literature was rare even in large cities. It declared the objectives, principles and activities for theSoviets.An important principle proposed in the booklet was subjecting the Government to public scrutiny: the people's government "...should be close to the people that elected it from among themselves"16. Locally, the organization of Soviet power was realized based on the "Instructions on the organization of county government", which called for a county convention where represen-tatives of the townships elected the county councils. Existing local self government bodies often tried to hinder this process17.

Of course, the local people did not unanimously demand the transfer of power to the Soviets. There was no unity: part of the population welcomed the transfer of power while others expressed support for the Constituent Assembly18. A study of the Stavropol peasant mandates showed that the rural populace did not see the Soviets as an opposition to the Constituent Assembly. Soviet power was established in the Stavropol region before the Constituent Assembly was disbanded, so there is no evidence to suggest that the people supported the activities of the Bolsheviks.

The study of the sources and literature quickly leads to the 4) Russian Social Democratic Labour Party of Bolsheviks. 5) Astrachan J.M . The Bolshevik press in the power struggle of the Soviets (March - October 1917) L., 1960, Channel A. The struggle of the Bolshevik Party for the establishment and strengthening of the alliance of the working class and poor peasantry during the preparation of the Great October Socialist Revolution (March - October 1917). - Kharkov, 1962; Volobuev PV Proletariat and the bourgeoisie in Russia 1917 - Moscow, 1964; Gaponenko, LS The working class in Russia 1917 Moscow, 1970; Kravchuk, NA Mass peasant movement in Russia on the eve of October. - M., 1971, Miller V. Soldiers' committees of the Russian army in 1917 - Moscow, 1974; Jars VA The Bolshevik Party after the overthrow of autocracy (March-earlyApril 1917). - M., 1975. 6) Qashqai B.O. From February to October. - M., 1972. 7) The October Revolution: questions and answers. - M., 1987. The historical experience of the three Russian revolutions. In 3 books. - M., 1987; Historians disagree: 13 interviews. - M., 1988; Buldakov V.P. Proletariat in three Russian revolutions. - M., 1987; Volobuev O., Miller, V.I., V.A. Shelohaev. Nonproletarian party in Russia. Results of the study and unsolved problems. - M., 1989. The urban middle strata in the three revolutions: Intercollege. Sat Scient. tr. Ed. Ed. LG Protasov. - M., 1989 8) Genkin E.B. State Activity V.I . Lenin. 1921-1923 years. Moscow, 1969; Iroshnikov M.I. Creation of the Soviet centralized state apparatus. Moscow, 1967; Gorodetsky E.N. Birth of the Soviet state. 1917-1918. Moscow, 1965; Gimpelson E.G. Great October Revolution and the establishment of the Soviet system of economic management (November 1917 - 1920.), 1977, and others. 9) Abulova E.A. Party led nation-building peoples of the North Caucasus, 1917-1937. (Ed.. Knapps DA). - Rostov on Don: Izd-vo RGU, 1984, History of the Kabardino-Balkar Autonomous Soviet

Socialist Republic from ancient times to present day. In 2 Vols (Glav. ed. T.Kh. Kumykov). V.1. - M.: Nauka, 1967. 10) Leonov S.V. Birth of the Soviet empire: the state and ideology. 1917-1922. Moscow, 1997; Gimpelson EG Soviet managers. 1917-1920. Moscow, 1998; Akhiezer A.S., Davydov A.P., Schur M., Yakovenko I.G., Yarkova E.N. Social and cultural foundations and meaning of Bolshevism. Siberian chronograph. Novosibirsk, 2002; Buldakov V.P. Red distemper. The nature and consequences of revolutionary violence. MM: ROSSPEN, 1997, and others. 11) Bauer R.A. How the Soviet System Works: Cultural, Psychological and Social Themes. Cambridge, MA: Harvard University Press, 1956. 12) Fitzpatrick S. New Perspectives on Stalinism. RR 45. 1986. 13) Brieler U. Erfahrungstiere und Industriesoldaten: Marx und Foucault uber das historische Denken, das Subejekt und die Geschichte der Gegenwart. Frankfurt and New York: Campus, 2002. 14) Filtzer D. Atomization, “Molecularization” and Attenuated Solidarity: Workers' Responses to State Repression under Stalin // Stalinist Subjects/ Ed.B. Studer, H. Haumann. Zurich: Chronos, 2006. 15) Viola L. The Peasants Kulak: Social Identities and Moral Economy in the Soviet Countryside in the 1920s// Canadian Slavonic papers. 2001. 16) GASK. F. 52 Op. 1. D. 3. L . 15. 17) GASK. F. 2573. Op. 1. D. 5. L . 6. 18) In Russia, representative institutions, established on the basis of universal suffrage for the establishment of forms of government and constitution-making.

187

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The complex social structure and political conservatism set the province apart from the central regions of the country. The multilevel North Caucasian society formed over a long period of time from the autochthonous population of the southern regions and numerous ethnic communities that expanded from the northern territories. By the beginning of the 20th century, the Stavropol province was dominated by the Russian population (803,192, including 319,817 Little Russians), followed by Nogais (19,651), Turkmens (14,896), 19 Kalmyks (10,814) and Germans (8,601) . Most of the population were Christians (638,700), the Muslims were a 20 minority (44.400) . The vast majority (94.5%) of the province's inhabitants were peasants. As for the agricultural proletariat, it consisted of a mere 6-7 thousand people. Moreover, a significant portion of the workers had not completely lost touch with agriculture. The Agrarian Question was not as acute in the Stavropol region as in the European part of Russia.Only 9.6% of the land was in private possession, another 5.5% were owned by the Treasury, the urban population and the royal family. Gentrylandlords, who accounted for 7.3% of the population, owned 13% of all private land. The middle peasants were the major figure in the region. In 1914, 100 souls of the rural population in the province owned 36 horses and 58 head of cattle on average. In Central Russia, the respective average numbers 21 were 20 and 30. This played a major role in the socio-political situation in the region. This was the reason why the question of authority was not decided immediately after the revolution. The Assembly of provincial Peasants', Workers' and Soldiers' Deputy Soviets was declared the supreme legislative body of the province. A special Executive Committee, elected by the entire Provincial Council, was operating in the time between the sessions of theAssembly. For direct control of the province, the executive 22 committee designated a Council of Peoples Commissars (SNK) from among its members.The President of the Council of Commissars functioned as the provincial commissioner. The Council member distribution was as follows: 130 members from the Council of Peasants' Deputies, 20 from the Council of Workers' Deputies and 30 from the Council of Soldiers' Deputies. This allocation of seats in the Stavropol provincial Council reflects the particular social structure of the region, as well as the relative significance of the social groups in the life of the province.

SAYI 19 - 20

23

the Socialist-Revolutionist Party (the SRs or Esers) . G.I. Meshcheryakov, an SR-maximalist, was elected head of the executive committee. On January 9, 1918, a Council of People's Commissars was created for governing the province. It consisted of four Bolsheviks, 2 SRs, 2 Mensheviks and one independent politician. The Bolshevik A.A. Ponomorev was appointed chairman of the CPC and another Bolshevik, N.A. Anisimov, became deputy chairman and the People's Commissar for MilitaryAffairs.Seven commissariats were established: finance, food and trade, labor and industry, farming and agriculture, land reform, justice and, communications. After the establishment of Soviet power, the province became the Stavropol Soviet Republic. The new republic declared itself part of the RSFSR. A distinctive feature of the Stavropol province governance was the joint work of Soviet 24 authorities, city Dumah (Dumas) and Zemstvos . This is how the locals understood the idea of democracy. However, the situation began to evolve as the government began to move away from the concept of a state commune towards centralization. The process of establishment of Soviet power in the counties, villages and townships is of special interest. Most of the councils in the Stavropol province were established inAugustSeptember of 1917. They were perceived as non-governmental organizations at this time.Their purpose was to represent the interests of the peasantry. The bolshevization of the Soviets occurred later under the influence of soldiers returning from the front.An example is the establishment ofSoviet power in the village Ivanovskoye in the Medvezhensky county by a single soldier. The attitude towards the Bolsheviks in the provincial villages varied.The acceptance or rejection of the Soviet government mainly depended on how wealthy the inhabitants were. For example, the farmers of the Svyatokrestovsky County were relatively rich. In 1920, this area saw a wave of "kulak" uprisings. In some villages of the Alexandrovsky County, mostly populated by landless immigrants, the Bolshevik initiatives were well-received. At the county and township level, theSoviet government was installed "triumphantly".

The Bolshevik party had a weak representation in the province: in September 1917, there were 56 party members; by November, there were 200. The most influential party in the province with a predominantly peasant population was

The idea of structuring the local government the way the Bolsheviks imagined it was not implemented until the spring of 1918. This was when the city Dumas and the Zemstvo 25 system were abolished. Plenipotentiaries were sent to the counties to provide practical assistance in preparing and conducting congresses - worker meetings held for electing the new local governments for the counties and villages. Many villages had already settled this matter earlier at the initiative of local peasant delegates.

19) http://www.iriston.com/books/cuciev_-_etno_atlas/cuciev_etno-polit_map.htm # 15 20) http://ru.wikipedia.org/wiki/Ставропольская_губерния. 21) Borisenko IV Soviet republics of North Caucasus in 1918. T.2. Rostov n / D. 1930. P.88-89. 22) Soviet government in 1917-46.

23) GARF. F.r. 393, Op. 2. D. 12b. Ll. 114. 24) Elective district council in pre-revolutionary Russia. 25) One of a system of elected councils established in czarist Russia to administer local affairs after the abolition of serfdom.

188

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

On February 23rd, the Stavropol City Council of People's Deputies was created on the basis of the Stavropol city administration. An executive committee was elected for the managing current city affairs.The committee had to report all of its activities to the Council. The elimination of municipal governments, which were historically among the first democratic institutions established during the Great Reforms, became the final act in the destruction of Russia's democratic republic structures that had emerged before the Revolution26. The rights and responsibilities of the Stavropol City Council were defined by the first Soviet Constitution of the RSFSR. Provincial governance was based on the same hierarchical system ofSoviets as the organs of state power. The new constitution, adopted July 9, 1918, fortified the system of soviet power. Selsoviets (rural councils) were formed in every village. One delegate was elected per 100 villagers. The soviet was reelected every three months and itself elected an executive committee with up to 5 members. The committee had to hold a meeting twice a week. The voting right was granted to all house owners and all working men and women from age 1827. The electoral system was strongly influenced by the Bolsheviks' class-based politics. Individuals and entire social groups were deprived of "any rights they could use to harm the socialist revolution"28. A government system strongly rooted in the idea of class separation was established to strengthen the power of the ruling Bolshevik Party. At the same time, the existing social relation systems were revised, new principles and social values were declared. The Constitution cemented actual mechanisms of power based on the ideology of the Bolshevik Party. Along with the formation of the local soviets' executive committees, numerous administrative departments were created as branches of the government. Often, the local councils themselves determined the structure and responsibilities of their executive bodies - the divisions, subdivisions, sections, commissions, etc., giving them different roles and competencies. The Stavropol province was no exception. On May 17, 1918, the Executive Committee of Stavropol decided to spread the management of the municipal economy over multiple departments to improve administrative efficiency. Each department was headed by a member of the Executive Committee. The following departments were created: administrative, valuation and compensation, public education, technical, civil status, statistics, land, military, sanitary, tutorial, foodstuffs and forestry29. The following Commissions were also established: housing, financial audit and investigation, requisition and foodstuffs30. The escalation of the economic crisis in the spring of 1918 and the authorities' inability to prevent it was jeopardizing the

army maintenance and the retention of power by the Bolsheviks. The Stavropol province was relatively wellorganized in economic terms. In February 1918, the province government stated: "The civil war and the insufficient organization of the people's government is forcing our province to assume independence in securing supplies". The Executive Committee assumed the authority for setting and enforcing fixed prices for commodities31. The local authorities realized the need for such measures earlier than the country's leadership. In addition, based on pre-revolutionary experience of cooperation, the Stavropol SNK issued a decree that required the use of cooperation and the creation of consumer groups to ensure the citizens' commodity supply.The working conditions for consumer groups were changed and public stores were established throughout the province. The economic policy of the Stavropol authorities made apparent their concentration on economic issues32. These measures were the first to bring positive results in the organization of food supply for the province. As all the functions of managing the province concentrated in the hands of the of the Soviets, new departments were created and the employee numbers increased. The local authorities were primarily trying to cope with the current issues. In October 1918, the City Council of People's Deputies had decided to increase the staffing of the state commissions because of an "unusual amount of work". The audit commission was expanded by 10 members, the food and investigation one - by 8, forest - by 2, housing - 4 and financial - by 8 members33. The remaining branches of the economy were governed by the Presidium34. Meanwhile, the city executive committee provided was regulating agriculture, industry and the food business. The latter was a task of utmost importance, since the food crisis had pushed the population away from the new government. The public safety agencies of the province the police, courts and prosecutor's office - began to fight against "counterrevolutionary elements". In the spring of 1918, the political situation in Northern Caucasus escalated. In late March, White troops stood at the southern border of the Alexandrovsky County. The advancement of theVolunteerArmy led to the mobilization of many forces opposing the Bolsheviks, including the Right SRs and Mensheviks, who held numerous positions in local councils. This triggered the formation of the first volunteer Red Army units. This practice was soon replaced by a universal conscription. The councils were in charge of the mobilization, which was based on a combination of coercion and a play on the interests of the would-be soldiers. In addition to active propaganda for the protection of their own land and homes, the Bolsheviks took advantage of the citizens' material interests.

26) GASK. F. 314. Op.1 D.3. L. 48. 27) Kukushkin, YS Outline of the History of the Soviet Constitution / O. Chistyakov. - M.: Politizdat, 1987. - P. 3-4. 28) The decrees of Soviet power. - M., 1957-1997. T. 1. P. 22-23. 29) GASK. F.r.314 Op. 1.D.64 L. 27.

30) Ibid. 31) GASK. F. 314. Op. 1. D. 61. L. 4. 32) Proceedings. 1918. September 6. 33) GASK. F. 314. Op. 1. D. 64. L. 20. 34) Group of individuals chosen for collegiate management meetings.

189

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

37

The escalated situation demanded concrete solutions from the local authorities. The local party system had a consi-derable influence on the local authorities. In November 1917, the SNK issued the decree "On the Right of expulsion" which allowed the Soviets to expel Mensheviks and SRs. To implement this 35 plan, reelections were held at least once a quarter . While Denikin's Volunteer Army was beginning its advance on the Stavropol province, a Central Executive Committee resolution adopted in June 1918 became very relevant: "On the exclusion of counter-revolutionary SRs (center and right) and the Mensheviks from local Soviets and the Central Executive Committee".This decision was being implemented by the new political power in the province. With the beginning of the Civil War, the Bolsheviks began to assert their one-party rule throughout the country. The political situation in the province began to change with the arrival of military units, which were propagandized the Bolsheviks. In May 1918, the sailors established in Stavropol a radical Bolshevik regime instead of a Soviet government that included representatives from all the socialist parties. Many former leaders were forced to leave the province. The local Soviets were effectively being "bolshevized". At the same time, it was hard for them to cope with the political situation: the staffing, budget and skill were often insufficient. Matters were dealt with at the sole discretion of the local authorities, and often, according to their own interests. While in the first half of 1918, the secretaries of the Central Committee insisted on speeding up the centralization of political power, in the second half of 1918 this demand was also actively voiced by the local Bolshevik authorities in light of the current economic, 36 political and military issues . The need to centralize power, as recognized by the Bolsheviks, was dictated by the distinct features of the region.The number of Bolsheviks and their influence here were insignificant. The resistance put up by the combined oppo-sition forces, consisting of the White movement, the anti-Soviet Cossacks and nationalistic Highlander groupings as well as the beginning of the Allied intervention imposed a clear risk of losing the North Caucasus on the new government. Therefore, the local statebuilding work continued along with the strengthening of the political regime and attempts to enhance the influence of the state government. S. Ordzhonikidze, a Commissioner of the Soviet government, was sent to the country south. In Yekaterinodar held North Caucasus party congress in 1918 on 2 July , which was led by Commissioner Grigory Ordzhonikidze. The Stavropol, KubanBlack Sea and Terek Soviet republics were united as the North Caucasus Soviet republic within the RSFSR. The first NorthCaucasian Congress of Soviets approved this decision to unite the peoples of the North Caucasus to strengthen the resis-

tance against internal and external counter-revolution . Soviet provincial offices were evacuated From Stavropol to the Nevinnomyssk rail station. The Gubernia Executive Committee had to be relocated several times due to the difficult situation at the front. Stavropol was taken by both sides several times during the Civil War. Between the summer of 1918 and February 1920, the White army held most of the province.The Reds could only retain control over four counties. These retained the administrative structure that was established in the spring of 1918. The local police (militsiya) also remained active as part of the armed forces of the Reds. On February 29, 1920, Stavropol was liberated from the White forces by the 7th Caucasian division. On March 30, the Pro38 visional Revolutionary Committee was formed in the city.The Stavropol Provincial Revolutionary Committee (Gubrevkom) was appointed by the North Caucasus Revolutionary Committee: Chairman Petrenko, Deputy Batulen and mem39 bers Ikonitsky,Sharks,Torzhinsky . The Gubrevkom was tasked with the organization of all activities related to defense, such as assisting the military authorities in performing defensive operations, mobilization and quartering of military units and stockpiling military supplies. The committee was authorized to procure equipment and supplies for the Red Army and manage the activities of all military and civilian agencies. Additional departments of the Revolutionary Committee were estab-lished as needed and operated as independent agencies. Several committees worked under the Gubrevkom, taking care of specific issues: crop distribution and land cultivation improvement, improvement of the living conditions of the Red Army forces, resettlement, supplies for the workers at Gubprodkom, as well as personnel verification at institutions 40 and businesses in the city ofStavropol . After the CivilWar, the temporary authorities were disbanded. In 1921, Soviet power was finally established in the Stavropol region along with a strong connection to the state govern-ment. The "LocalCouncil Statute", approved by theCentral Executive Committee in 1922, defined the competencies of the Soviets and their executive committees in detail. The Congresses of Local Soviets were declared the supreme authorities throughout the country.The Congresses dealt with all local issues and carried out state-wide tasks. To better address industry-specific issues, the Soviet executive committees were expanded to include multiple departments. The committees monitored the legality of the local authorities' actions and could issue administrative penalties. They were also allowed to use all available means, including the use of armed force, in order to protect the revolutionary order and combat gang violence and counter-revolutionary activities.

35) Isaev I.A. History of state and law in Russia. - Moscow: Jurist, 1996. - P. 345. 36) Correspondence Secretariat CCRSDLP (b) with the local party organizations: The collection of documents and materials .- M., 1957. T.2. Doc. 373, 401, 479 and others 37) Civil war and military intervention in the USSR. Encyclopedia. - Moscow: Soviet Encyclopedia, 1987. P. 536.

38) Revolutionary Committee -the extraordinary bodies of Soviet power (1918-20) - the central (republican and edge) and local (provincial, county, township and village). Its concentrated in hands full civil and military authorities during the Civil War. 39) Buhay N.F. Revolutionary committees of the Don and the North Caucasus 1919 - 1921gg. - M., P.121-122. 40) GASK.F. 100. Op. 1. D.2. Ll. 3-6.

190

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The economic and cultural work of local councils became especially important in the time of recovery and reconstruction after the civil war. The district executive committees supervised the region's agricultural development, occupational safety and health, fought unemployment, promoted social insurance41, etc. The establishment of Soviet work took considerable effort. The Soviet re-elections in the fall of 1922 showed that the public opinion had shifted in favor of the Bolsheviks. 77 communists and 602 non-party members were elected into township and village executive committees42. The establishment of Bolshevik power in the region brought administrative and economic transformations to the whole of North Caucasus. In the 1920s, an effort to zone the country was initiated. National autonomies were incorporated into a new regional unit. The aim was to completely replace the old, small provinces with vast regions according to the economic areas defined by theState PlanningCommission. The Stavropol region was among the largest grain producers of the country until 1914. As a result of the wars, however, the economic situation in the province became critical. By 1924, crop areas decreased to a quarter compared to 1913; the livestock population fell to a third43. The Soviet government bodies were in a lamentable state as well.The bulky administrative machinery could no longer cope with its responsibilities. Red tape, duplication of work and lack of coordination also hindered the strengthening of the Bolshevik power in the region. In 1921, a draft zoning system was proposed, dividing the state into regions(oblast), areas(okrug) and districts(rayon). The village soviets became the smallest administrative unit. The official explanation of the need for a new zoning of the North Caucasus came down to the notion that the previous administrative division carried out in the middle of the XIX century with a population of around one million was done "in a very bureaucratic setting" and that it was "not suitable for the present Soviet administration of a territory with a population of six million"44. Reports on zoning stated that for decades, national regions were treated with injustice and that the zoning that was conducted by the Tsarist government emphasized military and strategic objectives. Administrative agencies were far removed from the settlements and the people politically as well as physically. A new zoning was expected to solve many problems by reducing the distance between regional centers and villages while at the same time reducing the number of administrative units and, consequently, government employees.The territorial reform should be primarily based on economic principles while also taking into account the national diversity.

41) In the USSR, the state system of material security of workers in old age, sickness and disability, and in other cases stipulated by law. 42) Top Secret: Lubyanka - Stalin about politpolozhenii in the country (1922-1934gg). - M., 2008. CH1.T.1. - P. 425. 43) Report on activities of the Stavropol district executive committee convening VII .- Stavropol, 1924. - P. 9. 44) Khmara N. J. Golotvin National regionalization of Russia: from past experience / Browser:

SAYI 19 - 20

January 15, 1923, a provincial administrative committee for the zoning of the Stavropol province was formed to coordinate the implementation of this plan.Over the course of two months, the commission developed three draft zoning proposals, dividing the province into 18, 12 and 10 districts, respectively. The first proposal was drawn up according to data provided by the uyezd department heads, the second one was drafted by the administrative commission and the third one was based on the instructions provided by the Provincial Executive Committee45. Drafts for the structure and staffing of the local executive committees and village councils as well as the structure of the district executive committee were developed in parallel. Staffing proposals for the local executive committees were also developed in 3 versions. The first one called for 34 council members, the second for 41 and the third for 54 members. All three variants suggested the committees to be designed as offices with a subdivision into several functions: administrative, military, land ownership, finance and taxation, economic and cultural. Village councils were to consist of two to eight members, depending on the village population. The structure of the District Executive Committee was to include the following departments: trade and industry, land ownership, administration, finance and taxation, culture, local economy, as well as a district military office and a statistical bureau46. In the summer of 1923, the finalized zoning proposal was sent to the Regional Economic Council and the Central Executive Committee, reviewed and approved47. Despite the huge amount of work invested in the re-zoning, the desired results were not attained.The attempt to stop the formation of national territorial units and to separate the control functions between central and local authorities was unsuccessful. The administrative staffing could also not be reduced.The bureaucratic financing remained the same. It should be noted that the consolidation of districts enabled self-government in the major regions. National autonomies proclaimed independence from the regional authorities with regard to domestic policy and could have representation in the provincial and state governments. These developments were not part of the Bolshevik plans for organizing a new system of governance. Thus, the rational, far-reaching idea of combining the economic, political and administrative principles of zoning proved unworkable. Firstly, the economic factor could not be paramount for the administrative division in the complete absence of a market. Secondly, the consolidation of administrative units due to the presence of objective economic ties was above the capabilities of the authorities.

issues, analysis and forecasts. - 1993. - № 25. - P. 21-27. 45) Report Stavropol administrative commission of work on zoning and holding of the district system in the province / Zoning Stavropol province. - Stavropol, 1924. - P. 5. 46) Report Stavropol administrative commission of work on zoning and holding of the district system in the province / Zoning Stavropol province. - Stavropol, 1924. - P. 2. 47) Ibid. - P. 4.

191

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The new system only existed for a short time. The Soviet government planned to develop the country towards totalitarianism and a regulated economy. This required party and state leadership in the administration, which would need to be as close to the people as possible, as well as a sustained rapid execution of the Party directives. The choice of political motives and methods of enforcement has proven to be the decisive factor. The administrative and control system in the Stavropol region experienced between 1917 and 1924 a dynamic transformation from temporary emergency authorities to administrative bodies created on a constitutional basis. The Bolsheviks did not have strong social support, which necessitated dynamic politics regarding the peasants, Cossacks and the local population. The period is characterized by a search for the optimal form of governance accompanied by constant change in order to create a functional system of power and control. After the

SAYI 19 - 20

re-zoning of 1924, the local authorities did not dismantled the old structures. Such autonomy evoked protest from the central government. The creation process of the state administrative system in the Stavropol region reflects both the general trends characterizing the process of nation-building in the country from 1917 to 1924 and the specific local features arising from the economic level of the region and the social structure of the population. In the mid-20s, the new administrative and territorial structures were finally successfully established in the Stavropol region. The presented analysis of the formation of the state administrative system in the Stavropol region shows that the Bolsheviks succeeded not only in fortifying their power in the region, but also in creating the local organizational structure of the state government.

192

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Основание Областного Советского Правильства В Ставропольском Крае В Период 1917-1924 Гг.

Елена ЛИАШЕНКО

Северо-Кавказская область всегда была самой нестабильной из всех областей России в социо-экономи ческом направлении и в отношении государственного управления и национальной безопасности. Данное положение в большей части оказало воздействие на форму работы процессов на государственном уровне и странностей, возникших во время основания большевисткого правительства. Новое правительство Ставропольского края столкнулось с проблемами населения, с проблемами адап тации к многонациональности, религиозной разнообразности и своеобразности форм поведения населения в области. Промышленные области России, сравнительно быстро "среагировали" на революцию 1917 года. Сельскогохозяйственный Ставропольский край, с вышедшей на первый план малой промышленностью и сельской жизнью с высоким жизненным стандартом, пережил изменения в рамках собствественного подъема. Жители Ставропольская края в основном имели сильные консервативные взгляды и крепкую связь, основанную на патриархальности и патриотизме, присущие и выделяющие население Северного Кавказа1. Рабочих класс был незначительным и в очень слабом виде были политизированы2. А сельское население на имело об щей культурный образ жизни. Социальные структуры сельского населения в большой степени очень сильно отличались друг от друга. Область в основе была лишена концепции единства. По данной причине, в умах сельского населения, вместе с сильной привязанностью к правильству царила идея экономического процветания. В начале столетия, капитализм в Ставрополе развивался с большей скоростью по сравнением с другими областями России и это стало причиной возникновения у населения сильной идеи частной собственности. Данное обстоятельство вызвало спорное положение самой природы понятия деревенства и таким образом усложнилось приме-нение политических целей большевиков. Данные основные понятия имеют большое значение для пояснения деталей относительно сильных сторон, выбора тактики, стратегии оппозиции и одновременно жизни и процесса основания регионального правительства. Настоящее исследование относительно событий в Ставропольском крае в период 1917-1920 гг., основана 1) SСургучев И. Демоны русской революции.Зверствах большевиков в Ставрополе. - Ростов-наДону. 1919.P.4.

на информации, полученной из документов областных и официальных архивов : Государственный архив Ставропольского края (ГАСК) и Государственных архивов Российской Федерации (ГАРФ). Среди основных источников находятся записки Центрального Исполнительного Комитета относительно организации областных полномочий, структуре и функциях. Кроме того были изучены различные официальные решения и записки, полученные с собраний областного городского совета Народного собрания Ставрополя. В отдельности были изучены решения и положения, принятые сельским советом. Региональные источники стали достаточно полезными в целях реструктуризации процесса основания государства в Ставропольском крае. Документы региональных уполномоченых лиц, обеспечили информацию, совпадающую с реальною жизнью в отношении решений, принятых на уровне высшей власти. Местные реакций, возникающие против поступивших “сверху” приказов, отразили совершаемые время от времени ошибки областных лидеров и иногда стратегические недостатки. Используемый во время изучения данных метод сравнения, помог понять характер очень разнообразных структур областных уполномоченных лиц и изменения в принятии центральных решений. При работе над рапортами исполнительного комитета Ставропольского края, с целью понятия областного разделения территории и системы управления в области, был использован метод статистики. В качестве результата можно оценить эффективность процесса областного деления. Одновременно были использованы хронология и метод исторической проблемы. Первые в науке истории исследования в отношении данного изучаемого вопроса, были совершены в 1920 и 1930-е годы. Однако усилия преднамеренно не были направлены на данную область и в основе были изучены революции 1917 года. Историография и активность правильтества области в период 1917-1918 годы ни разу не были изучены в качестве отдельной темы. Не смотря на это, работы писателей, ставших свидетелями революции 1917 г., вместе с пояснением событий на юге России во время революции, стали важным источником, т.к. обеспечивают богатый информационный словарь относительно основания и функционирования регионального правительства.3 2) Kaбузан В. Население Северного Кавказа в XIX-XX веков. - Ставрополь. 1996.P.106. 3) 1917 года в Ставропольской губернии / Под ред. Ф. Головченко. -Ставрополь, 1927. (В 1917 Ставропольского края)

193

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

В советской науке 60-х годов, ученые продолжили работу в роли РСДРП (b)4, преследующую цель объединения в борьбе за советское господство рабочего класса и бедных крестьян5. В качестве примера исследования, проведенного в одинаковом направлении с методологическими парадигмами советской науки, в глаза бросается исследование Б.O Кашкаева.6 Перестройка освободила науку истории от марксистсколенинского давления и это направило историков на повторное рассмотрение комментариев в отношении революции 1917 г.7 Такие писатели, как Е.Б. Генкина, В.З. Дробижев, М.П. Ирошников, А.Л. Кубланов, А.К.Соколов и Е.Г. Гимпельсон, изучили основные проблемы советской государственной структуры.8 В тот же период наблюдалось серьезное увеличение региональных исторических исследований. Произведения местных писателей в основном затрагивали тему основание советского правительства на Северном Кавказе и создания нации в начале 20-го века.9 Конец двадцатого века привлекает внимание увеличением количества основных работ на тему основания советского государства.10 В особенности имеет большой значение работа в общем направлении, основанная на репортажах, проведенных с советскими иммигрантами одним из иностранных историков Р.А. Байер.11 Кроме того, “ревизионистская” работа S.Fitzpatrick12, играет важную роль в повороте исследований советской истории. Писатель сосредоточится на истории общего пользования и исследует различные поведенческие стратегии и методы сельских жителей, направленные на сохранение жизни и сопротивление против политики общего пользования. Ниже приведенные работы иностранных историков, в основном связаны с антропологическими изменениями и изучаются различные группы, образовывающие советское общество.13 Удаление от подхода “Разделения на части” и направления в сторону изучения политической истории, наблюдается с D. Filtzer.14 Работа L.Viola направлена на изучение социо-экономических проблем и в период общего пользования затрагивает проблемы, которые возникли в советстких деревнях.15 При быстром просмотре источников и литературы, можно понять, основание регионального управления в Ставропо-

льском крае следует восприниать, как часть поиска новой формы правления в России и по данной причине возникло бессчетное количество трудностей, ошибок и противоречий. Данная статья содержит информацию о важном периоде социальной и политической истории Ставропольского края. Отдаляясь от упрощающего восприятия в направлении того, что процесс и детали основания большевисткого правления в области проходил в соответствии с процессами в других областях, обеспечивает новый взгляд и подход к основанию государственной системы. В Ставрополе советская власть была объявлена временным решением Народного совета от 1 января 1918 года. Большая доля во внедрении идеи основания страны рабочих и крестьян в Ставропольском крае, приходится на книжку “Основы советского правительства”, написанную Председателем Совета народных комиссаров А.Пономаревым. Такую литературу даже в крупных городах редко можно было встретить. Данная работа поясняла цели, принципы и мероприятия советской власти. Важным принципом, выдвинутым в книжке на первый план, рекомендация для открытия правительства на инспекцию народом: народное правительство “должно быть близким к людям, избранным из их самих”.16 В местном понятии, организация советской власти, за основу принимала “Инструкции по организации областного правительства”, требующие национальный конгресс, избранный региональными советами представителей городов.17 Существующие местные правительственные органы в большинстве случаев пытались воспрепятствовать данному процессу. Конечно же местное население единогласно не хотело передать правление советской власти. Среди них не было единства: половина населения встречая данное изменение с радостью, другая половино поддерживала Учредительный совет18. Работа, проведенная в направлении определения ожиданий сельских жителей Ставропольского края, показала, что жители сельской местности не считали советскую власть оппозицией Учредительного совета. Советская власть была основана в Ставропольском крае еще до распада Учредительного совета и поэтому отсутствуют факты, доказывающие проявление поддержки населением мероприятий большевиков.

4) Российская социал-демократическая партия большевиков. 5) Астрахань J.M.Большевистская печать в борьбе за власть Советов (март - октябрь 1917 г.) - Л., 1960, канал А. Борьба партии большевиков за установление и укрепление союза рабочего класса и беднейшего крестьянства в период подготовки Великой Октябрьской социалистической революции (март - октябрь 1917 г.). - Харьков, 1962; Волобуев П. В. Пролетариат и буржуазия в России 1917 - М., 1964; Гапоненко, Л. С. рабочего класса в России 1917 - М., 1970; Кравчук, Н. А. Массовое крестьянское движение в России накануне Октября. - М., 1971, Миллер В. Солдатские комитеты русской армии в 1917 г. - М., 1974; В. А. Банки большевистской партии после свержения самодержавия (март-начало апреля 1917 г.). - М., 1975. 6) Qashqai Б.О. С февраля по октябрь. - М., 1972. 7) Октябрьская революция: вопросы и ответы. - М., 1987.Исторический опыт трех русских революций. В 3 книгах. - М., 1987; Историки не согласны: 13 интервью. - М., 1988; Булдаков V.P. Пролетариата в трех русских революциях. - М., 1987; Волобуев О., Мельник, В.И., В.А. Shelohaev. Номера для пролетарской партии в России. Результаты исследования и нерешенные проблемы. - М., 1989.Городские средние слои в трех революциях: Межвуз. СБ практ. тр. Издание Издание LG Протасов. - М., 1989 8) Генкин Е.В. Британская энциклопедия V.I государственной деятельности. В. И. Ленина. 19211923 годы. М., 1969; Ирошников M.И. Создание советского централизованного государственного аппарата. М., 1967; Городецкий E.Н. Рождение Советского государства. 1917-1918 гг. М., 1965; Гимпельсон Е.Г., Великая Октябрьская революция и установление советской системы управления народным хозяйством (ноябрь 1917 -. 1920), 1977, и другие. 9) Aбулова Е.А. Партия во главе национально-государственного строительства народов Северного Кавказа, 1917-1937. (Ред.. Knapps DA). - Ростов-на-Дону: Изд-во РГУ, 1984, История

Кабардино-Балкарской АССР с древнейших времен до наших дней. В 2 тт (Glav. ред. Т.Х. Кумыков). V.1. - М.: Наука, 1967. 10) Леонов С.В. Рождение советской империи: государство и идеология. 1917-1922. М., 1997; Гимпельсон Е. Г. советских руководителей. 1917-1920 гг. М., 1998; Ахиезер А.С., Давыдов А.П., Шура М., Яковенко И.Г., Яркова Е. Н. Социальные и культурные основы и смысл большевизма. Сибирский хронограф. Новосибирск, 2002; Булдаков В.П. Красная смута.Характер и последствия революционного насилия. М. М.: РОССПЭН, 1997, и другие. 11) Бауэр Р.А. Как советская система работает: культурные, психологические и социальные темы. Cambridge, MA: Печать Гарвардского Университета, 1956. 12) Фицпатрик С. Новые перспективы на сталинизм. RR 45. 1986 год. 13) Бриелер У. Животные и промышленные солдат опыта, Маркса и Фуко о том, что историческое мышление субъективной и современной истории. Франкфурте и Нью-Йорк: Campus, 2002 год. 14) Filtzer D. Атомизации ", Moлекляризация" и ослабленная солидарность: Ответы работников на государственных репрессий при Сталине / / сталинской дисциплины / Ed.B. Studer, Х. Хауманн. Цюрих: Хронос, 2006 год. 15) Виола Л. Крестьянский Кулак: Социальная идентичность и моральные экономики в советской деревне в 1920-х годов / / Канадский славянские бумаги. 2001 год. 16) GASK. F. 52 Op. 1. D. 3. L . 15. 17) GASK. F. 2573. Op. 1. D. 5. L . 6. 18) Представительские учреждения в России, созданные на основе всеобщего избирательного права для установления формы правления и выработки конституции.

194

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Сложная социальная структура и политическая консервативность губернии, отделила область от прочих центральных областей страны. Высокоуровневое население Северного Кавказа, создано из многочисленных этнических общин северных областей и древних народов южных областей, прошедших через очень долгий исторический период. С начатием 20-го столетия, Ставропольская губерния находилась под властью русского населения (319,817 украинцев и включая “предворительных русских”, в общей сумме составляло 803,192 человек), за которыми следовали ногайцы (19,651), туркмены 19 (14,896), калмыки (10,814) и немцы (8,601). Большая часть населения была христианского вероисповедания 20 (638,700), мусульмане были меньшиством (44.400). Наибольшая часть прожи-вающего в губернии населения были сельские жители (94.5%). Сельскохозяйственный пролитариат составлял только 6-7 тысяч человек. Вместе с этим, значительная часть рабочих полностью разорвала связи с сельским хозяйством. Вопрос земельной (сельскохозяйственной) реформы не был таким острым в Ставрополе, как в европейской части России. Всего лишь 9,6% находились в частной собственности, остальная часть 5,5% Казначейству и городскому населению и семьям дворянского рода. Землевладельцы дворянского рода, составляющие 7,3% населения, обладали 13% находящейся в частном имении земли. Основным элементом области были сельские жители среднего класса. В 1914 году каждые сто человек из сельского населения области в среднем обладали 36-ю лошадями и 58-и крупнорогатым скотом. По отношению к данным цифрам в Центральной России, владение составляло 20 и 21 30. Данное положение сыгрыло значительную роль на социо-экономические условия области. Это стало основной причиной сложности отсутствия решения проблемы власти сразу же после революции. Региональный совет, состоящий из рабочих, сельских жителей и военных, был объявлен наивысшим органом законодательной власти. Работы велись на собраниях исполнительного комитета, избранного временным советом. Для непосредственного управления губернией из членов Исполнительного комитета был создан Совет 22 народных комиссаров (СНК). Комиссары исполняли обязательства заместителя председателя комитета (руководителя). Распределение членов в совете было следующим: из комитета сельского населения 130 человек, комитета рабочих 20 человек и военного комитета 30 человек. Это распределение кресел в региональном совета Ставрополя, вместе с индивидуальной региону социальной структурой и влияние социальных групп в жизни губернии. Уровень представительства партии большевиков в регионе было слабым: в сентября 1917 года насчитывалось 56

членов партии, в ноябре месяца количество увеличилось до 200 членов. Самой влиятельной в регионе партией, являлась Революционная социалистическая партия (the SRs or Esers), которую в большей части поддерживало 23 сельское насе-ление. Председателем исполнительного комитета был изб ран Г.И. Мещеряков, чрезмерный приверженец револю ционной социалистической партии. 9 января 1918 года с целью управления губернией был образован совет наро дных комиссаров. В данном совете заняли место 4 больше-вика, 2 РСП и один независимый политик. А.А.Пономарев, который был большевиком, был назначен председателем совета, а другой большевик Н.А. Анисимов, заместителем председателя, который стал и народным комиссаром ответственным по делам военных. Было основано семь комиссариатов: по финансовым делам, продуктам питания и торговле, труда и промышленности, сельского хозяйства и агрономии, земляной реформе, юстиции и коммуникациям. После основания советской власти, губерния Ставрополь стала Ставропольской Советской Республикой. Новая республика объявила себя частью РСФСР. Отличительной особенностью Ставропольской губернии, стала совместная работа советских властей, городской Думы с 24 земскими учреждениями. Под этим местным населением пони малась демократия. Однако положение начало меня ться вместе с направлением правительства от идеи государственной коммуны в сторону централизации. Регионы в особенности следует изучить в отношении процесса основания советской власти в деревнях и поселках. Большинство советов в Ставропольской губернии были основаны в августесентябре месяцах 1917 года. В те времена, те единицы воспринимались, как общественные организации. Их целями являлось представление интересов сельского населения. Большевизация Советов свершилась под воздействием вернувшихся с фронта военных. В качестве примера этому можно показать случай основания советского правительства одним солдатом в селе Ивановс-кое, Медвеженского района. Реакция к большевикам не была одинаковой во всех селах губернии. Принятие или отклонение советского правительства в основном зависило от уровня богатства жителей той или иной деревни. Например фермеры Святокрестовкой области были относительно богаче других. В 1920 году в данной области случилась волна восстаний “против кулаков”. В некоторых деревнях Александровской области, в которых больше проживали иммигранты не имеющие собственной земли, большевис-тские попытки были очень позитивно встречены. На уровне области и крупных поселках, советского правительство было “успешно” установлено.

19) http://www.iriston.com/books/cuciev_-_etno_atlas/cuciev_etno-polit_map.htm # 15 20) http://ru.wikipedia.org/wiki/Ставропольская_губерния. 21) Борисенко И. В. советских республик Северного Кавказа в 1918 году. Т.2. Ростов н / Д. 1930. С.88-89.

22) Советское правительство в 1917-46. 23) GARF. F.r. 393, Op. 2. D. 12b. Ll. 114. 24) Выборные органы местного самоуправления в дореволюционной России.

195

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Идея основания местного управления так, как хотели этого большевики, не вынедрилась в жизнь до весны 1918 года. Это дата ликвидации Думы и земских учреждений.25 В области были отправлены представительны уполномоченные в полном смысле для оказания помощи исполнения и подготовки собраний и конгрессов рабочих, проводимых в целях выборов местных властей для областей и деревень. Многие деревни разобрались с данным вопросом во время выборов местных деревеснких делегатов. 23 февраля в качестве городского управления Ставрополя был основан совет народных городских представитлей Ставрополя. Для решения существующих городских вопросов был назначен исполнительный комитет. Все работники данного комитета были обязаны рапортировать все работы совета комитету. Исключение муниципальных управлений, обладающих историческим значением среди первых демократических учреждений во время больших реформ, стало последней стадией разрушения демок-ратических республиканских структур дореволюционной России.26 Права и обязательства городского комитета Ставрополя были определены первой советской конституцией РСФСР. Администрация губернаторства занимала место в основе иерархии советской системы в качестве органов власти государства. Новая конституция, принятая 9 июля 1918 года, укрепила советскую власть. В каждой деревне был основан сельсовет (деревенский совет). На каждые 100 крестьянина был избран один делегат. Данные советы повторно избирались каждые три месяца. Комитет был обязан проводить в неделю по два собрания. Право голоса было предоставлено всем владельцам имущества и всем мужчинам и женщинам старше 18 лет.27 Избирательная система в сильной степени отразила осно-ванную на классах политику большевиков. Индивидуумы и социальные группы были лишены всех прав, которые “могут нанести вред социалистической революции ” . 2 8 Была основана мощная система управления, корни которой уходили в идею разделения классов, укрепляющая власть большевистской партии. Одновременно были пересмотрена существующая система социальных отношений, были объявлены новые принципы и социальные ценности. Конституция обеспечила механизмы основной силы, принимающей за основу идеологию большевистской партии. Вместе с основанием региональных советствих исполни-тельных комитетов, были основано бессчетное количество рукавов административных делений правительства. В большинстве случаев сами местные советы определили структуру и отвественность отделений, подразделений, комисий и других подобных единиц и наделили их различными полномочиями и обя-

зательствами. Ставропольская губерния руководилась таким же образом. 17 мая 1918 года исполнительный комитет Ставрополя, с целью увеличения эффективности управления городской экономикой, приняло решение о разделение на подразделения. Каждое отделение руководилось со стороны одного члена исполнительного комитета. Были основаны следующие отделения: управление, оценка и компенсации, народное образование, техника, гражданский статус, статистика, земля, военное, здравоохранительное, образовательное, продуктов питания и лесоводства.29 Весной 1918 года возникший экономический кризис и недостаточность местных органов в его устранении, подвергло опасности сохранения власти большевиками и целостности общества. Ставропольская губерния в экономическом отношении сравнительно была лучше организована. В февраля месяца 1918 года правительство губернии к населению обратилось так: "Внутрення война и недостаточность в организации народного правления, заставляет нас быть независимыми для обеспечения продуктов питания." Исполнительный комитет объявил о коментенции в установлении фиксированных цен на предметы основной потребности и их увеличении.30 Местные органы управления поняла раньше лидеров страны необходимость в принятии подобных мер. Кроме того, основываясь на опыте сотрудничества до революции, с целью обеспечения нужды жителей Ставропольской губернии СНК, было принято решение о создании групп потребителей, требующий их сотрудничество. Были изменены рабочие условия для потребительских групп и были основаны народные склады по всей губернии. Экономическая политика уполномоченнных лиц Ставро-польского края указывает на то, что они были сосредото-чены на решении экономических вопросов.31 Данные меры стали первыми шагами в направлении орган-изации, дающей положительные результаты в направлении обеспечения продуктов питания для области. В связи с тем, что все управляющие областью функции находились в руках Советов, были основаны новые подраз-деления и увеличено количество работников. Органы местного управления в первую очередь боролись в повседневными трудностями. В октябре 1918 года совет народных представителей, в связи с “чрезмерной рабочей перегруз-кой” приняло решение об увеличении количества работников областных комиссий. Ревизионная комиссия была рассширена на 10 членов, комиссия продуктов питания и исследований на 8 членов, лесов на 12, жилья на 4 и комиссия по финансовым вопросам была рассширина на 8 новых членов.32 Другие отделения финансов управлялись со стороны Прези-

25) Одна из систем избрания совета, созданных в царской России в управлении местными делами после отмены крепостного права. 26) GASK. F. 314. Op.1 D.3. L. 48. 27) Кукушкин, Ю. С. Очерк истории Советской Конституции / О. Чистяков. - М.: Политиздат, 1987. - С. 3-4.

28) Декреты Советской власти. - М., 1957-1997. Т. 1. P. 22-23. 29) Ibid. 30) GASK. F. 314. Op. 1. D. 61. L. 4. 31) Труды. 1918 году. 6 сентября. 32) GASK. F. 314. Op. 1. D. 64. L. 20.

196

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

диума (высший руководящий совет).33 Одновременно городской исполнительный комитет был наделен полномочиями регуляции предприятий сельского хоз-яйства, промышленности и пищевой промышленности. В связи с тем, что население повернулось спиной к новому правительству по причине продовольственного кризиса, последнее было обязанностью, несущей жиз-ненно важный характер. Отделения народной безопасности области полиция, судебные инстанции и прокуроры, начали войну против антиреволюционных сил. Весной 1918 года политическое положение на Северном Кавказе еще больше ухудшилось. В конце марта Белые гвардии ожидали на юной границе Александровской области. Продвижение добровольной армии, активировала правые СР, меньшивиков и прочих оппозиций большиков, которые занимали значительное количество кресел в региональных. Данное положение проложило путь к основанию первых добровольных частей Красной армии. Данное положение со временем превратилось в всеобщую армию. В обзяанности советов входило задействование Армии путем угроз и игры на интересах военных центров. Вместе с эффективной пропогандой с целью защиты земель и родин, таже большивики использовали преимущество имущественных нужд граждан. Ухудшающееся положение требовало от местных властей конкретных решений. Местная партийная система имела серьезнуюю силу воздействия на местные органы управления. В ноябре месяце 1917 года было принято решение “Право на ссылку”, предоставляющее полномочия СНК и Советам прогнать меньшивиков и СР. С целью применения данного плана, каждые три месяца обновлялись выборы.34 Продолжая продвигаться в сторону Ставрополя добровольные войска Деникина, в декабре месяце 1918 года Центральным исполнительным комитетом было принято решение о “Исключении из комитетов Центрального управления и местного советского управления правых СР и меньшиков, противостоящих против революции". Вместе с начатием внутренней войны большевики приступили к обеспечению принятия по всей стране однопартийного правления. Политическое положение в области стало меняться вместе с приходом военных частей под большевистскими пропогандами. В мае 1918 года моряки, вместо советского правительства, в котором находились представители всех социалистических партий, основали в Ставрополе большевистский режим. Многие старые лидеры области были вынуждены оставить занимаемые должности. Местные советы эффективным образом были “большев-изированы”. Одновременно, для данной новой

SAYI 19 - 20

власти решение политических проблем стало доволь сложным: занятость, бюджет и способности в большинстве случаев являлись недостаточными. К вопросам был использован подход только на уровне местного управления и в большинстве был направлен на собственные интересы. В первой половине 1918 года секретариат Центрального исполнительного комитета, настаивая на ускорении централизации политической власти, во второй половине 1918 года данное желание громко произносилось вслу и большевистскими уполномоченными лицами в связи с существующей экономической, политической и военной проблемами.35 Признанный и большевиками потребность в централизованной власти, стала обязательной в связи с храктерными области особенностями. Количество большевиков и их полномочия в данной области были недостаточными. Сопративление объедененных сил оппозиции, включающих случающиеся вмешательства Белых движений, выступающих против Советов казаков, горных националистических групп вместе с их союзниками, делало более очевидным риск полной потери Северного Кавказа новым правительством. По данной причине работы по созданию местного государства велись вместе с укреплением политического режима и увеличения эффективности государственного управления. Член советской правительствонной комисси С.Орджоникидзе был отправлен на юг страны. В городе Екатиринодар 2 июря 1918 года состоялся конгресс Северо-Кавказской партии по руководством члена комисси Григория Орджоникидзе. Ставропольская, Кубаньская, Черноморская и терекская Советские Республики объединились в Северо-Кавкузскую Советскую Республику. Первый Конгресс СевероКавказских Советов, с целью усиления противостояния против угроз внутренний и внешней революций, утвердило решение об объединении народов Северного Кавказа.36 Советсвие областные бюро были доставлены из Ставрополя на железнодорожную станцию Невиннномысск. В связи с трудностями, вызываемыми со стороны исполнительного комитета губернии, им довольно части приходилось менять место нахождения. Во время гражданской войны Ставрополь много раз завоевывался обоими сторонами. В период с лета 1918 до февраля месяца 1920 года, большая часть города находилась под властью Белой Армии. Красная Армия держала под контролем только 4 области. Данное положение обеспечело возможность продожить административную структуру, основанную весной 1918 года. Местные полицейские силы (милиция) продолжили действовать в качестве части вооруженных сил Красной армии.

33) Группа лиц, выбранных для коллегиальных заседаний управления.

сборник документов и материалов .- М., 1957. Т.2. Док. 373, 401, 479 и др.

34) Исаев И.А. История государства и права в России. - М.: Юрист, 1996. - С. 345.

36) Гражданская война и военная интервенция в СССР. Энциклопедия. - М.: Советская энциклопедия, 1987. P. 536.

35) Переписка Секретариата ЦК РСДРП (б) с местными партийными организациями:

197

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

29 февраля 1920 года Ставрополь был освобожден от Белог-вардейских сил 7-й Кавказской армией. 30 марта в 37 городе был основан областной революционный комитет. В Ставро польский областной революционный комитет (Губревком) из революционного комитета Северного Кавказа в качестве Председателя был назначен Петренко, помощником Батулен и членов были назначены Икон38 ицкий, Шаркс, Торжинский. Губревком взял на себя ответственность выполнения вспомогательной функции воинским уполномоченным лицам в операциях обороны, перемещении и прибывании воинских частей, обеспечение военного оборудования и организации различных мероприятия, направленных на оборону. Комитет был уполномочен обеспечить продукты питания и материалы для Красной армии и управлять различными военными и гражданскими мероприятиями. При необходимости были образованы подразделения революционных комитетов, которые работали в независимом режиме. Было основаны многочисленные комитеты с целью занятия некоторыми специальными вопросами и работающие под зависимостью Губревком, их можно перечислить, как основанные с целью распределения и увеличения сбора урожая, улучшения жизненных условий Красной армии, образования новых населенных пунктов, продукты питания работников Губпродком, сведения о предприятий в Ставрополе и данных работников учре39 ждений. После завершения Гражданской войны временные органы были распущены. В 1921 году в Ставропольском крае наконецто была установлена советская власть, имеющая сильную связь с государственным управлением. Принятый Центральным исполнительным комитетом в 1922 году Декларация местного совета, подробно описала полномочия Советов и находящихся при них местных комитетов. Местные советские конгрессы по всей области были объявлены наивысшем органом власти. Конгресс занимаясь всеми местными вопросами, выполнял общие государственные обязательства. С целью более детального занятия проблемами промышленности, советские административные комитеты были расширины так, чтобы имели более одного подразделения. Комитеты, наблюдая за соответствием законодательствам действий местных уполномоченных инста-

37) Революционный комитет, чрезвычайных органов Советской власти (1918-20) центральные (республиканские и краевые) и местные (областные, окружные, поселковых и сельских). Полная сосредоточенность в руках гражданской и военной власти во время гражданской войны. 38) Бугай Н.Ф. Революционные комитеты Дона и Северного Кавказа 1919 - 1921gg. - М., с.121-122. 39) GASK.F. 100. Op. 1. D.2. Ll. 3-6.

SAYI 19 - 20

нций, имели право на наказание в случае установления отклонений. Кроме того свободно владели полномочиями свободного использования власти с целью защиты революционного порядка, бороться против группового насилия, включая использование вооруженных сил с целью борьбы против любых антиреволюционных движений. Экономические и культурные работы местных советов, имели большое значение в особенности в период обновления и улучшения после гражданской войны. Исполнительные комитеты областей контролировали такие вопросы, как агрономные развития, безопасность труда, здоровье, боролись с безработицей и обеспечили развитие 40 социальной безопасности. Основание советской рабочей системы потребовало приложение серьезных усилий. Советские выборы, проведенные осень 1922 года, показали, что общественность перешла на сторону большевиков. В исполнительные советы деревень и поселков были избраны 77 коммунистов и 602 члена, не явля41 ющиеся участниками какойлибо партии. Основание большевистской власти в регионе, принесло с собой административные и экономические изменения для всего Северного Кавказа. В 1920-е годы в регионе начались движения в направлении разделения региона на части. Национальные автономные области превращены в новые областные единицы. Целью являлось превращение старых мелких областей в широкие экономические зоны, описанные комиссией государственного планирования. Ставропольская область до 1914 года занимала место среди самых крупных производителей винограда в стране. Однако в результате войны экономическое положение региона пришло в критическое состояние. В 1924 году по сравнением в 1913 годом сельскохозяйтвенные территории уменьшились на одну четвертую 42 часть. Советские правительственные органы так же находились в плачевном состоянии. Широкообъемные административные иснтрументы не справлялись с возложенной отвественностью. Бюрократия, увеличение работы и недостаточная координация, стали препятствием для укрепления в регионе большевистской власти. В 1921 году был предложен проект разделения государства на области, округи и районы. Сельские советы должны были стать самым малым административным подразделением.

40) В СССР государственная система материального обеспечения трудящихся в старости, болезни и инвалидности, а в других случаях, предусмотренных законом. 41) Совершенно секретно: Лубянка - Сталину о politpolozhenii в стране (1922-1934gg). - М., 2008. CH1.T.1. - С. 425. 42) Отчет о деятельности Ставропольского районного исполнительного комитета VII созыва .- Ставрополь, 1924. - С. 9

198

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Официальная декларация в связи с необходимостью повторного разделения региона Северного Кавказа, была сделана в направление того, что ранее применяемая система в регионе, население которого составляет около 1 миллиона в середине 19-го века “является слишком бюрократической системой” и “не соответствует управлению советской территории, имеющей на тот день 6 миллионов человек населения”.43 Рапорты, связанные с делением региона, говорили о том, что национальные регионы на протяжении десятков лет подвергались несправедливости и были военными и стратегическими целями разделения, проводимого царским правлением. Административные единицы удалились на приличное расстоянии от населенных пунктов и насе-ления, как в физическим, так и в политическом плане. Ожидалось, что новое деление уменьшит расстояния между региональными центрами и деревнями, что решит многие вопросы и вместе с этим, будет уменьшено количество административных единиц, что в свою очередь приведет к уменьшению государственных работников. Областная реформа, впервую очередь должна предусмотреть экономические принципы и одновременно принимать во внимание этническое разнообразие. 15 января 1923 года, с целью координирования применения данного плана во время деления Ставрополя на

43) Хмара Н.Ж. Голотвин Национальный регионализации России: из прошлого опыта / Browser: проблемы, анализ и прогнозы. - 1993 год. - № 25. - С. 21-27. 44) Доклад Ставропольского административной комиссии работы по зонированию и проведении районного системы в провинции / Зонирование Ставропольской губернии. Ставрополь, 1924. - С. 5.

SAYI 19 - 20

области, был основан областной административный комитет. В течении двух месяцев комитет подготовил три проекта деления по очереди на 18, 13 и 10 делений. Первый проект юыл подготовлен согласно данным, обеспеченным председателями уездов, второй был подготовлен со стороны административной комисии и третий в соответствии с инструкциями областного исполнительного 44 комитета. Проектом о структуре местных исполнительных комитетов и сельских советов, а также занятости, паралельно была разработана структуры административного комитема. Рекомендации занятости для местных исполнительных комитетов, также были предложены в 3х вариантах. Первый наделял обязательствами 34 членов совета, второй 41 члена и третий 54 члена. Все торе этих различных методов, рекомендовали разделить совет на подразделения с различными функциями. Данные функции: административные, военные, землевладение, финансы и налогообложение, экономичес-кие и культурные подразделения. Сельские советы, в зависимости от населения деревни состояли от 2 до 8 членов. Структура областного административного комитета состояла из следующий единиц: торговли и промышленности, землевладения, административного управления, финансов и налогооблажения, культуры, местного экономики, облас45 тной военной единицы и бюро статистики.

45) Доклад Ставропольского административной комиссии работы по зонированию и проведении районного системы в провинции / Зонирование Ставропольской губернии. Ставрополь, 1924. - С.

199

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Kuzey Kafkasya Bölgesindeki Siyasi Kimliklerin Etnik Yönleri

SAYI 19 - 20

Alvir D. SAETGARAEV Kazan (Volga Bölgesi) Federal Üniversitesi Prof.Dr. M.Kh. Farukshin'in Bilimsel Danışman

Tarihsel tecrübelerimiz, tamamen etnik kimlik, etnik değerleri ideolojik doktrinlerinde başarıyla kullanarak kendilerine geniş bir destek alanı bulan politikacıların itibar nesnesi olduğunu göstermiştir. Siyasi ve etnik kimlikler sosyal kimliğin parçalarıdır ve bir bireyin belirli bir grup içerisindeki değer yargılarını, normlarını ve ilkelerini oluşturmayı amaç edinir. Bu yüzden, siyasi ve etnik kimliğin ortak noktası sözü edilen konuya uygunluklarıdır. Siyasi kimlik bir bireyin ya da grubun siyasi açıdan özerkliklerini kendilerini siyasi kurumlarla bağdaştırmaları yoluyla oluştur-malarını amaçlar ve gurubun ya da bireyin siyasi süreçle birlikte aynı grup içerisindeki ve diğer benzer gruplar arasındaki ilişkilere de dâhil oluşunu varsayar. Etnik kimlik ise bir bireyin temel olarak tarih, kültür ve dil birliğine sahip belli bir etnik grubun bir üyesi olarak sabit ve duruma göre değişmeyen bir özbenlik kavramı olarak açıklanabilir. Siyasi ve etnik kimliğin bu tanımlamalarından yola çıkarak bu terimlerin ortak özellikleri ve farklılıklarını incelemek mümkündür. Siyasi ve etnik kimliğin ortak özellikleri göz önüne alındığında, ikisinin de bireyin kendisini belirli bir gruba ait hisetmesi yönüyle kendini gösteren bir grup temeli bulunduğu görülür. Örneğin, siyasi kimlikten bahsederken, bir bireyin belirli bir parti, siyasi hareket ve benzerlerine olan aidiyeti kastedilir. Aynı şekilde etnik kimlik için ise, belirli bir etnik gruba aidiyet söz konusudur. Bu tür kimliklerin her birinin kendi değerleri, kuralları ve ahlaki yargıları mevcuttur. Aynı zamanda, siyasi ve etnik kimliğe sahip gruplar olumlu ve olumsuz özelliklerini yansıtmaları açısından aynı gruplarla kendilerini karşılaştırırlar. Bu nedenle, siyasi ve etnik kimliğe sahip bireylerin ait oldukları grupların değerleri kuralları ve ahlaki yargularına uyumlu olan belirli bir tavırları olduğu söylenebilir. Bireylerin birden çok kimliğe sahip olduğu söylemine dayanarak, bir bireyin aynı anda hem siyasi hem de etnik bir kimliğe sahip olabileceği sonucuna varmak mümkündür. Siyasi bir kimliğe sahip olan birey etnik kimliğinden uzaklaşmaz. Bir bireyin ya da grubun etnik kimliğin öznesi iken siyasi kimliğin bir nesnesi durumunda olmaları gerçeği siyasi ve etnik kimlik arasındaki en temel farkı oluşturur. Etnik kimlik sabittir, duruma göre değişmez ve bir bireyin tüm hayatı boyunca değişmez olarak kalır, bu yüzden etnik grup bir bireyin hayatında gerekli olan güvenlik ve desteği sağlama açısından en güvenilir grup olmasına rağmen siyasi kimlik zaman içerisinde değişik şekillere girerek farklılık gösterebilir. Bu tarz bir durumsalcılığın(duruma göre değişmenin) örneği olarak

Sovyet nomenklaturasının takipçilerinin büyük çoğunluğunun değiştiği, siyasi kimliklerini yeniden şekillendirdiği ve demokrasi hareketinin bir parçası haline geldikleri 1990lardaki Rusya'da rejim değişiklikliğini örnek verebiliriz. Bu şekilde birbirleriyle etkileşimleri üzerine yapılacak ilerideki araştırmalarımızda bize büyük yardımı olacak siyasi ve etnik kimlik terimlerinin ortak özelliklerini ve farklıklarını incelemiş olduk. Siyasi kimliğin yapısal planlaması kişinin doğa üzerine çıkarımlar yapabilmesine kendi fikirlerini toplumun siyasi sistemine siyasi gelişimin yönüne entegre etme sürecine odaklanmasına olanak sağlar. Siyasi kimlikteki Yapısal planlamanın, küreselleşme sürecinden dolayı geri planda kalmış gözüken etnik faktörü, yalnızca hâkim bir tavır takınmakla kalmaz aynı zamanda siyasi kimliğin yapısal planlamasında belirleyici faktor olma rolünü de sürdürür. Rusyanın Kuzey Kafkasya Bölgesinde bir siyasi kimlik oluşturmanın en temel yapıtaşı etnik kimliktir. Siyasi kimliğin etnik bileşenleri fikirlerini politik sisteme ve toplumun siyasi gelişiminin yönüne entegre etme sürecinin doğasını belirlemede temel görevi görür. Etnik kimlik Rusyanın Kuzey Kafkasya Bölgesindeki siyasi kimliğin yapısal planlaması sürecinde baskın taraftır. Rusyanın Kuzey Kafkas Bölgesindeki siyasi kimliğin yoğunlaştığı alanlar ve odak noktası kültürel ve tarihsel önkoşullarla belirlenir. Siyasi durumlardaki değişiklikler, güç dengelerinin birleştirilmiş olması bölgesel halk bilincinde değişikliklere yol açmış; siyasi kimliğin yapısındaki baskın etnik merkezciliğin yerini tamamen Rus kimliği yapısına entegre olma arayışları almıştır. Etnik kimlik kendilerine daha büyük destek sağlamak için ideolojik doktrinlerinde etnik değerleri kullanan politikacılar tarafından kullanılabilir. Örneğin Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerinin ulus olma mücadeleleri kendilerine yeni bir siyasi kimlik vererek geçmişteki ulusculuğun sembollerinin kullanılmasını yaygınlaştırmıştır. Böyle bir düşüncenin nedenleri arasında, ulusun etnik kültürünün, dilinin ve sovyet sonrası sınırlardaki güç dağılımının güçlendirilmesi isteği gösterilebilir. Ekonomik kaynaklardaki artış ve onlara sahip olma isteği yönetici elitler için önceliği oluşturmuş ve etnik faktör liderlerinin etrafında nüfusu toplamak için kaynak ve araç işlevi görmüştür.

200

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Uygar bir toplumda politikanın insanlar adına ve insanlar tarafından yürütüldüğünü de söylemek gerekir. Etnik ve siyasi grupların rolü ne kadar büyük olursa olsun, asıl mesele kişinin kendisidir ve bu gruplar da en nihayetinde kişilerden oluşur. Siyasi süreçlerin kapsamı ve odak noktası ile toplumun bütün siyasi yaşamı tam olarak insanların çıkarları ve isteklerinin etkileşimi aracılığıyla belirlenir.

lar talep etmek adına siyasi hareketlilik için temel oluşturur.

Günümüzde etnik grubun kişiye kendisine benzeyen diğer insanlarla dayanışma istreği, belirli bazı kurumlara bağlılık, güvenlik hissi veren çok güçlü bir sosyalleştirici role sahip olduğu genellikle tanınmaktadır.

Belirli bir etnik grunun baskınlığı, Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerindeki siyasi gelişmelerin yönünü tayin etme açısın3 dan önemli faktörlerden biridir .

Etnik grup birey üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir, kişinin yönelimlerini ve tavırlarını şekillendirir. Dil, kültür, tarih ve duygusal anlamda renkli kişisel ilişkilerin birliğini temel alan etnik grup üyelerine kolayca erişebilir ve üyelerinin siyasi yönelimlerine etki eder. Etnik grup, yalnızca politika bir grubun çıkar noktası olduğunda ve grup bazı siyasi normları bireylerin bilincine ve davranışlarına aşılama isteği duyduğunda politik sosyalizasyonun bir unsuru olarak harekete geçebilir. Kişinin grup ile ilişkilerinin ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak, grubun birey ğzerindeki etkisi ve bireyin hayata karşı bakış açısı şekillendirilebilir. Böylece siyasi ve etnik kimliğin müdahelesi gerçekleşmiş olur. Kişinin bazı tutum ve yaklaşımlarını şekillendirmeyi hedefleyen siyasi kimlik etnik kimlikle çakışabilir, etnik kimliği ya da siyasi kimliği geçersiz kılacak bu durum, güçlü bir etnik kimliğe sahip olan birey tarafından reddedilebilir. Etnik kimlik şimdilik bütün ulusun tarihsel kaderini, geleneklerini, kültürünü ve dilini etkilediği için siyasi olarak tarafsız kalmaktadır. Ama ulusal devlet kurma hakkı ya da bazı siyasi hedefler uğruna etnik hareketlilik geretirecek bir durum oluşursa, etnik kimlik siyasi bir renge bürünüp etnopolitik olabilir. Siyasi kimlik gibi etnik kimlik de hareketlilik için güçlü bir yol oluşturabilir. Etnik grubun hakları ya da özgürlükleri kısıtlandığında ya da ellerinden alındığında, etnik grup çıkarlarını korumak için harekete geçecektir. Bu süreç etnik grubun refleksif tepkisi olarak tanımlanabilir. Etnik grup barış ve refah koşulları altında görülmeyebilir ama etnik grubun çıkarlarına bir saldırı olduğunda sert bir şekilde kendsini gösterebilir. Etnik kimlik aynı değerleri koruma adına bi 1 araya geldiklerinde siyasi kimliği güçlendirir . Bu nedenle, küresellşme çağında etnik kimlik siyasi kimlikle yakın içerisinde olmakla kalmaz aynı zamanda politik bir 2 doğaya da kavuşur . Bir taraftan, ulusal devlet kimliğinin zayıflamasıyla etnik kimlik bağlı olduğu ulustan siyasi hak-

Diğer yandan kendi kültür ve dilini koruma, dış etkilere karşı koyma eğilimi kendini gösterir. Etnik kimlik Kuzey Kafkasya bölgesinde siyasal sosyalleşme için bir etkendir. Büyük bir etnik gruba aidiyet, kitlesel davranış ve siyasi davranış için güçlü bir tetikleyici olabilir.

Etnik kimlik ulusal elitin etkinliklerini meşrulaştırıp etnopolitik hareketlilik için gerekli önkoşulları sağladığında, geçiş toplumunda gücün meşrulaştırılması ya da gayimeş4 rulaştırılması için önemli bir faktördür . 1980lerin sonlarından 1990ların başlarına kadar Rusya'nın Kuzey Kafkasya bölgesinde etnik kimliğin güçlü bir ilerleyişi göze çarpar. Etnik kimliği güçlendirme ve korumayı amaçlayan toplumsal hareketler baş göstermiştir. Kimlik kavramının kendisi de ikili bir doğaya sahiptir. Bir taraftan, bireyin öznel gerçekliğini sürdürmek için bir araç işlevi görür. Diğer taraftan da, kimlik etkili sosyal gruplar tarafından bir sosyal mühendislik aracı olarak kullanılabilir. Tarihsel tecrübelerimiz, tamamen etnik kimlik, etnik değerleri ideolojik doktrinlerinde başarıyla kullanarak kendilerine geniş bir destek alanı bulan politikacıların itibar 5 nesnesi olduğunu göstermiştir . Bu nedenle, Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerinin yönetici elitlerinin 1990ların başında daha kalabalık güç gruplarını meşrulaştırma arayışları etnik faktörle desteklenmiştir. Etnik faktörün önemi, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve birlikte hareket eden cumhuriyetlerin Sovyet Soyalist Cumhuriyetler Birliğinden ayrılma sürecinin başlatılması için uluslararası yasal düzenlemelere başvurularak da desteklenmiştir. Bununla birlikte, yeni oluşan gayriresmi oluşumlar tarfından genişletilen ulusalcı hareket de önem kazanmıştır. Onların sloganları Nüfusun büyük bölümünde büyük oranda bir desteğe ulaşmışır. 1980lerin sonlarından 1990ların başlarına kadarki dönemde etnik faktör bölgede gerçekleşen siyai olaylarla yakından ilgilidir. Örneğin, etnisite ile ilgisiz görünen ekoloji meseleleri milli kültürün ve dil ekolojisinin bir uzantısı olarak yorumlanmıştır. Sosyo ekonmik problemler de yine etnisitenin ışığında değerlendirilmiştir. Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerinin ekonomik bağımsızlığının milli kültürün gelişimine uygun koşullar yaratacağı düşünülmüştür. Bu dönem siyasi elitin basında yer alan etnik bilgiler üzerindeki etkisiyle göze çarpar.

201

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Siyasal iklim Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerine yeni bir siyasi kimlik kazandırmak için geçmişteki milliyetin izlerini taşıyan sembolleri kullanmıştır. Böylece, etnik kültür ve dilin korunması konusunun kullanılmasıyla kendi başına bir devlet olma amacı güdülmüştür. Böyle bir durumda devlet olma olgusu, Kuzey Kafkas uluslarının korunması ve gelişmesi için bir önkoşul olarak görülmüştür. Devlet olma hakkının kazanılması güç ve toprak dağılımına katılma hakkını da beaberinde getirecekti.Yönetici elit ekonomik kaynakların artışı ve korunması ile yakından ilgiliydi ve etnik faktör insanları liderlerinin etrafında toplama açısınndan önemli bir kaynak ve araç olarak hizmet verdi. Bu nedenle, siyasi kimliğin bir bileşeni olarak etnik kimliği kullanmak etnik değerleri, kültür ve dili kullanmadan mümkün değildir Etnik kimlik nüfusun çoğunluğunu ya da azınlığını oluştırma bakımından siyasi kimliğe karşı çıkar, ulus kendi başına devlet olma ya da imtiyazlı davranılma hakkını talep edebilir. Siyasi kimlik çeşitliliği temel alırken, etnik kimlik çeşitliği reddeder ve görmezden gelir. Bu durumda, bir devlet için en büyük sorun silahlı mücadele yoluyla devlet olma hakkı talep eden radikal etnik kimliklerdir. Böle bir durumdan korunmak için siyasi kimlik milli kimliği kullanır ve yalnızca nüfusun kendisini tek bir vücut olarak görmesiyle istikrar ve meşruiyeti sürdürebileceği için bununla ortak devlete ait bir kimlik oluşturmayı hedefler. Diğer birçok büyük ülkede olduğu gibi, Rusya nüfusu da karmaşık etnik(ulusal) yapısı ve dinsel oluşumlarıyla göze çarpar. Birçok kültür ve dile sahip insanların tek bir ülkede ve bir Rus ulusunun parçası olrak bir arada yaşaması ülkemizin tüm tarihinin bir önrneğidir. Nüfusun çeşitliliği, karşılıklı ve kalıcı olarak zenginleşen iletişim, ülkenin gelişiminin bir kaynağı olmuştur. Rus devletinin yüzyıllar boyunca modern zamanlar da dâhil olmak üzere nüfus, toprak ve kültürel gelişimini yalnızca bir ya da iki Doğu Slav ırkını temel alarak oluşurturması durumunda bunun neye yol açacağını hayal etmek oldukça zordur. Rus ulusu diğer milletlerin temsilcileri olmadan, farklı tarihi kültürel geleneklere sahip olanlar olmadan düşünülemez, aynı şekilde ülkenin dinsel yaşamı İslama, Yahudiliğe ve Budizme inananlar olmadan düşünülemez6. Bu yolla, siyasi yasal temele sahip olanlar da dâhil olmak üzere etnik bileşenlere Rusya'da özel bir önem verilmiştir. Grupların etnik çeşitliliği Rusya Federasyonunun oluşumunda “çokuluslu insanlar” formulü ile güçlendirilmiş ayrıca devlet yapısında ve hem bölgesel hem de federal düzeyde yasama alanında etnik kimliğin siyasi bileşen olarak etkisi görülmüştür.

SAYI 19 - 20

Daha once de bahsedildiği gibi, etnik farklılıklar gerilim ve çatışmaların sürekli faktörleridir. Ancak farklı etnik grupların bir arada yaşaması farklı kültürlerin temsilcilerinin tek bir ülkede var olması toplumun başarılı bir şekilde gelişiminin de kaynağıdır. İdari ve siyasi manipulasyonlar aracılığıyla bir etnik grubun bir ya da daha fazla temsilcisinin asli (itibari) millet olarak görülmesi gibi bir devlet politikası da mevcuttur. Nüfus sayımı yoluyla etnik bölgelerin yetkilileri asli millet olarak temsilcilerinin sayılarını artırmanın yollarını ararlar. Böylece, siyasi ve etnik kimliğin birbiriyle ilişkisi etnik kimliğin ortak siyasi bir kimliğe ulaşmak amacıyla kullanılmasıyla açığa çıkar. Ekim 2010'da Rusya'da genel demogragrafik, ekonomik ve sosyal göstergerelerle hepsinden daha önemlisi milli kim7 liği açığa çıkarmaya yarayacak olan nüfus sayımı yapıldı . Nüfus sayımı ülkenin ulusal politika oluşturabilmesi için gerekli olan etnik kompozisyonu hakkında bilgi alınabilecek tek güvenli kaynaktır. Tahminlere göre Rusya Federasyonu topraklarında yaşayan halkların sayısı artacaktır. Etnik gruplar için Nüfus sayımının önemi Kuzey Kafkasya bölgesindeki cumhuriyetlerden biri olan Dağıstan örneğinde görülebilir. S.S.C.B nin var olduğu dönemde çifte grup kimliği tanınmamış yani çoklu kimlik reddedilmişti. Diğer benzer bölgelerde küçük milletler daha büyük olanlarına katılıyor ya da basitçe ortadan kalkıyordu. Ama bu durum Dağıstan'da gerçekleşmedi, diğer kimlikler de birçok Dağıstanlı için ortak Dağıstan kimliğinin yanında varlıklarını sürdürmeye devam etti. Siyasileşmiş ve rekabete girişmiş etnisite koşulları altındaki 1990ların başında, küçük yerel kimlikler yeniden etkin hale 8 getirildi .Bu durum etnilk temsiliyetinSovyet sonrası Dağıstanda siyasi yapının oluşturulmasında çök önemli bir rol oynamaya başlamasıyla mümkün olmuştu. 1991 tarihli DağıstanCumhuriyetiAnayasasına göre, en üst düzey devlet memuriyetleri ülkedeki en etkin etnik grubun temsilcileri arasından seçilecekti. Bu şekilde, etnik statünün belir-lenmesi sorunu siyasi bir anlam kazanmaya başladı. 1990'lara kadar Dağıstan Cumhuriyeti Devlet Konseyi ve Halk Meclisi 14 ayrı milletten oluştu, ancak 1990ların ortalarından itibaren ayrı bir ulus olarak ayrılma konusu etnik liderler arasında ortaya çıktı. Bu amacın başarıya ulaşması bir ya da diğer etnik gruba Dağıstan Cumhuriyeti Devlet Konseyi ve cumhuriyetçi parlementoda bir sandalye kazandıracak ve bu da grubun sayısal avantajının artmasını sağlayacaktı.

202

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Bu nedenle, daha büyük Dağıstan milletinin birer parçası olan küçük etnik grupların temsilcileri bağımsız bir etnik statü kazanmak için mücadeleye başladılar. Bu amaca ulaşmak için nüfus sayımının sonuçlarına başvurulması ve tanınması için bir yol haritası olacak şekilde “Rusyadaki milletler listesi”ne yalnızca etnik statüsü olmayanların dâhil edilmesi gerekmişti.

üzere binde 774.3 artmıştır.1989'dan beri nüfus artışı Rusyanın tüm idari bölgelerinde görülmüştür. Toplam Rus nüfusunun %1.8 i DağıstanCumhuriyetinde yaşamak-tadır ve cumhuriyet nüfus sıralamasında 22.sırada yer alır. Nüfus sayımına göre 121 milletin temsilcileri kayıt altına alınmıştır. (1989'da 102).

Yukarda bahsedilen durumlardan dolayı etnik kimlikleri kayıt altına almak ve nüfus sayımı sırasında her bir milletin nüfusu9 nun belirlenmesi Dağıstan'da özel bir halk desteği görmüştür . Nüfus sayımı prosedürleri ve sonuçlarına yönelik bu ilginin iki temel kaynağı vardır: hangi kütürel kimliklerin yerel yönetimler tarafından tanınan milletler listesine girme ihtimali anlanına gelen “millet” olma hakkına sahip olacağı, ve de Dağıstan milletlerinin sayısında ne gibi değişikler olacağı örneğin grupların siyasi önemi ve yüksek (ya da yüksek olmayanlar da dahil) kamu memurluklarının dağılımındaki etkileri gibi durumların nasıl değişeceği sorularına yanıt bulmak. Perestroika dönemi boyunca gayri resmi yapılar (bir çeşit etnik partiler) oluşturan bazı etnik elitin temsilcileri, “kendi şahsi” grupları için bağımsız “milli ”statü kazandırmayı amaçlarken, diğer bazıları da statükoyu sürdürmek ve kendi milletleri adına en iyisini elde etmek adına nüfus sayımı sürecini kontrol etmeye çalışmışlardır.

Ek 1

Dağıstan Cumhuriyeti Hükümeti nüfus sayımı konusuna oldukça ciddi yaklaşmıştır. Hükümetin eylemleri etnik listeyi değişmeden korumayı ve Dağıstandaki halkların nüfus sayıları hakkında en meşru verilere ulaşmayı amaçlamıştır. Bu cumhuriyet içerisindeki istikrarı sürdürebilmek için gerekliydi. Cumhuriyetin siyasal elitinin çok uluslu kompozisyonunın kendisinin de, nomenklatür korumacılığına ve nüfus sayımı süresince ulusların nüfuslarının yanlış sunulmasının önlenmesinin karşılıklı kontrolüne olanak sağladığını da söylememiz gerekir. Bu alandaki her hangi bir eylem farkedilmeden kalmazdı ve elbete skandallara yol açacaktı Ama bu muhafazakârlık ve istikrarı koruma arzusu Avarlar ve Darginlerin en kalabalık iki grup olarak hâkim durumda olduğu 14 grup arasında güç dağılımı sağlayan mevcut sistemin devamını arzu etmiştir. Dağıstan etnik sistemi içerisinde hak iddia edecek hiç bir yeni grup görülmemeliydi. Aynı zamanda 14 grup arasında herşeyden once her birinin nüfus sayılarına bağlı olan iç hiyerarşilerinin 10 yeniden dağılımı da istenmi-yordu . Moskova hükümetinin tüm buyruklarına rağmen, Dağıstan 2002'de kendi doğru bulduğu şekilde nüfus sayımını gerçekleştirdi. Moskova ve Dağıstan arasındaki tartışmalar sayımın sonuçlarını olumsuz yönde etkiledi. Dağıstan hükümeti “ ulusların ayrılmasının Dağıstanı istikrarsızlaştıracağı” yönündeki hayali tehditle nüfusları harekete geçirmiştir. 2002'nin tüm Rusya'daki nüfus sayımı sonuçlarına göre Dağıstan'da yaşayan nüfus 2.57 Milyon kişiden oluşmaktadır. 1989'daki nüfus sayımına göre Cumhuriyetin nüfusu, şehirde yaşayanlar binde 323,3 köyde yaşayanlar binde 451,0 olmak

Yukarıda bahsedilen tabloya bakarak temsilci sayısına göre önde gelen milletler Avarlar(758 438), Darginler (425 526) ve Kumıklar(365 804) dır. Geleneksel olarak 1948'den beri Cumhuriyetteki üst düzey devlet memurluklarına atanan kişiler bu üç milletin temsilcilerinden seçilmektedir. Halkın nüfusu Cumhuriyette yaşamın neredeyse tüm alanlarında işe alma kararlarını entkileyen önemli bir konudur. Durum Sovyet sonrası dönemde de değişmedi. İdari pozisyonları aynı şekilde Avarlar, Darginler ve Kumıklardan oluşturuldu. Günümüzde de Devlet Başkanı bir Dargin, Meclis Başkanı Kumık ve Başbakan da birAvardır. Böylece aşağıdaki sonuçlara varılabilir. Uygulanan bu nüfus sayımı etnik grupların daha fazla güç elde etme isteklerine ulaşabilmeleri için önemli bir unsurdur. Bizim fikrimize göre 2010'daki nüfus sayımı Cumhuriyetteki durumu radikal bir şekilde değiştirebilir. Dağıstan listesindeki Temsilci sayısına göre Daha az öneme sahip pozisyonlardaki görevleri olan milletler, gelecekte Cunhuriyetin hükümet yapıları içerisin-de yer alabilmek amacıyla temsilci sayılarını artırmak için aktif bir politika gütmektedirler. Kuzey Kafkasya'nın geneli için de aynı tablo görülebilir. Siyasi istikrarsızlık ve istikrar bölgede istikrarın garantörü olarak Rusya Federasyonunun varlığının bileşenlerinin lider kişiliğiyle özdeşleşmiş olduğu kişiselleştirilmiş bölgesel güç olma kavramıyla kendini göstermektedir. Bu nedenle sayı-sız etnik gruptan sadece birinin temsilcisi yönetici görevine getirilir. Bu şekilde eğer politikacı bölge nüfusunun gene-liyle aynı etnik kökene tabii ise hiç şüphesiz seçimler sıra-sında en yüsek oyu alacaktır. Seçimler etnik kimliğe göre yapılmaktadır. Etnik kimlik Kuzey Kafkas Cumhuriyetle-rinin liderlerinin en temel özelikleridir. Aynı zamanda güç sahilerinin yeni ilkelerinin idari reform uygulaması sırasında, yasama gücü ve aday önerisi ile ilgili yeni 11 ilkeler mevcut kişiselleştirilmiş yönetim sistemini bozmuştur . Siyasi kimliğin güçlendirilmesi ancak etnik kimlikler arası ve etnopolitik ilişkiler açısından izdüşümsel politikalar bağla12 mında yürütülebilir . Bu da gelişen etnopolitik programların bölgesel kavramlarının detaylandırılması anlamına gelir. Bölgesel yetkililer yerel toplulukların çıkarlarının ve ihtiyaçlarının peşine düşmekle birlikte yabancı düşmanlığı ve milliyetçi girişimleri de önleyeceklerdir.

203

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Chart 1. Number of Nationalities of the Republic of Dagestan, 2002

Kişi Milliyet 2 576 531 Toplam nüfus Including: 758 438 1. Avars Of which: 21 270 2. Andis 7 3. Archins 6362 4. Akhvakhs 18 5. Bagulals 6184 6. Bezhta Botlikhs 7. 525 8. Ginukhs 2 9. Godoberi 972 10. Hunzibs 15 176 11. Didos 6019 12. Karata 33 13. Tindis 107 14. Khwarshi 3 15. Chamalals 23 314 16. Aguls 17. Azerbaijanian 11 1656 5702 18. Armenians 19. Belorussians 547 876 20. Georgians

Milliyet 21. Dargwa Of which: 22. Kaitags 23. Kubachins 24. Jews 25.Mountain Jews 26. Kazakh 27. Kumyks 28. Laks 29. Lezghins 30. Nogais 31. Ossetins 32. Persians 33. Russians 34. Rutuls 35. Tabasarans 36. Tatars 37. Tats* 38. Ukrainians 39. Tsakhurs 40. Chechens Of which: 41.Chechen-Akkin

% 100 29,4 0,8 0,0 0,25 0,0 0,24 0,02 0,00 0,04 0,59 0,23 0,00 0,00 0,00 0,9 4,3 0,2 0,02 0,03

1) Фарукшин М.Х. Политическая идентичность в контексте политической культуры: учеб.-метод. пособие / М.Х. Фарукшин, О.И. Зазнаев. Казань: Центр инновационных технологий, 2009. С.3233. 2) Попова О. В. Проблемы трансформации этнической идентичности в условиях глобализации / О. В. Попова // Политический анализ: докл. Центра эмпирических исследований СПбГУ / под ред. Г. П. Артемова. СПб.: Издательство Санкт-Петербургского университета, 2004. Вып. 5. С. 63-64. 3) Бромлей Ю. В. Очерки теории этноса / Ю. В. Бромлей; послесл. Н. Я. Бромлей. 2-е изд., доп. М.: Изд-во ЛКИ, 2008. С. 67. 4) Маркова Е. А. Этническая идентичность как фактор политической социализации в трансформирующемся российском обществе / Е. А. Маркова // Вестник ЧитГУ. 2009. № 3 (54). С. 78. 5) Сагитова Л. В. Этнорегиональная идентичность: социальные детерминанты и конструктивистская деятельность СМИ (на примере Республики Татарстан) / Л. В. Сагитова // Гражданские, этнические и религиозные идентичности в современной России / отв. ред. В. С. Магун. М.: Изд-во Ин-та социологии РАН, 2006. С. 254.

Kişi 425 526

% 16,5

4 57 1478 1066 619 365 804 139 732 336 698 381 68 897 719 120 875 24 298 110 152 4659 825 2869 8168 87 867

0,00 0,00 0,06 0,04 0,02 14,2 5,4 13.1 1,5 0,03 0,0 4,7 0,9 4,3 0,2 0,03 0,1 0,3 3,4

116

0,00

6) Тишков В. А. Этническое и религиозное многообразие основа стабильности и развития российского общества: ст. и интервью / В. А. Тишков. М.: Моск. бюро по правам человека: Academia, 2008. С. 4. 7) Российская газета, 23 августа 2010 года, http://www.rg.ru/printable/2010/08/23/perepisanons.html. 8) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 99. 9) Kisriev E. Why is there stability in Dagestan but not in Chechnya?/ E. Kisriev // Potentials of disorder / Ed. I. Koehler, C. Zurcherst. Manchester; New York: Manchester University Press, 2003. P. 116. 10) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 101. 11) Административная реформа (региональный уровень): рос. и европ. опыт: сб. докладов на рос.-герм. конф. Ростов н/Д: Изд-во СКАГС, 2005. С. 148. 12) Гражданская идентичность и патриотическое воспитание в полиэтническом регионе / отв. ред. И. Иванова. Ставрополь; Ростов н/Д: ЮНЦ РАН, 2007. С. 176.

204

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Ethnic Aspects of the Political Identity in the North Caucasian Region

Alvir D. SAETGARAEV Kazan (Volga Region) Federal University Scientifical Advisor Professor M.Kh. Farukshin

Historical experience proves that exactly ethnic identity becomes politicians' object of regard, which successfully uses ethnic values in their ideological doctrines and thus provide them with wide social support.

Political and ethnic identities are parts of social identity and are aimed at creating an individual's value system, norms and maxims in a certain group. Thus, the common point for political and ethnic identity is their conformity in the subject matter. Political identity is aimed at an individual's or group's self-determination in the political aspect by means of their identification with political institutions and it presupposes groups' and individual's participation in the political process as well as relations inside the group and with other similar groups. In its turn, ethnic identity refers to an individual's stable and suprasituational self-concept as of a member of a certain ethnic group basically consisting of community of history, culture and language. Reasoning from these definitions of political and ethnic identity, it is possible to analyze common features and differences of these terms. Considering the common features of political and ethnic identity it ought to be remarked that they have group basis which becomes apparent in belonging to a certain group. For instance when it is referred to political identity, an individual's belonging to a certain party, political movement, etc. might be meant. As for the ethnic identity, belonging to an ethnic group exists in this case. Each of these types of identity has its values, rules and norms of conduct. Besides, groups having political and ethnic identity contrast themselves with the same groups for revealing their positive and negative features. Thus, it may be said that individuals possessing political and ethnic identity have a certain line of conduct conforming to their values, rules and norms of conduct. Based upon the statement that individuals have plural identity, it is possible to make a conclusion that an individual may posses both political and ethnic identity at once. Having political identity an individual does not loose his/her ethnic identity. The fact that an individual or a group are considered subject of the ethnic identity whereas they are considered object of political identity can be regarded as the main difference between political and ethnic identity. Ethnic identity is stable and suprasituational and remains invariable during an individual's whole life, therefore ethnos is the most reliable group for an individual, which can provide him/her with necessary support and safety in life, in contrast

to political one which can reflect and take diverse forms.Thus, as an instance for such a situationism we can mention the transformation of the political regime in Russia in 1990s when the majority of followers of the Soviet nomenklatura changed, reshaped their political identity and became members of democracy movement. This way we examined common features and differences of the terms of political and ethnical identity what will help in further study of their interaction. Structure planning of the political identity allows one to make conclusions on the nature and focus of the process of integrating its subjects into the political system of the society and on the vector of the political developments. The ethnic factor of structure planning of the political identity, which seemed to recede into the background due to the globalization process, not only holds its positions but also remains the determinal factor of structure planning of the political identity. Ethnic identity is the main structure forming component of political identity in the North Caucasian Region of Russia. Ethnic constituent of political identity serves as basis for determining the nature of the process of integrating its subjects into political system and vectors of the political developments of the society. Ethnic identity is the dominant part of the process of structure planning of the political identity in the North Caucasian Region of Russia. Intensity and focus of political identity in the North Caucasian Region of Russia is determined by cultural and historical preconditions. Change in political situation, consolidation of power vertical led to changes in regional public conscience; focus on integration into the structure of all-Russian identity replaced dominating ethnocentrism in the structure of political identity. Ethnic identity can appear as politicians' object who can use ethnic values in their ideological doctrines for providing themselves with wide support. For example, struggle of the North Caucasian Republics for nationhood, giving them new political identity activated use of symbols bearing mention of past nationhood.

205

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Reasons for such motivation might be in restoration of nation's ethnic culture and language and redistribution of power on the post-soviet territory. Interests in accrual and retention of economic resources were priority for the commanding elite and the ethnic factor served as resource and instrument for consolidating the population around their leaders. It is to be mentioned that in a civilized society politics is implemented for the sake of people and through people. Whatever significant was the role of ethnic and political groups, ultimately a person is their main subject as these groups themselves consist of persons. Content and focus of political process and of the whole political life of society are determined exactly through interaction of their interests and will.

SAYI 19 - 20

group's reflexive reaction. Ethnic group may not appear under conditions of piece and stability, but it becomes sharply apparent in case of attack on ethnic group's interests. Ethnic identity strengthens political identity when 2 they coincide in their focus at defending the same values . Thus, in the age of globalization ethnic identity is not only closely connected with political identity but also gains 3 political nature . On the one hand, weakening of national statehood identity takes place; ethnic identity is transformed into basis for political mobilization for setting up burning political claims by the nation. On the other hand, tendency towards preservation of own cul-ture and language, opposition to external influence becomes apparent.

At present very strong socializing role of ethnic group, that gives a person feeling of solidarity with those alike him/her, belonging to a certain associations, feeling of safety, is generally recognized.

Ethnic identity is a factor for political socialization in the North Caucasian region. Identification with a big ethnic group may act as a powerful catalyst for mass behavior and political action.

Ethnic group exerts strong influence on an individual, forms his/her orientations and attitudes. Basing on community of language, culture, history and emotionally colored personal relations, ethnic group has extensible approach to its members and exerts influence upon its members' political orientations.

Prevalence of certain ethnic identity may be one of the factors for forecasting the possible direction of political 4 development of the NorthCaucasian Republics .

Ethnic group may act as an agent of political socialization only when politics is a point of interest of a group and when it strives for imbedding some political norms into individuals' conscious-ness and behavior. Depending on how strong individual's relations with group are, group's influence on individual and formation of individual's certain line of conduct are determined. Thus, the interference of political and ethnic identity takes place. Political identity aimed at formation of individual's certain attitudes and line of conduct collides with ethnic identity, what can nullify ethnic identity or political identity may be rejected by individual by strong ethnic identity. Ethnic identity remains politically neutral for the time being as it affects first of all nation's historical fate, its traditions, culture and language. But when the matter concerns the right for national statehood or ethnic mobilization for the sake of achieving certain political goals takes place, ethnic identity gains political coloration and becomes ethnopo1 litical . Ethic identity as well as political identity serves as a powerful means of mobilization. If ethnic group's rights and freedoms are abridged or abused, ethnic group gets mobilized for defending its interests.This process can be defined as ethnic

Ethnic identity is a major factor of legitimation and delegitimation of power in a transition society, as it legitimatizes nati-onal elites' activities and creates the necessary 5 prerequisites for ethnopolitical mobilization . From the end of 1980s beginning of 1990s there is growth of ethnic identity in the North Caucasian region of Russia. Social movements aimed at restoration and preservation of ethnic identity arise. Phenomenon of identity itself has a dual nature.On the one hand, it serves as an instrument for maintaining an individual's subjective reality. On the other hand, identity may be used by influential social groups as an instrument of social engineering. Historical experience proves that exactly ethnic identity beco-mes politicians' object of regard, which successfully uses ethnic values in their ideological doctrines 6 and thus provide them with wide social support . Thus, striving of the commanding elite of the North Caucasian republics for legitimization of larger powers in the beginning of 1990s was supported by the ethnic factor. Importance of the ethnic factor was supported by the appeal to international legal regulations on the right of nations for self-determination and the initiate process of secession of the union republics from the USSR. Besides, national movement enlarged by new informal entities was of considerable importance. It watchwords enjoyed wide support of a certain part of the population.

206

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

At the end of 1980's beginning of 1990s ethnic factor was closely connected with the political events taking place in the region. For example, the issues of ecology tangential to ethnicity were construed as issues of national culture and language ecology. Social-economic problems were also viewed in the light of ethnicity. It was considered that economic independence of the North Caucasian Republics would create conditions for developing national culture. This period was marked with influence of political elite over ethnic information appearing in press. Political climate appealed to symbols bearing mention of past nationhood for granting the NorthCaucasian republics with new political identity.Thus, use of the subject of ethnic culture and language restoration was aimed at acquiring own statehood. Statehood in this case was interpreted as prerequisite for preservation and development of the North Caucasian nations. Acquisition of statehood allowed participation in power and property redistribution. Commanding elite was concerned with increase and preservation of economic resources and ethnic factor served as resource and instrument for consolidating the population around their leaders. Thus, formation of ethnic identity as of a constituent part of political identity is impossible without use of ethnic values, culture and language. Ethnic identity is opposed to political identity in the view of the fact that forming majority or minority of population, nation may demand own statehood or privileged treatment. Political identity bases upon recognition of diversity, whereas ethnic identity denies and excludes diversity. In this case main challenge for a state is radical ethnic identity that demands grant of statehood by means of armed aggression. In order to avoid such a situation political iden-tity uses national identity and aims at creating common civil identity, as only population recognizing itself as a single whole is able to give stability and legitimacy to the state. As in many other large countries, the Russian population is remarkable for its complex ethnic (national) and religious composition. Cohabitation of bearers of many cultures and languages within one country and as part of one Russian nation was typical for our country in the whole field of its history. Population diversity became a source of permanent and mutually enriching communication, condition for country development. It is difficult to imagine what the Russian state would represent if over centuries, including modern history as well, it developed on territorial, demographical and cultural basis of only one or several East Slavic tribes. The Russian nation is inconceivable without representatives of other nationalities bearers of different culture-historical traditions, as well as inconceivable is religious life of the country without those practicing Islam, Judaism, and Buddhism7. In such a way, ethnic constituent including political legal basis are given special attention in Russia. Ethnic diversity of groups is entrenched in the Con-

SAYI 19 - 20

stitution of the Russian Federation in the form of a formula “multinational people”, as well as in state structure and in legislation of both federal and regional levels what once again proves the political constituent of ethnic identity. As it has already been mentioned, ethnic distinctions were repeatedly factors of tension and conflict. But cohabitation of different ethnic groups, bearers of different cultures within one contrary is the source of successful development of society. There is as well such a policy of state when through administrative and political manipulations one or another representative of an ethnic group may be attributed to the titular nation. By census officials of ethnic regions try to increase number of representatives of the titular nation. Thus, interrelation of political and ethnical identity becomes apparent in use of ethnic identity for the purpose of reaching common political identity. In October 2010 regular population census was carried out in Russia which made it possible to receive generalized demographic, economical, social indicators as well as to reveal national identity what is rather important8. Population census is the only source of information on ethnic composition of the country which is necessary for nation policy formation. According to forecasts, the number of peoples living on the territory of the Russian Federation may increase. The importance of population census for ethnic groups can be examined by the example of one of the republics of the North Caucasian region Dagestan. Thus, during the period of existence of the USSR possibility of double group identity was not recognized, i.e. plural identity was denied. Another similar unit merges into the larger one or simply disappears. But this didn't happen in Dagestan, other identities continued to co-exist for many Dagestans along with the common Dagestan identity. In the beginning of 1990s in the situation of competing and politicized ethnicity local small identities were again made actual9. This was made possible by the fact that ethnic representation started to play a very significant role in the political structure of the post-soviet Dagestan. According to theConstitution of the Republic of Dagestan of 1991, the highest public offices shall be taken up by the representatives of the titular ethnic group. In such a way the problem of identification of the ethnic status started to gain political meaning.Till 1990s StateCouncil of the Republic of Dagestan and People's Assembly were formed from fourteen nationalities, but from mid 1990s issue of detachment into a separate nationality emerged among ethnic elites. Achievement of this aim guaranteed a representative of one or another ethnic group a seat in State Council of the Republic of Dagestan and republican Parliament, numerical strength of which in this case was to be increased.

207

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Thus, representatives of small ethnic groups, that were a part of larger Dagestan nationalities, started striving for acquisition of an independent ethnic status. For achievement of this goal only including non-status groups into the “list of nationalities of Russia” that serves as a guiding line for conducting and publication of results of population census was needed. Due to the circumstances mention above, issues of recording ethnic identification and population of each nationality during census gained special public interest in Dagestan. This concernment on the census procedure and its results was focused on two main issues: which cultural identities had right for status of “nationality” which meant possibility to get into the list of nationalities recognized by the local authorities, and which changes will happen in the number of Dagestan nationalities, i.e. their political importance, influence by distribution of higher (and not only higher) public offices. Some of representatives of ethnic elites, who created informal structures during the period of perestroika (kind of ethnic parties), aimed at reaching independent “national” status for “their own” groups, others tried to control the process of census for maintaining status-quo and getting the most favorable out10 come for their nationality . Government of the Republic of Dagestan was in earnest about the issue of census. Its actions were aimed at preservation of ethnic list unchanged and getting at most legitimate data on population of nations in Dagestan. This was needed for keeping stability in the Republic. It ought to be noted that in itself the polyethnic composition of the political elite of the Republic allows providing nomenclature conservatism and mutual control on preventing misrepresentation of nations' population during the census process. Any actions in this field can't remain unnoticed and will for sure lead to expose and scandals. But this conservatism and stability concern refer to the existing system of power distribution between fourteen groups by predominance of two most numerous groups which are Avars and Dargwa. No new claimants for a place in Dages-tan ethnic system should appear. As well as redistribution of internal hierarchy between fourteen groups, which first of 11 all depends on population of each of them, is undesirable . In spite of all Moscow government decrees, Dagestan conduc-ted census in 2002 the way it considered it correct. Debates that appeared between Moscow and Dagestan negatively influenced the results of census. Dagestan government mobilized the population with fictitious threat “separation of nations will destabilize Dagestan”. According to the results of All-Russian census of 2002, number of the resident population of Dagestan comprised 2,57 MIO persons. In comparison to the census of 1989 population of the Republic increased by 774,3 thousand, incl. town residents by 323,3 thousand, and rural areas by

SAYI 19 - 20

451,0 thousand. Total increase in population number since 1989 took place in all administrative districts of the Republic. 1,8% of the whole Russian population lives in Dagestan, the Republic is on 22nd place in population. Census recorded representatives of 121 nationality (102 in 1989). Appendix 1 From the aforecited chart one can see that leaders in number of representative are such nations as Avars (758 438), Dargwa (425 526) and Kumyks (365 804).Traditionally since 1948 the highest public offices in the Republic were occupied by the representatives of these nationalities. Nation population is a substantial argument by staffing decisions almost in all spheres of life of the Republic. The situation didn't change in the post-soviet period. Executive positions were occupied by the same Avars, Dargwa and Kumyks. Thus, for the present day the President of the Republic is Dargwa, the Parliament Chairman is Kumyk and the Prime-Minister is Dargwa. So the following conclusion can be made. The conducted census is an important element of achieving aims concerning the power by ethnic groups. Census of 2010 in our opinion shall radically change the situation in the Republic. Nationalities occupying the subsequent positions by number of representatives in the list of Dagestan peoples are carrying out active policy of increasing the number of their members with the aim of obtaining seats in the government structures of the Republic in future. As for the North Caucasus in general, the identical situation can be viewed here. Political instability and stability become apparent in phenomenon of personified regional power which is associated with the personality of the head of the constituent entity of the Russian Federation as the stability guarantor in the region. That's why a representative of one of the numerous ethnic groups is appointed for the executive position. In such a way if the politician has similar ethnic identity with the majority of region population, he no doubt gets the majority of votes during the elections. Polling depends on ethnic identity. Ethnic identity is the basic characteristics of leaders of the North Caucasian Republics. At the same time during the administrative reform introduction of new principles of power vertical, new principles of legislature power composition and candidates recommendation broke the existing system of personified 12 administration . Strengthening of political identity can be carried out only in context of projective politics in the sphere of interethnic 13 and ethnopolitical relations . This means elaboration of regional concepts of developing ethnocultural programs. Local authorities shall keep track of local communities' interests and needs as well as prevent xenophobia and nationalism attempts.

208

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Chart 1. Number of Nationalities of the Republic of Dagestan, 2002 Person Nationality Total Population 2 576 531 Including: 758 438 1. Avars Of which: 21 270 2. Andis 7 3. Archins 6362 4. Akhvakhs 18 5. Bagulals 6184 6. Bezhta 7. Botlikhs 525 8. Ginukhs 2 9. Godoberi 972 10. Hunzibs 15 176 11. Didos 6019 12. Karata 33 13. Tindis 107 14. Khwarshi 3 15. Chamalals 23 314 16. Aguls 17. Azerbaijanian 11 1656 5702 18. Armenians 19. Belorussians 547 876 20. Georgians

Nationality 21. Dargwa Of which: 22. Kaitags 23. Kubachins 24. Jews 25.Mountain Jews 26. Kazakh 27. Kumyks 28. Laks 29. Lezghins 30. Nogais 31. Ossetins 32. Persians 33. Russians 34. Rutuls 35. Tabasarans 36. Tatars 37. Tats* 38. Ukrainians 39. Tsakhurs 40. Chechens Of which: 41.Chechen-Akkin

% 100 29,4 0,8 0,0 0,25 0,0 0,24 0,02 0,00 0,04 0,59 0,23 0,00 0,00 0,00 0,9 4,3 0,2 0,02 0,03

1) Фарукшин М.Х. Политическая идентичность в контексте политической культуры: учеб.метод. пособие / М.Х. Фарукшин, О.И. Зазнаев. Казань: Центр инновационных технологий, 2009. С. 32. 2) Фарукшин М.Х. Политическая идентичность в контексте политической культуры: учеб.метод. пособие / М.Х.Фарукшин,О.И.Зазнаев.Казань: Центр инновационных технологий, 2009. С. 32-33. 3) Попова О. В. Проблемы трансформации этнической идентичности в условиях глобализации / О. В. Попова // Политический анализ: докл. Центра эмпирических исследований СПбГУ / под ред. Г. П. Артемова. СПб.: Издательство Санкт-Петербургского университета, 2004. Вып. 5. С. 63-64. 4) Бромлей Ю. В. Очерки теории этноса / Ю. В. Бромлей; послесл. Н. Я. Бромлей. 2-е изд., доп. М.: Изд-во ЛКИ, 2008. С. 67. 5) Маркова Е. А. Этническая идентичность как фактор политической социализации в трансфор-мирующемся российском обществе / Е. А. Маркова // Вестник ЧитГУ. 2009. № 3 (54). С. 78. 6) Сагитова Л. В. Этнорегиональная идентичность: социальные детерминанты и конструктивистская деятельность СМИ (на примере Республики Татарстан) / Л. В. Сагитова // Гражданские, этнические и религиозные идентичности в современной России / отв. ред. В. С.

Person 425 526

% 16,5

4 57 1478 1066 619 365 804 139 732 336 698 381 68 897 719 120 875 24 298 110 152 4659 825 2869 8168 87 867

0,00 0,00 0,06 0,04 0,02 14,2 5,4 13.1 1,5 0,03 0,0 4,7 0,9 4,3 0,2 0,03 0,1 0,3 3,4

116

0,00

Магун. М.: Изд-во Ин-та социологии РАН, 2006. С. 254. 7) Тишков В. А. Этническое и религиозное многообразие основа стабильности и развития российского общества: ст. и интервью / В. А. Тишков. М.: Моск. бюро по правам человека: Academia, 2008. С. 4. 8) Российская газета, 23 августа 2010 года, http://www.rg.ru/printable/2010/08/23/perepisanons.html. 9) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 99. 10) Kisriev E. Why is there stability in Dagestan but not in Chechnya?/ E. Kisriev // Potentials of disorder / Ed. I. Koehler, C. Zurcherst. Manchester; New York: Manchester University Press, 2003. P. 116. 11) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 101. 12) Административная реформа (региональный уровень): рос. и европ. опыт: сб. докладов на рос.-герм. конф. Ростов н/Д: Изд-во СКАГС, 2005. С. 148. 13) Гражданская идентичность и патриотическое воспитание в полиэтническом регионе / отв. ред. И. Иванова. Ставрополь; Ростов н/Д: ЮНЦ РАН, 2007. С. 176.

209

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Этнические Аспекты Политических Идентичностей В Северокавказском Регионе

SAYI 19 - 20

А.Д. САЕТГАРАЕВ Казанский (Приволжский) федеральный университет Научный консультант: Проф. М.Х. Фарукшин

Исторический опыт показывает, что этническая идентичность полностью являлась объектом авторитета политиков, обеспечивших себе широкую поддержку, успешно используя этнические ценности в своих идеологических доктринах. Политические и этнические идентичности являются частями социальной идентичности, и их целью является формирование суждений о ценностях, норм и принципов индивида внутри определенной группы. Поэтому, общая черта политической и этнической идентичностей их соответствие данному вопросу. Политическая идентичность преследует цель формирования автономии индивида или группы с политической точки зрения путем отнесения себя политическим организациям и предполагает вовлечения в политическом процессе группы или индивида в отношения внутри одной и той же группы и между другими схожими группами. А этническую идентичность можно описать, как твердое и не меняющееся по обстоятельствам самосознание индивида в качестве члена определенной этнической группы, имеющей в основном единство истории, культуры и языка. Исходя из указанных определений политической и этнической идентичностей, можно исследовать общие свойства и различия этих терминов. Учитывая общие свойства политической и этнической идентичностей, очевидно, что обе они основываются на аспекте группы, выражающейся в чувстве индивида своей принадлежности к определенной группе. Например, когда речь идет о политической идентичности, подразумевается принадлежность индивида к какойлибо партии, политическому движению, и т.п. Таким же образом, для этнической идентичности свойственна принадлежность к определенной этнической группе. Каждая из этих идентичностей имеет свои ценности, правила и моральные суждения. В то же время группы с политической и этнической идентичностью сопоставляют себя с аналогичными группами с точки зрения выражения положительных и отрицательных свойств. Поэтому, можно утверждать, что индивиды с политической и этнической идентичностью имеют определенные поведения, соответствующие ценностям, правилам и моральным суждениям групп, к которым они относятся. Основываясь на идеи, что индивиды имеют более одной идентичности, можно прийти к выводу, что индивид может одновременно иметь, как политическую, так и этническую идентичность. Индивид, обладающий политической идентичностью, не отдаляется от этнической идентичности.

Фундаментальным различием между политической и этнической идентичностью является тот факт, что в то время, как индивид или группа является субъектом этнической идентичности, они являются объектом политической идентичности. Этническая идентичность является твердой, не меняется по обстоятельствам и остается неизменной в течение всей жизни индивида. Поэтому, этническая группа является наиболее надежной группой в жизни индивида, обеспечивающей необходимую безопасности и поддержку. А политическая идентичность может измениться со временем и принимать различные формы. В качестве примера подобного cитуационизма (изменение в зависимости от ситуации) можно привести изменение режима в 1990-е годы в России, когда изменилось большинство последователей советской номенклатуры, заново формировались политические идентичности и стали частью демократического движения. Таким образом, мы рассмотрели общие свойства и различия между терминами политическая и этническая идентичность, которые существенно помогут нам в наших будущих исследованиях об их взаимовлиянии. Структурное планирование политической идентичности дает возможность человеку делать выводы о природе и сфокусироваться на процессе интегрирования своего мнения в политическую систему общества и в направление политического развития. Этнический фактор в структурном планировании политической идентичности, оставшийся на заднем плане в процессе глобализации, не только имеет доминантное значение, но и в то же время продолжает играть роль определяющего фактора в структурном планировании политической идентичности. Фундаментом формирования политической идентичности в Северокавказском регионе России является этническая идентичность. Этнические компоненты политической идентичности являются основой при определении характера процесса интеграции мнений в политическую систему и направление политического развития общества.

210

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Этническая идентичность является доминирующей стороной в процессе структурного планирования политической идентичности в Северокавказском регионе России. Областями сосредоточения и фокусной точкой политической идентичности в Северокавказском регионе России определяются культурными и историческими предпосылками. Изменения в политической ситуации, объединение соотношения сил привели к изменениям в сознании народа; доминантный этнический центризм в структуре политической идентичности был полностью заменен стремлениями интегрирования в структуру русской идентичности. Этническая идентичность может быть использована политиками, использующими этнические ценности в своих идеологических доктринах для получения большей поддержки. Например, борьба северокавказских республик для становления нацией придала им новую политическую идентичность и распространила использование националистических символов прошлого. Среди причин подобного размышления можно выделить желание укрепить этническую культуру, языка нации и распределение сил в постсоветских границах. Увеличение экономических ресурсов и желание ими овладеть были приоритетом для правящей элиты и выполняли функцию ресурсов и средств сплочения населения вокруг лидеров этнического фактора. Необходимо отметить, что в цивилизованном обществе политика ведется людьми от имени людей. Независимо от значения роли этнических и политических групп, главным является сам человек, и эти группы также состоят из людей. Охват и фокусная точка политических процессов, и вся политическая жизнь общества в полном смысле определяется посредством взаимодействия интересов и желаний людей. На сегодняшний день, в основном, признается, что этнические группы играют важную обобществляющую роль, которая дает человеку желание солидарности с другими подобными себе людьми, чувство преданности определенной организации и безопасности. Этническая группа оказывает большое влияние на индивида и формирует наклонности и поведение человека. Этническая группа, основывающаяся на языке, культуре, истории и единстве различных человеческих отношений, может легко найти доступ к своим членам и повлиять на их политические убеждения. Этническая группа может задействовать в качестве элемента политической социализации только тогда, когда политика является объектом интереса одной группы, и данная группа желает внедрить определенные политические нормы в сознание и действия индивидов. В зависимости от того, насколько крепки отношения человека с группой, можно формировать влияние группы на индивида и точку зрения индивида. Таким образом, происходит вмешательство политической и этнической идентичностей. Политическая идентичнос-

SAYI 19 - 20

ть, нацеленная на формирование определенного образа поведения и подходы у человека, может противоречить с этнической идентичностью, и данное обстоятельство, которое приводит к утрате силы этнической идентичности или политической идентичности, может отвергаться индивидом, имеющим твердую этническую идентичность. Пока что этническая идентичность остается политически нейтральной, так как она влияет на историческую судьбу, традиции, культуру и язык всей нации. Однако, если образуется ситуация, приводящая к этническому движению за право создания национального государства или определенные политические цели, этническая идентичность может приобрести политический облик и стать этнополитической. Как и политическая идентичность, этническая идентичность также может формировать сильную основу движения и развития. При ущемлении или уничтожении прав и свобод этнической группы, этническая группа переходит в действие для защиты своих интересов. Данный процесс можно определить, как рефлексивная реакция этнической группы. В условиях мира и благосостояния этническая группа может быть не заметна, но в случае какого-либо нападения на интересы этнической группы, она может проявить себя жестким образом. При объединении этнической идентичности во имя защиты общих ценностей, она усиливает политическую идентичность1. Поэтому, эпоху глобализации этническая идентичность не только находится в близком взаимоотношении с политической идентичностью, но и в то же время обретает политический характер2. С одной стороны по мере ослабления идентичности национального государства, этническая идентичность создает основу для движения, чтобы требовать политических прав от нации к которой она относится. С другой стороны проявляется тенденция защиты собственной культуры и языка от внешних факторов. Этническая идентичность в Северокавказском регионе является фактором для политической социализации. Принадлежность к крупной этнической группе может стать сильным инициатором для массового движения и политического поведения. Превосходство определенной этнической группы является одним из важных факторов с точки зрения определения направления политического развития в северокавказских республиках.3 Когда этническая идентичность легализует действия национальной элиты и обеспечивает необходимые предпосылки для этнополитической активности, она является важным фактором для легитимации или делегитимации силы в трансформирующемся обществе4. В Северокавказском регионе России наблюдается существенное развитие этнической идентичности с конца 1980-х до начала 1990-х годов. Также возникли общественные движения для укрепления и защиты этнической идентичности.

211

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Само понятие идентичность также имеет двуликий характер. С одной стороны оно выполняет функцию средства для поддержания субъективной реальности индивида. С другой стороны, идентичность может быть использована эффективными социальными группами в качестве средства социальной инженерии. Исторический опыт показывает, что этническая идентичность полностью являлась объектом авторитета политиков, обеспечивших себе широкую поддержку, успешно используя этнические ценности в своих идеологических доктринах.5 Поэтому, стремления правящей элиты северокавказских республик для легитимации более широких силовых групп в начале 1990-х годов поддерживались этническим фактором. Важность этнического фактора также была поддержана правом наций на самоопределение и применением международных правовых регулирований для положения начала процесса отделения действующих вместе республик от Союза Советских Социалистических Республик. Вместе с тем, приобрели важность националистические движения, расширяемые новыми неофициальными формированиями. Их девизы были широко поддержаны большинством населения. В период с конца 1980-х до начала 1990-х годов этнический фактор имел тесную связь с политическими событиями, имевшими место в регионе. Например, экологические вопросы, кажущиеся не связанными с этнической принадлежностью, были рассмотрены, как часть национальной культуры и экологии языки. Социально-экономические проблемы также были оценены в свете этнической принадлежности. Предполагалась, что экономическая независимость северокавказских республик образует подходящие условия для развития национальной культуры. Данный период примечателен влиянием политической элиты на этнических данных, приведенных в прессе. Политический климат использовал символы, содержащие следы национальности в прошлом, для формирования новой политической идентичности северокавказским республикам. Таким образом, использование вопроса о защите этнической культуры и языка таило в себе цель становления отдельным государством. В подобном случае факт становления отдельным государством был рассмотрен предпосылкой для защиты и развития северокавказских народов. Приобретение права становления государством также включало в себя право участия в распределении силы и территории. Правящая элита была тесно связана с увеличением и защитой экономических ресурсов, и этнический фактор служил важным ресурсом и средством для сбора людей вокруг лидеров. Поэтому, использование этнической идентичности в качестве составляющего политической идентичности невозможно без использования этнических ценностей, культуры и языка. Этническая идентичность противостоит политической идентичности с точки зрения того, что она определяет

SAYI 19 - 20

большинства или меньшинства населения, и народ может потребовать свое право стать отдельным государством или привилегированного отношения. Политическая идентичность основывается на разнообразии, в то время, как этническая идентичность отвергает и игнорирует разнообразия. В данном случае наиболее серьезной проблемой для государства является радикальные этнические идентичности, требующие свое право стать государством путем вооруженной борьбы. Для того, чтобы обезопасить себя от подобной ситуации политическая идентичность использует национальную идентичность и стремится формировать идентичность, относящуюся к общему государству, так как стабильность и легитимность возможны только тогда, когда население рассматривает себя одним целым. Как и во многих других крупных странах, население России характеризуется сложной этнической (национальной) структурой и религиозными формированиями. Тот факт, что люди с множеством различных культур и языков живут вместе в одной стране и в качестве части народа России, является примером всей истории нашей страны. Разнообразие населения являлось источником взаимной и постоянной богатеющей связи, а также развития страны. Очень трудно предполагать последствия демографического, территориального и культурного развитие русского государства на протяжении столетий, включая современного периода, основываясь только на одном или двух восточнославянских рас. Нельзя представить себе русский народ без представителей других наций, людей с различными историческими и культурными традициями, равно как религиозную жизнь страны нельзя рассматривать без исповедующих ислам, иудаизм и буддизм6. Таким путем, в России уделялось особое внимание этническим составным, включая имеющих политическое и правовое основание. Этническое разнообразие групп было укреплено формулой «многонациональные люди» в формировании Российской Федерации, а также влияние этнической идентичности, как политическое составное, наблюдалось в государственной структуре и в законодательной сфере, как на региональном, так и федеральном уровнях. Как говорилось ранее, этнические различия являются постоянными факторами напряжения и конфликтов. Однако, сосуществование различных этнических групп, присутствие представителей различных культур в одной стране также является успешного развития общества. Также существует государственная политика рассматривать одного или нескольких представителей одной этнической группы основной (авторитетной) нацией путем административных и политических манипуляций. Путем переписи населения уполномоченные лица этнических регионов ищут способы увеличить число представителей в качестве основной нации. Таким образом, взаимосвязь между политической и этнической идентичностей проявляется в использовании этнической идентичности в целях достижения общей политический идентичности.

212

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

В ноябре 2010 года в России было проведено перепись населения, которое позволить выявить общие демографические, экономические и социальные показатели, а еще важнее национальную идентичность7. Перепись населения является единственным надежным источником данных об этническом составе для формирования национальной политики страны. По прогнозам численность народов, живущих на территории Российской Федерации, возрастет. Значение переписи населения для этнической группы можно увидеть на примере Дагестана, являющейся одной из республик в северокавказском регионе. В период существования СССР двойная групповая идентичность не признавалась, т.е., множественная идентичность опровергалась. В других подобных регионах малочисленные нации присоединялись во многочисленные или просто ликвидировались. Но этого не случилось в Дагестане, другие идентичности также продолжали свое существование вокруг дагестанской идентичности общей для многих жителей Дагестана. В начале 1990-х годов в условиях политизированной и конкурирующей этнической принадлежности малые местные идентичности были заново приведены в эффективное 8 состояние . Это было возможно, благодаря тому, что этническое представительство начала играть важную роль в формировании политической структуры в постсоветском Дагестане. Согласно Конституции Республики Дагестана от 1991 года самые высокопоставленные государственные служащие избирались из числа представителей наиболее эффективных этнических групп. Так, вопрос об определении этнического статуса начал приобретать политическое значение. До 1990-х годов Государственный совет и Народное собрание Республики Дагестан состояли из 14-и различных наций. Однако, с середины 1990-х годов среди этнических лидеров возник вопрос отделения в качестве отдельной нации. Успех в данном вопросе обеспечивал одной или другой этнической группе место в Государственном совете Республики Дагестан и республиканском парламенте, что в свою очередь обеспечивало увеличение численного преимущества данной группы. Поэтому, представители меньших этнических групп, являющихся частями большого народа Дагестана, начали борьбу для приобретения независимого этнического статуса. Для достижения этой цели было необходимо включить в «Перечень наций в России» только тех, кто не имеет этнического статуса таким образом, чтобы это было дорожной картой для обращения к результатам переписи населения и их признания. Из-за указанной выше ситуации регистрация этнических идентичностей и определение населения каждой нации во время переписи населения были особо поддержаны народом 9 в Дагестане . Подобный интерес в отношении процедуры и результатов переписи населения имеет два основных источников: каким культурным идентичностям предоставляется право стать «нацией», что означает их включения в перечень наций, признанных местными властями, а также найти ответы на такие вопросы, как какие возможные изменения произойдут в численности наций Дагестана, к примеру, возможные изменения в значении политических групп и влияние на распределении верховных (или включая не верховных) государственных постов. Представители некоторых этнических элит, формировавших незаконные структуры (своего рода этнические партии) в течение всего периода перестройки, преследовали цель приобретения независимого «национального» статуса для их «личных»

SAYI 19 - 20

групп, тогда как, некоторые другие старались контролировать процесс переписи населения, чтобы продолжить статус-кво и получить наилучшее для своей нации. Правительство Республика Дагестан очень серьезно подошел к вопросу переписи населения. Действия Правительства были нацелены на сохранение этнического перечня без изменений и получение наиболее легитимных данных о численности народов в Дагестане. Это было необходимо для поддержания стабильности внутри республики. Также нужно отметить, что многонациональный состав политической элиты республики позволил обеспечить номенклатурный протекционизм и взаимный контроль за предотвращением предоставления недостоверных данных о численности населений наций в период проведения переписи населения. Любое действие по данным вопросам не оставалось бы незамеченным и обязательно привело бы скандалам. Однако, желание сохранить данный консерватизм и стабильность обеспечило продолжение нынешней системы, позволяющей распределение сил между 14-ю группами, среди которых Авары и Даргинцы занимают доминирующее положение в качестве двух групп с наибольшей численностью населения. Нельзя было допустить появление новой группы, требующей свои права, в этнической системе Дагестана. Также было нежелательно перераспределение внутренней иерархии между указанными 14-ю группами в зависимости численности их 10 населения. Несмотря на все приказы Правительства в Москве, Дагестан провел перепись населения в 2002 году так, как она считала правильным. Разногласия между Москвой и Дагестаном отрицательно повлияли на результаты переписи. Правительство Дагестана задействовала население с воображаемой угрозой, что «разделение наций привет к дестабилизации Дагестана». По результатам всероссийской переписи населения в 2002 году население Дагестана составляет 2.57 миллион человек. По сравнению с переписью населения 1989 года население республики выросло в общей сложности на 774.3 тысячных, в том числе на 323,3 тысячных в городах и на 451,0 ты-сячных в сельской местности. Рост населения с 1989 года наблюдался во всех административных регионах России. 1.8% всего населения России проживает в Республике Да-гестан. Республика занимает 22-е место по численности населения. Согласно результатам переписи населения были зарегистрированы представители 121 наций (в 1989 году 102).

Приложение 1 Указанная выше таблица показывает, что по численности населения ведущими нациями являются авары (758.438), даргинцы (425.526) и кумыки (365.804). Традиционно с 1948 год высокопоставленные лица назначаются из числа представителей этих трех наций. Численность нации является важным фактором, влияющим на решение о приеме на работу почти во всех сферах жизни республики. Таким образом, можно прийти к следующим выводам. Проведенная перепись населения является важным элементом при удовлетворении требований этнических групп. По нашему мнению, перепись населения 2010 года может радикально изменить ситуацию в республике. Нации, занимающие менее значимые посты по численности своих

213

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

представителей в перечне наций Дагестана, ведут активную политику для увеличения численности своего населения, чтобы в будущем занимать важные посты в правительственных структурах республики. Такую же ситуацию можно наблюдать во всем Северном Кавказе. Политическая нестабильность проявляется понятием становления личностной региональной силой, отождествляемой лидирующим положением Российской Федерации в качестве гаранта стабильности в регионе. Поэтому, из числа множества этнических групп представитель только одной группы назначается на пост руководителя. Таким способом, если политик имеет одинаковые этнические корни с большинством населения региона, то несомненно он получит наибольшее число голосов на выборах. Выборы проводятся по этнической идентичности.

Этническая идентичность является основной характерной чертой лидеров северокавказских республик. Вместе с тем новые принципы, связанные с законодательной властью и выдвижением кандидатов, внедряемые в процессе применения административных реформ, разрушили имеющуюся систему личностного управления.11 Укрепление политической идентичности возможно только в виде проекционной политики с точки зрения взаимоотношений между этническими идентичностями и этнополитических отношений.12 Это означает детализацию региональных концепций развиваемых этнополитических программ. Региональные власти наряду с защитой интересов и потребностей местных общин, также предотвратят ксенофобию и националистические инициативы.

Таблица 1: Численность наций Республики Дагестан, 2002 год Национальность Общее число населения Включая: 1. Авары Из них: 2. Анди 3. Арчины 4. Ахвахи 5. Багулалы 6. Бежта 7. Ботлихы 8. Гинухи 9. Годобери 10. Хунзибы 11. Дидо 12. Карата 13. Тинди 14. Хварши 15. Чамалалы 16. Aгулы 17. Aзербайджанцы 18. Армяне 19. Белорусы 20. Грузины

Человек 2 576 531

% 100

758 438

29,4

21 270 7 6362 18 6184 525 2 972 15 176 6019 33 107 3 23 314 11 1656 5702 547 876

0,8 0,0 0,25 0,0 0,24 0,02 0,00 0,04 0,59 0,23 0,00 0,00 0,00 0,9 4,3 0,2 0,02 0,03

Национальность 21. Даргинцы Из них: 22. Каитаги 23. Кубачины 24. Евреи 25. Горские евреи 26. Казахи 27. Кумыки 28. Лаки 29. Лезгины 30. Ногайцы 31. Осетины 32. Перси 33. Русские 34. Рутулы 35. Табасараны 36. Татары 37. Таты* 38. Украинцы 39. Цахуры 40. Чеченцы Из них: 41.Чеченцы-аккинцы

Человек 425 526

% 16,5

4 57 1478 1066 619 365 804 139 732 336 698 381 68 897 719 120 875 24 298 110 152 4659 825 2869 8168 87 867

0,00 0,00 0,06 0,04 0,02 14,2 5,4 13.1 1,5 0,03 0,0 4,7 0,9 4,3 0,2 0,03 0,1 0,3 3,4

116

0,00

В таблице «Национальности Дагестана» выделены жирным шрифтом, а курсивом обозначены этносы в составе этих национальностей, и только национальности с численностью более 500 человек указаны в перечне «других» национальностей. 97,8% населения республики указаны по национальности в данной таблице.

1) Фарукшин М.Х. Политическая идентичность в контексте политической культуры: учеб.-метод. пособие / М.Х. Фарукшин, О.И. Зазнаев. Казань: Центр инновационных технологий, 2009. С. 32-33. 2) Попова О. В. Проблемы трансформации этнической идентичности в условиях глобализации / О. В. Попова // Политический анализ: докл. Центра эмпирических исследований СПбГУ / под ред. Г. П. Артемова. СПб.: Издательство СанктПетербургского университета, 2004. Вып. 5. С. 63-64. 3) Бромлей Ю. В. Очерки теории этноса / Ю. В. Бромлей; послесл. Н. Я. Бромлей. 2-е изд., доп. М.: Изд-во ЛКИ, 2008. С. 67. 4) Маркова Е. А. Этническая идентичность как фактор политической социализации в трансформирующемся российском обществе / Е. А. Маркова // Вестник ЧитГУ. 2009. № 3 (54). С. 78. 5) Сагитова Л. В. Этнорегиональная идентичность: социальные детерминанты и конструктивистская деятельность СМИ (на примере Республики Татарстан) / Л. В. Сагитова // Гражданские, этнические и религиозные идентичности в современной России / отв. ред. В. С. Магун. М.: Изд-во Ин-та социологии РАН, 2006. С. 254. 6) Тишков В. А. Этническое и религиозное многообразие основа стабильности и

развития российского общества: ст. и интервью / В. А. Тишков. М.: Моск. бюро по правам человека:Academia, 2008. С. 4. 7) Российская газета, 23 августа 2010 года, http://www.rg.ru/printable/2010/08/23/perepis-

anons.html.

8) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 99. 9) Kisriev E. Why is there stability in Dagestan but not in Chechnya?/ E. Kisriev // Potentials of disorder / Ed. I. Koehler, C. Zurcherst. Manchester; New York: Manchester University Press, 2003. P. 116. 10) Тишков В. А. Множественные идентичности между теорией и политикой (пример Дагестана) / В. А. Тишков, Э. Ф. Кисриев // Этнографическое обозрение. 2007. № 5. С. 101. 11) Административная реформа (региональный уровень): рос. и европ. опыт: сб. докладов на рос.-герм. конф. Ростов н/Д: Изд-во СКАГС, 2005. С. 148. 12) Гражданская идентичность и патриотическое воспитание в полиэтническом регионе / отв. ред. И. Иванова. Ставрополь; Ростов н/Д: ЮНЦ РАН, 2007. С. 176.

214

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Diğer Uluslararası Hukuk Kuralları Çerçevesinde

ÇEÇENİSTAN MESELESİ

Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir AKIL İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Orta Asya ve Kafkasya'da devletler ve uluslararası şirketler arası petrol savaşları ve boru hatları konusu meseleyi daha da karmaşıklaştırmaktadır. Bölgedeki çatışma, petrol ve doğalgaz rezervlerinin yönlen-direceği boru hatlarıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Rusya; bu hatları kendi topraklarından geçirmeye çalışırken ABD ve müttefikleri aleyhine stratejik çalışmalar yapmış ve kendi boru hatlarını geçirmeyi çalıştığı Çeçenistan'da da kanlı bir mücadele yürütmüştür. Kremlin yönetimi, yakın komşuları üstündeki kontrolünü arttırmış ve bölgedeki yeni cumhuriyetlerin hareket alanlarını daraltmaya çalışmıştır. “Halkların Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı (The SelfDetermination of Peoples)”, İlkçağ düşünürlerindenAristo'nun “Büyük imparatorluklar ile değil, şehir devletleri ile en iyiye ulaşılacağı” düşüncesinden hareketle Yunanistan'da 158 şehir devleti tarifine kadar eskiye uzanmaktadır. Çeşitli milletlerarası sözleşmelere ve antlaşmalara konu olan ve halen gündemdeki yerini kaybetmeyen bu kavram, ülkelerin uluslararası hukukta varlığını kabul ettikleri fakat pek çoğunun kendi açılarından zararı olabileceği düşüncesiyle tanımını yapmaktan kaçındıkları ve sınırlarını belirleyemedikleri günümüze değin tartışmalara konu olmuş esnek bir kavramdır. Gerçekten de konuyla ilgilenme durumunda olan pek çok ülke açısından meselenin “iki tarafı keskin kılıç” misali riskli veya en azıdan temkinli davranmaya iten yönleri bulunduğu bir gerçektir. Örneğin, hak talep eden “halk”tan başka, bir tarafta kendisine karşı ithamlarda bulunulan hegemon devlete karşı bu hakkı ileri sürme söz konusu iken, diğer tarafta destekçi devletlerin aynı sorunla karşılaşma riskiyle karşı karşıya kalma endişeleri gibi… Bu gün pek çok ülke, uluslararası denge politikaları bir tarafa, bünyelerinde birden fazla farklı unsuru barındırmalarından dolayı bu tür meselelere “bumerang etkisi” yapabilir endişesiyle daha temkinli yaklaşmaktadır. Örneğin 1 Rusya-Bosna-Çeçenistan,Türkiye-Çeçenistan-Kürt Sorunu ve benzeri açmazları gibi… Diğer bir ifadeyle, söz konusu kavram, gerek kendisine karşı ileri sürülen devlet, gerekse ileri süren devletler açısından dilemmaya düşürme potansiyeline sahiptir. Her ne kadar ilk bakışta böylesine bir çift boyutluluk var gibi gözükse de aslında “Çeçenistan Meselesi” gerek uluslararası hukuk, gerekse uluslararası ilişkiler açısından “iki tarafı keskin kılıç”tan da öte “dört tarafı yakıcı altın bir küre” misali daha fazla boyutlu ve daha girifttir. Örneğin, hegemon devlet ile destekçi durumundaki devlet boyutuna ek olarak küresel etkileri, bölgesel etkileri, iç hukukla olan ilişkileri gibi daha fazla boyutlu bir mesele ile karşı karşıya kalınmaktadır. Üstelik son zamanlardaki petrol ve boru hatları gibi oldukça stratejik öneme sahip konular da meselenin tuzu biberi olmuştur. 1) Başta Türkiye'nin Kürt Sorununda olduğu gibi bu tür endişelerin çoğu hukuki açıdan aslında yersizdir. Zira çalışmada da görüleceği üzere “Self-Determinasyon Hakkı”; “Azınlık Hakları” ya da “İnsan Hakları”ndan farklı içeriğe sahiptir ve bu gün itibarıyla çok dar çerçevede kullanılma imkânına sahiptir.

Benzer durum kavramsal açıdan da söz konusudur. Bu nedenle belirtmek gerekir ki, her ne kadar iç içe girmiş olsalar da “kendi kaderini tayin etme hakkı” ile “azınlık hakları” veya “insan hakları” farklı kavramlardır. Bu nedenle, bizim burada diğerlerine belli ölçüde yer verip, konuyu daha çok “kendi kaderini tayin etme hakkı” kavramı çerçevesinde ele alacağımızı ve ayrıca “milli yetki”, “ülkenin bölünmez bütünlüğü” ve “anayasa” gibi iç hukukla da bağlantılı kavramları da yine sadece belli ölçüde inceleyeceğimizi vurgulamak gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Çeçenistan meselesinin; terörizm, insan hakkı ihlalleri, soykırım yönünden uluslararası hukuk çerçevesinde incelenebilecek sorunları mevcut ise de -belirttiğimiz gibi- bu çalışmamızda, konuyu daha çok “kendi kaderini tayin etme hakkı” açısından irdeleyerek Çeçenistan'ın geçmişi ve bugünü ile durumunu ve “kendi kaderini tayin etme hakkı”na sahip olup olmadığı hususunu incelemeye çalışacağız. Belirtmek gerekir ki, Orta Asya ve Kafkasya'da devletler ve uluslararası şirketler arası petrol savaşları ve boru hatları konusu meseleyi daha da karmaşıklaştırmaktadır. Zira bölgedeki çatışma, petrol ve doğalgaz rezervlerinin yönlendireceği boru hatlarıyla yeni bir boyut kazanmış bulunmaktadır. Zira Rusya; bu hatları kendi topraklarından geçirmeye çalışırken ABD ve müttefikleri aleyhine stratejik çalışmalar yapmış ve kendi boru hatlarını geçirmeyi çalıştığı Çeçenistan'da da kanlı bir müca2 dele yürütmüştür . Petrol yollarının kendi topraklarından geçmesini isteyen Kremlin yönetimi, bu yolda bölgesel çatışmaları bir bahane olarak kullanıp yakın komşuları üstündeki kontrolünü arttırmış ve bölgedeki yeni cumhuriyetlerin 3 hareket alanlarını daraltmaya çalışmıştır . Meselenin bu boyutu dikkate alınmadan Çeçenlerin bağımsızlık mücadelesinin ve kendi kaderini tayin etme hakları konusundaki tartışmaların anlamlandırılması zordur. Ancak bu çalışmada, yine de uluslararası ilişkiler konusunu bir kenara bırakarak, “kendi kaderini tayin etme hakkı” ve diğer uluslararası hukuk kuralları bakımındanÇeçenistan'ın statüsü ele alınacaktır.

2) MALEK, Martin, Geopolitische Veranderungen auf dem eurasischen Schachbrett: Russland, Zentralasien und die USA nach dem II. September 2001, in: Aus Politik und Zeitgeschichte, B8/2002, S.14-22 (Nakleden: GENÇ, Savaş, “Orta Asyada Güç Oyunu: Jeopolitik Konumun Geri Dönüşü” HPD Hukuk Perspektifler Dergisi Hukuki Yorum ve Haber Dergisi, S: 07 Temmuz 2006, s., 22). 3) GENÇ, agm, s. 23.

215

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

I. ULUSLARARASI HUKUKTA KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI A. KAVRAMIN KISATARİHÇESİ “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”, her ne kadar adı konulmasa da Aristo'nun ideal yönetim biçimi oluşturmaya yönelik olarak formüle ettiği “her topluluğun ayrı bir site devleti olmalı” tezine dayandırılabilir. İlk somut uygulama ise, Hollanda'nın “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”na dayanarak 1581 yılında İspanya'dan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmesi olmuştur. 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Beyannamesi de bu hakka değinerek gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan Halkı İngiltere tarafından idare edilmeye razı olmayacağını bildirerek ulusal kendi kaderini tayin etme talebiyle ortaya çıkan ilk sömürge 4 halkı olmuştur . “Kendi Geleceğini Belirleme Hakkı” devletler hukukunda zaman zaman el değiştiren topraklarda uygulanmıştır. Referandumlar ile bir bölge halkının hangi devletin egemenliğini tercih ettiklerini belirlemeleri istenmiştir. Örneğin; Fransız orduları tarafından ele geçirilen bazı yerlerin Fransa'ya katılmasını meşrulaştırmak üzere de ölçüt olarak halkoylaması kabul edilmiş; devrimden hemen sonra ele geçirilen 1791 Venaissin, 1792 Savoyen, 1793 Nizza (o zamana kadar Sardunya krallığına ait olan) şehirlerinde herhangi bir toprak kazanımının veya egemenlikte herhangi bir değişimin ilgili halkın rızası olmaksızın gerçekleşmemesi gerektiğini dünyaya 5 göstermek üzere referandumlar yapılmıştır . İlk olarak Bolşevik doktrin uluslararası hukuk prensibi olarak bu hakkı yorumlamış ve Stalin, 1913 yılında ulusların egemenlik hakkının ve onların egemenliği altında yaşadıkları devletten ayrılma haklarının olduğunu söylemiş; “Marksizm ve Milli Mesele” adlı kitabında “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın, bir ulusa, ana devletten tam ayrıl6 ma ya da özerklik hakkı verdiğini savunmuştur . Birkaç yıl sonra Lenin “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” adlı 4) MOYNIHAN, Daniel P., Pandaemonium; Ethnicity in International Politics, Oxford-1993, s. 23 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, M. Akif, "Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı Ve Türk Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2004, S:12 , s. 259-276). 5) DOĞAN, İlyas, “ Kendi Geleceğini Belirleme İlkesi”, Kamu Hukuku Arşivi, Eylül 2006, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf s. 2; ŞAHİN, Mustafa, Avrupa Birliği'nin SelfDeterminasyon Politikası, Ankara 2000, s. 12; CASSESE, Antonio, Self-Determination of Peoples, Cambridge University Press, New York- 1995, s. 11. (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 264). 6) ARSAVA, Ayşe Füsun, “Azınlık Kavramı ve Azınlık Haklarının Uluslararası Belgeler ve Özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 27. md.si Işığında İncelenmesi”, AÜSBF Yayınları Ankara1993, s. 59. 7) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 262. 8) Aaland Adaları halkı kendi kaderini tayin haklarını iddia ederek Finlandiya'dan ayrılıp, komşu İsveç'e katılma taleplerini, raportörler “Halkların Kendi Kaderini Tayin Etme İlkesi” her ne kadar modern siyasi düşüncede, özellikle büyük savaştan beri önemli yer işgal etse de, bu ilkenin Milletler

SAYI 19 - 20

eserini yayınlamış ve bu prensip, 1917'de yayınlanan “Rusya Halklarının Hakları Deklarasyonu”nda ve 1918'deki ilk “Sovyet Anayasası”nda da yer almıştır. Lenin eserlerinde “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” kavramını ortaya koymuş, bir ülkenin veya bölgenin ilhakının “Bir Ulusun Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkının İhlali” olacağını belirtmiş ve “kendi kaderini tayin ”un “ayrılma”yı 7 da kapsamakta olduğunu belirtmiştir . “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” ile 1917'de Finlandiya ilk olarak bağımsızlığını ilan etmiş; bir yıl sonra da Rusya'ya bağlı diğer ülkelerden Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Gürcistan, Beyaz Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Milletler Cemiyeti zamanında, “kendi kaderini tayin etme hakkı”nın uygulama alanı sadece Avrupa ile sınırlı kalmış ve Orta ve Doğu Avrupa'da sadece Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya bu ilkeyi kullanarak bağımsızlığına kavuşmuştur. Konuyla ilgili olarakAalandAdaları Davasında alınan karar, “Birleşmiş Milletler Andlaşması”nın 8 kabulüne kadar hâkim olan görüşü yansıtmaktadır . Aynı görüş BM döneminde de sürmüş ve BM, bağımsızlık elde eden Kongo'dan ayrılmak isteyen Katanga Bölgesi'ne ilişkin 1961'deki ve Nijerya'dan ayrılmak isteyen Biafra Bölgesi'ne ilişkin 1967'deki kararlarında bu hakkın, koloni yönetiminden çıkma hakkı tanıdığını ama bu bölgelerin kendi devletlerinden ayrılma hakkını içermediğini ortaya 9 koymuştur . İkinci Dünya Savaşı sürerken, 14 Ağustos 1941 tarihinde İngiltere Başbakanı Churchill ve ABD Başkanı Roosevelt tarafından yayınlanan “Atlantik Beyannamesi”nin 2 ve 3. maddelerinde “kendi kaderini tayin etme hakkı”ndan bahsedilmiş ve savaş sonrası bu kavram uluslararası 10 hukuka girmiştir . Bu hak, 1945 yılında Birleşmiş Milletler Şartı'nda tüm halklar için öngörülmüştür. Şart'ın BM'nin amaçları ve ilkelerini düzenleyen ilk bölümünde “principle” olarak bahsedilen bu hak, Fransızca tercümede “hak” olarak çevrilmiştir. Andlaşma'nın 1. maddesinin 2. fıkrası ile 55. 11 maddesinde de ayrıca açıkça bahsedilmiştir .

Cemiyeti Misakında herhangi bir şekilde bahsedilmediği konusuna dikkat edilmelidir. Bu prensibin birkaç uluslararası andlaşmada kabul edilmesi, onun devletler hukukunun bir parçası haline geldiğini göstermek için yeterli değildir” kararını vermişlerdir. Konu Milletler Cemiyetine götürülerek tetkik edilmesi sonucu Aaland Adaları sakinlerinin kendi kaderini tayin hakkını kullanarak Finlandiya'dan ayrılmaları reddedilmiş oldu. 9) DOĞAN, agm, s. 4. 10) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 267 11) Madde 1 BM'nin ikinci amacını şöyle belirtmektedir: “Uluslararasında eşit haklara ve halkların kendi kaderini tayin u ilkelerine saygıya dayanan dostane ilişkileri geliştirmek ve evrensel barışı güçlendirmek için gerekli tedbirleri almak.” 55. madde ise: “...hayat standartlarını yükseltmeyi, tam istihdamı, kültürel işbirliğini ve istikrar ve mutluluk şartlarını oluşturmak amacıyla uluslararasında dostane ve barışa dayanan ilişkilerin gelişebilmesi için eşit haklar prensibine ve halkların kendi kaderini tayin una dayanarak gerçekleşebilecek insan haklarına riayet edilmesi...”

216

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

B. KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI KAVRAMI VE BU HAKKIN ULUSLARARASI HUKUK BAKIMINDAN NİTELİĞİ “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” asıl olarak; bir halkın, toplumun ya da ulusun kendi kaderini kendisinin belirleme hakkıdır12. Bu prensip; özellikle bir toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama biçimini belirleyen siyasi rejimini de kendisinin belirlemesine müsaade eder13. “Milletlerin kendi kaderini bizzat tayin hakkı (droit des peuples à disposer d'eux-mêmes)” anlamına gelen “kendi kaderini tayin etme hakkı (right of self- determination)”, Eski ABD Başkanı Woodrow Wilson'un ilkelerinde de yer almıştır14. 1917 yılında Almanya ve Avusturya'nın barış girişimleri İtilaf Devletleri'nin barış koşullarını ağırlaştırmak istemeleri nedeniyle başarılamadığında, Başkan Wilson, gelecek barışın esaslarını bildiren "14 ilke" sini açıklamış; 8 Ocak 1918'de de barışın demokrasinin ve küçük milletlerin bağımsızlığının esaslarını saptama amacıyla Kongre'ye mesajını göndermiştir. Batı Avrupa'daki sosyal uyanış ile ortaya çıkan fakat modern şekliyle 18.Yüzyılın ikinci yarısından sonra sağlam temellere dayanmaya başlayan bu kavram, geçmişte devletlerin “ulusal yetki” alanına giren bir sorun olarak görülmüş ise de bugün bir uluslararası hukukun bir parçası ve sorunu olarak görülmektedir15. “Kendi Kaderini Tayin Etme”, uluslararası örgütlerin, özellikle Birleşmiş Milletler Örgütü ve Afrika Birliği Örgütü'nün, ana amaçları arasındadır. Bu örgütler, gerektiğinde iç çatışmalara bu ilkenin uygulanmasını sağlamak amacıyla karışmaktadırlar.

SAYI 19 - 20

için bir bahane olarak kullanılamaz” ifadesini kullanarak kavramın içeriğine katkıda bulunma fırsatı elde etmiştir17. Uluslararası hukukun temel prensiplerinden birisi olan “Ülkelerin sınırlarının ihlal edilmeyeceği” anlayışına uygun “temsili yönetim teorisi”ne göre “halk”; bir devletin etnik, dini, kültürel ve ırki olarak farklı vatandaşlarıdır. Bu teoriye göre “kendi kaderini tayin etme hakkı” sadece belirli bir devlet içerisindeki tüm nüfusun egemenliği anlamına gelir. Liberal demokratik bu anlayışta devletin görevi egemenliği temin etmek olduğundan “kendi kaderini tayin hakkı”, “ayrılma” hakkından farklı algılanarak bir ülkede bütün vatandaşların ekonomik, sosyal, kültürel olarak demokratik sürece eşit bir şekilde dâhil olmaları anlamına gelir. Irk, din, kültür, dil, coğrafya ve bölgesel yoğunluk gibi net objektif kriterlere göre de bu tanım farklı bir şekilde yapılabilmektedir. “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın uygulanmasında nesnel ölçütlere dayanan bir “halk” tanımının yapılamaması “kendi kaderini tayin” in “insan hakları” çerçevesinde ele alınmasına neden olmakta, bu ise “kendi kaderini tayin ” sahibi bir topluluğun varlığını tayin etme hakkının, toplumun kendi yetki alanında kabul edilmesini gerektirmektedir18. 1981 BM raporu ayrı bir kültür, dil, din, ortak tarih duygusunu, toplumsal kimliği sürdürmeye bağlılığı ve tanımlanmış bir toprakta bütünleşmeyi halk olmak için gerekli ölçüt olarak belirtilmiştir. “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” ndan yararlanmak için, ayrıca içinde yaşanılan devlet ve milletlerarası arenada kabul görme, “öteki tarafından tanınma”ya da gerek duyulmaktadır.

BM Güvenlik Konseyi ise, 1960'taki bir çözümlenmesinde özetle “ 'Kendi Kaderini Tayin Etme', sömürge altındaki tüm halkların hakkıdır. Politik, ekonomik, sosyal ve eğitim alanlarında hazırlıksız olma bağımsızlığın geciktirilmesi

“Kendi Kaderini Tayin Etme”, devletlerin, toplumların ve bölgelerin üzerinde çeşitli etkiler yaratmıştır. Fakat 21. Yüzyıl'ın başında uluslararası sistem gibi kavramın anlamı ve etkisi de değişmektedir. Aynı zamanda kendisinin de romantik emeller yaratma gücüne ve devrimci, başkaldırıcı ve radikalleştirici etkiye sahip olduğu da ispatlanmış durumdadır. Öyle ki, bu hak bir çeşit egemenlik veya bağımsızlık trendine girdiği takdirde bir devletin sınarlarını değiştirebilir, bir kıtayı ve hatta tüm uluslararası sistemi etkileyebilir. En önemli etkisinin birey olarak çocukların, kadınların, ailelerin ve toplulukların üzerinde görüldüğü Bosna, Keşmir, Çeçenistan, Somali, Kosova, Eritre ve Filistin19 meselelerinde ispatlanmış durumdadır ki, bu haliyle konu stratejik tartışmaların veya akademik çalışmaların ötesinde bir insanlık dramıdır20.

12) Kavrama sosyo-psikolojik yaklaşım için bkz. SCHWARTZ, Barry, “Self-Determination: The Tyranny of Freedom” 2000, The American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore.edu/SocSci/bschwar1/self-determination.pdf). 13) UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ 14) Wilson, altısı “Kendi Kaderini Tayin Etme” ile ilgili olmak üzere on dört ilke ilan etmiştir. Savaştan yenik çıkan milletlerin, küçük milletlerin ve sömürge altındaki halkların da kaderini tayin hakkı olduğunu ifade ederek, uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik kaderini tayin ilkesine dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır. 15) TUNCAY, Ali, A Post-Cold War Experience in Self-Determination and Secessionism (The Yugoslav Case), (Master of Arts, Bilkent University Institute of Economics and Social Sciences, 1993), s. 6 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm. s. 261). 16) CASSESE, A., International Law in a Divided World, New York 1986, s. 134-135, (Nakleden:

YÜCEL, Özlem, ”Milletlerarası Hukuk Açısından Doğu Türkistan Halkının Hakları”, Doğu Türkistan Dergisi 2002 S. 188-189, s. 6). Bu konuda ayrıca bkz. PAZARCI, age, s. 518. ARSAVA, Ayşe Füsun, “Self-Determination Hakkının Tarihi Gelişimine Bir Bakış ve Aaland Adaları Sorunu”, Seha L. Meray'a Armağan, Cilt I, AÜSBF Yayınları, Ankara-1981 s.55-67; Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa Ekin Kitabevi Yayınları, 2004, s. 42-56. 17) UN SC Resolution 1514, 1960. 18) KÜTÜKÇÜ, M. Akif, “Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri”, s. 263. www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler 17.05.2007; Doğan, agm, s. 10. 19) Aslında Filistin meselesini self determinasyondan çok, işgale yönelik bir çeşit “kurtuluş mücadelesi” çerçevesinde değerlendirmenin daha isabetli olacağı kanaatindeyiz. 20) Wolfgang F. Danspeckgruber, The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (1-55587-768-0), 2002, s. 335

1945 Birleşmiş Milletler Şartı da söz konusu kavram için “bir halkın bağımsız bir devlet kurmak dâhil, dilediği devlete bağlı olmayı seçme hakkı” demektir. Bu hak uluslararası hukukta, önceleri sadece başka bir devletin sömürgesi altında bulunan halklara tanınmakta ve sömürgelikten kurtulma (décolonisation)” durumunda geçerli olan bir hak iken, günümüzde sömürge ülkeler, işgal altındaki ülkeler ve ırkçı yönetim altındaki ülkelere tanınarak sınırlanmış ve bunların bağımsız devlet kurabilmeleri kabul görmüştür16.

217

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

“Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın devletlerin iç örgütlenmelerine ilişkin yönü belirli ortak özelliklere sahip bir halkın dilediği yönetim biçimini, herhangi bir dış baskı olmadan seçmesi hakkıdır. BM uygulamalarında, sömürgeler dışındaki topluluklara bu hakkın tanınmasının devletlerin iç işlerine karışma ve ülkesel bütünlük ilkesine aykırı işlemler olarak görülür. Bu yönetim biçimini seçme hakkının giderek ekonomik bir içerik de kazandığı ve devletlerin doğal kaynakları üzerindeki sürekli egemenliğinin kendi kaderini tayin etme hakkının bir parçası olduğu BM Genel Kurulunca kabul edildiği görülmektedir. Bu hak, sınırlı 21 olmayıp bir kez uygulandıktan sonra sona ermez . Fakat kendi kaderini tayin etme konusundaki tüm tartışmalarda ülke bütünlüğü ve uluslararası istikrar öncelikli görülerek 22 hakkın uygulanmasında sınırlayıcı bir rol oynamıştır . “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın dış boyutu ise bir halkın -bağımsız bir devlet kurmak dâhil- dilediği statüyü seçme hakkını belirtmektedir. Bir toprak parçasında yaşayan ortak özelliklere sahip bir topluluğun geleceğini, uluslararası statüsünü belirleyerek, kendi devletine ve egemenlik haklarına sahip olması, yani bağımsızlığıdır. Bu günkü genel kabule göre bu hak sınırlıdır ve bir kez kullanılır. Bir sömürge halkı bir kez kendi kaderini tayin etme hakkını 23 icra ettikten sonra bu hak sona ermektedir . Ancak belirtelim ki, “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın kullanılışına baktığımızda böylesi bir sınırlamayı uygulamak ya da kontrol etmek kanaatimizce kolay olmayacaktır. Bunun en güzel örneğini; bölünme sürecindekiYugoslavya'nın “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı'nın sınırlı olduğu ve ancak bir defa kullanılabileceği” şeklindeki resmi görüşüne rağmen başta Hırvatistan ve Slovenya ile ilgili olmak üzere sürecin 24 aksi istikamette gelişmesi teşkil etmektedir . Günümüzdeki genel kanaate göre, kendi kaderini tayin etme hakkı, bir “Uluslararası Örf-Adet Kuralı” haline gelmiştir. Bunun aynı zamanda bir uluslararası “Buyruk Kural (Jus Cogens)” olarak kabul edilebileceği de ileri 25 sürülmektedir . Demokratik bir ülkede yaşayan bütün birey ve gruplar yönetime katılarak kendi geleceğini belirleme hakkını kullanır. BM'nin 2625 sayılı ve 24 Ekim 1970 tarihli kararıyla

21) PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Gözden geçirilmiş 3. bası,Ankara 2005, s. 349. 22) PAZARCI, age, s. 143; KARAOSMANOĞLU, Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış) Yıl: 6, Sayı: 24,Ağustos, Eylül, Ekim 2003, s. 147 (Nakleden KÜTÜKÇÜ agm, s. 260). 23) PAZARCI, age, s.142; POMERANCE, age, s. 37-42; ARSAVA, age, s. 77-80 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 263). 24) Eski Yugoslavya'nın dağılma sürecinde, Yugoslav Devleti, kendisini oluşturan federe devletlerin “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın var olduğunu; ancak, söz konusu federe devletler Yugoslav

SAYI 19 - 20

bu hakkın hangi hallerde kullanılabileceği saptanmıştır. Birden fazla etnik nüfusa sahip bir ülkede sömürge olmayan bölgelerde farklı gurupların ayrılma istekleri devletler hukukunda kabul görmez. Ancak, aynı topraklar üzerinde bir halk, memleketi yönetecek yasama ve yürütme organlarını seçme ve seçilme hakkından yoksun kılınırsa ve hükümetleri kendilerini temsil edemez duruma gelirse; o halka baskı, şiddet ve ayırımcılık uygulanırsa; insan hakları yok edilirse; bütçeden dışlanırsa; devletten kovulup devletsiz bırakılır ve kültürel ve fiziki varlığı yok edilmeye çalışılırsa o zaman kendi kaderini tayin etme hakkı tartışılmaz şekilde geçerli olur. Bu durumda dıştan yardım alma ve arama hakları da doğar. Açık bir ayrımcılık uygulanması, ırkçı uygulamalarla belli bir etnisitenin vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmaları gibi durumların yanında Bosna örneğinde olduğu gibi bir halkın yok edilmeye girişilmesi halinde bir etnik grubun “dışsal kendi geleceğini belirleme hakkı” olumlu karşılanmaktadır. Buna bağlı olarak belirtmek gerekir ki, geleneksel olarak bir arada ve karışık bir şekilde yaşayan halklar, bulundukları ülkenin yönetimine katılabildikleri ve eşit vatandaşlık haklarından yararlandıkları sürece ayrılma ile sonuçlanacak kendi geleceğini belirleme hakkı iddiasında bulunamazlar. Böyle bir iddia siyasal görüş açıklamasından öteye 26 geçmez . AGİK sürecinde, bu sürecin ilk belgesi olan 1975 Helsinki Nihai Senedi'nin “İlkeler Bildirgesi” başlığı altında, “Halkların hak eşitliği ve kendi kaderini tayin etme hakkından dolayı, tüm halkların her zaman tam bir özgürlük içinde, dıştan bir siyasi müdahale olmaksızın, ne zaman ve nasıl isterlerse, iç ve dış siyasi statülerini belirleme ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini diledikleri gibi sürdürme hakkı” tanınmaktadır. Aynı ilkede katılımcı devletlerin, bu hakka “BM Şartı'nın amaç ve ilkeleriyle, devletlerin ülke bütünlüğüne ilişkin ve ilgili uluslararası hukuk kurallarına uygun davranarak, saygı gösterecekleri” ifade edilmiştir. Ülke bütünlüğünün korunması kaydıyla, halkların “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”na 1989 “Viyana Belgesi”, 1990 “Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı”, 1991 27 “Moskova Belgesi” de yer vermektedir .

Birliğini oluştururken bu haklarını bir kez kullanarak tüketmiş olduklarını ve dolayısıyla artık bu haklarının bulunmadığını” ileri sürmüştür. Buna karşılık Hırvatistan ve Slovenya ise aksini iddia etmiş ve sonuç da istedikleri gibi olmuştur. Bu konuda geniş bilgi için bkz. GÜNDÜZ,A., * 25) POMERANCE, age, s. 63-73; Ancak, CASSESE, kendi kaderini tayin hakkının jus cogens oluşturmadığı görüşündedir. Bkz. CASSESE, age, s. 173. (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 275). 26) DOĞAN, agm, s. 10. 27) ÇAVUŞOĞLU, Naz, Uluslararası İnsan Hakları HukukundaAzınlık Hakları, İkinci Baskı, İstanbul2001, s. 74-75.

218

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) zirvesinde 21 Kasım 1990 tarihinde 34 devletin başkanları veya başbakanları tarafından imzalanan “Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı” ile “Bölünme ve çatışma döneminin sona erdiği ve demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerine dayanan yeni bir işbirliği döneminin başladığı”nın ilanı yapılmıştır.Türkiye de ParisŞartını imzalamıştır. Son olarak Türkiye, Birleşmiş Milletler andlaşmalarından “İkiz Sözleşmeler” diye bilinen sözleşmeleri 4 Haziran 2003 tarihinde 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile kabul etmiş ve onaylanan bu sözleşmeler 18 Haziran 2003 tarihli Resmi 28 Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir . “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”; 1966 da Birleşmiş Milletlerce hazırlanan ve Türkiye'nin de bu tarih itibariyle onayladığı, “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ve “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”yle “Sömürge Halkları”nın da ötesinde evrensel bir nitelik kazanmıştır. Türkiye tarafından her Sözleşme'ye üç beyan ve bir çekince konmuştur. Her iki Sözleşme'ye eklenen birinci beyan, İkiz Sözleşmeler'in ortak birinci maddesinde yer alan “kendi kaderini tayin”a ilişkin olup bu beyanda, Türkiye'nin Sözleşmeler'den kaynaklanan yükümlülüklerinin BM Şartı'nın toprak bütünlüğüne ve ulusal güvenliğe ilişkin birinci ve ikinci maddelerine göre yerine getirileceği 29 belirtilmiştir . Uluslararası hukuk açısından “Kendi Kaderini Tayin Etme Prensibi”nin ana kaynağını Birleşmiş Milletler Şartı'nın 30 31 1. maddesinin 2. Bendi ile dolaylı olarak 3. Bendi oluşturmaktadır. Şart'taki haliyle “Prensip”, devletlerarasındaki barış ve dostâne ilişkilerin temeli olarak gösterilmiştir. BM Şartı'ndan önce de başta Avrupa olmak üzere dünyanın yeniden şekillendirilmesinde rehber olacak şekilde 1. Dünya Savaşı sonrasında Başkan Wilson, Lenin ve diğer liderlerce 32 vurgulanmıştır . Prensip, BM Şartı'ndaki halini almadan önce 1941 Atlantik Şartı ve Dumbarton Oaks görüşmelerinde de işlenmiştir. Prensip, benzer şekilde her ikisi de 1976'da yürürlüğe girmiş bulunan Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 1. maddesinin 1. 33 Paragraflarında da bir hak olarak kabul edilmiştir. “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”; yukarıdakiler dışında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı tarafından benimsenmiş olan 1975 tarihli “Avrupa Nihai Senedi”, 1970'te BM Genel Kurulunca ilan edilen “Devletlerarası İşbirliği ve Dost28) SOYSAL, Tamer, “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri Ve Self-Determination İlkesi” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. 29) Bkz. RG, 18.06.2003, S. 25142. 30) “Milletlerarasında, milletlerin hak eşitliği prensibine ve kendi mukadderatlarını kendilerinin tayin hakkına saygı üzerine kurulmuş dostane münasebetler geliştirmek …” Madde metninin Türkçesi için bkz. BOZKURT, Enver, Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı,Ankara, 2007, s.675. 31) “… ırk, cins, din ve dil farkı gözetmeksizin …” Madde metninin Türkçesi için bkz. age, s.675. 32) MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, New York: Oxford University Press, 2007, s. 331. 33) Madde metninin Türkçesi için bkz. BOZKURT, E., age, s.561, 579.

SAYI 19 - 20

âne İlişkilere Dair Hukuki Prensipler Bildirisi”, 1981 tarihli “Afrika İnsan Hakları Şartı”, 1990 tarihli “Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı” gibi pek çok uluslararası veya bölgesel belge 34 veya dokümanda da tanınmış bulunmaktadır . Yukarıda belirtilen pek çok uluslararası veya bölgesel belge veya dokümanlara girmiş bulunan “Kendi Kaderini Tayin 35 Etme Hakkı”; Namibya, Batı Sahra ve Doğu Timor davalarıyla Uluslararası Adalet Divanı tarafından da “herkese karşı ileri sürülebilen (erga omnes)” içeriği ile birlikte tasdik edilme fırsatı bulmuştur. Benzer şekilde UNESCO'nun 1985'ten 1991'e kadar süren “İnsan Haklarının İçeriğinin Aydınlatılmasına Yönelik Uzman Toplantıları”nda da teyit 36 edilmiştir . 1990'lı yıllardan önce, devletlerin büyük çoğunluğuna göre, kendi kaderini tayin etme hakkı, sömürge yönetimi altında yaşayan halklar haricindekiler için uluslararası hukuktaki devletlerin egemen eşitliği, toprak bütünlüğü ve içişlerine 37 karışmama gibi daha önemli ilkelerden sonra gelmekteydi . Bugün de aynı anlayış hâkim olmakla birlikte, devletler bu konuda milletlerarası sözleşmeler, andlaşmalar kapsamında yüküm altına girmektedirler. Önceleri sadece sömürge yönetimi altındaki halklara tanınan bu haktan, yüzyılın sonlarında (1989) Sovyetler Birliği'ndeki federe cumhuriyet38 ler de yararlanarak ayrılmışlardır . “Kendi KaderiniTayin Etme Kavramı”, “Sömürge Halklar”ın yanı sıra “Yerli Halklar”ı da ifade eder hale gelmiş; ancak, uygulanan milletlerarası hukuk, halkların bağımsızlıklarını kazanmaları konusunda dünyanın siyasal ve toplumsal gerçeklerini de göz önünde tutarak, “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın kullanımını birtakım şartlara bağlamıştır. Daha önce bağımsız bir devlet iken yabancı ülkenin kuvvet yoluyla ele geçirdiği, ülkesinin egemenliğine tabi kıldığı ülkeler bu hakka sahiptir. Kuvvet kullanma yasağı öncesi, ülkelerin yaptığı fetihler hukuka uygun sayılır. Baltık Cumhuriyetleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya “status quo ante”, yani “eski hale iade”nin bir örneğidir. Litvanya ve Estonya 16 ve 24 Şubat 1918 de bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Letonya 18 Kasım 1918 de bağımsızlık ilan etmiştir. 20 yıl bağımsız parlamenter yönetimle yönetilen bu ülkeler 1939 yılında Sovyetlerin zorlamasıyla Molotov-Ribbentrop Paktını kabule zorlanmış ve 1940 yılında Rusya'ya katılmıştır. Ukrayna, Beyaz Rusya ve Türk Cumhuriyetleri ise 39 bağımsızlıklarını eskiSovyetAnayasasından almıştır . 34) Söz konusu belge ve dokümanlar için bkz. BOZKURT, E., age. 35) FAN, Hua, “The Missing Link between Self-Determination and Democracy: The Case of East Timor”, U. J. Int'l Hum. Rts. 176, Volume 6, Issue 1 (Fall 2007), http://www.law.northwestern. edu/journals/jihr/v6/n1/7/ 36) UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ 37) OETER, Stefan, “The Right of Self-Determination in Transition”, Law and State, S: 49/50, s. 148149. (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 272). 38) PAZARCI, age, s. 142. 39) YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukukta Self-Determination Hakkı ve Bölgesel Otonomi”, Doğu Türkistan Dergisi, Bahar-1999, s. 28-32. Ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246.

219

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Baltık Cumhuriyetlerinin önceden uzun süre devam eden ve tanınan devletler olması, onların tanınmasını kolaylaştırmıştır. Buna karşılık Eski Sovyet Anayasası'ndan kaynaklanan bağımsızlık hakkını kullanan diğerlerinin ayrılması ise sancılı olmuştur ki, Çeçenistan örneğinde olduğu gibi bu sıkıntılar halen devam etmektedir. Bu bağlamda Ukrayna ve Kazakistan'daki ciddi Rus azınlığın haklarının sürekli dile getirilmesi; Azerbaycan'ın ayrılmasında Mayıs 1990 olayları; Beyaz Rusya ve Gürcistan'da muhalefet iktidar çekişmesinin Rusya'dan ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Rusya her zaman bu ülkeleri kendi hinterlandı olarak görmüştür. Bir federe devlet olan ve ayrılan bu ülkelerin durumu değerlendirildiğinde,Çeçenistan'ın Rusya'dan ayrılmaya çalışmasına gösterilen tepki daha iyi anlaşılabilir. “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”, azınlıklara ve topluluklara değil, kolonilerde ve işgal altındaki topraklarda yaşayan 40 halklara tanınan bir haktır . Bir ülkedeki geçerli kurallara bağlı olarak herhangi bir olumsuz ayrıma bağlı tutulmayan azınlıkların değişik özelliklere sahip olması kendi kaderini 41 tayin etme hakkından yararlanacağı anlamına gelmez . BM Medenî ve Siyasî Haklar ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin 1. Maddesinde güvence altına alınan “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”, aynı şekilde milletlerarası belgelerde koloniliciğe karşı mücadele amacıyla da düzenlenmiştir. Bu kavram halkların kendi siyasi statüsünü hür iradeyle belirlemesi; ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesini serbestçe sürdürmesini belirtmektedir. BM BM Şartı'nda muhtar olmayan ülkeler ve vesayet altındaki ülkeler halklarının kendilerini idare etme yeteneğini kazanmaları, bir amaç olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde sömürgelerin sorunlarını BM'nin yetki alanı içine sokmaktadır. Fakat bu hüküm ile sömürgeci devletlerin, “kendi kendini idare” etmesi konusunda yönetimleri altındaki 42 halklara karşı somut yükümlülükleri olduğu söylenemez . Şart'ın 76. maddesinde “Vesayet Altındaki Ülke Halklarının Kendi Kendilerini İdare Kabiliyetine ve Bağımsızlığa Doğru Gelişmelerini Kolaylaştırmak” olarak belirtilmiştir. Şart'ın “kendi kendini idare” ile “bağımsızlık” arasında bir ayrım yaptığı görülmektedir. Vesayet rejimi ile ilgili olan Madde 40) DOĞAN, agm, s. 2. 41) PAZARCI, age, s. 143. Azınlıklar ve Türkiye hakkında detaylı çalışma için bkz. TUNÇ Hasan, “Uluslararası Sözleşmelerde Azınlık Hakları Sorunu ve Türkiye”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran-Aralık 2004 Cilt: VIII, Sayı:1- 2 139-198; İNAÇ, Zeri Uluslararası Belgelerde Azınlık Hakları, Ütopya Yayınevi,Ankara, 2004. 42) Bu Bölümdeki 73. maddeye göre, sömürge ülkeler üzerinde sorumluluk alan BM üyeleri, bu “ülkeler ahalisinin menfaatlerinin başta gelmesi prensibini tanırlar.. bu ahalinin... refahını imkanının son haddine kadar kolaylaştırma mükellefiyetini kutsal bir ödev bilirler ve bu amaçla.. Her ülkenin ve ahalisinin ve bunun gelişmesindeki muhtelif derecelerin özel şartlarına uyar ölçüde, bu ahalinin kendini idare edebilmek kabiliyetini geliştirmeyi; siyasi emellerini göz önünde tutmayı ve hür siyasi

SAYI 19 - 20

76(b)'de bu iki deyim yan yana kullanılmakta; buna karşın, “muhtar olmayan ülkeler” ile ilgili olan 73. maddede “bağımsızlık” sözcüğünü kullanılmamakta, sadece “kendi kendini idare”den söz edilmektedir. San-Francisco Konferansı sırasında tartışma konusu olan “muhtar olmayan ülkeler” ile ilgili bölümde de “bağımsızlık” sözcüğüne yer verilmesi önerilmiş ise de bu öneri sömürgeci devletler tarafından kabul görülmeyerek sadece vesayet rejimi altındaki ülkeler ve halklar için öngörülmüştür. 1956 yılında Fas ve Tunus'un; 1962 yılında Cezayir'in bağımsızlıkları BM 43 tarafından bu hakka dayandırılmıştır . BM Örgütü organlarında “kendi kaderini tayin” ve “sömürgeciliğin sona erdirilmesi” konuları sürekli tartışılmış ve BM Şartı hükümlerine açıklık getirilmeye çalışılmıştır. BM'nin uygulaması da “Kendi Kaderini Tayin Etme” kavramının hak ve yüküm öngören bir kural olarak tanın44 ması doğrultusunda olmuştur . 14 Aralık 1960 tarihli BM Genel Kurulu 1514 sayılı kararı ile Bağımsız devlet kurma hakkını da içeren “Kendi Kaderini 45 Tayin Etme Hakkı” sömürge halklarına tanınmıştı . BM “Sömürge Ülkeler ve Halkların Bağımsızlıklarının Güvence Altına Alınmasına İlişkin Bildirgesi”nde, Kendi Kaderini Tayin Etme tüm halklar için tanınmış olmakla birlikte, 1. madde, “halkların yabancı baskı, egemenlik ve sömürüye tabi olmalarının” temel insan haklarına, BM Şartı'na ve uluslararası barış ve işbirliğine aykırılığını vurgulayarak kendi kaderini tayin etme hakkını sömürge halklarıyla sınırlamaktaydı. Bildirge'nin 6. maddesinde ise, ulusal birlik ve ülke bütünlüğünü kısmen ya da tamamen bozmaya yönelik her türlü girişimin BM Şartı'na aykırı olduğu belirlenmiştir. Bu çerçevede, kendi kaderini tayin etme hakkının kullanıcısı sömürge ülke halkının tümüdür ve sömürge ülke sınırları, kurulan bağımsız devletin de sınırları olacaktır. Genel Kurul, 27 Kasım 1961 tarih ve 1654 (XVI) Sayılı Kararı'nda, Bildiri'nin gecikmeden uygulanması yolunda tavsiyelerde bulunmak üzere on yedi üyeli bir özel komite kurulmasını 46 öngörmüştür . Halkların kendi doğal zenginliklerini ve kaynaklarını serbestçe kullanması ve kendi geçim kaynaklarından mahrum edilmemesi olarak ifade edilen ekonomik kendi kaderini tayin etme hakkı ikinci fıkrada düzenlen47 miştir . müesseselerinin tedrici gelişmesine yardım etmek” sorumluluğunu yüklenirler. Bu maddedeki “ahalinin kendini idare edebilmek” yeteneğinin geliştirilmesi, “her ülkenin ve ahalisinin ve bunun gelişmesindeki muhtelif derecelerin özel şartlarına uyar ölçüde” olmak koşuluna bağlı kılınmaktadır. KARAOSMANOĞLU, age, s. 66. 43) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 267. 44) ARAL, Berdal, “Kollektif Bir İnsan Hakkı Olarak Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 21-22, 1999-2000, s. 110; KARAOSMANOĞLU, age, s. 67-68. 45) Metin için bkz. POMERANCE, age, s. 123-124 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ agm, s.267). 46) KARAOSMANOĞLU, age, s. 69. 47) ÇAVUŞOĞLU, Naz, age. s. 72-73.

220

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

BM Genel Kurulu'nun 24 Ekim 1970'te 2625 (XXV) Sayılı Kararı'yla bu hakkın; egemen ve bağımsız bir devlet kurarak veya bir bağımsız devletle özgürce bir birlik veya entegrasyona girerek veya halkın özgür iradesi ile belirlenmiş başka bir siyasi statü oluşturma şeklinde kullanılabileceğini belirtmektedir48. Bu kararla çok uluslu bir ülkede her topluma mensup vatandaşlar aynı muameleye tabi tutuluyorsa, seçme seçilme hakkından yararlanabiliyorsa, devletten eşit derecede sosyal ve diğer hizmetler görebiliyorsa, halklara baskı ve ayırımcılık uygulanmıyorsa bunun bir ülke bütünlüğü temsil ettiği ve herhangi bir ayrı hak doğurmayacağı belirtilmiştir. Aksi durumda ise kendi kaderini tayin etme hakkı tartışılmaz şekilde geçerli olacaktır. Nitekim, Bildiri'nin, “Eşit Haklar İlkesi ve Halkların Self-determinasyon”u başlığını taşıyan bölümünde “Tüm halkların; dışarıdan bir müdahale olmaksızın kendi siyasal

SAYI 19 - 20

statüsünü saptamaya ve kendi ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmesini sürdürmeye hakkı vardır. Her devletin bu hakka saygı göstermek görevidir. Sömürgeciliğe süratle son vermek amacıyla, tüm devletler, 'kendi kaderini tayin 'un gerçekleşmesi için çalışacaklar ve Birleşmiş Milletler'e yardımcı olacaklardır” denmektedir49. Afrika Birliği Örgütü Andlaşması da bu hakkın belirginleşmesine önemli katkıda bulunmuş ve “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”, örgütün en önde gelen amacı olmuştur. Örgüt üyelerinin anlayışına göre, halkların kendi kaderlerini kendilerinin saptayabilmeleri, her yerde ve her zaman geçerli, istisna tanımayan bir haktır ve uluslararası hukukta bu hak kuvvet kullanmanın yasaklanması, barışçı yollarla çözüm ve içişlerine karışmama ilkelerine oranla önceliğe sahiptir50.

II. ÇEÇENLERİN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİN TARİHÇESİ A.ÇEÇENLERİNTARİHİNEGENEL BİR BAKIŞ Özellikle belirtmek gerekir ki, Çeçenlerin tarihi ile ilgili bilgilerin ortaya konulması, bir akademik çalışmanın alışılmış bir bölümü olmaktan çok, Çeçenlerin “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” ve diğer haklar (azınlık hakları, insan hakları vs) karşısındaki hukuki statüsünü belirleme zarureti nedeniyle de önemlidir. Zira -ileride de belirtildiği gibiburadaki asıl sorun “Kendi KaderiniTayin Etme” kavramının hukuki bir hak olup olmadığından çok bu hakkı kullanabilme statüsü (“halk”) ile ilgilidir. Çeçenler, Kuzey Kafkasya'nın yerli (Otokhton) halklarından olup; ülke, kuzeyde Rusya Federasyonu'nun Stavropol Eyaleti (Kray), kuzeydoğu ve doğuda Dağıstan Özerk Cumhuriyeti, güneyde Gürcistan Cumhuriyeti ile çevrilmiştir. Çeçenistan'ın başkenti Grozni'dir (eski adı Sunjkhala, yeni adıCaharkale'dir). Çeçenlerden bahseden ilk yazılı kaynaklar M.Ö. 4-3. Yüzyıllardaki Ermeni,Gürcü ve Roma-Yunan kayıtlarıdır. M.S. 1. Yüzyıl'da Alan Kavimler Birliği'ne katılan Çeçenler, zamanla 51 orta ve kuzey-doğu Kafkasya'da çoğalmışlardır . Kafkas halkları, beylikler şeklinde bir otoritenin çevresinde birleşmişlerdir. Beylik, Hanlık ve son olarak Şamhallıklar adıyla aynı dili konuşan halk aynı yönetim içinde buluşmuştur. 1556 yılında Rusya'nın Astrahan'ı işgali sonrası ÇeçenistanRusya ilişkileri başlamıştır. Rus birlikleri 1587'deTerek nehri,

48) “Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Hukuk İlkeleri Bildirgesi”ne göre; “halkların eşit hakları” ve “kendi kaderini tayin ” ilkesi halklar bakımından bir hak, bu prensibe uyulması ise diğer devletler bakımından bir yükümdür. Bunun yanında Bildirge, “kendi kaderini tayin hakkı”nın, ırk, inanç ya da renk ayrımı yapmaksızın ülkenin tüm halkını temsil eden bir yönetime sahip egemen ve bağımsız devletlerin ülke bütünlüğünü ya da siyasi birliğini kısmen ya da tamamen bozacak şekilde yorumlanamayacağı kuralını getirmiştir. ŞAHİN, age, s. 22-24. 49) KARAOSMANOĞLU, agm, s. 150-151.

1590'da Sunja nehrine ulaşmışlardır. 1783 yılına kadar Rusya'nın Çeçenistan'da fazla ilerlemediği görülmekle birlikte, 1782-1784 yıllarında Güney ve Kuzey Kafkasya'yı birbirine bağlayan Daryal Geçidi'nin ele geçirilmesi ve bu geçitteki Gürcistan Askeri Yolu'nun açılması, 1784'te Vladikavkaz kentinin kurulması ve 1801'de Gürcistan'ı ilhak ederek güneydeki Transkafkasya'da egemenliğini pekiştirmesinden sonra saldırılar artmıştır. 1783-1824 yıllarında Çarlık, sistemli bir şekilde müstahkem hatlar kurarak ilerlemiştir. Bu dönemde kurulan Kuzey Kafkas kentleri (1818'de kurulan Grozni gibi), Rus müstahkem hatlarını oluşturan kaleler halinde kurulmuş ve birer askeri ve ticari merkez olarak gelişmiştir. 1700'lü yıllardan itibaren, Ruslarla karşılaşan Çeçenler; 1864 yılında Şeyh Şamil'in Ruslarca esir edilmesine kadarki dönemde Dağıstanlılar ve bazıÇerkez kabileleri ile birlikte sürdürülen ve Gazavat veya Rus kaynaklarında Müridizm adıyla bilinen bir direniş gerçekleştirmişlerdir. 1834 yılında Kuzey Kafkasya Bağımsız Devleti kurulduğunda dağlı halklar savaş için birleşmişlerse de 1859 yılında savaş Rusların zaferiyle sonuçlanmış ve bu halklar, ülkelerini işgal eden Ruslar tarafından Osmanlı imparatorluğuna doğru göçe zorlanmışlardır. Ubıhlar gibi bazı Kafkas kabileleri, tamamen yok edilmiş; Adıgey ve Şapsığ bölgeleri gibi bazı bölgeler de 52 insansız bırakılmıştır . Buna rağmen Dağıstan ve Çeçenistan'da sürekli ayaklanmalar ve direnişler devam etmiştir.

50) KARAOSMANOĞLU, age, s. 71-72 51) “ The Chechens Ingush During the Soviet Period and its Antecedents”, (Çeviren: Muhyittin Geçkil) The North Caucasus Barrier, Society For CentralAsian Studies, http://www.waynakh.com/makaleler/03.htm. 52) Bu bağlamda, Ermeniler gibi çeşitli siyasi amaçlarla geçmişi bugün yargılama hevesine düşülürse, Rusların yaptığı bu ve benzeri (1944 Sürgünleri vb) eylemleri açık bir “soykırım” olarak değerlendirmek de kaçınılmaz olacaktır.

221

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Şubat 1917'de Rusya'da monarşinin yıkılması ve Ekim 1917'de Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesi üzerine Kuzey Kafkasya'da bağımsızlık hareketleri güçlenmiş ve 11 Mayıs 1918'de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Bu durum, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti tarafından tanınmış, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti 53 de 8 Haziran 1918 tarihinde onlarla ittifak yapmıştır . 1917'de “Rus Devrimi Haklar Beyannamesi” yayınlanmış; Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Birliği Merkez Komitesi kurulmuş ve Eylül ayındaki ikinci kongrede de geçici anayasa onaylanmıştır. Fakat Kuzey-Batı Kafkasya'da Çarın ordusu saldırıya geçerek Şubat 1919'da Çeçenistan'ı işgal etmiştir. Ruslara karşı, Eylül 1919'da Şeyh Uzun Hacı'nın liderliğinde başlayan ayaklanma, Şubat 1920'de başarıyla sonuçlanmasına rağmen, bu kez de Mart 1920'de Bolşevikler Çeçenistan'da yönetimi ele geçirmişlerdir. 1920-21 ve 1930-32'deki Anti-Bolşevik ayaklanmalar da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bolşeviklerin bütün Kuzey Kafkasya'da iktidara gelmesinden sonra 20 Ocak 1920'de Çeçenİnguş, Osetya, Kabardey, Balkar ve Karaçay bölgelerini kapsayan “Sovyet Dağlık Cumhuriyeti” kurulmuştur. 30 Kasım 1922'de ise bu Cumhuriyetten ayrılarak “Çeçen Özerk Bölgesi”, 7 Temmuz 1924'te de “İnguş Özerk Bölgesi” oluşturulmuştur. Bu iki Bölge, daha sonra 15 Ocak 1934'te “Çeçen-İnguş Özerk Bölgesi” adıyla birleştirilmiştir. 5 Aralık 1936'da Yeni Sovyet Anayasası uyarınca Özerk Bölge'nin statüsü “ÖzerkCumhuriyet”e yükseltilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında (1941-42) Alman birlikleri Grozni petrol bölgesini ele geçirmek için askeri harekât başlatmışlardır. 1942 yılında Alman Birlikleri Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin bazı batı bölgelerini işgal etmelerine karşın, Grozni'ye girememiş ve Stalingrad yenilgisinden sonra da bütün Kuzey Kafkasya'yı hızla terk etmişlerdir. Buna karşın 23 Şubat 1944'te Moskova'nın aldığı bir kararla Çeçen-İnguş, Karaçay ve Balkar halklarının Kuzey Kafkasya'dan sürgün edilmesi kararlaştırılmış ve 25 Haziran 1946'da “Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” lağvedilmiştir. Yüz binlerce Çeçen yollarda ve yeni yerleşim bölgelerinde yokluk, yoksulluk ve hastalıktan ölmüştür. 1954 yılında Stalin'in ölümünden sonra Çeçenlere anayurtlarına dönme hakkı tanınmıştır. 9 Ocak 1957'de de “Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti” yeniden kurulmuştur. 53) Ne hazindir ki, Osmanlı Devleti ile Bölge halkları arasında -siyasi ilişkilere yanında- özellikle kültürel düzeyde sıkı bağlar kurulmuş iken, Harf İnkılâbı ve “dil” ile ilgili yanlış uygulamalar (ortak kelimelerin değiştirilmesi vs.) nedeniyle söz konusu kültürel bağlar ciddi şekilde zayıflamıştır. Sovyet Hükümeti de Latin alfabesinin kabulünü Türk dili ve imlasını daha mükemmel, daha sağlam ve daha salim bir şekilde tespit edeceği için değil, bu değişiklikle birlikte telaffuz farklarını daha sarih daha kat'i göze çarptırarak, güya lehçeler arasındaki farkların ayrı ayrı diller olduğunu ispat edeceği için desteklemiştir.Ayrıca kabul edilecek Latin alfabesi arasına atılacak ayrılıklar da istenilen esaslı ayrılığı temin için bir vasıta olacaktır. Böylece suni bir şekilde yaratılan şartlar neticesinde Rus dili, Türkçenin yerini işgal etmeye başlayarak, bütün Sovyetler Birliğine şamil, genel bir dil hüviyetini kazandırmak, neticede Lenin tarafından uygulamaya konulan “milletleri kaynaştırmak suretiyle tek bir dil ve tek bir kültür etrafında yeni bir Sovyet milleti” vücuda getirmek fikrini gerçekleştirmek amaçlanmıştır.

SAYI 19 - 20

B.ÇEÇENİSTAN'DA 1989SONRASIGELİŞMELER Bilindiği gibi, 1980'lerin sonlarında izlenen “glasnost (açıklık)” ve “perestroyka (yeniden yapılanma)” politikaları ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hızlı bir çözülme sürecine girmiştir. Buradaki değişik cumhuriyetlerde kurulan halk cepheleri bağımsızlık yönündeki taleplerini dile 54 getirmeye başlamışlardır . Başta Baltık Cumhuriyetleri olmak üzere SSCB'yi meydana getiren Birlik Cumhuriyetleri sırayla egemenlik ve bağımsızlıklarını ilân etmeye başlamışlardır. 1990 yılında Federasyon'unun kendisi de dâhil olmak üzere hemen her Özerk ve diğer Birlik Cumhuriyetleri egemenliğini ilan etmiştir. Çeçenistan'da toplumsal muhalefet, Çeçen Ulusal Kongresi adı altında örgütlenmiş ve Kasım 1990'da toplanan “Çeçen Ulusal Kongresi”, başkanlığa erken emekli edilmiş General Cehar Dudayev'i seçmiştir. Kongrede üç aşamalı (1. Bağımsızlık, 2. Federasyon, 3. Kafkas Halkları Konfederasyonu) bir faaliyet programı benimsenmiştir. Kongrenin baskıları sonucu Çeçenİnguş Özerk Cumhuriyeti 27 Kasım 1990'da egemenliğini ilan etmiştir. Egemenlik ilanı; Çeçen-İnguş toprakları üzerinde tüm hak ve yetkinin Çeçen-İnguş Cumhuriyetinde olduğu ve bu hak ve yetkilerin istenildiği biçimde kullanılabileceği anlamına geliyordu. Bu dönemde, Rusya Federasyonu Parlamento Başkanı Boris Yeltsin, Rusya Federasyonu içindeki “Özerk Cumhuriyetler”in egemenlik yolundaki çabalarını destekliyordu. Çeçenistan'da Uluslararası İnsan Hakları Komitesi'nin gözetiminde 27 Ekim 1991'de yapılan seçimlerde Cehar Dudayev devlet başkanlığına seçilmiş ve 1 Kasım 1991'de yeni Meclis, Çeçenistan'ın bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu gelişmeler üzerine Moskova, 7 Kasım'da Çeçenistan'da olağanüstü hal ilan etmiş ve Grozni'ye askeri birlikler göndermişse de halkın yoğun tepkisi sonucu bu birlikler geri çekilmek zorunda kalmıştır. Çeçenistan'da bu gelişmeler olurken, İnguş Halk Kongresi, “İnguşistan Cumhuriyeti” adında ayrı bir devlet kurulması ve Rusya Federasyonu içinde kalınması doğrultusunda bir karar alarak halk oylamasına sunmuştur. Böylece, “Ulusların Kaderini Tayin Hakkı” çerçevesinde “İnguş 55 Cumhuriyeti” kurulmuştur .

KARAKILIÇ Cem - AYDIN Oğuzhan, ”Azerbaycan'daki Latin Alfabesi Tartışmalarına Türkiye'deki Azerbaycan Matbuatının Bakışı (1923-1930)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi [TAED] 43, s. 7, Erzurum, 2010. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Betül ASLAN, Azerbaycan'da Latin Alfabesi'ne Geçiş Sürecinde Yeni Yol Gazetesi, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Erzurum 2004. 54) Çeçen sorununa “Sosyalist”, “Kapitalist”, “Ulusalcı” vb ideolojik yaklaşım için bkz. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. 55) Bu şekilde İnguş Cumhuriyeti, yeni Anayasa'da Federasyon'u oluşturan birimlerden biri olarak kabul edilmiştir.

222

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Çeçenistan Devlet Başkanı Cehar Dudayev değişik vesilelerle Rusya ile aralarındaki ilişkilere politik bir çözüm bulunması için görüşmeler yapılmasını, petrol boru hatlarının ve demiryolunun ortak işletilmesini önermiş ve bu doğrultuda bazı görüşmeler de yapılmıştır. Örneğin, 21 Mart 1994'te Rusya Devlet Başkanı temsilcisi Sergey Feilatov ve Çeçenistan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Aslanbek Akbulatov Moskova'da görüşmüşler; fakat Çeçenistan'ın Rusya'nın anayasal bir parçası olması ve Rusya-Tataristan arasındaki andlaşmanın görüşmelere temel alınması yönündeki talepler yüzünden bu görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Rusya Hükümeti Geçici Konseyi, Çeçenistan'daki yönetimi yasal olarak tanıdığını hiçbir zaman resmen açıklamamış; fakat Rusya Federasyonu bütçesinden Çeçenistan için ayrılan ödeneklerGeçici Konsey'e ödenmiştir. Muhalefetin Grozni'ye saldırıya geçeceği yönündeki duyumlar üzerine, Çeçenistan Genel Kurmay Başkanlığı ve Geçici Konsey tarafından 24 Kasım'da ülkede sıkıyönetim ve seferberlik ilan edilmiş ve 26 Kasım'da da saldırı başlamıştır. Muhalif birlikler kısa sürede Grozni'nin büyük bir kesimine girmiş; hatta Rusya'nın desteğiyle Çeçen televizyonundan yaptığı konuşmada yönetimi devraldıklarını açıklamışlardır. Fakat daha önceki çatışmalarda olduğu gibi Hükûmet kuvvetleri kısa sürede muhalif birlikleri püskürtmüş ve çatışmalar başladığından beri ilk defa olarak Hükûmet, muhalif birlikler saflarında faaliyet gösteren 70'e yakın Rus askerin esir alındığını, Rusya'nın bu askerlerin sorumluluğunu üstlenmemesi halinde esirlerin idam edileceğini açıklamıştır. Bu gelişmeler üzerine Rusya ilk defa olaylara dolaysız olarak müdahale ederek, Hükümet ve Muhalif Birliklerin 48 saat içerisinde silahlarını bırakmasını, aksi takdirde Çeçenistan'da olağanüstü hal ilan ederek askeri operasyonların başlayacağını açıklamıştır. Yeltsin, daha sonra sürenin 15 Aralık'a kadar uzatıldığını belirtmiştir. Bu gelişmeler üzerine, Dudayev ve Rusya Savunma Bakanı Graçev, Vladikavkaz'da bir araya gelmişlerse de yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamamış ve 11 Aralık 1994 sabahı Rus birlikleriÇeçenistan'a girmiştir.

SAYI 19 - 20

anlaşmazlıkların savaş ve çatışmalarla düzeltilemeyeceğini ve savaşın yol açmış olduğu anlaşmazlıkların barış yoluyla giderilmesinin en büyük amaç olduğunu beyan ederek Rusya Federasyonu ve Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti arasındaki meseleleri uluslararası haklar ve kurallar çerçevesinde 31 Aralık 2001 tarihine kadar sonuçlandırmayı kabul etmişlerdir56. 27 Ocak 1997 tarihinde yapılan devlet başkanlığı seçimlerini kazanan Aslan Mashadov zamanında pek çok uluslararası andlaşma imzalanmıştır57. Bu andlaşmalar, uluslararası hukuk açısından değerlendirildiğinde; Rusya Federasyonu' nun, bu andlaşmalarla Çarlık döneminden bu yana "sömürge" durumundaki Çeçen-İçkeriya Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını “Zımnî Olarak Tanımış Olduğu”nu ortaya çıkmaktadır. RusyaÇarlığı döneminde özerklik verilen, SSCB döneminde de özel statülü olan fakat daima sürgün ve her tür ayrımcılığa maruz kalan Çeçenistan'ın kendi geleceğini belirleme hakkına uluslararası toplum yeterince ilgi göstermemiştir. Hâlbuki aralarında uluslararası hukukçulardan Francis A. Boyle'un da bulunduğu bazı bilim insanları, Çeçenistan ile Rusya Federasyonu arasında 1997'de imzalanan barış antlaşmasıyla en azından “De Facto Tanıma”nın gerçekleştiği ifade edilmektedir58. Belirtmek gerekir ki, aslında 1991 yılında sadeceÇeçenistan değil diğer birçok halk da bağımsızlığını ilan etmiştir. Çeçenistan'ı Rusya'ya bağlayacak herhangi bir anayasal gerekçe bulunmamaktadır. Kaldı ki, Çeçenistan kendi anayasasına sahiptir ve 42 ülkenin temsilcisinin katılımıyla bağımsız seçimler de yapılmıştır. Bahsettiğimiz gibi Çeçenistan'ın Rusya ile yapılmış altı tane anlaşması var ve bu andlaşmalardan Çeçenistan bağımsız devlet muamelesi görmüştür. Tüm bu veriler yan yana konulduğunda, “Çeçenistan Sorunu”nun “Rusya'nın iç Sorunu Olarak Sunulması”nın, uluslararası hukuk açısından gerçekçi olmaktan çok uzak olduğu ortaya çıkmaktadır.

Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti'nin 11 Aralık 1994'te Rus Ordusu'nun saldırısı ile savaşa sürüklenmesi sonucunda binlerce Çeçen hayatını kaybetmesine rağmen, 31 Ağustos 1996 günü imzalanan Hasavyurt Antlaşması ile Rusya yenilgiyi kabul etmiş ve Çeçen topraklarını terk etmiştir. Birinci Rus-Çeçen Savaşı sonrasında imzalanan bu andlaşma ile taraflar; savaşın durdurulması gerektiğini,

Çeçenistan jeo-stratejik konumuyla ve ekonomik kaynaklarıyla Kafkasya'nın önemli bir ülkesidir. Dört asırdan uzun bir zamandır var olma mücadelesi verenÇeçenler, SSCB'nin dağılmasıyla meşruiyetini SSCB anayasasından alarak Birleşik Devletler'den ayrılmışlardır. Çeçenistan'ın bağımsızlığı,Cehar Dudayev'in cumhurbaşkanı seçilmesi ve anayasanın kabulü üzerine Rusya, Çeçenistan'a müdahale kararı almıştır.

56) CUTLER, Robert M., Chechnya: Conflict Profile, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html). 57) Boris Yeltsin ile 12 Mayıs 1997'de imzalanan Rusya Federasyonu ile Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti Arasında "Barış ve Karşılıklı İlişkilere Dair Antlaşma", 12 Temmuz 1997 tarihli "Gümrük Alanında Karşılıklı İşbirliği Anlaşması"; Rusya Federasyonu, Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında imzalanan "Bakü-Caharkele-Novorosisk Petrol Boru Hattının

İşletilmesine İlişkin Uluslararası Anlaşma" ve Rusya Federasyonu ile Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti arasında imzalanan "Ekonomik İşbirliğiAntlaşması" gibi altı andlaşma söz konusudur. 58) Şahin, Mustafa, Avrupa Birliği'nin Self Determinasyon Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000 [Krş. Şahin, age, s. 125-127; Klein, Eckart, Das Selbstbestimmungsrecht der Völker und die deutsche Frage, Gebr. Mann Verlag, 1990 Berlin, s. 37; Kühnhardt, Ludger, Die Universalität der Menschenrechte, Olzog, München, 1987, s. 311-312; (Nakleden: DOĞAN, agm, s. 7)].

223

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Rus yönetimi, tarafı olduğu anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemiş, savaşın getirdiği kayıpların giderilmesine dair verdiği taahhütlere uymamış, petrol boru hattı geçiş ücretini dahi ödememiştir. 1999 yılı Ağustos ayında Rus birlikleri; komşu Dağıstan Cumhuriyeti'ndeÇoban-Makhi ve Kara-Makhi adlı iki köye başlattığı saldırının akabinde, o sırada resmi bir sıfatı bulunmayan Şamil Basayev'in bu olaya sebebiyet verdiğini ileri sürerek ve Rusya Gizli Servisi (FSB) tarafından organize edildiği sonradan kesin olarak kanıtlanmış olan Volgograd ve Dağıstan'daki bazı apartmanların havaya uçurulması olaylarını da bahane ederek 2 Ekim 1999 günü bir kez daha Çeçen İçkeriyaCumhuriyetine saldırmıştır.

SAYI 19 - 20

Komşu ülke ve bölgelerin önemli bir kısmı Rusya Federasyonu'na bağlı iken, Gürcistan'la sınırın bulunduğu kısım da ikinci savaşın başlamasının hemen ardından “Pankisi Olayları” bahane edilerek çok yoğun bir güvenlik duvarıyla çevrelenmiştir. Bu coğrafyaya Rusya ve Gürcistan güvenlik güçleri defalarca operasyon düzenlemiş ve terörist avına çıkılmıştır. Bu şekilde abluka altına alınmış bir coğrafya içerisinde, Rusya'nın bizzat 200 bine varan asker ve diğer personelinin ve Rus yanlısı Çeçen güçlerin insafında devam 59 eden yeni bir hayat biçimi oluşturulmuştur .

III. ÇEÇEN MESELESİNİN DİĞER ÖRNEKLERLE KARŞILAŞTIRILMASI VE ÇEÇEN TEZİ A. ÇEÇEN ÖRNEĞİNİN DİĞER KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME ÖRNEKLERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin, 1992 yılında daYugoslavya'nın dağılmasıyla bu iki devletten ayrılarak bağımsızlığını kazanan yeni devletler bu hakka dayandıklarını bildirmişlerdir. Bu yeni devletlerin önemli bir özelliği daha önce “federal bir devletin federe kanatları”nı oluşturup, önceki devletlerin anayasalarında kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduklarının öngörülmüş olmasıdır. Dolayısıyla, bu örneklere bakarak günümüzde uygulanan uluslararası hukukun kendi kaderini tayin etme hakkını bütün topluluklar bakımından kabul ettiğini söylemek mümkün değildir60. Aralarında Türk Cumhuriyetlerinin de bulunduğu Baltık Cumhuriyetleri dışındaki diğer on iki Sovyet Cumhuriyetinin uluslararası hukuk altında kendi kaderini tayin etme hakkı 1977 tarihli Sovyetler BirliğiAnayasası'nın 72. Maddesi'nde61 ölü bir hüküm olarak bulunmaktaydı. Bu maddeye göre her birlik Cumhuriyeti SSCB'den ayrılma hakkına sahipti. Anayasanın 70/1. fıkrası SSCB'nin eşit Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin gönüllü katılımı ve ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının bir sonucu olarak sosyalist federalizm ilkesi üzerine kurulu, çokuluslu, federal ve yekpare bir ülke olduğunu belirtmekteydi. Kısaca cumhuriyetlerin kendi kaderini tayin etme hakkına dayanarak Sovyetler Birliği'ni kurduklarını belirtmekteydi62. Sovyetler Birliği dağılma süreci kaçınılmaz hale geldiğinde, bağım59) YILMAZ, Murat, “Çeçenistan: Yasak Ülke Kayıp Vicdan”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007. 60) PAZARCI, age, s. 142-143. 61) Madde 72: “Her bir Sovyet Cumhuriyetin, SSCB'den serbestçe ayrılma hakkı saklıdır” (Article 72. “Each Union Republic shall retain the right freely to secede from the USSR”.) Anayasa'nın tam metni için bkz. http://www.departments.bucknell.edu/russian/const/77cons03.html .

sızlık gibi hareketlerin kendi kontrolü altında meydana gelmesini arzulamış ve buna yönelik olarakAnayasa'nın 72. maddesini uygulamak için 7 Nisan 1990'da bir kanun kabul etmiştir. Bu düzenlemeye göre, birCumhuriyetin Sovyetler Birliği'nden ayrılabilmesi için halkın 2/3 ünün ayrılmayı istemesi gerekmekte ve çoğunluk sağlanamazsa bir daha on yıl içinde yeni bir ayrılma referandumu yapılamayacağı öngörülmekteydi. Uluslararası hukuk kuralları veya federal SSCB Anayasası'na dayanmayan böylesi bir düzenlemeye rağmen birlik cumhuriyetlerinin çoğunluğunun ayrılmalarını meşrulaştırmak istemeleri için referandumlar düzenlemeleri ilginçtir63. O dönemin Avrupa Topluluğu ve üyelerinin bu olay karşısındaki tavrı Topluluğa üye on iki devletin dışişleri bakanlarının 16 Aralık 1991'de toplanarak bu cumhuriyetlerin tanınması konusunda bir ilkeler bildirisi kabul etmeleri şeklinde olmuştur. Anılan ilkeler bildirisinin giriş kısmında topluluk ve üyeleri; Helsinki Senedi'ne, Paris Şartı'na ve özellikle kendi kaderini tayin etme hakkına bağlılıklarını belirterek hem Yugoslavya hem de Sovyetler Birliği'nin dağılmalarını her halkın özgürce kendi uluslararası statüsünü belirleme ilkesi tarafından hızlandırılan tarihsel bir süreç olarak değerlendirmekteydiler. Bu ilkeler çerçevesinde yeni cumhuriyetlerin uluslararası camiada tanınması için hukuk kurallarına, demokrasi ve insan haklarına, etnik ve ulusal grupların ve azınlıkların haklarına saygı gibi kriterleri yerine getirmeleri gerekmekteydi. 62) Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246. 63) FAURBY Ib, International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya http://www.caucasus.dk/publication13.htm15.06.2007; ŞAHİN, age, s. 118.

224

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

“Kendi Kaderini Tayin Etme” konusu şimdiye kadar alışılmamış bir şekilde demokratik kurallara bağlanıyordu. Ayrılan cumhuriyetlerin “dışsal kendi kaderini tayin etme hakkı”, demokrasi ilkesine yani “içsel kendi kaderini tayin etme hakkı” hakkına saygı gösterme şartına bağlanarak dünya toplumunda ilk defa “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın dışsal ve içsel boyutu arasındaki karşılıklı bağım64 lılık ve kaçınılmaz bağlantı öne çıkarılmaktaydı . Sovyetler Birliği'nde meydana gelen bu olaylar karşısında uluslararası kurumlar ayrıca ülkesel bütünlük (uti possidetis juris) ilkesini benimsemişler ve bu hakkın ülkesel bütünlük ilkesinin sınırlamaları altında uygulanacağı ve Cumhuriyetlerin sınırlarının, parçalanma öncesi olan federal sınırlar olacağını ve tarafların özgür iradeleri ile sınırlarını değiştire65 bileceklerini ilke edinmişlerdi . Yeni devletlerin kurulması sırasında var olan idari sınırların değiştirilmesinin yasaklanması anlamına gelen uti possidetis juris ilkesi ise, bu hakkın sadece sömürge ülkelerin sınırları içerisinde geçerli olacağı şeklinde anlaşılmaktadır. Çağdaş siyasi uygulamada kendi kaderini tayin etme hakkı, büyük ölçüde, Batılı sömürge yönetimleri altında yaşamış veya halen yaşamakta olan halklarla sınırlı sayılmaktadır. Örneğin, Irak ve İran'daki Kürtlerin, Sri Lanka'daki Tamil'lerin ve Etiyopya'daki Eritrelilerin kendi kaderini tayin etme haklarının olmadığı hemen hemen evrensel olarak kabul edilmektedir. Fakat Eritre, 24 Mayıs 1993'te yapılan halkoylaması sonucu bağımsızlığına kavuşarak 66 Etiyopya'dan ayrılmıştır . Kuzey Iraklı Kürtlerin ayrılması çerçevesinde federal devletten başlayarak ilerleyen hazırlıklar ise dikkati çekmektedir. BM'nin 1966 tarihli İkiz Sözleşmelerinin ortak birinci maddesinde, 1975 tarihli Helsinki Nihai Senedi'nin VIII. İlkesinde ve bu süreci takip eden diğer AGİK belgelerinde yer almasıyla sömürgeciliğin sona ermesi ile sona eren değil, farklı boyutlarda, yeniden canlanan bir hak haline gelmiştir.Yukarıda belirttiğimiz üzere, bu çerçevede değerlendirildiğinde de “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” 67 kavramının bir “hak” olduğu perçinlenmiş olmaktadır . Bazı yorumcular Kosova ile Çeçenistan olaylarını birbirine benzer görmekle birlikte uluslararası topluluğun her iki olaya tavrının farklı olduğu görülmektedir. Nitekim, uluslararası topluluk Kosova örneğinde, Kosovalı Arnavutların

64) CASSESE, age, s. 266-268, (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, s. 274). 65) ŞAHİN, age, s. 84-85. 66) DONNELY, age, s. 158 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 274). 67) KARAOSMANOĞLU, Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış) Yıl: 6, S: 24,Ağustos, Eylül, Ekim 2003.

SAYI 19 - 20

kendi kaderini tayin etme talebini makul görürken, Çeçenistan'da Rusya tarafından şiddet kullanılarak bu haklarının kabul edilmemesini, “Kendi KaderiniTayin Etme Hakkı”nın şartlarının oluşmadığı görüşündedir. Bunlar; 1- Hükümet ile kendi kaderini tayin etme hakkına adil olmayan bir engellenmenin olduğunu savunan azınlık gruplar arasındaki anlaşmazlığı hükümet içi organizasyonlar ve diğer devlet kuruluşları da dâhil çözecek iyi niyetli barışçı metotların tüketilmesi gerektiğini; 2- Kendi kaderini tayin etme talebini savunan kişilerin, grup çoğunluğunun isteklerini yansıttığının bir göstergesi olduğunu; 3. Son çare olarak şiddet kullanılması gerektiğini savunurlar. Nitekim Kanada Yüksek Mahkemesi de Quebec bölgesi için aynı şartların 68 değerlendirmesini yapmıştır . Hâlbuki bütün bu gelişmeler izlendiğinde, uluslararası topluluğun tutarsızlık içerisinde olduğu görülür. Bosna, Slovenya ve Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan kan dökülerek ayrılmasını tanıyan; ancak, Kosova ve Karadağ'ın ayrılmasına onay vermeyen uluslararası toplum, bugün bu ülkeleri de tanıma yoluna girmiştir. Çeçenistan ve Abhazya gibi örneklerde ise hiçbir destek verilmemiş yalnız bırakılmıştır. Bu da ancak uluslararası politika ve güç dengelerinin dikkate alınmasının etkili olduğu şeklinde açıklanabilir. Kosova ileÇeçenistan'ın farklı tutulmasındaYugoslavya'nın suçlu bulunan Sloban Miloseviç tarafından yönetilen zayıf bir ülke oluşu; Rusya'nın ekonomik kaynakları ve askeri gücünün önemi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 69 veto hakkına sahip daimi üyesi olması etkindir . Neticede, ABD eski Başkanı Bill Clinton dâhil birçok kişi, bu meselenin Rusya'nın iç meselesi olduğunu söyleyerek, Rusya'nın orantısız güç kullanmasına ve “11 Eylül”ün propaganda malzemesi olarak kullanılarak Çeçenlerin uluslararası terörizmle ilişkilendirilmelerine, kullanılması yasak silahlar ve sınır ötesi operasyonlarla, Çeçen liderlerinin yurtdışı operasyonlarıyla öldürülmesine seyirci kaldık70 ları gözlenmektedir . Hâlbuki Yeltsin'i temsilen Dönemin Rus içişleri bakanı Alexander Lebed ile Cehar Dudayev arasında andlaşma imzalanması bile Çeçenistan'ın durumunun diğerleri (Doğu Timor, vb) ile kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunu göstermeye yetmektedir.

68) CHARNEY, Jonathan I., “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor” http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/34-02/charney.html 27.03.2007. 69) CHARNEY, agm,(web) 70) YILMAZ, agm, (web.)

225

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

B. ÇEÇENLERİN TEZ VE İDDİALARININ DAYANAKLARI Rus tezine göre; Çeçenistan, bir “federe cumhuriyet” değil, “özerk cumhuriyet” statüsündedir. Yani Çeçenistan, bir “kurucu devlet” olarak kabul edilmemektedir. Hâlbuki diğer federe devletler kurucu devletler olarak kabul edilmektedir. 1991 yılından beri Rusya; verdiği sözler, yapılan görüşmeler, ekonomik kısıtlamalar ve baskılarla dolu oyalama yöntemine rağmen Çeçenlerin “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nı engelleyememiştir. Ancak, böyle davranarak; Çeçenlerin ve tüm Kafkas halklarının anayasal politikalarına, hukuklarına, ifade özgürlüklerine kısıtlamalar getirerek Çeçen toplumuna yoğun maddi ve hayatî zararlar verdiği gibi Rus demokrasisine de büyük zararlar vermiştir. Bu arada, aslında bu sorunun altında tek bir sebep yatmayıp; petrol, doğalgaz hattı, askeri güç gibi birçok nedenin 71 bulunduğunu da belirtmek gerekir . Oysa madalyonun öbür yüzüne -Çeçenlerin tezlerinebaktığımızda çok farklı bir manzarayla karşılaşıyoruz: Öncelikle belirtmek gerekir ki,Çeçenlerin birden çok gerekçeleri söz konusudur. Örneğin Çeçenler; “Özerk Cumhuriyete Sahip Oldukları”, “Sovyet Anayasası'nda Nüfusu 1 Milyonu Geçen Halkların Kendi KaderleriniTayin Hakkının Tanındığı” ve Çeçenlerin de bu haklarını kullandıklarını ileri sürmektedirler. Ayrıca, “İki Defa Sürgüne Gönderildikleri”ni, “Bütün Rus Halkı Nezdinde Ayrımcılığa Uğradıkları”nı ve “Topraklarının Her Zaman Silah Zoruyla Ele Geçirildiğini” ve bu gerekçelerle kendi kaderini tayin etme haklarının bulunduğunu her zaman dile getirmişlerdir. Tüm bunlara Rusya'nın, 1944 tarihli Cenevre Sözleşmeleri gibi kendisinin de taraf olduğu ya da kabul ettiği pek çok uluslararası kuralları ihlal ettiği ve son zamanlarda yapılmış bulunan karşılıklı andlaşmalarla “tanımanın geçekleştiği” tezini de eklemek gerekir.

SAYI 19 - 20

31. 07. 1995 tarihli kararıyla Rusya Anayasa Mahkemesi, Rusya Devleti'nin, 1949 Cenevre Sözleşmesi'nin 1977 tarihli Ek II. Protokolü'nü ve Rus Anayasası'nın 15/4. Maddesi'ni ihlal ettiğine karar vermiştir. Bu şekilde Rusya'nın, bu konuda taraf olduğu uluslararası andlaşmaları ve Anayasanın buna ilişkin maddelerini ihlal ettiği sübut bulmuştur. Çeçenistan'ın bağımsızlık ilanı uluslararası hukuk kurallarına uygundur. Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti Brejnev Anayasası olarak bilinen 1976 Sovyet Anayasası'na göre SSCB'ni oluşturan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk cumhuriyet statüsündeydi. Bu yasa, günümüzde Çeçenistan'ın Rusya Federasyonu'na bağlanmasına gerekçe gösterilmektedir. Oysa Sovyetler Birliği'ni oluşturan cumhuriyetlerin 1990'larda birlikten ayrılmalarıyla SSCB ve Anayasası de facto ve de iure olarak ortadan kaldırılmıştır. Nitekim SSCB'ni oluşturan bazı devletler yeni bir anlaşma temelinde yeni bir birlik olan, Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurmuşlardır. Sovyetler Birliğini oluşturan cumhuriyetlerden biri olarak Rusya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti de benzer bir şekilde eski yasalarını değiştirmiştir. Zaten birliğin son parlamentosu, devlet başkanıYeltsin'e bağlı birlikler tarafından kapatılmış, yeni seçimler ve anayasa temelinde devlet yeniden örgütlenmiştir. SSCB döneminden kalma yasalar yürürlükten kaldırıldığı için birliği oluşturan federe birimlerin, yani özerk cumhuriyetlerin arasındaki ilişkilerin yasal çerçevesinin oluşturulması gündeme gelmiştir. Bu doğrultuda 31 Mart 1992'de “Rusya Federasyonu İçindeki Egemen Cumhuriyetlerin İktidar Organlarıyla Rusya Federasyonu'nun Devlet İktidarı Federal Organları Arasında Yasama ve Yetkinin Dağıtımı (Paylaşımı) Üzerine Anlaşma” imzalanmıştır. Eski Rusya Yasaları yürürlükten kalktığına göre, yeni oluşan federatif devletin böyle bir yeni anlaşma temelinde yasal çerçevesinin kurulması doğru ve yasal bir tutumdur.

Rusya Federasyonu Anayasası'na göre uluslararası andlaşmalar, iç hukuk sisteminin bir parçasıdır ve doğrudan uygu72 lanma etkisine sahiptir . Bunlara ek olarak ayrıca belirtmek gerekir ki, “Rusya, taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'ni de ihlal etmiştir”. Nitekim bunun en büyük delillerinden biri,

Tüm bunlardan hareketle şu tespitleri yapmak zor olmayacaktır:

71) HUGHES James, European University Institute Florence, Civil War, S: 4 no.4 Winter 2001 s. 1148, http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars.pdf; ayrıca bu konuda bkz. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, SocialistAction /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html.

Sofia University, Faculty of Law. http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content, 20.05.2007.

72) TC 1982 Anayasası'nın 90.maddesine tekabül eden Rusya Federasyonu Anayasası 15/4. Madde; “Uluslararası hukukun evrensel ilke ve normları ve Rusya Federasyonunun uluslararası andlaşmaları, Rusya Federasyonu hukuk sisteminin bir parçasıdır. Rusya Federasyonu'nun onayladığı bir uluslararası andlaşmayla, bir kanun farklı hükümler içeriyorsa, uluslararası andlaşma hükmü uygulanır” diyerek uluslararası andlaşmalarla iç hukuk normlarının çatışması halinde uluslararası andlaşmalara üstünlük verileceğini açıkça ifade etmektedir. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. DRAGANOVA Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”,

Çeçenlerin “kendi kaderini tayin etme hakkı”, aynı zaman73 da anayasal bir haktır .

73) Nitekim -yukarıda da belirttiğimiz gibi- aralarında Türk Cumhuriyetlerinin de bulunduğu Baltık Cumhuriyetleri dışındaki diğer on iki Sovyet Cumhuriyetinin uluslararası hukuk altında kendi kaderini tayin hakkı 1977 tarihli Sovyetler Birliği Anayasasının 72. maddesinde ölü bir hüküm olarak bulunmaktaydı. Bu maddeye göre her birlik Cumhuriyeti SSCB'den ayrılma hakkına sahipti. Anayasanın 70/1. fıkrası SSCB'nin eşit Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin gönüllü katılımı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkının bir sonucu olarak sosyalist federalizm ilkesi üzerine kurulu, çokuluslu, federal ve yekpare bir ülke olduğunu belirtmekteydi. Kısaca cumhuriyetlerin kendi kaderini tayin hakkına dayanarak Sovyetler Birliği'ni kurduklarını belirtmekteydi (Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm ÜlkelerindeAnayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246.).

226

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Taraflar arasında “Yapılan Andlaşmalara Uluslararası Hukuk-İç Hukuk İlişkisi Çerçevesinde Bakıldığında” Rusya'nın, -başta Anayasası olmak üzere- kendi iç hukuk normlarını da ihlal ettiği ortaya çıkmaktadır. Zira, “İdarenin Devamlılığı” ilkesine göre bu günkü Rusya Federasyonu, SSCB'nin devamıdır74. Ayrıca buna paralel olarak, “Devletlerin Halefiyeti” ilkesine göre de bu günkü Rusya Federasyonu, SSCB'nin aynı zamanda halefidir. Nitekim bu husus, yeni Rusya Federasyonu tarafından da kabul edilmiş ve hatta özellikle deklere edilmiştir. Bunların anlamı ise, Rusya Federasyonu'nun, SSCB zamanında yapılan uluslararası ve ulusal düzeydeki tüm işlemlerle bağlı olduğudur. Ancak, yukarıda belirttiğimiz nedenlerle Rusya Federasyonu her iki açıdan (Uluslararası andlaşmalar ve Anayasa çerçevesinde) da hukuku çiğnemiş durumdadır. 11 Eylül'den sonra ABD'nin 'terör karşıtı' kampanyası ile Putin de Çeçenistan'daki bağımsızlık savaşını bir terör olayı olarak tanıtmaya çalışarak Çeçenistan'ı basına kapalı bölge ilan ederek işlediği savaş suçlarını bu şekilde örteceğini 75 düşünmüştür . Dünya medyasının Çeçenistan'da yaşananları görmezden gelmesi, Rusya'nın özgür basını engellemesi ve paralı askerlerini Çeçenistan'ın yöneticileri gibi göstermesi, Çeçenistan'ın seçilmiş meşru devlet başkan76 larını art arda katletmesi de sorunu çözmeye yetmemiştir . AİHM'de, Çeçenistan konusunda yakınları öldürülen ve işkence gören çeçenler tarafından yapılan başvuruların sonucu Rusya'nın insan haklarını ihlal ettiğini ve sözleşmenin 2. maddesindeki yaşama hakkını ihlal ettiği yeterli ve etkin soruşturma yapılmadığı, 1. maddenin ihlal edilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin ihlal kararları 77 vererek Rusya'yı tazminata mahkûm etmiştir . Bölgedeki çatışmalar; Rusya'nın şiddet uygulayarak ve uluslararası hukuku hiçe sayarak bunu kendi iç meselesi olarak görmesi 78 ve bu şiddeti arttırması sonucu çözümsüz bir hal almıştır . Rusya Federasyon Anlaşmasını o tarihte iki cumhuriyet, Tataristan ve Çeçen-İnguş Cumhuriyeti imzalamamışlar ve 12 Aralık 1993 günü yapılan Rusya Federasyonu yeni anayasa oylamasına ve parlamento seçimlerine de bu iki cumhuriyet katılmamıştır. (Tataristan Cumhuriyeti daha sonra Rusya Federasyonu ile ayrı bir andlaşma imzalayarak Federasyon'a katıldı). Bu durumda Çeçenistan'ın Rusya Federasyonu'na bağlı olduğunu belirten herhangi bir andlaşmanın bulunmadığı ortaya çıkmakta ve buna bağlı olarak “Çeçenistan Sorununun Rusya'nın Toprak Bütünlüğü 74) Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Lenin'in “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” adlı eserinin bir yansıması olarak söz konusu hak, 1917'de yayınlanan “Rusya Halklarının Hakları Deklarasyonu”nda ve 1918'deki ilk “SovyetAnayasası”nda da yer almıştır. 75) Muktedir İLHAN, “Çeçenistan'da Bitmeyen Cihad”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlar-atesaltinda/cecenistanda-bitmeyen-cihad-2954/?langid=5 (31.10.2007). 76) İLHAN, M., agm. 77) Mahkeme kararları için bkz. http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/Feb/Chamberjudgments Chechencases2422005.html [Khashiyev ve Akayeva v. Russia (no. 57942/00 ve 57945/00), Isayeva, Yusupova ve Bazayeva v. Russia (no. 57947/00, 57948/00 ve 57949/00) ve Isayeva v. Russia (no. 57950/00)]. 78) Diana Draganova, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”, Sofia

SAYI 19 - 20

İçinde Çözülmesi Gerektiği” iddialarının yasal dayanağı bulunmamaktadır.

SONUÇ “Çeçen Sorunu”nun altında tek bir sebep yatmayıp “Petrol Doğalgaz Hattı”, “Askeri Güç” gibi birçok nedenin bulunduğu bir tarafa, bu gün itibarıyla uluslararası düzeyde tanınan “kendi kaderini tayin etme hakkı”, görünüşteki yaygınlığına rağmen, uygulamada son derece sınırlı bir hak 79 olarak görülmektedir . Bununla birilikte anlık bilgi paylaşımıyla ve sağladığı diğer imkanlarla küreselleşen bu günkü dünyada uluslararası politika, çevre, strateji, ekonomi, hukuk, kültür ve benzeri diğer destekler üzerinde seyreden “kendi kaderini tayin etme hakkı”, giderek daha da önem taşıyan bir fenomen haline gelmiş durumdadır. Bu haliyle de “kendi kaderini tayin etme” ile ilgili olarak üç boyutlu sorunlarla karşılaşılmaktadır: Bir tarafta stratejik olarak liderlik hedefleri, diğer tarafta etkili sonuç elde edebilmek için yeterli zaman ihtiyacı ve diğer tarafta da insani ve araçsal maliyet. Farklı ve birbiriyle çatışan söz konusu çok boyutluluk ise, meselenin ya da çözümlerin 80 hukuki zeminini zayıflatmaktadır . Soğuk Savaş'ın bitişinden sonra, bağımsızlık talepleri artmış ve kendi kaderini tayin hakkı ve bütün dünyada boy göstermeye başlamıştır. Zamanla, ırkçı olmayan bağımsız ülkelerin halklarını da etkileyen ve ulusal, etnik, kültürel, dinsel ve dilsel azınlıkları da kapsayacak şekilde genişleme eğilimi göstermiştir. Baltık Cumhuriyetlerinin Sovyetler Birliği'nden ayrılması ve sonra SSCB'nin bütünüyle dağılması, Çekoslovakya'nın bölünmesi, Almanya'nın birleşmesi, Etiyopya ile Eritre'nin ayrılması ve Yugoslavya Federasyonun dağılması bu dönemde ilgi çekici gelişmeler arasındadır. Ayrıca, yukarıda da belirttiğimiz gibi kavram; romantik emeller yaratma gücüne ve devrimci, başkaldırıcı ve radikalleştirici etkiye sahip olduğu artık tartışmasızdır. Hatta bu hak, bir çeşit egemenlik veya bağımsızlık eğilimine girdiği takdirde bir devletin sınarlarını değiştirebilir, bir kıtayı ve tüm uluslararası sistemi etkileyebilir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, en önemli etkisinin birey olarak çocukların, kadınların, ailelerin ve toplulukların üzerinde görüldüğü Bosna, Keşmir, Çeçenistan, Somali, Kosova, 81 Eritre ve Filistin meselelerinde bu husus ispatlanmış durumdadır ki, bu nedenle konu, stratejik tartışmaların veya akademik çalışmaların ötesinde aynı zamanda bir insanlık 82 dramıdır . University Faculty of Law, "Saint Kliment Ohridski", http://chinesejil.oxfordjournals. org/cgi/reprint/3/2/571. 79) HUGHES James, European University Institute Florence, Civil War, S: 4 no.4 Winter 2001 s. 11-48, http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars.pdf; bu konuda ayrıca bkz. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. 80) Wolfgang F. Danspeckgruber, age, s. 336. 81) Yukarıda belirttiğimiz gibi, aslında Filistin meselesini self determinasyondan çok, işgale yönelik bir çeşit “kurtuluş mücadelesi” çerçevesinde değerlendirmenin daha isabetli olacağı kanaatindeyiz. 82) Wolfgang F. Danspeckgruber, age, s. 335.

227

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Uluslararası toplum, uluslararası hukukun varlığını inkâr edecek veya şüpheye düşürecek yaklaşımlardan uzak durmadıkça, uluslararası arenada barış, adâlet ve güvenin oluşmayacağı kesimdir. Benzer durumdaki bireylere aynı muamelenin gösterilmesi, hukukun en temel ilkesi olan “adâlet”i tesis edeceği gibi, uluslararası hukukun bireyleri sayılan devletlerarasındaki ilişkiler ve benzer olaylar karşısında benzer tutumun takınılması da uluslararası camia ve uluslararası hukuku güvenilir ve uygulanmasını mümkün kılacaktır. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte ayrılarak bağımsızlığını kazanan yeni devletler bu ayrılmayı “kendi kaderini tayin etme hakkı”na dayanarak yaptıklarını bildirmişlerdir. Bu yeni devletlerin önemli bir özelliği, daha önce federal bir devletin federe kanatlarını oluşturup; Sovyetler Birliği Anayasası'nda “kendi kaderini tayin etme hakkı”na sahip olduklarının öngörülmüş olmasıdır. SSCB Kurucu Anayasası'ndaki “nüfusu bir milyonu geçen halkların birlikten ayrılma hakkı”na dayanarak ayrılan Çeçenlerin, yine milletlerarası hukukça önemli kabul edilen referandum yapma, belirli bir toprak üzerinde hâkimiyet sağlama, başka devletlerle andlaşma yapma ve ülke sınırları içerisinde güvenlik, eğitim, sağlık ve yargı gibi kamu hizmetlerini veren kendi yasama yürütme ve yargı organlarına haiz olmasıyla da bir devlet görünümüne sahip olması, bu bölgenin bir devlet olarak tanınması şartlarını yerine getirdiğini göstermektedir. Üstelik bu durum, on yıldan fazla bir süredir devam ede gelmiştir. Dolayısıyla, yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle Rusya Federasyonu, -SSCB zamanında yapılan uluslararası ve ulusal düzeydeki tüm işlemlerle de bağlı olarak- hem Uluslararası Andlaşmalar hem de Anayasa çerçevesinde hukuku çiğnemiş durumdadır. “Ulusların kaderlerini serbestçe tayin etme hakkı” 20. Yüzyılın başlarından beri yaygınlaşarak kabul gören İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Helsinki Nihai Senedi, Paris Şartı gibi uluslararası sözleşmelerde de açıkça tanınan bir haktır. Bu hak temelinde gelişen Çeçen halkının bağımsızlık ilanı; meşru ve devredilemez bir hakkın sonucudur. Uluslararası kamuoyu, bu hakkın seçilmiş temsilciler tarafından ifade edilmesine saygı göstermekle yükümlüdürler. Çeçenistan'ın bağımsızlık ilanının, mevcut uluslararası norm ve yasalara uygun olduğuna dair başka dayanaklar da söz konusudur: Bilindiği gibi Çeçen-İnguş Ö.S.S.C., Brejnev Anayasası olarak bilinen 1976 Sovyet Anayasası'na göre SSCB'ni oluşturan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk cumhuriyet statüsünde idi. Bu yasa, günümüzde Çeçenistan'ın Rusya Federasyonu'na

SAYI 19 - 20

bağlanmasına, yanlış olarak, gerekçe gösterilmektedir. Oysa Sovyetler Birliği'ni oluşturan cumhuriyetlerin 1990' larda birlikten ayrılmalarıyla SSCB Anayasası önce “de facto”, sonra da “de jure” olarak ortadan kaldırılmıştır. Nitekim SSCB'ni oluşturan bazı devletler yeni bir anlaşma temelinde yeni bir başka birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurmuşlardır. Bununla birlikte Çeçenistan olayı, milletlerarası bir uyuşmazlıktan çıkarak bir drama dönüşmeye başlamıştır. Doğu Timor ve Darfur'a gösterilen ilgi ve uluslararası kamuoyu oluşturulması, buna karşılık Çeçenistan'ın uluslararası kamuoyunun gözlerinden uzak tutulması ağır insan hakkı ihlallerine, orantısız güç kullanımına başvurulmasına rağmen “yok sayılması” ilgi çekicidir. Çeçenistan, “kendi kaderini tayin etme hakkı” bir yana, kendi halkının varlığını sürdüremeyecek konuma düşürülmüştür. Hâlbuki uluslararası hukukta bu hakkın kullanımı için öngörülen şartlarının diğer benzer örnekler karşısında çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıktığı tartışmasızdır. Sovyetler Birliği'nin, 1989 sonrasında dağılması ve 1990'ların başında, yeni cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile birlikte, dağılmanın nereye kadar süreceği sorusu akıllara takılmaktaydı. SSCB'nin ilk ayrılan ve tanınan Baltık cumhuriyetlerine tepkisi ile diğer cumhuriyetlerin ayrılmasına olan tepkisi kuşkusuz farklı olmuştur. Orta Asya ve Güney Kafkas Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmesi sonrasında Rusya Federasyonu sınırına çekilen Rus varlığı, Kuzey Kafkas Özerk Cumhuriyetleri ve Tataristan Özerk Cumhuriyeti sorunlarıyla yüz yüze kalmıştır. Bugünkü Rusya Federasyonu'nu oluşturan yüzü aşkın etnik grubun sahip olduğu bölgelerde yükselen etnik hareketler Rusya'nın sıcak gündeminde durmaktadır. Zira Tataristan ve Çeçenistan Rusya petrollerinin en önemli kaynaklarını oluşturduğundan Rusya bakımından stratejik bir değer de taşımaktadır. Tataristan'la yarı bağımsızlık şeklinde anlaşmalara dayanan ilişki, Çeçenlerle yetki paylaşımı değil, bağımsızlık talebi karşısında daha farklı bir boyut kazanarak savaşa dönüşmüştür. Kendi parlamentosunu, mahkemelerini, eğitim sistemini, ordusunu ve kamu hizmetleri birimlerini kuranÇeçenistan'ın “hukuki konumu” konusu, uluslararası arenada da tartışmanın odağında yer almıştır. Kanaatimizce çalışmadan da açıkça ortaya çıkmıştır ki, Çeçenistan için “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nı elde etmek için gerekli şartlar oluşmuştur. Referandumun yapılmasından, hükümetinin kurulmasından, devlet başkanının seçilip anayasasının yapılmış olmasından ve bir süre bağımsız yaşamasından sonra uluslararası arenada hiçbir ülke tarafından tanınmaması ise ancak siyasi bir tercih ya da tavır olmakla açıklanabilir.

228

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Hukuki açıdan Çeçenlerin “Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı”nın varlığı ve gerekse Çeçenlerin bu hakkı kullanabilecek “Halk” özelliklerine sahip bulundukları hususunda Rusya Federasyonu'nun işinin aslında “Tanrının Yokluğunu İspat Kadar” daha da zor olduğu yine çalışmayla anlaşılmış durumdadır. Bu nedenle de mesele, Rusya Federasyonu'nun davranışları nedeniyle, “Hukuki Uyuşmazlık” tan “SiyasiUyuşmazlık”a kayma temayülündedir.

SAYI 19 - 20

Girişte de belirttiğimiz gibi, her ne kadar “Çeçenistan Meselesi” gerek uluslararası hukuk, gerekse uluslararası ilişkiler açısından “iki tarafı keskin kılıç”tan da öte, “dört tarafı yakıcı altın bir küre” misali daha fazla boyutlu ve daha girift görünüm arz etse de başta bumerang etkisi endişesi olmak üzere uluslararası toplumun, her türlü endişeden sıyrılarak kendine düşeni çekinmeden yapması insanlık ve uluslararası barış adına bir görevdir.

KAYNAKÇA AİHM Rusya Kararları, http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/Feb/ChamberjudgmentsChechenca ses24.2.2005.htm ARAL, Berdal, “Kollektif Bir İnsan Hakkı Olarak Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, İnsan HaklarıYıllığı, Cilt 21-22, 1999-2000,Birleşik Kafkasya Konseyi Bülteni, Sayı 24, Ocak-Şubat-Mart. ASLAN, Betül, Azerbaycan'da Latin Alfabesi'ne Geçiş SürecindeYeniYol Gazetesi, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Erzurum 2004. BOZKURT, Enver, Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, Ankara, 2007. CHARNEY, I. Jonathan, “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor”, http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/34-02/charney.html 27.03.2007. CUTLER, “Robert M., Chechnya: Conflict Profile”, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html). ÇAVUŞOĞLU, Naz, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, İkinci Baskı, İstanbul-2001 DANSPECKGRUBER Wolfgang F., The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (155587-768-0), 2002. DOĞAN, İlyas, “Kendi Geleceğini Belirleme İlkesi”, Kamu Hukuku Arşivi, Eylül 2006, s. 7, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf, , 14.05.2007. DRAGANOVA , Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law” http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content/abstract, 20.05.2007. FAN, Hua, “The Missing Link between Self-Determination and Democracy: The Case of East Timor”, U. J. Int'l Hum. Rts. 176, Volume 6, Issue 1 (Fall 2007), http://www.law.northwestern. edu/journals/jihr/v6/n1/7/ . FAURBY, Ib, http://www.caucasus.dk/publication13.htm “International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya”, 15.06.2007. GAETA Paola, “The Armed Conflict in Chechnya before the Russian Constitutional Court”, http://www.ejil.org/journal/Vol7/No4/art7.pdf GEÇKİL, Muhyittin, The North Caucasus Barrier isimli kitaptan “The Chechens İngush During the Soviet Period and its Antecedents” çeviri, , Society For Central Asian Studies, http://www.waynakh.com/makaleler/03.htm, GENÇ, Savaş, “Orta Asyada Güç Oyunu: Jeopolitik Konumun Geri Dönüşü” HPD Hukuk Perspektifler Dergisi HukukiYorum ve Haber Dergisi, Sayı 07/Temmuz 2006 GÖZLER Kemal, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa Ekin KitabeviYayınları, 2004. HUGHES James, ”Civil War”, S. 4 no.4 Winter 2001, s.1148,http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes .Chechnya.Civil_Wars.pdfhttp://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.C ivil_Wars.pdf , 20.06.2007.

İLHAN, Muktedir, “Çeçenistan'da Bitmeyen Cihad”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlar-ates-altinda/cecenistanda-bitmeyencihad-2954/?langid=5 (31.10.2007). İNAÇ, Zeri, Uluslararası Belgelerde Azınlık Hakları, ÜtopyaYayınevi, Ankara, 2004. Kafkas Vakfı Bülteni, Aylık Kültürel Dergi, 2002, Sayı 12. KARAKILIÇ, Cem - AYDIN Oğuzhan, ”Azerbaycan'daki Latin Alfabesi Tartışmalarına Türkiye'deki Azerbaycan Matbuatının Bakışı (1923-1930)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi [TAED] 43, s. 181-203, Erzurum, 2010. KARAOSMANOĞLU, Ali L., İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler, İstanbul-1981 KARAOSMANOĞLU, Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış)Yıl: 6, Sayı: 24, Ağustos, Eylül, Ekim 2003. KÜTÜKÇÜ, M. Akif, "Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı Ve Türk Cumhuriyetleri”, Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2004 sayı: 12. MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, NewYork: Oxford University Press, 2007. MANSUR, Şamil, Çeçenler, İnceleme, 2. Baskı SamYayınları, Mart 1995, Ankara. MERAY, L. Seha, Devletler Hukukuna Giriş, Birinci cilt Ajans Türk matbaası Ankara. 1960. PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Gözden geçirilmiş 3. bası, Ankara, 2005 SANCAK, “Uluslararası Hukuk Ve Self-Determinasyon Hakkı”, http://Sancak:ihh.org.tr/otonomi/hukuk/hukuk.html, 23.05.2007. SCHWARTZ, Barry, “Self-Determination: The Tyranny of Freedom” 2000, the American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore. edu/SocSci/bschwar1/self-determination.pdf). SOYSAL, Tamer, “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri Ve SelfDetermination İlkesi” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. ŞAHİN, Mustafa, Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası, Ankara 2000. TUNÇ, Hasan, “Uluslararası Sözleşmelerde Azınlık Hakları Sorunu ve Türkiye”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran-Aralık 2004 Cilt:VIII, Sayı:1- 2 139-198 UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism' ”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. YILMAZ, Murat, “Çeçenistan:Yasak Ülke Kayıp Vicdan”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007. YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukuk Açısından Doğu Türkistan Halkının Hakları”, Doğu Türkistan Dergisi,Yıl 22, S. 188-189, 2001-2002. YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukukta Self-Determination Hakkı ve Bölgesel Otonomi”, Doğu Türkistan Dergisi,Yıl 19, Sayı 182, 1999, s. 28-32.

229

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

CHECHNYA ISSUE

SAYI 19 - 20

Ph. Abdulkadir AKIL

In The Scope Of Self-determination And Other Rules Of International Law

Istanbul Commerce University, Faculty of Law, Department of International Law Lecturer

“Self-Determination of Peoples” dates back to the ancient times in which Aristoteles of the First Age defined 158 city-states in Greece with his statement of “The best will be obtained not through the great empires but through the smaller city states”. This terminology which has still an important role over the various international contracts and treaties is a flexible concept on which all the countries have approved in international law but has some concerns over its definition in terms of limiting their own authority and so they have always had some problems on identifying its limits. Actually, it is a real-known fact that this issue has some problematic aspects that are risky such as double-edged sword or at least that force all the sides to react cautiously from the point of many countries which have to be dealt with it. For example, apart from the “people” who are demanding their rights, there is some anxiety among the states bearing in mind that on the one hand to support these rights against the ruling state which is exposed to blames of violating them and on the other hand the possible risk of experiencing the same risk in supporting states. Nowadays, many countries keep wary on these matters due to the possible risk of “boomerang effect” just because of the facts that they possess more than one ethnic element in their countries even putting aside the international balance politics. For instance, the dilemmas such as Russia-BosniaChechnya, Turkey-Chechnya-Kurdish issue1. In other words, the term referred above, has the potential of turning into dilemma both for the state it is claimed to have violated and for the states that support that claim. Despite the fact that it is seen as having such twodimensions at the first sight, “Chechnya Issue” is more than “double-edged sword” it is indeed multidimensional and tangled like a “burning golden sphere on all sides” both in terms of international law and international relations as well. For example, in addition to the positions of ruling state and the supportive states, generally there are more than these such as global effects, regional effects, relations with the internal law etc. Moreover, highly strategical recent issues such as oil pipe lines spiced it up. 1) Especially, as it can be seen in Turkey's Kurdish issue, these types of concerns are not valid in terms of legal rules. As it will be seen in this study, “Self-Determination Right” has a different concept than “Minority Rights” or “Human Rights” and as of today, it has the possibility of being used in a narrow framework.

Similar condition can also be seen in terms of conceptual aspects. Therefore it must be noted that, although they are intertwined, “self-determination” is totally different than “minority rights” or “human rights”. For that reason, it must be emphasized that we will give just in a certain amount of place to the other issues but mostly we will talk about “self-determination” along with referring to the issues related with the internal law such as “indivisible unity of the country” and “constitution” at a certain level. Furthermore, to be more precise, even though Chechnya issue has some problems within the scope of international law such as terrorism, violation of human rights, genocide etc; in this work of ours, we will examine the issue more on the scope of “selfdetermination” by investigating whether it has the right to claim “self-determination” bearing its history and current situation in mind. It must be noted that, petroleum wars between the international companies and the states in Central Asia and Caucasia as well as the pipelines issue make this issue more complex. Inasmuch as, the conflict in the region has gained a new aspect following the new pipelines directed by oil and natural gas reserves. While Russia was trying to convey these pipelines along its own territory, it spent some strategical efforts against USA and its allies also it conducted a bloody war in Chechnya where is aimed to host the pipelines.2 The Kremlin government, which is seeking to convey the lines within its own territory, used the regional conflicts as a means of excuse and by doing so it expanded its control over the neighboring countries as well as limiting the activity of the new republics of the area3. It is difficult to make a sense about the debates over selfdetermination and the independence war of Chechens without noting these aspects of the issue. However, in this study by putting the international relations aspect aside, status of Chechnya will be questioned in terms of both “self determination” and other international law rules.

2) MALEK, Martin, Geopolitische Veranderungen auf dem eurasischen Schachbrett: Russland, Zentralasien und die USA nach dem II. September 2001, in: Aus Politik und Zeitgeschichte, B8/2002, S.14-22 (Nakleden: GENÇ, Savaş, “Orta Asyada Güç Oyunu: Jeopolitik Konumun Geri Dönüşü” HPD Hukuk Perspektifler Dergisi Hukuki Yorum ve Haber Dergisi, S: 07 Temmuz 2006, s., 22). 3) GENÇ, agm, s. 23.

230

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

In his studies, Lenin put forward the concept of “Self Determination” by stating that annexation of a region or a territory would be a violation of that right and the right of self determination should include the right of being separated from the ruling state7. “

I. SELF-DETERMINATION IN INTERNATIONAL LAW A. BRIEF HISTORY OF THE TERM Although it hasn't officially named before, “Self-Determination” can be based on the thesis of Aristo which was formulated as “every society must be separate citystates” defined for forming the ideal type of management. The first substantial application is the Holland's declaration of independence against the Spain in 1581 by using the “Self-determination” as a basic concept. American Declaration of Independence in 1776 and French Human Rights Declaration in 1789 can be seen as other extended examples of this kind. With the Declaration of Independence, The People of America rejects to be ruled by England and became the first colonized people that demanded self-determination4. “Self Determination” has been applied in territories which are shifted in different states from time to time in international law. With the referendums, the people of a one region are wanted to choose to be ruled by either of the states. For example, to legitimate some parts of France which were taken by French armies, public vote was accepted as a criteria and referendums were made in Venaissin 1791, Savoyen 1792, Nizza 1793 (the cities which were all under the control of Kingdom of Sardinia) to show that the control of a territory should not be arranged without the consent of the inhabitant people of that territory5. Fort he first time, this right was used by Bolshevik doctrine as an international law principle and in 1913 Stalin said that nations had their own rights of dominance and they had a right to be seperated from the ruling state and also in his book “Marxism and National Issue” he argued that “Self Determination” gives a nation the right of having total independence from the ruling state and it provides autonomy6. A few years later, Lenin published his book named “Self Determination Rights of Nations”, and this principle was included in the “Rights of Russian Peoples Declaration” in 1917, and in Soviet Constitution of 1918.

4) MOYNIHAN, Daniel P., Pandaemonium; Ethnicity in International Politics, Oxford-1993, s. 23 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, M. Akif, "Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı Ve Türk Cumhuriyetleri” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2004, S:12 , s. 259-276). 5) DOĞAN, İlyas, “Kendi Geleceğini Belirleme İlkesi”, Kamu Hukuku Arşivi, Eylül 2006, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf s. 2; ŞAHİN, Mustafa, Avrupa Birliği'nin SelfDeterminasyon Politikası, Ankara 2000, s. 12; CASSESE, Antonio, Self-Determination of Peoples, Cambridge University Press, New York- 1995, s. 11. (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 264). 6) ARSAVA, Ayşe Füsun, “Azınlık Kavramı ve Azınlık Haklarının Uluslararası Belgeler ve Özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 27. md.si Işığında İncelenmesi”, AÜSBF Yayınları Ankara1993, s. 59. 7) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 262. 8) By claiming self determination rights, the people of Aaland Islands demanded to be seperated from Finland and be joint to the Sweden. The rapporteurs proposed that “ Although the Selfdetermination principle has been greatly discussed in modern political thinking following the Great War, it should be noted that this principle has not yet been referred in any matters within UN Treaty.

With the right of “self-determination” Finland declared its independence in 1917, and a year later other states previously under control of Russia such as Estonia, Latvia, Lithuania, Poland, Georgia, Belarus, Armenia and Azerbaijan declared their independence. During the times of League of Nations, application of self-determinations was constrained only in Europe, Czechslovakia, Hungary and Poland gained their independence in Central and Eastern Europe by using this right. The verdict regarding this issue in the Case of Aaland Island reflects the dominant view before the United Nations Treaty8. The same point of view was also seen during the time of UN and in the verdicts regarding the demands of Katanga region in quest of being separation from Congo in 1961, and in the case of Biafra Region in demand of separation from Nigeria in 1967; this right was interpreted as giving the right of being separated from Colonial government but it didn't give the right of being separated from their ruling state to the demanding regions.9 During the Second World War, in the article 2 and 3 of the Atlantic Charter published by British Prime Minister Churchill and American President Roosevelt, “self determination” was referred and after the World war this concept was included in the international law10. This right was provided for all the nations in the UN Treaty in 1945.This right, which was referred as “principle” in the first chapter of Treaty that regulates the conditions and principles of UN; was translated as “right” in French translation. It was also clearly stated in the 2nd clause of Article 1 and in Article 55.11

Being accepted as a valid ground in some international agreements is not enough to be seen as a part of international law principles. ” As a result of the appeal to the UN, the people Aaland Islands were not given the self-determination right. 9) DOĞAN, agm, s. 4. 10) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 267. Article 1 defines the second objective of UN in this way : “To develop friendly relations among nations based on respect for the principle of equal rights and self-determination of peoples, and to take other appropriate measures to strengthen universal peace” 11) Article 55 is: “With a view to the creation of conditions of stability and well-being which are necessary for peaceful and friendly relations among nations based on respect for the principle of equal rights and self-determination of peoples, the United Nations shall promote higher standards of living, full employment, and conditions of economic and social progress and development; solutions of international economic, social, health, and related problems; and international cultural and educational cooperation; anduniversal respect for, and observance of, human rights and fundamental freedoms for all without distinction as to race, sex, language, or religion

231

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

B. CONCEPT OF SELF-DETERMINATION AND THE QUALITIES OF THA RIGHT IN TERMS OF INTERNATIONAL LAW ”Self-Determination Right” is originally the right of a society or a nation to specify and determine its own fate12. This principle allows for a nation to determine its own political regime that regulates its own social, economic and cultural life style13. (Droit des peuples à disposer d'eux-mêmes) “Right of self- determination” that means “to determine a nation's regime by itself” was also referred in the Wilson 14 Principles of former USA President Woodrow Wilson . In 1917, when the peace attempts of Germany and Austria were not performed due to the demands of Allied Powers, President Wilson declared his “14 principles” which contains the basic principles of a forthcoming peace; in January 8, 1918, he sent his message to the Congress to determine the principles of democracy, peace and independence for minor and major nations. This concept which was emerged With the social awakening in Western Europe but had its most powerful grounds in its contemporary form in the second half of 18th century; was seen as a problem in the “national jurisdiction” issue though it is seen as a part and 15 problem of international law “Self Determination” is stated in the main goals of international organizations more exclusively of United Nations and Organization of African Unity. These organizations even interfere in civil conflicts to provide this right when needed. United Nations Treaty of 1945 defines this right as “a right of a nation to choose to be ruled by any of other nations in addition to the right of having an independent state of its own.” This right was only applied for the colonized nations ruled by other states in the period of decolonisation, but now it contains all the nations under the control of colonisers, occupations or racist governments by providing these nations the right to 16 have their own independent state . UN Security Council declared in its resolution in 1960 that “self-determination” is the right of all the colonized nations. This resolution proposed that “to be unprepared in the fields of politics, economy, social and education cannot be used as an excuse for the delays for independence” and by this statement they contri17 buted to the definition of concept . 12) bkz. SCHWARTZ, Barry, “Self-Determination: The Tyranny of Freedom” 2000, The American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore.edu/SocSci/bschwar1/selfdetermination.pdf). 13) UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ 14) Wilson declared 14 principles, 6 of which are related with “Self-determination”. By stating that the losers of the war, minor states and the colonised peoples have also their rights of self-determination, he emphasized that the international system should not be based upon balance of power but on the self-determination principles of different ethnicities. 15) TUNCAY, Ali, A Post-Cold War Experience in Self-Determination and Secessionism (The Yugoslav Case), (Master of Arts, Bilkent University Institute of Economics and Social Sciences, 1993), s. 6 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm. s. 261).

SAYI 19 - 20

According to the “representative government theory” appropriate to the perception of “Frontiers of the states cannot be infringed” which is one of the basic principles of international law; people are the citizens of a state who are different than each other in terms of ethnicity, religion culture and language. According to this theory, “self- determination” means independence of all populations under the control of only one state. In this Liberal democratic perception, the duty of the state is to maintain sovereignty so “self-determination” is percepted differently than the “right of separation” and it means all the population of a country contribute to the democratic process in an equal economic, social and cultural way, According to the clear objective criteria such as ethnicity, religion, culture, language, geography and regional density this concept can be defined in a different way. Being unable to give a clear definition of people according to the objective criteria in application of Self-Determination right, leads to handle the issue of self-determination in the scope of international law; and this allows for a right of a nation's self determination to 18 be accepted in its own jurisdictions . UN Report of 1981 sets the perception of a separate culture, language, religion common history and commitment to the survival of the identity and integration in a certain territory as a necessary criterion for being defined as a nation. To benefit from the right of self-determination, it is required to be accepted in international arena and in the ruling state as well as “being acknowledged from the other side” Self-Determination has brought up some effects over the states, societies and regions. However, the meaning and the effect of the concept is changing in the beginning of 21th century such as the changing of international system In addition, it is evident that it has the power of creating romantic ambitions along with revolutionary, rebellious and radicalizing effects. So much so that when this right enters into a trend of sovereignty or independence, it can change the borders of a state and it can affect the systems of a whole continent and even the whole international system. It was obviously seen in the issues of Bosnia, Chechnya, Kashmir, Somalia, Kosovo, Eritrea and Palestine which had all revealed the most devastating effects of it over the children, women and families; this problem with its current situation is a type of humanitarian plight beyond 19 the strategic debates or academic researches . 16) CASSESE, A., International Law in a Divided World, New York 1986, s. 134-135, (Nakleden: YÜCEL, Özlem, ”Milletlerarası Hukuk Açısından Doğu Türkistan Halkının Hakları”, Doğu Türkistan Dergisi 2002 S. 188-189, s. 6). Bu konuda ayrıca bkz. PAZARCI, age, s. 518. ARSAVA, Ayşe Füsun, “Self-Determination Hakkının Tarihi Gelişimine Bir Bakış ve Aaland Adaları Sorunu”, Seha L. Meray'a Armağan, Cilt I, AÜSBF Yayınları, Ankara-1981 s.55-67; Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa Ekin Kitabevi Yayınları, 2004, s. 42-56. 17) UN SC Resolution 1514, 1960. 18) KÜTÜKÇÜ, M. Akif, “Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı ve Türk Cumhuriyetleri”, s. 263. www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler 17.05.2007; Doğan, agm, s. 10. 19) Wolfgang F. Danspeckgruber, The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (1-55587-768-0), 2002, s. 335

232

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

The aspect of Self-Determination regarding the interior organization of states is the right of a nation that has some common features to choose its own political regime without any types of external pressure. In UN applications, acknowledgement of this right to the communities apart from the colonized ones, is seen as interference to the internal affairs of states and is considered as actions against the principle of national integrity. It is seen that this kind of a polity is accepted in the UN General Assembly with a view in which this kind of a right to choose the regime has also a kind of economic aspect and the continuous sovereignty of states over their natural resources is a part of self- determination. This right is not limited and it doesn't expire after applied once20. But in all the debates over the selfdetermination, national integrity and international stability are seen as preferential and they have played a limiting role in application of this right21. The external aspect of Self-determination is the right of a nation to choose its own status even including the foundation of independent state. It is the right of a community that lives in the same territory and has the common features to choose their own future, their international status and their own sovereignty rights and independence. According to the general consensus of today, this right is limited and used only once. After a colonized nation used its self-determination for once, this right gets expired22. However, it should be noted that if we take the application of self-determination into account it would not be so easy to perform and control this limitation. The best example for this can be seen in the incidents of former Yugoslavia during the years of collapse when they officially claimed that selfdetermination is limited and can be used only once, especially Croatia and Slovenia reacted against it and the process ended otherwise23. According to the general view of today, self-determination became a common International law. And it is suggested that it will also be seen as an international “Jus Cogens” (Peremptory norm)24.

SAYI 19 - 20

nation living in the same territory is deprived of using their right to vote for the election of that state's executive and legislative powers or stand for the elections and if the governments cannot represent them; if that group of people is exposed to the oppression, violence and discrimination; if their rights are violated, and they are excluded from the state budget; if they are left unprotected and their cultural or physical existence is under threat then their right of self-determination becomes clearly valid. And in this situation they will also gain a right to seek and receive assistance from external Powers. Along with the conditions such as being exposed to a clear discrimination, and violation of some rights due to racist mindset, if there is an effort to destroy a nation as in the example of Bosnia, “external self-determination of a nation” is seen as positively. In parallel with this it should be noted that the nations which traditionally live together and in a mingled way cannot claim the right of self-determination that may result in having their own states as long as they are included in the government of the ruling state and if they have the equal rights. Such a claim means nothing more than just proclaiming a political idea25. During the OSCE process, in “Declarations of Principles” chapter in Final Act of Helsinki 1975 which is also the first written document of that process; it is stated that “ Due to the equivalence of rights and selfdetermination of peoples, all the peoples have their own right to choose their internal and external status, sustain their own political, social, economic and cultural developments in a way they wanted, without any external political intervention in a total freedom when and however they want”. In the same principle, it is stated that the contracting states will respect this right “incompliance with the UN Treaty goals and principles, national integrities of states and the relevant international rules of law.” Provided that the national integrity would be protected, Self-determination is also referred in the 1989 Act of Vienna, 1990 Paris Treaty for a New Europe, and 1991 Moscow Document26.

In a democratic country, all the individuals and groups use the right of determining their own future by contributing to the government. With the 2525 numbered and October 24, 1970 dated resolution of UN, it was specified under which conditions this right can be applied. In multiethnic countries in the regions which are not colonized this demand of right is not accepted according to the international law. But, if a

In the OSCE Summit in November 21, 1990, in “The Charter of Paris for a new Europe” signed by presidents and prime ministers of 34 different states, it was announced that “ The times of separation and conflict are over and a new term of a cooperation based upon the principles of democracy, human rights and rule of law has begun”. Turkey also signed that charter.

20) PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Gözden geçirilmiş 3. bası,Ankara 2005, s. 349. 21) PAZARCI, age, s. 143; KARAOSMANOĞLU, Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış) Yıl: 6, Sayı: 24,Ağustos, Eylül, Ekim 2003, s. 147 (Nakleden KÜTÜKÇÜ agm, s. 260). 22) PAZARCI, age, s.142; POMERANCE, age, s. 37-42; ARSAVA, age, s. 77-80 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 263). 23) During the collapse of former Yugoslavia, Yugoslavian state claimed that the federal states that constituted itself had their own Self-determination rights, but these federl states used these rights

once, when they willingly formed the Yugoslavian State, so these rights had been expired. On the contrary, Craotia and Slovenia claimed the otherwise and as a result they reached their goals. For more information see GÜNDÜZ,A., 24) POMERANCE, age, s. 63-73; However, CASSESE, thinks that self-determination is not jus cogens. See. CASSESE, age, s. 173. (referrer: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 275). 25) DOĞAN, agm, s. 10. 26) ÇAVUŞOĞLU, Naz, Uluslararası İnsan Hakları HukukundaAzınlık Hakları, İkinci Baskı, İstanbul2001, s. 74-75.

233

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Finally, Turkey approved the UN contracts known as “Twin Contracts” with the 4867- 4868 numbered laws in June 4, 2003 and these contracts entered into force in 27 June 18, 2003 after published in Official Journal . “Selfdetermination” gained a universal aspect with the “Economical Social and Cultural Rights Contract” and “ Civil and Political Rights Contract” prepared by UN in 1966 and accepted by Turkey as of that date. Turkey put in a reservation and three declarations to each of the conrtacts . The first declaration which was made upon the each of the Contracts, and it was regarding the “selfdetermination” referred in the common article 1 of both contracts and stated that “ Turkey will do its share of responsibilities about the contracts only according to the article 1 and 2 of UN Treaty which emphasizes the national security and territorial integrity28. In terms of International Law, main source of “SelfDetermination principle” is the 2nd clause and indirectly 3rd clause of Article 1 of UN Treaty29 With its current state in the Treaty, this principle was shown as the basic for peace and friendly relations. Before the UN Treaty, it was also pointed out as a guide for reforming the World by some leaders after the World War 1 such as President Wilson and Lenin30. Before gaining its current state in UN Treaty, this principle was also discussed in 1941 Atlantic Charter and Dumberton Oaks talks. The principle was approved as a right in Paragraph 1 of the Article 1 of International Contract on Civil and Political Rights and International Contracts on Economic, Social and Cultural Rights which were entered into force in 1976. Apart from the ones that are referred above, Self-Determination was approved in several regional documents such as Europe Final Act in 1971 presented by OSCE, “Declaration of Legal Principles on Friendly Relations and International Cooperation” declared by UN General Council in 1970, “African Charter of Human Rights” in 1981, Charter of Paris for a New Europe in 199031. Self-Determination principle found opportunities to be approved by International Court of Justice with its “ergo omnes” content as a result of cases such as Namibia, Western Sahara, East Timor. In a similar way, it was confirmed in “Expert Meetings about Enlightening the Concept of Human Rights” conducted by UNESCO between 1985 and 199132. Before 1990s, according to the majority of states, selfdetermination right for the nations which are not

27) SOYSAL, Tamer, “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri Ve Self-Determination İlkesi” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. 28) See. RG, 18.06.2003, S. 25142. 29) “ to develop friendly relations among nations based on respect for the principle of equal rights and self-determination of peoples,” See. BOZKURT, Enver, Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, Ankara, 2007, s.675. 30) MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, New York: Oxford University Press, 2007, s. 331.

SAYI 19 - 20

colonized were not regarded as important as other principles of international law such as sovereign equality, territorial integrity and not intervention in internal affairs33. Although the same understanding can be seen today, states now assume responsibility with the context of international contracts and treaties. By using this right which was used formerly by colonized people only, federal republics under the Soviet Union gained separation through the end of the century (1989)34. Along with the “Colonized nations” Self-determination now defines “indigenous peoples”; however, international law that is applied, binded the usage of self-determination right to some specific requirements by considering the political and social realities of the World. If the countries which were independent states in the past, are captured by foreign countries and are forced to the other countries' sovereignty then they have this right. Conquests of the countries before the rule of using force are considered legal. Estonia, Latvia and Lithuania which are the Baltic countries are examples of “status quo ante” or “reversion to former situation” Lithuania and Estonia declared their independence in 16 and 24 February 1918 respectively. Latvia declared its independence in November 18, 1918. These countries which were ruled by independent parliamentarian governments, are forced to accept Molotov& Ribbentrop Pact by the oppression of Stalin and joined to Russia in 1940. Ukraine, Belarus and Turkic republics gained their independence from former Soviet constitution35. Baltic Republics were long-lasting and previously acknowledged countries and that made it easier to be approved for them. However, separation of other countries which used the former Soviet constitution was much more painful; and as it can be seen in the example of Chechnya these problems are still going on. In this context, expressing the minority rights of Russian minorities in Ukraine and Kazakhstan; May 1990 events in separation of Azerbaijan, thinking of opposition-ruling party conflict in Belarus and Georgia without considering the Russian intervention cannot be possible. Russia has always seen these countries as its hinterland. When the situations of these countries which were once a federal state and then separated are assessed, the reaction against Chechen separation from Russia can be understood better. 31) See. BOZKURT, E., age. 32) UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ 33) OETER, Stefan, “The Right of Self-Determination in Transition”, Law and State, S: 49/50, s. 148149. (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 272). 34) PAZARCI, age, s. 142. 35) YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukukta Self-Determination Hakkı ve Bölgesel Otonomi”, Doğu Türkistan Dergisi, Bahar-1999, s. 28-32. Ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246.

234

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Self- determination is a right that is given not to the minorities and communities but to the colonies and peoples who live in occupied territories36. Having different qualities of minorities without exposing to any kinds of negative discrimination does not meant that 37 that minority can use the right of self-determination . Self Determination right which was assured in Article 1 of the Economic, Social and Cultural Rights Contract and UN Civil and Political Rights, are also regulated for struggle against the colonialism in international documents. This concept proposes that peoples could choose their own political status with their free will and sustain their economic, social and cultural development. Self-determination of peoples living in warded countries and the countries which are not autonomous is approved as an aim in UN Charter. In this way, problems of the colonies are comprised in UN jurisdiction. But with this judgment, it can't be said that colonizer states have concrete responsibilities regarding the self-determina38 tion of the people which are ruled . In the article 76 of Charter, the responsibility is defined as “Facilitating the development of warded countries' peoples towards the self-determination capability and Independence” Charter is making a distinction between “autonomy” and “independence”. In Article 76(b) these two terms are used together, though, in Article 73 about the “non-autonomous countries” the term “independence” is not used and only “autonomy is referred. It was offered to include the term “independence” in the chapter relevant to “non-autonomous countries” during the San Francisco Conference, but this suggestion was not accepted by colonizer countries and it was used only for the peoples in warded countries and peoples. Independences of Morocco and Tunisia in 1956 and of 39 Algeria in 1962 were all attributed to this right . Within UN Organizations, the issues of “self-determination” and “terminating the colonialization” are continuously discussed and resolutions of UN Charter were tried to be clarified. Application of UN was also in line with the acknowledgement as a rule proposing a right 40 and judgment . BM “With the resolution of UN General Council numbered 1514 in December 14 1960, the right of self-

36) DOĞAN, agm, s. 2. 37) PAZARCI, age, s. 143. Azınlıklar ve Türkiye hakkında detaylı çalışma için bkz. TUNÇ Hasan, “Uluslararası Sözleşmelerde Azınlık Hakları Sorunu ve Türkiye”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran-Aralık 2004 Cilt: VIII, Sayı:1- 2 139-198; İNAÇ, Zeri Uluslararası Belgelerde Azınlık Hakları, Ütopya Yayınevi,Ankara, 2004. 38) “Members of the United Nations which have or assume responsibilities for the administration of territories whose peoples have not yet attained a full measure of self-government recognize the principle that the interests of the inhabitants of these territories are paramount, and accept as a sacred trust the obligation to promote to the utmost, within the system of international peace and security established by the present Charter, the well-being of the inhabitants of these territories, and, to this end: to ensure, with due respect for the culture of the peoples concerned, their political, economic, social, and educational advancement, their just treatment, and their protection against abuses; to develop self-government, to take due account of the political aspirations of the peoples, and to assist them in the progressive development of their free political institutions, according to the particular circumstances of each territory and its peoples and their varying stages of advancement” KARAOSMANOĞLU, age, s. 66.

SAYI 19 - 20

determination including the right to found an indepen41 dent state was given to the colonized people . In “Declaration on Ensuring the Independences of Colonized Countries and Peoples” Self-determination right is approved for all the peoples though in Article 1 was limiting the right to the colonized peoples by stating that “Oppression, sovereignty and colonialisation of foreign states over the colonized people is against the UN Charter, international peace and cooperation. In the Article 6 of the Declaration, it is declared that any kinds of intervention on national unity and integrity are against the UN Charter. In this framework, right holder of self-determination is the whole population of colonized people and colonized countries' borders are also the borders of independent state. General Council proposed to set up a special committee consisting of 17 members to perform the responsibilities emerged by the resolutions without a delay with its 1654(XVI) numbered and November 27, 1961 dated resolution. Economical self-determination which can be defined as having a right to use its own natural resources and wealth as well as not being deprived of its own sources was 43 referred in the article 2 . With the 2625(xxv) numbered 24 October 1970 dated resolution of UN General Council, it was declared that this right can be used by forming a new independent state or founding an independent federal union with another state as well as setting a new political status 44 formed by free will of the people . With this resolution, if every citizens of each society in a multinational country face with the same conditions with each other, if they can use the right to vote and be voted, if they receive equal social service from the state and if there is not any sign of oppression and discrimination then there will be no right to use self-determination. In an opposite situation, self-determination will be indisputably valid. Furthermore, it is stated in the Chapter named as “Selfdetermination of Peoples and Equal Rights Principle” of the Declaration that “Every people has a right to determine its own political status and to sustain its own economical social and cultural development without any external intervention. Every state should respect this right. With the intention of ending the colonialisation rapidly all the states will work for maintaining “self45 determinism” and help the United Nations” .

39) KÜTÜKÇÜ, agm, s. 267. 40) ARAL, Berdal, “Kollektif Bir İnsan Hakkı Olarak Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 21-22, 1999-2000, s. 110; KARAOSMANOĞLU, age, s. 67-68. 41) Metin için bkz. POMERANCE, age, s. 123-124 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ agm, s.267). 42) KARAOSMANOĞLU, age, s. 69. 43) ÇAVUŞOĞLU, Naz, age. s. 72-73. 44) “Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliği ile İlgili Uluslararası Hukuk İlkeleri Bildirgesi”ne göre; “halkların eşit hakları” ve “kendi kaderini tayin ” ilkesi halklar bakımından bir hak, bu prensibe uyulması ise diğer devletler bakımından bir yükümdür. Bunun yanında Bildirge, “kendi kaderini tayin hakkı”nın, ırk, inanç ya da renk ayrımı yapmaksızın ülkenin tüm halkını temsil eden bir yönetime sahip egemen ve bağımsız devletlerin ülke bütünlüğünü ya da siyasi birliğini kısmen ya da tamamen bozacak şekilde yorumlanamayacağı kuralını getirmiştir. ŞAHİN, age, s. 22-24. 45) KARAOSMANOĞLU, agm, s. 150-151.

235

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Charter of African Unity Organization contributed to clarify this right and “Self-Determinism” has become the central objective of the organization. According to the views of organization members, self-determination is a right which is binding in everywhere and every time

SAYI 19 - 20

without any exception and it has a priority in international law in as opposed to the prohibited use of force, peaceful resolution and non-interference in domestic affairs principles46.

II. THE HISTORY OF CHECHEN INDEPENDENCE STRUGGLE A. AN OVERWIEV ON THE HISTORY OF CHECHENS It should be noted that to present the information about Chechen History is highly important not only as an ordinary chapter of an academic research but also for identifying the Chechens legal status in relation to the “self-determinism” and other principles (minority rights, human rights etc.)Because, as it is stated further on, the main issue here is about having a right to use this status (as being people) more than about the legal right of self-determinism. Chechens are indigenous people (Otokhton) of Northern Caucasia and their territory is surrounded by Stavropol Region of Russian Federation in the North; Dagestan Autonomous Republic in the Northeast and East and Republic of Georgia in the South. Capital city of Chechnya is Grozny (former name is Sunjkhla and the newest name is Caharkale). The first written records of the Chechens are dated in 4-3 Centuries B.C in Armenian, Georgian and GrecoRoman records. In the 1st century A.D, Chechens who joint the Alan Unity of Clans were increased in population in Central and North Eastern Caucasia within time.47 Caucasian tribes were united with an authority such as conventional principality. The same group of people who speak the same language were ruled by the same authority formerly called as principality then khanate and at last potentate (shamhal)

occupation of Daryal Pass in 1782-1784 that connects Northern Caucasia to the Southern and by opening the Georgian Military Route on this Pass, foundation of Vladikavkaz Town in 1784 and the occupation of Georgia in 1801. In 1783-1824, the Csardom moved forward by building stronghold lines in a systematized way. The Northern Caucasian towns that were built in that time (such as Grozny founded in 1818) were built as strongholds that forms the Russian lines and greatly improved as military and economical centers by then. By the 1700s, the Chechens who fought against Russians, performed a kind of armed resistance known as Gazavat or in Some Russian sources as Muridism with peoples of Dagestan and some Circassian tribes until the captivation of Sheikh Shamil by the Russians in 1864. In 1834 when The Northern Caucasia Independent State was formed, some highlander peoples were united for fighting though this war ended in 1859 with the victory of Russians and these peoples were forced to exile to the Ottoman territory by the defeater Russian Czardom. Some Caucasian tribes such as Ubykhs were totally wiped off, and some regions such as Adigey and Shapsug regions were left uninhabited.48 However, continuous upheavals and resistance has been going on in Dagestan and Chechnya.

In 1556 following the Russian invasion of Astrakhan, the Chechen-Russian relations started. Russian troops arrived in Terek River in 1587 and Sunja River in 1590. Until 1783 Russians didn't move forward in Chechnya though the attacks were increased after the

Following the fall of Monarchy in Russia in February 1917 and the beginning of Bolshevik Ruling in October 1917, the independence movement in Northern Caucasia was strengthened and in 1918 The Republic of Northern Caucasia was declared. This Republic was acknowledged by Germany, Austria-Hungary and Ottoman Empire and in June 8, 1918, The Republic of Northern Caucasus formed an alliance with them.49

46) KARAOSMANOĞLU, age, s. 71-72 47) “ The Chechens Ingush During the Soviet Period and its Antecedents”, (Çeviren: Muhyittin Geçkil) The North Caucasus Barrier, Society For Central Asian Studies, http://www.waynakh.com/ makaleler/03.htm. 48) Bu bağlamda, Ermeniler gibi çeşitli siyasi amaçlarla geçmişi bugün yargılama hevesine düşülürse, Rusların yaptığı bu ve benzeri (1944 Sürgünleri vb) eylemleri açık bir “soykırım” olarak değerlendirmek de kaçınılmaz olacaktır. 49) Ne hazindir ki, Osmanlı Devleti ile Bölge halkları arasında -siyasi ilişkilere yanında- özellikle kültürel düzeyde sıkı bağlar kurulmuş iken, Harf İnkılâbı ve “dil” ile ilgili yanlış uygulamalar (ortak kelimelerin değiştirilmesi vs.) nedeniyle söz konusu kültürel bağlar ciddi şekilde zayıflamıştır. Sovyet Hükümeti de Latin alfabesinin kabulünü Türk dili ve imlasını daha mükemmel, daha sağlam

ve daha salim bir şekilde tespit edeceği için değil, bu değişiklikle birlikte telaffuz farklarını daha sarih daha kat'i göze çarptırarak, güya lehçeler arasındaki farkların ayrı ayrı diller olduğunu ispat edeceği için desteklemiştir. Ayrıca kabul edilecek Latin alfabesi arasına atılacak ayrılıklar da istenilen esaslı ayrılığı temin için bir vasıta olacaktır. Böylece suni bir şekilde yaratılan şartlar neticesinde Rus dili, Türkçenin yerini işgal etmeye başlayarak, bütün Sovyetler Birliğine şamil, genel bir dil hüviyetini kazandırmak, neticede Lenin tarafından uygulamaya konulan “milletleri kaynaştırmak suretiyle tek bir dil ve tek bir kültür etrafında yeni bir Sovyet milleti” vücuda getirmek fikrini gerçekleştirmek amaçlanmıştır. KARAKILIÇ Cem - AYDIN Oğuzhan, ”Azerbaycan'daki Latin Alfabesi Tartışmalarına Türkiye'deki Azerbaycan Matbuatının Bakışı (1923-1930)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi [TAED] 43, s. 7, Erzurum, 2010. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Betül ASLAN, Azerbaycan'da Latin Alfabesi'ne Geçiş Sürecinde Yeni Yol Gazetesi, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Erzurum 2004.

236

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In 1917, “Russian Revolution Declaration of Rights” was published; Northern Caucasia and Dagestan Central Committee was founded and in the 2nd congress in September provisional constitution was approved. However, Czar's army moved forward in Northern Caucasus and occupied Chechnya in February 1919. The revolt against the Russians began in September 1919 led by the Sheikh Uzun Hacı was ended successfully in February 1920, though in March 1920 Bolsheviks seized power in Chechnya. AntiBolshevik revolts of 1920-1921 AND 1930-1932 were not successful. After the Bolsheviks seized power in all the Norhern Caucasus, in January 20, 1920, “Mountainous Soviet Republic” containing Chechen-Ingush, Ossetia, Kabardei, Balkhar and Karachay regions was founded. In November 30, 1922, “Autonomous Chechen Region”, and in July 7, 1924, “Autonomous Ingush Region” were formed by separation from this Republic. These two regions were united with the name of “Autonomous Region of Chechen-Ingush” in January 15, 1934. According to the new constitution of Russian Soviets in December 5, 1936, Autonomous Region status was promoted to the “Autonomous Republic”. During the World War II, German troops started a military campaign (1941-1942) to capture Grozny oil land. Although German troops occupied some of the Western parts of Chechen-Ingush Republic in 1942, they could not enter into Grozny, and following the defeat Stalingrad they left the Northern Caucasus at a short notice. However, with a decision taken by Moscow in February 23 1944, it was decided to expel Chechen-Ingush, Karachay and Balkar people from Northern Caucasus and in June 25, 1946, “ChechenIngush Autonomous Soviet Socialist Republic” was abolished. Hundreds of thousands Chechens died in the exile routes and in their new settlements due to poverty, misery and illnesses. After the dead of Stalin in 1954 Chechens were given a right of repatriation. In January 9, 1957, “Chechen-Ingush Autonomous Republic” was refounded.

B. DEVELOPMENTS IN CHECHNYA AFTER 1989 As it is known, with the policies of “glasnost” (explicitness) and “perestroyka” (reformation) followed through the late 1980s, Union of Soviet Socialist Republics were under a rapid process of dissolution. Different Parties of peoples founded in different republics began to declare their demands within a view to get the inde-

50) Çeçen sorununa “Sosyalist”, “Kapitalist”, “Ulusalcı” vb ideolojik yaklaşım için bkz. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html.

SAYI 19 - 20

pendence50. Some of the Union Republics which formed the USSR, particularly the Baltic Republics began to declare their independence and sovereignty. In 1990, including the Federation itself nearly all of the Autonomous Republics and Regions of the Union declared their independence. Social Opposition in Chechnya was organized under the name of National Congress of Chechnya, and this congress assembled in November 1990 elected the General Jehar Dudaev as the president. Three stages of activity program were adopted in the Congress. (1.Independence, 2. Federation, 3- Caucasus Peoples Confederation). Following the pressures of the Congress, Chechen-Ingush Autonomous Republic declared its independence in November 27 1990. The declaration of independence meant that all the rights and authority over ChechenIngush territory were in the hands of Chechen-Ingush Republic and these rights can be used in a way that is wanted. In that time, Russian Federation Chairman of Parliament, Boris Yeltsin, was supporting the efforts of “autonomous republics” to gain independence. In the elections done in 27 October 1991 with the presence of International Human Rights Committee, Cehar Dudayev was selected as President and the new assembly declared the Chechnya in November 1, 1991. Following these developments, in November Moscow declared a state of emergency in Chechnya and sent military troops to Grozny, however due to intense reaction of its people these troops had to recede. While these developments were happening in Chechnya, Ingush People Congress decided to found a separate “Ingushetia Republic” within Russian Federation and presented this decision to the public vote. In this way, “Ingushetia Republic” was founded within the scope of self-determinism principle51. President of Chechnya Cehar Dudayev offered to have some peaceful talks regarding the Russian relations within a view to peaceful settlement of disputes and cooperation in the fields of oil pipelines and railways. The sides had some talks on these issues occasionally. For instance, in 21 March 1994, Representative of Russian President Sergei Feilatov and Republic of Chechnya President Aslanbek Akbulatov met in Moscow, but there was no positive result in these talks due to the demands of Russia that insisted on keeping Chechnya as a constitutional part of Russian Federation and taking the Russian-Tatarstan Agreement as an example for these talks.

51) Bu şekilde İnguş Cumhuriyeti, yeni Anayasa'da Federasyon'u oluşturan birimlerden biri olarak kabul edilmiştir.

237

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Provisional Council of Russian Government, have never officially announced that they acknowledged the Chechen government legally; however the subsidies allotted for Chechnya by the Russian Federation budget, were paid to the Provisional Council. Upon hearing some rumors about a possible Opposition attack to Grozny, state of siege and mobilization were declared by the Chechnya General Staff and Provisional Council in 24 November, and the attacks were began in 26 November. Opposition forces entered Grozny in a short time and they declared on the Chechen TV with the support of Russians that they seized the power in Grozny. However, as it was the case in previous clashes, Government forces swept away Opposition forces and for the first time since the conflicts began Government announced that nearly 70 Russian soldiers who were fighting among the Opposition forces lines were captured, and unless Russia claimed responsibility for these soldiers they would be executed. Following these developments, Russia intervened in these events directly for the first time, and they declared that Chechen Government and opposition forces troops should lay down their weapons within 48 hours, or otherwise Russia would announce state of emergency in Chechnya and military operations would begin. Yeltsin then announced that this allowed time was extended until December 15. After then, Dudayev and Russian Minister of Defense Grachev met in Vladikavkaz, though they didn't reach an agreement with these talks and in the morning of 11 December 1994, Russian troops entered Chechnya. Although thousands of Chechens lost their lives as a result of Russian invasion of 11 December 1994 in Chechen-Ichkeria Republic, with the Hasavyurt Agreement signed in 31 Augst 1996, Russia accepted the defeat and left the Chechen territory. With this agreement signed after the first Russian-Chechen War, both sides declared that the war should be stopped, the disagreements cannot be solved by armed conflicts and the biggest aim is to try to solve ambiguities caused by the war in a peaceful manner and decided to solve the issues between Russian Federation and ChechenIchkeria Republic within the scope of International laws and rules until 31 December 2001. 52

SAYI 19 - 20

Ichkaria which was in the status of “colony” since the Czardom was “acknowledged implicitly” by the Russian Federation. Chechnya that was given autonomy during the Russian Czardom and a special status during the USSR era had every kind of discrimination and exploitation though its right of self-determination has never attracted much attention by the global society. However, some scientists including the international law expert Francis A.Boyle, claim that with the peace agreements signed between Chechnya and Russian Federation in 1997, at least “de facto recognition” was realized.54 It should be noted that, not only Chechnya but also many different peoples declared their independence in 1991. There is no legal justification that connects Chechnya to Russia. Moreover, Chechnya has its own constitution and independent elections were taken place with the participation of 42 countries' representatives. As we referred, Chechnya signed 6 different agreements with Russia and with these agreements Chechnya was considered as an independent country. Considering all these data, to present “Chechnya Issue” as an “internal affair of Russia” is not realistic in terms of international law. Chechnya with its geo-strategic location and economical resources is a prominent country of Caucasus. Struggling for survival for more than 4 centuries, Chechens separated from the Union after the collapse by granting its legitimization from the USSR constitution. Following the Chechnya's independence, election of C.Dudayev as president of Chechnya and approval of constitution, Russia decided to intervene in Chechnya.

During the time of Aslan Mashadov who won the Presidency elections in 27 January 1997, many different international agreements were signed53. When they are assessed in terms of international law, these agreements revealed that independence of Chechen-

Russian government didn't perform the responsibilities given by the signed agreements, disregarded its own promises on compensating the losses caused by the war and even didn't pay the transition fee for the oil pipelines. In August 1999, after the Soviet troops attacked two villages of the neighboring Dagestan Republic named as Çoban-Makhi and Kara-Makhi ,Soviet army attacked to Chechen-Ichkaria Republic once again in 2 October 1999., by claiming that Şamil Basayev who had not any official title at that time had caused the clashes between Russians and Dagestan villagers and also by using the explosions in some apartments in Volgograd and Dagestan which were proved to be the works of Russian Secret Service (FSB) as an excuse.

52) CUTLER, Robert M., Chechnya: Conflict Profile, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html). 53) Boris Yeltsin ile 12 Mayıs 1997'de imzalanan Rusya Federasyonu ile Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti Arasında "Barış ve Karşılıklı İlişkilere Dair Antlaşma", 12 Temmuz 1997 tarihli "Gümrük Alanında Karşılıklı İşbirliği Anlaşması"; Rusya Federasyonu, Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında imzalanan "Bakü-Caharkele-Novorosisk Petrol Boru Hattının

İşletilmesine İlişkin Uluslararası Anlaşma" ve Rusya Federasyonu ile Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti arasında imzalanan "Ekonomik İşbirliğiAntlaşması" gibi altı andlaşma söz konusudur. 54) Şahin, Mustafa, Avrupa Birliği'nin Self Determinasyon Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000 [Krş. Şahin, age, s. 125-127; Klein, Eckart, Das Selbstbestimmungsrecht der Völker und die deutsche Frage, Gebr. Mann Verlag, 1990 Berlin, s. 37; Kühnhardt, Ludger, Die Universalität der Menschenrechte, Olzog, München, 1987, s. 311-312; (Nakleden: DOĞAN, agm, s. 7)].

238

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

While the most parts of the neighboring countries and regions were still under the authority of Russian Federation, the southern territory that forms the border with Georgia was surrounded with a strong security Wall by using “Pankisi events” occurred just after the start of World War II as an excuse.55 Russian and Georgian

SAYI 19 - 20

security forces performed operations towards this geography several times and terrorists were hunted. In the region blockaded in this way, a new form of life was formed with the presence and mercy of nearly 200.000 Russian soldiers and other staff together with proRussian Chechen forces.

III. COMPARISON OF CHECHEN ISSUE WITH OTHER EXAMPLES AND CHECHEN ARGUMENT A. COMPARISON OF CHECHEN EXAMPLE WITH OTHER SELF-DETERMINATION EXAMPLES The newly founded countries which gained their independence from Soviet Union in 1991 and Yugoslavia in 1992 after their collapse, claimed to have taken this right as a ground for their independence. Another important characteristic of these countries is that “they were once a federal part of a federal state” and their right of self-determinism was envisaged in the constitutions of the former states. Therefore, to say that international law approves self-determination rights for all the peoples is not possible just by considering these examples56. Except for the Baltic Republics, self-determination rights for other twelve Soviet republics in which there are also some Turkic Republics were present in Article 7257 of Soviet Union Constitution of 1977 as an invalid conviction. According to this Article every Union had a right to be separated from USSR. Article 70/1 of the Constitution stated that USSR is a multinational, federal and uniform country founded on the grounds of socialist federalism which was a result of volunteer participation of Soviet Socialist Republics and the right of selfdetermination. Shortly, republics were claimed to have formed Soviet Union by taking self-determination as a ground for their decision58. When the dispersion became unavoidable, Soviet Union wanted to control the counter movements such as independence in its own interest and for that reason it approved a law to apply the Article 72 of constitution in April 7 1990. According to this arrangement, for a country to be

55) YILMAZ, Murat, “Çeçenistan: Yasak Ülke Kayıp Vicdan”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007. 56) PAZARCI, age, s. 142-143. 57) Madde 72: “Her bir Sovyet Cumhuriyetin, SSCB'den serbestçe ayrılma hakkı saklıdır” (Article 72. “Each Union Republic shall retain the right freely to secede from the USSR”.) Anayasa'nın tam metni için bkz. http://www.departments.bucknell.edu/russian/const/77cons03.html .

separated from Soviet Union, 2/3 of the population must be willing to be separated and unless the majority of votes are granted another referendum wouldn't be applied in another 10 years' time. Despite this arrangement which is not appropriate for International Law and federal USSR Constitution, it is strange that majority of Union republics conducted referendums to legitimize their wish to be separated59. The positions of European Community and members of that time against this situation was that foreign affairs ministers of 12 member states of the Community met in December 16 1991 and affirmed a Declaration of Principles on recognition of these republics. In the Introduction chapter of the referred declarations of principles, Community and its members announced their commitment to the Helsinki Final Acts, Paris Charter and especially to the right of self-determinism and assessed that both Yugoslavia's and Soviet Union's dispersion as a historical process that accelerates every peoples self-determination to choose its own international status freely. With these principles, new republics must meet some criteria such as obeying the rules of law, democracy and human rights, and respect to the minority rights of ethnic and national groups. “Self-Determination” Issue was tied to democratic rules in an unfamiliar way up to then. By linking “external selfdetermination” of separated countries to the principle of democracy or to the requirements of respect to the “internal self-determination”; interdependence and inevitable connection between external and internal aspect of “self-determination” was highlighted for the first time in global society. 60

58) Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246. 59) FAURBY Ib, International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya http://www.caucasus.dk/publication13.htm15.06.2007; ŞAHİN, age, s. 118. 60) CASSESE, age, s. 266-268, (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, s. 274)

239

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

International organizations adopted the principle of national integrity (uti possidetis juris) towards the actions emerged in Soviet Union, and made a point on that this right would be applied according to the national integrity principle and the territories of the Republics would be the federal territories before the dispersion and the parties would be free to change their borders with their free will.61 Uti possidetis juris principle which means prohibiting to change the current executive borders during the founding of new states, is understood as this right would only be valid within the borders of colonized countries.

Montenegro, is now in the route to recognize their independence. In examples such as Chechnya and Abkhazia they didn't give any support and left them alone. This can be explained only through the consideration of the balance of power and international politics.

Self-determination in contemporary political application, are substantially seen limited for the peoples living or that have lived in Western colonial Powers. For example, self-determination of Kurdish people in Iran-Iraq, Tamils in SriLanqa and Eritreans in Ethiopia are not accepted almost universally. But Eritrea separated from Ethiopia by gaining its independence as a result of public vote conducted in 24 May 1993.62 For the separation of Kurds in Northern Iraq, their preparation began with the federal state is quite striking.

As a result, it is observed that many people including the former USA president Bill Clinton, have been indifferent to the use of unproportional power by Russians with the claims that this is an internal issue of Russia, identifying the Chechens with international terrorism by using them as a propaganda tool for September 11, and killing of Chechen leaders in international operations by using banned weapons and cross boundary operations66. However, only an agreement signed between Chear Dudayev and Alexander Lebed (Minister of Internal Affairs in that time, and the representative of Yeltsin) is enough to prove that the matter of Chechnya is incomparably different than others (e.g. East Timor etc.)

In common Article 1 of Twin Covenants of UN in 1966, in VII. Principle of Helsinki Final Act and in other OSCE documents following this process, it turned out to be right that does not end with the end of colonialism but a right that is reactivated in different aspects. As we have stated above, Self-determination concept is a right as it is clinched by considering with this aspect.63 Although some commentators see the issues of Kosovo and Chechnya as similar the attitudes of international society to these issues are totally different. Thus, the international society accepts the selfdetermination of Kosovo Albanians in the example of Kosovo while they say that in Chechnya this right cannot be accepted and they legitimize Russians use of power by stating that proper conditions are not yet met for the self-determination. They assert that 1- wellmeant peaceful methods including the intragovernmental organizations and other organizations should be tried to solve the conflicts between minor groups who claims there have been some unfair limitations on their self-determination rights and the government, 2-supporters of self-determination reflect the demands of group majority 3. Use of violence as a last resort. Hence, High Court of Canada assessed the same conditions for Quebec region64.

The reasons of treating Kosovo and Chechnya differently are that: Yugoslavia is a weak country which is ruled by Slobodan Milosevic who is found guilty; the importance of Russian economic resources and its military power in addition to being a regular member of UN Security Council with a veto power.65

B. BASIS OF CHECHEN ARGUMENT AND CLAIMS According to the Russian argument; Chechnya is not a “federal republic” but a “autonomous republic”. Therefore Chechnya is not accepted as a “founder state”. However other federal states are all accepted as founder states. Since 1991 Russia, have not been able to prevent Chechens “Self-determination” despite their method of delaying full of with promises, negotiations economical limitations and pressures. But, by acting like this and restricting the Chechens' and all other Caucasus peoples freedom of expression, their law and their constitutional policies; Russia did not only harm the Chechen society with intense economical and crucial losses but also the Russian democracy. Moreover, it should be noted that there is not only one reason underlying this matter and there are several other reasons such as oil, natural gas line, military power etc. 67.

However when all these developments are observed, it is seen that international society is in inconsistency. The global society, which approved the separation of Bosnia, Slovenia and Croatia from Yugoslavia with bloodshed, but didn't approve Kosovo and

Whereas when we look to the other side of the medallion to the Chechen argument- we have a totally different view:

61) ŞAHİN, age, s. 84-85. 62) DONNELY, age, s. 158 (Nakleden: KÜTÜKÇÜ, agm, s. 274). 63) KARAOSMANOĞLU, Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış) Yıl: 6, S: 24,Ağustos, Eylül, Ekim 2003.

64) CHARNEY, Jonathan I., “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor” http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/34-02/charney.html 27.03.2007. 65) CHARNEY, agm,(web) 66) YILMAZ, agm, (web.)

240

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

Firstly it should be noted that, Chechens have more than one justification. For instance the Chechens claim that they have “an autonomous republic”, “Soviet constitution gives the right of self-determination to the Peoples that have more than 1 million populations” and the Chechens have used that right. In addition, they have always stated that “They are sent to exile twice” “They are exposed to the discrimination in the presence of all Russian people” and “their territory has always been captured by military force” and they have used these for claiming self-determination. Furthermore, it should be added that Russia disregarded many of the international rules and agreements which were previously signed and approved by Russia such as Geneva Conventions in 1944; and with the bilateral agreements signed between both sides recently “recognition” has become a fact. According to the Constitution of Russian Federation, international agreements are integral parts of internal law system and they have a direct impact68.In addition to these, it should also be said that “Russia violated the Geneva Conventions for which he was a contracting party.” One of the best proofs of it is that, with its 31.07.1995 dated conviction Russian Constitutional Court decided that Russian State violated the 1977 dated Additional 2.nd Protocol of 1949 Geneva Conventions and Article 15/4 of of Russian Constitution. In this way, it is proved that Russia has violated all the international agreements and articles of its own Constitution.

SAYI 19 - 20

new elections based on new constitution. As the constitutions left from the USSR era were all abolished, the issue of legally framing the relations between the federal units forming the Union, so the autonomous republics have been brought to the agenda. In this aspect, in 31 March 1992, “The Agreement on the Distribution of Authority and Legislation between the Governing Bodies of Dominant Republics in Russian Federation and Federal Organs of Russian Federation Government” is signed. As the former Russian Laws were abolished, putting a legal framework for the new federal state based on such a new agreement is a rightful and legitimate attitude. It wouldn't be difficult to do these evaluations as a result of all these issues: “Self-determination” of Chechens, is also a constitutional right69. Considering the signed agreements between the contracting parties in terms of International-Internal Law Relations, it is revealed that Russia has also violated its own internal law norms especially its own constitution. According to the “Continuity of Authority” principle, Russian Federation of today is the continuation of USSR70. Moreover, in parallel to this, according to the “Succession of States” principle, Russian Federation of today is also the successor of USSR. This situation is confirmed and exclusively declared by the Russian Federation.

Chechen's declaration of independence is appropriate for the rules of international law. Chechen-Ingush Autonomous Republic was in the status of autonomous republic ruled by Federal Russian Soviet Republic forming the greater Union of Soviet Socialist Republic according to the 1976 Soviet Constitution also known as Brejnev Constitution. This law is shown as a justification for connecting Chechnya to the Russian Federation today. Whereas with the separation of the republics forming the Soviet Union in 1990, USSR and its Constitution was abolished de facto and de jure. In fact, some states forming the USSR have founded a new Commonwealth of Independent States based on a new agreement. As one of the founding states of Soviet Union, Russian Federal Socialist Republic has similarly changed its former laws. Besides, the last parliament of the Union was closed by the troops ruled by Boris Yeltsin,the president, and the state is reorganized by the

All these things mean that, Russian Federation is binded in all cases to the all international and national transactions done in USSR era. However, with the reasons that are referred above, Russian Federation violated the law in both terms (in international agreements and Constitutional framework)

67) HUGHES James, European University Institute Florence, Civil War, S: 4 no.4 Winter 2001 s. 1148, http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars.pdf; ayrıca bu konuda bkz. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, SocialistAction /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html.

69) Nitekim -yukarıda da belirttiğimiz gibi- aralarında Türk Cumhuriyetlerinin de bulunduğu Baltık Cumhuriyetleri dışındaki diğer on iki Sovyet Cumhuriyetinin uluslararası hukuk altında kendi kaderini tayin hakkı 1977 tarihli Sovyetler Birliği Anayasasının 72. maddesinde ölü bir hüküm olarak bulunmaktaydı. Bu maddeye göre her birlik Cumhuriyeti SSCB'den ayrılma hakkına sahipti. Anayasanın 70/1. fıkrası SSCB'nin eşit Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin gönüllü katılımı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkının bir sonucu olarak sosyalist federalizm ilkesi üzerine kurulu, çokuluslu, federal ve yekpare bir ülke olduğunu belirtmekteydi. Kısaca cumhuriyetlerin kendi kaderini tayin hakkına dayanarak Sovyetler Birliği'ni kurduklarını belirtmekteydi (Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca bkz. TUĞ, Salih, İslâm ÜlkelerindeAnayasa Hareketleri, İstanbul, 1969, s. 221-246.).

68) TC 1982 Anayasası'nın 90.maddesine tekabül eden Rusya Federasyonu Anayasası 15/4. Madde; “Uluslararası hukukun evrensel ilke ve normları ve Rusya Federasyonunun uluslararası andlaşmaları, Rusya Federasyonu hukuk sisteminin bir parçasıdır. Rusya Federasyonu'nun onayladığı bir uluslararası andlaşmayla, bir kanun farklı hükümler içeriyorsa, uluslararası andlaşma hükmü uygulanır” diyerek uluslararası andlaşmalarla iç hukuk normlarının çatışması halinde uluslararası andlaşmalara üstünlük verileceğini açıkça ifade etmektedir. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. DRAGANOVA Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”, Sofia University, Faculty of Law. http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content, 20.05.2007.

Along with the USA's counter-terrorism campaign following the September 11, Putin has thought that he could cover his crimes of war by declaring Chechnya as an area closed to the press and by presenting the Chechen independence war as an act of terrorism to the World.71 Ignoring the actions happening at Chechnya by the World media, Russian restrictions over the free media and presenting Russian's mercenaries as governors of Chechnya, slaughtering the elected legitimate presidents of Chechnya one after the another are not enough for solving the problem.72

70) Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Lenin'in “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” adlı eserinin bir yansıması olarak söz konusu hak, 1917'de yayınlanan “Rusya Halklarının Hakları Deklarasyonu”nda ve 1918'deki ilk “SovyetAnayasası”nda da yer almıştır.

241

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

In response to the applications of Chechens whose kins were murdered and who were tortured, International Court of Justice, condemned Russia to compensation in Chechnya matter based on the decisions that Russia has violated the human rights, and the right to live in the Article 2., Russia has not done efficient and enough interrogation and it has violated the right of property by 73 not applying the Article 1 . Conflicts in the region turned out to be an insoluble situation as a result of increased violence and disregarding of International law by considering this matter as an internal affair by the Rus74 sian governments.

CONCLUSION

SAYI 19 - 20

Two republics, Tatarstan and Chechen-Ingush Republics didn't sign the Russian Federation Convention on that date and also they didn't participate in new constitution ballot and parliament elections done in 12 December 1993. (Tatarstan Republic participated in Russian Federation later on by signing a different convention.) In this situation, it is clear that there are no any agreements that show Chechnya is linked to the Russian Federation and as a result, there is no legal basis for the claims that “Chechnya matter should be resolved within the territorial integrity of Russia”.

“Setting aside the fact that there is not only one reason underlying the Chechen matter but there are several others such as “Oil Natural Gas Line” and “Military Power”; as of today, despite its apparent prevalence, “self-determination” at the international level is seen as a highly restricted right in application.75 Nevertheless, in this World globalizing through the instant share of information and other advantages; “self-determination” cruising over international politics, environment, strategy, economy, law, culture and other similar supports, has gradually become an important phenomenon. With its current state, “there are three dimensional problems” about “self-determination”: On the one hand strategic leadership objective on the other hand necessity of enough time to get efficient result and on other humanitarian and instrumental costs. Different and conflicting Multidimensionality that is referred weakens the legal basis for resolution of the problems.76 Within time, it has showed a tendency to expand in a way to comprise all national, ethnic, cultural, religious and linguistic minorities by affecting also the non-racist independent countries' peoples. Separation of Baltic Republics from Soviet Union and later on total dissolution of USSR, German reunification, partition of Ethiopia and Eritrea, dissolution of Yugoslavia are among the major striking events of that era. In addition, as we have stated above, it is now indisputable that this concept has the power of creating romantic desires and has a revolutionary, rebellious and radicalizing effect. Moreover, if this right is used with the tendency to reach a somewhat sovereignty or independence, it can change the borders of a state and affect the entire continent and all international system. As we have noted above, it is proved that in the issues of Bosnia, Chechnya, Kashmir, Somalia, Kosovo, Eritrea and Palestine which all revealed the most devastating effects of it over the children, women and families; this problem is a type of humanitarian plight beyond the

strategic debates or academic researches77. Unless the international society will stay out of doubtful approaches that may contradict the existence of international law, it is certain that there is not possibility of reaching international peace, justice and safety. In addition to treat in an equal way to the individuals having the same situations will maintain the “justice” which is the main principle of law; the relations between the nations which can be seen as the individuals of international law and having the same attitudes towards the similar cases will make it possible to apply international law in a safe way at an international level. The newly founded countries which gained their independence from Soviet Union after their collapse, claimed to have taken “self-determination” as a ground for their independence. Another important characteristic of these countries is that “they were once a federal part of a federal state” and their right of self-determinism was envisaged in the constitutions of the former states. It is also clear that the Chechens who were separated on the grounds of USSR Founding Constitution article stating “self-determination right for the peoples who have more than one million”, have also the rights to conduct referendums which is also seen important in international law, to have a sovereignty over a piece of land, to do agreements with other states, to have its own judicial, executive and legislation bodies that give services in security, education, health and other public services in its borders. These all show that this region meets the basic requirements to be called as a state. Moreover, this situation has been continued in this way for more than ten years. Therefore, with the reasons stated above, Russian Federation, - according to all the transactions at international and national levels done in the USSR timeviolated the law both in terms of International agreements and the Constitutional rules.

71) Muktedir İLHAN, “Çeçenistan'da Bitmeyen Cihad”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlar-atesaltinda/cecenistanda-bitmeyen-cihad-2954/?langid=5 (31.10.2007). İLHAN, M., agm. 72) Mahkeme kararları için bkz. http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/ Feb/Chamberjudgments Chechencases2422005.html. [Khashiyev veAkayeva v. Russia (no. 57942/00 ve 57945/00), Isayeva,

Yusupova ve Bazayeva v. Russia (no. 57947/00, 57948/00 ve 57949/00) ve Isayeva v. Russia (no. 57950/00)]. 73) Diana Draganova, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”, Sofia University Faculty of Law, "Saint Kliment Ohridski", http://chinesejil.oxfordjournals. org/cgi/reprint/3/2/571.

242

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

“Self-determination of nations” is a right that is also clearly approved in widely acclaimed international agreements such as Universal Declaration of Human Rights, Helsinki Final Act, and Paris Charter etc. since the early 20th century. Chechen peoples' declaration of independence which has developed on the grounds of this right is a direct result of a legitimate and nontransferable right. International public opinion is supposed to respect this right's being reflected by the elected leaders. There are also some other legal basis that shows the declaration of independence for Chechnya is appropriate in terms of current international norms and rules: As it is known, Chechen-Ingush Autonomous Soviet Socialist Republic, was in the status of autonomous republic ruled by Russian Soviet Federal Socialist Republic forming the USSR according to the 1976 Soviet Constitution, also known as Brejnev Laws. This law is shown as a justification for linking Chechnya to the Russian Federation. Whereas, with the separation of the founding republics from Soviet Union in 1990s, USSR Constitution was abolished firstly as “de facto” and then “de jure”. In addition, some states that formed the USSR, founded a new union, Commonwealth of Independent States, on the basis of a new agreement. Furthermore, the Chechen issue, turned out to be a drama more than being an international conflict. In contrast with the interest and international public opinion on the cases of East Timor and Darfur, it is interesting to see that Chechnya is still “ignored” despite the serious violations of human right, excessive use of unproportional power and keeping Chechnya away from the international public opinion. Putting “selfdetermination” aside, Chechnya is even hardly able to keep its own survival. However, it is undoubted that the conditions envisaged for using this right in international right are much more potent in comparison to the other similar examples. It was a matter of question to predict how far would the dissolution reach following the dissolution of Soviet Union in the end of 1989 and the declarations of independence by the new republics in the early 1990s. The reaction of USSR towards the firstly separated and acknowledged Baltic republics was surely different than its reaction against the separation of other republics. Russian entity that was withdrawn to the Russian Federation borders following the declarations of inde-

SAYI 19 - 20

pendence by Central Asian and Southern Caucasus Republics; faced with the serious matters of Northern Caucasus Autonomous Republics and Tatarstan Autonomous Republics. Ethnic movements that have risen in regions owned by more than 100 ethnic groups forming the Russian Federation of today are still in the hot agenda of Russia. As Tatarstan and Chechnya are among the major sources of Russian oil, they also have a strategic importance for Russia. The relation with the Tatars based on agreements in the form of quasiindependence, turned out to a war with the Chechens by acquiring a different dimension due to their demands of independence instead of sharing the authority. “Legal status” problem of Chechnya that has built its own parliament, courts, education system, army and public service; has become the focal point of this discussion. In our opinion, it is apparently seen that Chechnya has the required conditions for having “self-determination” right. It can only be explained as a political preference or an attitude to see Chechens as not having that right in international arena despite the facts that it has already conducted its referendum, set his government, elected its president, prepared its constitution and even it has lived independently for a while. In legal terms, it is again understood with this study that, the efforts of Russian Federation to deny that Chechens have the “right of self-determination” and they have the required qualities to claim they are “ the people who can use this right” is as difficult as to deny the “ existence of the God” and even much more difficult than this. So, for this reason, due to this kind of actions of Russian Federation, this matter is on the verge of turning to a “political dispute” rather than “judicial dispute”. As we have stated in Introduction, despite the fact that “Chechnya issue” is seen as multi-dimensional and more complex rather like “a burning golden sphere on all sides” than just a “double-edged sword” in terms of both international law and international relations; it is a global responsibility in the name of humanity and international peace for the international society to do his share without any hesitations exclusively the concern of “boomerang effect”.

243

TARİH BİLİNCİ

INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF NORTH CAUCASUS

SAYI 19 - 20

BIBLIOGRAPHY AİHM Rusya Kararları, http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/Feb/ChamberjudgmentsCheche ncases24.2.2005.htm

Ankara, 2004.

ARAL, Berdal, “Kollektif Bir İnsan Hakkı Olarak Halkların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 21-22, 19992000,Birleşik Kafkasya Konseyi Bülteni, Sayı 24, Ocak-Şubat-Mart.

KARAKILIÇ, Cem - AYDIN Oğuzhan, ”Azerbaycan'daki Latin Alfabesi Tartışmalarına Türkiye'deki Azerbaycan Matbuatının Bakışı (1923-1930)”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi [TAED] 43, s. 181-203, Erzurum, 2010.

ASLAN, Betül, Azerbaycan'da Latin Alfabesi'ne Geçiş Sürecinde Yeni Yol Gazetesi, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Erzurum 2004.

Kafkas Vakfı Bülteni, Aylık Kültürel Dergi, 2002, Sayı 12.

KARAOSMANOĞLU, Ali L., İç Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler, İstanbul-1981 Ali L., “Kendi Kaderini Tayin, Ülke KARAOSMANOĞLU, Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi”, Doğu-Batı, (Savaş ve Barış) Yıl: 6, Sayı: 24, Ağustos, Eylül, Ekim 2003.

BOZKURT, Enver, Türkiye'nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, Ankara, 2007. CHARNEY, I. Jonathan, “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor”, http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/3402/charney.html 27.03.2007. CUTLER, “Robert M., Chechnya: Conflict Profile”, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html) .

KÜTÜKÇÜ, M. Akif, "Uluslararası Hukukta Self-Determinasyon Hakkı Ve Türk Cumhuriyetleri”, Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2004 sayı: 12. MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, New York: Oxford University Press, 2007.

ÇAVUŞOĞLU, Naz, Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, İkinci Baskı, İstanbul-2001

MANSUR,Şamil, Çeçenler, İnceleme, 2. Baskı Sam Yayınları, Mart 1995, Ankara.

DANSPECKGRUBER Wolfgang F., The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (1-55587-768-0), 2002.

MERAY, L. Seha, Devletler Hukukuna Giriş, Birinci cilt Ajans Türk matbaası Ankara. 1960.

DOĞAN, İlyas, “Kendi Geleceğini Belirleme İlkesi”, Kamu Hukuku Arşivi, Eylül 2006, s. 7, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf, , 14.05.2007. DRAGANOVA , Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law” http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content/abstract, 20.05.2007.

PAZARCI,Hüseyin, Uluslararası Hukuk, Gözden geçirilmiş 3. bası, Ankara, 2005 SANCAK, “Uluslararası Hukuk Ve Self-Determinasyon Hakkı”, http://Sancak:ihh.org.tr/otonomi/hukuk/hukuk.html, 23.05.2007. SCHWARTZ, Barry, “Self-Determination: The Tyranny of Freedom” 2000, the American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore. edu/SocSci/bschwar1/selfdetermination.pdf).

FAN, Hua, “The Missing Link between Self-Determination and Democracy: The Case of East Timor”, U. J. Int'l Hum. Rts. 176, Volume 6, Issue 1 (Fall 2007), http://www.law.northwestern. edu/journals/jihr/v6/n1/7/ .

SOYSAL, Tamer, “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri Ve SelfDetermination İlkesi” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. ŞAHİN, Mustafa, Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası, Ankara 2000.

FAURBY, Ib, http://www.caucasus.dk/publication13.htm “International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya”, 15.06.2007.

TUNÇ, Hasan, “Uluslararası Sözleşmelerde Azınlık Hakları Sorunu ve Türkiye”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Haziran-Aralık 2004 Cilt:VIII, Sayı:1- 2 139-198

GAETA Paola, “The Armed Conflict in Chechnya before the Russian Constitutional Court”, http://www.ejil.org/journal/Vol7/No4/art7.pdf

UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/

GEÇKİL, Muhyittin, The North Caucasus Barrier isimli kitaptan “The Chechens İngush During the Soviet Period and its Antecedents” çeviri, , Society For Central Asian Studies,

WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism' ”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html.

http://www.waynakh.com/makaleler/03.htm,

GENÇ, Savaş, “Orta Asyada Güç Oyunu: Jeopolitik Konumun Geri Dönüşü” HPD Hukuk Perspektifler Dergisi Hukuki Yorum ve Haber Dergisi, Sayı 07/Temmuz 2006

YILMAZ, Murat, “Çeçenistan: Yasak Ülke Kayıp Vicdan”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007.

GÖZLER Kemal, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa Ekin Kitabevi Yayınları, 2004.

YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukuk Açısından Doğu Türkistan Halkının Hakları”, Doğu Türkistan Dergisi, Yıl 22, S. 188-189, 20012002.

HUGHES James, ”Civil War”, S. 4 no.4 Winter 2001, s.1148,http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes .Chechnya.Civil_Wars.pdfhttp://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechn ya.Civil_Wars.pdf , 20.06.2007.

YÜCEL, Özlem, “Milletlerarası Hukukta Self-Determination Hakkı ve Bölgesel Otonomi”, Doğu Türkistan Dergisi, Yıl 19, Sayı 182, 1999, s. 28-32.

İLHAN, Muktedir, “Çeçenistan'da Bitmeyen Cihad”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlar-ates-altinda/cecenistandabitmeyen-cihad-2954/?langid=5 (31.10.2007). İNAÇ, Zeri, Uluslararası Belgelerde Azınlık Hakları, Ütopya Yayınevi,

244

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

ЧЕЧЕНСКИЙ ВОПРОС

Абдюлькадир АКЫЛ

В РАМКАХ ПРАВА НА САМООПРЕДЕЛЕНИЕ И ДРУГИХ ПРАВИЛ МЕЖДУНАРОДНОГО ПРАВА

Кафедра Международного права Юридического факультета Стамбульского коммерческого университета

Адъюнкт-профессор

“Право народов на самоопределение (The SelfDetermination of Peoples)” берет свое начало из 158 городов-государств в Греции и основывается на мнении Аристотеля, одного из античных философов, «наилучшего можно достичь не крупными империями, а городами-государствами». Данная концепция стала предметом различных международных конвенций и соглашений, и до сих пор остается актуальной. Страны признает её существование в международном праве, но многие из них избегают её четкого определения и установления границ, опасаясь, что это повредить им. Поэтому, данная концепция является весьма гибкой и до сих пор становиться предметом споров. В действительности с точки зрения многих стран, занимающихся этим вопросом, очевидным фактом является, что данный вопрос таит в себе опасность, как «меч с двумя лезвиями», или, по меньшей мере, имеет аспекты, требующие осторожного действия. Например, кроме «народа», требующего право, с одной стороны, имеется предъявленное право в отношении господствующего государства, выдвигающее обвинения, а с другой сторны, поддерживающие государства опасаются риска оказаться перед этой же проблемой… Сегодня многие страны рассматривают этот вопрос более настороженно с опасением, что он может иметь "эффект бумеранга", только из-за проживания в них нескольких различных групп, не говоря уже о политике международного баланса. В качестве примера можно привести такие безвыходные ситуации, как Россия-Босния-Чечня, Турция-ЧечняКурдский вопрос1 и многие другие... Иными словами данная понятие имеет потенциал дилеммы, как для требующего определенное право, так и требуемого государства. Хотя с первого взгляда “Чеченский вопрос” кажется двуликим, в действительности же, данный вопрос имеет множество аспектов и является очень сложным, как с точки зрения международного права, так и международных отношений. Поэтому, его правильнее определить, как «золотая сфера с четырьмя жгучими сторонами», нежели "меч с двумя лезвиями". Наряду с господствующим государством и поддерживающим государством также имеются множество других аспектов вопроса, как глобальные эффекты, региональное влияние, отношения с национальным правом. К тому же, недавние важнейшие стратегические вопросы, как нефть и трубопроводы, также добавили сложность этому вопросу.

Такая же ситуация имеется и с концептуальной точки зрения. Поэтому, нужно отметить, что “право на самоопределение”, “права меньшинств” или “права человека” различные понятия, хотя они и тесно взаимосвязаны между собой. По этой же причине, считаю необходимым подчеркнуть, что в данной работе также упоминаются другие понятия, но вопрос в основном рассматривается в рамках понятия “право на самоопределение”, а также в определенной мере рассмотрим такие понятия, как “национальное полномочие”, “неделимое целостность страны” и “конституция”, связанные с внутренним правом. Кроме того, также нужно отметить, что Чеченский вопрос имеет аспекты, которых можно рассматривать в рамках международного права, как терроризм, нарушение прав человека и геноцид. Однако, как указано выше, в данной работе вопрос главным образом рассматривается с точки зрения “право на самоопределение” и попытаемся анализировать прошлое и настоящее Чечни, её ситуацию и имеет ли она “право на самоопределение”. Необходимо отметить, что нефтяные войны между государствами и международными компаниями и вопросы трубопроводов в Центральной Азии и Кавказе еще больше усугубляют данную проблему. К тому же, конфликт в регионе приобрел новый аспект, связанный с трубопроводами, по которым транспортируются резервы нефти и природного газа. Тогда как, Россия пытается обеспечить, чтобы эти трубопроводы проходили через ее территорию, США и их союзники приняли стратегическ-ие меры и разразили кровавый конфликт в Чечни, через территорию которой Россия пыталась провести свои трубопроводы.2 Кремлевское правительство, желающее провести нефтяные маршруты через свою территорию, увеличило контроль над ближайшими соседями и попыталось сократить пути действия новых республик в регионе, используя региональные конфликты в качестве причины3. Очень трудно придавать какое-либо значение спорам касательно борьбы чеченцев за независимость и права на самоопределение, не учитывая данный аспект вопроса. Однако, всё же в данной работе будем рассматривать статус Чечни с точки зрения “право на самоопределение” и других положений международного права, отбросив в сторону вопрос о международных отношениях.

1) Подобные опасения, как курдский вопрос в Турции, в действительности не имеют основания с точки зрения право. Так как, в данной работе указывается, что “право на самоопределение” имеет несколько иное содержание, чем “права меньшинств” или “права человека”, и на сегодняшний день круг его применения очень узкий. 2) MALEK, Martin, Geopolitische Veranderungen auf dem eurasischen Schachbrett: Russland, Zentralasien und die USA nach dem II. September 2001, in: Aus Politik und Zeitgeschichte, B8/2002,

S.14-22 (Передано: ГЕНЧ, Саваш, “Игра сил в Центральной Азии: Возвращение геополитического положения” Информационно-аналитический «Перспективы права», № 07 июля 2006 г., с., 22). 3) ГЕНЧ, та же статья, с. 23.

245

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

I. ПРАВО НА САМООПРЕДЕЛЕНИЕ В МЕЖДУНАРОДНОМ ПРАВЕ A. КРАТКАЯ ИСТОРИЯ ДАННОГО ПОНЯТИЯ “Право на самоопределение” можно основывать на идеи Аристотеля «каждое общество должно стать отдельным городом-государством», сформулированной в целях определения идеальной формы правления, хотя при этом данное определение не используется. Первым конкретным применением данного понятия стало отделение Голландии от Испании и провозглашение своей независимости в 1581 году, основываясь на “право на самоопределение”. Декларация независимости США 1776 года и Французская декларация прав человека и гражданина 1789 года также способствовали укреплению данного права. В Декларации независимости США американский народ заявил, что не согласны быть управляемыми Англией, и стал первым народом колонии, потребовавшим право на самоопределение.4 “Право определить свое будущее” применялось в государственном праве в отношении территорий, где время от времени менялось управление. В референдумах у народа требовалось определить, суверенитет какого государство они предпочитают. Например, для легитимации присоединения некоторых территорий, завоеванных французской армией, применялся референдум в качестве критерия. Были проведены референдумы, чтобы демонстрировать миру, что в городах Венаиссин 1791 год, Савоен 1792 год и Ницца 1793 году, захваченных сразу после революции (ранее принадлежали королевству Сардинии), захват или перемена суверенитета не может произойти без согласия народа.5 Впервые доктрина большевизма определила данное право в качестве принципа международного права. Сталин говорил в 1913 году о праве народов на суверенитет и их праве отделиться от государства, под суверенитетом которого они живут, и в своей книге под названием “Марксизм и национальный вопрос” утверждал, что “право на самоопределение” дает народу право на полное отделение от основного государства или на автономию6. Через несколько лет он издал книгу Ленина под названием “Право народов на самоопределение”, и данный 4) MOYNIHAN, Daniel P., Pandaemonium; Ethnicity in International Politics, Oxford-1993, s. 23 (Передано: КЮТЮКЧЮ, М. Акиф, "Права на самоопределение в международном праве и тюркские республики” Журнал Института социальных наук Университета Селчук, 2004, №12 , с. 259-276). 5) ДОГАН, Ильяс, “Принцип самоопределения”, Архив государственного права, сентябрь 2006, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf с. 2; ШАХИН, Мустафа, Политика самоопределения Европейского Союза, Анкара 2000, с. 12; КАССЕЗЕ, Antonio, SelfDetermination of Peoples, Cambridge University Press, New York- 1995, s. 11. (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 264). 6) АРСАВА, Айше Фюсун, “Анализ понятия меньшинства и прав меньшинств в свете международных актов и, в частности, ст.27 Пакта о гражданских и политических правах”, Издательство AÜSBF Анкара-1993, с. 59. 7) КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 262. 8) Народ Аландских островов претендовал на право самоопределения и требовал отделиться от Финляндии и присоединиться к соседней Швеции. По этому поводу было принято решение; «Хотя принцип “самоопределения народов” занимает важное место в современной политической мысли, особенно, начиная с великой войны, нужно обратить

принцип был включен в “Декларацию прав российских народов” 1917 года и первую “Советскую Конституцию” 1918 года. В своих трудах Ленин выдвинул концепцию “права народов на самоопределение” и подчеркнул, что присоединение определенной страны или региона является "нарушением права народа на самоопределение" и понятие "самоопределение" также включает в себя “отделение”7. Используя свое “право на самоопределение” первым в 1917 году Финляндия объявила о своей независимости; через год из других стран, включенных в состав России, о своей независимости объявили Эстония, Латвия, Литва, Польша, Грузия, Беларусь, Армения и Азербайджан. В период Лиги Наций “право на самоопределение” применялось только в Европе, и в Центральной и Восточной Европе только Чехословакия, Венгрия и Польша смогли приобрести независимость, пользуясь данным принципом. Решение, принятое по делу об Аландских островах, связанному с данным вопросом, отражает преобладающее мнение до принятия Устава Организации Объединённых Наций8. То же мнение существовало и в период ООН. Так, в своих решениях, связанных с Регионом Катанга, желавшим отделиться от Конго, которая приобрела свою независимость, 1961 года и Регионом Биафра, желавшим отделиться от Нигерии, 1967 года ООН определила, что данное право предоставляется тем, кто желает отделиться от колониального режима, но не включает в себя отделение регионов от своих государств.9 В статьях 2 и 3 Атлантической хартии, принятой Премьер -министром Англии Черчиллем и Президентом США Рузвельтом 14 августа 1941 года во время второй мировой войны речь идет о “праве на самоопределение” и после войны данное понятие вошло в международное право10. Данное право предоставляется всем народам в Уставе Организации Объединённых Наций 1945 года. В первом разделе Устава, в котором изложены цели и принципы ООН, о данном праве говориться в качестве «принципа». Во французском тексте данное слово переводится, как "право". Это четко оговорено в части 2 статьи 1 и статье 55 Устава11. внимание на то, что данный принцип не был каким-либо образом отражен в Пакте Лиги Наций. Признание данного принципа в некоторых международных конвенциях не является достаточным основанием утверждать, что он стал частью государственного права”. Вопрос был представлен на рассмотрение Лиги Наций, и требование жителей Аландских островов отделиться от Финляндии, используя право самоопределения, было отклонено. 9) ДОГАН, та же статья, с. 4. КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 267. 10) В статье 1 вторая цель ООН определена следующим образом: “Развивать дружественные отношения между нациями на основе уважения принципа равноправия и самоопределения народов, а также принимать другие соответствующие меры для укрепления всеобщего мира.” 11) А статья 55 гласит: “... повышению уровня жизни, полной занятости населения, международному сотрудничеству в области культуры, соблюдения прав человека с целью создания условий стабильности и благополучия, необходимых для мирных и дружеских отношений между нациями, основанных на уважении принципа равноправия и самоопределения народов...”

246

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

B. ПОНЯТИЯ ПРАВО НА САМООПРЕДЕЛЕНИЕ И ХАРАКТЕР ДАННОГО ПРАВА С ТОЧКИ ЗРЕНИЯ МЕЖДУНАРОДНОГО ПРАВА “Право на самоопределение” в действительности является правом определенного народа определить свою судьбу.12 Данный принцип, в частности, позволяет обществу самому определить политический режим, устанавливающий социальный, экономический и культурный порядок жизни.13 “Право на самоопределение (right of self- determination)”, означающий “право наций самостоятельно определить свою судьбу (droit des peuples à disposer d'eux-mêmes)” также было включено в принципы бывшего Президента США Вудро Вильсона.14 Когда в 1917 году попытки Германии и Австрии заключить мир, не увенчались успехом из-за того, что государства Антанты хотели усложнить условия мира, Президент Вильсон объявил о своих "14-и принципах", устанавливающих основу будущего мирного соглашения. 8 января 1918 года он прислал свое послание в Конгресс, чтобы установить основы мира, демократии и независимости малых наций. Данное понятие, возникшее при социальном пробуждении в Западной Европе, но установившееся в нынешней форме только после второй половины 18-го века, хотя в прошлом рассматривалось в качестве вопроса, входящего в "национальное полномочие" государств, сегодня признается частью и вопросом международного права15. “Самоопределение” находится среди основных целей международных организаций, в частности, Организации Объединенных Наций и Организации Африканского Единства. При необходимости данные организации вмешиваются во внутренние конфликты для применения данного принципа. Устав Организации Объединённых Наций 1945 года определяет данное понятия “правом народа выбирать быть в составе любого государства, включая создания независимого государства”. Ранее данное право предоставлялось в международном праве только народам, являющимся колонией другого государства, для освобождения от колонии (деколонизация)”, а на сегодняшний день оно определяется с ограничением колониальных стран, оккупированных стран и стран под расистском управлением, и позволяет им создавать независимое государство.16

12) За социально-психологического подхода к данному понятию см. SCHWARTZ, Barry, “SelfDetermination: The Tyranny of Freedom” 2000, The American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore.edu/SocSci/bschwar1/self-determination.pdf). 13) Организация непризнанных государств и народов, http://www.unpo.org/content/ view/4957/72/ 14) Вильсон объявил о четырнадцати принципах, шесть из которых связаны с “самоопределением”. Он заявил, что правом на самоопределение также обладают нации, побежденные в войне, малые нации и колониальные народы, и подчеркнул, что международная система должна основываться не на балансе сил, а на принципе этнического самоопределения.

SAYI 19 - 20

В резолюции Совета безопасности ООН 1960 года использовано формулировка, “Самоопределение является правом всех колониальных народов. Неготовность в политической, экономической, социальной и образовательной сферах не может служить причиной отложения независимости”, что расширило содержание данного понятия.17 Согласно "теории делегированного управления", соответствующей одному из основных принципов международного права «границы стран не будут нарушены», «народ» - это различные по этническим, религиозным, культурным и расовым признакам граждане государства. Данная теория гласит, что “право на самоопределение” означает только суверенитет всего населения внутри определенного государства. Данное либерально-демократическое понятие определяет, что задача государства обеспечить суверенитет, и поэтому, “право на самоопределение” рассматривается отдельно от права на “отделение” и означает равное участие всех граждан страны в экономическом, социальном, культурном и демократическом процессах. Этому понятию могут быть даны различные определения и по таким конкретным и объективным критериям, как раса, религия, культура, язык, география и региональная плотность населения. Невозможность формулировки четкого определения «народа», основываясь на объективных критериях при применении “права на самоопределение”, привело к рассмотрению “самоопределение” в рамках “прав человека”, а это требует признания права общества на “самоопределения” внутри своей территории компетенции.18 Отчет ООН 1981 года установил приверженность различным культурам, языкам, религиям, общей истории, поддержанию общественной идентичности и объединения на определенной территории критерием для становления народом. Для использования “право на самоопределение” также требуется признание государством, в составе которого находится данный народ, и на международной арене, а также признание "другой стороной". “Самоопределение” оказало различное влияние на государства, общества и регионы. Но в начале 21-го века меняется значение и влияние данного понятия, как и международная система. В то же время доказано его сила побуждать к романтическим действиям, и оказывать революционное, мятежное и радикальное влияние. Таким образом, данное право может изменить границы государства в случае тенденции к суверенитету или независимости, и повлиять на континент и даже всю международную систему. 15) TUNCAY, Ali, A Post-Cold War Experience in Self-Determination and Secessionism (The Yugoslav Case), (Master of Arts, Bilkent University Institute of Economics and Social Sciences, 1993), s. 6 (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья. s. 261). 16) КАССЕЗЕ, A., International Law in a Divided World, New York 1986, s. 134-135, (Передано: ЮДЖЕЛЬ, Озлем, ”Права народов Восточного Туркестана с точки зрения международного права”, Журнал Восточного Туркестана 2002. № 188-189, с. 6). Также см. ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с. 518. АРСАВА, Айше Фюсун, “Взгляд на историческое развитие права на самоопределение и вопрос Аландских островов”, Посвящается Сеха Л. Мерай, Том I, Издательство AÜSBF, Анкара-1981 с.55-67; Кемаль Гёзлер, Введение в конституционное право, Издательство Бурса Экин, 2004, с. 42-56.

247

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Важнейшее его влияние, оказываемое на дети, женщины, семьи и общества в качестве индивидов доказано в вопросах Боснии, Кашмире, Чечне, Сомали, Косово, Эритреи и Палестине19, что делает его больше, чем предметом стратегических споров или академических трудов, и человеческой трагедией.20 Аспект “права на самоопределение”, связанный с внутренней структурой государств, является правом выбора народа с общими свойствами любой формы правления без какого-либо внешнего давления. В практике ООН предоставление данного права обществам, кроме колоний, рассматривается вмешательством во внутренние дела государств и противоречием целостности страны. Наблюдается, что данное право выбора формы правления со временем приобретает экономическое содержание, и Генеральная Ассамблея ООН признает, что постоянный суверенитет государств в отношении природных ресурсов является частью права на самоопределение. Данное право не является ограниченной и не прекращается после одного раза его применения.21 Однако, во всех спорах по вопросу самоопределения приоритетными признавались целостность страны и международная стабильность, что сыграло ограничивающую роль в применении данного права.22 Внешним аспектом “права на самоопределение” является определение права народа любой статус, включая создание независимого государства. Это определение обществом с общими свойствами, проживающее на определенной территории, свое будущее, международный статус, обладание им своего государства и суверенного права, то есть, независимость. По сегодняшнему общепринятому мнению, данное право ограничено и может быть использовать один раз. После того, как колониальный народ один раз использовал свое право на самоопределение, это право прекращается23. Однако, нужно отметить, что на практике использования “права на самоопределение” кажется, будет нелегко применять или контролировать подобное ограничение. Самым ярким примером тому является развитие процесса, связанного главным образом с Хорватией и Словенией, в ином направлении, несмотря на заявления Югославии в ходе разделения, что "право на самоопределение является ограниченным и может быть использовано только один раз".24 Согласно общему мнению на сегодняшний день, право на самоопределение, стало “правилом международного обычая”. Также имеются утверждения, что его одновременно можно принимать, как правилом “общего международного права (Jus Cogens)”.25

Все индивиды и группы, проживающие в одной стране, участвуют в управлении и используют право определить свое будущее. Резолюция ООН номер 2625 от 24 октября 1970 года устанавливает случаи, когда может быть использовано данное право. Желание отделиться различных групп в не колониальном регионе страны с населением, состоящим из нескольких этнических групп, не признаются в государственном праве. Однако, если на одной и той же территории народ лишается права избирать и быть избранным в законодательные и исполнительные органы, управляющие страной, а их правительство не в состоянии представлять их, данный народ подвергается давлению, насилию и дискриминации, нарушаются права человека, исключается из бюджета, их высылают из государства и оставляют без государства, и принимаются попытки уничтожить культурное и физическое существование, то право на самоопределение применяется бесспорно. В этом случае возникает право принимать и требовать внешнюю поддержку. При применении открытой дискриминации, попытках лишения определенной этнической принадлежности гражданских прав расистскими действиями, а также при попытке уничтожить народ, как в примере Боснии, "внешнее право определить свое будущее" этнической группы признается положительным. В данном смысле нужно отметить, что традиционно народы, проживающие вместе в смешанном виде, не требуют права определить свое будущее до тех пор, пока они имеют возможность участвовать в управлении страной и пользоваться равными гражданскими правами. Подобное утверждение не может быть более, чем изложение политического мнения.26 В процессе развития СБСЕ в первом акте данного процесса Заключительный акт Хельсинки 1975 г. в разделе "Декларации принципов" признается "Право всех народов в любое время определить внутренний и внешний политический статус при полной свободе без внешнего политического вмешательства и по своему усмотрению определить свое политическое, экономическое, социальное и культурное развитие на основании равноправия народов и права на самоопределение". В этом же принципе изложено, что государства-участники "будут действовать в соответствии с целью и принципами Устава ООН, принципами целостности страны и правилами международного права, и уважать данное право". При условии сохранения целостности страны, “право народов на самоопределение” также включено в Венскую конвенцию 1989 года, Парижскую хартию для новой Европы 1990 года, Московскую конвенцию 1991 года.27

17) Резолюция СБ ООН 1514, 1960. 18) КЮТЮКЧЮ, М. Акиф, “Права на самоопределение в международном праве и тюркские республики”, с. 263. www.социальныйbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler 17.05.2007; Доган, та же статья, с. 10. 19) В действительности, думаем, что будет более уместным рассматривать палестинский вопрос в рамках своего рода «борьбы за свободу» против оккупации, нежели правом самоопределения. 20) Wolfgang F. Danspeckgruber, The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (1-55587-768-0), 2002, s. 335 21) ПАЗАРДЖЫ, Хюсейин, Международное право, пересмотренное 3-е издание, Анкара 2005, с. 349. 22) ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с. 143; КАРАОСМАНОГЛУ, Али Л., “Самоопределение, целостность страны, международная стабильность и демократия”, Восток-Запад, (Война и мир) Год: 6, Номер: 24, август, сентябрь, октябрь 2003, с. 147 (Перевод КЮТЮКЧЮ та же

статья, с. 260). 23) ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с.142; ПОМЕРАНС, та же книга, с. 37-42; АРСАВА, та же книга, с. 77-80 (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 263). 24) В процессе распада бывшей Югославии югославское государство заявило, что признает “право на самоопределение” составляющих его членов федерации, но эти государства-члены федерации один раз использовали и исчерпали данное право при создании Союза Югославии, и поэтому, они больше не имеют данное право. А Хорватия и Словения утверждали обратное и в конце концов добились своей цели. За информацией по данному поводу см. ГЮНДЮЗ, А., * 25) ПОМЕРАНС, та же книга, с. 63-73; Однако, КАССЕЗЕ придерживается мнения, что право на самоопределение не является общим международным правом. См. КАССЕЗЕ, та же книга, с. 173. (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 275). ДОГАН, та же статья, с. 10. 26) ЧАВУШОГЛУ, Наз, Права меньшинств в международном гуманитарном праве, второе издание, Стамбул-2001, с. 74-75.

248

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

На саммите Организации по безопасности и сотрудничеству в Европе (ОБСЕ) 21 ноября 1990 года в Парижской хартии для новой Европы, подписанной главами или премьер-министрами 34-х государств, было объявлено, что “Эпоха разделения и конфликтов завершилась, и началась новая эпоха сотрудничества, основанная на принципах демократии, прав человека и правового государства”. Турция также подписала Парижскую хартию. В последний раз Турция ратифицировала из конвенций Организации объединенных наций так называемые "конвенции-близнецы" законами номер 4867 и 4868 от 4 июня 2003 года. Эти ратифицированные конвенции вступили в силу после опубликования в Официальной 28 газете 18 июня 2003 года . “Право на самоопределение” приобрело всеобщий характер, превосходящий понятие “колониальные народы” в “Пакте об экономических, социальных и культурных правах” и “Пакте о гражданских и политических правах”, принятых Организацией объединенных наций в 1966 году и ратифицированных Турцией в том же году. Турция подписала каждый из пактов тремя декларациями и одной оговоркой. Первая декларация, приложенная к обеим конвенциям, относятся к “самоопределению”, изложенному в общей статье первой Конвенции-близнецов, и в них указывается, что Турция будет выполнять обязательства, вытекающие из Конвенции, в соответствии со статьями первой и второй Устава ООН о целостности территории и национальной 29 безопасности. С точки зрения международного права основным источником “принципа самоопределения” является пункт 2 30 статьи 1 Устава Организации Объединённых Наций, а 31 также косвенным образом пункт 3 . В формулировке Устава “принцип” указывается основой мирных и дружественных отношений между государствами. До принятия Устава ООН о данном принципе твердили Президент Вильсон, Ленин и другие лидеры после первой мировой войны, чтобы заново формировать мир, и главным образом Европу32. Перед тем, как был формулирован в Уставе ООН, данный принцип был рассмотрен в Атлантической хартии 1941 года и на Конференции в Думбартон-Окс. Подобным образом данный принцип 33 был признан правом в параграфах 1 статьей 1 Международного пакта об экономических, социальных и культурных правах и Международного пакта о гражданских и политических правах, вступивших в силу 1976 году. Кроме того, “право на самоопределение” было признано в Хельсинском заключительном акте 1975 года, принятом Совещанием по безопасности и сотрудничеству в Европе, Декларации о правовых принципах межгосударственного сотрудничества и дружеских отношений,

объявленной Генеральной ассамблеей ООН в 1970 году, Африканской хартии прав человека 1981 года, Парижской хартии для новой Европы 1990 года, и многих других международных или региональных документах и 34 актах. “Право на самоопределение”, включенное в указанные выше многочисленные международные или региональные документы и акты, было также утверждено Международным судом организации объединённых наций в делах о Намибии, Западном Сахаре и Восточном 35 Тиморе в качестве “предъявляемого для всех (erga omnes)”. Таким же образом, данное право нашло свое подтверждение в Экспертных совещаниях ЮНЕСКО по разъяснению содержания прав человека, проведенных с 36 1985 по 1991 гг. До 1990-х годов большинство государств считали, что право на самоопределение для народов, кроме колониальных, занимало место только после таких важнейших принципов, как суверенное равенство государств в международном праве, целостность территории и невмеша37 тельство во внутренние дела . Данное мнение доминирует и по сей день, однако государства принимают на себя обязательства по данному вопросу согласно международным конвенциям и соглашениям. Ранее данное право предоставлялось только колониальным народам, но в конце столетия (1989) им воспользовались федеральные республики в составе Советского Союза 38 для отделения от него. Понятия “самоопределение” наряду с “колониальными народами” распространилось и на “местные народы”; однако, применяемое международное право поставило определенные условия для использования “права на самоопределение”, учитывая политические и общественные реалии мира. Страны, ранее являющиеся независимыми государствами и силой захваченные другой страной и подчиненные власти этой страны, имеют данное право. Завоевания стран, имевшие место до запрета применения агрессии, считаются правомерными. Балтийские республики Эстония, Латвия и Литва являются примером “status quo ante”, то есть «ранее существовавшее положение». Литва и Эстония объявили о своей независимости 16 и 24 февраля 1918 года. Латвия объявила о своей независимости 18 ноября 1918 года. В течение 20-и лет эти страны управлялись независимым парламентарным режимом. В 1939 году под давлением советов они были вынуждены принять Пакт Молотова-Риббентропа, и в 1940 году были присоединены к России. А Украина, Беларусь и Тюркские Республики получили независимость согласно 39 прежней Советской Конституции.

28) СОЙСАЛ, Тамер, “Конвенции-близнецы Организации объединенных наций и принцип самоопределения” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. 29) См. RG, 18.06.2003, S. 25142. 30) “Развивать дружественные отношения между нациями на основе уважения принципа равноправия и самоопределения народов …” Турецкий текст статьи см. БОЗКУРТ, Энвер, Законодательство Турции по международному праву, Анкара, 2007, с.675. 31) “… без различия расы, пола, языка и религии …” Турецкий текст статьи см. та же книга, с.675. 32) MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, New York: Oxford University Press, 2007, s. 331. 33) Турецкий текст статьи см. БОЗКУРТ, E., та же книга, с.561, 579.

34) Указанные документы и акты см. БОЗКУРТ, E., та же книга. 35) FAN, Hua, “The Missing Link between Self-Determination and Democracy: The Case of East Timor”, U. J. Int'l Hum. Rts. 176, Volume 6, Issue 1 (Fall 2007), http://www.law.northwestern. edu/journals/jihr/v6/n1/7/ 36) UNPO, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ 37) OETER, Stefan, “The Right of Self-Determination in Transition”, Law and State, S: 49/50, s. 148149. (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 272). 38) ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с. 142. 39) ЮДЖЕЛЬ, Озлем, “Право на самоопределение в международном праве и региональная автономия”, Журнал Восточного Туркестана, Весна-1999, с. 28-32. Также см. ТУГ, Салих, Конституционные попытки в исламских странах, Стамбул, 1969, с. 221-246.

249

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Тот факт, что балтийские республики были ранее признанными государствами в течение длительного периода, способствовали их признанию. С другой стороны, отделение других стран, воспользовавшихся правом независимости прежней Советской Конституции, было нелегким. На примере Чечни можно увидеть, что эти трудности все еще продолжаются. В данном смысле нельзя не учитывать фактор России при постоянном упоминании о правах русского меньшинства в Украине и Казахстане, в событиях 1990 года при отделении Азербайджана, в конфликте оппозиции и власти в Беларуси и Грузии. Россия всегда рассматривала эти страны своими внутренними регионами. Ситуацию этих ранее являвшихся федеративными государствами и затем отделившихся стран можно лучше понять по реакции на попытку Чечни отделиться от России. “Право на самоопределение” предоставляется колониальным народам и народам, проживающим на оккупированной территории, а не меньшинствам и сообществам40. Различные свойства меньшинств, которые не подвергаются какой-либо негативной дискриминации в рамках действующих правил в стране, не означает, что они могут воспользоваться правом на самоопределение.41 “Право на самоопределение”, закрепленное в статье 1 Пакта о гражданских и политических правах и Пакта об экономических, социальных и культурных правах ООН, также было включено в международные акты в целях борьбы против колониализма. Данное понятие предусматривает определение народами их политического статуса по своей свободной воли; свободного развития в экономической, социальной и культурной сферах. В Уставе ООН приобретение народами неавтономных стран и стран под опекой способности самоуправления было принято в качестве цели. Таким образом, вопросы колоний включаются в юрисдикцию ООН. Однако, нельзя утверждать, что государства-колонизаторы имеют какое-либо конкретное обязательство перед подчиненным им народами в отношении "самоуправления".42 В статье 76 Устава указано, "Способствовать прогрессивному развитию населения территорий под опекой в направлении к самоуправлению или независимости". Устав устанавливает различие между понятиями “самоуправление” и “независимость”. В статье 76(b) о режиме 40) ДОГАН, та же статья, с. 2. 41) ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с. 143. Подробная работа о меньшинствах и Турции см. ТУНЧ Хасан, “Вопрос о правах меньшинств в международных конвенциях и Турция”, Журнал юридического факультета Университета Гази, июнь-декабрь 2004 Том: VIII, Номер:1- 2 139198; ИНАЧ, Зери Права меньшинств в международных документах, Издательство Ütopya, Анкара, 2004. 42) Согласно статье 73 в данном разделе члены ООН, принявшие обязательства по колониальным странам, “ признают тот принцип, что интересы населения этих территорий являются первостепенными... как священный долг, принимают обязательство максимально способствовать благополучию населения этих территорий, и с этой целью... Развивать самоуправление, учитывать должным образом политические стремления этих народов и помогать им в прогрессивном развитии их свободных политических институтов в

SAYI 19 - 20

опеки эти две понятия использованы рядом, а с другой стороны, в статье 73 о “неавтономных странах” не используется термин “независимость” и указывается только “самоуправление”. В ходе конференции в Сан-Франциско раздел о “неавтономных странах” стал предметом споров, и хотя было предложено использовать термин “независимость”, данное предложение не было принято государствами-колонизаторами, и было предусмотрено только для стран и народов, находящихся в режиме опеки. Независимость Марокко в 1956 году и Туниса в 1962 году была признана ООН на основании данного права.43 В органах системы ООН постоянно обсуждались вопросы о “самоопределении” и “прекращении колониализма”, и принимались попытки разъяснить полож-ения Устава ООН. Практика ООН также была направ-лено на признание понятия “самоопределение” в качестве положения, предусматривающего права и обязательства.44 В резолюции 1514 от 14 декабря 1960 года Генеральная ассамблея ООН предоставила колониальным народам “право на самоопределение”, включая создания независимого государства.45 Хотя согласно Декларации ООН о гарантии независимости колониальных стран и народов право на самоопределение предоставляется всем народом, в статье 1 указывается, что «подчинение народов иностранной агрессии, суверенитету и колониализму» противоречит основным правам человека, Уставу ООН и международному миру и сотрудничеству, и право на самоопределение ограничивается колониальными народами. В статье 6 данной Декларации указывается, что любая попытка нарушения национального единства и целостности страны противоречит Уставу ООН. В данном смысле весь народ колониальной страны пользуется правом на самоопределение и границы колониальной страны также являются границами созданного независимого государства. В своей резолюции номер 1654 (XVI) от 27 октября 1961 года Генеральная Ассамблея предусмотрела создания специального комитета с семнадцатью членами с целью представления рекомендаций для незамедлительного применения Декларации46. Право на экономическое самоопределение, изложенное свободным использованием народами своих природных богатств и ресурсов, а также не лишение собственных ресурсов, было указано в пункте второй.47 соответствии со специфическими обстоятельствами, присущими каждой территории и ее народа”. Обязательство «развивать самоуправление населения» в данной статье обуславливается “со специфическими обстоятельствами, присущими каждой территории и ее народам, и с их разными ступенями развития. КАРАОСМАНОГЛУ, та же книга, с. 66. 43) КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 267. 44) АРАЛ, Бердал, “Право народов на самоопределение в качестве коллективного права человека”, Ежегодник прав человека, Том 21-22, 1999-2000, с. 110; КАРАОСМАНОГЛУ, та же книга, с. 67-68. 45) Текст см. ПОМЕРАНС, та же книга, с. 123-124 (Передано: КЮТЮКЧЮ та же статья, с.267). 46) КАРАОСМАНОГЛУ, та же книга, с. 69. 47) ЧАВУШОГЛУ, Наз, та же книга. с. 72-73.

250

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

В резолюции Генеральной ассамблеи ООН номер 2625 (XXV) от 24 октября 1970 года установлено, что; Создание суверенного и независимого государства, свободное присоединение к независимому государству или объединение с ним, или установление любого другого политического статуса, свободно определенного народом, являются формами осуществления этим народом права на самоопределение48. В данной резолюции указывается, что если в многонациональной стране всем гражданам, принадлежащим каждому сообществу, применяется равное отношение, они имеют возможность пользоваться правом выбора и быть избранными, получают от государства равные социальный и иные услуги, народам не применяется давление и дискриминация, то это является целостностью страны и при этом какое-либо дополнительное право не возникает. А в противном случае право на самоопределение действует бесспорно. Так, в разделе Декларации под названием «Принцип равноправия и самоопределения

SAYI 19 - 20

народов» установлено, что «Все народы имеют право свободно определять без вмешательства извне свой политический статус и осуществлять свое экономическое, социальное и культурное развитие. Каждое государство обязано уважать это право. Все государства будут стараться для осуществления самоопределения, чтобы незамедлительно положить конец колониализму, и оказывать помощь Организации объединенных наций».49 Хартия Организации африканского единства также внесла вклад для конкретизации данного права и “право на самоопределение” стало приоритетной целью организации. По мнению членов организации, возможность народов на самоопределение является правом, действующим везде и всегда без исключения, и в международном праве данное право имеет преимущество по сравнению с запретом на применение силы, мирного урегулирования споров и невмешательства во внутренние дела.50

II. ИСТОРИЯ БОРЬБЫ ЧЕЧЕНЦЕВ ЗА НЕЗАВИСИМОСТЬ A. ОБЩИЙ ВЗГЛЯД НА ИСТОРИЮ ЧЕЧЕНЦЕВ Нужно особо отметить, что выявление сведений, связанных с историей чеченцев, важно не в качестве части обычного академического труда, а из-за необходимости определения правового статуса чеченцев в отношении “права на самоопределение” и других прав (права меньшинств, права человека, и т.д.). К тому же, как указано ниже, основной проблемой в данном случае связано со статусом возможности использовать данное право (народ), нежели с определением того, является ли понятие “самоопределение” юридическим правом или нет. Чеченцы один из местных народов Северного Кавказа (Отохтон), граничат со Ставропольским краем Российской Федерации на севере, Дагестанской Автономной Республикой на северо-востоке и востоке, а также Республикой Грузия на юге. Столицей Чечни является город Грозный (старое название Сунжхала, новое название Джахаркале). Впервые о чеченцах упоминается в армянских, грузинских и греко-римских источниках 4-3 веков до н.э. Чеченцы присоединились в Союз Аланских племен в 1-м веке н.э. и со временем распространились в центральном 51 и северо-восточном Кавказе . Кавказские народы объединились вокруг власти в форме княжеств. Народ, говорящий один и тот же язык был объединен под одним управлением, называемым княжество, ханство и наконец шамхальство. После завоевания Россией Астрахани в 1556 году было положено начало чечено-российских отношений. 48) Согласно “Декларации о принципах международного права касательно дружественных отношений и сотрудничества между государствами”; принцип “равноправия народов” и “самоопределения” является правом для народов и обязательством для других государств соблюдать данный принцип. Однако, Декларация устанавливает правило, что «данные положения не должны истолковываться таким образом, что привело бы к частичному или полному нарушению территориальной целостности или политического единства суверенных и независимых государств, соблюдающих в своих действиях принцип равноправия и самоопределения народов, имеющих правительства, представляющие без различия расы, вероисповедания или цвета кожи весь народ, проживающий на данной территории». ШАХИН, та же книга, с. 22-24.

Русские отряды достигли реки Терек в 1587 году и реки Сунжа в 1590 году. Хотя Россия не продвигалась вглубь Чечни до 1783 года, атаки усилились после захвата Даряльского ущелья, соединяющего Южный и Северный Кавказ, в 1782-1784 годах, и открытия грузинской военной дороги по данному ущелью, основания города Владикавказ в 1784 году, присоединения Грузии 1801 году и укрепления господства в Закавказье. В 1783-1824 годах Царская Россия продвигалась систематическим образом, сооружая прочные линии. В данном периоде города Северного Кавказа (к примеру, основанный в 1818 году Грозный) были построены в виде крепостей на линии укрепления и развивались в качестве военных и торговых центров. Начиная с 1700-х годов, чеченцы сталкивались с русскими, и оказали сопротивление под названием Газават или Муридизм, как указано в русских источниках, вместе с дагестанцами и некоторыми черкесскими племенами до того, как русские взяли в плен Шейха Шамиля в 1864 году. Когда в 1834 году было основано независимое государство Северного Кавказа, горные народы объединились для войны. Данная война окончилась в 1859 году победой русских, и после захвата их страны эти народы был высланы русскими в Османскую империю. Некоторые кавказские племена, как убыхи были полностью уничтожены. А регионы, как Адыгея и Шапсуг были оставлены без населения52. Несмотря на это в Дагестане и Чечне постоянно продолжались восстания и сопротивление.

49) КАРАОСМАНОГЛУ, та же статья, с. 150-151. 50) КАРАОСМАНОГЛУ, та же книга, с. 71-72 51) “The Chechens Ingush During the Soviet Period and its Antecedents”, (Перевод: Мухйиттин Гечкиль) The North Caucasus Barrier, Society For Central Asian Studies, http://www.waynakh.com/ makaleler/03.htm. 52) В данном смысле, если попытаться судить прошлое сегодня в различных политических целях, как это делают армяне, то станет неизбежным оценить эти действия русских (ссылки в 1944 году, и т.п.) геноцидом.

251

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

В феврале 1917 года в России была свергнута монархия и в октябре 1917 года большевики захватили власть, что способствовало к усилению движения за независимость в Северном Кавказе. В результате 11 мая 1918 года была объявлена о Республике Северный Кавказ. Данное государство признали Германия, Австрия-Венгрия и Османской империей. Республика Северный Кавказ 53 заключил с ними союз 8 июня 1918 года.

B. СОБЫТИЯ В ЧЕЧНЕ ПОСЛЕ 1989 ГОДА

В 1917 году была объявлена Декларация прав народов России; был создан Центральный комитет Союза Северного Кавказа и Дагестана, и на втором конгрессе в сентябре была утверждена временная конституция. Однако, в северо-восточном Кавказе царская армия перешла в наступление и в феврале 1919 года захватила Чечню. Против русских началось восстание в сентябре 1919 года во главе с Шейхом Узун Хаджи. Восстание завершилось с успехом в начале февраля 1920 года, но в марте 1920 года Чечню захватили большевики. Восстания против большевиков в 1920-21 и 1930-32 годах также не увенчались успехом. После того, как большевики захватили весь Северный Кавказ, 20 января 1920 года была основана Советская Горская Республика, в которую были включены регионы Чечня-Ингушетия, Осетия, Кабардей, Балкар и Карачай. 30 ноября 1922 года из республики были отделены Чеченская автономная область, а 7 июля 1924 года Ингушская автономная область. Позже 15 января 1934 года эти две регионы были объединены в Чечено-Ингушскую автономную область. Согласно новой советской конституции от 5 декабря 1936 года статус автономной области был повышен в автономную республику.

Как известно, в конце 1980-х годов политика гласности и перестройки привела к процессу быстрого распада Союза Советских Социалистических Республик. Народные фронты, созданные в различных республиках 54 союза, начали выдвигать требования о независимости . Республики союза, составляющие СССР, во главе балтийских республик по очереди начали объявлять о своем суверенитете и независимости. В 1990 году почти каждая автономная и другие республики союза, включая самой федерации, провозгласили о своем суверенитете. В Чечне общественная оппозиция организовалась под названием Чеченский национальный конгресс и в конгрессе, проведенном в ноябре 1990 года, избрала председателем генерала в отставке Джохара Дудаева. На конгрессе была принята трехэтапная (1. Независимость, 2. Федерация, 3. Конфедерация кавказских народов) программа деятельности. В результате давления со стороны конгресса Чечено-Ингушская Автономная Республика 27 ноября 1990 года объявила о своем суверенитете. Объявление о суверенитете означало, что все права и власть на чечено-ингушской территории принадлежали Чечено-Ингушской Республике, и эти права и власть могли быть использованы в любой форме.

Во время второй мировой войны (1941-42 гг.) немецкие войска начали военную операцию для захвата нефтяного региона в Грозном. Хотя в 1942 году немецким войскам удалось захватить некоторые западные регионы ЧеченоИнгушской Республики, они не смогли дойти до Грозного, и вскоре полностью покинули Северный Кавказ после поражения под Сталинградом. Несмотря на это, 23 февраля 1944 года Москва приняла решение выслать чеченцев, ингушей, карачаевцев и балкарцев из Северного Кавказа, и 25 июня 1946 года Чечено-Ингушская Автономная Советская Социалистическая Республика была упразднена. Сотни тысяч чеченцев

В этом периоде Председатель Парламента Российской Федерации Борис Ельцин поддерживал попытки автономных республик в составе Российской Федерации на пути к суверенитету. В Чечне на выборах, проведенных 27 октября 1991 года под наблюдением Комитета по правам человека, Джохар Дудаев был избран главой государства, и 1 ноября 1991 года новый Парламент объявил о независимости Чечни. После этих событий Москва ввела чрезвычайное положение в Чечне, и направил войсковые части. Но из-за серьезной реакции народа эти части были отозваны.

53) Как печально, что между Османской империей и народами региона были установлены тесные культурные связи, наряду с политическими отношениями, но после реформы алфавита и ошибочных применений, связанных с языком, (изменение общих слов, и т.п.) эти культурные связи были существенно ослаблены. Также Советское Правительство поддержало принятия латинского алфавита не из-за того, что это способствовало бы усовершенствованию и укреплению турецкого языка и алфавита, а потому что данное изменение привело бы к более четкому выявлению разницы между диалектами и доказало бы, что эти разные диалекты в действительности являются отдельными языками. К тому же, различия, вставляемые в принимаемый латинский алфавит, послужили бы средством для основательного внедрения желаемого различия. Таким образом, в результате обстоятельств, созданных искусственным путем, намечался цель заменить турецкий язык русским языком и придать русскому языку господствующий статус по всему Советскому Союзу, и в конечном счете осуществить идею Ленина о создании единой

советской нации путем их сближения и объединения вокруг одного языка и одной культуры. КАРАКЫЛЫЧ Джем - АЙДЫН Огузхан, ”Взгляд азербайджанской прессы в Турции на споры вокруг латинского алфавита в Азербайджане (1923-1930)”, У.А. Журнал тюркологические исследования [TAED] 43, с. 7, Эрзурум, 2010. Подробные сведения по данной теме см. Бетюль АСЛАН, Газета «Ени Йол» в процессе перехода в Азербайджане на латинский алфавит, Университет Ататюрк, Издательство истории принципов Ататюрка и революции, Эрзурум 2004. 54) Социалистический, капиталистический, националистический, и т.п. подходы к чеченскому вопросу см. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. Таким образом, Ингушская Республика была принята одним из субъектов Федерации в новой Конституции.

погибло на пути и в новых поселениях из-за нужды, нищеты и болезней. После смерти Сталина в 1954 году чеченцам было предоставлено право вернуться в родной край. 9 января 1957 года Чечено-Ингушская Автономная Республика была восстановлена.

252

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Когда в Чечне происходили эти события, Ингушский народный конгресс принял решение создать отдельное государство под названием «Республика Ингушетия» и остаться в составе Российской Федерации, вынес данное решение на референдум. Таким образом, была основана Республика Ингушетия в рамках “права народов на самоопределение”55. Глава чеченского государства Джохар Дудаев различными путями предложил провести переговоры, чтобы найти политическое решение отношениям с Россией, совместно использовать нефтяные трубопроводы и железной дороги, и в данном направлении были проведены некоторые переговоры. Например, 21 марта 1994 года представитель главы государства России Сергей Филатов и Глава Чеченской Республики Асланбек Акбулатов встретились в Москве, но эта встреча не дала каких-либо результатов из-за требований о том, что Чечня является конституционной частью России, и необходимости принять за основу соглашение между Россией и Татарстаном. Временный Совет Российского Правительства ни когда официально не заявил о признании правительства в Чечне, но отчисления, выделяемые из бюджета Российской Федерации для Чечни, выплачивались Временному Совету. После появления слухов, что оппозиция будет атаковать Грозный, Генеральный штаб Чечни и Временный Совет 24 ноября ввели военное положение в стране и объявили мобилизацию, а 26 ноября началось наступление. Оппозиционные войска за короткое время вошли в большую часть Грозного, даже по чеченскому телевидению заявили, что при поддержке Москвы взяли управление в свои руки. Однако, как было в предыдущих столкновениях, правительственные силы быстро отбросили оппозиционных войск, и впервые с начала столкновений правительство заявила о взятии в плен около 70-и русских солдат, действовавших в рядах оппозиции, и в случае если Россия не примет на себя ответственность за этих солдат, они будут казнены. После этих событий Россия впервые напрямую вмешалась в вопрос, и потребовала, чтобы правительство и оппозиция сложили оружие в течение 48-и часов, а в противном случае введет чрезвычайное положение в Чечне и начнет военную операцию. Позже Ельцин сообщил, что данный срок был продлен до 15 декабря. После этого Дудаев и Министр обороны России Грачев встретились во Владикавказе, но эта встреча не дала каких-либо результатов, и утром 11 декабря 1994 года российские войска вошли в Чечню.

56) CUTLER, Robert M., Chechnya: Conflict Profile, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html). 57) Шесть соглашений; Договор о мире и принципах взаимоотношений между Российской Федерацией и Чеченской Республикой Ичкерия, подписанный с Борисом Ельциным 12 мая 1997 года, Соглашение о взаимном сотрудничестве в сфере таможни от 12 июля 1997 года, Международное соглашение об эксплуатации нефтяного трубопровода Баку-ДжохаркалаНовороссийск, подписанное между Российской Федерацией, Чеченской Республикой Ичкерия и Республикой Азербайджан, и Соглашение об экономическом сотрудничестве,

SAYI 19 - 20

В результате втягивания Чеченской Республики Ичкерия в войну после нападения российской армии 11 декабря 1994 года погибло тысячи чеченцев. Несмотря на это, Хасавюртовским соглашением, подписанным 31 августа 1996 года, Россия признала поражение и покинула чеченскую территорию. Согласно данному соглашению, подписанному после Первой русско-чеченской войны, стороны признали необходимость прекращения войны, споры не могут быть решены войной и столкновениями, и основной целью является мирное урегулирование споров, возникших из-за войны, вопросы между Российской Федерацией и Чеченской Республикой Ичкерия будут завершены до 31 декабря 2001 года в рамках международных прав и положений.56 На президентских выборах 27 января 1997 года победил Аслан Масхадов. В период его руководства были подписаны множество международных соглашений57. Если оценить данные соглашения с точки зрения международного права, то обнаруживается, что Российская Федерация “молчаливо признала” независимость Чеченской Республики Ичкерия, находившейся в состоянии «колонии» со времен Царской России. Международное сообщество не уделило достаточно внимание на право определить свое будущее Чечни, которой было предоставлено автономия в период Царской России, а в эпоху СССР особый статус, но народ всегда подвергался ссылкам и всевозможной дискриминации. Тогда как, некоторые ученые, среди которых также имеется один из специалистов в области международного права Френсис А. Бойл, утверждают, что согласно мирному соглашению, подписанному между Чечней и Российской Федерацией 1997 года, имело место, по меньшей мере, “признание де факто”.58 Нужно отметить, что в действительности в 1991 году о своей независимости объявила не только Чечня, но и многие другие народы. Отсутствует какое-либо конституционное основание, связывающее Чечню с Россией. Более того, Чечня имеет собственную конституцию, и были проведены независимые выборы с участием представителей 42-х стран. Как уже отмечалось, между Чечней и Россией были подписаны шесть соглашений, и по данным соглашениям отношение к Чечне было, как к независимому государству. При сопоставлении всех этих сведений становиться явным, что преподнесение «чеченского вопроса», как внутренняя проблема России, очень далеко от реальности.

подписанное Российской Федерацией и Чеченской Республикой Ичкерия. 58) Шахин, Мустафа, Политика самоопределения Европейского Союза, Издательство Nobel, Анкара , 2000 [ Сравнить Шахин , та же книга, с. 125-127; Klein, Eckart, Das Selbstbestimmungsrecht der Völker und die deutsche Frage, Gebr. Mann Verlag, 1990 Berlin, s. 37; Kühnhardt, Ludger, Die Universalität der Menschenrechte, Olzog, München, 1987, s. 311-312; (Передано: ДОГАН, та же статья, с. 7)].

253

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Чечня своим геостратегическим положением и экономическими ресурсами является важнейшей страной Кавказа. Чеченцы борются за свое существование на протяжении четырех веков. После распада СССР они отделились от союзных государств, основываясь на легитимности согласно конституции СССР. Независимость Чечни, избрание Джохара Дудаева президентом и принятие конституции толкнули Россию к принятию решения вторгаться в Чечню. Российское правительство не выполнило свои обязательства, вытекающие из соглашений, стороной которых оно является, не соблюдало обязанности по возмещению убытков, возникших в результате войны, и даже не выплачивало плату за проведение нефтяного трубопровода. В августе 1999 года русские войска после атак в два села Чобан-Махи и Кара-Махи соседней Республике Дагестан 2 октября 1999 года в очередной раз вторглись в Чеченскую Республику Ичкерия, утверждая, что виной

SAYI 19 - 20

тому является Шамиль Басаев, который в тот момент не занимал какой-либо официальный пост, и под предлогом взрыва некоторых жилых домов в Волгограде и Дагестане. Позже было окончательно доказано, что указанные взрывы были организованы Секретной службой России (ФСБ). Основная часть соседних стран и регионов зависят от Российской Федерации, кроме того часть, граничащая с Грузией, также была окружена плотной стеной безопасности сразу после начала второй войны, ссылаясь на события в Панкиси. Силы безопасности России и Грузии многократно провели операции на этой территории с целью уничтожения террористов. На этой осажденной подобным образом территории сложился новый образ жизни, который зависит от совести около 200 тысяч российских солдат и персонала и чеченских сил, являющихся сторонниками России.59

III. СРАВНЕНИЕ ЧЕЧЕНСКОГО ВОПРОСА С ДРУГИМИ ПРИМЕРАМИ И ЧЕЧЕНСКИЙ ТЕЗИС A. СРАВНЕНИЕ ЧЕЧЕНСКОГО СЛУЧАЯ С ДРУГИМИ ПРИМЕРАМИ САМООПРЕДЕЛЕНИЯ Новые государства, получившие независимость после распада Советского Союза в 1991 году и Югославии в 1992 году, отделившиеся от этих двух государств, заявили об использовании данного права. Еще одним важным свойством этих новых государств является то, что ранее они являлись субъектами федерального государства, в конституции которого было предусмотрено право вновь образованных государств на самоопределение. Следовательно, нельзя утверждать, что применяемое сегодня международное право не признает 60 право на самоопределение для всех сообществ. Право на самоопределение двенадцати советских республик, кроме балтийских республик, среди которых также находятся тюркские республики, согласно международному праву было оговорено в статье 7261 Конституции Советского Союза 1977 года в качестве недействующего положения. Согласно данной статье каждая республика союза имела право отделиться от

59) ЙЫЛМАЗ, Мурат, “Чечня: Запретная страна, потерянная совесть”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007. 60) ПАЗАРДЖЫ, та же книга, с. 142-143. 61) Статья 72: “Каждая советская республика имеет право свободно отделиться от СССР”. (Article 72. “Each Union Republic shall retain the right freely to secede from the USSR”.) Полный текст

СССР. Пункт 70/1 Конституции гласит, что СССР является многонациональной, федеральной и единой страной, основанной на добровольном участье равных Советских Социалистических Республик и праве народов на самоопределение согласно принципу социального федерализма. Иными словами, утверждалось, что республики создали Советский Союз, основываясь на праве на самоопределение62. Когда распад стал неизбежным, Советский Союз попытался взять движения за независимость под свой контроль, и с этой целью 7 апреля 1990 года был принят закон о применении статьи 72 Конституции. Согласно положениям данного закона для отделения республики от Советского требовались голоса 2/3 народа и в случае не обеспечения данного большинства, новый референдум по вопросу отделения не может быть проведен в течение последующих десяти лет. Интересен тот факт, что несмотря на противоречие данного закона правилам международного права или Конституции федерального СССР, многие республики союза провели референдум с целью легитимации отделения.63

конституции см. http://www.departments.bucknell.edu/russian/const/77cons03.html . 62) Более подробные сведения по данному вопросу также см. ТУГ, Салих, Конституционные попытки в исламских странах, Стамбул, 1969, с. 221-246. 63) FAURBY Ib, International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya http://www.caucasus.dk/ publication13.htm 15.06.2007; ШАХИН, та же книга, с. 118.

254

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Отношение Европейского Сообщества и его членов того периода к данному событию выразилось в том, что министры иностранных дел двенадцати стран-членов Сообщества встретились 16 декабря 1991 года и приняли декларацию о принципах признания этих республик. В преамбуле данной декларации о принципах Сообщество и его члены выразили свою приверженность к Хельсинскому акту, Парижской хартии и, в частности, праву на самоопределение, а также оценили распад, как Югославии, так и Советского Союза историческим процессом, ускоренным принципом свободного определения каждым народом своего международного статуса. Для признания новых республик в международном сообществе в рамках этих принципов им требовалось соответствовать критериям, как уважение правовых правил, демократии и прав человека, прав этнических и национальных групп и меньшинств. Вопрос “самоопределение” был обусловлен демократическими правилами, которые до того времени были непривычными. “Внешнее право на самоопределение” отделившихся республик было обусловлено принципом демократии, то есть уважением “внутреннего права на самоопределение”, и впервые в мировом сообществе было выявлено взаимозависимость и неизбежная связь между внешним и внутренним аспектами “права на самооп64 ределение”. Оценивая события, произошедшие в Советском Союзе, международные организации также признавали принцип целостности страны (uti possidetis juris) и приняли позицию, что данное право применяется согласно ограничениям принципа целостности страны, границы республик определяются федеральными границами до распада и стороны могут изменить 65 границы по свободой воли. А принцип uti possidetis juris, который запрещает изменение административных границ, существовавших во время создания новых государств, определяет, что данное право действует только в пределах границ колониальной страны. В современной политической практике считается, что право на самоопределение, главным образом, ограничено народами, жившими или проживающими под западными колониальными управлениями. Например, почти всемирно признается, что курды в Ираке и Иране, тамилы в Шри-Ланке и эритрейцы в Эфиопии не имеют право на самоопределение. Однако, Эритрея отделилась от Эфиопии и получила независимость в результате референдума, проведенного 24 мая 1993 года66. Также примечательна подготовка к созданию федерального государства в рамках отделения курдов в Северном Ираке. Общая статья первая конвенций-близнецов ООН 1966 года, принцип VIII Хельсинского заключительного акта и в других документах, СБСЕ принятых в данном

процессе, было определено, что данное право не прекращается после положения конца колониализму, и заново рождается в различных аспектах. Как указано выше, при оценке “права на самоопределение” в данном аспекте твердо устанавливается, данное понятие 67 является “правом”. Некоторые обозреватели видят сходство в событиях в Косово и Чечне, но вместе с тем, отношение международного сообщества обеим события было различным. Так в примере Косово международное сообщество признает требование о самоопределении косовских албанцев, но непризнание данного права в Чечне Россией с применением силы рассматривает, как отсутствием условий для “права на самоопределение”. Эти условия; 1- Не исчерпаны все мирные и дружественные способы урегулирования разногласий между правительством и группами меньшинств, заявляющих о несправедливом препятствовании права на самоопределение, включая внутренних правительственных органов и других государственных организаций; 2- Лица, поддерживающие требование о самоопределении, выражают требование большинства группы; 3. Применение силы должно быть крайней мерой. Более того, Верховный суд Канады 68 оценил такие же условия для региона Квебек. Все эти события показывают непоследовательность в действиях международного сообщество. Международное общество признало кровавое отделение Боснии, Словении и Хорватии от Югославии; но не признало отделение Косово и Черногория, однако, сегодня наблюдается тенденция признания этих страны. А для Чечни и Абхазии не была предоставлена какая-либо поддержка, они были оставлены в одиночестве. Данное обстоятельство можно только объяснить влиянием международной политики и баланса сил. Разное отношение к Косово и Чечне эффективную роль играет тот факт, что Югославия была слабой страной, управляемой признанным виновным Слободаном Милошевичем; а Россия является сильной страной с огромными экономическими ресурсами и военной силой, постоянным членом Совета Безопасности Орган69 изации объединенных наций, имеющей право вето. В результате многие люди, включая экс-президента США Билла Клинтона, высказались, что этот вопрос является внутренним делом России, и попустительствовали применению непропорциональной силы, связыванию чеченцев с международным терроризмом, используя 11 сентября в качестве пропаганды, использованию запрещенных видов оружия и проведение заграничных операций, и убийству чеченских лидеров в 70 этих операциях . Но только лишь подписание соглашения между Александром Лебедем, министром внутренних дел России в тот период, представляющем Ельцина, и Джохаром Дудаевым, достаточно, чтобы демонстрировать несравнимое отличие случая Чечни от других случаев (Восточный Тимор, и т.д.).

64) КАССЕЗЕ, та же книга, с. 266-268, (Передано: КЮТЮКЧЮ, s. 274). 65) ШАХИН, та же книга, с. 84-85. 66) DONNELY, та же книга, с. 158 (Передано: КЮТЮКЧЮ, та же статья, с. 274). 67) КАРАОСМАНОГЛУ, Али Л., “Самоопределение, целостность страны, международная стабильность и демократия”, Восток-запад, (Война и мир) Год: 6, №24, август, сентябрь, октябрь 2003.

68) CHARNEY, Jonathan I., “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor” http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/34-02/charney.html 27.03.2007. 69) CHARNEY, та же статья, (веб)

255

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

B. ОСНОВАНИЯ ТЕЗИСОВ И УТВЕРЖДЕНИЙ ЧЕЧЕНЦЕВ Согласно мнению России; Чечня является не “федеративной республикой”, а имеет статус “автономной республики”. То есть, Чечня не признается “государством-основателем”, тогда как, другие федеративный государства признаются таковыми. Несмотря на метод введения в заблуждение, применяемый Россией с 1991 года обещаниями, переговорами, экономическими ограничениями и давлением, она не смогла препятствовать “праву на самоопределение” чеченцев. Однако, подобные действия, ограничения конституционной политики, прав и свободы слова чеченцев и всех кавказских народов нанесло огромный материальный и жизненный ущерб чеченскому обществу, а также существенный вред русской демократии. Между тем, нужно также отметить, что в действительности данный вопрос не основан на одной причине, а множестве других, как нефть, линия природного газа, военная мощь.71 А другая сторона медальона мнение Чеченцев показывает совсем иную картину: Прежде всего, нужно отметить, что, чеченцы приводят несколько оснований. Например, чеченцы утверждают, что они имеют “Автономную республику”, “Советская конституция предоставляет право на самоопределение народам с населением свыше 1 миллиона” и чеченцы использовало данное право. Кроме того, они всегда говорят о том, что были “высланы два раза”, “подверглись к дискриминации перед всем русским народом” и “их территория всегда была захвачена силой оружия”, и что они имеют право на самоопределение по указанным основаниям. Этим основаниям также нужно добавить нарушение Россией множества международных правил, как Женевская Конвенция 1944 года, стороной которой она является, а также тот факт, что взаимными соглашениями, заключенными в последние годы, признание уже имело место. Согласно конституции Российской Федерации международные соглашения являются частью внутренней правовой системы и имеют силу прямого применения72. Кроме того, также нужно отметить, что, “Россия нарушила подписанную ей же Женевскую Конвенцию”. Одним из основных доказательств тому является решение Конституционного суда России о том, что Рос70) ЙЫЛМАЗ, та же статья, (веб) 71) HUGHES James, European University Institute Florence, Civil War, S: 4 no.4 Winter 2001 s. 1148, http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars.pdf; также по данному вопросу см. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. 72) Статья 15/4 Конституции Российской Федерации, соответствующая статье 90 Конституции Республики Турция 1982 года, гласит; “Общепризнанные принципы и нормы международного права и международные договоры Российской Федерации являются составной частью ее правовой системы. Если международным договором Российской Федерации установлены иные правила, чем предусмотренные законом, то применяются правила международного договора”, и тем самым четко устанавливает, что в случае если положения внутреннего права противоречат международным соглашениям, то преимущественную силу имеют международные соглашения. Более подробные сведения по данному вопросу см.

SAYI 19 - 20

сийское Государство нарушило Дополнительный протокол №2 Женевской конвенции 1949 года и статью 15/4 Конституции России. Таким образом, было установлено, что Россия, нарушила подписанного ей международного соглашения в данной сфере и соответствующие статьи Конституции. Провозглашение независимость Чечней соответствует положениям международного права. Согласно Советской Конституции 1976 года, известному как брежневская Конституция, Чечено-Ингушская Автономная Республика имела статус автономной республики в составе Российской Советской Федеративной Социалистической Республики, одной из субъектов-республик СССР. Сегодня на данный закон ссылаются в качестве основания того, что Чечня должна быть в составе Российской Федерации. Тогда как, после отделения республик, составляющих Советский Союз, от союза в 1990х годах СССР и его Конституция прекратили свое существование де-факто и де-юре. Между тем, некоторые государства в составе бывшего СССР создали новый союз на основании нового соглашения, Сообщество независимых государств. Как и другие республики бывшего Советского Союза, Российская Федеративная Социалистическая Республика также заменила прежние законы. Последний парламент союза был закрыт восками, подчиненными главе государства Ельцину. Государство было создано заново на основании новых выборов и конституции. Законы со времен СССР были отменены, и поэтому нужно было разработать правовые рамки отношений между субъектами федерации, то есть автономными республиками. В данной сфере 31 марта 1992 года был подписан «Договор о разграничении предметов ведения и полномочий между федеральными органами государственной власти Российской Федерации и органами власти суверенных республик в составе Российской Федерации». Так как прежнее законодательство утратило силу, создание подобной правовой рамки федеративного государства на основании договора правильный и легитимный шаг. На основании изложенного можно сделать следующие выводы: “Право на самоопределение” чеченцев в то же время является конституционным правом.73

DRAGANOVA Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”, Sofia University, Faculty of Law. http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content, 20.05.2007. 73) Как было упомянуто выше- Право на самоопределение двенадцати советских республик, кроме балтийских республик, среди которых также находятся тюркские республики, согласно международному праву было оговорено в статье 72 Конституции Советского Союза 1977 года в качестве недействующего положения. Согласно данной статье каждая республика союза имела право отделиться от СССР. Пункт 70/1 Конституции гласит, что СССР является многонациональной, федеральной и единой страной, основанной на добровольном участье равных Советских Социалистических Республик и праве народов на самоопределение согласно принципу социального федерализма. Иными словами, Советский Союз был создан, основываясь на праве республик на самоопределение (Более подробные сведения по данному вопросу также см. ТУГ, Салих, Конституционные попытки в исламских странах, Стамбул, 1969, с. 221-246.).

256

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

При анализе заключенных между сторонами соглашений с точки зрения отношений международного права и внутреннего права, то можно установить, что Россия также нарушает положения и своего внутреннего права, главным образом Конституции. Так как, согласно принципу продолжительности управления сегодняшняя Российская Федерация является продолжением СССР.74 В то же время согласно принципу правопреемства государств Российская Федерация также является правопреемником СССР. К тому же данное положение было принято, и более того, специально объявлено новой Российской Федерацией. Это означает, что Российская Федерация принимает на себя все обязательства по международным и внутренним актам, подписанным в период СССР. Однако, по указанным выше причинам Российская Федерация нарушила право с обеих сторон (международные соглашения и Конституция). После 11 сентября пользуясь антитеррористической кампанией США, Путин также попытался представить борьбу за независимость Чечни в качестве террористического акта, объявил Чечню зоной закрытой для прессы и надеялся прикрыть совершенные им военные преступления таким образом.75 Мировая пресса делала вид, что не видит события в Чечне. Россия препятствовала свободной прессе, демонстрировала своих наемных солдат в качестве лидеров Чечни, расправа с легитимными

SAYI 19 - 20

избранными главами государства Чечни один за другим не были достаточными для решения данного вопроса.76 В результате обращений со стороны чеченцев, подвергшихся к пыткам, и чьи близкие были убиты, ЕСПЧ принял решение о том, что Россия нарушила права человека, и не было проведено достаточное и эффективное расследование нарушения права на жизнь согласно статье 2, было нарушено положения статьи 1 право на собственность, и приговорил Россию на уплату компенсации77. После того, как Россия применила силу, не признавала международное право и рассматривала данный вопрос, как свое внутреннее дело, и еще больше увеличила насилие, конфликт в регионе стал безвыходным положением.78 Федеративный договор России в то время не подписали две республики; Татарстан и Чечено-Ингушская Республика, и эти две республики также не приняли участие в голосовании за новую конституцию Российской Федерации и в парламентских выборах 12 декабря 1993 года. (Позже Республика Татарстан подписала отдельный договор с Российской Федерацией и присоединилась к Федерации). В данном обстоятельстве отсутствует какоелибо соглашение о присоединении Чечни к Российской Федерации и соответственно, утверждения о том, что “Чеченский вопрос должен быть решен в рамках целостности территории России” не имеют правовое основание.

ЗАКЛЮЧЕНИЕ “Чеченский вопрос” не основан на одной причине, а на нескольких, как нефтяные и газовые трубопроводы и военная мощь. А с другой стороны, несмотря на то, что сегодня с виду “право на самоопределение” широко распространено и признано на международном уровне, в применении же данное право является весьма ограниченным79. Вместе с тем, в сегодняшнем интегрированном мире с возможностью мгновенного распространения информации и другими возможностями “право на самоопределение” основывается на таких опорах, как международная политика, экология, стратегия, экономика, право, культура и многое другое, и с каждым днем становиться еще более важным феноменом. В данном виде возникает трехмерные проблемы, связанные с “самоопределением”: с одной стороны стратегические цели лидерства, с другой стороны необходимость достаточного времени для достижения эффективного результата, а с третьей стороны людские и материальные

затраты. Разнообразная и противоречащая между собой многогранность ослабляет правовую основу вопроса или решений.80

74) Как указано выше, основываясь на книге Ленина под названием “Право народов на самоопределение” данное право было включено в “Декларацию прав российских народов” 1917 года и первую “Советскую Конституцию” 1918 года. 75) Муктедир ИЛЬХАН, “Нескончаемый джихад в Чечне”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlarates-altinda/cecenistanda-bitmeyen-cihad-2954/?langid=5 (31.10.2007). 76) ИЛЬХАН, М., та же статья. 77) Решения суда см. http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/Feb/ChamberjudgmentsChechen cases2422005.html. [Кашиев и Акаева пр. России (№ 57942/00 и 57945/00), Исаева, Юсупова

и Базаева пр. России (№ 57947/00, 57948/00 и 57949/00) и Исаева пр. России (№ 57950/00)]. 78) Diana Draganova, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law”, Sofia University Faculty of Law, "Saint Kliment Ohridski", http://chinesejil.oxfordjournals. org/cgi/reprint/3/2/571. 79) HUGHES James, European University Institute Florence, Civil War, S: 4 no.4 Winter 2001 s. 11-48, http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars.pdf; по данному вопросу также см. WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www. socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. 80) Wolfgang F. Danspeckgruber, та же книга, с. 336.

После завершения холодной войны увеличились требования независимости, и право на самоопределение начало показывать себя по всему миру. Со временем появилась тенденция расширения, влияющая на такие народы нерасистских независимых стран, и охватившая национальные, этнические, культурные, религиозные и языковые меньшинства. Отделение балтийских республик от Советского Союза и последующий распад СССР, распад Чехословакии, объединение Германии, разделение Эфиопии и Эритреи, распад Югославской Федерации можно перечислить в качестве знаменательных событий данного периода. Кроме того, как было упомянуто выше, бесспорно, данное понятие побуждает к романтическим действиям, и оказывает революционное, мятежное и радикальное влияние.

257

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Более того, если данное право превратится в некую тенденцию к суверенитету или независимости, оно может изменить границы государства, повлиять на целый континент и даже всю международную систему. Данное обстоятельство было неоднократно доказано в событиях Боснии, Кашмира, Чечни, Сомали, Косово, Эритреи и Палестины, от которых больше всех пост 81 радали дети, женщины, семьи и сообщества . Поэтому, данный вопрос является более чем предметом стратегических споров или академических трудов, это 82 трагедия человечества. Безусловно, нельзя обеспечить мир, справедливость и безопасность на международной арене до тех пор, пока международное сообщество не будет воздерживаться от подходов, отрицающих или ставящих под сомнение существование международного права. Равное отношение индивидам, находящимся в схожем состоянии, устанавливает фундаментальный принцип права справедливость, таким же образом, проявление схожего поведения в отношении схожих между собой событий во взаимоотношениях между государствами, которых можно считать индивидами международного права, обеспечит доверие международному сообществу и международному праву, и сделает его применимым. Новые государства, которые приобрели независимость после распада Советского Союза, заявили, что они совершили данное отделение на основе “права на самоопределение”. Одним из важных свойств этих новых государств является то, что раньше они были субъектами федерального государства, и в Конституции Советского Союза было предусмотрено их “право на самоопределение”. Чеченцы отделились, ссылаясь на положении в основной Конституции СССР, по которому предоставляется “право на самоопределение народам с населением свыше одного миллиона”. Кроме того, чеченцы отвечают требованиям государства, как проведение референдума, осуществление суверенитета на определенной территории, заключение соглашений с другими государствами, наличие органов законодательной, исполнительной и судебной власти, обеспечивающие безопасности, образование, здравоохранение и судебную систему в пределах страны, что является важными аспектами международного права. Кроме того, данное обстоятельство продолжается на протяжении более десяти лет. Поэтому, на основании указанных выше причинах Российская Федерация, -также в силу всех актов на международном и национальном уровнях, заключенных в период СССР- нарушила правовые положения, как в рамках международных соглашений, так и Конституции. “Право на свободное самоопределение народов” стало распространенным с начала 20-го века и четко устанавливается в международных конвенциях, как Всеобщая декларация прав человека, Хельсинский заключительный акт, Парижская хартия. Объявление чеченским народом свою независимость на основании данного права является результатом легитимного и неперевод81) Как было упомянуто выше, в действительности, думаем, что будет более уместным рассматривать палестинский вопрос в рамках своего рода «борьбы за свободу» против оккупации, нежели правом самоопределения.

SAYI 19 - 20

имого права. Международное сообщество обязано уважать выражение данного права избранными представителями. Соответствие объявления Чечней независимость действующим международным нормам и законам подтверждается также и другими источниками: как известно, согласно Советской Конституции 1976 года, известному как брежневская Конституция, ЧеченоИнгушская А.С.С.Р. имела статус автономной республики в составе Российской Советской Федеративной Социалистической Республики, одной из субъектовреспублик СССР. Сегодня данный документ ошибочно указывается основанием того, что Чечня находится в составе Российской Федерации. Тогда как, после отделения республик, составляющих Советский Союз, от союза в 1990х годах СССР и его Конституция прекратили свое существование де-факто и де-юре. Между тем, некоторые государства в составе бывшего СССР создали новый союз на основании нового соглашения, Сообщество независимых государств. Вместе с тем, теперь чеченский вопрос является не только международным конфликтом, а превращается в трагедию. Интерес, проявленный к Восточному Тимору и Дарфуру, и формирование международного общественного мнения, скрытие событий в Чечне от глаз международного сообщества привели к серьезным нарушениям прав человека, применению «несоразмерной силы». В результате Чечня не в состоянии обеспечить существование своего народа, не говоря уже о “праве на самоопределение”. Тогда как, в Чечне условия, требуемые в международном праве для использования данного права, образовались более выражено, чем в других схожих примерах. С распадом Советского Союза после 1989 года и объявление независимости новыми республиками в начале 1990-х годов возник вопрос о масштабах распада. Реакция СССР на отделившиеся и признанные первыми балтийские республики и на отделение других республик была, несомненно, разным. После объявления независимости республиками Центральной Азии и Южного Кавказа русская идентичность отступила на территорию Российской Федерации и столкнулась с проблемами северокавказских автономных республик и Автономной Республики Татарстан. Этническая активность в регионах, где проживают более ста этнических групп, составляющих сегодняшнюю Российскую Федерацию, является актуальным вопросом для России. К тому же в Татарстане и Чечне расположены важней-шие нефтяные резервы России, и поэтому, данные регионы имеют для России стратегическое значение. С Татарстаном был заключен договор, предусмат-ривающий отношения в форме полу-независимости. Чеченцы требовали не раздел власти, а независимость, что привело к войне. Правовой статус Чечни, создавшей свой парламент, суды, образовательную систему, армию и подразделения общественных услуг, находится в центре дискуссий на международном уровне.

82) Wolfgang F. Danspeckgruber, та же книга, с. 335.

258

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Думаем, что данная работа явно показывает, что для Чечни формировались необходимые условия, чтобы воспользоваться “правом на самоопределение”. А её непризнание ни одной страной на международной арене после проведения референдума, сформирования правительства, избрания главы государства, принятия конституции и существования в качестве независимого государства в течение определенного времени можно только объяснить политическим предпочтением или поведением. Данная работа также установило, что наличие у чеченцев “права на самоопределение” с правовой точки зрения и что чеченцы обладают свойствами «народа», который может воспользоваться данным правом является фактом,

SAYI 19 - 20

и опровержение данного факта Российской Федерацией такая же трудная задача, как доказать отсутствие Бога. Поэтому, со стороны Российской Федерации наблюдается тенденция изменить данный вопрос с правового конфликта на политическое разногласие. Как было указано во введении, хотя с точки зрения международного права и международных отношений чеченский вопрос является многогранным и сложным, как «золотая сфера с четырьмя жгучими сторонами», нежели «меч с двумя лезвиями», международное сообщество обязано встряхнуться от всякого рода опасений, главным образом эффект бумеранга, и сделать то, что требуется во имя человечества и международного мира.

БИБЛИОГРАФИЯ Решения ЕСПЧ касательно России http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2005/Feb/ChamberjudgmentsChechencases24.2.2005 .htm АРАЛ, Бердал, “Самоопределение народов в качестве коллективного права”, Ежегодник прав человека, Том 21-22, 1999-2000, Бюллетень Объединенного Совета Кавказа, Номер 24, январь-февраль-март. АСЛАН Бетюль, Газета «Ени Йол» в процессе перехода в Азербайджане на латинский алфавит, Университет Ататюрк, Издательство истории принципов Ататюрка и революции, Эрзурум 2004. БОЗКУРТ, Энвер, Законодательство Турции по международному праву, Анкара, 2007. CHARNEY, I. Jonathan, “Self-Determination: Chechnya, Kosovo, and East Timor”, http://law.vanderbilt.edu/journals/journal/34-02/charney.html 27.03.2007. CUTLER, “Robert M., Chechnya: Conflict Profile”, Foreign Policy in Focus, 10 September 2001, pp. 1-4 (http://www.robertcutler.org/blog/2001/09/chechnya_conflict_profile.html). ЧАВУШОГЛУ, Наз, Права меньшинств в международном гуманитарном праве, второе издание, Стамбул-2001. DANSPECKGRUBER, Wolfgang F., The Self-Determination of Peoples, Hardcover, Rienner Publishers, Incorporated, Lynne, ISBN 1555877680 (1-55587-7680), 2002. ДОГАН, Ильяс, “Принцип самоопределения”, Архив государственного права, сентябрь 2006, с.7, http://www.akader.info/KHUKA/2006_mart/1.pdf, 14.05.2007. DRAGANOVA, Diana, “Chechnya's Right of Secession under Russian Constitutional Law” http://chinesejil.oxfordjournals.org/cgi/content/abstract, 20.05.2007. FAN, Hua, “The Missing Link between Self-Determination and Democracy: The Case of East Timor”, U. J. Int'l Hum. Rts. 176, Volume 6, Issue 1 (Fall 2007), http://www.law.northwestern. edu/journals/jihr/v6/n1/7/ . FAURBY, Ib, http://www.caucasus.dk/publication13.htm “International Law, Human Rights and the Wars in Chechnya”, 15.06.2007. GAETA Paola, “The Armed Conflict in Chechnya before the Russian Constitutional Court”, http://www.ejil.org/journal/Vol7/No4/art7.pdf GEÇKİL, Muhyittin, перевод из книги The North Caucasus Barrier “The Chechens İngush During the Soviet Period and its Antecedents”, Society For Central Asian Studies, http://www.waynakh.com/makaleler/03.htm, ГЕНЧ, Саваш, “Игра сил в Центральной Азии: Возвращение геополитического положения” Информационно-аналитический «Перспективы права», номер 07 / июль 2006 г. ГЁЗЛЕР Кемаль, Введение в конституционное право, Издательство Бурса Экин, 2004. HUGHES James, “Civil War”, S. 4 no.4 Winter 2001, s.1148,http://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes .Chechnya.Civil_Wars.pdfhttp://eprints.lse.ac.uk/641/01/Hughes.Chechnya.Civil_Wars. pdf , 20.06.2007. ИЛЬХАН Муктедир, “Нескончаемый джихад в Чечне”, http://www.ilkvahiy.net/muslumanlar-ates-altinda/cecenistanda-bitmeyen-cihad2954/?langid=5 (31.10.2007).

81) Как было упомянуто выше, в действительности, думаем, что будет более уместным рассматривать палестинский вопрос в рамках своего рода «борьбы за свободу» против оккупации, нежели правом самоопределения.

ИНАЧ, Зери Права меньшинств в международных документах, Издательство Ütopya, Анкара, 2004. Бюллетень кавказского фонда, ежемесячный культурный журнал, 2002, Номер 12. КАРАКЫЛЫЧ Джем - АЙДЫН Огузхан, ”Взгляд азербайджанской прессы в Турции на споры вокруг латинского алфавита в Азербайджане (1923-1930)”, У.А. Журнал тюркологические исследования [TAED] 43, с. 7, Эрзурум, 2010. КАРАОСМАНОГЛУ, Али Л., Разрешение внутренних конфликтов и международные организации, Стамбул-1981 КАРАОСМАНОГЛУ, Али Л., “Самоопределение, целостность страны, международная стабильность и демократия”, Восток-Запад, (Война и мир) Год: 6, Номер: 24, август, сентябрь, октябрь 2003 КЮТЮКЧЮ, М. Акиф, "Права на самоопределение в международном праве и тюркские республики” Журнал Института социальных наук Университета Селчук, 2004, номер: 12. MANELA, Erez, The Wilsonian Moment: Self-Determination and the International Origins of Anticolonial Nationalism, New York: Oxford University Press, 2007. МАНСУР, Шамиль, Чеченцы, Анализ, 2-е издание, Издательство Sam, март 1995, Анкара. МЕРАЙ, Л. Сеха, Введение в государственное право, первый том Типография Ajans Türk, Анкара. 1960. ПАЗАРДЖЫ, Хюсейин, Международное право, пересмотренное 3-е издание, Анкара, 2005 САНДЖАК, “Международное право и права на самоопределение”, http://Sancak:ihh.org.tr/otonomi/hukuk/hukuk.html, 23.05.2007. SCHWARTZ, Barry, “Self-Determination: The Tyranny of Freedom” 2000, the American Psychological Association, Inc., Vol. 55, No. 1, 79-88 (http://www.swarthmore. edu/SocSci/bschwar1/self-determination.pdf). СОЙСАЛ, Тамер, “Конвенции-близнецы Организации объединенных наций и принцип самоопределения” http://www.turkhukuksitesi.com/makale_225.htm. ШАХИН, Мустафа, Политика самоопределения Европейского Союза, Анкара 2000. ТУНЧ Хасан, “Вопрос о правах меньшинств в международных конвенциях и Турция”, Журнал юридического факультета Университета Гази, июньдекабрь 2004 Том: VIII, Номер:1- 2 139-198 ОННН, http://www.unpo.org/content/view/4957/72/ WEINSTEIN, Nat, “The War on Chechnya and US 'Humanitarianism'”, Socialist Action /January 2000, http://www.socialistaction.org/news/200001/chechnya.html. ЙЫЛМАЗ, Мурат, “Чечня: Запретная страна, потерянная совесть”, http://cecenistan.ihh.org.tr/, 10.05.2007. ЮДЖЕЛЬ, Озлем, ”Права народов Восточного Туркестана с точки зрения международного права”, Журнал Восточного Туркестана, год 22. №188-189, 2001-2002. ЮДЖЕЛЬ, Озлем, “Право на самоопределение в международном праве и региональная автономия”, Журнал Восточного Туркестана, Год 19, Номер 182, 1999, с. 28-32.

82) Wolfgang F. Danspeckgruber, та же книга, с. 335.

259

TARİH BİLİNCİ

SAYI 19 - 20

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

OSET-İNGUŞ ANLAŞMAZLIĞI:

BARIŞ SÜRECİ

Janna TARHANOVA Bağımsız Gazeteci Kuzey Osetya Cumhuriyeti

1992 Oset-İnguş anlaşmazlığı tarihi ve etnopolitik özellikleri dolayısıyla çözümü zor bir mesele olarak kalmaya devam ediyor. Anlaşmazlığın ana sebeplerinden biri İnguş halkının 1944'teki sürgününe bağlı. Özellikle bu konu iki halkın anlaşmazlığının suni sebeplerinden biri oldu. Bundan dolayı, etnopolitik bölgesel anlaşmazlıkların çözümündeki birçok geleneksel form ve metotlar Prigorodnıi bölgesiyle ilgili oluşan problemlerin çözümünde etkisiz.

ÇİASSR Tarihi Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesinde Oset ve İnguşlar birlikte yaşıyor. 1944'e kadar bölge Çeçen-İnguş ASSR yapısına dâhildi. Vaynahların sürgününden sonra, 7 Mart 1944'de özerk cumhuriyet lağvedildi.Toprakları bölündü:

1957' deki idari-bölgesel değişiklikler raporu// A.G. Zdravomıslov, “Oset-İnguş bölgesel anlaşmazlığı: çıkmaz durumdan çıkış perspektifleri”,Vladikavkaz-Moskova. 1995-1996).

1. Onun merkez bölümünde Groznıi başkenti ile Groznenski bölgesi oluşturuldu ve buraya Stavropol Kray yapısından Kizlar bölgesi bağlandı;

KUZEYOSETYAASSR'inden toprak talebi

2. Güney-doğu bölgeleri DağıstanASSR'ine taşındı; 3. Güney bölgeleri ve İnguş Prigorodnıi bölgesi güney bölümüCeyrah boğazı daGürcistanSSR'ine taşındı. 4. İnguşetya'nın batı bölgeleri, Groznenski bölgesine dâhil edilen Assinski boğazı Galaşkinski bölgesi dışında Kuzey Osetya ASSR'ine taşındı. Bu bölgele Kuzey Osetya yapısı içinde Prigorodnıi bölgesinin parçası oldular. 1955'de İnguşlar ve Çeçenlerden tescil uygulaması kaldırıldı ve 1956'da onlar affedildi ve Kafkasya'ya döndüler. Dönenlere yeni evler inşa etmeleri ve hayvan almaları için krediler ödendi. 1957'de değişmiş sınırları ileÇİASSR yeniden kuruldu: 1. Vladikavkaz'ı ÇİASSR bölgesinden ayıran 15 kilometrelik tampon oluşturanCeyrah boğazı dışında Prigorodnıi bölgesi Kuzey Osetya yapısında kaldı. Kuzey Osetya ASSR yapısında aynı zamanda, Gürcistan sınırından Armkhi nehrine kadar Daryalski boğazının dar şeridi Pravoberejnıi bölgesi kaldı. (bu bölge 1944-1956'da Kuzey Osetya yapısından verilen DoğuTagauriya ile birlikteGürcistan'a ait idi). 2. ÇİASSR'in 5-7 kilometrelik dar şeridi eski Psedahski bölgesi 1957'den sonra cumhuriyetin temel topraklarını Mozdok bölgesi ile birleştirerek KuzeyOsetyaASSR yapısında kaldı. Yeniden oluşturulmasının ardından ÇİASSR bölgesine, 1957' de Prigorodnıi bölgesine tazminat niteliğinde, Kazaklar ve Nogayların yaşadığı, 1944'e kadar Stavropol Kraya dahil olan ve 1944'den beri de Groznenski bölgesine dahil olan Şelkov, Kargalinski ve Naurski bölgeleri dahil edildi. (1944 ve

Daha sonraları İnguşetya'da bu bölgenin geri iade edilmesi meselesi defalarca gündeme getirildi. Toprak anlaşmazlığı meselesi İnguşlar tarafından aktif olarak 1989'da İnguş halkının 2. kongresinde gündeme getirilmeye başladı, 1992'de ise Oset-İnguş silahlı anlaşmazlığı meydana geldi. Kuzey Osetya yönetimi bugün için Prigorodnıi bölgesinde artık, anlaşmazlık bölgesinde yaşayan sakinleri arasında anlaşmazlık bulunmadığını iddia ediyor. Ancak bazı politologlar ve tarihçilerin düşüncesine göre, Prigorodnıi bölgesinin statüsü ve aidiyetliğinden ötürü Oset-İnguş anlaşmazlığı söndürülmüş olmasına rağmen tamamen çözülmüş değil. Temel çelişkiler İnguş tarafının geçen yıllarda tavrı değişmedi ve önceden olduğu gibi cumhuriyetler arası sınırların taksiminde, Prigorodnıi bölgesinin1944'teki sürgün öncesinde İnguş özerk bölgesine dahil olan bölümünün yeniden iade edilmesi şeklinde ifadesiyle kendini gösteriyor. Silahlı anlaşmazlık sonrası dönemde taraflar defalarca anlaşmazlığın sonuçlarının giderilmesi konusuna anlaşma imzaladılar. Ancak bu anlaşmalar var olan tüm problemleri yok etmedi. İnguşlar mültecilerin Prigorodnıi bölgesine geri döndürülmelerini ve 'Baskı gören halkların rehabilitasyonu' ve 'İnguşetya Cumhuriyetinin oluşturulması' konusundaki federal kanunların yerine getirilmesini talep ediyorlar, İnguşetyaAnayasasında Prigorodnıi bölgesinin geri iade edilmesiyle ilgili 11. madde korunuyor. İnguşetya Anayasasının 11. maddesi şunu ifade ediyor: “İnguşetya'dan kanunsuz şekilde zorla ayrılan bölgenin siyasi yollarla geri kazandırılması ve İnguşetya'nın toprak bütünlüğünün korunması devletin önemli görevidir.”

260

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Bunun dışında, İnguşetya siyasi uygulamasında bazı siyasetçiler şu formülü tutuyor: “İnguş halkı hiçbir zaman Prigorodnıi bölgesinden vazgeçmeyecek, o gerçek sahibi olarak kendi ocaklarına dönecek, o kendi tarihi vatanında yaşa1 yacak.” İnguş tarafı, Kuzey Osetya'nın mültecilerin geri dönüş sürecini uzattığına inanıyor, KuzeyOsetya'da ise İnguşların mülteci sayısını arttırdığını düşünülüyor. Kuzey Osetya'da, Prigorodnıi bölgesine dönmek isteyen mültecilerin döndüğü ve silahlı eylemlere katıldıklarından ötürü ortak yaşam bölgesine dönemeyen ve evleri için 'ret' belgelerini dolduran İnguşların bunlar için maddi tazminat aldıklarını, böylelikle geri dönüş ve mülteci statüsünü kaybettikleri ifade ediliyor.

Anlaşmazlık ve barış sürecinin başlangıcı Hatırlatmak gerekir ki, Oset-İnguş bölgesel anlaşmazlığı, bunun dışında Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesinin aitliği konusunda Rusya'da ilk etnopolitik anlaşmazlık safhası 1992 30 Ekimini 31 Ekime bağlayan gece başladı. İnguşlar veOsetler arasındaki birkaç gün devam eden silahlı çatışmaların ardından askeri harekâtlar savaşın olduğu bölgeye sevk edilen Rusya askerlerinin gayretleri ile sona erdirildi. Silahlı hareketler durduruldu. Ancak anlaşmazlığın temel nedenine çözüm bulunamadı. Üstelik, anlaşmazlığın çözüm süreci onun gelişim döneminde başladı. 2 Kasım 1992'de Rusya devlet başkanı Boris Yeltsin 1327 nolu karar olan 'KuzeyOsetya SSR ve İnguşetya cumhuriyeti bölgesinde olağanüstü hal ilan edilmesini' yayınladı. Bu kararın yasal dayanağı RSFSR kanunları 'Olağanüstü hal' ve 'Güvenlik' kanunları idi ve 2 Kasımda bu cumhuriyetlerde olağanüstü hal ilan edildi. Olağanüstü hal bölgesinde özel idari şekli niteliğinde Geçici Yönetim oluşturuldu, başkanı olarak da RF başbakan yardımcısı G. Hij atandı. Anayasal yönetim organlarının ve idaresinin olmamasına bağlı olarak İnguşetya cumhuriyeti bölgesinde Olağanüstü Hal şartlarında Geçici Yönetim gerçekleştirildi. Bu kararname resmi olarak 4 Şubat 1995'e kadar yürürlükte kaldı. Bu karar dışında bu yerlerde birkaç önemli karar ve tüzük kabul edildi. 2 Kasım 1992'de Kuzey Osetya Yüksek Konseyi A. Galazov başkanlığında ' RF devlet başkanının 2 Kasım 1992 tarihli Kuzey Osetya SSR ve İnguşetya Cumhuriyetlerinde Olağanüstü Hal ilan edilmesiyle ilgili kararının iptali kararını' aldı. Bu kararın ikinci maddesinde “RF Anayasası, Kuzey Osetya SSR bölgesinde Federatif anlaşmaya uygun olarak tüm

SAYI 19 - 20

otorite Kuzey Osetya SSR Yüksek Konseyince gerçekleştiri2 liyor” ifadesi yer alıyor. Böylelikle, Kuzey Osetya SSR Yüksek Konseyi, RF devlet başkanının kararının anayasallığına itiraz ederek ve henüz sorumluluklarını yerine getirmeye başlamayanGeçiciYönetimin imtiyazlarını iptal ederek RF Yüksek Mahkemesinin fonksiyonlarını devraldı. Oset tarafı böylelikle ayrılık bölgesinde avantaj kazandı. İnguş tarafı böyle davranamadı, çünkü orada anayasal idari organları oluşturulmamıştı. On gün aradan sonra 12 Kasımda B. Yeltsin 2 Kasım 1992 tarihli kararı ciddi şekilde kısıtlayan yeni bir Karar aldı.Yeni kararda, Geçici Yönetimin hareket bölgesi coğrafi sınırları belirlendi ve Kuzey Osetya ile İnguşetya'nın bölündüğü küçük bir şeritle kısıtlandı. Bir gün öncesinde RF devlet başkanıGeçiciYönetimin İnguşetya ve KuzeyOsetya bölgesindeki Durumunu onayladı ki, buna göre Geçici Yönetim Kuzey Osetya ve İnguşetya'daki yürütme organları sisteminin başına, olağanüstü hal döneminde Geçici Yönetim olarak geçti ve öncelikli olarak ekonomik düzen görevleri, Kuzey Osetya'da zarar görenlerin ihtiyaçlarını sağlama görevi verildi. 2 Kasım tarihli karar sonraki iki kararla birlikte, politolog A. G. Zdravomıslov'un düşüncesine göre merkez yönetimin yaklaşımının değiştiğinin göstergesi 3 oldu. Değişiklikler merkez yönetimin, bölgede olayların sonraki gelişmelerine karşı Geçici Yönetim statüsünü azaltma üzerinden, Moskova'nın sorumluluk seviyesini azaltma isteğine bağlı idi. GeçiciYönetimin yetkisinin sınırlandırılması anlaşmazlık bölgesindeki yerel yönetimlerin statüsünü büyüttü. 10 Aralık 1992'de RF halk milletvekilleri 7. Kongresi “Kuzey Osetya SSR ve İnguşetya Cumhuriyeti bölgesinde silahlı anlaşmazlığın çözüm önlemleri” ortak kararını aldı. Kararda şiddet kınandı ve Federasyon bölgelerinin toprak bütünlüğünün korunması ifade edildi. Kongre kararını ilk maddesinde “Kongre RF cumhuriyetlerinin bölgesel bütünlüğünün ihlal edilmesine izin verilemeyeceğini düşünüyor. Tüm bölgesel tartışmalar sadece barış yoluyla ve RF Anayasası ile RF kanunlarınca konulan düzenle çözülebilir” ifadesi yer alıyor. GeçiciYönetimin faaliyetleri çok önemli idi. Müzakere sürecinin organizasyonu için başlangıç koşulları onun tarafından oluşturuldu. Ve rehinelerin aranması ve değişmesiyle ilgili önlemler kabul edildi. Sadece iki ayda Kasım-Aralık 1992'de İnguş tarafına 1600 kişi verildi, Oset tarafına ise 600 rehine 4 verildi.

261

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

MÜZAKERESÜRECİ Kislovodsk anlaşması İnguşetya Cumhuriyeti (Rİ) ve Kuzey Osetya SSR (SOSSR) yönetimlerinin katılımı ile barış sürecinin ilk etabı OcakMart 1993'de başladı. Aynı anda Kislovodsk'ta toplantılar serisi başladı. Müzakere sürecinin başlangıç etaplarına komşu Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri Dağıstan ve Stavropol Kray'dan arabulucular katıldı. Müzakereler sürecinde bir nevi barış anlaşması imzalandı. Her iki taraf “tarafların egemenliğine karşılıklı saygı, içişlerine müdahale etmeme, tartışmalı meselelerin barışçıl yollarla, müzakere yoluyla çözümünde her türlü şiddet hareketinin kesinlikle reddi; kanunsuz silahlı oluşumların dağıtılması ve silahsızlandırılmasının gerekliliğini” açıkladı. Protokol İnguşetya ve Kuzey Osetya resmi heyet başkanlarınca 27 Ocak 1993'de Kislovodsk'ta imzalandı. Ancak bu müzakereler sürecinde tarafların farkları ortaya çıktı. İnguş tarafı, bölgesel taleplerinin olası reddine bağlı olarak formülasyondan kaçındı. Tam tersi Oset tarafı, İnguş mültecilerin Kuzey Osetya bölgesindeki önceki yaşadıkları yerlere dönüş ön şartı konusunda deklarasyon yayınlaması gerektiğinin altını çizdi. Aynı zamanda İnguş devletine biçim verme önlemleri alındı. Mart 1993'de İnguşetya devlet başkanı olarak Ruslan Auşev seçildi. İki cumhuriyetin devlet başkanları A. Galazov ve A. Auşev tarafından 20 Mart 1993'de ortak imzalanan ilk belge “İnguşetya Cumhuriyeti ve Kuzey Osetya'daki mülteci ve yerlerinden olmuş kişilerin problemlerinin ortak çözümü konusunda önlemler anlaşması” oldu. Bu Anlaşmanın temel içeriği, tarafların mültecilerin problemlerini beraber çözme sorumluluğunu üstlenmeleri, kabul edilen toplu yaşam yerlerine onların geri dönüşü ve yerleştirilmeleri yoluyla güvenliklerini sağlamaktan oluşuyor. İlk etapta geri dönüşe, 31 Ekim 1992 tarihindeki kayıtları resmi olarak belgelenen ve suç işlemeye katılmamış vatandaşların hakkının olduğu belirtiliyor. İnguşetya Cumhuriyeti ve Kuzey Osetya Cumhuriyeti mültecileri ile yerlerinden olmuş kişilerinin listelerinin oluşturulması ve kabul edilmesi için GeçiciYönetim üyelerinin katılımı ile karma bir komisyon oluşturulması kararı alındı. Mayıs 1993'de Kuzey Osetya SSR Yüksek Konseyi “EkimKasım 1992'de yaşanan trajik olayların siyasi değerlendirmesi” kararını kabul etti. A.H. Galazov raporu ve Kuzey Osetya SSRYüksek Konseyi 10 Kasım 1992 tarihli kararında belirtilen bu Karar, mülteci problemlerinin ortak çözümü konusunda önerilerin hazırlanmasıyla ilgili karma komisyon üyelerine karşı Kuzey Osetya'nın pozisyonunu güçlendirdi. Bundan sonra onlar

SAYI 19 - 20

halkın 'İnguş kökenli kişilerle birlikte yaşama olasılığının dışlanması' talebini kılavuzluk edinmeliydi. Geçici Yönetim 18 Temmuz 1993'de, Kuzey Osetya ve İnguşetya arasında idari sınır boyunca 50 km uzunluğunda ve farklı yerlerde 2-10 km genişliğinde güvenlik şeridinin oluşturulmasına karar verdi.Yaklaşık iki hafta sonra 1 Ağustos 1993'de, Geçici Yönetimin bu kararının ardından kimliği belirsiz terörist grup tarafındanGeçiciYönetim başkanıV. Polyaniçko öldürüldü.

13.12.1993 tarihli karar Aralık 1993'de B.Yeltsin'in Prigorodnıi bölgesini ziyaretinin ardından Nalçik'te krizden çıkış şartlarının oluşturulduğu bir protokol imzalanmış olup en önemlileri şunlardır: 1. İnguş tarafının Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesine yönelik toprak talebinden feragat etmesi; 2. Oset tarafının İnguş ve Oset kökenli Kuzey Osetya vatandaşlarının birlikte yaşamasının mümkün olmadığı kararının reddi; 3. Cumhuriyetlerin kendi kabulleri olmadan RF cumhuriyetleri arasında bulunan mevcut sınırların değişikliğinin reddi; 4. Milletler arası nefreti kızıştırmama sorumluluğunun 5 kaçınılmazlığının sağlanması.

Toplantı şu hususları tavsiye etmiştir: 1. “Baskı gören halkların rehabilitasyonu' RF kanunun 3 ve 6. maddelerinin değiştirilmesi hakkında belirlenmiş bir düzende öneri sunulması; 2. 1994 ilkbaharına kadar ilk etapta mülteciler ve yerlerinden olmuş kişilerin daha önceden yaşamış olduğu yerlere geri döndürülmesinin gerçekleştirilmesi ve yerleşim yerlerine yerleştirilmeleri: Kuzey Osetya cumhuriyeti yapısı içinde kalmaya devam eden Prigorodnıi bölgesi Çermen, Dongaron, Daçnoye, Kurtat. 3. Tavsiyelerde İnguşetya'nın yeni başkenti Magas'ın inşasıyla ilgili genel plan hazırlığı yer aldı ve Kuzey Osetya Cumhuriyeti Yüksek Konsey Başkanı A. Galazov'un Magas'da halk eğitimi altyapısının Oset tarafının gücüyle inşa edilmesi konusundaki ifadelerine yer verildi. Müzakerelerin genel konusu sınırların taksimi problemi oldu. Prigorodnıi probleminin sadece Kuzey Osetya ve İnguşetya arasındaki karşılıklı ilişkiler açısından önemi olmadığı kabul edildi. Sınırların değişimi toplantı katılımcılarının düşüncesine göre, tüm bölge için tehlikeli bir örnek olabilirdi, çünkü Kuzey Kafkasya'da Sovyet yönetimi döneminde sınırları değişmemiş iki komşu cumhuriyet yoktu.Ve bu değişiklikler merkez yönetimince keyfi olarak gerçekleştirilmişti. Bundan dolayı sınırların yeniden taksimi yeni bölgesel anlaşmazlıklara neden olabilir.

262

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

5. Nalçik'te Kuzey Osetya ve İnguşetya Cumhuriyeti liderlerinin B.Yeltsin ile toplantılarının sonucunda RF devlet başkanı tarafından 13 Aralık 1993 tarihli 2131 nolu' Mülteci ve yerlerinden olmuş insanların İnguşetya Cumhuriyeti ve Kuzey Osetya bölgesindeki sürekli ikamet yerlerine geri döndürülmeleri düzeni' hakkında yeni bir karar imzaladı. Bu anlaşmanın ilk maddesinde Prigorodnıi bölgesinin statüsü Kuzey Osetya Cumhuriyeti yapısı içinde bir bölge olarak doğrulanıyor. İkinci maddede mültecilerin geri dönüş süreci başlangıcının Aralık 1993'den itibaren 4 yerleşim yerine olduğundan söz ediliyor:Çermen, Dongaron, Daçnoye, Kurtat. 1994 Müzakereleri: BeslanAnlaşması Beslan'daki görüşme iki turda 2-3 Nisan ve 14-15 Nisan 1994'de gerçekleşti ve bu müzakereler sonucunda her iki cumhuriyetin halklarına yönelik terör eylemlerini ve rehine almayı kınayan bir Mesaj kabul edildi. İkinci turda 'mültecilerin geri dönüş düzeni hakkında anlaşma' imzalanması girişimi kabul edildi, ancak toprak taleplerine değinen 1. maddenin oluşturulması konusundaki anlaşmazlık anlaşmanın kabul edilmesine izin vermedi. İki ay sonra 24 Haziran 1994'de Galazov, Auşev ve Lozov'un yeni bir görüş-mesi oldu ve Beslan anlaşması imzalandı. Ana maddesi mültecilerin geri dönüş süresinin sağlanması, inşaat çalışmaları ve finanse edilmeleri idi. Özellikle anlaşmanın 3 ve 4. Maddeleri önemli. “KuzeyOsetya yönetimi ve Geçici Yönetim 4 yerleşim yerinde yaşayan ve geri dönen vatandaşların RF ve Kuzey Osetya kanunlarına riayet etmesi ve var olan idari-bölgesel sınırları kabul etmesinden yola çıkıyor”, yönetimin yasal organlarının ve yönetimin kararlarını yerine getirmek ve milletler arası nefreti kızıştırmakla ilgilenmemek (madde 3). Mültecilerin geri dönüş düzeni “Prigorodnıi bölgesinin statüsünü Kuzey Osetya Cumhuriyeti bölgesi olarak doğrulayan, RF devlet başkanının 13 Aralık 1993 tarihli 2131 nolu kararının gerçekleştirilmesini öneriyor”, bu formül anlaşma şartlarına uygun olarak İnguşetya Cumhuriyeti ve KuzeyOsetyaCumhuriyeti arasındaki ilişkilerin normale dönmesi amacıyla müzakere sürecinin devam etmesine yönelik oluşturuldu (madde 4). Beslan anlaşması tırmanan gerginliğin azalmasına ve ilk İnguş mültecilerin geri dönüşüne hizmet etti. Ancak İnguş tarafı bu belgenin bazı yönlerinden hoşnut değildi. İnguş tarafı tüm mültecilerin 'isteyen herkes' prensibi ile geri dönüşünü istiyordu. Beslan anlaşmasının başlangıç konumu, şiddet eylemlerine ve silahlı çatışmalara giren kişilerin kendilerinin dönmeyeceği şeklinde idi. İnguş tarafı mitinge ve protesto eylemine gitmeye karar verdi.

SAYI 19 - 20

Olağanüstü Halin (ÇP) İptali 1994 sonunda her iki cumhuriyette ÇP iptal edildi, ardından İnguş tarafı tek taraflı olarak Kislovodsk ve Beslan anlaşmalarının iptal edildiğin bildirdi. Şimdi İnguş tarafının düşüncesine göre, Prigorodnıi bölgesine geri dönen İnguşların listelerinin oluşturulması ve incelenmesi uygulamasını iptal etmek gerekiyordu ve Osetya ile İnguşetya arasında hareket konusundaki her türlü sınırlamanın iptali gerekiyordu. Oset tarafı kendi pozisyonunu delil gösterdi- İnguşetya'daki yerlerini terk eden Oset mülteciler bu yerle dönme isteklerini ifade etmediler. ÇP'nin iptal edilmiş olmasına rağmen Kuzey Osetya Cumhuriyeti geri dönüş konusunda Beslan anlaşmasına riayet edilmesi konusunda ısrar etti. 1995 müzakere süreci için zorlu bir yıl oldu. Kuzey Osetya Cumhuriyeti İnguşetya Cumhuriyetinin toprak talebinden vazgeçmesinde ısrar etti, İnguşetya Cumhuriyeti ise mültecilerin toprak anlaşmazlıklarına bağlı olmaksızın geri dönüşünde ısrar etti. Federal merkezin eylemi, 23 Mart 1995'de RF devlet başkanı ve hükümetinin Kuzey Osetya yönetimi ile “RF devlet yönetim organları ile Kuzey Osetya devlet yönetim organları arasında yargı ve yönetimin sınırlandırılması” şeklindeki anlaşmanın imzalanması şeklinde oldu, anlaşma metnine Kuzey Osetya Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünün korunması konusunda RF tarafından garanti maddesi de eklendi. Böylelikle bir kez daha, her türlü sınır değişikliğinin Federasyon cumhuriyetlerinin onayı ile yapılabileceği ifade edilmiş oldu. Bu durumda, yani Oset tarafı şartlarında. Anlaşma, Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri yöneticilerinin bölgesel rehabilitasyonla ilgili maddelere bağlı olarak göz önünde bulundurulması tavsiyesinde bulunduğu, baskı gören halkların rehabilitasyonu kanuna aykırı oldu. 1995 Müzakereleri 11 Temmuz 1995'de Vladikavkaz'da Galazov ve Auşev müzakereleri. Bu müzakerelerde tarafların birbirlerine karşı toprak talebini reddettiği imzalandı. Ancak bu maddenin anlamının her iki taraf tarafından farklı anlaşıldığı görüldü, yoksa anlaşmazlık şimdiye kadar çözüme kavuşurdu. Ertesi gün R.Auşev 'Obşaya Gazeta'ya verdiği röportajında, Osetya tarafına toprak talebini reddetmeyle ilgili açıklamanın, yerli İnguş bölgesi olan Prigorodnıi bölgesinden vazgeçmek anlamına gelmedi6 ğini söyledi. Meselenin bu şekilde anlaşılması, Oset tarafına göre samimiyetsizliğin bir tezahürü oldu ve böyle davranarak İnguş tarafı anlaşmanın diğer durumlarını da şüphe altında bıraktı. Yine de Ağustos 1994'de başlayan mültecilerin geri dönüş süreci 1995 sonuna kadar devam etti. Çermen köyüne, savaş öncesinde orada yaşayan 4275 İnguştan 3500 İnguş döndü; Kartsa'ya 2359'dan 1402'si döndü; Kurtat'a 1718'den 429'u döndü. Böylelikle Prigorodnıi bölgesine 1995 sonuna kadar 5000 kişi geri döndü, Mart 1996'daVGK bilgilerine göre bölgeye 1416 aile- 7854 kişi döndü.

263

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

2000'lerde BarışçılÇözümSüreci 2000'li yılların başına kadar anlaşmazlığın çözüm süreci tamamlanamadı. RF devlet başkanı Vladimir Putin İnguş mültecilerin Prigorodnıi bölgesine dönüşlerinin 2006 sonuna kadar sağlanması talimatı verdi. 6 Ekim 2004'de devlet başkanı V. Putin 1285 nolu “Kuzey Osetya Cumhuriyeti-Alanya ve İnguşetya Cunhuriyeti arasındaki ilişkilerin gelişimiyle ilgili devlet organlarının faaliyetlerinin tamamlanmasıyla ilgili önlemler” kararını imzaladı. Bu karara uygun olarak Rusya devlet başkanının Oset-İnguş anlaşmazlığının çözüm meseleleri konusundaki özel temsilcilik görevi ve mekanizması lağvedildi. Mülteci problemlerinin çözümü konusunda sorumluluk RF devlet başkanınınGüney Federal Bölge yetkili temsilcisine verildi. 2005'de Oset-İnguş anlaşmazlığının çözüm problemi özel bir aktüellik kazandı.Yerel yönetimler kanuna uygun olarak federasyon cumhuriyetlerinin o yılın 31 Martına kadar belediyelerin sınırlarının yasal olarak sağlamlaştırmayı bitirmeleri gerekiyordu. İnguşetya, Rusya'nın ülke yönetim sınırları belirlenmemiş tek bölgesi oldu, çünkü İnguşetya Parlamentosu 'İnguşetya Cumhuriyeti Belediye Sınırları' hakkındaki kanunu görüşmeyi reddetti. Milletvekillerinin düşüncesine göre, İnguşetya belediye sınırlarının, halklara daha önceden kendilerinden zorla alınmış olan toprakların iadesini öngören 'Baskı gören halkların rehabilitasyonu kanununa' uygun olarak bölgesinde yer alması gereken topraklara göre belirlenmesi gerekiyor. Ancak ifade elden kanun, federasyon cumhuriyetleri arasında sınırların sadece karşılıklı uzlaşı ile değiştirilebileceği şeklindeki Rusya yasaması ile çatışıyor. İnguşetya parlamentosu, ilk önce ülkeye 'tartışmalı toprakların' geri verilmesi, ancak ondan sonra belediye sınırlarının belirlenmesi gerektiğini düşünüyor. Aynı yıl Devlet Duma milletvekilleri ve İnguşetya senatörü devlet başkanına KuzeyOsetya ve İnguşetya cumhuriyetleri sınırlarının belirlenmesine yardımcı olması talebiyle başvurdu. Benzeri bir başvuru o zamanın RF Güney Federal Bölge özel temsilcisi D. Kozak'a da gönderildi ve özellikle 'Prigorodnıi bölgesinin cumhuriyetin yapısına geri iade edilmesine' önem vermesi önerildi. D. Kozak da Kuzey Osetya ve İnguşetya devlet başkanları A. Dzasohov ve M. Zyazikov'a, federal göç hizmeti, adalet bakanlığı ve devlet inşası hizmeti yardımıyla kendi başkanlığında hazırlanmış olan 'Ekim-Kasım 1992 Oset-İnguş anlaşmazlığının çözümü konusunda ilk ortak hareketler' planını imzalamalarını önerdi. Belgede detaylı olarak mültecilerin geri dönüş süreleri ve onların yerleştirildiği yerler yazıldı, süreçteki sorumlu bakanlıklar gösterildi, ayrıca cumhuriyetler arasındaki toprak tartışmasının çözüm mekanizması RusyaAnayasa Mahkemesinde belirlendi.

SAYI 19 - 20

A. Dzasohov, belgenin finansal esası olmadığını ve ülkede yeni bir gerginlik halkasına tahrik edebileceğini ifade ederek imzalamayı reddetti. Bununla birlikte, temsilcileri Beslan' daki okul rehine operasyonunu gerçekleştiren grupta yer alan ailelerin henüz özür dilemediği ülke vatandaşlarınca, Beslan trajedisinin ardından İnguş mültecilerin geri dönüş sürecinin aktifleştirilmesinin yanlış anlaşılabileceğini itiraf etti. İnguşetya devlet başkanı M. Zyazikov'a ise Prigorodnıi bölgesinin geri döndürülmesini isteyen İnguş sivil hareketi 'Ahki-Yurt' baskı gösterdi. D. Kozak'ın İnguş mültecileri geri döndürme konusundaki planı İnguşetya Parlamentosunca reddedildi, çünkü milletvekillerinin düşüncesine göre, önerilen seçenek kaba bir şekilde İnguşların anayasal hakkını ihlal ediyordu- kendi evlerine dönme yerine İnguş mültecilere yeni yerlerde evler öneriliyordu, üstelik bu göç yıllarca sürebilirdi. Oset tarafı ise, KuzeyOsetya'nın mültecilerin geri dönüşünü kabul ettiğini, ancak federal göç hizmetine göre mülteci statüsü olan 7 binden fazla kişiden (İnguşetya bilgilerine göre yaklaşık iki katı daha fazla) 4 bininin Kuzey Osetya bölgesinde ev belgesi olmadığını, 1200 kişinin ise henüz 7 dönüp dönmeme konusunda kararsız olduğunu açıkladı.

Uzlaşmalar Yaklaşık 1100 mülteci, kısa bir süre önce 'su koruma bölgesi' olarak ilan edilen ve kim olursa olsun yaşamasına kapalı olan bölgede, aynı zamanda mültecilerin geri dönüşü için artık 'açık' olan yerleşim yerlerinde yaşadı. Alternatif niteliğinde mülteci ailelerinin yerleştirilmeleri için özel kasaba inşa edildi. Kuzey Osetya yönetim uzlaşma kararı niteliğinde İnguş aileler için İnguşetya idari sınırlarına yakınlarında toprak ayırdı, buraya Mayski kasabasında vagonlarda yaşayan insanların yerleştirilmeleri başarıldı. Böylelikle sadece İnguşların yaşadığı 'Novıi' adlı yeni kasaba oluştu, kasaba sakinleri İnguşetya'ya entegre oldu, çünkü İnguşetya'nın idari merkezine çok yakın yaşıyorlar. Ayrıca altını çizmek gerekir ki, 1992 anlaşmazlığından sonra Prigorodnıi bölgesinin İnguşetya ile sınır olan Mayski kasabasını Oset ve Rus nüfus da terk etti, böylelikle kasaba milli yapısı ile İnguş nüfusla monoetnik oldu, buna bağlı olarak oraya ne Osetler ne diğer milletlerden olanlar dönme isteğini ifade etmediler. Bugün, şimdilik Kuzey Osetya sınırları dışında kalan İnguş mülteci sayısıyla ilgili farklı düşünceler var. Oset tarafının ifade ettiği maksimum sayı, - 20 bin; İnguş kaynaklara göre bu rakam 3 katı daha fazla- 67-75 bin Kuzey Osetya 8 Prigorodnıi bölgesi.

264

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Geçen yüzyılın 90'lı yılları başında siyasi planda istikrarsızlığa dönüşen Rusya Federasyonu yapısındaki iki cumhuriyet-Kuzey Osetya ve İnguşetya anlaşmazlığı etrafındaki durum bugün halen çözülmüş olarak düşünülemez. E.A. Kuştavkina'ını düşüncesine göre, Kafkasya'nın savaşçı halklarına karşı SSCB üst yönetimince yapılan hatalar, problemlerin çözümü konusunda az seçenek bırakıyor. Bununla birlikte, hiçbir şekilde durumun sürüklenmesine izin verilme9 meli, yoksa ülke yeniden sıcak bir nokta alma riskine girer. Kasım 2009'da Federal Meclise Hitabında Rusya Devlet Başkanı D.A. Medvedev “ailede ve okulda, yerel ve bölgesel düzeyde iyi milletler arası ilişkilerin ve olgun sivil toplumun oluşturulmasında sistematik çalışmanın önemini” belirtti. Bu ifade Kuzey Kafkasya'da milletler arası ilişkiler problemini ifade ediyor. Kuzey Osetya Başkanı Taymuraz Mamsurov şuna inanıyor: KuzeyOsetya yönetimi İnguşların Prigorodnıi bölgesine dönmelerine engel olmuyor.

2009-2010 Kararları 17 Aralık 2009'da Kuzey Osetya Cumhuriyeti ve İnguşetya Cumhuriyeti devlet yönetim organları, sivil ve siyasi örgütlerince, Kuzey Osetya Cumhuriyeti ve İnguşetya Cumhuriyeti arasında 2010'da iyi komşuluk ilişkilerinin gelişimi konusunda ortak bir eylem Programı imzalandı. Oset politolog Valeri Dzidzoyev'in düşüncesine göre, 17 AralıktaVladikavkaz'da Kuzey Osetya ve İnguşetya başkanlarınca imzalanan, 2010'da iki cumhuriyet arasındaki iyi komşuluk ilişkileri programı anlaşmazlığın sonu değil, ancak bu adımın problemlerin çözümünde önemi var. O, gereken adımın atıldığını, ancak bunun ilk olmadığını tekrarladı. Dzidzoyev “Dzasohov ve Zyazikov'un (Kuzey Osetya ve İnguşetya'nın önceki devlet başkanları- 'Kavkazki Uzel') da böyle bir anlaşma imzaladığını hatırlıyorum ve yine kesin bir şekilde hatırlıyorum ki, bu anlaşmanın ardından herhangi olumlu bir değişim olmadı” diyor. Programı inceleyen Dzidzoyev en büyük avantaj olarak, programda sınırların net bir şekilde ifade edilişini adlandırdı. “Bizim tüm dertlerimiz, sınırlar meselesinin tartışmalı, açık, yeni deliller gerektiren durumda kalmış olmasından kaynaklandı. Gerçi onların hepsi, RF Anayasasında yazıyor.” “Bence, etnopolitik anlaşmazlıklardan söz ettiğimizde, vurguları doğru yapmak lazım. Tartışmalı toprakların eski sürgün edilmiş halkların yetkisine verilmesini gerektiren, baskı gören halkların rehabilitasyonu kanunu Nisan 1991'de kabul edildiğinde Federal merkez burada büyük negatif rol oynadı.” Politolog kabul edilen programın eksisi olarak, İnguş tarafının sonbahar 1992 olayları dolayısıyla 'hiç değilse belli bir seviyede özür dilemesi gerektiğinin' yer alması gerektiğini belirtti. Ancak şimdi, politologun ifadesine göre, İnguşetya ve Osetya arasındaki karşılıklı ilişkilerin oluşturulma pers-

SAYI 19 - 20

pektifi politik dengede ağır basıyor. Kuzey Osetya milli işler bakanı Taymuraz Kasayev şöyle düşünüyor: “Kuzey Osetya ve İnguşetya arasında 2010'da iyi komşuluk ilişkileri programı imzalanması, şimdilik anlaşmazlığın bitişi değil, ancak cumhuriyetler arasındaki ilişkilerdeki ağır sürecin son aşamasıdır.” İnguş siyasetçilerin tavrı özellikle şöyle ifade ediliyor. İnguşetya parlamentosu başkanı Mahmud Sakalov “Artık Kuzey Osetya yönetimi mültecilerimiz için böyle şartlar koşmayacak, onlara 1992 olayları öncesinde yaşadıkları yerleşim yerlerinde yeniden yaşama imkânı verilecek” açıklamasında bulundu. Bununla birlikte İnguş parlamento başkanının belirttiğine göre, mültecilerin geri dönüşü konusunda herhangi ek yerel anlaşma imzalanmayacak. Sakalov “Mültecilerin geri dönüş programı devlet başkanlarınca imzalanan anlaşmalar çerçevesinde yerine getirilecek, bu konuda ortaya çıkan tüm problemler ise yerel idareler başkanları seviyesinde iş düzeninde çözülecek” açıklamasında bulundu. İnguşetya devlet başkanlığı genel sekreteri Magomed Marhiyev de, bu anlaşmaya benzeyen tüm geçmiş girişimleri, bu inisiyatiflerin her birinin ilk başta neden olduğu tüm coşkuları hatırladığını belirtiyor. Ancak, tüm iyi niyetlerin bu sefer gerçekleştirileceğini bekliyor- bununla birlikte iki liderin görüşmesinin son derece samimi olduğunu 'Vremya Novostey' gazetesi yazıyor. Oset-İnguş ilişkilerinde ilerleme, İnguşetya'daki 11 Ekim 2009 yerel seçimlerle izah edilebilir ki, bu cumhuriyetin kendisinin olarak düşündüğü belediyeleri sağlamlaştırdı ve tabii ki Prigorodnıi bölgesinin köyleri bunlar arasında yok.

Mevcut anlaşmazlık Programın gerçekleştirilmesi var olan anlaşmazlığı yok etmedi. Bazı Kuzey Osetya ve İnguş siyasetçilerin düşüncesine göre, Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesinin statüsü halen tartışmalı bir konu olarak kalmaya devam ediyor. Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesi statüsü meselesinde yeniden zorluklar meydana gelebilir, buna da siyasetçilerin düşünülmeyen açıklamaları hizmet edebilir. Bu düşünceyi KuzeyOsetya'lı araştırmacıGeorgiZozrov, İnguşetya Devlet Başkanı Yunusbek Yevkurov'un röportajını yorumlarken ifade etti. Medyaya, İnguş mültecilerin Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesine dönüşlerini yorumlayan İnguşetya Devlet BaşkanıYunusbekYevkurov şu açıklamada bulundu: “Mesele, bu bölgeyi Kuzey Osetya'ya vermek değil, herhangi bir şekilde eve dönmektir.” Bununla o, İnguşetya yönetiminin, bu cumhuriyetin daha önceden sınırların yeniden incelemesiyle ilgili Kuzey Osetya'ya talebini reddettiğini açıklamış oldu.

265

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Georgi Zozrov 'Regnum' Haber Ajansına röportajında şunu belirtti: Zozrov “Komşularımız, maalesef bugüne kadar halen bağırlarında taş tutuyor. İnguuşetya Anayasasında, iki halk arasında iyi komşuluk ilişkilerinin sağlanmasına engel olan madde korunuyor. Toprak taleplerinin hukuki olarak kaldırılması gerekiyor. Kuzey Osetya vatandaşları ancak o zaman siyasetçilerin iyi niyetlerine inanabilir. Yitirilen güvenin geri kazanılması gerekiyor” dedi. Onun ifadesine göre, Prigorodnıi bölgesindeki her milletten insanlar barış ve uzlaşı içinde yaşıyorlar.Zozrov, mültecilerin evlerine çoktan döndüğünü, ancak 1992 trajik sonbaharı olaylarını hatırlatarak, vatandaşların duyguları üzerinden spekülasyon yapan güçlerin bulunduğunu belirtti. Zozrov, siyasetçilerin sade insanların normal bir hayat sağlamalarına engel olduğuna ve bu sebepten ötürü ilişkilerin normal10 leşme sürecinin uzadığına inanıyor.

Yönetimin resmi pozisyonu İnguşetya yönetiminin resmi düşüncesi, tüm mültecilerin geri dönüşü, Kuzey Osetya ile ekonomik, kültürel ilişkilerin oluşturulması ifade ediliyor. Ancak, Kuzey Osetya'ya toprak taleplerinin reddiyle ilgili pozisyon öyle basit değil. Devlet başkanı olarak seçiminin ardından Yevkurov hemen İnguşları bu konuda spekülasyon yapmamaya çağırdı, “İnguşetya'nın Kuzey Osetya'ya hiçbir toprak talebinin olmadığını ve olamayacağını” açıkladı. İnguşetya görünüşe göre, bu meseleden vazgeçme niyetinde değil. Daha sonra İnguşetya Devlet Başkanı Yunusbek Yevkurov, Prigorodnıi bölgesi tüm İnguşlarının kendi evlerine dönme konusunda gerçek bir imkân olduğunu açıkladı. Yevkurov “Birçokları beni, Prigorodnıi bölgesi probleminin çözmemekle suçluyor. Mesele bazı öfkeli başların, benim Prigorodnıi bölgesini sattığımı iddia etmelerine kadar varıyor. Buna bağlı olarak şunu açıklamak istiyorum ki, birinin Prigorodnıi bölgesini vermesi söz konusu olamaz. Eğer ben oradan tüm İnguşları çıkarmış olsaydım o zaman benim bir şeyle suçlanmam mümkün olabilirdi, fakat aksine ben tüm İnguşları 11 orada evlerine geri döndürmeyi istiyorum” dedi.

Durumun gelişim perspektifleri ve ilişkilerin barışçıl çözümü Politolog Sergey Markedonov'un düşüncesine göre, ciddi etnopolitik krizin sistemli sebeplerinin bilincinde olmak gerekiyor. Bunlara şunları dahil etmek mümkün:

SAYI 19 - 20

(Primordializm- etnik grubu, insanları değişmez işaretlerle 'kanla' baştan ve değişmez şekilde birbirine bağlamayı inceleyen, etnolojideki bilimsel yönlerden biri. Etnolojik araştırmalardaki en önceki yönelimlerden biri). 2. Toprakta 'etnik mülkiyet' oluşturma 3. Kalıcı idari-toprak değişimi ve sürgünde 'kolektif sorumluluk' uygulaması.12

2011'de anlaşmazlık sonrası bölgede durum Şu anda Kuzey Osetya'nın Prigorodnıi bölgesinde durum stabilize oldu. Burada, Oset-İnguş anlaşmazlık bölgesindeki yerlerinden olmuş olarak kabul edilen İnguşların sürekli olarak yaşayacakları yerlerine dönmelerine izin veren gerekli şartlar oluşturuluyor, nüfusun iş sorunları ve sosyal güvence meseleleri çözülüyor. Kuzey Osetya milli işler bakan yardımcısı Soslan Hadikov, bugün için anlaşmazlık sonrası bölgede (Prigorodnıi bölgesi) yaşayan vatandaşlar arasında anlaşmazlık durumunun olmadığını düşünüyor. Kuzey Osetya milli işler bakanlığı bilgilerine göre, İnguş kökenli 3000 çocuk Kuzey Osetya okullarında okuyor, 250 öğretmen ülkedeki eğitim kurumlarında çalışıyor. Prigorodnıi bölgesi Mayski, Kurtat, Daçnoye yerleşim yerlerinin başkanlığını İnguş kökenliler yürütüyor. Ülkenin içişleri organlarında İnguş kökenli 70'den fazla polis hizmet veriyor. Soslan Hadikov, onların hepsinin çok milletli Kuzey Osetya' nın tam vatandaşları olduklarının altını çizdi. Yani, var olan anlaşmazlığa rağmen, son yıllarda Oset-İnguş ilişkilerinin çözümünde, iki cumhuriyet ilişkisinde ve yerlerinde olmuş kişilerin önceki ikamet yerlerine geri dönüşleri sürecinde önemli ilerlemeler oldu. Bundan dolayı ben, bu anlaşmazlık sonrası dönemin araştırılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Kuzey Osetya resmi yönetimi mültecilerin geri dönüş sürecinin tamamlandığını düşünüyor. İnternette sürekli dile gelen 'yerli İnguş topraklarının geri iadesiyle' ilgili açıklamaya rağmen Oset ve İnguş halkı, barış diyalogu ve iki komşu Kafkasya halkı olarak bir arada yaşamanın alternatifi olmadığını anlıyor. Geçenlerde resmi İnguşetya ve Kuzey Osetya yöneticileri ilişkilerin iyileştiğini açıkladılar ve Kuzey Osetya Prigorodnıi bölgesi sakinlerinin günlük iş ve endişeleri ile meşgul olduğunu doğruladılar. Taymuraz Mamsurov ve Yunusbek Yevkurov, her iki cumhuriyetin yönetim organları, sivil örgütlerinin iki komşu cumhuriyet arasında, dostluk ve ortak hareket konusunda imzalanmış olan anlaşmaya 13 uygun olarak çalışmalarını inşa ettiklerini anlattılar.

1. Devlet primordializm politikası,

266

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Belirtmek gerekir ki, İnguşların Kuzey Osetya toplumuna entegrasyonu gerçekleştiriliyor. Toplu olarak yaşadıkları yerleşim yerlerinde cami ve medreseler inşa edildi ve hizmet veriyor. Orta dereceli eğitim kurumlarında şimdilik Oset ve İnguş çocukların birlikte eğitim gördüğü Kurtat köyü dışında, çocukların ayrı eğitim uygulaması devam ediyor. Prigorodnıi bölgesi boyunca İnguş nüfusun dini ve insani haklarına riayet ediliyor. Son yıllarda bu yerleşim yerlerinde alt yapı iyileştirildi. Yeni kültür, spor sarayları, sağlık kurumları inşa edildi. Şimdilik KuzeyOsetya'ya dönen

SAYI 19 - 20

İnguş mültecilerin iş meselesi çözülmedi, onların önemli bir bölümü çalışmak için İnguşetya'ya gidiyor. Günlük hayat düzeyinde ortak ticaret ve iş ilişkilerinin gelişimi, bilim, kültür, gençlik ve sivil örgüt temsilcilerinin karşılıklı çıkar hareketleri görülüyor. Çok milletli Kuzey Osetya Cumhuriyeti-Alanya- ki 100'den fazla millet var- halkı Prigorodnıi bölgesini Kuzey Osetya'nın ayrılmaz bir parçası olarak düşünüyor ve burada milli ve dini kimliğine bağlı olmaksızın, Rusya Federasyonu Anayasasına uygun olarak tüm vatandaşların yaşaması için gerekli şartlar oluşturuldu.

KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4.

Mujuhoyev M.B, “İnguşlar”, Saratov 1995. s. 28 “Kuzey Osetya. Etnopolitik süreçler”. Cilt 1. M.1995., s.105-107 A.G. Zdravomıslov “Oset-İnguş toprak anlaşmazlığı: çıkmaz durumdan çıkış perspektifleri” 1996. S.54 V.G. Ugrovatov GeçiciYönetim: Olağanüstü Hal şartlarında sosyo-politik problemlerin çözümü”/Kuzey Osetya. Etnopolitik süreçler. M.1995.s.63 5. “Kuzey Osetya. Etnopolitik süreçler”. Cilt 3. M.1995. s.128 6. “Obşaya gazeta” 13-19 Temmuz 1995 No28 7. Deyç M. Oset-İnguş anlaşmazlığı: her tarafın-kendi gerçeği www.memo.ru/hr/hotpoints/caucas1/msg/2007/11/m112936.htm 8. http://dic.academic.ru/dic.nsf/ruwiki/17209 9. www.politregionalistika.ruY.A. Kuştavkina “ Oset-İnguş anlaşmazlığı: geçmiş ve mevcut durumu” 10. www.regnum.ru/news/1354116.html/07.12.2010 11. “Kavkazki Uzel”, www.kavkaz-uzel.ru/articles/160154/02.10.2009 12. www.region15.ru/articles/1346/function.mysql-connect Sergey Markedonov, www.politcom.ru 13. www.regnum.ru/news/polit/1387477.html/24.03.2011

DİPNOTLAR 1) Mujuhoyev M.B, “İnguşlar”, Saratov 1995, s.28 2) Kuzey Osetya. Etnopolitik süreçler. Cilt 1. M. 1995., sh. 105-107 3) A.G. Zdravomıslova “Oset-İnguş bölgesel anlaşmazlığı: çıkmaz durumdan çıkıp perspektifleri” 1996. s.54 4) V.G. Ugrovatov, Geçici Yönetim: OH şartlarında sosyo-politik problemlerin çözümü, Etnopolitik süreçler, 1995, s.63. 5) Kuzey Osetya, Etnopolitik Süreçler, cilt 3, 1995. s.128. 6) Obşaya Gazeta, 13-19 Temmuz 1995, No: 28. 7) Deyç M., Oset-İnguş anlaşmazlığı: her tarafın-kendi gerçeği, www.memo.ru/hr/hotpoints/caucas1/msg/2007/11/m112936.htm

8) http://dic.academic.ru/dic.nsf/ruwiki/17209 9) E.A. Kuştavkina, “Oset-İnguş anlaşmazlığı: geçmişi ve mevcut durumu, http://www.politregionalistika.ru 10) www.regnum.ru/news/1354116.html14:17 07.12.2010 11) Kavkazki Uzel, Ekim 02 2009, 16:00http://www.kavkazuzel.ru/articles/160154/ 12) http://region15.ru/articles/1346/function.mysql-connect Sergey Markedonov, www.politcom.ru 13) www.regnum.ru/news/polit/1387477.html/24.03.2011

267

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

Осетино-ингушский конфликт:

Процесс Мирного Урегулирования

Жанна Тарханова независимый журналист Республика Северная Осетия-Алания

Осетино-ингушский конфликт 1992 года в силу своих исторических и этнополитических особенностей остается трудноразрешимым. Одна из его главных причин связана с депортацией ингушского населения в 1944 году. Именно это во многом стало искусственной причиной конфликта двух народов. Поэтому многие традиционные формы и методы урегулирования этнополитических территориальных конфликтов малоэффективны при разрешении создавшихся проблем вокруг Пригородного района.

ИсторияЧИАССР В Пригородном районе Северной Осетии совместно проживают осетины и ингуши. До 1944 года район входил в состав Чечено-Ингушской АССР. 7 марта 1944 г. после депортации вайнахов автономная республика была упразднена. Ее территория была разделена: 1. На основе центральной ее части со столицей в Грозном была образована Грозненская область, к которой был присоединен Кизлярский округ из состава Ставропольского края; 2. Юго-восточные районы отошли к дагестанской АССР; 3. Южные районы к Грузинской ССР, в том числе и южная часть ингушского Пригородного района Джейрахское ущелье. 4. Западные районы Ингушетии отошли к Североосетинской АССР кроме Галашкинского района Ассинское ущелье включенного в Грозненскую область. Эти территории в составе Северной Осетии стали частью Пригородного района. В 1955 году с ингушей и чеченцев был снят режим регистрации в 1956 г. они были помилованы и вернулись на Кавказ. Вернувшимся выплачивались ссуды на строительство новых домов и обзаведение скотом. В 1957 г. была восстановлена ЧИАССР в измененных границах: 1. Пригородный район кроме Джейраховского ущелья остался в составе Северной Осетии составив 15 километровый буфер, отделяющий Владикавказ от территории ЧИАССР. также в составе СОАССР осталась Правобережная часть Дарьяльского ущелья узкая полоса от границы с Грузией до р.Армхи. (этот участков в 1944 1956 г. принадлежал Грузии вместе с переданной ей из состава Северной Осетии Восточной Тагаурией). 2. Узкая 5-7 километровая полоса бывшего Пседахского района ЧИАССР осталась после 1957 в составе СОАССР, связывая основную территорию республики с Моздокским районом. 3. В состав ЧИАССР пи ее восстановлении в качестве компенсации за Пригородный район в 1957 г. были включены населенные казаками ногайцами Шелковской Каргалинский и Наурский районы, входившие до 1944 г.

в Ставропольский край и с 1944 г. Грозненскую область. (Справка об административно-территориальных изменениях 1944 и 1957 гг.//А.Г.Здравомыслов, "Осетиноингушский территориальный конфликт: пер-спективы выходы из тупиковой ситуации", Владикавказ-НазраньСлепцовская Москва. 1995-1996гг.)

Территориальные претензии к СОАССР Позднее в Ингушетии неоднократно ставили вопрос о возвращении этой территории. Активнее вопрос о территориальных спорах начал подниматься ингушами в 1989 г. на 2 съезде ингушского народа, а в 1992 году произошел осетино-ингушский вооруженный конфликт. Власти Северной Осетии утверждают, что на сегодняшний день в Пригородном районе больше нет конфликтных ситуаций между жителями, проживающими в постконфликтной зоне. Однако, по мнению ряда политологов и историков, осетино-ингушский конфликт из-за статуса и принадлежности Пригородного района, хотя и притушен, но не разрешен до конца.

Основные противоречия Позиция ингушской стороны за прошедшие годы не изменилась и по- прежнему выражается в переделе межреспубликанских границ, в возращении той части Пригородного района, которая до депортации в 1944 году входила в состав Ингушской автономии. За период после вооруженного противостояния стороны неоднократно подписывали соглашения о преодолении его последствий. Эти соглашения, однако, не устранили всех имеющихся проблем. Ингуши требуют возвращения беженцев в Пригородный район и исполнения федеральных законов "О реабилитации репрессированных народов" и "Об образовании Ингушской республики" в Конституции Ингушетии сохраняется статья 11 о возвращении территории Пригородного района. Статья 11 Конституции Ингушетии гласит: "Возвращение политическими средствами незаконно отторгнутой у Ингушетии территории сохранение территориальной целостности Ингушетии важнейшая задача государства".

268

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Кроме того, в политической практике Ингушетии некоторые деятели придерживаются формулировки: " Ингушский народ никогда не откажется от Пригородного района, он вернется полноправным хозяином к своим родным очагам, он будет жить на своей исторической родине".1 Ингушская сторона полагает, что Северная Осетия затягивает процесс возвращения переселенцев, а в Северной Осетии считают, что ингуши завышают число беженцев. В Северной Осетии указывают на то, что в Пригородный район вернулась та часть беженцев, которая хотела вернуться и те бывшие жители района ингушской национальности, которые из-за участия в вооруженных действиях, не могут вернуться к совместному проживанию оформив "отказные" документы от своих домовладений, получила за них материальную компенсацию, таким образом, лишившись права на возвращение и статуса беженца.

Начало конфликта и мирного урегулирования процесса Необходимо напомнить что, активная фаза осетиноингушского территориального и, кроме того, первого этнополитического конфликта в России о принадлежности Пригородного района Северной Осетии началась в ночь с 30 по 31 октября 1992 г. После нескольких дней вооруженных столкновений между ингушами и осетинами боевые действия были прекращены усилиями российских военнослужащих, введенных в зону боевых действий. Вооруженные действия были остановлены. Однако само основание конфликта не было устранено. Тем не менее, процесс урегулирования конфликта начался в период его развития. От 2 ноября 1992 г. прези-дент России Борис Ельцин издал Указ №1327 "О введен-ии чрезвычайного положения на территории СевероОсетинской ССР и Ингушской республики". Правовым основанием этого указа были законы РСФСР "О Чрезвычайном положении" и "О безопасности" и 2 ноября было введено чрезвычайное положение в этих республиках. В качестве особой формы управления в районе чрезвычайного положения была введена Временная администрация, главой которой был назначен заместитель правительства РФ Г.Хижа. В связи с отсутствием конституционных органов власти и управления на территории Ингушской республики управление в условиях Чрезвычайного Положения осуществлялось Временной Администрацией. Формально этот указ действовал до 4 февраля 1995 г. Кроме этого указа, были приняты на местах несколько важных указов и подзаконных актов. 2 ноября 1992 г. Верховный Совет Северной Осетии во главе с А.Галазовым принял свое постановление "Об Указе Президента РФ от 2 ноября 1992 г. О введении Чрезвычайного Положения на территории СОССР и РИ".

SAYI 19 - 20

Во втором пункте этого указа говорится, что "В соответствии с Конституцией РФ, Федеративным договором на территории СО ССР вся полнота власти осуществляется Верховным Советом СО ССР".2 Таким образом, Верховный совет СО ССР принял на себя функции Верховного суда РФ, оспорив конституционность Указа президента РФ и самовольно отменив прерогативы еще не приступившей к исполнению обязанностей Временной Администрации. Осетинская сторона, таким образом , добилась преимуществ в конфликтной ситуации. Ингушская сторона не могла так поступить т.к. там не были сформированы конституционные органы управления. Спустя 10 дней 12 ноября Б.Ельцин принял новый Указ, серьезно ограничивающий указ от 2 ноября 1992 г. В новом указе была определена географическая граница зонный действия Временная Администрация, которая ограничивалась небольшой полосой разделения территорий Северной Осетией и Ингушетией. За день до этого Президент РФ утвердил Положение о Временная Администрация на территориях Ингушетии и Северной Осетии, согласно которому Временная Администрация возглавляла систему органов исполнительной власти в Северной Осетии и Ингушетии на период чрезвычайного положения в функции Временная Администрация были возложены в первую очередь задачи хозяйственного порядка, обеспечение нужд пострадавших в СО. Постановление Указа от 2 ноября с двумя после-дующими указами явились показателем того что позиция центральной власти по мнению политолога А.Г. Здравомыслова изменилась.3 Изменения были вызваны стремлением центральной власти уменьшить степень ответственности Москвы за дельнейшее развитие событий в регионе через снижение статуса Временной Администрации. Ограничение полномочий Временной Администрации повышало статус местных властей в зоне конфликта. 10 декабря 1992 года 7- ой съезд народных депутатов РФ принял общее постановление "О мерах по урегулированию вооруженного конфликта на территории СО ССР и ИР". В постановлении осуждалось насилие и высказывалось за сохранение территориальной целостности субъектов Федерации. "Съезд считает недопустимым нарушение территориальной целостности субъекта РФ. Все территориальные споры могут решаться только мирным путем и в порядке установленным Конституцией РФ и законами РФ" говорится в первом пункте Постановления съезда. Деятельность Временной Администрации была очень важна. Ею были созданы первоначальные предпосылки для организации переговорного процесса. И были приняты меры по розыску и обмену заложников. Только за два месяца ноябрь - декабрь 1992, ингушской стороне было передано 1600 человек, а осетинской 600 человек заложников.4

269

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

ПЕРЕГОВОРНЫЙ ПРОЦЕСС Кисловодские соглашения Первый этап миротворческого процесса с участием руководства Республики Ингушетия (РИ) и СевероОсетинской ССР (СОССР) начался в январе - марте 1993г. В это время началась серия заседаний в Кисло-водске. В переговорном процессе на первых этапах принимали участие посредники из соседних северокав-казских республик Дагестана и Ставропольского края. В ходе переговоров было заключено своего рода мирное соглашение. Обе стороны заявили "о взаимном уважении суверенитета сторон, не вмешательстве во внутренние дела, о безусловном отказе от любых насильственных действий в разрешении спорных вопросов мирными средствами, путем переговоров; о необходимости разоружения и роспуска незаконных вооруженных формирований". Протокол был подписан руководителями официальных делегаций Ингушетии и Северной Осетией в Кисловодске 27 января 1993г. Однако уже в ходе этих переговоров выявились различия сторон. Ингушская сторона избегала формулировок, связанных с возможным отказом от территориальных притязаний. Наоборот осетинская сторона подчеркивала необходимость декларации со стороны Ингушской республики по этому поводу как непременное условие возвращения беженцев ингушей к местам прежнего проживания на территории Северной Осетии. Одновременно предпринимались меры по оформлению ингушской государственности. В марте 1993г. президентом Ингушетии был избран Руслан Аушев. Первым совместным документом, подписанным президентами двух республик А. Галазовым и А. Аушевым 20 марта 1993 г. стало "Соглашение о мерах по комплексному решению проблемы беженцев и вынужденных переселенцев на территориях РИ и Северной Осетией". Основное содержание этого Соглашения сводится к тому, что стороны берут на себя обязательства приступить к комплексному решению проблемы беженцев, обеспечение их безопасности, путем возвращения и расселения их в согласованных местах компактного проживания. Что на первом этапе на возвращение имею право граждане, имеющие документально подтвержденную прописку по состоянию на 31 октября 1992 г. и не причастные к совершению преступлений. Было принято решение о создании смешанной комиссии с участием членов Временной администрации для составления и согласования списков беженцев и вынужденных переселенцев из Республики Ингушетия и Республики Северной Осетии. В мае 1993 г. Верховный Совет СО ССР принял Постановление "О политической оценке трагических событий, происшедших в октябре ноябре 1992 г."

SAYI 19 - 20

Это Постановление усилило позиции Северной Осетии, обозначенные в докладе А.Х. Галазова и Постановления Верховного Совета СО ССР от 10 го ноября 1992 г. К членам смешанной комиссии по выработке предложений о комплексном решении проблемы беженцев. Отныне они должны руководствоваться требованием населения "об исключении возможности совместного проживания с лицами ингушской национальности". Временная Администрация 18 июля 1993 г. установило об установлении полосы безопасности вдоль административной границы между Северной Осетией и Ингушетией протяженностью до 50 км. И шириной от 2 х 10 км. На разных участках. Спустя около двух недель 1 августа 1993, после этого решения Временной Администрации неизвестной террористической группой были убиты глава ВА В. Поляничко.

Указ от 13.12. 1993 г. В декабре 1993 г. после посещения Б. Ельциным Пригородного района в Нальчике был подписан Протокол, в котором были сформулированы условия выхода из кризиса: Самые главные и них это: 1. Отказ ингушской стороны от территориальных притязаний на часть Пригородного района Северной Осетии; 2. Отмена осетинской стороной решения о невозможности совместного проживания граждан Северной Осетии ингушской и осетинской национальностей; 3. Отказ от изменения ныне существующих границ между субъектами РФ без согласия на это самих субъектов; 4. Обеспечение неотвратимости юридической ответственности за разжигание межнациональной розни.5

Совещание рекомендовало: 1. Внести в установленном порядке предложения об изменении статей 3 и 6 Закона РФ "О реабилитации репрессированных народов"; 2. Осуществить до весны 1994 г. возвращение на первом этапе беженцев и вынужденных переселенцев в места их прежнего проживания и расселения в населенные пункты: Чермен, Донгарон, Дачное, Куртат Пригородного района, который остается в составе Республики Северная Осетия. 3. В число рекомендаций входило разработка генерального плана строительства новой столицы Ингушетии г.Магас и был отмечено заявления Председателя ВС РСО А.Галазова о строительстве силами осетинской стороны инфраструктуры народного образования в Магасе.

270

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

4. Особым предметом обсуждения стала проблема передела границ. Было осознано, что проблема Пригородного района имеет значение не только во взаимоотношениях между Северной Осетией и Ингушетией. Изменение границы, по мнению участников совещания, создало бы опасный прецедент для всего региона, потому что на Северном Кавказе нет двух соседних республик, границы которых бы оставались неизменными за годы Советской власти. И изменения эти осуществлялись центральной властью произвольно. Поэтому передел границ может повлечь новую серию территориальных конфликтов. 5. В результате совещания лидеров в Нальчике СО и РИ с Б.Ельциным был подписан новый указ президентом РФ "О порядке возвращения в места постоянного проживания беженцев и вынужденных переселенцев на территориях РИ и СО" от 13 декабря 1993 г. № 2131. В первом пункте этого Соглашения подтверждается статус Пригородного района как территории находящейся в составе РСО. Во втором пункте речь идет о начале процесса возвращении беженцев с декабря 1993 г. в 4 населенных пункта: Чермен, Донгарон, Дачное, Куртат.

Переговоры 1994 г. Бесланские соглашения Встреча в Беслане проходила в два раунда 2 и 3 апреля и 14 и 15 апреля 1994 г. в результате этих переговоров было принято Обращение к народам обеих республик, осуждающее террористические акты и захват заложн-иков. Во-втором раунде была предпринята попытка подписать «Договор о порядке возращения беженцев», но разногласия по поводу формулировки ст.1 задева-ющей вопрос о территориальных притязаниях, не позво-лили принять договор. Спустя 2 месяца 24 июня 1994 г состоялась новая встреча Галазова Аушева и Лозового и Бесланские соглашения были подписаны. Главным пунктом было обеспечение процесса возвращения беженцев, вопрос о строительных работах и финансировании. Особое значение имеют пункты 3 и 4 соглашений. "Руководство РСО и ВА исходит из того что как проживающие в 4 населенных пунктах так и возвращающиеся граждане обязуются соблюдать законы РФ и РСО признавать территориальную целостность РСО в существующих административно-территориальных границах", исполнять решения законных органов власти и управления и не заниматься разжигание межнациональной розни (пункт 3). Порядок возвращения беженцев «предлагает реализацию Указа президента РФ от 13 декабря 1993 № 2131, подтверждающего статус Пригородного района как составной части территории РСО», это формула создавала согласно договору условия для продолжения переговорного процесса в целях нормализации отношений между РИ и РСО (пункт 4). Бесланские соглашения способствовали снижения накала напряженности и предоставили возможность для возвращения первых ингушских беженцев. Однако ингушская сторона была недовольна рядом позиций этого документа. Ингушская сторона была заинтересована в

SAYI 19 - 20

возвращении всех беженцев по принципу «все кто этого желает». Исходная позиция Бесланских соглашений заключалась в том, что люди, замешанные в насильственных действиях, и вооруженных столкновениях не будут возвращаться сами. Ингушская сторона намеревалась выйти на митинг и движение протеста.

ОтменаЧрезвычайного Положения (ЧП) В конце 1994 г. ЧП в двух республиках был отменен, вслед за этим ингушская сторона в одностороннем порядке денонсировало Кисловодские и Бесланские соглашения. Теперь по-мнению ингушской стороны необходимо было отказаться от практик составления и проверки списков, возвращающихся в Пригородный район ингушей и отменить любые ограничения на передвижение между Осетией и Ингушетией. Осетинская сторона аргументировала свою позицию осетинские беженцы, покинувшие места своего проживания в Ингушетии не выразил желания возвращаться в эти места. Несмотря на отмену ЧП Республика Северная Осетия настаивала на соблюдении порядка возвращения согласно Бесланским соглашениям.1995 г. стал сложным для переговорного процесса. РСО настаивала на отказе РИ от территориальных претензий, а РИ настаивал на возвращении беженцев безотносительно к спорному территориальному вопросу. Действия федерального центра выразились в том, что 23 марта 1995 г. Президент и Правительство РФ подписали договор с руководством РСО "О разграничении предметов ведения и полномочий между органами государственной власти РФ и органами государственной власти РСО-А", в текст договора была включена статья о гарантиях со стороны РФ территориальной целостности РСО-А. Таким образом, было еще раз отмечено, что любые изменения границ могут производиться с согласия субъектов Федерации. В данном случае, т. е. при условии осетинской стороны. Договор противоречил закону от реабилитации репрессированных нардов, который по рекомендации руководителей республик Северного Кавказа должен был быть пересмотре в связи с пунктами, касающимися территориальной реабилитации.

Переговоры 1995 г. 11 июля 1995 г. во Владикавказе переговоры Галазова и Аушева. В ходе, которых было подписано, что стороны отказываются от территориальных притязаний друг к другу. Однако смысл этого пункта как, оказалось, по-разному понимался обеими сторонами, иначе конфликт уже был бы урегулирован. На следующий день Р.Аушев в интервью "Общей газете" сказал, что заявление об отказе от территориальных притязаний к осетинской стороне не имеет ввиду отказа от Пригородного района, который является исконно ингушской территорией6 такое понимание вопроса по мнению осетинской стороны явилось проявления неискренности и, вследствие чего ингушская сторона ставила под сомнение и другие положения соглашения.

271

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Тем не менее начавшийся в августе 1994 г процесс возвращения беженцев продолжился и в конце 1995 г. в с.Чермен вернулось из 4275 ингушей проживавших там до конфликта 3500 человек ингушский национальности; в Карца из 1402 вернулось 2359, в Куртате из 1718 429 . Таким образом, в Пригородный район на конец 1995 г вернулась более 5000 человек, в марте 1996 по данным ВГК вернулось в район 1416 семей 7854 человека.

Процесс мирного урегулирования в 2000-ных К началу 2000 - ных процесс урегулирования конфликта не удалось завершить. Президент РФ Владимир Путин дал поручение обеспечить возвращение ингушских вынужденных переселенцев в Пригородный район до конца 2006 года. 6 октября 2004 г. Президент В. Путин подписал указ N1285 "О мерах по совершенствованию деятельности государственных органов по развитию отношений между Республикой Северная ОсетияАлания и Республикой Ингушетия". Согласно этого указа была упразднена должность специального представителя Президента России по вопросам урегулирования осетино-ингушского конфликта и его аппарат. Обязанности по решению проблем беженцев были возложены на полномочное представительство президента РФ в ЮФО. В 2005 г. проблема урегулирования осетино-ингушского конфликта приобрела особую актуальность. В соответствии с законом о местном самоуправлении, субъекты федерации должны были до 31 марта этого года закончить и законодательно закрепить разграничение муниципальных образований. Ингушетия оказалась единственным регионом России, где не определены административные границы республики, так как Народное собрание Ингушетии отказалось обсуждать закон "О муниципальных образованиях Республики Ингушетия". По мнению депутатов, границы муниципальных образований Ингушетии должны быть обозначены с учетом ранее входивших в ее состав территорий, согласно "Закону о реабилитации репрессированных народов", который предполагает возвращение этим народам отторгнутых у них ранее земель. Однако указанный закон вступает в противоречие с российским законодательством, согласно которому границы между субъектами Федерации могут быть изменены только с их взаимного согласия. Народное собрание Ингушетии полагает, что сначала нужно вернуть республике "спорные территории", а уже потом определять границы муниципалитетов. В том же году депутаты Госдумы и сенаторы от Ингушетии обратились к Президенту с просьбой помочь в определении границ республики с Северной Осетией и Чечней. Аналогичное обращение было направлено

SAYI 19 - 20

тогдашнему полномочному представителю президента РФ в Южном федеральном округе Д. Козаку, которому предлагалось, в частности, обратить внимание на "возвращение в состав республики Пригородного района". В свою очередь, Д. Козак предложил президентам Северной Осетии и Ингушетии А. Дзасохову и М. Зязикову подписать подготовленный под его руководством и при помощи Федеральной миграционной службы, Министерства юстиции и Госстроя план "Первоочередные совместные действия по урегулированию осетиноингушского конфликта октября - ноября 1992 года". В документе подробно расписаны сроки возвращения беженцев и места для их расселения, указаны ответственные за процесс ведомства, а также определен механизм решения территориальных споров между республиками в Конституционном Суде России. А.Дзасохов, отказался его подписать, заявив, что документ не имеет финансовой базы и может спровоцировать в республике новый виток напряженности. При этом он также признал, что активизация процесса по возвращению ингушских беженцев после бесланской трагедии может быть неправильно понята жителями республики, так и не получившими извинений от ингушских семей, чьи представители оказались в группе террористов, захвативших школу в Беслане. На Президента Ингушетии М. Зязикова, в свою очередь, оказывало давление ингушское общественное движение «Ахки-Юрт», требующее вернуть Пригородный район. Новый план Д. Козака по возвращению ингушских беженцев Народное собрание Ингушетии отвергло, поскольку, по мнению депутатов, предложенный вариант урегулирования грубо нарушает конституционные права ингушей - вместо возвращения в свои дома, ингушским беженцам предлагают обустраиваться на новых землях, причем это переселение может затянуться на годы. Осетинская же сторона заявила, что Северная Осетия согласна на возвращение беженцев, но из чуть более 7 тыс. лиц, которые, по данным Федеральной миграционной службы, имеют такой статус (по ингушским данным, их почти вдвое больше), у 4 тыс. отсутствуют документы на жилье на территории Северной Осетии, а еще 1200 человек не определились, хотят ли они 7 возвращаться.

Компромиссы Около 1100 беженцев проживали в зоне, которая в недавнее время была объявлена "водоохранной" и закрытой для проживания кого бы то ни было, а также в населенных пунктах, уже "открытых" для возвращения беженцев.

272

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

В качестве альтернативы было построено специальный поселок для расселения семей беженцев. Власти Северной Осетии в качестве компромиссного решения выделила земельные участки для обустройства ингушским беженцам вблизи административной границы с Ингушетией, куда удалось расселить людей, проживавших в вагончиках в поселке Майский. Так возникло новое сельское поселение "Новый", заселенный исключительно ингушами, жители поселка интегрирована в Ингушетию, так как проживают в непосредственной близости от административного центра Ингушетии. Также следует подчеркнуть, что после конфликта 1992 г. поселок Майский Пригородного района граничащий с Ингушетией покинуло осетинское и русское население, такими образом поселок по национальному составу став моноэтничным с ингушским населением, в связи с этим возвращаться туда ни осетины и ни представители иных национальностей желания не изъявили. Сегодня существуют различные мнения в отношении количества ингушских беженцев, остающихся пока за пределами Северной Осетии. Максимальное число, которое называется осетинской стороной, - 20 тысяч; по ингушским источникам эта цифра увеличивается более чем в 3 раза - 67-75 тысяч Пригородный район Северной Осетии.8 Ситуацию вокруг конфликта двух республик в составе Российской Федерации Северной Осетии-Алании и Ингушетии, которого пришелся на нестабильное в политическом плане начало 90-х годов прошлого века, до сих пор нельзя считать урегулированным. По мнению Е.А. Куштавкиной ошибки высшего руководства СССР, допущенные в отношении воинственных народов Кавказа, оставляют мало вариантов решения проблемы. Тем не менее, эту ситуацию ни в коем случае нельзя пускать на самотек, иначе страна рискует вновь получить горячую точку.9 В своем Послании Федеральному Собранию в ноябре 2009 г Президент России Д. А. Медведев, отметил "важность планомерной работы в семье и школе, на местном и региональном уровне по формированию добрых межнациональных отношений и зрелого гражданского общества". Этот посыл конкретизирует проблематику межнациональных отношений на Северном Кавказе. Глава Северной Осетии Таймураз Мамсуров полагает, что: власти Северной Осетии не мешают ингушам вернуться в Пригородный район.

Решения 2009 2010 гг. 17 декабря 2009 г. была подписана Программа совместных действий органов государственной власти, общественных и политических организаций Республики Северная Осетия-Алания и Республики Ингушетия по развитию добрососедских отношений между Республикой Северная Осетия-Алания и Республикой Ингушетия на 2010 год

SAYI 19 - 20

По мнению осетинского политолога Валерия Дзидзоева, подписанная 17 декабря во Владикавказе главами Северной Осетии и Ингушетии программа добрососедских отношений между республиками на 2010 год не является завершением конфликта, однако, этот шаг имеет большое значение в деле решения проблемы. Он повторил, что необходимый шаг сделан, но он был не первым. "Я хорошо помню, когда Дзасохов и Зязиков (прежние президенты Северной Осетии и Ингушетии прим. "Кавказского узла") тоже подписали такое соглашение, и точно также, я помню, что после этого соглашения каких-то позитивных сдвигов не было", говорит Дзидзоев. Ознакомившись с программой, Дзидзоев самым большим преимуществом назвал, то, что в ней четко сказано о границах. "У нас все беды происходили из-за того, что вопрос о границах оставался спорным, открытым, требующим новых доказательств. Хотя они не нужны, все прописано в Конституции РФ". "Мне представляется, что когда мы говорим об этом этнополитическом конфликте, надо правильно расставлять акценты. Федеральный центр сыграл здесь большую негативную роль, когда Верховный совет РФ принял в апреле 1991 года закон о реабилитации репрессированных народов, согласно которому, спорные территории должны были перейти в юрисдикцию бывших депортированных народов". Минусом принятой программы политолог назвал то, что ингушская сторона, по его мнению, должна была "хоть в какой-то степени принести извинения" за события осени 1992 года. Однако сейчас, по словам политолога, перспектива налаживания взаимоотношений между Ингушетией и Осетией перевешивает на политических весах. Таймураз Касаев министр по делам национальностей Северной Осетии считает что: Соглашение - завершающая стадия конфликта "Подписание программы добрососедских отношений между Северной Осетией и Ингушетией на 2010 год пока еще не является завершением конфликта, но является завершающей стадией сложного периода во взаимоотношениях между республиками", - считает министр по делам национальностей Северной Осетии Таймураз Касаев. Позиция ингушских политиков выражается в частности так. "Теперь руководство Северной Осетии не ставит таких условий для наших беженцев, им будет дана возможность обустраиваться в тех же населенных пунктах, где они жили до событий 1992 года",- заявил глава народного собрания Ингушетии Махмуд Сакалов. При этом, как уточнил ингушский спикер, какихто дополнительных локальных соглашений по вопросу возвращения беженцев подписываться не будет. "Программа возвращения беженцев будет выполняться в рамках подписанного президентами договора, а все возникающие проблемы в этом деле будут решаться в рабочем порядке на уровне глав местных администраций",пояснил Сакалов.

273

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

Глава администрации президента Ингушетии Магомед Мархиев также отмечает, что помнит о всех былых инициативах, похожих на нынешнее соглашение, и об энтузиазме, который каждая из этих инициатив вызывала поначалу. Но рассчитывает, что на этот раз все благие намерения будут реализованы - тем более что сама встреча двух лидеров была необычайно доброжелательной, пишет газета "Время новостей". Прогресс в осетино-ингушских отношениях может объясняться тем, что муниципальные выборы в Ингушетии 11 октября 2009 года как бы закрепили те муниципалитеты, которые эта республика считает своими, и сел Пригородного района среди них, естественно, нет.

Существующие разногласия Реализация программы, тем не менее, не устранила имеющиеся разногласия. По мнению некоторых североосетинских и ингушских политиков статус Пригородного района Северной Осетии остается спорным. В вопросе о статусе Пригородного района Северной Осетии снова могут возникнуть трудности, поводом для этого могут послужить необдуманные заявления политиков. Такое мнение выразил североосетинский эксперт Георгий Зозров, комментируя интервью президента Ингушетии Юнус Бека Евкурова. комментируя в СМИ возвращение ингушских беженцев в Пригородный район Северной Осетии, президент Ингушетии Юнус-Бек Евкуров заявил: "Вопрос стоит не о том, чтобы отдать Северной Осетии эту территорию, а о том, чтобы любым способом вернуться в дома". Этим он объяснил отказ руководства Ингушетии от звучавших ранее требований пересмотра границ этой республики с Северной Осетией Георгий Зозров отметил, в интервью ИА "Регнум" что: "Наши соседи, к сожалению, до сих пор держат камень за пазухой. В Конституции Ингушетии сохраняется статья, которая мешает наладить добрососедские отношения между двумя народами. Территориальные претензии должны быть юридически сняты. Жители Северной Осетии только тогда поверят в добрые намерения политикам. Необходимо вернуть утраченное доверие", - сказал Зозров. По его словам, в Пригородном районе люди всех национальностей живут в мире и согласии. Беженцы давно вернулись в свои дома, но находятся силы, которые продолжают спекулировать на чувствах граждан, напоминая трагические события осени 1992 года, отметил Зозров. Он полагает, что политики мешают простым людям наладить нормальную жизнь, по этой причине 10 процесс нормализации отношений и затягивается.

SAYI 19 - 20

Официальная позиция властей Мнение официальных властей Ингушетии выражается в заинтересованности возвращения всех беженцев, налаживании экономических, культурных связей с РСОАлания. Однако позиция по отказу от территориальных притязаний к Северной Осетии не так однозначна. Сразу после своего избрания президентом Евкуров призвал ингушей не спекулировать на этой теме, заявив, что "никаких территориальных претензий у Ингушетии к Северной Осетии нет и быть не может". Ингушетия не намерена отказываться, судя по всему от этого вопроса. Позже президент Ингушетии Юнус-Бек Евкуров заявил о том, что есть реальная возможность вернуть в свои дома всех ингушей Пригородного района. "Многие обвиняют меня в том, что я не решаю проблему Пригородного района. Доходит дело до того, что некоторые горячие головы утверждают, что я продал Пригородный район. В этой связи хочу заявить, что не может быть и речи о том, что бы кто-то продавал Пригородный район. Если бы я выселил оттуда всех ингушей, тогда можно было бы меня в чем-то обвинить, но я хочу, наоборот, вернуть туда в свои дома всех ингушей", 11 - сказал Евкуров. Перспективы развития ситуации и мирного урегулирования отношений. По мнению политолога Сергея Маркедонова необходимо осознание системных причин серьезного этнополитического кризиса. К таковым можно отнести: 1. Политику государственного примордиализма, (Примордиализм одно из научных направлений в этнологии, рассматривающее этнос как изначальное и неизменное объединение людей "по крови" с неизменными признаками. Является наиболее ранним направлением в этнологических исследованиях). 2. Формирование "этнической собственности" на землю 3. Практику "коллективной ответственности", перманентных административно-территориальных перекроек 12 и депортаций.

Ситуация в постконфликтной зоне в 2011г. В настоящее время ситуация в Пригородном районе Северной Осетии стабилизировалась. Здесь созданы необходимые условия, которые позволят вернуться к местам постоянного проживания ингушам, считающимся вынужденными переселенцами из зоны осетиноингушского конфликта, решаются вопросы занятости населения и социального обеспечения. Замминистра по делам национальностей Северной Осетии Сослан Хадиков считает, что на сегодняшний день конфликтных ситуаций между жителями, проживающими в постконфликтной (Пригородный район) зоне нет.

274

TARİH BİLİNCİ

МЕЖДУНАРОДНЫЙ СИМПОЗИУМ СЕВЕРНОГО КАВКАЗА

SAYI 19 - 20

По данным министерства по делам национальностей Северной Осетии, 3000 детей ингушской национальности обучаются в северо-осетинских школах, 250 педагогов работают в общеобразовательных учреждениях на территории республики. Администрации населенных пунктов Майский, Куртат, Дачное Пригородного района возглавляют также представители ингушской национальности. Службу в органах внутренних дел республики проходят более 70 сотрудников милиции ингушской национальности. Все они являются полноценными жителями многонациональной Северной Осетии, подчеркнул Сослан Хадиков. Таким образом, несмотря на сохраняющиеся противоречия, за последние годы урегулирования осетиноингушских отношений произошли значительные подвижки в отношениях между двумя республиками и в процессе возвращения вынужденных переселенцев в места прежнего проживания. Поэтому мне представ-ляется важным исследовать именно этот посткон-фликтный период. Официальные власти Северной Осетии считают процесс возвращения беженцев завершенным. Несмотря на регулярно звучащие заявления в интернете "о возвращении исконных ингушских земель" осетинский и ингушский народы понимают, что альтернативы мирному диалогу и сосуществованию у двух кавказских соседних народов нет. Недавно официальные руководители Ингушетии и Северной Осетии заявили об улучшении отношений и подтвердили, что жители Пригородного района РСОАлания заняты повседневными делами и заботами.

Таймураз Мамсуров и Юнус Бек Евкуров рассказали, что органы власти, общественные организации двух республики строят свою работу в соответствии с подписанным соглашением о дружбе и взаимодействию между соседними субъектами.13 Следует отметить, что осуществляется процесс интеграции ингушей в североосетинское общество. В населенных пунктах компактного проживания построены и функционируют мечети, медресе. В общеоб разовательных школах пока сохраняется раздельное обучение детей, за исключением селения Куртат, где осетинские и ингушские дети обучаются совместно. Соблюдаются религиозные и общечеловеческие права ингушской части жителей Пригородного района наряду. За последние годы значительно улучшена инфраструктура этих населенных пунктов. Построены новые дворцы культуры, спорта, медицинские учреждения. Остается пока не решенным вопрос трудоустройства вернувшихся в Северную Осетию беженцев-ингушей, значительная часть которых выезжает на работу в Ингушетию. На бытовом уровне наблюдается совместное ведение бизнеса и развитие деловых контактов, взаимный интерес представителей науки, культуры, молодежных и общественных организаций. Многонациональный народ республики Северная Осетия Алания, а это более 100 национальностей, считает Пригородный район неотъемлемой частью Северной Осетии, в которой созданы все необходимые условия для проживания всем гражданам в не зависимости от национальной и религиозной принадлежности, в соответствии Конституции Российской Федерации.

Литература 1. Мужухоев М.Б, «Ингуши», Саратов 1995г. с. 28 2. «Северная Осетия. Этнополитические процессы». Том 1. М.1995., С. 105-107 3. А.Г.Здравомсылов «Осетино-ингушский территориальный конфликт: перспективы выхода из тупиковой ситуации» 1996г. С. 54. 4. В.Г.Угроватов Временная администрация: решение социально- политических поблеем в условиях ЧП»/Северная Осетия. Этнополитические процессы. М 1995г. С.63 5. «Северная Осетия. Этнополитические процессы»., Том 3 м.1995 г. С 128 6. «Общая газета» от 13-19 июля 1995 г. №28

7. Дейч М. Осетино-ингушский конфликт: у каждой из сторон - своя правда // http://www.memo.ru/hr/hotpoints/caucas1/msg/2007/11/m112936. htm 8. http://dic.academic.ru/dic.nsf/ruwiki/17209 9. http://www.politregionalistika.ru Е.А. Куштавкина «Осетино-ингушский конфликт: история и современное состояние» 10. www.regnum.ru/news/1354116.html14:17 07.12.2010 11. «Кавказский узел». окт. 02 2009, 16:00http://www.kavkazuzel.ru/articles/160154/ 12. www.region15.ru/articles/1346/function.mysql-connect Сергей Маркедонов, www.politcom.ru www.regnum.ru/news/polit/1387477.html 22:14 24.03.2011

ПРИМЕЧАНИЯ 1) Мужухоев М.Б, «Ингуши», Саратов 1995г. с. 28 2) Северная Осетия. Этнополитические процессы. Том 1. М.1995., С. 105-107 3) А.Г.Здравомыслов «Осетино-ингушский территориальный конфликт: перспективы выхода из тупиковой ситуации» 1996г. с. 54. 4) В.Г.Угроватов Временная администрация: решение социальнополитических поблеем в условиях ЧП»/Северная Осетия. Этнополитические процессы. М 1995г. с.63 5) Северная Осетия. Этнополитические процессы Том 3 м.1995 г.с 128 6) Общая газета 13-19 июля 1995 г. №28 7) Дейч М. Осетино-ингушский конфликт: у каждой из сторон - своя

правда // http://www.memo.ru/hr/hotpoints/caucas1/msg/2007/11/m112936.htm 8) http://dic.academic.ru/dic.nsf/ruwiki/17209 9) http://www.politregionalistika.ru Е.А. Куштавкина «Осетино-ингушский конфликт: история и современное состояние» 10) www.regnum.ru/news/1354116.html14:17 07.12.2010 11) «Кавказский узел». окт. 02 2009, 16:00http://www.kavkazuzel.ru/articles/160154/ 12) http://region15.ru/articles/1346/function.mysql-connectСергей Маркедонов, www.politcom.ru 13) www.regnum.ru/news/polit/1387477.html 22:14 24.03.2011

275

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

SAYI 19 - 20

ORTA ASYA'DA UYGULANAN

SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ VE SPOR

Talha DÜLGERBAKİ Kocaeli Üniversitesi, BESYO, Rekreasyon Bölümü

Bu çalışma EskiTürklerin iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman dilimi içerisinde yapmış oldukları Rekreaktif etkinlikleri incelemek amacıyla yapılmıştır. Eski Türklerin yaşam şekli, dini inanışları, fiziki şartları, kültürel özellikleri, siyasi yapısı vb. değişik konular araştırılmış ve bunların serbest zaman etkinliklerine olan etkisi incelenmiştir. Araştırmada konu ile ilgili olarak çeşitli kaynaklardan tarama yapılmıştır.Araştırmanın sonucunda: EskiTürkler iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman dilimi içerisinde vücut kültürünü geliştirici çeşitli aktiviteler düzenlemekteydi. Bu şeklide hem zorlu doğa şartlarına ayak uydurabilmişler, hem de düşmanlarına karşı üstünlük sağlayabilmişlerdir. Rekreasyon, yenilenme, yeniden yaratılma veya yeniden yapılanma anlamına gelen Latince recreatio kelimesinden gelmektedir. Türkçe karşılığı yaygın bir şekilde boş zamanları değerlendirme olarak kullanılmaktadır. Bu ise, bireylerin ya da toplumsal kümelerin boş zamanlarında gönüllü olarak yaptıkları dinlendirici ve eğlendirici etkinlikler anlamını taşımaktadır (Karaküçük, 1999).

rü ile alakalı bir olgu olduğu üçün, Eski Türkler iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman diliminde vücut kültürünü geliştirici çeşitli aktiviteler yapmışlardır. Bunun üç önemli sebebi bulunmaktadır. Birincisi, karşılarında sürekli olarak mücadele ettikleri Çin gibi nüfus bakımından oldukça kalabalık olan bir kavmin olması, ikincisi, zor doğa şartları ve geçim kaynakları, üçüncüsü ise savaşçı bir kavim olmalarıdır.

Rekreasyonun kaba bir tabirle iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman dilimi içerisinde yapılan dinlendirici, eğlendirici ve eğitici aktivitelerdir (Gökdeniz, 2003). Günümüz dünyasında sanayi inkılabının getirmiş olduğu yeniliklerle her geçen gün önemini artıran rekreasyon her alanda etkinliğini giderek artırmaktadır (Dülgerbaki, 2005).

ESKİ TÜRKLERİNYAŞADIKLARI BÖLGENİN COĞRAFİ ÖZELİKLERİ VE BUNUN SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ İLE OLAN İLGİSİ

Rekreasyon kavramı ilk insandan günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Özellikle Sanayi İnkılâbından sonra, insanların gücünün yerini makineler almış ve insanların çalışma saatlerinde büyük bir düşüş meydana gelmiştir (Karaküçük, 1999). Tarih öncesi dönemler ise, insanlar çalışma dışında kalan zaman dilimi içerisinde çeşitli aktivitelere katılmışlardır. Bu aktiviteler genellikle festival, şenlik, tören veya dini bayramlarda organize edilmiştir. Hareketin yaşama zorunluluğu, sağlıklı kalmak arzusu, eğlenme ve boş zamanı geçirme gibi belli amaçlarla uygulanması da insanlık kadar eski devirlere uzanmaktadır. Beden eğitiminin fert ve toplumun gücünü ve sağlığını geliştirici değeri bilinen bir gerçektir (Tayga, 1990). Bu durum özellikle Eski Türklerde oldukça fazla görülmektedir. Dini ve milli içerikli bayramlarda, düğünlerde, ölü ve yas törenlerinde, bahar başlangıcı şenliklerinde bütün halk bir arada toplanır ve eğlenirlerdi (Öngel, 2001). Bu aktivitelerin yapılış zamanlarına baktığımızda rekreasyonun tanımına uygun olduğunu görmekteyiz (Dülgerbaki, 2005). Bir milletin rekreatif faaliyetlerini inceleyebilmek için o toplumun coğrafi konumunu, iklimini, geçim kaynaklarını, yönetim şeklini, siyasi yapısını, dini inançlarını ve kültürel değerlerini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Çünkü bu özellikler rekreatif faaliyetlere yön veren ve onların içeriğini belirleyen başlıca faktörlerdir (Dülgerbaki, 2005). EskiTürklerin yaşmış oldukları coğrafi şartlar, onların güçlü ve kuvvetli olmasını gerektiriyordu. Bu ise doğrudan vücut kültü-

Türklerin tarih sahnesine M.Ö. 67 bin yılarında (Sepetçioğlu, 1990)Altay dağlarındanGobi çölüne kadar uzanan coğrafyada yaşadıkları tahmin edilmektedir (Özçelik, 1990). Eski Türklerin yaşamış oldukları bu bölgenin genel adına Orta Asya denilmektedir (Öngel, 2001). Eski Türklerin yaşadığı Orta Asya'da karasal bir iklim hüküm sürmekteydi.Özellikle kış aylarında zor doğa şartları insanların hem temel geçim kaynaklarından yoksun kalmasına hem de hareket kısıtlılığına neden oluyordu. Böylesine zor doğa şartlarında insanların güçlü ve kuvvetli olması ve bu durumu sürekli olarak devam ettirmesi gerekiyordu. Bu ise ancak sürekli ve düzenli olarak spor yapmakla sağlanabilirdi. Bu ise vücut kültürü ile alakalı bir durumdu (Öngel, 2001). Coğrafya ve doğa güçlünün yaşamasına olanak veriyordu (İlhan, 1990). Zor doğa şartlarına karşı insanların güçlü ve kuv-

vetli olması için bazı hareketleri yapması zorunlu idi. İnsanların sürekli olarak güçlü ve kuvvetli olması için bu hareketleri düzenli olarak yapması ve vücut kültürünü sürekli en üst düzeyde tutması gerekiyordu (Alpman, 1972). Av hayvanlarına yetişebilmek veya kendinden daha güçlü bir hayvandan kaçabilmek için çabuk, çevik ve dayanıklı olmak gerekir. Bu mücadeleler bazen uzun süreli direnmeyi veya kısa süre içinde en son gücün harcanmasıyla mesafe almayı gerektirir. Çoğu hallerde bu uğraşı, arazinin engebeli oluşu yüzünden yüksek, uzun ve derinliğine atlamaların bileşik şekillerini, yüksek ağaçlara, kayalara tırmanmayı, asılmayı kendine çekmeyi ve benzeri türlü hareketleri de gerektirebilir. İşte insanoğlu bu zorluklarla günlük yaşantısı içinde çok sık karşılaşmış, bu hareketlerin hayati değerini kavramış, kendisinde bu güç ve yeteneklerini geliştirecek alıştırmalara yer vermiştir (Tayga, 1990).

276

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

İç Asya topluluklarının hayat tarzı; yerleşiklikten, yarı göçebeliğe geçiş şeklinde olmuştur. Bunun nedenleri ise yaşadıkları coğrafya, iklim, tabiat ve hayatını idame ettirmek için gerekli olan besin maddelerin temini biçiminden kaynaklanmıştır. Bu yaşam tarzı onların güçlü ve kuvvetli olmasını sağlamıştır (Öngel, 2001). Bunu ise serbest zamanlarında sürekli olarak spor yaparak başarmışlardır. Vücut kültürü önce hayatta kalabilmek için bir zorunluluk olarak görülmüş ve uygulanmıştır. Fakat ilerleyen dönemlerde bu bir eğlenceye dönüşmüş, bu şeklide EskiTürkler hem vücut kültürünü geliştirmişler hem de eğlenmişlerdir (Öngel, 2001). Vücut kültürünün etkilerini doğrudan bozkırın zorlaması olarak ortaya çıktığı gibi, doğrudan boş zaman değerlendirme amacıyla ve sportif karşılaşma olarak ta gerçekleştirildiği görülür. Bedensel bir hazırlık, başka bir değişle antrenmanlı olma, bu anlamda amaç geliştirme ve zamanı bu şekilde değerlendirme düşüncesinin tarihsel süreç içerisinde evrimleşerek geliştiği; ibadetten, oyuna ve oradan sportif oyuna dönüştüğü bilinmektedir. Dünyaya geldiklerinden bu yana tabiatla ve kendilerini saran birçok tehlike ve düşmanla mücadele etme zorunluluğunda kalan insanlar enerjilerini ve performanslarını yükseltmek için vücut kültürüne, spora ve sportif oyunlara başvurmuşlardır (Öngel, 2001).

ESKİ TÜRKLERİN GEÇİM KAYNAKLARI VE BUNUN SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ İLE OLAN İLGİSİ Göçebe yaşam tarzı sürmeleri ve doğa şartlarının elverişsiz olmasından dolayı tarımsal ürün üretimi yapamayan Eski Türklerin en önemli geçim kaynağı avcılık ve hayvancılıktı. (Öngel, 2001). İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan avcılık, Orta Asya ve Ön Asya'daki göçebe Türklerin yaşamında büyük bir beslenme ve eğlence kaynağı, aynı zamanda savaşa hazırlanma aracıydı (Morpa, 1998, Salman, 2004). Bu nedenle Orta Asya, et ve süt hayvanlarını evcilleştiren ve geliştiren bölgelerin başında gelir (Ögel, 2000). Türklerde hayvan şu üç nedenden dolayı önem kazanmıştır: Öncelikle başlıca besin maddesi olması. Çin başta olmak üzere tarımcı ülkelerde önemli ticaret unsuru olması, son olarak ise sürekli olarak göç ettikleri için göç sırasında bu hayvanlardan faydalanmalarıdır (Öngel, 2001). Eski Türklerin diğer önemli bir geçim kaynağı da Çin üzerine yapılan akınlardan elde edilen ganimetlerdi. Özellikle Çinlilerin hasat zamanlarında düzenlemiş oldukları akınlarla yüksek miktarda ganimetlerle dönerlerdi. Bunun haricinde bazı ticari faaliyetlerde bulundukları bazı kaynaklarda yer almaktadır. (Dülgerbaki, 2005) Fakat Eski Türklerin temel geçim kaynaklarını avcılık ve hayvancılık teşkil etmektedir. Bu iki geçim kaynağı da doğrudan doğruya vücut kültürü ile alakalıdır. Kabile Mensupları, yabani hayvanlardan korunmak ve yaşamları için gerekli besin maddelerini, onları temin etmek için kuvvetli olmak zorunda idiler (Arığ, 1993).

SAYI 19 - 20

Atlı göçebelik aynı zamanda insanlara, görülmemiş derecede bir vücut kuvveti, canlılık, sağlamlık ve savaş kabiliyeti de veriyordu. Onlarda yiyeceklerin temelini, et ve hayvani gıdalar teşkil ediyordu. Daima at üstünde ve hareketli olma, onların vücutlarını geliştiriyor ve enerjilerini artırıyordu (Ögel, 2001). EskiTürklerin temel geçim kaynakları vücut kültürü ile doğrudan alakalı idi. Avlayacağı hayvandan hızlı hareket etmesi, hayvan sürülerini uçsuz bucaksız bozkırlarda kaybetmemesi gerekiyordu. Bunu ise ancak sürekli hazır olmakla başarabilirlerdi. Bu nedenle iş ve yaşamla ilgili zorunluluklarının dışında kalan zaman diliminde sürekli olarak spor yapmışlardır.

ESKİ TÜRLERDEKİ SİYASİYAPININ SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ İLE OLAN İLİŞKİSİ Türklerin en belirgin özelliklerinden biri, kuvvetli bir teşkilatçılık yeteneğine sahip olmalarıdır. Yaşadıkları hayat onları hürriyete, istiklale alıştırdığı için, hiçbir zaman devletsiz olmamışlardır. 2500 yıllık tarihlerinde, devletsiz kaldıkları yani istiklalini kaybettikleri bir devre rastlanmaz (turkdo.com). Eski Türklerde güçlü olanın hâkimiyeti söz konusu idi. Toplumun temel özelliği; güçlü olanın liderliğini kabul etmekti. Bu güç bedensel güçtü. Eski Türklerde çeşitli sınıflar bulunmaktaydı. Bunlar yöneticiler, din adamları ve halktı. Eski Türklerde asker sınıfı bulunmamaktaydı, çünkü toplumu oluşturan bütün herkes asker kabul edilirdi. Eski Türklerde sınıflar arası geçiş mevcuttu. Bu geçiş yine vücut kültürü ile ilgiliydi. Savaşlarda büyük başarı sağlayanlar yada bağlı bulunduğu topluma büyük hizmet sağlayanlar bir üst sınıfa çıkabiliyorlardı (Dülgerbaki, 2005). Fiziksel aktivitelerde üstün fiziksel beceriler göstermek suretiyle belirginleşen kişiler, sosyal statüleri itibari ile toplumda farklı bir yere sahip oluyorlardı (Öngel, 2001). Eski Türklerde yöneticiler serbest zaman aktivitelerine oldukça fazla önem vermişlerdir. Özellikle şölen ve törenlerde halk ile birlikte çeşitli sportif mücadelelere katılmışlar, bizzat kendileri çeşitli sportif organizasyonlar düzenlemişlerdi. Cengiz Han zamanında sulh devrelerinde harp oyunları yerine av ve spor merasimleri ve eğlenceleri tertip edilirdi (Güven, 1992). Bu aktivitelerin yapılış zamanlarına bakıldığına ise: Rekreaktif faaliyet olduklarını görmekteyiz.

ESKİ TÜRKLERİN DİNİ İNANIŞLARI VE BUNUN REKREASYONLA OLAN İLGİSİ Din; toplumların, milletlerin ve devletlerin yaşam felsefelerini doğrudan etkiler. Toplumun içerisinde yer alan kültür, örf, adet ve yasalar genellikle o toplumun dini inanç sistemi ile belirginleşmiştir. Halk inançları, kültürün bir bölümüdür. Hakların kültüründe, çok kalın duvarlara bölünmüş parçaları yoktur. Zira halklar bir arada yaşayan topluluklardır (Kalafat, 2002).

277

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Türkler tarih boyunca genellikle tek tanrılı dinlere inanmışlardır. GökTanrı inancı yaygın olarak EskiTürklerde dini inanç sistemini oluşturuyordu (Hopdal, 2002)Göçebe olmalarından dolayı birçok din ile karşılaşmalarına rağmen mevcut dini inançlarını koruyabilmişlerdir. Türklerin nadiren din değiştirdikleri görülmüştür (Dülgerbaki, 2005). Eski Türklerin kısa bir süreliğine de olsa Hindistan'da doğan buda dinine inandıkları görülmüştür. Buda dininin inanç sistemi Eski Türklerin yaşantıları ters düştüğü için kısa süre içerisinde bu dinden ayrılmışlardır. Bu inanç yüzünden yıkılan bazıTürk toplumları olmuştur.(Kahraman, 1995)

SAYI 19 - 20

ESKİ TÜRKLERDE SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ OLAN UYGULANAN SPOR AKTİVİTELERİ Orta Asya'nın o dönemdeki coğrafi özellikleri Türk sporunu şekillendirmiştir (İşcan, 1988). Türkler, gerek yarı göçebe gerekse yerleşik düzende spora çok yakın olmuşlar, spora çok zaman ayırabilmişler; tarih boyunca spor faaliyetlerini kadınlı erkekli yapmışlardır (Güven, 1992).TarihçilerTürklerin çok eskiden birçok sporu yaptıklarını kanıtlamışlardır (Şengül, 1990).

(Öngel, 2001).

Türk tarihinden söz eden birçok yerli ve yabancı kaynakta Türklerin birçok sporu yaptıkları belirtilmekte ve bu özelliklerin hayatın bir parçası olarak düşünüldüğü kaydedilmektedir. Şiddetli mücadelelere karşı sürekli hazır ve uyanık bulunmak gerekiyordu. Kimi zaman eğlence olarak, kimi zamanda geleneklerin gereği gerçekleştirilen bu aktiviteler, sonuçta hazır olmayı amaçlanmaktaydı (Öngel, 2001).

Her dinde olduğu gibi Eski Türklerin dini inanç sisteminde ayinler yani ibadetler büyük öneme sahipti. EskiTürklerin dini ayinleri tam bir rekreasyon bayramı şeklinde geçiyordu. Dini ayinlerde yapılan aktivitelerde amaç tanrıya ulaşmaktı. Bu amaç doğrultusunda ayinlerde tamamen vücut kültürüne dayalı faaliyetler yapılmaktaydı (Dülgerbaki, 2005). Eski Türklerin özel günlerinde (bahar başlangıcı, av törenleri, hasat törenleri) ayinler düzenlenir ve çeşitli danslar, spor gösterileri gibi aktiviteler yaparlardı (Salih, Kalafat, 2000 ). Uygulanan bu aktivitelerin yapılış zamanlarına baktığımızda rahatlıkla Rekreaktif faaliyet olduklarını görmekteyiz.

Sporun gelişmesi uygarlık tarihi boyunca devam etmiştir (Güven, 1990) Türklerde spor, onun gücünü, çevikliğini, bedensel yetilerini gösteren milli kültür varlıklarımızdan birisidir. Hunlar, Göktürkler, Harzemşahlar, Samanoğulları, Selçuklular, Osmanlı ve diğerTürk devletlerinde güreş, avcılık atıcılık, binicilik, okçuluk, yaya koşuları, atlama, ağırlık kaldırma, gürz ve topuz kullanma, cirit, çöğen, gökbörü, tepük, temak, matrak, kayak gibi sporlar büyük aşamalar göstermiştir. Türkler, yarışma biçiminde yaptıkları güreş binicilik, cirit ve okçuluk gibi spor dalları daha sonraki yıllarda gelenekselleştirilmiş, ata sporuna dönüşmüştür (Güven, 1990).

Türklerdeki spor kültürü step şartlarının ortaya koyduğu gerçeklere, inanç olarak Gök Tanrı ile, yer-su ruhları, avraklar vb. animist güçlere (doğa üstü güçler) dayalı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çünkü stepte var olabilmek hep koruyucu ruhlarla, Tanrı'nın iradesi dâhilinde mümkündü

ESKİ TÜRKLERİN KÜLTÜRELYAPISI VE BUNUN SERBEST ZAMAN AKTİVİTELERİ İLE OLAN İLGİSİ Türklerin kültürü bulundukları coğrafi şartlara uygun olarak oluşmuştur. Dolayısı ile Eski Türklerin kültürü vücut kültürü ekseninde şeklileşmiştir. Spor Eski Türklerin kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Spor kültürün bir unsuru olarak, kişilerin ve toplumların düşünce ve davranışları şekillendirmekte ve diğer kültür unsurlarını etkileyerek milli özellikler kazandırmaktadır. Spor faaliyetleri içerisinde görülen beden hareketleri toplumsal gerçekleri de yansıtmaktadır. Değişik ülkelerin çeşitli sporlarına bakıldığında, toplumların özellikleri ve yaşama bakış açıları ile ilgili bilgiler edinilmektedir (Şahin, 2003). Erken dönem Türk kültürü çerçevesinde yer alan fiziksel aktivitelerde askeri, ekonomik, eğitsel ve sosyal motifler ön planda tutulurken, bu yolla fertlere ve topluma genel hareket formasyonu kazandırmak, düşünsel, sosyal ve fiziksel nitelikleri geliştirmek, sosyalleşme sürecine katkıda bulunmak, eğlenmek, sağlıklı bünye oluşturmak, rekabete ve yarışma duygularını ulusal itibar anlamında tatmin etmek gibi fonksiyonları yerine getirdiği görülmektedir (Öngel, 2005). Göktürk obaları, iş ve güçlerinin arta kalan zamanlarında geniş bir alanda toplanır ve çeşitli eğlenceler tertip ederlerdi. Bu şekilde obalar hem eğlenir hem de sosyal bir dayanışma meydana getirirlerdi (İşcan, 1988).

İnsanlar tek başına yada birlikte spor hareketleri yaparken; günlük işlerden artan zaman olması; zevk alması, bu zevki başkalarıyla paylaşması önemliydi. Hunlar amaca uygun olarak yaptıkları beden hareketlerini danslarla göstermişlerdir (İşcan, 1988). Onlarda dans boş vakitlerinde bir ev eğlencesi olarak yapılmaktaydı (Djevaed, 1978). Türklerin sporu bir talim ve idmandan ziyade, eğlence vasıtası, yiğitlik ve mertlik imtihanı olduğunu gösteren bazı bulgular vardır (Karaküçük, 1999). Türklerin yapmış oldukları sportif aktivitelerin içeriği günlük yaşantılarında yapmış oldukları aktivitelerin bir devamı niteliğindeydi. Ayrıca yapılan sportif aktivitelerin dini bir niteliği bulunmaktaydı. Dini bayramlarda organize edilen spor aktiviteleri bu duruma en güzel örneği teşkil etmektedir.Önceleri hayatta kalabilmek için yapmış oldukları aktiviteler ilerleyen dönemlerde serbest zaman etkinlikleri haline dönüşmüştür (Dülgerbaki, 2005). Bunu birkaç örnekle açıklamak gerekirse: İlk zamanlarda avcılığı yalnızca spor amacıyla yapma, boş zamanlarını ve varlığı olan hükümdarlara özgü bir uğraştı. Daha sonraları ise halkın arasında da spor amaçlı yapılmaya başlandı (Morpa, 1998).Türklerde güreş yalnızca bir spor değil, aynı zamanda kutsal bir ibadet ve en büyük eğlence aracı olmuştur. Birçok eğlencede vazgeçilmez bir spor aktivitesi olarak uygulanmıştır (Atabeyoğlu, 2004). 4000 yıl önce Türk boylarında ok atmak ve yarışmak önemli bir olaydı. Her yıl düzenli olarak çeşitli şölen ve törenlerde bu yarışmalar düzenlenirdi ve 3 gün boyunca devam ederdi (Atabeyoğlu, 1988).

278

TARİH BİLİNCİ

ULUSLARARASI KUZEY KAFKASYA SEMPOZYUMU

Eski Türklerde spor, vücut kültürü ekseni etrafında şekillenmiştir. Güçsüz olanın yaşama şansı olmadığı zor doğa şartlarında ancak güçlüler yaşayabiliyor ve hayatlarını devam ettirebiliyorlardı. Bu nedenle vücut kültürünü geliştirici aktiviteler yapmak ve bu aktiviteleri düzenli olarak tekrar etmeleri gerekiyordu. Bunu ise ancak iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman diliminde yapmaları gerekiyordu. Eski Türklerde yapılan bu spor aktivitelerine toplumun tüm kesiminden katılım sağlanıyordu. Özellikle kadınlar, iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman diliminde erkekler gibi sportif mücadelelere katılıyorlardı. Eski Türklerde kadınların durumu çağdaşına göre farklıydı (Kurnaz, 1997). Türk kadını erkeği kadar kuvvetliydi. Hemcinslerinin yanı sıra erkeklerle de güreş tutarlardı. Kuvvetlerini kollarında toplasınlar, vücutları çevik olsun diye atlara sıçrayarak biner, daha fazlası erkekleriyle yıkmaca (güreş) ve yumruk güreşi yaparlardı (Arığ, 1993) Orta Asyada'ki Eski Türk Boylarında yalnız erkeğin değil, kadınlarında güreş yaptığı bilinmektedir (Atabeyoğlu, 2004). Eski Türklerde çocuklar küçük yaştan itibaren sportif mücadelenin içerisinde yer alıyordu. Çocuk eğitimi, ulusun yaşam gereksinimlerine göre kurulmuştur (Yıldız, 1979). Eski Türklerde çocuklar çok erken yaşta at sırtında başlayan bir eğitimle adeta ondan bir parça olarak büyürler, çok usta binici olurlar, dengeli oturuşları, atınkine uyan hareketleri ile ağırlıklarını ata yüklemeden ve onu yormadan mesafe alırlardı. Kızlar ve kadınlar bu konuda erkeklerden aşağı kalmazlar, hatta atın yelesini tutmakla yetinerek alabildiğine hızlanırdı. Türkler binicilikte bu ustalığa atla oynayan ve sportif bir değer taşıyan türlü oyunlar ve yarışmalarla ulaşırdı (Alpman, 1972).

SAYI 19 - 20

Türkler çocuklarının güçlü ve iyi bir asker olarak yetişmelerine önem verirlerdi. Hun Türkleri çocuklarını yetiştirilmiş koyunlara bindirerek, ellerine ok ve yay vererek sıçan ve kuşları avlatırlardı. Böylece çocukların kas ve beden hareketlerinin uyum göstermesini sağlarlardı (Güçlü, 2001).

SONUÇ Hayat felsefeleri ve yaşam koşulları mücadele üzerine kurulmuş olan Eski Türklerin hayatta kalabilmesi ve yaşantılarını devam ettirebilmesi için vücut kültürlerini en üst düzeyde tutmaları bir zorunluluktu. Dini inançları, siyasi yapıları, kültürel değerleri vb. toplumu meydana getiren tüm unsurlarda vücut kültürünün etkisi görülmektedir. Eski Türkler bu amaç için iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman diliminde bireysel yada grup halinde çeşitli sportif aktiviteler yapmışlardır. Her zaman ve daima hazır olma prensibine göre hareket eden Eski Türkler: Hayvan avlarında ve savaş meydanlarında başarılı olabilmesi için sürekli olarak hazırlık yapmak zorunda kalmışlardır. Bu amaç için başta toplumun önde gelenleri olmak üzere bütün halk düzenlenen tören ve şenlik gibi kültürel ve dini içerikli etkinliklerde çok çeşitli ve fonksiyonlu sportif aktiviteler yapmışlardır. Bu aktivitelerin yapılış zamanlarına baktığımızda: Rekreasyonun tanımına uygun olduğunu görmekteyiz. Sonuç olarak Eski Türkler, yaşantılarını devam ettirebilmesi ve girmiş olduğu mücadelelerden başarı ile çıkabilmesi için iş ve yaşamla ilgili zorunlulukların dışında kalan zaman diliminde vücut kültürünü geliştirici çeşitli sportif aktivite yapmışlardır.

KAYNAKÇA: — Alpman, C. Eğitim Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyunca Gelişimi. Milli Eğitim Basımevi. İstanbul. 1972

— Kalafat, T. Balkanlar'dan Uluğ Türkistan'a Türk Halk İnançları 1. T.C Kültür Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu Basımevi.Ankara. 2002

— Arığ, V.N.Asil Spor Güreş. Damla Matbaacılık.Ankara. 1993

— Kalafat, Y., Salih, D. Hazara Türklerinde Halk İnançları, Türk Dünyası Dergisi, Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara, 2000.

— Özçelik,A. Milli Kültürümüz Üzerine Genel Görüşler,Atatürk Kültür Merkezi Yayını,Ankara, 1990

— Karaküçük, S. Ülkü. Ülkü Dergisi Yayınları.Ankara. 1993.

— Atabeyoğlu, C. Okçuluk Tarihi. Türk Spor Vakfı Yayınları.Ankara. 1988

— Karaküçük, S. Rekreasyon Boş Zamanları Değerlendirme. Gazi Kitapevi 4. Baskı,Ankara. 1999

— Atabeyoğlu, C. Geleneksel Türk Güreşi ve Kırkpınar. Milli Olimpiyat Komitesi Yay. İstanbul. 2004

— Kurnaz, Ş. Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını. T.C Kültür Bakanlığı Yayınları.Ankara. 1997

— Djevaed,A. Yabancılara Göre Eski Türkler. Yabancılara Göre Eski Türkler. İstanbul. 1978 — Dülgerbaki, T. Eski Türklerde Uygulanan Serbest Zaman Etkinlikleri ve Spor. Editör. Gül, G.K. Graphıc Hause Yayınları. Kocaeli. 2005

— Morpa SporAnsiklopedisi 1. Cilt. Morpa Kültür Yayınları. İstanbul. 1998 — Ögel, B. Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt 1. T.C Kültür Bakanlığı Yayınlar.Ankara. 2000

— Gökdeniz,A. Boş Zaman, Rekreasyon Yönetimi, Detay Yayıncılık. İstanbul. 2003

— Öngel, H.B. Türk Kültür Tarihinde Spor. T.C Kültür Bakanlığı Yayınları.Ankara. 2001

— Güçlü, M. Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri. Çin ve Türkiye'de Beden Eğitimi ve Sporun Gelişimi www.yayim.meb.gov.tr/yayimlar/150/guclu.htm (Nisan, Mayıs, Haziran 2001)

— Salman, H. Eski Türk Kavimlerinde ve Milletlerinde Kayakçılık, Uluslar Arası spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 2004.

— Güven, Ö. Türklerde Spor Kültürü.Atatürk Kültür Merkezi Yayını.Ankara. 1992

— Sepetçioğlu, M.N. Dedem Korkut Kitabı.Akran Yayımcılık. İstanbul. 1990

— Güven, Ö. Milli Kültürümüz Üzerine Genel Görüşler,Atatürk Kültür Merkezi Yayını.Ankara. 1990

— Şahin, H.M. Türk Spor Kültüründe Aba Güreşi. Gaziantepspor Kulübü Spor Eğitim Eğitimi Yayınlar. Ankara. 2003

— Hopdal, M. Çeviren: Er, H. Türklerin İlk Dini Liderleri: Orta Asya'da Şamanizm, türk Dünyası Dergisi, Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara. 2002

— Şengül, K. Boks Tarihi. Türk Spor Vakfı Yayınları.Ankara. 1990.

— İlhan, S. Milli Kültürümüz Üzerine Genel Görüşler.Atatürk Kültür Merkezi Yayını.Ankara. 1990

— Tayga, Y. Türk Spor Tarihine Genel Bir Bakış. Spor Eğitim Daire Başkanlığı.Ankara. 1990

— İşcan, F. Türklerde Spor. Milli Eğitim Basımevi.Ankara. 1988

— Türk Tarihinden, Osmanlıya ve Günümüze Türk Sporu, www.turkdo.com/makaledetayana., (01.02.2005)

— Kahraman,A. Osmanlı Devletinde Spor. T.C Kültür Bakanlığı Yayınları.Ankara. 1995

— Yıldız, D. Türk Spor Tarihi. Eko Matbaası, İstanbul, 1979.

279

SAYI 19 - 20

TARİH BİLİNCİ

TARİH BİLİNCİNDE BULUŞANLAR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU Hasan Konuk, Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İdris Bal, Yönetim Kurulu Üyesi, Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yrd. Sinan Tavukçu, Yönetim Kurulu Üyesi, Ekonomiden Sor. Genel Başkan Yrd. Prof. Dr. Mustafa Samastı, Yönetim Kurulu Üyesi, Kurumsal Koordinasyondan Sor. Gen. Başkan Yrd. Prof. Dr. Recep Bozlağan, Yönetim Kurulu Üyesi, İç Eğitimden Sor. Genel Başkan Yrd. Maruf Çelik, Yönetim Kurulu Üyesi, Teşkilatlardan Sor. Genel BaşkanYrd. Recep Şenay, Yönetim Kurulu Üyesi, Yayınlardan Sorumlu Genel Başkan Yrd. Zekeriya Açıkgöz, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Sekreter Necati Emir, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Sekreter Yardımcısı Semih Hazardağlı, Yönetim Kurulu Üyesi, İletişimden Sor. Genel Başkan Yrd. Şerife Gül Bostan, Yönetim Kurulu Üyesi, İletişimden Sor. Genel Başkan Yrd. Nazır Esirci, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Başkan Danışmanı Burhan Hoşhanlı, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Başkan Danışmanı Nurgül Yavuz, Yönetim Kurulu Üyesi, Tarihi ve Turistik Gezilerden Sorumlu Genel Başkan Yrd. Mehmet Adıgüzel, Yönetim Kurulu Üyesi, Projelerden Sorumlu Gen. Başkan Yrd.

Utku Erol, Yönetim Kurulu Üyesi, Hesap İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yrd. Murat Saraç, Yönetim Kurulu Üyesi, Dış Gezilerden Sorumlu Başkan Yrd., Başkan Danışmanı Cahit Yalçın, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Başkan Danışmanı İlhami Arslan, Yönetim Kurulu Üyesi, Eğitimden Sorumlu Başkan Yrd. Nazım Kartbak, Yönetim Kurulu Üyesi, Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yrd. Av. Erkan Kıraç, Yönetim Kurulu Üyesi, Hukuk Danışmanı Av. Servet Bayramoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi, Hukuk Danışmanı Yrd. Doç.Dr. Senai Yalçınkaya, Yönetim Kurulu Üyesi, Basın Danışmanı Hasan Hüseyin Tezcan, Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Başkan Danışmanı

DENETİM KURULU Av. Ömer Bozoğlu, Denetleme Kurulu Başkanı Kerim Yaman, Denetleme Kurulu Üyesi Cevdet Kaya, Denetleme Kurulu Üyesi Salih Akar, Denetleme Kurulu Üyesi Durmuş Çakır, Denetleme Kurulu Üyesi Emine Saraç, Denetleme Kurulu Üyesi, Dış Gezilerle İlgili Plan ve Program Müdürü

DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Mehmet Çelik Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak Prof. Dr. Cahit Baltacı Prof. Dr. Mustafa Şentop Prof. Dr. Yücel Oğurlu Doç. Dr. Ensar Nişancı Doç. Dr. Abdülkadir Akıl Ali Kazgan Eyüp Dursun Ergür İbrahim Hayrullah Sun Nevzat Bayhan Cafer Sezgin Lokman Çağrıcı Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu Doç. Dr. Ebubekir Sofuoğlu

Emel Şenocak Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne İbrahim Kapaklıkaya Vahdettin Özcan Hürrem Aksoy Şevket Cinbir Nuh Mehmet Hamurcu Prof. Dr. Naci Bostancı Prof. Dr. Refik Korkusuz Emin Üstün Dr. Mehmet Oduncu Prof. Dr. Recep Bozlağan Sadık Yalsızuçanlar Yusuf Yavaşcan Veli Şirin

281

Reşat Petek Doç. Dr. Ahmet Yıldız Murat Büyükçe Ömer Gedik Fikri Akyüz Prof. Dr. Nihat Bulut Prof. Dr. Sami Şener Prof. Dr. Suat Cebeci Prof. Dr. Zekai Şen İbrahim Kan Doç. Dr. Mehmet Atalan Doç. Dr. Veli Atmaca Doç. Dr. İsmail Erdoğan

TARİH BİLİNCİ

TEMSİLCİLİKLER

Mehmet Barış Tel: 0532 611 51 49 Yurt Mah.Kasım Ener Bulvarı Koza 1 Apt. No.18 Kat.3 D.16 Çukurova - Adana Doç. Dr. Mustafa Güler Tel:0543 423 21 72 Afyon Kocatepe Üniv. Fen-Ed. Fak. ANS kampüsü 03030 Afyonkarahisar Afyon Abdullah Cemal Tola Tel:0505 653 72 46 Merkez Ticaret Meslek Lisesi Cumhuriyet Mh. Müsevvit Cd. No.11 Afyon Kemal Çekiç Tel:0505 830 93 33 Boyat Halk Eğitim Merkezi Müd. Boyat - Afyon Yrd. Doç. Dr. İbrahim Özgül Tel:0542 670 07 66 İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ağrı Mustafa Atalar Tel:0537 22 22 580 Dikmen Akpınar Mah. 827. Sk. Çınar Apt. No11/17 Çankaya - Ankara Nazif Uslu Tel: 0532 437 58 44 Yeni Mah. Maliye İşhanı Kat:3 No:310 Kumluca Antalya Nurdoğan Uçak Tel: 0505 206 66 39 Gül Çetin Kaur Lisesi Kumluca Antalya Ramazan Fahri Güven Tel: 0505 358 07 18 Beykonak Sevim Öner İ.Ö.O Kumluca - Antalya Musa Arslan Tel: 0533 267 77 63 Bahçelievler Mh. 294.Sk. Özel Apt No.37/3 Balıkesir Hami Özdemir Tel: 0555 677 80 43 Paşa Alanı Mah. Kipa karşısı İl Özel İdaresi İmar Md. Kat:2 Balıkesir

SAYI 19 - 20

Yrd. Doç. Dr. Nazım Elmas Tel:0542 517 55 88 Giresun Üniversitesi, Giresun Yrd. Doç. Dr. Hasan Oktay Öztürk Tel:0535 721 63 63 M. Kemal Üniv. Tıp Fak. Tıbbi Biokimya Anabilimdalı Merkez Lab. Antakya - Hatay Ümit Uçarn Tel:0505 400 12 75 Kuveyt Türk Merkez Şube Antakya - Hatay Fahri Demirhan Tel:0532 433 47 17 Merkez M. 25. s. No:34 Bağcılar - İstanbul Mubin Çakmak Tel:0532 253 29 89 Kavacık Mh.Orhan Veli Kanık Cd.Hasan Gedik İş Merkezi Kavacık, Beykoz İstanbul Kadri Koca Tel:0533 399 52 00 Çubuklu Cd. Erkan İşhanı 1/1 Beykoz - İstanbul Osman Keskin Tel:0532 550 45 05 İhlas Marmara Evleri II.Kısım I.Ada A/11 D:12 Beylikdüzü İstanbul Halis Çetin Tel:0532 232 82 23 Hasan Halife Mh. Okumuş Adam Sk. Uğur Apt. No:3/4 Fatih İstanbul Abdullah Nalbant Tel: 0542 774 02 24 Hırka-i Şerif Mah. Güldede Sk.Şahin Apt. Karagümrük, Fatih - İstanbul Ayhan Yıldırım Tel: 0530 409 54 96 Güngören Belediyesi Köyiçi Kültür Merkezi Güngören - İstanbul

Ziya Kaplan Tel: 0505 262 53 43 Sinanbey Mah. Kanal Sk. No: 19/5 İnegöl Bursa

Yrd. Doç. Dr. Senai Yalçınkaya Tel: 0532 472 79 00 Marmara Üniv. Teknik Eğitim Fak. Makine Bölümü Göztepe - İstanbul

Yrd. Doç. Dr. Bedri Mermutlu Tel:0532 761 56 60 Çekirge Mh. Selvili Cd. Süleyman Sk. Tuğtaş Apt. No.8 D/5 Bursa

Durmuş Çakır Tel: 0532 517 38 21 Saraylar Cd. No: 45/1 Cevizli, Kartal - İstanbul

Prof. Dr. Tayyar Arı Tel:0532 331 36 18 İktisadi ve İdari Bilimler Fak. Nilüfer - Bursa

Tarkan Birol Tel:0533 762 87 74 Albaraka Türk, Kocamustafa Paşa - İstanbul

Prof. Dr. Mefail Hızlı Tel: 0537 832 63 55 Uludağ Üniv. İlahiyat Fak. Nilüfer - Bursa

Kerim Bozoğlu Tel: 0535 212 97 28 Çamçeşme mah. Bülbül sk. No.59 Üstkaynarca, Pendik - İstanbul

Asım Çağrı Şenol Tel: 0505 232 21 92 Fatih Mah. Yıldırım Sk. No. 5/15 Çankırı Doç. Dr. Vural Küçükoktay Tel:0533 771 41 47 Erenler Mah. 209. Sk. Yılmaz Evler No.12 Servergazi - Denizli Av. Mehmet Ali Öner Tel:0532 473 74 06 Çayırbaşı Mah. 1583 Sk. No:35/1 Denizli Doç.Dr. Mustafa Sarıbıyık Tel:0555 227 14 10 Dicle Üni. Fen Ed. Fak. Tarih Bölümü Başkanı Diyarbakır Bülent Kaçın Tel:0505 811 83 50 Teknik ve Endistri Meslek lisesi Edirne

Şerife Gül Bostan Tel: 0555 601 26 34 Bağlarbaşı Mh. Atatürk Cd. Güneş Sk. No:5 D:2 Maltepe İstanbul İbrahim Öztürkçü Tel: 0536 508 13 31 Mustafa Aktaş İlköğretim Okulu Ferah Mah. Altıntaş sk. No.1 Üsküdar - İstanbul Nusret Türker Tel: 0532 450 00 00 Alemdağ Cd. Yıldırım İşhanı No:96 Kat:5 Ümraniye - İstanbul Abdurrahman Boz Tel: 0532 485 13 12 Valide Atik Mah.Fahri Atabey Cd. No.81 Üsküdar Bld. Zabıta Md. Üsküdar - İstanbul

Mustafa Tuğ Tel:0532 381 08 89 Yenice S. No:8 Erike Mobilya - Elazığ

İlyas Duman Tel: 0505 561 04 29 Bergama İlçe Milli Eğitim Md. Bergama - İzmir

Gıyasettin Aydın Tel:0505 896 52 87 Nail Bey Mah. Vali Fahri Cad. No:27 Elazığ

Doç. Dr. Ahsen Özçam Tel:0532 281 62 41 Poyrazcık Belediyesi Kınık - İzmir

Doç. Dr. Adil ŞEN Tel:0505 708 18 29 Osmangazi Üniversitesi, Tarih Bölümü Eskişehir

Tahsin Demirel Tel: 0533 264 88 37 Cumhuriyet Mh. 10012/1 Sk. No.14 Ulukent, Menemen - İzmir

Yrd. Doç. Yunus Emre Tansü Tel:0542 267 31 33 Gaziantep Üniv. Fen-Edebiyat Fak. Tarih Böl. Şehit Kamil - Gaziantep

Erkan Uşaklı Tel:0505 385 69 26 Fevzipaşa İ.Ö.O Bergama - İzmir

282

TARİH BİLİNCİ

TEMSİLCİLİKLER

Ahmet Çakır Tel:0505 394 01 41 Alp Anadolu Lisesi Karamürsel - Kocaeli

Nurettin Özbudak Tel:0505 525 42 86 Bergama Cumhuriyet Lisesi Gaziosmanpaşa Mh. Mete Sk. No:6 Bergama İzmir

Kamuran Öğcem Alp Anadolu Lisesi Karamürsel - Kocaeli

Raşit Ürper Tel: 0532 245 95 11 Adnan Menderes Bulvarı No:56 Bergama İzmir

Zafer Duman Alp Anadolu Lisesi Karamürsel - Kocaeli

Sabahattin Basançelebi Foça Müftülüğü Foça İzmir

Füsun Çiftçi Cumhuriyet Mah. Necmettin Kırbaş Sk. Uğur sitesi D Blok Kat.3 D/6 İzmit - Kocaeli

Mesut Uğur Tel: 0505 764 82 12 Kınık İlçe Milli Eğitim Md. Kınık İzmir

Abdullah Zeybek Tel: 0533 474 59 17 Yazır Mah. Türkevler sk.21/B No.39 Bahçeşehir Siteler 3.Etap Selçuklu - Konya

Prof.Dr. Ahmet Eyicil Tel: 0505 394 19 28 KASÜ Fen Edebiyat Fak. Tarih Böl. Başkanı K.Maraş Hüseyin Yürürdurmaz Tel: 0532 373 93 45 Sanayi Sitesi Bakırcılar Blok 36. Çarşı No.49 K.Maraş Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yiğitoğlu Tel: 0505 447 62 47 Karabük Üniv. İlahiyat Fak. Balıklar Kayası Mevkii 78050 Karabük Dr. Ahmet Ustaoğlu Tel: 0542 672 72 56 Bağlarbaşı Mah. Şirintepe Evleri No.17 Safranbolu - Karabük Ahmet Balaban Tel: 0530 561 95 01 Boydak İ.Ö.O Acılar Kayseri Ahmet Tuğ Tel: 0536 244 89 90 Too Profit Astana Duadro Furmanova 9 Astana Kazakistan Fikret Özcan Tel: 007(7011)11 64 43 Too Profit Astana Duadro Furmanova 9 Astana Kazakistan

SAYI 19 17 - 20 18

Yücel Öcal Tel: 0505 315 66 55 Yüzüncü yıl Mesleki Eğitim Merkezi Birinci Organize Sanayii Selçuklu - Konya Mustafa Önsay Tel: 0532 663 93 05 Alipaşa mah. Karagöz Cad. No.20 Kütahya Faruk Paluluoğlu Tel: 0505 232 82 36 Nasuhi Cd. Büyük Çarşı No.11 Malatya İbrahim Yıldırım Tel: 0532 240 95 55 Akmescit Mah. 4117.Sk. No:28/3 Manisa Mustafa Aydın Tel: 0533 322 27 53 İl Sağlık Müdürlüğü, Mardin

Doç. Dr. Yasin Poyraz Tel: 0533 616 33 55 Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kırıkkale

Mehmet Akar Tel: 0506 801 18 52 Güvenevler Mah.1911 sk. Öztürk Sitesi A/Blok 3/6 Yenişehir - Mersin

Emine Aygün Tel:0537 701 47 47 Kadıköy Bağdat Cd. Çimen Sk. No:14 Kocaeli

Salih Uz Tel: 0530 409 54 97 Nevşehir Kız Meslek Lisesi Tarih Öğr. Nevşehir

Yusuf Aygün Tel:0532 661 56 61 İSU Genel Müdürlüğü Kuruçeşme Kocaeli

Çetin Durdu Tel:0505 493 12 36 Atatürk İlköğretim Okulu Müdürlüğü Ürgüp Nevşehir

Mahmut Mollarecep Tel:0544 327 41 41 75.yıl Erkek Öğrenci Yurdu Irak Konutları Mevkii Yuvacık SHÇEK Başiskele - Kocaeli

Ünal Kazdal Tel:0532 723 90 04 Ekrem Orhon Mahallesi Kemalyeri Caddesi No:15 Kat:2 Rize

Hüseyin Sal Tel: 0532 446 91 97 İnönü Mah.117. Sk. No.12 Çayırova Belediye Kültür Şefliği Çayırova, Gebze - Kocaeli Hamza Doğan Tel: 0555 870 47 00 Darıca Belediyesi Bilgi Evleri Koordinatörü Darıca Erhan Akdeniz Tel: 0555 624 29 49 Yalı Mh. Vatan Cd. Meltem Apt. No:46/10 Değirmendere, Gölcük Kocaeli

Mustafa Konuk Tel:0542 405 14 02 Tığcılar Mah.1215 Sk. Dinçel Apt. No.7-10 Adapazarı - Sakarya Ahmet Çakan Tel:0505 800 07 51 Başarı Dershanesi Bahçelievler Mh. İstiklal Cd. No:162 Samsun Abdülkadir Aşık Tel:0533 568 98 38 İstiklal Mah. Kanice Sk.No.26, 58020 Sivas Hüseyin Bayol Tel:0532 326 32 60 100.Yıl Mah. Batı Pınar Sk. Derya apt. No:1/9 Tarım İl Müd. Karşısı Tekirdağ

İsmail Çavdar Tel: 0541 857 80 89 Çınarlı M. Göksu S. No:59 Derince Kocaeli

İbrahim Duraklı Tel:0535 797 95 65 Yeni Mh. Güneş Cd. No:7 Saray Tekirdağ

Aysun Çiftçi Cumhuriyet Mh. Necmettin Kırbaş Sk. Uğur Sitesi D/Blok Kat.3 D.6 İzmit - Kocaeli

Metehan Kaçar Tel:0532 450 36 68 Halk Eğitim Müdürlüğü Çemişgezek Tunceli

Durali Okur Tel:0535 217 00 93 Kocaeli İmam Hatip Lisesi Kocaeli

Doç. Dr. Rahmi Tekin Tel:0505 251 44 64 Van Yüzüncü Yıl Üniv. Edebiyat Fak. Tarih Bölümü - Van

283

View more...

Comments

Copyright � 2017 SILO Inc.